Giriş yapmadınız.

1

31.07.2006, 21:31

Başörtüsünün hükmü nedir?

Başörtüsünün hükmü nedir? Başı açık gezmek insanı nasıl bir tehlikeye götürür?

Bu hususta Kur’an-ı Kerimde iki ayet mevcuttur. Bu ayetlerde Cenab-ı Hak gayet açık bir şekilde mealen şöyle buyurmaktadır:


“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin hanımlarına söyle, evlerinden çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar.”(1)

“Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, namuslarını da korusunlar, zinetlerini açmasınlar, bunlardan görünen kısmı müstesnadır. Başörtülerini de yakalarının üzerini kapatacak şekilde iyice örtsünler.”(2)


Ayetlerde mü’min kadınların nasıl örtünecekleri, hangi yerlerini açabilecekleri açıkça belirtilmiyor. Fakat şu mealdeki hadis-i şerif ayetleri tefsir ediyor. Peygamberimiz (a.s.m.) baldızı Hz. Esma’ya hitaben, “Ey Esma! Bir kadın adet görmeye başlayınca el ve yüzünden başka yerini yabancılara göstermesi caiz değildir.”(3)

Demek ki, büluğ çağına gelmiş olan Müslüman bir hanımın başını kapatması hem Allah’ın hem de Peygamberin emridir. Yani yüz kısmı açık kalacak şekilde başın kalan kısmını, boyun ve göğüsleri örtmek farz-ı ayndır. Açmak ise bir farzın terki sayıldığından haramdır. Allah ve Resulünün emrini dinlemediği için günahkar olmakta büyük bir mes’uliyet altına girer. Günahkar olan kimse, bu günahından kurtulmak için tevbe istiğfar eder, Allah’tan affını diler.


“Ve bir günah işledikleri veya nefislerine zulmettikleri zaman, Allah’ı anarak günahlarının bağışlanmasını isteyenler, hem de yaptıkları günahta bile bile ısrar etmemiş olanlar. ışte onların mükafatı, Rablerinden bir mağfiret ve ağaçları altında ırmaklar akan Cennetlerdir. Orada ebedi olarak kalacaklardır. Güzel amel yapanların mükafatı ne güzeldir.”(4)


Demek ki, bir tevbenin kabul olması, bir günahın affa liyakat kazanması için hiçbir mazeret yokken o günahta ısrar edilmemesi şartı aranmaktadır.

Bu husustaki bir hadisin meali şöyle:

“Mü’min bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta belirir. Eğer o günahtan el çeker, Allah’tan günahının affını dilerse, kalbi o siyah noktadan temizlenir. Eğer günaha devam ederse, o siyahlık artar. ışte Kur’anda geçen ‘günahın kalbi kaplaması’ bu manadadır.”(5)



“Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol vardır” sözü mühim bir gerçeği dile getiriyor. şöyle ki, bir günahı işlemeye devam eden insan zamanla o günaha alışır, terk edemez bir hale gelir. Bu alışkanlık onu gün geçtikçe daha büyük manevi tehlikelere sürükler. Günahın uhrevi bir cezasının olmayacağına inanmaya, hatta Cehennemin bile olmaması gerektiğine kadar gider. (6)

Böyle bir tehlikeye maruz kalmamak ve şeytanın telkinlerine kanmamak için bir an önce tövbeyi icap ettirecek günahı terk ederek insanın kendine çeki düzen vermesi gerekir.

1) Ahzah Suresi, 59,
2) Nur Suresi, 31,
3) Ebu Davut, Libas 33,
4) Al-i ımran Suresi, 135-136,
5) ıbn-i Mace Zühd 29,
6) Lem'alar s7, Mesnev-i Nuriye s115.


Mehmet Paksu

2

01.08.2006, 00:07

Zekeriya Beyazlar olmasa, bunları öğrenmek zorunda kalmayacaktık.şeytanların yaratılma hikmetine de taalluk ediyor bu konu vesselâm.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

hy120

Profesyonel

  • "hy120" bir erkek

Mesajlar: 654

Konum: usak

Meslek: esnaf

  • Özel mesaj gönder

3

03.08.2006, 17:22

doğru yasar nuri gibiler görünüste sebep olsada esas suç dava adamı kisvesindeki ilim ögrenmekte te farz şimdi oku yarın kendişn bu zulme son vber diyenler olmasaydı bu ahiretini dünya ya satanlar basarı olamazlardı.

allah razı olsun

4

04.08.2006, 10:30

Dün tuhaf bir ikilemde bırakıldım. Bir avukat arkadaşım ziyaretime geldi. Konu başa örtüsü yasağına geldi.Dedi ki:
"Ben ünüversitede okurken Kemal Teziç derslere giriyordu. Baş örtüsüne özgür yaklaşımı vardı. Kesinlikle müdahale etmezdi. şimdi ne oldu bilmiyorum."

şimdi ne oldu?
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

5

04.08.2006, 10:37

Emevî zamanında, hanedan Al-i beyte çok eziyyet edermiş.

Ama hanedandan birisi varmış ki, dindar, mütevazı imiş. Makam mülk hırslarında değilmiş.

Emevî hükümdarının ettiği zulmü, eziyyeti çok eleştirir, verir veriştirirmiş.

Sonra bir gün, bu adam Emevî hanedanının başına, tahta geçmiş.

Sonra ne mi olmuş?

Al-i beyt, o güne kadar görmediği eziyeti, zulmü görmüş.

Bir koltuk, nelere yol açıyor değil mi?
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

6

04.08.2006, 10:43

ıkilemim bitti. Allah razı olsun. Cevap tam oturdu.
Selametle :D
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

7

04.08.2006, 10:51

evet ..Makam sevdası adamı boyle değiştirir
Allah a sıgınırız

8

04.08.2006, 11:12

Söz Emevî zalimlerinden açılmışken, bir hikaye daha aktaralım, bu da
Haccac-ı Zalimden olsun...

Haccac-ı Zâlim, aslında dindar birisiymiş, rivayetlere göre 3-4 yaşında Kur'an öğrenmiş/ezberlemiş. Hatta Kur'an dersleri de verirmiş.

Irak valisi olduğu zaman okuduğu hutbe, Arap edebiyatının en önemli eserlerinden sayılırmış, kendisi de nükteli konuşmayı seven, edebiyatı yüksek biriymiş.

Devleti için çok çalışmış, çiftçilere faizsiz krediler vermiş, sulamaya yatırım yapmış, vesaire vesaire....

Ama yaptığı kötülükler, müsbetleri gölgede bırakmış.

Haccac-ı Zalim'e bir gün anası, "Evladım, niye bu kadar insanı öldürüyorsun, adın zalime çıktı, korkarım ki Cehennemde yanarak, beni de üzeceksin." diyince, Haccac, yani Yusuf Sakavî -ki Hz.Peygamber a.s.m., Sakif kabilesinden, bir yalancı peygamber, bir de zalim çıkacak buyurmuş, zalim Haccac-ı Zalim lakaplı Yusuf Sakavî'dir derler- , balkona çıkmış, orada birini gözüne kestirmiş, ona seslenmiş, gel buraya, içeriye çağırmış...

Adam korkmuş, demiş kendi kendine, gidersem belki beni öldürtecek, gitmezsem yine öldürtecek... Bîçare, gitmiş, yanına çıkmış.

Haccac-ı Zalim, abdestin farzı kaç demiş, adam yanlış söylemiş, guslün farzı, yine yanlış, şu nedir, onu da bilmiyor.

Sonra sormuş,
ne iş yaparsın?

o da demiş ki:
"Zeytin tüccarıyım."

Ona kaç küfe zeytinden, ne kadar yağ, ne kadar lif çıkar, ne kâr olur, hangi zeytin daha iyidir sormuş, adam hepsini takır takır cevaplamış, tek yanlışı yok...

Sonra dönmüş: "Görüyor musun, anne?"

Bir rivayette de, zulmünden bezen eşraftan birisi,
"Neden bu kadar öldürüyorsun, insanlara zulmediyorsun? Atan Ömer gibi halkına karşı iyi davranıp, yumuşak muamele etsene?"

Haccac-ı Zalim:
"Tebezzeru eteammer leküm"
"Siz Ebu Zer gibi olun, ben de Ömer gibi olayım."



Not: Ebu Zer Gıfarî r.a. hazretleri ise, zühd sahibi olarak bilinir. Bırakın haramları ve şüphelileri, mübahlardan da vazgeçmiştir, sonraki nesil müslümanlara bu ağır geldiği için, onlarla anlaşamamış, onlar onu anlamamış, o da yalnız başına çekildiği ve yaşadığı bir yerde vefat etmiştir.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

9

08.08.2006, 10:15

masalın biri...

I-


Kız, büyük büyük büyük annesinin, yani 1990'ların başında yaşamış olan büyük annesinin, başörtülü olduğunu gördü rüyasında. Korku ile uyandı. Gördüğünü gören var mıydı acaba? O sabah bütün aygıtlardan telaşla geçti.



Ertesi gece yine aynı rüyayı gördü. Rüya görmemek için uyumaktan vazgeçti. Gördüğü rüyaları unutmak için çaba sarfetti. Ancak hiçbiri işe yaramadı. Bileğindeki cam bilezik, vatandaş Teralalla'nın rüyalarını kaydetmişti.






II-


Her şey çok mu hızlı mı olmuştu? Çok mu yavaş olmuştu? Muhakeme gücü devreden çıktığı için, ne ne zamandı pek bilen kalmamıştı.Yaşarken unutan olmuştu Teralalla gezegeninin sakinleri. Önce kızlar üniversitelerden atılmış, sonra alfabelerdeki namaz, başörtülü ninelerin yerine, ak topuzlu büyükhanımlar oturtulmuştu. Başörtülüleri, imaj olarak imha etmek için, kaydı tutulan her yerden izleri silinmişti.



Terallalla gezegeninde sanki hiç başörtülü kadınlar yaşamamıştı. Yetkililer iğne ile kuyu kazmıştı bu "başarı"yı elde edebilmek için. Kızların üniversitelerden sürülmesi en zor olanıydı. Kızlar teslim alındıktan sonra, arkası çorap söküğü gibi geldi.



Yüksek okul ümidi imha edildikten sonra "evlilik"leri de engellendi. Eşi başörtülü olan hiçbir erkek kariyer basamaklarını geçemedi. Yaşayanlar üzerindeki denetimi, ölülerin denetlenmesi takip etti. Halkı uzun süredir tedirgin eden üniversite sınavları için en az altı kuşak ninesinin başı açık fotoğrafını sunma kaidesi getirildi.



En son folklor ekibindeki yerel kıyafetlerin başörtülü olduğunun gözden kaçtığı farkedilerek, kıyafetin beden kısmı muhafaza edilip, baş kısmı imha edildi. Direniş baştan başlardı. Başlar açık ve teftişe hazır olmalıydı.



Her şeyin kaydı tutuluyor, fişlenip kategorize ediliyor, geçmiş virüsü taşıyan kadınlarda potansiyel bir direniş farkedildiği için ve geçmiş daima geleceği doğuran olduğundan, her geçen gün yeni bir tedbir almak gerekiyordu. Dünü öldürmek, bugünü öldürmek kadar kolay olmuyordu.



Ekran karşısında, toplu etkinliklerle, özel gün kutlamalarıyla bugün denetleniyordu. Ama kuşaktan kuşağa aktarılan söylencelerin çok da sözlü olmasının gerekmediği yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştı ve bu "Teralalla yetkililerinin işini her geçen gün güçleştiriyordu. Çünkü ortaya çıkan bir virüs hızla yayılarak, Terallalıların geçmişini hatırlatıyordu. Hatırlanan geçmiş, bu günü denetlemeyi zorlaştırdığı için bir şekilde engellenmeli, geçmiş ile bağ tamamen koparılmalıydı.



Çünkü birlik ülkeleri ile imzalanmış olan sözleşmenin en önemli maddesiydi geçmiş: "Sizin geçmişiniz, bizim bugünümüze uymadığı sürece, vatandaşlarımızın hayat ve hayal hakkı tehdit altında. Biz sizi 'siz' olarak kabul edemeyiz. Bu birliğe aykırı. Sizin 'biz' olabilmeniz için ortak tarihin çocukları olmalıyız."



Kadınların başörtüsü, ortak tarihin çocukları olmayı engellediği için, Teralalla yetkilileri tarihin en büyük ve en ağır projelerini gerçekleştirmişti. Tam her şey başarı ile "baş"arılmışken, en güvenilir durum olduğu zannedilen "uyku hali"nin rüyalar yoluyla tekinsizleşebileceği rapor edildi Birlik ülkelerinden. Teralalla yetkilileri vatandaşlarının uykularından ne kadar emindi ki! Rüyalar en kuvvetli yol göstericilerdir ve ne vakittir top on listelerini "rüya hali" işgal etmektedir. Bu açık alan derhal denetime alınmalı her Teralallalı vatandaşın gördüğü rüyalar rapor edilmeliydi.



Görülen rüyaları kaydeden bileklikler önce promosyon olarak dağıtıldı. Ardından mecburi hale getirildi. Cam bileklik takmayanlar kamuya ait hiçbir hizmet ve imkandan yararlanamaz hale geldi. Dünyaya getirdiği çocuğuna kimlik verebilmek için de, annesine bir avuç mezar yeri alabilmek için de kadınların, bileğe takılan cam bileziklere ihtiyacı vardı.



Cam bilezikler sadece bu günü değil kadınların dününü de denetliyordu. Ve dün en çok rüyalarda ortaya çıkıyordu.


Rüya görenler sonundaaaaaaa.... Gezegenin dışına çıkarıldı. Veeeee...


Gerisini sen tamamla ey basireti bol okuyucu! Buna çoklu zeka deniyor. Çocuklarımız okullarda, her gün başlanmış masala yeni sonlar yazıyor. Bakalım sizdeki çoklu zeka hangi kapasitede!
ya rabbi!ya rabbi!ya rabbi! Beni bu yolda büyüt,bu yolda yürüt,bu yolda çürüt.Fakat asla ve asla döndürme..

10

10.10.2006, 15:15

Basımın örtüsü batmakta rezilin gözüne
acırım tükürüğe billahi tükürsek yüzüne
medeniyet dediğin açmaksa bedeni
desene yamyamlar sendende medeni..!


Mehmet Akif Ersoy

11

12.10.2006, 08:36

"Ahirzamanın en büyük fitnesi maldır" Hadis'i ne de güzel yerine oturmuş. O s.a.v. diyorsa doğrudur.

12

06.02.2008, 23:31

[img:671:614]http://img341.imageshack.us/img341/2943/aaaaaapa9.jpg[/img]
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

13

06.02.2008, 23:36

Maşaallah, barekallah..Ne güzel yakışmış..
Teşekkürler..

14

06.02.2008, 23:36

[img:480:563]http://img170.imageshack.us/img170/4493/901zd8.jpg[/img]
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

16

08.02.2008, 15:33

Re: Başörtüsünün hükmü nedir?

Alıntı sahibi ""şamil""


....
....
“Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, namuslarını da korusunlar, zinetlerini açmasınlar, bunlardan görünen kısmı müstesnadır. Başörtülerini de yakalarının üzerini kapatacak şekilde iyice örtsünler.”(2)
....
....
2) Nur Suresi, 31,


ışlek bütün caddelere bu ayeti yazmak isterdim. Koyu olan kısmı da özellikle kocaman ve kopkoyu harflerle insanlara, özellikle de yarım yamalak kapanan bacılarımın gözlerine sokarcasına yazmak isterdim.

17

08.02.2008, 17:45

Altına da not düş kardeşim..O bacılardan mesul olan erkekler daha önce okusun bunu..

18

09.02.2008, 17:10

O bacıların akılları ve okuma yazmaları yok mu ki de, günahlarını onlardan mes'ul olan erkeklere atıyorsunuz? Herkes önce kendinden mes'uldür. Ben çevremde topuz yapıp, örtülerini yakalarının içine sokan tanıdıklarımdan bu ayeti bilmeyenini görmedim. Ne yani zorla mı Allah'ın emrine itaat ettircez milleti. Zaten kendimizin eksiklerini kapatmaya yetmiyo vaktimiz, her neyse...

Suçun şahsiliği vardır. Babamın günahı beni bağlamadığı gibi (olursa ) eşimin günahı da beni bağlamaz. Ben güzel olanı yaşayarak gösterir ve iyiyi güzeli (yalnızca) 3 kez söylerim, gerisini keyfi bilir.

19

09.02.2008, 17:16

Talha kardeşim, kadınlardan erkek akrabaları sorumlu değil midir..

20

09.02.2008, 17:24

Laftan anlamıyosa eşi, napsınlar boşasınlar mı yoksa dövsünler mi hı?

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir