Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

06.12.2007, 21:31

Kevser Suresinin Haber Verdiği Dört Nehir

Kevser Suresinin Haber Verdiği Dört Nehir

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla…
1–Resulüm! kuşkusuz Biz sana Kevser'i verdik.
2–Öyle ise Rabbin için namaz kıl ve kurban kes.
3–Asıl sonu kesik, izi silinecek olan sana buğzedendir! hınç besleyendir!


KEVSER NEHRı

Bu sûresinin tefsiri açıktır. Yüce Allah Resul'üne cennette "Kevser" nehrini vermiştir. Nitekim bu, Buhârî'nin rivayet ettiği şu hadiste de zikredilmiştir:
"Cennette gezerken bir de ne göreyim, her iki tarafında da, içi boş, incilerden yapılmış kubbeleri olan bir nehir. Cibril'e, 'bu nedir' diye sordum. O da, 'bu, Allah'ın sana verdiği Kevser'dir' diye cevap verdi. Baktım ki, onun çamuru keskin kokulu misktendir."(1)
Bazı müfessirler 'Kevser'i, 'çok hayır' şeklinde tefsir etmiştir. Bu iki tefsir arasında bir zıtlık yoktur. Çünkü Kevser nehri de 'çok hayır'dandır.
Sonra Allah elçisine namaz kılmayı "Rabbin için namaz kıl", daha sonra da kurban kesmeyi emreder. En sonunda ise "Asıl sonu kesik (izi silinecek) olan sana hınç besleyendir!" ayetiyle ona, buğzeden nesli/sonu kesik, ebter o müşrikin insanlar arasında anılmayacağını, Resûlullah sallallahu Aleyhi ve Sellem'in anılmasının ise sürekli olacağını müjdeler.
Bu, söz konusu surenin bilinen tefsiridir. Ancak surede, onun bölümleri arasında irtibatı sağlayacak ve sureye birbirine uyumlu olan manalar temin edecek bir fikir birliği yok mudur? Cennetteki kevser nehriyle, namaz kılma, kurban kesme, nesli kesik müşrikin zikredilişi ile hiç kesintiye uğramayacak olan Resûlullah'ın anılışı arasındaki bağlantı nedir? Ben, bu seçkin surenin bütün bölümlerinde tecelli eden fikrin "nehir" fikri olduğunu görüyorum. Nehir, akıcı ve çok hareketlidir. ınsanlar onu, yıkanmak, temizlik yapmak, bitkilerin sulanması ve beslenmesi, gemi ve deniz vasitaları ile eşyanın taşınması için kullanırlar.
şimdi söz konusu seçkin surenin bölümleri arasındaki fikir birliğini araştıralım.
Kevser nehirdir
Biraz önce kevserin cennette bulunan bir nehir olduğu beyan edilmişti.

NAMAZ NEHRı

Namazdaki nehir düşüncesine gelince, bu zor konuyu araştırmamızda bize, hem Buharî'nin ve hem de Müslim'in müşterek olarak rivâyet ettiği şu sahîh hadîs kâfîdir:
Resûlullah:
“Söyleyin bakalım, birinizin kapısının önünde bir nehir aksa ve günde beş defa o nehirde yıkansa, onun vücudunda kirden–pastan bir şey kalır mı? buyurdular.
Ashab:
'Hayır onun kirinden hiç bir şey kalmaz' demişlerdi.
Resûlullah:
'ışte beş vakit namaz da bunun gibidir. Onlarla Allah günahları yok eder,' buyurmuşlardır."(2)
Biz biliyoruz ki namazdan, akan bir nehir gibi özellikle temizlenme ve arınma bakımından yararlanılır. Maddî açıdan, namazın kabul olması için namaz kılanın, abdest almak sûretiyle vücudunun bazı uzuvlarını temizlemesi, bedeninin, elbisesinin ve namaz kılacağı yerin pisliklerden arınmış olması gerekir. Rûhî, manevî açıdan namaz, musîbet anında sabırsızlık gösterme, ümitsizliğe düşme ve zengin olduğu halde cimrilik yapma gibi ruhsal ayıplardan arınmadır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Doğrusu insan hırslı–sabırsız yaratılmıştır. Kendisine kötülük dokunduğunda sızlanır– ümitsizliğe düşer, hayır dokunduğunda (ise yoksullara) yardım etmez (sıkı tutar/cimrilik yapar). Ancak namaz kılanlar bunun dışındadır. Onlar namazlarını sürekli kılarlar (aksatmazlar)."(3)
Aynı şekilde namaz kişiyi, rûhî/ psikolojik olarak incitecek amelleri işlemekten de alıkoyar:
"Sana vahyedilen kitabı oku ve namazı (hakkıyla) kıl. Çünkü namaz insanı ahlak dışı davranışlardan, meşru olmayan işlerden uzak tutar. Allah'ı anmak, elbette ibadetlerin en büyüğüdür. Allah, ne yaptığınızı bilir."(4)

KURBAN NEHRı

Yüce Allah'ın "venhar;kes/boğazla" sözü, kurban kesilmesi ve kurbanın kanının akıtılması ile ilgili bir emirdir. Kan, vücudun damarlarında akmakta olan tazyikli bir ırmaktır. O kan, taşıma, besleme ve temizleme hususlarında akan nehirle müşterek özelliklere sahiptir. Bilinmektedir ki kan, küçük olsun büyük olsun, vücudun bütün organlarına besin taşır. Kanın gıda taşımadığı organ ölür.
Kanın temizleme işlevine gelince bu da, vücudun zehirli maddelerini bir araya toplaması ve sonra onları, bevl yoluyla vücudun dışına atma görevini yapan böbreklere nakletmesi şeklinde görülür.
Hayvan boğazlamada başka bir temizleme ameliyesi daha vardır: Kan, necis değil midir? Biz kurban kestiğimiz zaman onu, yemeden önce bir necis olan kanından temizlemiyor muyuz? Bu da Allah'ın, bedenimizi zehir ve kirlerden temizlememize verdiği büyük bir önem değil midir?
Kurban kesmede başka bir rûhî/manevî temizlik daha vardır: Kurban kesenin onun bedelini ödemesi gerekir. Bu, bir tür zekat olup nefsi, Allah'ın, "nefisler cimriliğe hazır hale getirilmiştir (yani insanın mayasında cimrilik vardır)"(5) âyetiyle, her nefsin özelliklerinden biri olduğunu beyan ettiği cimrilikten temizler.
Böylece Yüce Allah'ın "kurban kes/boğazla" âyetindeki "nehir" fikri tecelli etmektedir.

ZAMAN NEHRı

"Asıl sonu kesik (izi silinecek) olan sana hınç besleyendir!/buğzedendir!" âyetine gelince bu açıkça, Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in anılmasının nesiller boyu devam edeceği, ona buğzeden kişinin anılmasının ise devam etmeyeceği, (yakın bir zamanda) son bulacağı anlamına gelmektedir. Buradaki nehir düşüncesine gelince bu da, akan nehrin gemi ve kayıkları bir yerden diğer bir yere taşıması gibi, önceki nesillerin bilgilerini sonrakilere taşıyan, değerleri ve tecrübeleri nesilden nesile aktaran zaman nehrinde bulunmaktadır. Zira âyet zaman nehrinin, Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hatırasını/anılmasını, coşkulu bir şekilde sürdürmeye devam edeceğini ifade etmektedir. Fiilî duruma gelince müezzinler, yer yüzünün doğusunda ve batısında, hatta Avrupa ve Amerika'da bile minârelerde, "Muhammed'in Allah'ın Resûl'u olduğuna şahâdet ederim" sözleriyle günde beş defa Resûl'ün ismini zikretmektedirler. Nitekim namaz kılanlar da beş vakit namazda onu zikretmekte ve Müslümanların geneli günlük hayatlarında devamlı onu anmaktadırlar. Bütün yaratıklar onu, Allah katında, kendilerini, marûz kalacakları gam ve kederden kurtarmak için şefâat eden bir şefâatcı arayacakları ve Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den başka şefâat eden birini bulamayacakları kıyâmet günü de anacaklardır.(6)
Resûl'e buğzedene gelince onun anılması son bulmuş ve bitmiştir, artık onu zikredecek biri yoktur. Onun kimliği fiilen yok olmuştur. Müfessirlerin kimi onun Ebû Cehil, bazısı el–Âs b. Vâ'il, bir kısmı Kab b. el–Eşref, kimi de Ebû Leheb olduğunu söylemektedir. Artık onun varlığı kaybolup gitmiştir.

SÜRENıN TOPLU MANASI

Surenin bütün kısımlarında, muhtasar, harika, eksiksiz ve birbiriyle uyumlu bir mana ifade etmesi için vazedilen sureye has olan ilâhî bir hesabın bulunduğunu gösterecek şekilde nehir fikrinin varlığı görülmektedir.
Yüce Allah Resulüne ve ona tâbi olan bütün Müslümanlara şunu söylemektedir:
Dünyadaki nehirler arasında iki nehirden nefsini temizle ki, bitmeyen, tükenmeyen iki ebedî nehri elde edesin: Bedenini ve nefsini temizleyen namaz nehrinde, ruhunu da cimrilik kirinden arındıran kurban nehrinde yıkan ki, âhirette, büyük ve ebedî kevser nehrini elde edeceğin gibi, hem bu dünyada hem de öbür dünyada daimî olan o üstün anılışa nail olasın.
Bunlar, sadece on kelimeye sığdırılmış, gerçek, harika ve üstün anlamlardır... Bundan dolayı insan, böylesine çarpıcı bir üslup kullanmak sureti ile onun bir benzerini meydana getirmekten acizdir. Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.



Dipnotlar:
1–Buhârî, Muhammed b. ısmâîl, Sahîhu'l–Buhârî, ıst., 1981, Rikâk, 53, Tefsir, (Sûre), 108; el–Hatîb et–Tebrîzî, Muhammed b. Abdillah, Mişkâtü'l–Mesâbîh, (tahkik, Saîd Muhammed el–Lahhâm), Dâru'l–Fikr, 1. baskı, Beyrut, 1991, Hadis No., 5566
2–Buhârî, Mevâkîtu's–Salât, 6; Müslim, Mesâcid, 283 (667); el–Hatîb et
3–Mecâric Süresi; 70/ 19–23
4–Ankebût Süresi; 29/ 45
5–Nisâ Süresi;4)/128
6–el–Hatîb et–Tebrîzî, Hadis No., 5573, 5575[/b]


âdil abdullah el-kalkîlî
ter; doç.dr. bahattin dartma
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir