Giriş yapmadınız.

1

17.10.2007, 14:12

98. Sayı - Güneydoğu´daki etnik problemler ve çözüm arayışı




GÜNEYDOĞU'DAKİ ETNİK PROBLEMLER VE ÇÖZÜM ARAYIŞLARI

Zihinlerimizde coğrafi bir bölgeyi ve yönü ifade eden Doğu ve Güneydoğu, fikir ve siyaset hayatımızda farklı alanlara işaret etmektedir. Dünyanın en kanlı bölgelerinden Ortadoğu'nun önemli bir parçası durumunda olan ülkemizin Doğu ve Güneydoğu bölümü de son yıllarda çalkantılı olaylarla anılmakta, bölgeyle ilgili çözümsüzlüklerin daha da artması dikkatleri buraya çekmektedir.

Güneydoğu sorunu, kimilerine göre bir geri kalmışlık ve insan hakları sorunu iken kimilerine göre de Ortadoğu krizinin bir parçasıdır? Meselenin son günlerde "Kürt Sorunu" olarak adlandırılması ise farklı eşiklere işaret etmiştir. Güneydoğu meselesini tartışmak, beraberinde "ulus-devlet, milliyetçilik, Ortadoğu, terör, eğitim, din" gibi farklı konuları da gündeme getirecektir. Bunların yanında "bölgesel geri kalmışlık, gelir adaletsizliği, toprak ağalığı" sorunları gibi daha pek çok sorun da konu etrafında tartışılabilir. Böylesine karışık sorunlar karşısında çözüm üretirken meselenin tarihi arka planında yatan gerçek nedenler unutulmamalı, bölgenin kültürel değerleri, inançları, sosyo-ekonomik ve sosyo-psikolojik durumu da göz önünde bulundurulmalıdır.

Bölgenin fert ve toplum olarak iç dinamiklerini iyi bilen Bediüzzaman'ın konuyla ilgili yaklaşımları ve çözüme yönelik sunduğu argümanlar son derece önemlidir. Bediüzzaman'ın bölgenin problemlerine dikkat çekmek ve bölgede kalıcı çözümler üretmek üzere ıstanbul'a gelişinin üzerinden tam bir asır geçmiştir. Henüz kalıcı çözümlere ulaşılamaması meselenin derinliğiyle birlikte Bediüzzaman tecrübesinden yararlanamadığımızı da göstermektedir. Bu nedenle, Bediüzzaman'ın "ıslamiyet milliyeti"ni vurgulayarak etnik tartışmaların önünü tıkaması, dinin birleştirici rolünü vurgulayarak farklı eğilimlerin ve yapıların bir arada kardeşçe yaşayabileceğine işaret etmesi, eğitimle ilgili projeler sunarak meselenin özüne eğilmesi; bundan başka dini, tarihi, sosyo-kültürel ve sosyo-psikolojik gerçekliklere dayanan bir dizi çözümler üretmesi dikkate şayandır.

Gözden kaçırılmaması gereken noktalardan biri de sorunun Türkiye'nin AB yolundaki muhtemel kriz noktalarından biri olmasıdır. "Güneydoğu Sorunu"nun "Demokratikleşme süreci"nin dışındaki bir boyutta ele alınması mümkün gözükmemektedir. Meselenin "terör" boyutu şartları zorlasa da, sorun; hukuk devleti normları çerçevesinde ele alınmalıdır.

Biz de bunları göz önünde bulundurarak 98. sayımızın dosya konusunu "Güneydoğu'daki Etnik Problemler ve Çözüm Arayışları" olarak belirledik. Konuyu "Doğu, Güneydoğu, Ortadoğu, ulus-devlet, milliyetçilik, terör, Türk-Kürt, üst kimlik, alt kimlik, vatandaşlık, eğitim, din, dil, hukuk devleti, demokratikleşme, Avrupa Birliği" kavramları çerçevesinde incelemeyi planladık ve şu soruları sorduk:

Güneydoğu meselesi nedir? Sorunun çözümünde atılacak kültürel ve siyasal çözümler hangi yönde olmalıdır? Cumhuriyetin başından beri bölgeyle ilgili problemlerin aşılamamasının genel olarak nedenleri nelerdir? Cumhuriyetle birlikte hayata geçirilen ulus-devlet yapılanmasının, otoriter anlayışların ve yaklaşımların bölge üzerindeki etkisi nasıl olmuştur? Genel bir politika olarak din yerine milliyet olgusunun ikame edilmeye çalışılmasının sonuçları nasıl olmuştur? Bölgede yaşanan terörün temel nedenleri neler olabilir? Sosyolojik olarak bölgeyi nasıl tahlil edebiliriz? Bu bölgenin karakteristik özellikleri nelerdir? Kürt sorunu var mıdır; yoksa farklı çıkarlara hizmet için oluşturulmuş politik bir sorun mudur? Kürt-Türk kutuplaşmasının ve çatışmasının doğuracağı sosyo-ekonomik ve politik sonuçlar ne olabilir? Bediüzzaman'ın bölgeye uyarlanabilecek 'cehalet, zaruret, ihtilaf' hastalıkları için önerdiği 'sanat, marifet, ittifak' reçetesini nasıl değerlendirmek gerekir? Bediüzzaman'ın bölgenin sosyo-kültürel yapısını da dikkate alarak önerdiği, din ve fen ilimlerinin kaynaştırıldığı bir üniversite modeli olan "Medresetü'z-zehra" projesinin bölge için önemi nedir? Bu noktada dil ile ilgili yapılan tartışmaları nasıl aşmak gerekir? Kürt halkının çoğunluğunun dindar ve ıslamiyet'e sıkı bağlılığı düşünüldüğünde dinin bölge için önemi nedir? Bölgedeki huzursuzluğun önemli sebepleri arasında gösterilen halkın ve idarecilerin birbirlerini anlayamaması ve kaynaşamaması problemini aşmak için atılacak adımlar neler olabilir? AB süreci bu sorunu nasıl etkiler? Bu noktada hukuk devletinin hayata geçirilmesinin önemi nedir?

Sorduğumuz bu sorulara, yazarlarımız tarafından, meselenin çözümüne yönelik ikna edici cevapların verildiğine, sorunu nasıl adlandırırsak adlandıralım, bu dosyanın çözüm açısından fikir dünyamıza ve çözüm için uğraşanlara önemli açılımlar sunacağına inanıyoruz. Bu dosyada yazarlarımız tarafında dikkat çekilen ortak noktalardan biri, bugüne kadar uygulanan resmî milliyetçilik ve "lâiklik" politikalarının yanlışlığıdır. Yüzyıllar boyu kardeşçe bir arada yaşayan Türklerin ve Kürtlerin bunu nasıl başardıklarına dair tarihi ve dini tecrübelerden yararlanılmalıdır. Bu tecrübeler göz önünde bulundurularak bölgede devlet- millet kaynaşmasını sağlayacak adımlar atılmalıdır. Bunun için de atılacak en önemli çözüm adımı, "demokrasi"ye yönelik olmalıdır.

99. sayımızda "Kamusal Alanda Din, Devlet, Siyaset ve Toplum ılişkileri" dosya konusuyla karşınızda olmayı umuyoruz.

Devamı: www.koprudergisi.com
"We are the Warriors of Love, We Have no Time For Enmity"

2

17.10.2007, 23:33

tam da tezkere tartışmaları öncesi, mutlaka okunmalı bu sayı..gelecek sayının kapağı da aynı ehemmiyete haiz..

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir