Giriş yapmadınız.

Zehracan

Süper Moderatör

  • Konuyu başlatan "Zehracan"

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

1

27.09.2007, 20:16

Dinimizde sigortanın yeri...

günümüzde saglik sigortasi disinda bir cok sigorta var. Issizlik olsun, Hayat sigortasi olsun, is yeri , is kazasi, is yerlerindeki makinelerin sigortasi.
yani her rizikolu isi sigortalayabilir insan.
bu sigortalar icinde tabiiki olmazsa olmazlarda var.
mesela normal araba sigortasi ve saglik sigortasi.

arabada sigortasiz sürülmüyor, ama normal sigortaya kaskoda ekleyebiliyorsun ve bir cok rizikoya karsi kendini saglama alabiliyorsun.

bu ve bunun gibi sigortalarin dinimizdeki yeri ne???
Sigortaya genel bakise ne veya sigortaya göre dinimizin hükmü ne?
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

2

27.09.2007, 20:31

Eğer imece usulü olursa olur, ama toplanan para faiz ile değerlendirilirse caiz olmaz diye okumuştum sanki, araştırayım inşaAllah...

3

27.09.2007, 20:48

Alıntı sahibi ""[url=http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=show_qna&id=520"

Sorularla ıslamiyet'te[/url]"]

Sigorta şirketlerinde çalışmak caiz midir?

ılk günlerinden bu yana ıslâmın mücadele ettiği,kökünü kazımaya çalıştığı kötü alışkanlıklardan ve musibetlerden ikisi içki ve fuhuş ise, öbürü de hiç şüphesiz faizdir.

Bunlar Cahiliye Arapları ile bütünleşmiş, hayatlarından birer parça olmuş, kan ve damarlarına işlemişti. ıslâmiyet kısa zamanda bunu ortadan kaldırdı.Nitekim asırlar boyunca ıslâm ülke ve cemiyetlerinde faizin esamesi okunmazdı. Ne zaman ki cahiliye inanç ve âdetleri yeniden hortlamaya yüz tuttu; beraberinde de bütün unsurlarını toplayıp geldi. ıçki, fuhuş, kumar, müstehcenlik ve faiz bu belâlardan bazılarıdır.

Meselâ herşey Avrupa'dan ithal edilirken, iktisadî hayat da büyük ölçüde faiz sistemine göre ayarlandı. Böylece, nihayet bugün her köşe başında pıtırak gibi faiz kuruluşları bitmeye başladı. Orada çalışanlar da yurt dışından getirilemeyeceğine göre, ülkemiz insanının çalıştırılması gerekti. Sonunda müdüründen memuruna, işçisinden temizlikçisine kadar bütün kadrolar dolduruldu.

Faizle iş yapan teşekküllerde çalışanların durumunu iki şekilde mütalâa etmek mümkündür. Birincisi, o müessesenin faizle iş yaptığını, çalışmanın mes'uliyet getireceğini bildiği halde imkânlarının cazibesine kapılarak girenler; ikincisi ise, vaktiyle girmiş, fakat o zamanlar haramlık ve helâllik cihetine pek dikkat etmemiş, hattâ bunun bir mahzur teşkil edeceğini bile düşünmemiş olanlar.

şu husus bilinen bir gerçektir: ıslâmiyet faizi tamamıyla yasaklamış, onunla hep mücadele etmiş, faize gidecek yolları kapatacak çeşitli yardımlaşma müesseseleri kurmuş; cemiyetin rahat ve huzurunu faiz belâsının kaldırılmasında görmüştür.

Böyle olduğu halde, yüce dinimiz en küçük tasarruflarına varıncaya kadar bütün ticarî ve sınaî muamelelere faizi bulaştırmaya çalışan, her fırsatta milleti faize teşvik eden, insanlardaki yardımlaşma duygusunu sarsan, borç alıp verme gibi iş dünyasını rahatlatan bir âdeti kaldıran faize dayalı müesseseleri tasvip eder mi? Etmeyeceği şüphe götürmez bir gerçektir.

Bediüzzaman'ın ifadesiyle «Ribanın (faizin) kap ve kapıları olan bankaların nef'i (faydası) beşerin fenası olan gâvurlara ve onların en zalimlerine ve bunların en sefihlerinedir, âlem-i ıslama zarar-ı mutlaktır.» (1)

Faizle ve faizli işlemlerle meşgul olmak hem âyetlerde, hem de hadislerde yasaklanmış, haram kılınmıştır. Âyetin meali şöyledir :
«Faiz yiyenler kendilerini şeytan çarpmış birer mecnundan başka bir halde kabirlerinden kalkmazlar. Böyle olması da onların, 'Alım satım da ancak faiz gibidir' demelerindendir. Halbuki Allah alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır.» (2)

Faiz kanalıyla harama bulaşan kimseler hadis-i şerifte şöyle tasnif edilmektedir:
«Faizi yiyen, yediren, şahitlik ve kâtipliğini yapan, Allah'ın rahmetinden uzak kalmıştır.» (3)

Âyet-i kerimede mutlak olarak sadece faiz yiyenler zikredilirken, hadis-i şerifte yiyen, yediren, şahitlik ve kâtipliğini yapan peş peşe sıralanmış ve «Allah'ın rahmetinden uzak olma» cihetinde birlikte ve toptan ifade edilmiştir.

Durum böyle iken, faiz kuruluşlarında çalışanlar her ne kadar doğrudan faiz yemiyor ve yedirmiyorlarsa da; muamelesini görmekte, hesap ve yazışmalarını yapmakta, idarî işlerini yürütmektedirler. Gerek memur olsun, gerekse müdür olsun; hadiste geçen «kâtip» mefhumunun içine girmiş olmaktadır.

ışte bu hususları bilen bir insanın bilerek bu nevi müesseselere girmesi, tavsiye edilecek bir şey değildir. «Başka bir iş bulamadım», «Zaruret icabı girmem gerekiyor» gibi bahaneleri, kişiyi haklı çıkaracak, üzerindeki mes'uliyeti giderecek gerekçeler olarak görmek mümkün değildir. Çünkü helâl ve meşru daire insanın ihtiyacına kâfi gelecek kadar geniştir.

Belki meşru dairede bulduğu ve çalıştığı işin ücreti diğerine nisbetle bir miktar az olabilir, ama hiç olmazsa şaibeli bir para olmaz. Üstelik böyle faiz esasına dayalı bir kuruluşta çalışmayı bir zaruret olarak kabul etmek de oldukça güçtür.

«Diğer memurluklarda ve kamu iktisadî teşekküllerinde çalışmakla bir faiz müessesinde çalışmak arasında ne fark var? Çünkü, memura verilen maaşa da büyük ölçüde faiz karışmaktadır" gibi sözlere gelince: Evvelâ, memurların hepsi veya resmî olan diğer işyerlerinde çalışanların tamamı faizli muamelenin muhasebesini yapıyor değildir. Yani, memur veya işçi bizzat faizle uğraşmamaktadır. Halbuki faize dayalı işyerlerinde çalışanların bütün mesaisini faiz hesaplan, akitleri ve muamemeleri almaktadır.

Diğer taraftan, devletin geliri sadece faiz yoluyla birikmemektedir. Büyük ekseriyeti halktan alman vergiler ve benzeri yollardan sağlanmaktadır. Memur da maaşını alırken oradan gelen paraları niyet ederek kabul eder. Hattâ kazancını kumar, içki alışverişi ve benzeri helâl olmayan bir yoldan temin eden bir insanın, meselâ inşaat gibi meşru sayılan bir işinde çalışıldığı zaman, işçinin almış olduğu ücret meşru ve helâldir. Yine alacaklı bir Müslümanın, borçlu bir gayrimüslimin şaraptan elde ettiği paradan borcunu alması caizdir. (4)

Her ne kadar bu paranın aslı dinen haram sayılan bir yoldan elde edilmişse de, alacaklı için durum farklıdır. Çünkü o, borçludan hakkını almaktadır. Bu paranın haram yoldan kazanılmasında alacaklının bir mes'uliyeti yoktur. Mes'uliyetin tamamı borçlu olana aittir. Memurun da durumu bundan farklı olmasa gerektir. Çünkü memur meşru olan bir iş yapmakta, yaptığı işten dolayı bir miktar hak elde etmektedir. Bunu da devlet karşılamaktadır. Bunun için faizli iş yerlerinde çalışan kimseler kendilerini devlet memuru ile kıyaslayamazlar.

Faiz esasına dayalı iş yapan müesseselere girip de meselenin haramlık - helâllik cihetini daha sonraki zamanlarda araştırma yoluna girmiş olanlar, geçimlerini temin edecekleri başka bir iş buldukları takdirde, orada kalmaları ve devam etmeleri tavsiye edilmez. Helâl dairede bir iş bulma gayret ve azmi içinde bulunmaları gerekir.

Bu arada, manevî ve ıslâmî hizmetlerini, vazifelerini daha iyi yaparak sevap cihetini takviye etmeye çalışmalıdır. Çünkü iyi ameller kötülük ve günahları giderir, temizler.
şunu da belirtmek gerekir ki, haramla meşgul olan iş yerlerinin ayrıca helâl sayılan iş sahaları da varsa ve meşru işler de işletip ondan kazanıyorlarsa bütün gelirlerinin haram olduğuna hükmedilemediği için durum biraz daha hafifleşir. Veyahut bu iş yerlerinin yol yapmak, su getirmek, elektrik ihaleleri yapıp faydalı iş sahalarında çalışmak da bizzat haramda çalışmak sayılmaz.

Faizsiz çalışan sigorta şirketleri varsa buralarda çalışılabilir.

1. Mektubat, s. 450
2. Bakara Sûresi, 275.
3. Müslim, Müsakat: 105.
4. Dürer, l: 318.

Mehmed Paksu, Helal Haram, Nesil Yayınları, 5. Baskı, ıstanbul, 1998, ss. 25-29.
Selam ve dua ile...
Sorularla ıslamiyet Editör




4

27.09.2007, 20:50

Alıntı sahibi ""[url=http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=show_qna&id=3874&keyword=sigorta"

Sorularla ıslamiyet'te[/url]"]

Sigorta yaptırmak

Herhangi bir malı sigorta ettirip bir kazaya uğraması hâlinde sigortaya ödettirme işi son iki asırdır ıslâm âlemine de girmiş bulunmaktadır.

Buna göre dükkânını, yahut arabasını, ya da bir başka kıymetini sigorta ettiren kimse, her sene belli miktar para ödüyor, sene içinde bir kaza, bir imha vaki olmazsa ödediği paralar gidiyor, kaza olursa şirket ziyanı ödüyor.

ıslâm âlimleri bu şekildeki sigorta anlaşmasını incelerken bâzı hususları dikkate veriyorlar. Nazara verdikleri hususlardan birkaçı şöyledir:

1 — Sigorta anlaşması ticarî anlaşma şartına uymamaktadır.
şartına uysa, para yatıran, sigortanın kârına da, ziyanına da ortak olacaktır. Bu olmamaktadır.

2 — Para yatıran kimsenin malı kazaya uğrarsa ziyan ödenmekte, uğramazsa ödenmemektedir.

Demek ki bu işte bir bakıma rastgelelik vardır. Kumarda da şans yaver giderse kazanır, gitmezse kazanılmaz.

3 — Sigorta bir ziyanın ödemesini yaparken kendi parasından ödeme yapmamakta, diğer ortaklardan alarak biriktirdiği paradan ödeme yapmaktadır.
Halbuki diğer ortaklar kendi paralarından falan kimsenin ziyanı ödensin diye para yatırmamaktadır.

4 — Sigorta şirketleri faizli işlerle iştigal etmekte, sigortalılardan aldıkları sigorta paralarıyla faizli servetler toplamaktalar. Demek ki sigorta şirketi bir yardım şirketi değil, bir kazanç şirketidir. Evhamı tahrik edilen nice kimselerden alınan paraları toplayıp büyük yekûn teşkil eden sermayeyi kendilerinde toplamaktalar.

Sigortayı arzettiğimiz cihetleriyle inceleyen ıslâm âlimleri, zikredilen şartlarından dolayı meşrû bir kuruluş olarak görmemekteler. Nitekim Dünya ıslâm Birliği’nin ittifaka yakın şekilde aldığı kararda da bu mevzuda kısaca şu görüşlere yer verilmektedir:

1 — Sigorta şirketine ödeme yapılması hâlinde fâhiş aldanma vardır. Çünkü bir kazaya uğramazsa ödenen paralar gider. Piyangoda olduğu gibi. Piyangoda da çıkmazsa ödenen para gider, hak istenemez.

2 — Sigortada faiz mes’elesi de vardır. Ödenen para sonra aynen geri verilse zaman içinde kullanma fâizi vardır. Fazla verilse fazlası fâizdir.

3 — Meşrû sebep olmaksızın birbirinizin malını almayınız, meâlindeki âyete de zıddır. Kazaya uğrama ihtimali bir meşrû sebep olmaz. Vehimle bir kişi bir başkasının parasını alma hakkına sahip olamaz.

— Sigorta nasıl olsa ıslâmî ölçülere aykırı düşmez?

1 — Sigortaya para yatıran kimse, sigortanın kârına, zararına ortak olmalıdır.
2 — Kazaya uğrayanların ziyanını ödemeye ortaklar kendi rızalarıyla karar vermelidir.
3 — Sigorta fâiz işleriyle iştigal etmemelidir.

Demek, yangın, kazaya uğrama, sel basma.. gibi ziyan meydana getiren felâketlere karşı Müslümanlar birleşerek bir fon meydana getirmeli, bu fonda, meydana gelecek para yardım niyetiyle ödenmeli, ziyan zuhur etmediği takdirde de hâsıl olan kârı para verenler taksim etmeli, böylece sigortaya para yatıranların evhamlarının tahrikiyle meydana gelen büyük sermayeyi şirket sahibi durumunda olan birkaç kişi kendilerine tahsis ederek büyük kitleyi fakirleştirip küçük bir azınlığı zengin etme neticesine gitmiş olmamalıdır. Çıkarabileceğimiz neticeyi şöyle ifade edebiliriz:

— ıslâmî ölçülere uygun bir sigorta nizamı kurmak mümkündür. Bu hususta çalışma yapılmalı, dindarlar bir araya gelerek fon meydana getirmelidir.

Cevabın sonunda bahsedilen durum şu anda ülkemizde de uygulanmaktadır. Bize verilen bilgiler, bazı sigorta şirketlerinin yardımlaşma amacına yönelik kurulduğudur. Hangi sisteme göre çalıştıklarını sormak lazım. Bu durumda böyle bir sigorta acenteliği açmak ve işletmek veya sigortalı olmak caizdir ve helaldir.

Ahmet şahin
Selam ve dua ile...
Sorularla ıslamiyet Editör


5

27.09.2007, 23:52

sigorta konusunu hiç böyle düşünmemiştim... :shock:
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

Zehracan

Süper Moderatör

  • Konuyu başlatan "Zehracan"

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

6

28.09.2007, 17:09

:viyy:
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Zehracan

Süper Moderatör

  • Konuyu başlatan "Zehracan"

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

7

28.09.2007, 17:11

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Eğer imece usulü olursa olur, ama toplanan para faiz ile değerlendirilirse caiz olmaz diye okumuştum sanki, araştırayım inşaAllah...


sigortacilarda sigorta meselesini böyle anlatiyor, imece gibi. yani bir cok kisi parayi ödüyor ama bisey olursa, zarara ugrayan kisinin zarari karsilaniyor. herkes bunu zaten bilerek sigorta yaptiriyorlar.

faiz kismina zaten söyliyecek bisey yok.
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

8

28.09.2007, 17:52

Almanya'da faizsiz sigortacılık yapan şirket yok mu?
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Zehracan

Süper Moderatör

  • Konuyu başlatan "Zehracan"

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

9

28.09.2007, 17:55

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Almanya'da faizsiz sigortacılık yapan şirket yok mu?


bilmiyorum :?
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

10

28.09.2007, 18:05

2. mesele ise anladığım kadarıyla şu, şahıslardan aldığınız yıllık para size kalmamalı, felakete göre kalması veya gitmesi o paranın kumara benziyor, alınan para yıl içinde faizsiz yatırımlarda değerlendirilir, ortaklık çerçevesinde sene sonunda o paradan ya kâr, ya zarar edersiniz. Yıl sonunda ise geri ödenir. O süre zarfında felakete uğrayan olursa ortak havuzdan o kişiye ödeme yapılır. Diğer sigortaya para yatıranlar da bu durumdan razı olmak şartıyla.

Yani ortak toplanan para bir yerde tutularak, atıl hale getirilmez, ama faize yatırılıp harama da bulaştırılmaz. Sene sonunda da o yatırımın üzerine yatılmaz, ortaklara ortaklık nisbetinde geri dağılır. Bu sayede sermayesi katlanarak artacak faiz imparatorluğu şirketlerin önüne geçilir. Üstelik sigortaya para yatıranlar da, imece usulü yardımlaşmış olur. Ortak bir iş yapmış gibi yatırımdan faydalanırlar, helal yerde yapılacak yatırımla, ya kâr ederler, ya zarar ederler madden, yani en azından uhrevî anlamda zarar etmezler. Kâr etseler, düşünün, sigortaya yatırdıkları parayı geri alacaklar. Zarar etseler, hem yatırımdan yeterince kazanamasalar, hem felaketlere para ödemesi yapılsa, yine sigortaya para ödeyenlerin tüm parası yanmamış oluyor.

Anladığım kadarıyla durum bu. şimdi geriye kalan, ıslamî usullere riayet eden sigorta firması var mı onu bulmak, çalışma şeklini öğrenmek, bakalım ne yapıyorlar.

Zehracan

Süper Moderatör

  • Konuyu başlatan "Zehracan"

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

11

28.09.2007, 18:50

böyle bisey Almanyada :hayır2: hic sanmiyorum
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

12

28.09.2007, 18:57

Böyle bir sistem iyice geliştirilip oturtulsa diğer sigortaları piyasadan siler. Çünkü paranızı vermekle baştan kaybetmiyorsunuz. Diğer tip sigortada ise zaten kaybetmek, sigorta şirketinin iflası demek.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir