Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

26.02.2008, 14:30

Risale-i Nurun muhattabı kimledir?

Aklıma takılan bir soru var Risale-i Nurun muhattabı kimlerdir? Risale-i Nur kimlere hitap ediyor?
SıKıNTıNMı VAR???...
Secdeye Sığın, Secdede Sığın..!
..
Huzura ulaşmanın tek yolu vardır; o da huzura durmaktır...

2

26.02.2008, 20:11

ıhtiyaç duyan herkese hitap ediyor. Samimiyet ise en önemli muhatabiyet şartıdır.

3

26.02.2008, 21:40

evet en avamdan en havassa kadar herkese hitap ediyor ...

peki kim oluyor bu avam ve havas

avam; kaba ve cahil halk ...tabiri caiz ise ayak takimi ..

havas ise ; muhterem,saygin olanlar manasındadıir .bu anlami itibariyle tasavvuf buyukleri , alimleri havass olarak nitelendirirler..
SıKıNTıNMı VAR???...
Secdeye Sığın, Secdede Sığın..!
..
Huzura ulaşmanın tek yolu vardır; o da huzura durmaktır...

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

4

29.02.2008, 15:27

Su an Risale-i Nuru okumayan kesim yok

Cocuklar
Gencler
Yetiskinler
ihtiyarlar
Ögrenciler
Ögretmenler
Isciler
Profesörler
Yazarlar
Arastirmacilar
ve ve ve... herkes
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

5

08.03.2008, 11:52

Risale-i Nur umuma şamildir. Herkez kabiliyeti nisbetinde istifade eder.

ıman hakikatleri hiç bir mesleğin tekelinde değildir. Hak meslekler ancak uzun- kısa, vazıh-müşkül, kolay- zor ve hakeza diye tasnif edilebilirler. En kolayı, en kısası, en vazıhı asrın idrakine münasip olandır. Asrın hastalıklarına merhem olandır. ıhtiyaçlara cevap verebilendir. Bir asırda asıl olan bir mesele başka bir asırda fürüata inkılab edebilir. ışte en güzel meslek bunları gören ve dini yorumu asrın idrakine ve ihtiyacatına göre tecdit edebilendir. Zaten o mesleğin Üstad'ına müceddid-i azam ünvanı verilir.

Geçmiş asırlarda küfür, dalalet cehaletten geliyordu, izalesi nisbeten kolaydı. Teslim kavi olduğundan şeyhinin sözü delilsiz kabul edilebilirdi ve o asra göre ehven olan yol buydu.Ancak böylece o asrın insanının imanını şübheler sokmak zor olurdu. Hata mazinin insanları güya bedevi veya nimbedevi olduklarından onları yola getimek için şiddet ve emir geçerli bir yol olabilirdi. Veyahut kalblerine hitab kafi gelirdi.Bu asırda ise küfür fenden; akıldan geliyor. ınsanlık güya bedevilikten medeniliğe terakii ettiğinden aklına ve kalbine beraber hitab etmek gerekli olmuştur. ıkna ise delil ve belki bürhan gerektir. Hürriyet-i meşrua vermek birinci kaidedir.

ışte Risale-i nur ilk önce okuyucusunu hür bırakır. Hür olan artık aklını akletmeye hazırlar ve kalbide sukunete erer. Hatta çok zaman müellif muhattabı ile beraber ders alır. Okuyucu ile bütünleşir. Sonra o kişiye genel kabul görmüş darb-ı mesel olmuş kaideler ile aklını kullandırır, düşünmeye sevk eder. Sonra o kaidelerin arasında bağlar kurar. Sebeb sonuç ilişkisi kurulur. Madem böyle o zaman şöyledir, diyerek akla doğruyu tasdik ettirir. Bu süreçte asla bir zorlama, baskı olmaz. Hürriyet muhafaza edilir.
Sonra hakikatte insanların kabul ettiği, ancak akletme ile toplamaya muvaffak olmadağı bilgileri, yine aklettirme metodu ile bağlayan Risale-i Nur artık "madem" ve "hiç mümkün mü?" lerle nakli de devreye sokarak sağlamlaştırır. Artık klab devreye girmiştir. Kalb şevk gelir. Hak metod ile verilen hakikat artık tasdik edilir hale gelmiştir. Artık aklın idrakte zorlandığı meseleleri bile verme zamanı gelmiştir.

ışte Risale-i Nur her tarafta bu metodu kulanarak insanlara akletmeyi öğretir. Aklı kalbten ayırmaz. Böylece okuyan o konuda kabiliyetine ve istifadesine göre hakka'lyakine varan imana ulaştırır.

ışte günümüzde mevcut olan felsefe sadece aklı kullanır. Ehl-i Tarik sadece kalb ayağı ile gider. Sonuç olarak ya dalalet ya taasuba netice verebilir. Risale-i Nur dalaletin ve taasubun tüm yollarını tıkar. ınsanlara imanın hassası olan Hürriyetini vererek muhattab olur. Hür olmayan asla Risale-i Nur'a muhattab olamadığın defalarca şahit olmuşum.

ışte sorunun cevabı çıktı; Risale-i Nur'un muhattabı kimdir? Bu soruya tek bir cevap verilebilir. Hür olan herkez...

Hür olmamak iki türlüdür. Bir kısmı ya bütün bütün aklına köle olur. Böylece asla akledemez. Akletse bile doğru metodları kullanmadığı için hakikate ulaşamaz. Yada tarafgirlikle hakkı sadece kendi şehinde veyhut mesleğinde görür. Kıskançlık gibi kalbi marazlar doğar. Başkasının mesleğine düşmanlık kendi mesleğine hizmetten öne çıkar. Tek hak ve güzel kendi mesleğinde görür. şeyhinin iliminide vehbi gördüğünden kusursuz zanneder. Bu zan ile şeyhinde hakikatleri öğrense dahi hakikate ulaştıran metodları öğrenmediği için benzer meseleleri dahi çözemez. Aklı ve hatta kalbi kurumuş bir çöl halini alır. Tek vahası şeydir. O varsa vardır, yoksa yoktur. Çünkü, imanın hassası olan hürriyetini teslim ettiği için şeyhinin söyledilerinde akletmeyi ona hakaret kabul etmiştir.

Bağlayacaktım ,ama zamanım bitti. ınşaallah devam edebiliriz.

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

6

10.03.2008, 01:17

eyvallah Ceka kardes guzel cevapti insallah sonunu zamaniniz olunca bagalarsiniz ...
SıKıNTıNMı VAR???...
Secdeye Sığın, Secdede Sığın..!
..
Huzura ulaşmanın tek yolu vardır; o da huzura durmaktır...

7

12.03.2008, 11:16

Allah razı olsun kardeşim...

Nasıl bağlıyacağımı unuttum :oops:

Neyse şunu da ilave edeyim.

Bir kişiyi ikna etmenin yolu ona hakikate ulaştıran yolları göstermek ve o yolda beraber sulük etmektir. Taki tarafgirlik hissi galib gelmesin. Zira, bir kişiye "hakikat budur", "kötü olan budur", iyi olan budur" ve hakeza gibi tahakküm edici cevaplar verdiğimiz vakit muhattab kendinin köle edildiği hissine kapılır. Zorlama hisseder. Değerli bir insanın elindeki mal cam olsa elmas gibi revaç olur, değer verilmeyen birinin elindeki mal elmas olsa cam parçası nazarı ile bakılır. Bu sırra binaen ikna etmeye çalıştığın şahısa "hakikat budur" dediğimiz vakit şöyle kastettiğini anlayacaktır: "Hakikat budur. Kabul etmez isen dallsın" Seni red edecektir, çünkü şeyhi değilsin ki senin sözüne elmas nazarı ile baksın; delilsiz öpüp başına koysun.

ışte Risale-i Nur hakikat budur demez. Hakikate ulaştıran yolu muhatabının eline verir. Hal böyle olunca hangi, din, fırka, meslek ve meşrebte olsa muhattab bulur. Risalelere muhattab olmak için illaki o meslekte olmak gerekmez. Bu yeni bir şeydir ki şimdiye kadar hiç kimseye nasib olmamış. ışte Kur'an'dan alınmış o hak metodları eline alana, istimal edene hakikat Allah tarafından verilir. Zaten Adetullah böyledir. Yani, Kur'an ayette dendiği gibi "hakkı Allah öğretir." Yine ayetin beyanı ile Hakikat ise ancak o hak metodların istimali ile gelir.

ışte o hak metodların arasında bağ kurmak akletmektir. Yoksa akletmek kendi cebinden çıkan metodları istimal etmek aralarında bağ kurmak zannedenler gümlemiş dall veya zalim olmuş, hüsrana tutulmuşlardır. Mesela; bir hastaneye acil gitmeniz lazım. Hastahanenin sahibi ya sizi götürme teklifi yapar yada size der "şu yollar sizi hastahaneye en kolay ve kesin ulaştırır. Hastahaneye ulaşmaman mümkün olmaz." Birisi çıksa "hayır ben şu diğer yolun daha iyi olduğuna inanıyorum" diye red etse müsehaktır ki hastahaneyi bulamasın veya yolda başına bir şey gelsin.

ışte hayatın sahibi hayat yolunda gerçeklere ulaştımak için yine o gerçeklere götüren doğruyu yani hakkı kendisi öğretmiş. O yolu istimal eden şaşmaz şaşırtmaz. ışte o yolların en müstakimi Risale-i Nur eczalarıdır ki onları istimal eden Asa-ı Musa gibi nereye vursa Ab-ı hayat gibi hakikat fışkırtır.

ışte Risale-i Nur Akleden ve kalbi hakikat sevdası ile yanıp tutuşan; hür herkezin muhattabıdır.

Karışık oldu, aceleye verin.

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

8

12.03.2008, 11:33

Allah razi olsun abi, yine cok güzel yazdin. senin yazilarindan baya istifade ediyoruz. Yazin sevkimi artirdi :mrgreen:

Baki selamlar abime :çiçek2:
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

9

12.03.2008, 12:05

Evet yine mihengli bir yazıydı..Teşekkürler Ceka abimiz..

10

12.03.2008, 15:00

himm

acele ile boyle bilgileri verebiliyorsaniz..

dusundum simdi uzun vaktinizde ne bilgiler verirsiniz :)

Allah c.c razi olsun
SıKıNTıNMı VAR???...
Secdeye Sığın, Secdede Sığın..!
..
Huzura ulaşmanın tek yolu vardır; o da huzura durmaktır...

11

12.03.2008, 15:45

Allah hepinizden razı olsun.

Bir müşkülü haletmek, bir soruyu cevaplandırmak metodu Risale-i nur eczalarında vardır.

Demek hakikati -kaba tabirle- direk muhattaba söylemek tarafgirliğe yol açıyor. Oysa metodik bir hareket tarzı aynı hakikate ulaştırmakla kalmıyor, en mütemerrid muhattabları teslime zorulyor. Hiç olmazsa söyleneni dinlettiriyor.

Bir vakit bir dinsiz Allah'a inanmama sebebini söylüyor. Sebeb şu: "Ben tüm Müslüman ülkeleri gezdim (tanıyorum doğu söylüyor) nerde rezalet, nerde sefalet, pislik, kötülük orda. Demek Allah yok(haşa)"

Orda bulunan bazı Müslümanlar sözü tartamadı ve ona itiraz etti. Aleni red ettiler ve tahakküm ederek ona Allah'ın var olduğunu söylediler. Adamın saçmaladığını ilan ettiler. Sonuçta o adam sözüne sarıldı. Sahiplendi. O sözünün etrafında sözlere devam etti. Sonuç Müslümanların yıpranan sinirleri ve hüsranı idi.

Oysa bu adam yanlış bir metod kulandığı için eline geçen gerçek değil yalan oldu. Ama o metodu doğru zannettiği için hakikate ulaştı sanıyordu.

Yapılacak şey ona yeni sağlam ve tutarlı bir yol göstermek olmalıydı.Metresini değiştirmesini sağlamalı ve belki metreyi kullanma kılavuzluğunu bizzat yapılmalı idiler.

ışte Risale-i Nur bu adamları da muhattab alır. Onlara öyle bir tarzda hitab eder ki, düşündürür, hür bırakır

Neyse galiba çok abarttım. Bu konuda yazdıkça yazasım geliyor.

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

12

12.03.2008, 16:47

:D yok abi sen yazmaya devam et. cok önemli noktalar bunlar zaten. Dogru metodlari bilmek ve ona göre hareket etmek.. Keske daha cok yazsan! :mrgreen:
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

13

12.03.2008, 17:28

:D

Evet doğru metodları bilmek Mü'minin ve Müslümanın vasfıdır. Zira, Asr Suresi emrediyor "Onlar hakkı ve sabırı tavsiye ederler". Çünkü, hakikat hak ile iktiran eder. Hak üzere olmadan hakikat verilmez.

Mesela, özel hayatındaki sansasyonlarla şöhret bulmuş bir kişiye sanatçı demek metodik olarak doğru değildir. Ancak, medya halkın eline yanlış metre aletleri verdiği için elbette o metre ile ölçen o kişi sanattan bihaber o zevata sanatçı nazarı ile bakıp hayran olur. ıdolü dahi yapar.

ışte Risale-i Nur doğru ölçü aleti verir. Risale-i nur'dan ders alan bir zat, mesela; Nazım Hikmet'e iki nazarla bakar; biri dünyevi biri uhrevi. Elbette sanatını takdir eder, elbette Allah adına dine zarar veren ideolojisine buğz eder. Biri birine karıştırmaz.

ışte Mü'min bir Müslümanın birinci vazifesi halkın hakikate ulaşma arzusu ile istimal ettiği, ancak; onu yalana ve yanlışa götüren kendi cebinden çıkan veyahut, medya gibi cahil veyahut ard niyetli cenahların verdiği ölçü aletlerine bedel Kur'an'ın hak metodlarını vermektir. Önce kendi istimal eder ki lisan-ı hal lisan-ı kalden daha tesirlidir.

ışte ortaya çıktı ki dalalet fırkalarının zuhur mukademelerine baktığımızda imamlarının hak metodtan uzaklaşmalarını görürüz. Elbette hak metodu istimal etmeyen -mesela- der; "Kader yoktur". Zaten aksi düşünülemez. Yani, Adetullah'a binaen hak metodları kullanana muhakkak hak metodu istimal kabiliyetine veya aklının kabiliyeti nisbetince hakikat verilir. O kişi asla dall olmaz..

ışte bu bakış açısı ile Risale-i Nur avamdan en büyük bir alimi dahi muhattab alır. Her birinin kabiliyeti nisbetince nasibi olur.

Risale-i Nur'un muhattabı kimdir sorsuna bir de bu kombinasyonu deneyerek cevap vermek istedim. :D

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

14

12.03.2008, 23:56

Allah razi olsun senden abi, burayi yine neselendirdin. Rabbimde seni neselendirsin insaallah.
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Mesajlar: 108

Meslek: Öğretmen

Hobiler: Risalei- Nur -Eğitim Öğretim- Bulmacalar - Arılar ve Bal

  • Özel mesaj gönder

15

14.03.2008, 20:45

Risale-i Nur'un muhatabı benim.
Her nefis ölümü tadacaktır.
Ayeti Kerime meali

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

16

14.03.2008, 20:50

:D
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

17

29.07.2008, 01:05

Alıntı sahibi ""Erdal Odabaş""

Risale-i Nur'un muhatabı benim.

masaallah rabbim sevkinizi artirsin
SıKıNTıNMı VAR???...
Secdeye Sığın, Secdede Sığın..!
..
Huzura ulaşmanın tek yolu vardır; o da huzura durmaktır...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir