Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

14.08.2007, 22:32

Ramazan orucunun hikmetleri?

Bedîüzzaman’a göre, Ramazanda oruç tutmanın ne gibi hikmetleri vardır?

Her zaman ibâdet yapmanın en önemli hikmeti emirdir. Yani Allah’ın emretmiş olmasıdır. Gâyesi de Allah’ın rızâsını kazanmaktır. Bundan başka elbette ibâdetlerin kendi yapısına, özelliğine, türüne ve niteliğine göre kendisine mahsus hikmetleri de vardır.

Risâle-i Nur’da Ramazanda oruç tutmanın hikmetlerine, “O Ramazan ayı ki, insanlara doğru yolu gösteren, apaçık deliller taşıyan ve hak ile bâtılın arasını ayıran Kur’ân, o ayda indirilmiştir”1 âyetinin tefsîri olarak özel bir risâlede yer verilmiştir.

Bedîüzzaman Ramazan Risâlesinde, orucun, ıslâmiyet’in beş şartından birincisi olduğunu ve ıslâm şeâirinin en büyüğü bulunduğunu bildirmiş; bu ayda oruç tutmanın çok hikmetlerinden başlıcalarını şöyle zikretmiştir:

1) Ramazanda oruç tutmakla insan Cenâb-ı Hakk’ın terbiye edicilik sıfatını tanır ve bizi Allah’ın büyük bir disiplinle terbiye altına aldığını fark eder.

2) Ramazandaki oruçla tok açın halini, zengin fakirin halini, üst sınıf alt sınıfın halini anlar. Toplumda her bir sınıf birbirine yardımcı olmaya ve el uzatmaya hazır bir mâneviyât kazanır. Büyüklerin küçüklere, zenginlerin fakirlere, yüksek sınıfların alt sınıflara eğilmesi ve el uzatması neticesinde ise, sosyal hayatta maddî-mânevî düzen ve âhenk sağlanır, toplum barışı temin edilir, toplum fertleri arasındaki uçurumlar ortadan kalkar.

3) Ramazandaki oruçla insan kendi dünyasında iç huzur ve saadete kavuşur. Günahlardan arınır ve ruh terbiyesine ulaşır.

4) Ramazandaki oruçla insan, baş düşmanı olan nefsini terbiye eder, ıslâh eder ve iyi ahlâka yönlendirir.

5) Ramazandaki oruçla Allah’ın nimetlerine umûmî, anlamlı, kapsamlı ve farklı bir üslûpla fiilî bir şekilde şükür yapılmış olur.

6) Ramazandaki oruçla her zaman faydalanılan günübirlik lezzetler terk edilerek, Kur’ân’ın indirildiği ay olan Ramazanda Kur’ân’ı indiren yüksek irâdeye, Kur’ân’ın indiriliş sürecine ve bizzat Kur’ân’a, mânevî bir bayram hüviyeti ve sevinci içerisinde saygı duyulur. Kur’ân’a mukabele edilir ve Kur’ân baş tacı yapılır. Kalpler Kur’ân’ı anlamaya hazır şekilde motive edilir.

7) ınsan dünyaya, âhirete dönük ticâret yapmak ve âhiret hesabına azık toplamak için gelmiştir. Ramazandaki oruçla, geliş amacına ve kâbiliyetlerine uygun olarak çok yüksek kârlâr kazanır, çok kazançlı ticâretler yapar, çok gıdâlı azıklar elde eder ve çok verimli ekimler ve hazırlıklar yapar.

8) Ramazandaki oruçla insan günübirlik sağlık ve sıhhatine yönelik adımlar atmış olur. ınsan midesi istirahata çekilir, hazım kolaylaşır ve insan sabra alışır.

9) Ramazandaki oruçla nefis Rab değil, kul olduğunu hatırlar, firavunluğu bırakır. Kulluğa ikna olur, kulluktan râzı olur. Rab olarak sadece Rabb’ini bilir. Kendisinin âciz bir kuldan ibâret olduğunu kavrar.

Bediüzzaman’a göre, Cenâb-ı Hak yeryüzünü büyük bir nimet sofrası şeklinde yaratmış ve bütün nimet türlerini hiç kimsenin ummadığı şekilde o sofraya dizmiştir. Canlıları merhametle, şefkatle, eksiksiz biçimde ve bizzat terbiye ettiğini her ihtiyaç sahibine sayısız nimetleriyle göstermiştir. Oysa insan çoğu zaman nimetlerin bu eşsiz dizilişini görmemekte, her saniye vazgeçemediği nimetler için bile gaflet içinde sebeplere takılıp kalmakta ve Allah’ın eşsiz bir şefkatle nimetlendirdiğinin farkında olmamakta, Allah’ın kadir ve kıymetini kavrayamamaktadır.

Ramazan-ı şerifte ise mü’minler, emir dinlemeye hazır muntazam bir ordu hükmüne geçmektedir. Öyle ki, bütün insanlar, Kâinât Sultanının sofrasına ve ziyâfetine dâvetlidirler.

Düşünün ki: Bu dâvete icâbet eden mü’minler akşama yakın saatlerde, davete icâbetin bir gereği olarak sofra başlarına geçmişlerdir. Önlerine mükellef bir sofra açılmıştır. ıçinde yok yoktur. Her şey itina ile bir bir dizilmiştir.

Fakat, hiç kimse elini sofraya uzatmıyor. Herkeste sessiz bir itaat, sessiz bir boyun eğiş, sessiz bir emir bekleyişi vardır! Herkes Kâinât Sahibinin “Buyurunuz!” emrini bekliyor gibi bir ibâdet tavrı içindedir. Böylece, Allah’ın görkemli, haşmetli, şefkatli, çok geniş ve çok kapsamlı rahmet eserlerine karşı mü’min, kapsamlı, geniş ve muntazam bir ibâdet disiplini içinde cevap veriyor, mukabele ediyor. Allah’ın yüksek şefkat ve sonsuz merhamet sahibi olduğunu fark ediyor.2

ınsan bu yüksek şerefe ancak oruçla ulaşıyor.

Dipnotlar:
1- Bakara Sûresi: 185
2- Mektûbât, s. 387, 388

kaynak: Fikih info
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

2

14.08.2007, 22:39

Razaman ayina az bi süre kalmisken, su dört seyi simdiden aklimiza yer edip özelliklede mübarak ayda bolca isteyip uygulayalim insallah kardeslerim.

Peygamber (sav) efendimiz bir hadisi serifinde buyuruyor, ramazanda dört seyi cogaltin;

1- Kelime-i sehadat
2- Istigfar
3- Cenneti istemek
4- Cehennemden cok siginin
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

3

14.08.2007, 22:48

dikkat edilmesi gerek diger bir hususta,

Peygamber (sav) efendimiz söyle bildiriyor;

"Ahir zamanda size vaaz eden hocalarin aslini, neslini, seceresini, soyunu sopunu arastirin. deccalde, seytanda cikip kürsüde vaaz edecegi zaman gelecek :!: "


Evliyaullahtan biri seytani birgün kenarda bos otururken görmüs, seytana "lain, melun, isin mi bitti, bu kadar insani yoldan cikaracaksin, sen nasil bos vakit buldun?"
oda demistirki "kötü hocalar bu isi üstlendi benden iyi yapiyorlar" :!:

Imani Rabbani Mektubatinda bildiriyor..
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

4

14.08.2007, 22:54

Allah razı olsun kardeşim.. ınşAllah ramazan ayını bol ibadet ve hayırlarla geçiririz...
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

5

14.08.2007, 22:58

ecmain canim, insallah hep beraber bol bol dualarda bulunalim, karsilikli isteyelim..
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

6

14.08.2007, 22:59

Alıntı sahibi ""nurciv""

Peygamber (sav) efendimiz söyle bildiriyor;

"Ahir zamanda size vaaz eden hocalarin aslini, neslini, seceresini, soyunu sopunu arastirin. deccalde, seytanda cikip kürsüde vaaz edecegi zaman gelecek :!: "
..


bu konu çok dikkate şayan bir konu...
her vaaz eden hocaya inanılmıyor... biri değişik söylüyor öteki değişik söyleyebiliyor..ve bu konuda da insanın akılı karışmıyo değil hangisi daha doğru diye????
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

7

14.08.2007, 23:30

arastirmak arastirmak arastirmak.. bir sohbet bir vaaz dinlediysek kaynagina ulasmaya calismak lazim.. böyle birsey söyledi hoca efendi acaba ne kadar dogru? deyip merak duygusunu ilim yönünde kullanmak gerekiyor.. helede ahir zamanda kulaktan duyma sözlerle iman etme taraftari degilim, ki Peygamberimizde (sav)yukaridaki hadisi serifinde bildiriyor.. iyi düsünmek cok okumak lazim..
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

8

14.08.2007, 23:39

evet araştırmak ya da daha iyi bilenlere sormak iyi oluyor... ben de mesala dinlediğim vaazlarda çelişkiye düştüğüm konuları sorup soruşturuyorum, ya da kitaplara bakıyorum... en doğru kaynağa ulaştığımda tamam budur diyorum... kimi zaman da vaaz veren hocalara bir iki bişey sorup cevap verme usullerini, hangi kaynaklardan cevap verdiklerini kapmaya çalışıyorum...
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

9

21.08.2007, 01:21

Soru: Orucun farzlari nelerdir?

Cevap: Islâmin bes sartindan dördüncüsü, mübârek Ramazan ayinda, hergün oruç tutmaktir. Oruç, hicretten onsekiz ay sonra, Sa'bân ayinin onuncu günü, Bedr gazâsindan bir ay evvel farz oldu. Ramazan, yanmak demektir. Çünkü, bu ayda oruç tutan ve tevbe edenlerin günâhlari yanar, yok olur. Ramazanda oruç tutmak akil bâlig olan her müslümana farzdir.

Orucun farzlari

1- Niyet etmek,

2- Niyeti ilk ve son vakitleri arasinda yapmak,

3-
Fecr-i sâdik, ya'nî tan yeri agarmasindan, günesin batmasina kadar olan zaman [ya'nî ser'î gündüz] içinde, orucu bozan seylerden sakinmaktir.
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

10

21.08.2007, 01:26

Kimler oruç tutmaz

Soru: Hasta olanlar nasil oruç tutar?

Cevap: Dînimiz, insana yapamiyacagi isleri yüklememistir. Ibâdetlerde her türlü kolayligi göstermistir. Meselâ, hasta, hastaligi artacak ise, hâmile kadin, süt veren kadin, harbeden asker zayif olursa, oruç tutmaz. Iyi olunca kazâ eder.

Sefere çikan, ya'nî üç günlük yola [104 kilometreye] gitmek için niyet ederek yola çikan, seferî olur. Böyle misâfir, orucunu ertesi gün bozabilir ve Ramazandan sonra kazâ eder ise de, zarar etmezse, tutmasi efdaldir.

Yolda ve onbes günden az kalacagi yerde tuttugu orucu bozarsa, keffâret lâzim olmaz. Misâfirligi bitip evine gelince veya gittigi yerde onbes gün kalmaya niyet edince, tutmadigi günleri kazâ eder.

Hasta, hastaliginin artmasyndan veya iyi olmasinin gecikmesinden yâhud siddetli agri gelmesinden korkar ise, oruç tutmayip sonra kazâ eder. Bu, Tabîb-i müslim-i hâzik'in söylemesi ile anlasilir. Hâzik, mütehassis, uzman olmak demektir. Kâfir ve fâsik, ya'nî büyük günâh isledigi bilinen tabîbe muâyene ve tedâvî, zarûrî hâllerde câizdir. Fakat bunlarin sözleri ile ibâdet bozulmaz. Orucunu bozarsa, keffâret lâzim olur.

Ba'zi agir hastalar hariç hemen hemen her hasta oruç tutabilir. Yillarca oruç tutturulmayan birçok hastaya, yakinen tanidigimiz dahiliye mütehassisi bir doktor, oruç tutturdu. Ilâçlarin dozlarini oruç vaktine, ya'nî sahura ve imsâka göre ayarladi. Hastalarin en ufak bir sikintisi olmadi. Yeter ki doktor, hastasinin oruç tutmasini istesin. Pesin hükümlü olmasin. Tedâviyi ona göre ayarlar. Bu olmiyacak bir is degildir. Bunun için dînimiz, her doktorun degil, o bransta mütehassis olma sartini ve müslüman olmasi sartini getirmistir. Mütehassisi olmazsa yanlis karar verebilir. Sâlih müslüman degilse, dînin emir ve yasaklarina önem vermiyecegi için, bunun sözünü de ölçü kabûl etmemistir.

Ihtiyâr olup, ölünceye kadar Ramazan orucunu veya kazâya kalmis oruçlarini tutamiyacak kimse ve iyi olmasindan ümit kesilen hasta, oruç tutmaz, fakat gizli yer. Böyle kimse zengin ise, hergün için bir fitra, ya'nî binyediyüzelli gram bugday veya un veya kiymeti kadar altin veya gümüs parayi, bir veya birkaç fakîre verir. Ramazanin basinda veya sonunda toptan hepsi bir fakîre de verilebilir. Fidye verdikten sonra hasta iyilesirse, Ramazan oruçlarini ve kazâ oruçlarini tutar.
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

11

21.08.2007, 01:43

Kaç çesit oruç vardir?

Sekiz çesit oruç vardir. Bunlar sunlardir:

1- Farz oruçlar: Iki kisimdir. Birincisi, belli bir zamanda tutulan Ramazan-i Serîf orucu.

2- Ikincisi, belli bir zamanda olmiyan kazâ ve keffâret oruçlari.

3- Vâcib oruçlar: Bunlar da, mu'ayyen olur. Belli gün veya günler oruç tutmayi adamak gibi.

4- Gayri mu'ayyen oruçlar: Herhangi bir gün veya birkaç gün oruç adamak gibi.

5- Sünnet olan oruçlar: Muharremin dokuzuncu ve onuncu günleri oruç tutmak gibi.

6- Müstehab oruçlar: Her Arabî ayin 13, 14 ve 15. günleri oruç tutmak gibi.

7- Harâm olan oruçlar: Ramazan bayraminin birinci günü ve Kurban bayraminin her dört günü oruç tutmak.

8- Mekrûh olan oruçlar: Muharremin yalniz onuncu günü, yalniz cumartesi günleri, Nevruz ve Mihrican günleri ve bütün sene, her gün oruç tutmak ve konusmamak sartiyla oruç tutmak mekrûhtur.



Orucu bozan seyler

Soru: Orucu bozan seylerin belli baslilari nelerdir?

Cevap: Ilmihâl kitaplarinda orucu bozan ve keffâret gerektiren hâller için genel kâide bildirilmistir. Gida veya devâ ya'nî ilâç olarak, faydali birsey yemek, içmek, zevk, keyif veren birseyi agizdan almak ve cima' orucu bozar. Orucu bozan bu seyler, bilerek yapilinca hem kazâ hem keffâret gerekir.

Orucu bozup hem kazâyi, hem de keffâreti gerektiren husûslardan ba'zilari sunlardir:

1- Ramazan ayinda oruçlu oldugunu bildigi hâlde ve imsâktan önce niyetli iken, gündüz fâideli birsey yiyip içmek.

2- Sigara içmek.

3- Kan aldirmak ve giybet etmek gibi orucu bozmadigi iyi bilinen bir seyden sonra, orucu bozuldu sanarak bile bile yemek.

4- Ramazanin bir gününde, kazâ lâzim olan birseyi yaparak orucunu bozan kimse, baska gününde de bu seyi kasten yine yaparsa keffâret de lâzim olur.

5- Agzina giren kar, yagmur ve doluyu istiyerek yutmak.

6- Toprak yeme aliskanligi olan kimsenin, yenmesi âdet olan toprak ve kil yemesi.

7- Az tuz yemek.

8- Oruçlu oldugunu unutarak yiyen kimse, oruçlu oldugunu hatirladiktan sonra orucu bozulmadigini bildigi hâlde, yine yiyip içerse orucu bozulur. Hem kazâ hem de keffâret lâzim olur.



Orucu bozup sadece kazâ gerektiren hâller

1- Hatâ ile meselâ, abdest alirken bogaza su kaçmasi.

2- Kulaga yas, ilâç damlatmak, derideki yaradan içeri girecek ilâç koymak.

3- Vücuda, igne ile ilâç ve asi siringa etmek.

4- Kagit, pamuk, ot, pismemis pirinç, dari, mercimek tanesi gibi ilâç ve gida olmiyan birseyi yutmak.

5- Zorliyarak agiz dolusu kusmak.

6- Dislerin kanamasinda, yalniz kani veya tükürükle ayni miktardaki karisik kani yutmak.

7- Imsâk vaktinden sonra, daha gece zannederek yiyip içmeye devam etmek.

8- Günes batti, ezân okundu zannederek, iftâr vakti gelmeden yimek.

9- Oruçlu oldugunu unutup, yiyip içtikten sonra, orucum bozuldu diyerek, yiyip içmeye devam etmek.

10- Istimna, (mastürbasyon) yapmak. [Uykuda iken ihtilâm olmak orucu bozmaz.]

11- Tahâretlenirken içeri su kaçirmak.

12- Lavman yaptirmak, orucu bozar. Kadinlarin, kadin hastaliklarindan muayenelerinde oruç bozulabilir.

13- Zorla orucu bozdurulmus olmak.

14- Burna sivi ilâç damlatmak.

15- Burna kolonya çekmek. Burna çekmeyip sadece koklarsa bir zarari olmaz.

16- Baskalarinin içtigi sigara dumanini istiyerek çekmek.

17- Dis çektirmek için uyusturucu igne vurdurmak.

18- Astim hastalarinin, kriz hâlinde ilâçli sprey kullanmalari orucu bozar. Ilâçsiz oksijen gazi bozmaz.

19- Hastalarin, dil altindan, yutmasa da ilâç almasi orucu bozar.

Kalb rahatsizligi için saglam deri üzerine konan ve derinin gözeneklerinden emilerek kalbe fayda veren ilâç, saglam deri üzerine konuldugu için orucu bozmaz.

20- Kadinlarin ve erkeklerin ilâç olarak fitil kullanmalari orucu bozar. Fakat guslü gerektirmez.
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

12

21.08.2007, 01:46

Orucu bozmayan seyler

Soru: Orucu bozmayan seyler nelerdir?

Cevap: Bir ibâdeti yaparken, o ibâdetin farzlarini, vâciblerini, sünnetlerini, mekrûhlarini ve müfsitlerini ya'nî bozan seyleri de bilmek lâzimdir. Bunlar bilinmezse, yapilan ibâdet sihhatli olmaz. Hattâ öyle olur ki, ibâdet yaptigimizi zannettigimiz hâlde, o ibâdet bozulmus, ibâdet olmaktan çikmis olabilir.

Meselâ, orucun farzlarindan birisi, orucun baslayis vaktinden bitis zamanina kadar, orucu bozan seylerden sakinmaktir. Bunun için orucun farzlarini, mekrûhlarini ve müfsitlerini, ya'nî orucu bozan hâlleri ve bozmayan seyleri iyi bilmek lâzimdir.

Orucu bozmayan seylerden ba'zilari:

1- Oruçlu oldugunu unutarak yiyip içmek.

2- Ihtilâm olmak.

3- Tentürdiyot ve yas sürünmek ve sürme çekmek. (Bunlarin rengi, kokusu tükürükte, idrarda belli olsa bile orucu bozmaz.)

4- Giybet etmek. (Giybet orucu bozmaz ise de, harâmdir orucun sevâbini azaltir.)

5- Istemiyerek agiz dolusu kusmak.

6- Isteyerek, zorlayarak, biraz kusmak.

7- Kulagina su kaçmak.

8- Agzina, burnuna, bogazina toz, duman ve sinek kaçmak.

9- Oksijen gazi tüpü ile sun'î hava verilmek. (Gazin içine ilâç konmus ise bozar.)

10- Baskalarinin içtigi sigaranin dumani, sakindigi hâlde agzina burnuna girmek.

11- Agzini yikadiktan sonra, agzinda kalan yasligi tükürük ile yutmak.

12- Gözüne ilâç koymak.

13- Dis çukuruna ilâç koymak. (Tadi bogazda duyulsa bile bozmaz.)

14- Yutmadan yemegin tadina bakmak.

15- Çiçek, kolonya koklamak. Kolonyayi burnuna iyice çekerse bozulur.

16- Disleri arasinda sahur vaktinden kalan, nohuttan küçük seyi yutmak.

17- Gelen kusuntunun geri gitmesi.

18- Orucu bozmaya niyet edip de bozmamak.

19- Dis çektirmek. [Dis çekmek için morfin vurulmasi orucu bozar.]

20- Dis çektirince gelen kani tükürmek, yâhut tükürükten az ise yutmak da orucu bozmaz.

21- Arinin kendiliginden sokmasi.

Kaynak: ihlas net
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

13

16.09.2007, 14:51

Ramazan ayinda verilen bes nimet!!


Cabir ibni Abdullah Radiyallâhu Anh, Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellemin şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:

“Ümmetime Ramazan ayında beş şey ihsan edildi. Bunlar daha önceki peygamberlerin ümmetine verilmemişti.

Birincisi: Ramazan ayının ilk gecesi olunca Cenab-ı Hak onlara rahmetiyle bakar. Allah kime rahmetiyle bakarsa, onu hiçbir zaman azaba çarptırmaz.

ıkincisi: Oruç tutanların ağızlarının kokusu Allah katında misk kokusundan daha hoştur.

Üçüncüsü: Gece ve gündüz melekler oruç tutanların bağışlanması için Allah’a yalvarırlar.

Dördüncüsü: Allah o gün Cennetine emir verir ve şöyle buyurur: ‘Ey Cennet, kullarım için hazırlan, süslen. Dünya sıkıntılarından kurtulup Benim huzuruma ve ikramıma gelip istirahat etmeleri yaklaştı.’

Beşincisi: Ramazan’ın son gecesi gelince de, Allah oruç tutan kullarının hepsini affeder.

Sahabilerden bir zat sordu: “Ya Resulallah, bu gece Kadir Gecesi midir?”

Peygamber Sallallâhu Aleyhi Vesellem “Hayır,” dedi, “bilmez misiniz, işçiler gün boyu çalışıp da işlerini bitirdikleri zaman ücretlerini almıyorlar mı?” (et-Tergib ve’t-Terhib, 2:92)
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

14

20.08.2008, 09:56

Dua Ayı Ramazan
--------------------------------------------------------------------------- -----
Dua her zaman mü`minin dayanıp güveneceği bir esastır. Hayatının her safhasında duaya sarılıp ılahi rahmete iltica etmek, mü`mini diğer insanlardan ayıran belli başlı vasıflardan biridir. Mü`min duayı hayatının her anına sindirmiştir. Günde beş vakit kıldığı namazın manası "duâ"dır.
Akşam yatarken, sabah kalkarken, yemek öncesinde ve sonrasında, evden çıkarken, dostuyla el sıkışırken, kısacası bütün hal ve hareketlerinde dua, mü`minin vazgeçilmez bir alışkanlığı halindedir. Bu alışkanlık, kaynağını Resulullahın sünnetinde bulur. Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam her halinde ve hareketinde dua eder, mü`minlerin de dua etmesini emrederdi. Çünkü dua onu Rabbine yakınlaştıran bir vasıtadır.

Duayı bir esas olarak benimseyen mü`min nimet ve bolluk anlarında Rabbini hatırlayıp şükran hisleriyle dolduğu ve bunu hamdleriyle dile getirdiği gibi, darlık ve sıkıntı zamanlarında da Rabbine sığınıp sadece Ondan yardım ister. Çünkü dua kulluğun değişmez bir vasfı ve ayrılmaz bir parçasıdır.

Cenab-ı Hak da mü`min kullarının her zaman Kendisine dua etmesini istemektedir:
""Ey Habibim, kullarım Beni sana sorarlarsa haber ver kî: ışte Ben muhakkak yakınımdır. Onlardan biri dua edince, muhakkak duasına icabet ederim. O halde onlar da Benim davetime itaatle icabet ve Bana imanda devam etsinler. Ta ki, doğru yola ulaşmış olsunlar."1

Bu, her zaman için böyledir. Ama bazı vakitler vardır ki, o vakitlerde yapılan dualar diğer zamanlarda yapılanlara nisbetle kabule daha yakındır. Bu mübarek vakitler arasında seher vakitleri, Cuma günlerinin belli bir saati, kandil geceleri ve bilhassa Kadir Gecesi, Ramazan`lar ilk sırada yer alır. Çok sayıdaki hadis-i şeriflerde bununla alakalı sayısız müjdeler vardır.

Bunlara göre, böyle vakitlerde ılahi rahmet coşmakta, hem de mü`min duanın makbuliyeti için gerekli olan ihlas ve hakiki kulluk tavrını gereken şekilde yaşayarak Cenab-ı Hak nezdinde makbul bir kul haline gelmektedir.

Hadis-i şerifte bu manaya dikkat çekilir ve mü`minler duaya teşvik edilirler:
"Ramazan`ın ilk gecesinde Cennet kapıları açılır. Her gece sabaha kadar bir münadi seslenir: Günahlarının affedilmesi için istiğfar eden yok mu? Tevbe eden yok mu? Allah tevbesini kabul buyursun. Dua eden yok mu? Cevap verilsin. Kendisi için bir şey isteyen yok mu? isteği hemen karşılansın."2

Bir hadis-i şeriflerinde oruçluyu, duası reddedilmeyecek üç kişi arasında zikreden Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam şöyle buyururlar:
"Üç kişinin duası geri çevrilmez: Adaletle hükmeden hakimin, iftar edinceye kadar oruçlunun ve mazlumun. "3

ıslâm`ın diğer meselelerinde olduğu gibi, bu hususta da en güzel örnekleri kendi mübarek hayatlarında yaşayan Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam, Ramazan ayında her türlü ibadet ve dualarını fazlalaştırırlardı. Ayrıca etrafındaki mü`minlere de ikram ve hasenatta bulunmak suretiyle onların da bol bol dua etmelerine vesile olurlardı.

Baştan sona ılahi rahmet tecellilerine sahne olan Ramazan`da iftar vakitlerinin ayrı bir feyzi ve kıymeti vardır. Bu müstesna vaktin dualar açısından taşıdığı ehemmiyeti Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam şöyle ifade buyururlar:
"Oruçlunun iftar vaktindeki duası reddedilmez."4

Abdullah bin Ömer`in (r.a.) rivayetine göre Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam, iftar vakitlerinde şu duayı sık sık tekrar ederlerdi:
"Ya Rabbi, her şeyi kuşatan rahmetinin hakkı için beni af ve mağfiret eyle."
5

Hatasızlığı ve günahlardan korunmuş olmasıyla bilinen Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselamın bu duasında, ümmetine bir irşad ve örnek gösterme manası vardır.

Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam bu şekilde dua etmek suretiyle, mü`minlere iftar vakitlerinin feyiz ve bereketinden istifade etmenin en güzel yollarından birini göstermiş ve iftar vaktinin istiğfarla değerlendirilmesinin ehemmiyetine dikkat çekmiş olmaktadır.

ışte böyle iftarlarda ve seher vakitlerinde dergah-ı ılahiye gönderilen ihlaslı dua ve istiğfarlar sayesindedir ki, mü`minler Ramazan ayının sonunda günahlarından arınmış, ter temiz bir ruh ve maneviyata sahip olmaktadırlar.

Bu bakımdan, şuurlu bir mü`min, içinde yüzdüğü bu eşsiz fırsatlar denizinden azami derecede istifade etmeye çalışır. Tevbelerin en ziyade kabul edilip günahların en fazla affolunduğu ve dileklerin en yüksek nisbette kabul edildiği bu mübarek ayda her vesile ile Cenab-ı Hakka iltica eder.

Rahmet deryasının taştığı Ramazan ayı boyunca en güzel duaları okur; salavat ve münacatları fırsat buldukça tekrar eder; Kur`ân`dan ve hadislerden alınan kıymetli dualara yapışarak Allah`a biraz daha yakınlaşmaya çalışır.

1- Bakara Suresi, 186.
2- Müsned, 4:22.
3- ıbni Mâce, Siyam:,48.
4- Tirmizi,Daavat,129.
5- ıbni Mâce, Sıyam,48.

Mehmet Paksu

http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=article&aid=5218
''Ey gönül!Canına üflenen nefhayla yan da kavrul!Amma lale gibi ol ki;halinden sadece ''yar'' haberdar olsun.''

15

20.08.2008, 10:03

Kur`an Ayı Ramazan

--------------------------------------------------------------------------- -----
Mü`minlerin ibadet manzumesi içinde Kur`ân`ın yeri hemen hemen en başta gelir. Her kıldığımız namazda, her yaptığımız duada Kur`ân`dan iktibaslar vardır. Bunun içindir ki, Kur`ân mü`minler için aynı zamanda bir "dua ve zikir kitabı"dır.
Yeryüzünde, okunmasıyla her harfine en az on sevap yazılan ikinci bir kitap yoktur. Bu sebeple, mü`min her gün mutlaka Kur`ân`dan nasibini almalıdır. Kur`ân`ı sadece ibadet ve dua olarak değil, aynı zamanda bir feyiz ve ilham kaynağı olarak okumak gerektir.

Kur`ân, lâfız olarak sonsuz sevap meyveleri verdiği gibi, mânâ ve fikir olarak da eşsiz bir ılham kaynağıdır, Milyonlarca hakikat araştırıcısına ve müfessire ilham ve feyiz veren Kur`ân, sayısız ıslâmî kitapların meydana gelmesine sebep olmuştur. Bu bakımdan Kur`ân`ı okurken hakikatlerini de düşünmeye, tefekkür etmeye çalışmalıyız.

Kur`ân`ı okumak, onu tefekkür etmeyi, onunla ahlâklanıp, onunla yaşamayı gerektirir. Bu da ancak ondaki yüksek hakikatleri fikir ve beynimizle alıp ruhumuza sindirmekle mümkün olur.
Hakikatin en mükemmel ifadesi olan Kur`ân, akıl ve kalblere ebedî saadet rehberidir. Ne kadar üzerinde düşünülse, derinlemesine tefekkür edilse o kadar çok fikir meyveleri verir.
Ibn-ı Mes`ud der ki: "Kur`ân`ı deşiniz, çünkü evvelinin ve ahirinin (öncekilerin ve sonrakilerin) ilimleri ondadır."
Bu ifade bizi Kur`ân`ın, derinliğine bir nihayet bulunmayan hazinesine götürmektedir. Büyük hazinelere ulaşmak sabırla çalışıp toprağı deşmekle mümkün olur. Kur`ân`daki yüksek fikir ve düşünce hazinelerine de ancak böylesine devamlı ve büyük düşünce gayretleriyle ulaşılabilir.
Kur`ân defalarca okunsa, değil bıkkınlık vermek, aksine ruhlarda taze bir şevk ve heyecan uyandırır. Kur`ân okuyanlar, bizzat bu gerçeği kendi ruhlarında duyarlar. Bu mânâda da Kur`ân`ın tükenmez bir hazine olduğunu görürler.

Evet, mânâ olarak da Kur`ân, devamlı yenilenmekte olan canlı bir organizmayı andırır. Her okunduğunda insan zihnine ayrı ve yepyeni tefekkür ufuklarını açar.

Kur`ân ve derecesine göre ondan ilham alan kitaplar da böyledir. Kur`ân ve onun yüce hakikatleri de her okunduğunda, üzerinde her tefekkür edildiğinde çiçek açan, meyve veren, insan beynine taze fikir tomurcukları sunan bir ağaçtır. Böylece fikri ve beyni, ruh ve kalbi devamlı besler ve kuvvetlendirir. Bu sır içindir ki, Hz. Ali (r.a.) "Kur`ân okumak insan zekâsına kuvvet verir" demiştir.2

Kur`ân okumanın fazilet ve üstünlüklerini saymakla bitiremeyiz. şu kadarını ifade edelim ki, Allah`a ve Resulüne en hoş gelen, memnun ve mesrur eden şey, "güzel sesle" Kur`ân okumak ve üzerinde düşünmektir. Bir hadiste şöyle buyurulur:

"Cenab-ı Hak Kur`ân okuyucusunu, güzel sesli bir cariyesinin şarkısını dinleyen kimseden daha fazla kulak verip dinler."3

Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam da bir gece Âişe validemizi (r.a.) bekliyordu. Fakat Hz. Âişe`nin gelmesi gecikmişti. Âişe validemiz Resulullahın huzuruna girdiklerinde,
"Seni geciktiren şey nedir?" diye sordular.
Hz. Âişe,
"Yâ Resulallah! Ben birinin Kur`ân okuyuşunu dinlemeye takıldım, ondan daha güzelini hiç duymadım" dedi.

Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam Hz. Âişe ile birlikte kalkıp gitti, o zâtı uzun uzun dinledi. Sonra memnun ve mesrur bir şekilde döndüğünde "Bu okuyan Ebû Huzâfe`nin azatlısı Sâlim`dir. Ümmetimden bunun gibilerini yaratan Allah`a hamdolsun" buyurdu.
4

Bu hadis-i şeriflerden de anlaşılıyor ki, Kur`ân`ı güzel sesle ve şânına lâyık bir şekilde, mânâsına dalarak okumak, ondan büyük istifadelere vesiledir.

Kur`ân kâinat kitabıdır. O, kâinatı bir mescit hükmüne getirmiş ve âyetleriyle varlıkları devamlı zikreden bir canlı gibi takdim etmektedir. Âdeta âyetler ellerine aldıkları tevhid çekiçlerini bazan semânın yüzündeki bir yıldıza, bazan bir zerreye değdirmekte, böylece tevhidi ilân etmekte, Allah`ın yüce kudret ve rahmetini zihinlere ve kalblere telkin etmektedir:
"Ne yerde, ne de gökte hiçbir şey Allah`a gizli kalmaz. Sizlere rahimlerde dilediği gibi şekil veren Odur" gibi âyetler hep tevhidin küçük ve büyük dairelerdeki ilânından ibarettir.
Kur`ân`ı dinleyen ruhanîler de büyük sevinç ve memnuniyet duyarlar. Melekler, okunan Kur`ân`la gökten iner, etrafında adetâ pervane gibi dönerler.6

şu halde Allah`ı, Resulünü ve meleklerini memnun etmek ve dünyamızı nurlandırmak istiyorsak Kur`ân`ı lâyıkıyla okumalı ve onun hakikatlerjyle feyizlenmeliyiz.

Mü`minlere rahmet ve şifa hazinesi, ebedî hidâyet vesilesi olan Kur`ân`ı ne kadar çok okur ve üzerinde tefekkür edersek, o nisbette hazineden istifademiz artacaktır.

ıbni Mes`ud`un ifade ettiği gibi, Kur`ân`ı okurken bir hazine araştırıcısı gibi mânâlarını deşmeye gayret etmeliyiz.

Kaynaklar:
1- ıhyâu Ulûmuddin, 2:14,78.
2- A.g.e.
3- ıbni Mâce, ıkametüssalât,76.
4- A.g.e.
6- Al-i ımrân Sûresi,5.
7- Müslim, Salâtü`l-Müsâfirîn 242.

Mehmed Paksu, Mübarek Gün ve Geceler

http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=article&aid=5219
''Ey gönül!Canına üflenen nefhayla yan da kavrul!Amma lale gibi ol ki;halinden sadece ''yar'' haberdar olsun.''

16

20.08.2008, 10:06

Yaz zahmetinden dolayı Ramazan orucunu terkeden kışın kaza edecek olsa kaç gün oruç tutar? Keffaret gerekir mi?

Ramazan orucu farzdır. Tutabilecek güce sahip olan her Müslümanın tutması gerekir. Ancak yaz sıcaklarından dolayı Ramazan orucunu terkeden otuz gün kaza orucu tutar. Keffaret tutması gerekmez. Niyet edip başladığı orucu bozan keffaret orucu tutar. Ancak hava sıcaklığı ve günlerin uzun olması zahmeti orucu kazaya bırakmak için mazeret olamaz. Kasten terkedilen orucu kaza etmekle insan günahtan kurtulmuş olmaz.
Selam ve dua ile...
Sorularla ıslamiyet Editör

http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=show_qna&id=23341
''Ey gönül!Canına üflenen nefhayla yan da kavrul!Amma lale gibi ol ki;halinden sadece ''yar'' haberdar olsun.''

17

20.08.2008, 10:09

Mübarek ramazan ayından en iyi şekilde faydalanmak için neler yapabiliriz?

Bütün kandil gecelerinde yapılabilecek ve yapılması gereken önemli bir takım afv ü mağfirete nail olma, ecr ü sevap kazanma, manevî terakki kaydetme, bela ve musibetlerden kurtulma ve rıza–i ılâhiye ulaşma vesileleri vardır ki, bunlardan bazılarını maddeler hâlinde kısaca ve toplu olarak yeniden hatırlamakta yarar var:

1. Kur'ân–ı Kerim okunmalı; okuyanlar dinlenmeli; uygun mekânlarda Kur'ân ziyafetleri verilmeli; Kelamullah’a olan sevgi, saygı ve bağlılık duyguları yenilenmeli, kuvvetlendirilmeli.

2. Peygamber Efendimiz (sas)’e salât ü selâmlar getirilmeli; O’nun şefaatini ümit edip, ümmetinden olma şuuru tazelenmeli.

3. Kaza, nafile namazlar kılınmalı;

4. Tefekkürde bulunulmalı; “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, Allah’ın benden istekleri nelerdir” gibi konular başta olmak üzere hayatî meselelerde derin düşüncelere girmeli.

5. Geçmişin muhasebe ve murakabesi yapılmalı; ve şimdinin ve geleceğin plân ve programı çizilmeli.

6. Günahlara samimi olarak tevbe ve istiğfar edilmeli; idrak edilen geceyi son fırsat bilerek nedamet ve inabede bulunulmalı.

7. Bol bol zikir, evrad ü ezkarda bulunulmalı.

8. Mü’minlerle helalleşilmeli; onlarla irtibatımız cihetinden rızaları alınmalı.

9. Küs ve dargın olanlar barıştırılmalı; gönüller alınmalı; kederli yüzler güldürülmeli.

10. Kişi kendine ve diğer Mü’min kardeşlerine hattâ isim zikrederek dualar etmeli.

11. Üzerimizde hakları olanlar aranıp sorulmalı; vefa ve kadirşinaslık ahlâkı yerine getirilmeli.

12. Yoksul, kimsesiz, öksüz, yetim, hasta, sakat, yaşlı olanlar ziyaret edilip, sevgi, şefkat, hürmet, hediye ve sadakalarla mutlu edilmeli.

13. O gece ile ilgili âyetler, hadîsler ve bunların yorumları ilgili kitaplardan ferden veya cemaaten okunmalı.

14. Dini toplantılar, paneller ve sohbetler düzenlenmeli; va’z ü nasihat dinlenmeli; şiirler okunmalı; ilâhî ve ezgilerle gönüllerde ayrı bir dalgalanma oluşturmalı.

15. Namazları cemaatle ve camilerde kılınmalı.

16. Sahabe, ulema ve evliya türbeleri ziyaret edilmeli; hoşnutlukları alınmalı; ve manevî iklimlerinde vesilelikleriyle Hakk’a niyazda bulunulmalı.

17. Vefat etmiş yakınlarımızın, dostlarımızın ve büyüklerimizin kabirleri ziyaret edilmeli; iman kardeşliğine ait sadakati yerine getirilmeli.

18. Hayattaki manevî büyüklerimizin, üstadlarımızın, anne ve babamızın, dostlarımızın ve diğer yakınlarımızın kandilleri bizzat giderek veya telefon, faks yahut e–mail çekerek tebrik edilmeli; duaları istenmeli.

Selam ve dua ile...
Sorularla ıslamiyet Editör

http://www.sorularlaislamiyet.com/subpage.php?s=show_qna&id=29277
''Ey gönül!Canına üflenen nefhayla yan da kavrul!Amma lale gibi ol ki;halinden sadece ''yar'' haberdar olsun.''

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir