Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

15.01.2006, 17:01

92. Sayı - Adalet



Güz 2005 (92. Sayı) ile birlikte web siteside güncellenmiştir.

Dergi ve Adalet konusunda düşüncelerinizi burada paylaşabilirsiniz.

2

15.01.2006, 17:15

Editör´den

"Adalet" insanın tarih boyunca ısrarla aradığı ve semavi kitapların da özellikle vurguladığı deontolojik bir kavramdır. Kur'an'ın dört esasından biri de "adalet"tir. "Adalet-i mahza"yı ifade eden "Birisinin hatası ile başkası cezalandırılamaz", "Hak haktır, büyüğüne küçüğüne bakılmaz. Bir fert, umumun selameti için dahi feda edilmez. Toplumun selameti için ferdin hayatı veya "hakkı feda edilemez. Hem bir masumun hakkı, bütün halk için dahi iptal edilmez." şeklindeki Kur'anî yaklaşımın insanı merkeze alan "hukuk devleti" arayışlarına yeni açılımlar kazandıracağını düşünmekteyiz.

Zira, hukukun temel dinamiklerinden olan "adalet" kavramının özüne uygun pratik uygulama alanları bulamaması, bizde de son zamanlarda olduğu gibi, tartışmalara neden olmaktadır. Hukukun biçimsel karakterini oluşturan pozitif (mer'i) hukukun bir anlamda insan haklarının gerçekleşmesi olarak niteleyebileceğimiz "adalet"i sosyal realitelere uygun olarak hayata aktaramaması bu tartışmaların özünü oluşturmaktadır.

Tarihsel planda otoriter, totaliter yapıların kendi varlıklarını devam ettirebilmek adına, meşruluklarını hukukla bağdaştırarak adaleti kendi çizdikleri sınırlar içine hapsetmelerinin o sınırlar içinde sıkışmış "sosyal yapı"nın aradığı adaletle veya ideal adalet anlayışıyla nasıl örtüşeceği de cevap bekleyen sorulardandır.

"Adalet" kavramı, siyaset bilimi, tarih felsefesi ve hukuk dışında, ıslam düşünce sisteminde; ahlak, fıkıh, hadis ve ontoloji alanlarında da birbirine yakın anlamlarda kullanılmış bir terim olarak da incelenmelidir. Zira, Kur'an-ı Kerim'de ve hadislerde genellikle düzen, denge, denklik, eşitlik, gerçeğe uygun hükmetme, doğru yola iletme, takvaya yönelme, dürüstlük, tarafsızlık gibi anlamlarda kullanılan "adalet" kavramı, "ısm-i Adl"in bir cilvesi olarak yaradılışta da, insanın fizyonomik yapısı ve kainattaki uyumu, ahengi ve estetik görünüşü ifade etmektedir.

Biz de bunları göz önüne alarak bu sayımızın dosya konusunu "adalet" olarak belirledik. Konuyu "adalet, adalet-i mahza, adalet-i izafiye, sosyal adalet, hak, hukuk, hukuk devleti, kanun, ceza, cebir, yargı, dava, akit (sözleşme), mizan, itidal, müsavat (eşitlik), fazilet, ibadet vb." kavramlar çerçevesinde işlemeyi planladık. Bu kavramlar ışığında da "Adalet nedir? Hukuk düşüncesinin tarihi gelişimi içinde, ıslam'ın hukuk anlayışını evrensel adalet yaklaşımı içinde nasıl değerlendirebiliriz; Adalet-i Mahza ve Adalet-i ızafiye nedir; Bu kavramları etik değerler ve sosyal realite açısından nasıl açıklayabiliriz; Hukukla ilgili uygulamaların toplumdan topluma farklılıklar göstermesini nasıl değerlendirmek gerekir. Bu durumda adalet ölçüsü nedir; Hak-Adalet ilişkisi nedir; Genel hatlarıyla Bediüzzaman'ın hukuk anlayışı nasıldır; Cumhuriyet, demokrasi, adalet ilişkisi nasıldır; Bediüzzaman'ın 'Cumhuriyet ki adalet, meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir.' sözünü adalet açısından nasıl değerlendirebiliriz; Genel olarak, Kur'an'ın ortaya koyduğu adalet düşüncenin modern hukuktaki yeri nedir; Hz. Ömer adaletini günümüz adalet sistemine ve anlayışına nasıl uyarlayabiliriz; Hz. Ömer'in 'Adalet mülkün temelidir' sözünün, 'adalet' açısından, kapsamını nasıl belirlemek gerekir; ıslam felsefesi açısından ontolojik olarak 'adalet'i nasıl değerlendirebiliriz; Adalet-Rububiyet ilişkisi nedir; ıslam filozofları meseleyi nasıl ele almışlardır?" gibi sorulara cevaplar aradık.

***

Metin Karabaşoğlu yazısında "Adalet-i mahzâ" kavramını inceliyor. Karabaşoğlu "Bir fert, umumun selameti için dahi feda edilmez. Toplumun selameti için ferdin hayatı veya hakkı feda edilemez" şeklinde ifade edilen bu Kur'ânî ölçü sayesinde ıslâm tarihinin bir adalet ve itidal tarihi olageldiğini vurguluyor.

Hüseyin Hatemi, makalesinde, "adalet" kavramının sağlam bir temele dayandırılmasının gerekliliğini ifade ediyor. Makalesinde, "Hukuk Devleti" ve "ınsan Hakları" öğretileri açısından sakıncalı fikirlere de değinen Hatemi, "insan hakları, hukuk devleti ve sosyal adalet" kavramlarını irdeliyor.

Nuri Çakır, "Adalet Terazisi Dengede mi?" diye sorarken, terazi ile adalet arasında önemli bir sembolik bağ olduğunu ifade ediyor. Çakır, yazısında, adalet terazisinin doğru ölçebilmesi ve gerçek adaleti sağlayabilmesi için terazinin bir kefesinde Adil-i Mutlak'ın adaleti olmasının gerekliliğini vurguluyor.

ıslam'da "Hukuk Devleti" kavramını inceleyen Hayreddin Karaman, makalesinde "hukuk devleti" kavramının demokrasilerdeki bazı çıkmazlarını ele alıyor. Karaman, çalışmasında ıslam'daki hukuk ve adalet anlayışını uygulamalı örnekleriyle gözler önüne seriyor.

Makalesinde "Adalet" kavramının hangi anlamlarda kullanıldığı gösteren Ali Bulaç, adaletin "ısm-i adl" ile bağlantılı olarak bir kemal sıfatı olduğunu vurguluyor. Bulaç, "eşitlik" kavramını irdelerken adaletin tesisi için bazen salt eşitliğin de adaletsizliğe yol açabileceğini ifade ediyor. Makalesinde "siyasi adalet" kavramı üzerinde de duran Bulaç, çeşitli filozofların ve düşünce adamlarının konu hakkındaki değişik fikirlerini irdeliyor.

Niyazi Öktem, "Hz. Ömer Adaleti ve Hukukta Yorum" başlığıyla, bir hırsızın yargılanması olayında Hz. Ömer'in yaptığı yorumdan yola çıkarak salt hukuk açısından sosyolojik ve teleolojik yorumun ne olduğunu örneklerle açıklıyor.

Mehmet Altan'la "Hukuk devleti, hukuk, adalet, toplum, devlet vb." kavramlar çerçevesinde bir röportaj gerçekleştirdik. Altan, bu söyleşimizde "Bir toplumda hukuku ne üretir?" temel sorusunu sorarak, hukuk ve adalet kavramlarını tartışmaya açıyor.

Yazısında "Adalet" tarifinden yola çıkarak bu dünyanın hikmet dünyası olduğunu, bu nedenle burada işlerin adalet-i izafiye ile hikmete uygun olarak yürüdüğünü ifade eden Mustafa Özcan, Allah'ın kullarına zulmü yasakladığını, zulme rıza göstermenin de zulüm olduğunu vurguluyor.

Osman Güner makalesinde, ıslam kültürünün insanlar arası ilişkileri tanzim etmede "adâlet" ilkesine verdiği önemi ele alıyor. Toplumda adâletin tesisi için; gücü, sermayeyi ve sosyal imkanları elinde bulunduran insanların bunları özverili bir şekilde başkalarıyla "paylaşmaları"nın bir zorunluluk olduğunu ifade eden Güner, bu yaklaşım tarzının, ıslam inancının öngördüğü dindarlık anlayışının bir gereği olduğunu vurguluyor.

"ıki şerden en hafifini seçmek" şeklinde de ifade edilen "Ehven-i şer"i Ömer Faruk Uysal irdeliyor. Uysal, Bediüzzaman Said Nursi'nin görüşlerine de yer vererek konuyu inceliyor.

Sadık Yalsızuçanlar, "adalet"i bir anlamda, "her şeyin yerli yerinde olması" olarak tarif ediyor. Yalsızuçanlar, yazısında, bu bağlamda apaçık bir hikmet, inayet, adalet ve her şeyi kuşatan bir merhametin bu yeryüzü sergisinde hakim olduğunu vurguluyor.

Mustafa Said ışeri, makalesinde, Risale-i Nur Külliyatı'nda ısm-i Azam'dan biri olarak ele alınan "Adl" isminin açılımları üzerinde duruyor. Yazısında Kur'an'ın hakikatleriyle kâinattaki kanunlar arasındaki mükemmel uyuma dikkat çeken ışeri, Allah'ın adaleti hususunda Mutezile'nin aykırı görüşlerine de temas ediyor ve bu düşüncelere Bediüzzaman'ın görüşleri ışığında yorumlar getiriyor.

Nimet Demir makalesinde, bireysel ve toplumsal hayatın her anında ve her aşamasında hak ve adalete riayetin terakki ve tekâmülü; riayetsizliğin ise tedenni ve kusuru getirdiğini ifade ederek, Kur'an-ı Kerim'in dört gayesinden biri olan adaletin önemini vurguluyor.

Nejat Turhan, yazısında "sekine" kelimesi ile adalet arasındaki ilişkiyi gözler önüne seriyor. Turhan, "Adalet mülkün temelidir" sözünü yorumlayarak Adalet Binası'nda adaletin dağıtımıyla ilgili temel problemlere değiniyor.

Mahmut Kaplan, bazı divanları tarayarak oluşturduğu makalesinde, kasidelerden ve bazı nasihat-namelerden adaletle ilgili beyitleri günümüz Türkçesine çevirerek değerlendiriyor.

Hikmet Hocaoğlu, çalışmasında, Hz. Ali'nin Risale-i Nur'da her haliyle örnek olarak bizlere sunulan hususiyetlerini gözler önüne seriyor ve Hz. Ali'nin Risale-i Nur'la olan ilgisini inceliyor.

***

Sizleri dergimizle baş başa bırakırken 93. sayımızda "ısevilik" dosya konusuyla karşınızda olmayı umut ediyoruz.

Bu konuyu değerlendir