Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

14.02.2005, 15:22

Bir Kıssa Bin Hisse

BıR KISSA BıN HıSSE



Hem feth-i Mekke gününde, Fedâle namında birisi, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın yanına, vurmak niyetiyle geldi. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ona bakıp tebessüm etti. “Nefsinle ne konuştun?” dedi ve Fedâle için taleb-i mağfiret etti. Fedâle imana geldi ve dedi ki: “O vakit ondan daha ziyade dünyada sevgilim olmazdı.”

Yedinci hadise: Nakl-i sahihle, Yahudiler, suikast niyetiyle, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın oturduğu yere, üstünden büyük bir taş atmak ânında, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm o dakikada hıfz-ı ılâhî ile kalkmış; o suikast de akîm kalmış.

Bu yedi misal gibi çok hadiseler vardır. Başta ımam-ı Buharî ve ımam-ı Müslim ve eimme-i hadis, Hazret-i Aişe’den naklediyorlar ki: “Allah seni insanlardan korur” (Mâide Sûresi, 5:67.) âyeti nâzil olduktan sonra, ara sıra Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı muhafaza eden zatlara ferman etti: “Nöbettarlığa lüzum yok. Benim Rabbim beni hıfz ediyor.”

ışte, şu Risale de, baştan buraya kadar gösteriyor ki, şu kâinatın her nevi, her âlemi, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı tanır, alâkadardır. Herbir nev-i kâinatta onun mu’cizâtı görünüyor. Demek, o zât-ı Ahmediye (a.s.m.), Cenâb-ı Hakkın—fakat “kâinatın Hâlıkı” itibarıyla ve “bütün mahlûkatın Rabbi” ünvanıyla—memurudur ve resulüdür. Evet, nasıl ki bir padişahın büyük ve müfettiş bir memurunu herbir daire bilir ve tanır; hangi daireye girse onunla münasebettar olur. Çünkü umumun padişahı namına bir memuriyeti var. Eğer meselâ yalnız adliye müfettişi olsa, o vakit adliye dairesiyle münasebettar olur; başka daireler onu pek tanımaz. Ve askeriye müfettişi olsa, mülkiye dairesi onu bilmez. Öyle de, anlaşılıyor ki, bütün devâir-i saltanat-ı ılâhiyede, melekten tut, tâ sineğe ve örümceğe kadar herbir taife onu tanır ve bilir veya bildirilir. Demek, Hâtemü’l-Enbiyâ ve Resûlü Rabbi’l-Âlemîndir. Ve umum enbiyanın fevkinde, risaletinin şümûlü var.

Mektubat, s. 162

Süleyman KÖSMENE

14.02.2005

Kaynak
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

2

21.09.2007, 09:13

Hazret-i Süleyman Aleyhisselam bir gün, deniz kenarına oturmuştu. Bir karıncanın geldiğini gördü. Ağzında yeşil bir yaprak vardı.

Karınca deniz kenarına ulaştı. Tam o sırada sudan bir kurbağa çıktı.

Kurbağa sanki sözleşmişler gibi karınca ile buluştu, karıncanın getirdiği yaprağı aldı ve denize döndü. Yaprağı teslim eden karınca da geri döndü.

Mahlûkat dillerini bilen Hazret-i Süleyman karıncaya sordu:

“Ey karınca! Nedir bu olay? Bunun hikmeti nedir?” Karınca dedi ki: “Bu denizin ortasında, Allah bir taş yarattı. O taşın içinde bir böcek yarattı. Beni de o­nun rızkına sebep kıldı. Ben her gün o­na yetecek kadar rızık getiririm. Deniz kenarına ulaştırırım. Allah’ın, kurbağa suretinde yarattığı bir meleği o rızkı benden alır, o böceğe ulaştırır. O böcek, Allahın kudreti ile açık bir dil ile her zaman şöyle söyler:

“Sübhânallah ki, beni halk etti, deniz ortasında ve taş arasında bana mekân verdi. Benim rızkımı unutmadı. Allah’ım! Ümmet-i Muhammedi ümitsiz kılma!”




[img:250:210]http://www.sentezhaber.com/images1/ant.jpg[/img]

süleyman KÖSMENE...
şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247

3

21.09.2007, 09:44

Bu misali okuyunca, okyanusun en derinlerindeki canlılar aklıma geldi, basıncın hiçbir denizaltıyı sağ bırakmadığı o yerlerde, ne canlılar yaşıyor... ınsan hayretler içinde kalıyor...

Belgeseli yapanlar veya sunanlar mı? Onlara göre bu evrimin bir (!) mucizesi...

4

21.09.2007, 19:52

Bazı şeyleri görmek için akıl gözü yetmez...

5

06.10.2007, 12:32

Mâlik bin Dînâr hazretleri bir hâtırasını şöyle anlatır: "Bir gün toprakla oynayıp bâzan gülen bâzan ağlayan bir çocuğa rastladım. Önce çocuğa selâm vermek istedim.

Fakat kibirden selâm vermedim. Hemen nefsime; "Ey nefis! Peygamber efendimiz büyüklere de küçüklere de selâm verirdi." diyerek çocuğa selâm verdim. Çocuk; "Ve aleyküm selâm, ey Mâlik bin Dînâr!" diye cevap verdi.

Hayret içinde kalarak çocuğa; "Sen beni hiç görmediğin halde nasıl tanıdın?" diye sordum.

Çocuk; "Ruhlar âleminde benim rûhumla senin rûhun karşılaştı. Orada bizi Allahü teâlâ karşılaştırdı." dedi. Çocuğa; "Akıl ile nefs arasında ne fark var?" diye sorunca, çocuk; "Nefsin seni selâmdan men etti. Aklın ise seni selâm vermeye teşvik etti." diye cevap verdi.

"Sen neden toprakla oynuyorsun?" diye sordum. Çocuk; "Topraktan yaratıldık, yine toprağa karışacağız." dedi. Ben yine; "Seni bâzan ağlarken, bâzan gülerken görüyorum. Sebebi nedir?" diye sordum.

"Rabbimin azâb edeceğini hatırladığım zaman ağlıyorum. Rahmetini hatırladığım zamansa tebessüm ediyorum." dedi. "Ey oğul! Senin hangi günâhın var ki ağlıyorsun?" diye sorunca, çocuk; "Ey Mâlik! Böyle söyleme. Zîrâ ben, anam ateş yakarken, küçük odun olmadan, büyüklerin tutuşmadığını gördüm." diye cevap verdi."

şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247

6

07.10.2007, 18:12

Bu çocuğun kim olduğunu biliyor muyuz peki? :cry:

8

11.10.2007, 17:03

Gavs-ı Azam Abdülkadir-i Geylani Hazretleri diye biliyorum. Kendisi hem seyyid hem de şeriftir.

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

9

12.01.2008, 13:03

Bir gün Yahudi’nin biri Peygamber Efendimize (asm) gelerek Allah’ın iradesinin hâkim olduğu alanı sordu.

Peygamber Efendimiz (asm), “ırade yalnız Allah’ındır. Allah’ın izni ve iradesi dışında hiçbir şey yerinden kımıldamaz” buyurdu.

Yahudi, “Sen öyle dersin, ama ben ayağa kalkmak istersem, kalkarım” dedi.

Allah Resulü (asm), “Sen ayağa kalkarsın, ama Allah’ın istek ve iradesiyle. Yani Allah dilemiş olur ki, kalkarsın” buyurdu.

Yahudi, “Ben istersem otururum!” dedi.

Peygamber Efendimiz (asm), “Allah dilemiş olur ki, oturursun!” buyurdu.

Yahudi, “Ben istersem şu hurma ağacını keserim!” dedi.

Allah Resulü (asm), “Allah dilemiş olur ki, kesersin!” buyurdu.

Yahudi, “Ben istemezsem kesmem!” dedi.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), “Allah kesmemeni dilemiş olur ki kesmezsin!” buyurdu.

Bunun üzerine Cebrâil Aleyhisselâm inerek Peygamber Efendimize (asm), “Sen de ıbrahim Aleyhisselâm gibi hasmını Allah’ın yardımı ile susturdun” dedi ve şu âyeti getirdi:

“Hurma ağaçlarını kesmeniz de, kesmeyip dikili bırakmanız da Allah’ın izniyledir ve o fasıkları perişan etmek içindir.” (Haşr Sûresi: 5.)

(El-Esmâ ve’s-Sıfat, 111.)

Süleyman KÖSMENE
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

10

22.01.2008, 14:42

Behlül Dânâ Hazretleri, bir mezarlıkta bulduğu üç kurukafayı zembiline koymuş ve para getirip “Satıyorum”diye bağırmaya başlamış. “Satıyorum, alan var mı?”
Meraklılar başına toplanıp fiyatını sormuşlar:
— Birincisi parasız, ikincisi ise sudan ucuzdur, demiş. Ama üçüncüsünü hiç sormayın... O, ağırlığınca paradır.
Sebebini merak etmişler. Birincisini gösterip:
— Bu gördüğünüz “Taşkafa”dır demiş, nasihata bile yanaşmazdı.O yüzden beş para etmez. ıkincisi de “Boşkafa”dır, nasîhat istemesine rağmen onları tutmazdı; üç-beş kuruş verenin elinde kalır. Üçüncüsü ise “Hoşkafa”dır ki, buna “Kâmil kafa” da diyebiliriz. Hem ameli, hem de ihlâsı vardı; hedefi ise Allah rızâsıydı. O yüzden kurusu bile Altın değerindedir.
şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

11

04.07.2008, 22:35

Hazret-i Ömer bir gün cinlerden birisi ile güreşti ve cini yere yıktı.

Cin yerden kalktı ve “Haydi bir daha!” dedi.

Bir daha güreştiler ve Hazret-i Ömer (r.a.) cini tekrar yendi. Bu defa cine, “Seni çok cılız buldum. Kolların köpek kolu gibidir. Yalnız sen mi böylesin?” dedi.

Cin, “Hayır! Vallahi, ben hepsinden daha iri cüsseliyim. Gel bir daha güreşelim. Eğer bu defa da yıkarsan sana faydalı bir şey öğreteceğim” dedi.

Bunun üzerine üçüncü defa güreştiler. Hazret-i Ömer (r.a.) cini tekrar yıktı ve “Haydi öğret!” dedi.

Cin, “Âyete’l-Kürsî’yi hiç okuyor musun?” diye sordu.

Hazret-i Ömer (r.a.), “Evet, okuyorum!” dedi.

Cin, “Âyete’l-Kürsî’yi her nerede okursan şeytan oradan kaçar. Ve sabaha kadar oraya bir daha gelmez!” dedi.

(Heysemî, 9/71)
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

12

06.07.2008, 13:28


Zalim bir vali vardı. Hasan-ı Basri Hazretleri’ni bulunduğu yerde yakalatmak için emir çıkardı.

Durumu haber alan Hasan-ı Basrî de bir zamanlar ders verdiği Habib-i Acemi Hazretleri’nin kulübesine gelip saklandı.

Fakat valinin adamları nereden haber almışlarsa almışlar, Habib-i Acemi’nin evini basmışlardı. Habib-i Acemi’ye hışımla sordular:

“Hasan Basri’yi (r.a.) gördün mü?”

Habib-i Acemi gayet sakin:

“Evet,” dedi.

“Nerede?” dediler.

“ışte şu kulübemde...” dedi.

Adamlar kulübeye daldılar, her tarafı didik didik aradılar; fakat bir türlü Hasan-ı Basrî Hazretlerini bulamadılar.

Dışarı çıkınca tehdit savurdular:

“Bize yalan söyledin. Bunun hesabını vereceksin.”

Habib-i Acemi:

“Ben yalan söylemedim” dedi. “Siz göremedinizse, benim suçum ne?”

Valinin adamları tekrar kulübeye girdiler, o köşe senin, bu köşe benim her tarafı yeniden aradılar, fakat yine bulamadılar.

Sonra çıkıp gittiler.

Onlar gidince, Hasan-ı Basrî Hazretleri Habib-i Acemi’ye:

“Ey Habib! Biliyorum ki Rabbim senin hürmetine beni onlara göstermedi. Fakat yerimi niçin söyledin, hocalık hakkı yok mudur?” dedi.

Hazret-i Habib hiç oralı olmadan:

“Ey Üstadım! Sizi bulamamaları benim hürmetime değil, doğru söylediğimiz hürmetinedir. Çünkü bilirsiniz ki, doğruların yardımcısı Allah’tır. Eğer yalan söyleseydim, sizi de beni de götürürlerdi” dedi.


"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

13

09.07.2008, 11:14


şeytan hizmetçi kılığına girmiş ve yirmi sene Cüneyd-i Bağdadî Hazretleri’nin yanına gidip gelmişti. Bir türlü gönlüne vesvese vermeye, ona isteklerini yaptırmaya muvaffak olamamıştı. ıyice çaresiz kaldığı bir gün durumu ona bildirmeye karar verdi:

“Ey Üstad! Yoksa siz benim kim olduğumu biliyor musunuz?” dedi.

Hazreti Cüneyd:

“Sen lânetli ıblissin. Geldiğin andan beri seni tanıyorum.” dedi.

şeytan şaşkınlığını yenemedi. Dedi ki:

“Ey Sultanü’l Muhakkikin! Sizin kadar yüksek dereceye ulaşan başka bir büyük zat tanımıyorum. Yirmi senedir size hiçbir isteğimi yaptırmayı başaramadım.”

Hazreti Cüneyd bu defa kızdı:

“Defol mel’un!” dedi. “şimdi de beni kendini beğenme hastalığına düşürerek mi mahvetmek istiyorsun! Yirmi senede yapamadığını yirmi saniyede mi yapacaksın? Defol karşımdan!”

şeytan bir daha gözükmedi

"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

14

10.07.2008, 22:52

Başta Peygamber Efendimiz (asm) olmak üzere Ashab-ı Kirâmın varını yoğunu ıslâm’ın ikbali için harcadığı günlerdi. Elde avuçta bir şey kalmamıştı.

Bir gün Peygamber Efendimiz’in (asm) huzuruna bir fukara geldi ve yardım dileğinde bulundu.

Peygamber Efendimiz (asm) ona az bir yardım lütfettikten sonra buyurdu ki:

“Sana şimdilik bu kadar verebilecek güçteyim. Fakat dilersen git, sana ne lâzımsa benim adıma satın al! Allah bana verdiği zaman senin borcunu ben ödeyeceğim!”

Hazret-i Ömer (ra):

“Yâ Resûlallah!” dedi. “Ona verebildiğini verdin. Allah sana güç yetiremediğin bir şeyi teklif etmemiştir.”

Hazret-i Ömer’in (ra) bu sözü Peygamber Efendimiz’in (asm) hoşuna gitmemişti. Bunu sezen Ensar’dan bir zât, coşkuyla:

“Ver, yâ Resûlallah! Ver! Allah seni hiçbir zaman darda bırakmayacaktır!” dedi.

Bu defa Allah Resûlü’nün (asm) mübârek sîmâsında tatlı bir hoşnutluk ifâdesi belirdi ve gülümsedi. Memnûniyet ve saadet içinde buyurdu ki:

“ışte ben bununla emr olundum!”

(El-Bidâye, 6/56)
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

15

16.07.2008, 18:34

Ebû Zer (ra) anlatıyor:

Bir gün Hazret-i Peygamber’in yanında oturuyorduk.

Peygamber Efendimiz (asm) bize:

“ıslâm’ın en sağlam kulpu nedir?” diye sordu.

Sahabiler:

“Namaz” dediler. Peygamber Efendimiz (asm):

“Namaz güzeldir. Fakat o en kuvvetli kulp değildir” dedi.

Sahabiler:

“Ramazan orucu” dediler.

Peygamber Efendimiz (asm):

“O güzeldir. Fakat en sağlam kulp değildir” buyurdu.

Sahabîler:

“O halde cihaddır” dediler.

Peygamber Efendimiz (asm):

“O da güzeldir, fakat en sağlam kulp değildir” dedi.

Sonra kendisi cevap olarak buyurdu ki:

“ıslâm’ın sağlam kulpu, Allah katında amellerin en sevimlisi, Allah için sevmek veya Allah için buğz etmektir.”

(ımam Ahmed, Ebu Zer’den)
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

16

16.07.2008, 21:36

Allah razı olsun...


EBU ZERR-EL GIFFARı (HZ.CÜNDÜP) anlatmakla biter misin hiç... Seni anlatmak olmuyor, seni yaşamak gerek...
aynı şekilde MUS'AB B.UMEYR hayatını anlatmak ne mümkün... Yaşamak lazım....
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

17

17.07.2008, 14:47

Amin cümlemizden insaAllah...
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

18

03.08.2008, 18:42

Adamı nasıl bilirsin?

Hz. Ömer (r.a.) bir dâvâda, meseleyi bilen birisinin şahitliğini aradı. Bir adam çıkıp geldi ve şahitlikte bulunabileceğini bildirdi. Hazret-i Ömer (ra) ona:

“Ben seni tanımıyorum, seni tanıyan birini getir,” dedi.

Orada bulunanlardan birisi:

“Ya Ömer! Ben onu tanıyorum,” deyince Hz. Ömer,

“Adamı nasıl bilirsin?” diye sordu. Adam:

“Emin ve âdil bir adam olarak tanıyorum,” cevabını verdi.

Hz. Ömer (r.a.) sorularını sürdürdü:

“Bu adam gecesini gündüzünü bildiğin, yakın bir komşun mudur?”

Adam:

“Hayır,” dedi. Hz. Ömer (r.a.):

“Alış veriş yaptığın bir kimse midir?” dedi. Adam:

“Hayır,” dedi.

Hz. Ömer (r.a.);

“Bununla yolculuk yaptın mı?” diye sordu.

Adam bu soruya da:

“Hayır,” cevabını verince, Hz. Ömer (r.a.):

“Sen onu tanımıyorsun,” dedi ve adama dönerek,

“Git, seni tanıyan birini getir,” buyurdu.
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

duygu

Profesyonel

  • "duygu" bir kadın

Mesajlar: 966

Konum: istanbul

Meslek: ev hanımı

Hobiler: hat ve ebru sanatı, tasarım, araştırmak ve farklılık.ney çalmak

  • Özel mesaj gönder

19

07.08.2008, 11:05

ramazan hilali

Ramazan Hilali

Hz.Ömer zamanında Ramazan ayı yaklaşmış, oruca başlanmak için hilâlin görülmesi kalmıştı. O akşam üzeri de birkaç kişi hilâlin doğup doğmadığını tespit için bir dağın tepesine çıkıp beklemeye, bir yandan da gökyüzünü kontrol etmeye başlamışlardı. Hilâli görüp kutlulanmak, hayırla, bereketle Ramazan ayına erişmenin mutluluğunu haykırmak iştiyakında idiler. Derken içlerinden biri heyecanla Halife’ye koşup haykırdı:

- Ey Ömer işte hilâl!…

Hz. Ömer başını göğe kaldırdı, uzun uzun inceledi, adama dönerek:

- Bu söylediğin hilâl senin hayalinden meydana geldi. Ben gökleri senden daha iyi görürüm. Böyle iken gördüğünü iddia ettiğin hilâli nasıl olur da göremem?.. Elini ısla, kaşlarını bir sıvazla bakalım, yine görebilecek misin?… dedi.

Adam denileni yaptı, ellerini ıslatarak kaşlarını sıvazladı, başını semaya kaldırarak uzun zaman hilâli gördüğünü sandığı bölgeleri ve diğer yerleri gözetledi, nafile!… Hiç bir şey göremedi. Üzgün ve mahcup olarak başını yere eğerken:

- Padişahım!.. Ay görünmez oldu, diyiverdi, usulcacık sesiyle.

Hz.Ömer dedi ki:

- Evet!… Kaşının kılı sana bir oyun oynadı, şüpheye düşüp aldandın sen de.

Bir eğri kıla aldanıp : “Ayı gördüm!…” diye davaya kalkıştı. Bir eğri kıl gökyüzüne perde olursa, bütün vücut eğri olunca hâl nicolur?… Teraziyi terazi doğrulttuğu gibi, terazinin değerini azaltan da yine onun yanlış tartmasıyla kendisi olur.

Mesnevi:2. Cilt - Sayfa: 9 - 10
Sus gönlüm...
Seni senden daha iyi bilen, Rabbinin hükmü vuk'u buluncaya kadar sus
...

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

20

08.08.2008, 11:44

HER ENGEL BıR FIRSAT
Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu.Bakalım neler olacaktı?..

Ülkenin en zenginleri, en güçlü kervanları, saray görevlileri birer birer geldiler...Sabahtan öğlene kadar...

Hepsi, kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler.Pek çoğu da;''Halkından bu kadar vergi aldığı halde saraya yollarını temiz tutamıyor''diye yüksek sesle kralı eleştirdi.

Sonunda bir köylü çıkageldi saraya; meyve ve sebze getiriyordu.Yoldaki engeli görünce sırtındaki küfeyi yere indirdi ve olanca gücüyle itmeye başladı.

Sonunda kan ter içinde kalmış ama büyük engeli de yolun kenarına çekmiş oldu.Tam küfesini sırtına almak üzereydi ki kayanın eski yerinde bir kesenin olduğunu gördü...

Açtı, kese altın doluydu.Bir de kralın notu vardı içinde;
-''Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir.'' diyordu kral...

Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.
''Her engel, hayat şartlarımızı daha da iyileştirecek bir fırsattır...''
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir