Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

21.01.2011, 10:55

Âlem-i İslâm, Arabın metanetinden ders almıştır

Âlem-i İslâm, Arabın metanetinden ders almıştır
21.01.2011












Âlem-i İslâm milletleri Arabın metanetinden ders almışlar.

İnşâallah, yine Araplar ye’si bırakıp, İslâmiyetin kahraman ordusu

olan Türklerle hakikî bir tesânüd ve ittifak ile el ele verip Kur’ân’ın bayrağını dünyanın her tarafında ilân edeceklerdir.







Ahirette
cennet ve cehennemin zarurî vücutları gibi hayır ve hak din istikbalde
mutlak galebe edecektir. Tâ ki, nev-i beşerde dahi sair neviler gibi
hayır ve fazilet galib-i mutlak olacak. Tâ beşer de sair kâinattaki
kardeşlerine müsâvi olabilsin ve sırr-ı hikmet-i ezeliye nev-i beşerde
dahi “takarrur etti” denilebilsin.
Elhasıl: Madem mezkûr kat’î
hakikatlarla bu kâinatta en müntehap netice ve Halıkın nazarında en
ehemmiyetli mahlûk beşerdir. Elbette ve elbette ve hayat-ı bâkiyede
cennet ve cehennemi, bilbedahe, beşerdeki şimdiye kadar zâlimane
vaziyetler cehennemin vücudunu; ve fıtratındaki küllî istidâdat-ı
kemaliyesi ve kâinatı alâkadar eden hakaik-i imaniyesi, cenneti
bedahetle istilzam ettiği gibi, her halde iki harb-i umumî ile ettiği ve
kâinatı ağlattıran cinayetleri ve yuttuğu zakkum şerleri hazmetmediği
için kustuğu ve zeminin bütün yüzünü pislendirdiği vaziyetiyle,
beşeriyeti en berbat bir dereceye düşürüp bin senelik terakkiyatını zir ü
zeber etmek cinayetini beşer hazmetmeyecek. Her halde çabuk başında bir
kıyamet kopmazsa, hakaik-i İslâmiye beşeri esfel-i safilîn derece-i
sukutundan kurtarmaya ve rû-yi zemini temizlemeye ve sulh-u umumiyi
temin etmeye vesile olmasını Rahman-ı Rahîm’in rahmetinden niyaz
ediyoruz ve ümit ediyoruz ve bekliyoruz.
İkinci kelime ki, müddet-i hayatımda tecrübelerimle fikrimde tevellüd eden şudur:
Yeis
en dehşetli bir hastalıktır ki, âlem-i İslâmın kalbine girmiş. İşte o
yeistir ki bizi öldürmüş gibi, garpta bir-iki milyonluk küçük bir
devlet, şarkta yirmi milyon Müslümanları kendine hizmetkâr ve
vatanlarını müstemleke hükmüne getirmiş. Hem o yeistir ki, yüksek
ahlâkımızı öldürmüş, menfaat-i umumiyeyi bırakıp menfaat-ı şahsiyeye
nazarımızı hasrettirmiş. Hem o yeistir ki, kuvve-i mâneviyemizi kırmış.
Az bir kuvvetle, imandan gelen kuvve-i mâneviye ile şarktan garba kadar
istilâ ettiği halde, o kuvve-i mâneviye-i harika meyusiyetle kırıldığı
için, zâlim ecnebîler dört yüz seneden beri üç yüz milyon Müslümanı
kendilerine esir etmiş. Hattâ bu yeisle, başkasının lâkaytlığını ve
füturunu kendi tembelliğine özür zannedip neme lâzım der, “Herkes benim
gibi berbattır” diye şehamet-i imaniyeyi terk edip hizmet-i İslâmiyeyi
yapmıyor. Madem bu derece bu hastalık bize bu zulmü etmiş, bizi
öldürüyor. Biz de o kâtilimizden kısasımızı alıp öldüreceğiz. “Lâ
taknatû min rahmetillah / Rahmet-i İlâhiyeden ümidinizi kesmeyiniz.”
(Zümer Sûresi: 39:53) kılıcıyla o yeisin başını parçalayacağız. “Tamamı
elde edilemeyen şeyin, tamamı terk edilmez” hadisinin hakikatiyle belini
kıracağız inşaallah.
Yeis, ümmetlerin, milletlerin “seretan” denilen
en dehşetli bir hastalığıdır. Ve kemalâta mâni ve “Kulum Beni nasıl
tanırsa, onunla öyle muâmele ederim.” (Buharî, Tevhid: 15, 35)
hakikatine muhaliftir; korkak, aşağı ve âcizlerin şe’nidir,
bahaneleridir. Şehamet-i İslâmiyenin şe’ni değildir. Hususan Arap gibi
nev-i beşerde medar-ı iftihar yüksek seciyelerle mümtâz bir kavmin şe’ni
olamaz. Âlem-i İslâm milletleri Arabın metanetinden ders almışlar.
İnşaallah,
yine Araplar ye’si bırakıp, İslâmiyetin kahraman ordusu olan Türklerle
hakikî bir tesânüd ve ittifak ile el ele verip Kur’ân’ın bayrağını
dünyanın her tarafında ilân edeceklerdir.



[b]LÜGATÇE[/b]

nev-i beşer: İnsanoğlu.
hikmet-i ezeliye: Ezelî hikmet.
istidâdât-ı kemâliye: Mükemmelliğe ait istidatlar.
istilzam: Lüzumlu kılma, gerektirme.
esfel-i safilîn: Aşağıların en aşağısı.
sırr-ı hikmet-i ezeliye: Ezelî hikmetin sırrı.
yeis: ümitsizlik.
metanet: Kararlılık, dayanıklılık, sağlamlık.
tesânüd: Dayanışma, birbirini destekleme.
müstemleke: Sömürge.
seretan: Kanser.
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir