Giriş yapmadınız.

1

28.11.2007, 14:45

Hacc'daki Hikmetler ve ihmallerimiz!

Hacc'daki Hikmetler ve ıhmallerimiz!

Yıllarca Alem-i ıslamın çektiği sıkıntılar hepimizin yüreğini sızlatıyor ve ferec ve futuhat ne zaman gelecek diye muzdarip bir vaziyette bekliyoruz. Çünkü son Irak, Filistin ve Lübnan’da yaşananlar bizleri derinden üzüyor, bu musibetlerin altında yatan hikmetlerin neler olabileceği yönünde düşüncelere sevketiyor. Gerçi dünyadaki bütün Müslüman ülkeler sıkıntıda ve arzi, semavi musibetlere giriftar durumda. Bu durumun hikmetlerini Asrımızın Kur’an tefsiri olan Risale-i Nurlardan bulabiliriz diye düşündüm. Bu musibet ve sıkıntıların kader ciheti ile hikmetleri neler olabilir? şahsım adına bu musibetlerin altında yatan hikmetlerin birisinin Hac’daki ihmalin olduğu kanaatimi izhar etmek istiyorum. Tabi başka hikmetlerde vardır. Önce hac ile ilgili Sünuhat’taki bölüme bakalım:
“Rüya hacda sükût etti. Çünkü, haccın ve ondaki hikmetin ihmali, musibeti değil, gazap ve kahrı celb etti. Cezası da keffâretü'z-zünub değil, kessâretü'z-zünub oldu. Haccın bahusus taarrüfle tevhid-i efkârı, teavünle teşrik-i mesaiyi tazammun eden içindeki siyaset-i âliye-i ıslâmiye ve maslahat-ı vâsia-i içtimaiyenin ihmalidir ki, düşmana milyonlarla ıslâmı, ıslâm aleyhinde istihdama zemin ihzar etti.(Sünuhat-s:71)

Bediüzzaman hac ve ondaki hikmetin ihmalinin musibeti değil, gazap ve kahrı celp ettiğini söylüyor. Hakikaten yaşanan hadiseler musibetin de ilerisinde gazap ve kahır şeklinde tecelli ediyor. Bir günde yüzlerce, binlerce hatta tusunami gibi musibetlerde yüz binlerce insan hayatını kaybediyor. Bediüzzaman hacdaki ihmalin cezasının da “keffâretü'z-zünub(Günahların keffâreti.Müminlere, işledikleri günahların affı için Allah tarafından verilen keffaret hükmündeki hastalık ve musibetler.) değil, kessâretü'z-zünub(Günahların çoğalması) olduğunu ”belirtiyor.Çünkü kefferatü’z zünup olsa ceza çekilir ve musibet kalkar.Üstad Sünuhatta “Musibet, cinayetin neticesi, mükâfatın mukaddemesidir. Hangi fiilinizle kadere fetva verdirdiniz ki, şu musibetle hükmetti? Musibet-i âmme ekseriyetin hatâsına terettüp eder. “ sorusuna karşı cevap olarak söyle bir izahat yapar.” Dedim: "Mukaddemesi üç mühim erkân-ı ıslâmiyedeki ihmalimizdir: salât, savm, zekât.” şekilde cevap vererek Birinci Dünya şavaşı’nda çekilen sıkıntıların üç tane ibadetteki ilmalimiz olduğunu belirtir ve şöyle devam eder. "Zira, yirmi dört saatten yalnız bir saati, beş namaz için Hâlık Teâlâ bizden istedi. Tembellik ettik; beş sene yirmi dört saat talim, meşakkat, tahrikle bir nevi namaz kıldırdı. Hem senede yalnız bir ay oruç için nefsimizden istedi. Nefsimize acıdık; kefâreten beş sene oruç tutturdu. Ondan, kırktan yalnız biri, ihsan ettiği maldan zekât istedi. Buhl ettik, zulmettik, O da bizden müterakim zekâtı aldı. El cezâu mincinsi'l-ameli” sırrınca çekilen musibetlerin kefferatü’l zünup olarak” Müminlere, işledikleri günahların affı için Allah tarafından verilen keffaret hükmündeki hastalık ve musibetler”şeklinde tecelli ettiğini belirtmektedir. Bu musibetlerle günahların affedildiği anlaşılmaktadır.

Ancak hacdaki ilmal ise “kessâretü'z-zünub” olduğu için günahları daha da artırıyor. Çünkü hacdaki hikmetin ihmalinin keferatü’l zünup olmayacağını ve bu ihmallerin devam ettikçe gazap ve kahrın da devam edeceği anlaşılmaktadır. Buradan haccın hikmetlerinin çok büyük olduğunu anlıyoruz. Demek ki hacdaki hikmetleri hacda yapılan şahsi ibadetler karşılayamıyor. Haccın hikmetlerini ise Üstad şu şekilde:” taarrüfle tevhid-i efkârı, teavünle teşrik-i mesaiyi tazammun eden içindeki siyaset-i âliye-i ıslâmiye ve maslahat-ı vâsia-i içtimaiye” diye sıralayarak tamamlıyor. Bunları incelersek hacda:

1. Taarrüfle tevhid-i efkâr: Tanışmakla birlikte fikir birliği.

2. Teavünle teşrik-i mesaiyi tazammun: Yani yardımlaşma ile alem-i islamım mesaisinin tanzimi ve birlikte çalışma, yardımlaşma mesaisi kurmak.

3. ıçindeki siyaset-i âliye-i ıslâmiye: ıçersinde islamın o yüksek siyaseti ve devlet yönetimindeki ihmallerin görüşülmesi ve yüksek ıslam siyasetinin tezahürünün şura ve meşveretinin tahakkuku.

4. Maslahat-ı vâsia-i içtimaiye: Geniş içtimai ve sosyal hayatın faydasına yapılacak çalışmalar.
Yukarıdaki dört maddede saymaya çalıştığımız hikmetlerin hacda yapılması gerekirken ilmal edilmesi ve Sünuhattaki bahsin devamında Hint,Tatar,Kafkas,Arap ve Afrika Müslümanlarının yaptıkları ihmalleri de sayarak bu ihmallerin kessâretü'z-zünub” (günahların çoğalması) olarak tecelli etiğine işaret ediyor.ışte o kardeş Müslüman ülkelerin işledikleri hatalar.

1. “ışte Hint, düşman zannederek, halbuki pederini öldürmüş, başında oturmuş bağırıyor.
2. ışte Tatar, Kafkas, öldürülmesine yardım ettiği şahıs, biçare valideleri olduğunu, "ba'de harabi'l-Basra" anlıyor. Ayak ucunda ağlıyorlar.
3. ışte Arap, yanlışlıkla kahraman kardeşini öldürüp, hayretinden ağlamayı da bilmiyor.
4. ışte Afrika, biraderini tanımayarak öldürdü, şimdi vâveylâ ediyor.
5. ışte âlem-i ıslâm, bayraktar oğlunu gafletle bilmeyerek öldürmesine yardım etti, valide gibi saçlarını çekip âh ü fîzar ediyor.

ışte Bediüzzaman yukarılarda saymaya çalıştığımız hatalar ve ihmallerin kessâretü'z-zünub (günahların çoğalması) olacağını ve öyle de olduğunu belirterek bunun sonucunun ise “düşmana milyonlarla ıslâmı, ıslâm aleyhinde istihdama zemin ihzar etti” diyerek ve “Milyonlarla ehl-i ıslâm, hayr-ı mahz olan sefer-i hacca şedd-i rahl etmek(Yola çıkma, yolcu olmak) yerine, şerr-i mahz(zararı, fenalığı yüzde yüz olan şer ve musîbet) olan düşman bayrağı altında dünyada uzun seyahatlar ettirildi. Fa'tebirû(Bundan ibret alın). (Sünuhat) tespitleriyle neticelerini izhar etmektedir.

Acaba ıslam alemi bu hikmetleri yapabiliyor mu? O yüksek hac kongresi olan şurayı toplayıp Alem-i ıslamın dertlerini ve problemlerini konuşup karar altına alabiliyor mu? Diplamatlık alanında ıslamın yüksek siyasi secaatini yerine getirebilecek kararları alıp dünyaya bu duruşunu birlik ve beraberlik içinde ilan edebiliyor mu? ıslam kardeşleri olan ülkelerin yaptıkları hataları telafi edecek uhuvvet ve ittihad vazifelerini deruhte edebiliyor mu? Elbette ki bu ihmallerin sonucu olarak halen alem-i ıslam gazap ve kahrın hükmü altında yapılan hataların neticesini ödemeye devam etmektedir. Bu gazap ve kahrın kalkması için ise bu yapılan ihmallerin telafisi yanında Üstad Bediüzzaman fıtri ızdırar hali ile;
1.“Korkaklıkta darb-ı mesel hükmünde olan tavuk, çocukları yanında iken şefkat-i cinsiyesiyle câmusa saldırır. ışte dehşetli bir cesaret...

2.Hem darb-ı mesel olmuş, keçi, kurttan havfı, ıztırar vaktinde mukavemete inkılâp eder; boynuzuyla kurdun karnını deldiği vâkidir. ışte harika bir şecaat_

3.Fıtrî meyelan, mukavemet-sûzdur. Bir avuç su, kalın bir demir gülle içine atılsa, kışta soğuğa mâruz bırakılsa, meyl-i inbisat demiri parçalar.

Evet, şefkatli tavuk cesareti, hamiyetli keçi ıztırarî şecaati gibi fıtrî bir heyecan, demir güllede su gibi zulmün burudetli husumet-i kâfiranesine maruz kaldıkça herşeyi parçalar. Rus mojikleri buna şahittir.

Bununla beraber imanın mahiyetindeki hârikulâde şehamet, izzet-i ıslâmiyenin tabiatındaki âlempesent şecaat, uhuvvet-i ıslâmiyenin intibahıyla her vakit mucizeleri gösterebilir.
Birgün olur elbette doğar şems-i hakikat
Hiç böyle müebbed mi kalır zulmet-i âlem?(Sünuhat-s:73)” tespitleri ile bu gazap ve kahrın kalkacağını ve bu zulmetin ebedi kalmayacağını, bir gün elbette hakikat güneşinin doğacağını müjdemektedir. ınşallah bu müjde gecikmez ve alem-i ıslam beklenen ferec ve futuhatı çok fazla bedeller ödemeden vazifelerini deruhte ederek yaşar. Bunu rahmet-i ılahiden ümitle bekliyoruz.

Burada haccın ,hacılar üzerinde bıraktığı büyük tesir ve hacdaki vazife yapan Müslümanların kulluk ve ubudiyet cihetini de nazarlara sunalım.Hacdaki şahsi vazife ve ubudiyetleri ise Üstad Bediüzzaman Said Nursi Onaltıncı Sözde şöyle sıralıyor.
1.Hacda pek kesretli Allahu ekber denilmesi,

2.Hacc-ı şerif, bil'asale(Bizzat) herkes için bir mertebe-i külliyede bir ubudiyet oluşu.

3.Bir hacı, ne kadar âmi de olsa, kat-ı meratip etmiş bir velî gibi, umum aktâr-ı arzın Rabb-i Azîmi ünvanıyla Rabbine müteveccih,bir ubudiyet-i külliye ile müşerref olması.

4.Elbette, hac miftahıyla açılan meratib-i külliye-i Rububiyet ve dürbünüyle nazarına görünen âfâk-ı azamet-i Ulûhiyet(Allah’ın büyüklüğünün ufukları) ve şeâiriyle(işaretler) kalbine ve hayaline gittikçe genişlenen devâir-i ubudiyet(Kulluk, ubudiyet daireleri, ibadet daireleri.) ve meratib-i Kibriyâ(Allah’ın azamet ve büyüklük mertebeleri) ve ufk-u tecelliyatın(Tecellîlerin ufku) verdiği hararet, hayret ve dehşet ve heybet-i Rububiyet Allahu ekber, Allahu ekber ile teskin edilebilir.

5.Ve onunla, o meratib-i münkeşife-i meşhude veya mutasavvire(görülerek veya düşünülerek keşfedilen mertebeler,makamlar) ilân edilebilir.

Acaba her hacca giden kişi yukarıdaki haccın şahsi hikmetleri ile müşerref olabiliyor mu? Ne mutlu olabilenlere. Rabbim hac ibadetine şahsi ve umumi çok hikmetler, vazifeler ve maslahatlar ile kulluklar derç etmiştir. ışte bunların ilmali sanırım çok mesuliyetleri de beraberinde getirmektedir. ınşallah haccın ihmal edilen şahsi ve umumi ihmalleri deruhte edilir de umumi gazap ve kahrın kalkmasına vesile olur.



Abdulbaki

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

2

29.11.2007, 00:01

Re: Hacc'daki Hikmetler ve ıhmallerimiz!

Alıntı sahibi ""Abdulbaki""


Birgün olur elbette doğar şems-i hakikat
Hiç böyle müebbed mi kalır zulmet-i âlem?(Sünuhat-s:73)”


insaallah en kisa zamanda kalkar.
islam dünyasi birbirine destek olmasi lazim gereken yerde malesef bir araya gelip cözüm üretilmiyor. Kim kime yardim ediyor belli degil.

Allah razi olsun paylasim icin abi.
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir