Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

10.04.2008, 11:01

Risale-i Nur'daki Terimler.

Bilemiyorum bu başlık buraya münasip mi? Değilse Mod kardeşler uygun başlığa taşısın.

Ben diyorum ki; bu başlıkta Risale-i Nur'da karşılatığımız kavram ve terimleri inceliyelim. Böylece anlama kabiliyetimiz artar, diye düşünüyorum.

Mesela "tezahhür" "tecelli" ile başlayabiliriz.
Veyahut "sikke", "hatem", "turra" arasındaki farkları inceleyebiliriz.
Yada mesela "tefekkür ne demektir, nasıl yapılır?" gibi bir meseleyi inceliyelim.

Yada sizlerin daha başka düşündüğünüz kelimere varsa ondan da başlayabiliriz.


Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

2

10.04.2008, 11:28

Abican ne iyi düşünmüşsün. Benm çok karıştırdığım terimlerin cevabını Allah razı olsun www.sorularlarisaleinur.com sitesinde bulumuştum. Sizinle de paylaşayım.;


Sikke, “Para üstüne vurulan ve paranın basıldığı yeri gösteren damga.” demektir.

Hatem, “Üzerinde sahibine ait yazı olup mühür yerine kullanılan yüzük.” manasına gelir.

Turra (Tuğra), “padişah imzasına” denir.

Mühür ise, “ımza yerine basılan yazılı damga.”dır.
Nur Külliyatında bu dört kelime tevhidin ispatında kullanılır.
Hatem ve mühür yakın mânâlar taşırlar, ama sikke ile turra bizleri ayrı mânâ iklimlerine götürürler. Sikke, “paranın üstüne vurulan damga” demektir. Bu damgada, paranın basıldığı sikkehane, yani matbaa da yazılıdır. Bir sikkehanede çok değişik paralar basılabilir, ama hepsinin üstünde aynı sikke vardır. Hangisine bakılsa, paranın basıldığı yer açıkça okunur. Paraların bir yüzünde basıldığı yer (sikke), diğerinde padişahın ismi (turra) vardır. “Sikke” kelimesi, bizi her biri diğerinden değerli olan mahlukat âleminde gezdirir. Bir tek çiçekte bile şu sikkeyi okuyabiliriz:
“Bu eser kâinat fabrikasında yapılmıştır.”

Dünya dönmese, güneş ısı ve ışık vermese, hava bu çiçeği her yönüyle kaplamasa, toprak ona saksılık etmese, su onun bünyesine girmese bu çiçek meydana gelemez. ışte bütün bu ve benzeri mânâlar o çiçekte saklıdır.
Turra, bir başka ifadesiyle tuğra, “padişahın imzası” demektir. Buna göre, bu varlık âleminde her bir ilâhî eser, Allah’ın isimlerine ayna olması, onları göstermesi, okutturması yönüyle bir ilâhî turradır. Yediğimiz meyvede Hâlık, Rezzak, Musavvir, Müzeyyin gibi nice isimler okuyabiliriz. Böylece o meyve, Allah’ın bir turrası gibi, bize O’nun isimlerini okutmuş olur
ışte, Kur’ân’ın ilk emri olan “oku,” öncelikle bu sikkeleri, bu turraları okumamızı emreder.

Mühür üzerinde de kısaca duralım. Mühür denilince hatırımıza bir resmî yazı, dilekçe, yahut mektup gelir. Mühür bu yazının sonuna vurulur. Yazıyı yazan kim ise mührü vuran da odur. Kâinatta en son, insan yaratılmış. ınsan bu yönüyle, bir hatem, bir mühürdür ki, şu gerçeği bütün akıl sahiplerine açıkça ders verir:
““Kâinatı kim yaratmışsa, insanı O’nun sonuna bir mühür gibi vuran da odur.”
Bu mânâ, küçük çapta, her varlıkta okunur. Meselâ, meyve, ağaç mektubunun sonuna vurulmuş bir mühür gibidir. Ağacı yazan kim ise meyveyi yapan da O’dur.

'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

3

10.04.2008, 11:48

Cevap çok güzel. Allah razı olsun.

Tam anlamak için tefekkür etmem lazım.

Mesela öğrendiğim şu bilgiyi, 14. Lema'nın ıkici Makamı Besmele bahsinde geçen "Sikke-i Rahimiyet", Hatem-i Rahimiyet" gibi veya Sekizinci Sözdeki "kudret-i samedaniyenin sikkesi" ," rububiyet-i ilahiyenin hatemi" ve "saltanat-ı uluhiyetin turrası" gibi kavramlara uygulayabildiğim ve o sıfatların tezahürlerini , esmanın tecellilerini ve manalarını gösteren sikke ve mühürleri ve turraları kainatta görebildiğim vakit anlamışım demektir.

Yani öyle bir hal almalı ki, bu manlara hangi sıfat ve esma karşıma çıksa görebilmeliyim, uygulayabilmeliyim.

Ama gerçekten yazı ufkumu açtı. Sanırım bundan sonrası kendime ait olacak.

Muhabbetle kardeşim.

Devam edelim inşaallah.
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

4

10.04.2008, 12:00

Yani, nasıl "kedi " dendiği vakit zihinimize kediyi kedi yapan vasıfları, özellikleri getirmeden, onları tay ederek ne demek olduğunu anlarız. Adete zihinimzde bir an-ı seyyale kedi resmi belirir, işte bu tür terim ve kavramları öyle öğrenmek gerektiğine inanıyorum. Böylece Risale okurken zahmet çekmez esas gayeden sapmayız. Yani, o terimler kay olmaktan çıkıp süt haline gelmeli ki hazım kolay olsun.
Bilmiyorum, örneğim isabetli oldu mu? Okuyan anlasın! :oops:

Ya şu "şuunat" kavramını bana bir açıklayan çıksa ne güzel olurdu.

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

5

10.04.2008, 12:03

Abi önce marifetullah sonra müşahede edip muhabbetullaha ulaşmak. Rabbim nasip etsin inşaAllsh. Üstada Rabbim öyle ilim nasip etmiş ki birşeyi kaç farklı sözcükle istifademize sunmuş.

Yine karıştırdığım diğer kavramlar;

tecelli-tezahür-cilve.

www.risaleforum.com sitesinde kardeşimin bu yazısıda çok faydalı olacaktır.

http://www.risaleforum.com/vb/showthread.php?t=5349


(Abican ben yalnz okuyucuyum galiba dua et inş. kardeşine)
'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

6

10.04.2008, 12:11

Abican 'kedi' misali gayet uygun ve şirin olmuş :) Allah razı olsun.

Ben istifade edip anladığım kaynaklardan buraya aktarma yapmamım bir sakıncası yoktur inşaAllah. Kardeşlerimiz ehl-i ihtisas daha verimli açıklamalar yaparlar inş.



Arapça’da “şe’n”in çoğulu “şuunât”tır. Anlamı iş ve işler demektir.
Fiil ve Faaliyet her alanı kapsayan bir husustur. Bu sadece maddi olmaz, duyular ve duyguların faaliyette olmasını da kapsamaktadır şüphesiz. Siz müdakkik kardeşlerimiz elbette bu konuda çok şeyler bulacak, araştıracak ve yazacaksınız. Bu konu Sıfatların Esma-i ılâhiye ile tezahürü gibi, Esmanın da şuunât tarzında tezahürünü ifade etmektedir. Bu elbette her alanı kapsayan çok geniş ve Bediüzzaman’ın açtığı Marifetullah kapsının en genişidir. Elbette “Habib” isminden muhabbet, muhabbetten lezzet ve daha başka manalar zuhur edecektir. Bunlar da Allah’ın işleridir. Hayvanların duyu ve duyguları, bitkilerin de renk, koku ve şekilleri şuunâtın bir başka şekilde tezahürüdür. Elbette Allah’ın işleridir. Aynı şekilde atomların işleri ve bileşimleri, moleküllerin ve organların iş ve işlemleri ve işlevleri, bunların sonuçları hep şuunât-ı ılâhiyenin tezahürüdür.

şuunât ikiye ayrılır: Birincisi işler, ikincisi de keyfiyetler ve hallerdir. Sonuçta bir somut diğeri soyuttur; ama ikisi de iştir. Kalp ve zihnin faaliyeti muhabbet ve tefekkür gibi keyfiyetler de olsa sonuçta bunların tezahürü iş olmaktadır. Her işe bir isim de verilebilir. O zaman Esma olur. ısim devamlı olsa bu durum bir Sıfat halini alır. Neticede hepsi de Zat-ı Vahid-i Ehade delalet eder. Üstadın “Mevcudatta görünen intizam-ı hikmet, tezyîn-i inâyet, tevzîn-i adalet, Sani-i Hakîmin şuûnâtına âyinelerdir” buyuruyor Mesnevide. Burada hem iş vardır hem de keyfiyet. Dolayısıyla şuunâtın dairesi çok geniş.

ınsanların duyguları da akıl ve onun keşfettiği tüm âlemler de şuunatın anlaşılması içindir.

şuunatı bilmeyen maalesef “Cüz’iyata ilm-i ilahi taalluk etmez ve Allah cüz’iyatı yaratmaz” diye dalalete gidiyorlar.


www.fikirbahcesi.org
'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

7

10.04.2008, 12:15

Bir de şuunat-ı ılahide anladığım kadarıyla tabakalı bir geçiş söz konusu.

Önce Cenab-ı Hakkın Esmayı ılâhisi ardından Sıfat-ı ılâhiye ve Daha sonrada şuunat-ı ılâhiye.
'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

8

10.04.2008, 12:32

Allah razı olsun kardeşim. Çok istifade ettim.

Değerli bir damla nur kardeşim esas gayemiz -bence- şu olmalı: Öğrendiklerimizi kullanabilir vaziyete girmek. ışte burada bir kavramın ne demek olduğunu öğrenmek ile iktifa ettiğimiz vakit zaman içinde unutuluyor. Ama o öğrendiklerimizi tefekkür tezgahında işleyip bir ürün haline getirmek lazım ki o zaman unutul muyor?

Bazen hepimizin başına gelir. Günlük hayatta bir soru ile veya müşkül ile karşılaşırız. Aslında o işin halli için lazım eczayı Risale-i nur'dan almışız. Ama o eczayı hep ambalajı kapalı bir vaziyette tuttuğumuz için lazım olduğu vakit açmaya çalışarak beyhude bir vakit kaybına uğrarız. Belki aceleden ambalajı yırtar o ecza boşa gider. ışimize yaramaz bir hale sokarız. Hem soruyu gerği gibi cevaplandıramaz, hem müşkülü hal edemeyiz.

Demek, yapmamız gereken şey öğrendiklerimiz üzerinde bol bolalıştırma yapmaktır. ışte o alıştırmalar bu forumda yapılabilir. Yani, hazır sütü alıp direk ihtiyacı olana verecek yerde , o sütü önce kendimiz içmeli sonra başkasına vermeliyiz.

Bu forum talebe makamıdır. Mürşid makamında olmamalı. Talebe ise adı üstündedir. Yapar, bozar, hata eder. Sonuda hakikati öğrenir ve hatta uygulamasını dahi öğrenir.

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

9

10.04.2008, 17:13

Ceka abicim hoşgeldiniz, özlettiniz kendinizi :)

Risale-i Nur´da kavram konusu için bir kaynakta bizden olsun, eskisi kadar foruma giremesekte takip etmeye çalışıyoruz inşallah.

http://www.saidnursi.de/tr2/index.php/Ri…RDAN-BiR-KAVRAM
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

10

15.04.2008, 18:46

Alıntı sahibi ""Ceka""

Allah razı olsun kardeşim. Çok istifade ettim.

Değerli bir damla nur kardeşim esas gayemiz -bence- şu olmalı: Öğrendiklerimizi kullanabilir vaziyete girmek. ışte burada bir kavramın ne demek olduğunu öğrenmek ile iktifa ettiğimiz vakit zaman içinde unutuluyor. Ama o öğrendiklerimizi tefekkür tezgahında işleyip bir ürün haline getirmek lazım ki o zaman unutul muyor?

Bazen hepimizin başına gelir. Günlük hayatta bir soru ile veya müşkül ile karşılaşırız. Aslında o işin halli için lazım eczayı Risale-i nur'dan almışız. Ama o eczayı hep ambalajı kapalı bir vaziyette tuttuğumuz için lazım olduğu vakit açmaya çalışarak beyhude bir vakit kaybına uğrarız. Belki aceleden ambalajı yırtar o ecza boşa gider. ışimize yaramaz bir hale sokarız. Hem soruyu gerği gibi cevaplandıramaz, hem müşkülü hal edemeyiz.

Demek, yapmamız gereken şey öğrendiklerimiz üzerinde bol bolalıştırma yapmaktır. ışte o alıştırmalar bu forumda yapılabilir. Yani, hazır sütü alıp direk ihtiyacı olana verecek yerde , o sütü önce kendimiz içmeli sonra başkasına vermeliyiz.

Bu forum talebe makamıdır. Mürşid makamında olmamalı. Talebe ise adı üstündedir. Yapar, bozar, hata eder. Sonuda hakikati öğrenir ve hatta uygulamasını dahi öğrenir.

Muhabbetle


hangi cümleyi alinti yapayim bilemedim.Webmaster abinin karagözlükleri gelmez insaallah :D

öyle güzel yazdin ki masaallah.

okuduklarimizi önce anlamayi, anladiklarimizida hayatimiza gecirmeyi
Rabbim nasip etsin insaallah.

Rabbim nurlardan ayirmasin.
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

11

15.04.2008, 18:50

Başlığı açan abimizden Allah razı olsun..
Tam da şu sıralar, "sarhoşluk ve divanelik" terimleriyle Üstadımız r.a. neyi kasdetmiş diye araştırıyorduk..

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

12

15.04.2008, 18:58

Re: Risale-i Nur'daki Terimler.

Alıntı sahibi ""Ceka""


Yada mesela "tefekkür ne demektir, nasıl yapılır?" gibi bir meseleyi inceliyelim.

Muhabbetle


Burayi da detayli aciklasak, cok ama cok istifade edecez insallah.
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

13

22.04.2008, 13:17

zühre, katre, reşha bunlari da inceliyelim insaallah.
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

14

25.04.2008, 16:11

şuunat;icraat..yapılan işler..

şuunatı ilahiye..Allahın kainattaki icraatları..yaratıcılığı.

hatem,mühür,sikke,turra aynı manadadır..üstad aynı manaya gelen kelimeleri çok kullanıyor..

bunları mühür olarak anlamalı..mühür neydi..vurulduğu yerin ,sahibine ait olduğunu gösterir..herşey Allahındır..onu gösteriyor demektir..

15

25.04.2008, 16:15

kelimelere mana verirken ..kelimelerin geçtiği yerde anlatılmak istenen neyse ona göre anlamalı..

mektubatı samedaniye;

bunun manasını şöyle anlarım..samed olan zatın yarattığı şeyler..yazdığı şeyler..

o halde samedin ne manaya geldiğinide anlamalıyız..

samedin manaları nelerdir?

16

09.05.2008, 20:46

Alıntı sahibi ""yunusum""


hatem,mühür,sikke,turra aynı manadadır..üstad aynı manaya gelen kelimeleri çok kullanıyor..



Oysa ,sanki 22. Söz'de bu üç kelimenin farklı anlamlarda kullanılmış olduğunu anlıyorum. Ve sanki bana öyle geliyor ki bu kelimelerin manalarındaki farklı ince nükteler anlaşılsa Tahkiki bir iman'a ulaşılabilir. Ben bu kelimelerin aynı anlama geldiğini düşünmüyorum. Evet herbirinin anlamı bir çeşit damga olabilir. Ama o damgaların mahiyeti ve nerde nasıl ve neiçin bir damga olduğunu iyi anlamak lazım. ışte Üstad bu damgaları sınıflandırmış, bir sınıf damgaya sikke demiş, bir sınıf damgaya hatem demiş, bir sınıf damgaya turra demiş.

Birinci Lem'a: Tevhid iki kısımdır. Meselâ, nasıl ki bir çarşıya ve bir şehre büyük bir zâtın mütenevvi' malları gelse, iki çeşitle onun malı olduğu bilinir. Biri, icmâlî, âmiyânedir ki, "Bu kadar azîm mal, ondan başka kimsenin haddi değil ki sahip olabilsin." Fakat böyle âmî bir adamın nezâretinde çok hırsızlık olabilir. Parçalarına çok adamlar sahip çıkabilir. ıkinci çeşit odur ki, her denk üzerinde yazıyı okur, her bir top üstünde turrayı tanır, her bir ilân üstünde mührünü bilir bir sûrette, "Her şey o zâtındır" der. ışte şu halde, her bir şey o zâtı mânen gösterir.

ıkinci Lem'a: Bak şu kâinat bostanına; şu zeminin bağına, şu semânın yıldızlarla yaldızlanmış güzel yüzüne, dikkat et! Göreceksin ki, bir Sâni-i Zülcelâlin, bir Fâtır-ı Zülcemâlin, o serilmiş ve serpilmiş masnuâttan her bir masnu' üstünde Hâlık-ı Küll-i şeye mahsus bir sikkesi ve her bir mahlûku üstünde Sâni-i Küll-i şeye has bir hâtemi ve kalem-i kudretin birer menşûru olan sahâif-i leyl ve nehar, yaz ve baharda yazılan tabakât-ı mevcudât üstünde taklid kabul etmez bir turra-i garrâsı vardır.

Ben bu sözlerde müthiş bir hakikat seziyorum. Ancak, bir türlü yakalayamıyorum.
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

17

09.05.2008, 20:52

her bir masnu' üstünde Hâlık-ı Küll-i şeye mahsus bir sikkesi ve her bir mahlûku üstünde Sâni-i Küll-i şeye has bir hâtemi

Burda dikkatimi çeken bir husus daha var.

Masnu derken üstünde Halık-ı Küll-i şey'e mahsus sikke diyor. Mahluk derken üstünde Sani-i Küll-i şeye mahsus hatem diyor.

Neden masnunun üstünde Sani-i Küll-i şeye mahsus sikke veya hatem demiyor ve neden mahlukun üstünde Halık-ı Küll-i şey'e mahsus sikke veya hatem demiyor.

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

18

10.05.2008, 00:18

Benim anlayamadığım Risale-i Nurlardaki sözcüklerin manasını belirten bir sözlük gibi mi olucak bu bölüm? :?:

Bazı sitelerde var,bilmediğiniz kelimenin üstüne çift tıklayınca kelimenin anlamı çıkıyor.

Yalnız risalelerde dikkatimi çeken birşey olmuştu.Birbirinin aynı anlamı olan kelimeler peşisıra yazılıyor ama bir abla bana hepsinin manası farklı ve hatta sıralanışına bile dikkat et demişti. :idea:

19

10.05.2008, 00:20

Tıklayınca burda da çıkıyor lugat.. :)

20

10.05.2008, 16:27

Alıntı sahibi ""safinaz""

Benim anlayamadığım Risale-i Nurlardaki sözcüklerin manasını belirten bir sözlük gibi mi olucak bu bölüm? :?:

... Birbirinin aynı anlamı olan kelimeler peşisıra yazılıyor ama bir abla bana hepsinin manası farklı ve hatta sıralanışına bile dikkat et demişti. :idea:


Sözlük olmayacak. Ablanın dediği şeyi yapıyoruz.

Kelimelerin meallerini değil, kavram ve terimlerin manalarını incelemek için bu başlık açıldı.

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir