Giriş yapmadınız.

1

22.09.2006, 20:00

İlimde Derinlik Kazanmış Alimler

Alimleri red eden bir adama verdiğim cevaptır.

ılimde derinlik kazanmış alimlerin tevillerini ve Allah'ın her hangi bir ayette görünen mananın dışındaki Allah'ın murad etmiş olduğu manaları bize bildiren alimleri kabul etmemek pek çok muhali beraberinde getiriyor.
Bizi Kur'an ayetleride Allah'ın murad ettiği manayı kabul etmemekle suçlamayınız. Biz kabul ediyoruz ki Kur'an Allah'ın kelmadır ve murad ettiği mana ve manaların hepsi haktır.
Kur'an'ın ifadeleri cezaletlidir, akıcı ve tutuk olmayan bir tarzı vardır. Hitap ettiği kimselere göre uygun, tam yerinde, düzgün ve hakikatlı söz söyleme ve halin gerektirdiğine uygun söz söylemek Kur'an'ın vasfıdır. Yani belagat-ı harikası taklit edilemez.Görülmedik derecede yenilikler getirmiş ve üstün ve acip bir Kitaptır.Meseleleri insanı hayrette bırakacak derecede doğru ve düzgün söyleyerek açık ve güzel ifadeler kullanmıştır.Ayet ve cümlelerinin tertip ve düzeninde açıklık, ahenklilik, rahatlık ilk göze çarpan Kur'an vasıflarındandır. ıcazlıdır,az sözle çok şeyler anlatılmıştır.

şimdi,Kur'an herşeyi apaçık yazmıştır. Oysa başka bir ayet, Rabbimizin ilmininin yazılmasına okyanuslar mürekkep olsa yetmeyeceğinden bahseder. Oysa Kur'an 6600 kusür ayetten ibarettir. Madem Kur'an ,beliğ, fasih, selis, cezaletli ve i'cazlı bir Kurân'dır,madem az söz ile çok manaları içerebilmektedir yani icazında bir i'caz vardır,madem imam-ı mübündir o zaman her bir ayetin mana-ı ula tabir edilen ilk manası ve onlara ta'lik ettirilmiş ,asılmış maani-i sanevi tabir edilen ikinci, üçüncü yani farklı manalarıda vardır. Kur'an'da yaş ve kuru herşey bildirilmiştir. Bazı meseleler zaman ve hale taaluk ettirilmiştir.Buda Kur'an'ın her geçen zaman gençleştiğine delildir. Mana bir olsa idi ilim bir olurdu. 1400 sene önce hal ve zaman ne gerektiriyorsa öyle kalırdı. Bu da her asıra hitap eden icazlı Kur'an'ın i'cazına münafidir. Mesela "Ey ateş serin ve selametli ol" ayetinin mana-ı ulası bellidir söze hacet yok. Mana-senevisi yani diğer manaları yüz sene önce farklı idi şimdi ise farklıdır. Mesela bir manası,mucizane buzdolabına ima ediyor olmasıdır. Buzdolabının Allah katında değeri neyse o kadar ima vardır. Mesela "ona ateş dokunmasada ışık verecek kabiliyettendir.Geçemiş asırlarda burdan çıkan ikinci mana farklı,bu asırda elektirkten mucizane ima belki serahat derecesinde işaret vardır. Ve yine elektrik Allah indinde ne kadar önemli ise o kadar işaret vardır.
Mesela Cuma namazı cemaatle kılınmaktadır. Namazı ayetlerin ilk manalarına göre kılarsak cemaate bir karışıklık olacaktır. Zira, herkezin Rükü ve secdeyi ve kıyamı farklı anlaması ve düzgünlük yerine bir kaos oluşması muhtemeldir.
Peygamberimizin Kur'an'ı en iyi anlayan ve uygulayan olduğunu kabul eden ve mesela namazın nasıl kılınması gerektiğini merak eden birinin Peygamberimize bakması doğru bir yaklaşımdır. Zaten ayet ona itaati emretmektedir. Zaten Kur'an' muhalif bir durum yoktur. Madem peygamberimiz artık yok ve onu taklid etmek için bir zaman makinesine sahip değiliz madem onu görenler gitimşler o zaman Kur'an'da işaret edilen ilimde derinlik kazanmış kişileri taklit etmemizde bir sakınca yoktur. 1500 milyar insan yanlış alimin peşine gitse bu alimleri inkar etmenin mümkünatı yoktur. Çünkü, akıl bunu böyle gerektirmektedir.

Baki Selam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

2

22.09.2006, 20:04

Allah razı olsun abicim..

Gafil kafalara tokmak olsun.. :x

3

22.09.2006, 20:14

Allah cümlemizden de razı olsun kardeşim.

Bu kardeşin iddiası bizim Alimlerimizle, mürşidlerimizle Allah'a şirk koştuğumuzdur. Hem Alimleri red ediyor hem herkezin alim olabileceğini iddia ediyor. Karmaşık bir zihniyet. Tarikat ve cemaatleri batıl sayıp red ediyor. Sonra gidip kendi aliminden alını yapıp bizim fikirlerimizi çürütmeye çalışıyor.

Hem sonra dedim.

...Kardeşim, senin dediklerinin önemli bir kısmını kabul ediyorum. Ama şuna inanıyorum ve sende inan ki, Kur'an sadece mealden ibaret bir kitap değildir. Sadece mealdeki manası yoktur. Sende kabul ediyorsun ki Kur'an Allah'ın Kelam sıfatından tezahür eden Mütekellim isminden nüzül etmiştir. Kur'an Allah'ın insanla ezelden konuşma muradının bir tecellisidir. şimdi bu kadar dehşetli gerçekler basit sadece görünüşte olan meal manalarıdan ibaret olabilir mi? Mümkün mü ki Allah muradını icazsız anlatsın. Mümkün mü ki insanları bir benzerini getirmeye davet etsinde O kitapta mucize olmasın,zira mucizesiz icazsız sözü herkez söyler.
Madem Kur'an'da icaz var,az sözle çok şey anlatıyor, onun mana-i sanevi denilen icazlı manalarını anlamak için ilme ihtiyaç vardır. Hem herkez birinci manası dahi olsa Kur'an'ı kabiliyetine göre anlar, çoğunu anlamaz,hem anlamak başka anlatmak başkadır, herkezin anlatma kabiliyeti olması mümkün değildir. Bunun için Kur'an'ın içine derc edilmiş olan ilimlere vakıf birinden -putlaştırmadan- yardım almak elzemdir. Hem Kur'an ayrılığa girmememizi emretmiş ama istişare ile iş bölümünü emretmiştir. Hem yine buyurmuş ki “Biz insanları tek bir ümmet yapsa idik dahi ayrılırlardı”. Madem iş bölümü emredilmiş, madem ayrılık insanın fıtratında var, demek ki farklı meselek ve meşrepler olacak. Her bir meslek ve ilim ise Marifetullah'tan gelmektedir. Allah'ın binbir esması varsa her bir esmasından çıkan farklı meslekler ve zevkler olması gerekir. ışte mesleğini hurafeye sokanlar müstesna iş bölümü noktasında farklılaşmalar mecburendir. Hem her ilimi herkezin öğrenmesine vakitte yoktur, akılda yoktur. Oysa Allah bütün Esmasının Cemalini ve Celalini göstermek isitiyor. Güzelliği bir sadıka gösterip şahid olsa yeter.(Buna şahid bir anda görünüp yok olan böceklerdir) Mesela, Allah imanındaki zaaftan dolayı bu yükü kaldıramıyacak sair insanlara göstermediğ Esmasının vasıfların bu yükü kainatta tek taşıyacak bir Peygambere Miraçla göstermiş, Adl ismi gereği kapıyı açık bırakarak "kabiliyetin varsa sende gir bak", demiştir. Başka kişişinin girememiş olması kendi kabiliyetsizliğindendir. Kapının kapalı olmasından değildir.
Allah'ın sıfatlarından tezahhür eden Esmasının her biri insana nescedilmiştir. ınsanda da cüzzi olarak vardır. Taki Allah'ı tanımak mümkün olsun. Mesela, biz göremesek Allah'ın Basar ismini kabullenmek, tanımak zor olurdu. Konuşmasak Mütekellim ismi, duymasak Semi' ismini tanımamız mümkün olmazdı ve hakeza. ışte Hadi ismi Alim ismi dahi Allah'ın sıfatlarından tezahür etmiştir. Evet Allah Hadi-i Hakikidir. Hemde Alim’dir.Her insan ise bilgisine ve kabiliyetine göre Hadi-i Mecazi olur, yani mehdidir veya Alimdir. Herkez hidayete vesile olmaya soyunsa karmaşa olur. Gerçi ayet herkezi iyiliği emretmeye çağırmıştır ,ama diğer ayetlerde kimseye kaldıramıyacağı yük verilmediği de bildirilmiştir. Bilen bilmeyen bu işe girse hurafe doğar. Acaba bu kadar hurafe alim gibi alimlerden mi zuhur etti yoksa şöhretperestlikle kendini alim görüp ilim yapmak istiyenlerin işe girmesi ile mi oldu?
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

4

22.09.2006, 20:16

amenna ve saddakna güzel cevap...
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

5

22.09.2006, 20:19

Evet güzel cevap Allah razı olsun..

6

23.09.2006, 16:02

Hem sonra şöyle sormuş.

Devrin imamı mı? Nedir bu? Bu devrin imamı kimdir mesela? Nasıl seçilir? Kim seçer?
Cevap

Malumdur ki her devrin hastalığı farklıdır. Bir devirde tifo salgını olurken bir daha ki devirde kolera salgını, frengi, Aids olmaktadır. şimdi tifo doktorunu kolera için kullanmak veya frengi için kullanmak hastayı mevta edecektir. ınsan fıtratı bunu görmüş ve her devirde hastalığa uygun doktorlar yetiştirmiştir. Oysa tıp ilimi bütün hastalıkları içinde barındırır. Bize tıp yeter, tıp her hastalığın ilacını içinde barındırıyor demek, doktora gerek yok demek insanlığın yok olması ile sonuçlanacaktır. Yada her kişi tıppı kendi öğrense ve istimal etse muhtemeldir ki dönüp başını taşa vuracaktır. Yada adam yanlış bir doktora gitse mesela aids için tifo doktoruna gitse yada diplomasız birine gitse veya verilen ilacı yanlış kullansa diyemezsiniz ki bakın sizin doktorunuz beyhudedir. Bir ceviz çürük çıksa bütün ağaç kesilmez.

ınsan aciz bir mahluk iken böyle yaparsa , Her şeyi Hikmet ile yapan Kudreti her şeyi kuşatan Allah her asra tek bir doktor vermesi muhaldir. Evet Hz. Eyüp'ün hastalığı nasıl maddi bir hastalıktı dünyasını harap etti. ınsanlığın manevi hastalıklarıda ahiretini heba etmektedir. Her devirde farklılık gösteren hastalıklara ve her devirde münafıkların attıkları maneviyatı bozan farklı fitnelere farklı doktor şarttır.
Evet Allah Kur'an ile bütün bu hastalıkların ilacını beraberinde göndermiş ve tabib-i harika olan Rasulullah'a öğretmiştir. Her asırda o asrın hastalıklarını tanıyan ,fitneleri görmüş ve izale reçetesini elinde tutan bir Alim doktor mecburendir. Siz diyemessiniz ki, bu fitnelerin çaresi Kur'an'da mevcut,kafidir. Evet mevcut, lakin o yazıyı okuyacak ,onu anlayacak ve avama sunacak bir doktor lazımdır. Gerçi herkez izanına göre Kur'an'dan istifade edebilir ,lakin Allah Kur'anın anlaşılmasını kısır fehimlere,izanlara ,akıllara bırakacakta değildir. Çünkü, içinde kainattan büyük hakikatler gizlemektedir. Halkın büyük bir kısmı bunu anlamıyacak, Kur'an'ın pek çok beyanı sönük kalacaktır.
Evet Allah'ın her asırda bu ümmete yolunu şaşırmaması için, devrin ihtiyacına göre bir Alim veya imam göndermiştir. Muhtelif daha küçük imam ve alimler onun yardımcıları hükmündedir. Yanlış doktora giden, manevi reçeteyi yanlış uygulayan bahis dışıdır.
Nasıl ki, Allah'ın isimlerinin bir Azamı var. Her şeyin bir azamı vardır. Her asrın Azam bir Alimi bir imamı olduğu gibi her asrın en büyük bir nevi decaali vardır. Bu Adetullah'tır
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

7

23.09.2006, 16:11

Sonra Alimlerin,imamların, mürşitlerin dini karıştırdığını söyledi.Uzun bir yazı yazmış

... kardeşim, çok yakınsın...
Mazinin çocukları Yahudilerin müslüman olması ile onların bazı malumatının müslüman olduğunu fark edemedi. Yunan felsefesi dahi ortalığı bulandırdı. ıfrat ve tefrit doğdu. Nakli akla tercih ettiler.Bazı Ulemayı kusursuz kabul ettiler. Sözlerini delilsiz kabul ettiler. Onlar ise delili dinlemediler.Sonradan gelenler o ulemanın bazı tevillerini tek hak mana görüp delilsiz kabul ettiler.Tahkiki değil taklidi bir iman sahip oldular. Kaderin ilme tabi olmayan kısmını nazara alıp kaderin ilme tabi kısmını dahi konuşmamayı tercih ettiler. Haşir iman meselesidir akıl buna yol bulamaz diyen bazı alimerinin sözüne uyup haşiri taklidi bir imanla benimsediler. Sonunda din babadan oğula geçen bilgilerden ibaret, bir bilinmeyen olarak çıplak kaldı. Bu kapıdan zındıka istifade edip süphelere ve inkara kapı açtı. Taklidi imana sahip olan bir müslüman, akletmeyi keşf etmiş, delil istiyen istikbalin akıllı çocuklarına kendi söylediklerini kabul ettiremedi. Zira istikbalin çocuğu delil istedi.O ise aliminin dediğini delisiz kabul edip kendini alim gördüğünden sözü tesir etmedi. Haşir ve kader ile başlayan inkarlar ateizmi doğurdu. Bunula yetinmeyip Koministlerin tuzağına düşmüş imanını kaybetmiş gençlere namazı tavsiye edip namazın erkanlarını füratlarına varıncaya kadar anlattılar. Delil isteyincede falanca alimin delili yetmez mi,dediler. Oysa Allah'ı tanımayan alimide tanımaz.
Evet eskiden inkar cehaletten gelirdi,hem imanın kalelerine ilişilmemişti, bir alimin sözü delilsiz tesir ederdi. Mazinin çocukları bu konuda mazur görülebilir. ama terakki etmiş aklı kullanamaya başlayan, istikbalin çocuklarının dalaleti, inkarı fenden ve bilgiden gelmektedir. Onları ikna delil ile olur. Filanca alim böyle demiş,filanca alim bu ayeti böyle tevil etmiş mana budur geliniz alınız diyemezsiniz. Çünkü, sizi red edecektir,delil istiyecektir. Delil ise Kur'an'dır. Lakin, Kur'an'ı herkez yorumlayamaz, çağımıza uygun deliller getiren alimlerin bilgilerinden istifade etmek elzemdir. Mazinin derinliklerine girip bilgili alimlerden istifade edip, çağdaş alimlerle mecz edip münkiri ilzam mümkündür. Yoksa bu böyledir, çünkü filan alim böyle demiştir şeklindeki zihniyet mağlup olmaya mahkumdur. Alimlik ise babadan oğula geçmez. Bazı makamlar vardır Seyyidlikle olur gerçi,ama onların sözünü delilsiz kabul edip avamın nazarına sunmak istikbalin çocuklarını dalalet derelerinden kurtarmak için yetmez
Evet Alim gereklidir ve olacaktır.
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

8

23.09.2006, 16:20

Sonra bu arkadaşlar döndü Alim bir mürşidten medet istenmesine şirk dediler.

Cevap

Allah'ın sayısız orduları vardır. Nemrutu geberten sinekten şeytanı vuran yıldızlara kadar. Allah Ed-Darr'dır. Mü'minleri darlıkla sınar. Ama her darlıkatan sonra bir ferahlık vardır. Ferahlık ise çeşitli vesilelerle perdeli gelir. Zira Rabbim Kudretinin ızzetini Hikmeti ile gizlemek ister. Ta ki insanlar aklettsin. Her şeye hükmeden Kudereti görsün ve bulsun. Mesela, "Yedi gökü biz yarattık der". Oysa birtek yaratan vardır. Demek Rabbim burada müekkel meleklerin bir perde olduğuna işararet ediyor. Allah kendi için yapılan savaşlarda meleklerinin yardıma göndermiştir. Oysa Muin olan Allah'tır. Rabbim ordularını göstererek yine Kudretini saklamıştır. ınsan ise Kudreti istemekle değil Hikmeti istemekle mükelleftir.

Bir mü'min fırtınalı bir hengamda, dalgalar içinde, karanlıklar içinde tüm esbab sükut etmişken, yardım edecek hiç bir yardımcı yokken Allah'ın hikmetini istiyerek bir yardımcısını bir perdedar askerinin göndermesini istemesi şirk değildir. Yardım isterkende Allah'ın makbul bir kulunun hürmetine niyaz etmek şirk değildir, haktır. Hakiki Muin ise Allah'tır.

Velev ki bir adam Muin-i Hakiki'yi unutup perdeyi Müsebbib'ül Esbab yapa. ışte bu şirktir. Bir insanın şahsi hatası hakikate perde olmaz. ılzam etmez. Ortadan kaldırmaz.

Baki Selam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir