Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

27.09.2016, 09:31

Bosnalı - Tarihi Hikaye

Doğma, büyüme Bosnalıydı. On sekizinde Yeniçeri Ocağı'na girmiş, birçok sefere
katılmıştı. Cesaret ve atılganlıkta üstüne yoktu. Ayrıca çok iyi ok atardı.
Yerden bir buçuk metre yükseğe bir testi diker, beş adım sayar, aynı
yükseklikte ve aynı hizada bir testi daha diker. Otuz adım sayar. Döner. İki
testi ile kendi bir çizgi gibi olur, arkadaki testiyi görmeyecek şekilde. Ok ve
yayını alır. Bir okta iki testiyi kırardı. Bunu başka başaran olmazdı.

Köyünden bir kızla evlendi. Zamanla iki oğul, üç torun sahibi oldu. Oğulları gibi
torunlarına da kılıç kullanmayı, ok atmayı ve ata binmeyi öğretti. Yaşı altmışı
geçmişti. On sene vardı ki artık sefere, savaşa gitmiyor, torunlarının
yetişmesi için, uğraşıyordu. Torunları on iki ve dokuz yaşları arasındaydı.
Oğulları senede iki üç defa köye gelir, her seferinde on beş gün, bir ay kalıp
giderlerdi. Asker arasında iki testiyi bir ok atışıyla kırışın anlatılıyor
deyince eski günleri hatırlar, yüreği kıvançla dolar, göğsü gururla kabarırdı.

1534 senesinde devrin padişahı Kanuni Sultan Süleyman Irakeyn seferine çıkmış ve
Bağdat üzerine yürümüştü. Bosnalının iki oğlu da orduya katılmıştı. Meydanı boş
bulan Sırp eşkiyalar fırsat bu fırsattır deyip Rumeli'ndeki Türk köylerini
basıp yağma etmeye, halkı acımasızca katletmeye başlamıştı. Bosnalının on iki
ve on bir yaşındaki iki torunu o gün atla komşu köye gitmişti. Çocuklar
köydeyken Sırp eşkiyalar köyü basmışlar, kısa bir direnmeyle karşılaştıktan
sonra çocuk, kadın, ihtiyar demeden herkesi kılıçtan geçirmeye başlamıştı.
Bosnalının on iki yaşındaki torunu zorlukla canını kurtarabilmiş ve atına binip
kaçmak isterken omzuna yediği okla yaralanmıştı. Çektiği büyük acıya karşın,
atını durdurmamış ve kendi köyüne olanları haber vermek için, yola çıkmıştı.
Köyüne vardığında Sırp eşkiyanın yaptıklarını anlatmış ve dedesinin kolları arasında son nefesini
verirken, son sözleri, " Komşu köydekilerin, kardeşimin ve benim
intikamımı al, dede.. " olmuştu. Bunun üzerine Bosnalı köydekileri bir
araya toplayıp dağa çıkardı.

Akşamüstü Bosnalının köyüne gelen Sırp eşkiyalar, köyü terkedilmiş bir halde bulunca çok
kızdılar. Tamamı yirmi kişi olan eşkiyaların reisi Kasap İvan geceyi burada
geçirmeye karar verdi. Köy meydanına büyük bir ateş yakıp yanlarında
getirdikleri içkileri içip eğlenmeye başladılar. Bosnalı köydekileri dağa
bıraktıktan sonra yanında kalan son torunu dokuz yaşındaki Hüsrev ile birlikte
geri dönmüş, köyün yakınındaki bir tepeden eşkiyaları gözlüyordu. Vakit gece
yarısını bulmuştu ki, Bosnalı, torununu tepede bırakarak sessizce köye indi.
Köyün çevresinde nöbet tutan dört eşkiyayı birer birer okladıktan sonra köy meydanının
kenarındaki bir evin arkasına saklandı. Eşkiyalar, ateşin etrafında
sıralanmışlar, Sırpça şarkı söylüyorlardı. Bosnalı barut kesesini çıkardı, okun
ucuna bağladı. Aradaki mesafeyi iyice hesapladıktan sonra yayını gerip oku
ateşin ortasında düşecek biçimde attı. Büyük bir patlama sesi feryatlara
karıştı. Bu patlamadan geriye Kasap İvan ve iki eşkiya kalmıştı. Bosnalı
onların toparlanmasına meydan vermeden kılıcını çekerek, üstlerine atıldı. Kısa
süren bir mücadeleden sonra iki eşkiya cansız yere serildi. Geriye eşkiyaların
reisi İvan kalmıştı. Bosnalı ile İvan'ın kılıç kılıca yaptıkları vuruşma bir
hayli devam ettikten sonra Bosnalı'nın sert bir kılıç darbesiyle İvan'ın
elindeki kılıç kırıldı. Silahsız kalan İvan dizlerinin üstüne çökerek:

" Dur ihtiyar, öldürme beni. Buraya çok altın getirdim. İşte bak altınlar şu gördüğün
torbaların içinde. Al hepsi senin olsun. Yeter ki canımı bağışla..."
diyerek yalvarmaya başladı. Aman dileyene el kalkmayacağını bilen Bosnalı
geriye dönmek için, adım attığı anda İvan şimşek hızıyla çizmesinde sakladığı
bıçağı çekti. Fakat bıçağı atmak için, kaldırdığı kolu havada kaldı. Karnına
yarıya kadar giren kılıç ve sırtına saplanan bir ok onun istediğini yapmasını
engelledi. İvan korkunç bir feryat kopararak cansız yere kapaklandı.

Kılıcı atan Bosnalıydı da oku kim atmıştı? Bosnalı etrafına bakınırken, ilerdeki bir ağacın
arkasında saklanmakta olan torunu Hüsrev elinde yayıyla ortaya çıktı ve
dedesinin yanına geldi. Bosnalı elini torununun omzuna koyarak, her an böyle
bir kalleşlik bekliyordum, tetikteydim torun, deyince Hüsrev, dede, hangimizin
attığı ok mu kılıç mı önce saplandı dersin, dedi.


SON


Serdar Yıldırım

Bu konuyu değerlendir