Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

20.10.2016, 22:23

Titrek Tavşan

Ormanda her gün kurulmakta olan tavşanlar pazarı, havanın kararmasıyla
birlikte, dağılıyordu. Sergisini toplayan tavşan pazar yerini terk edip
gidiyordu. Vakit geç olup da pazar yerinde tavşan kalmayınca bir tavşan pazara
gelirdi. Sırtında boş çuvalıyla ve bu boş çuval tezgâh altlarında kalmış,
kıyıya köşeye atılmış, satılmamış havuçlarla ve bazı yiyeceklerle dolacaktı.
Daima gölgelerden, acaba bir gören olur mu korkusuyla, yorgun ve titrek
adımlarla. İşte, bu tavşan yoksul, yetim, garip bir tavşandı. Adı Titrek
Tavşan’dı. O, böylesine bir düşkünlük içinde olmanın çıkar yol olmadığını
biliyordu. Fakat çaresizdi. Bir yuvası vardı, bu yuvada iki de oda. Bu
odalardan birinde çok sevdiği Pembe Tavşan ve iki yavrusuyla birlikte
kalıyordu. Diğer odada ise havuç yetiştiriyordu. Artık ne kadar havuç
yetiştirebilir bunu tahmin etmek zor olmasa gerek. Havuçlar olgunlaşınca Titrek
Tavşan bunları satacak ve ailesinin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışacaktı.

Bir gün Titrek Tavşan, ormanın karşısındaki tepeye doğru yürüyüşe çıkmıştı.
Tepenin gerisinde deniz görünüyordu. Sahil yakındaydı. Birden kumların üzerinde
bir martı dikkatini çekti. Bu martı, kanadı kırık, yaralı bir martıydı.
Uçamıyordu. Oldukça zor durumdaydı, çünkü çevresi sekiz tane yengeç tarafından
kuşatılmıştı. Kanadı kırık, yaralı martı, yengeçlerle amansız bir ölüm kalım
savaşına girmişti. Kurtulmak için ileri atıldıkça önü bir yengeç tarafından
kesiliyor ve yengeç korkunç kıskacıyla martıyı yakalamak istiyor, fakat martı,
canhıraş feryatlarla karşı koyuyor, gitgide tükenmekte olan gücüyle hayatını
savunuyordu.

Titrek Tavşan, bu durumu görmezden gelemezdi. Tüm cesaretini toplayıp martının yardımına
koştu. Yengeçler daha ne olduğunun farkına varamadan, martıyı kucağına aldığı
gibi bir keklik gibi sekerek onların aralarından sıyrıldı. Hızla koşarak olayı
ilk gördüğü tepeye çıkan Titrek Tavşan kucağındaki martının bayılmış olduğunu
fark edince, onun iyi bir bakıcıya ihtiyacı olduğunu düşünerek balıkçı Ziya
Kaptan’ın yaşadığı deniz kıyısındaki kulübeye geldi. Martıyı Ziya Kaptan’a
teslim eden Titrek Tavşan yuvasına geri döndü.

Aradan bir ay geçti. Geçen zamanla birlikte havuçlar olgunlaşmıştı. Titrek
Tavşan havuçları pazarda sattı. Kendine, Pembe Tavşan’a ve yavrularına elbise
aldı. Ne zamandır hep aynı elbiseleri giymekten bıkmıştı, rengi solmuş, yamalı
elbiseleri. Yoksulluk ömür boyu mu sürecekti? Hep böyle yoksul mu kalacaklardı?
Yoksulluğun bir çaresi yok muydu? Eğer varsa bu çare neydi? Hani Titrek Tavşan
yuvasının bir odasında havuç yetiştiriyordu ya şimdi o odada havuç kalmamıştı,
çünkü havuçlar satılmıştı. Titrek Tavşan buradaki toprağı şöyle bir alt-üst
etti. Havuç tohumu attı. Suladı. Artık iş zamana kalmıştı. Nasılsa zaman
geçecekti. Elbet bir gün gelir bu havuçlar da olgunlaşırdı.

Titrek Tavşan bir sabah havuç yetiştirdiği odaya girince hayretler içinde
kaldı. Gördüklerine inanamıyordu. Toprağın üstündeki olgun havuç yaprağıydı.
Ama nasıl olurdu daha tohum atalı on gün bile olmamıştı. Bu kadar kısa sürede
havuç yetişmesi olanaksızdı. Yaprak olgunlaşmıştı tamam da bakalım toprağın
içinde havuç var mıydı? Orayı eşeledi, burayı eşeledi. Aldı havucun birini
dişledi, aldı bir başka havucu daha dişledi, tuttu bu iki havucu yedi, bitirdi.
Enfesti havuçlar, tatlıydı. Titrek Tavşan bu havuçları da pazarda sattı.
Memnundu yuvasına dönerken, çünkü iyi kazanmıştı. Daha sonraki günler de
birbirinin tıpatıp benzeri şekilde geçti. Titrek Tavşan havuçları pazarda
satıyor, ertesi gün yine oda havuç dolu oluyordu.

Bir akşamüstü Titrek Tavşan’ın kafası bu konuya takıldı. Nasıl oluyordu da
tohum atmadığı halde toprakta havuç bitiyordu ve bu havuçlar bir gecede
olgunlaşıyordu? Bu soruların bir açıklaması olmalıydı ve ne oluyorsa gece
oluyordu. Demek ki, geceleri bir şeyler dönüyordu havuç yetiştirdiği odada.
Titrek Tavşan hemen kararını verdi. O gece odada sabaha kadar bekleyecek ve ne
olup bittiğini anlayacaktı. Akşam yemeğini yedikten sonra havuç yetiştirdiği
odaya geçti. Kapıyı kapadı. Kapının yan tarafına koyduğu sandığın içine girdi.
Sandığın tahtaları arasındaki deliklerden odanın her tarafı rahatça
görünüyordu. Titrek Tavşan dikkatini tam karşıdaki pencereye verdi. Yerden
oldukça yüksekte olan bu küçük pencere odanın havalandırılması için
kullanılıyordu.

Vakit gece yarısı olmuştu. Aniden dışarıdan kanat sesleri duyuldu. Bir martı
pencereden odaya girdi. Ayaklarının arasında küçük bir torba vardı. Martı bu
torbadaki havuç tohumlarını toprağa serpiştirdi. İşini bitirdikten sonra
pencereden uçup gitti. Zamana karşı şartlandırılmış tohumları toprak hemen
kabul edecek ve her geçecek bir saatte bu tohumlar on gün geçirmiş olacaktı.
Titrek Tavşan vefakâr martıyı hemen tanıdı. Bu martı birkaç ay önce yengeçlerin
parçalamak istedikleri kanadı kırık, yaralı martıydı. Demek ki, Ziya Kaptan
yaralı martıyı iyileştirmiş ve kurtarıcısının kim olduğunu söylemişti. Martının
Titrek Tavşan’a can borcu vardı ve bu borcunu cana can katarak ödüyordu.

Titrek Tavşan birkaç gün sonra bir kamyonet satın aldı ve yetiştirdiği
havuçları bu kamyonetle pazara götürmeye başladı. İki yavrusu da zamanla
büyümüşler, genç birer tavşan olmuşlardı. Onlar da babaları Titrek Tavşan’la
birlikte pazara gidiyorlardı. Titrek Tavşan yol boyunca şu şarkıyı söylüyordu:

“ Benim adım Titrek Tavşan
Ben pazarda havuç satarım
İşte yanımda şimdi yavrularım
Ben onlarla gurur duyarım
Her gün pazara gideriz biz
Tavşanlara havuç satarız..”

Bazı günler kamyonetin peşi sıra bir martıyı uçarken görüyordu ve yavaşlıyordu.
Az sonra kamyonetle martı bir hizaya geliyor ve martı ile Titrek Tavşan
selamlaşıyordu. Daha sonra martı hızını arttırıyor ve ileri doğru uçup
gidiyordu. Titrek Tavşan ile martı böyle uzaktan uzağa bir birlikteliği uzun
süre sürdürdüler. Fakat bir kez olsun bir araya gelip konuşamadılar. Bunun
nedenini biz bilemeyiz. Belki de böylesi daha iyi oluyordu. Onlar gönüllerince
mutluydular, huzur doluydular. Onların mutluluğunu engellemek bize yakışık
almaz.


SON


Serdar Yıldırım


Arkadaşım Hayvanlar - "En Güzel Hayvan Masalları" Karatay Yayınları

Bu kitapta bulunan benim yazdığım masallar şunlardır:



Deve Kervanı
Titrek Tavşan
Gölgesiyle Yarışan Tay
Bücür Zürafa
Şampiyon Ördek
Koşucu Penguen
İyiliksever Leylek

Yayın evleri beni fark ettiler. İnternetten bulup almışlar. Kitabın yayın yılı
Temmuz 2009.

7-Mart- 2013 tarihinde Bursa Kitap Merkezi'nde bulup aldım. Çok sevindim.

Şimdiye kadar çeşitli kırtasiye ve kitap satış noktalarından içinde
1,2,3,4..tane masalım olan 124 tane yardımcı ders kitabı, masal kitabı ve dergi
buldum. İnternette site ve forumlarda okunan 200 tane masalım vardır. Yayın
evleri alıp yayınlıyorlar. İşin parasal yönü yoktur. Benim çabam
okuyucuya güzel eserler sunmaktır.






























Benzer konular

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir