Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

11.08.2007, 23:14

Bid'at nedir, ne değildir?

Abdurrahim Bey: “Bid’at nedir? Bid’at-ı hasene ve seyyie var mıdır? Tesbihi 99 taneli bir tespih aracıyla çekmek bid’at mıdır?”


ıslâmiyet son dindir. Kurucusu Cenâb-ı Allah’tır. Tebliğcisi Hazret-i Muhammed’dir (asm). Farz, vacip, sünnet ve müstehap bütün esasları vahiy ürünüdür, Hazret-i Peygamber Efendimizin (asm) nübüvvet nazarından geçmiştir. Peygamber Efendimiz (asm) hayattayken tamamlanmış, kemâle erdirilmiş bir dindir.

Bid’at, Hazret-i Peygamber (asm) ve onun ashabından sonra ortaya çıkan ve aslı dine dayanmadığı halde dinî bir çerçeve içinde sunulan yeni yaklaşımlar ve yeni âdetlerdir.

Bid’atın zıttı sünnettir. Resûl-i Ekrem’den (asm) ve onun ashabından sahih olarak rivayet edilen her şey sünnet kapsamındadır. Bid’ate lüzum yoktur. Çünkü sünnet vardır, sünnet boşluk bırakmamıştır, bütün yeni durumları da sünnet zaptetmiştir. Çünkü bu din eksik bırakılmamış, tamamlanmıştır. Zaten eksik bırakılmış olsaydı, yine beşer aklıyla değil, vahiyle tamamlanacaktı. Vahiy bu dini tamamladığına göre, beşer aklına yeni icatla ilgili bir mesele bırakılmamıştır.

ıçtihat bid’at değildir, sünnettir. Çünkü içtihat, yeni durumlara Kur’ân ve Sünnetten çözümler bulmaktan ibarettir. Dinle doğrudan ilgisi olmayan teknik araç gereçlerin de bid’atle ilgisi yoktur. Meselâ hacca deve ile gitmek yerine uçak ile gitmek bid’at değildir. Ezan okurken hoparlör kullanmak bid’at değildir. Teypten Kur’ân-ı Kerim dinlemek bid’at değildir. Camiye otomobil ile gitmek bid’ât değildir. ınternet ortamında dini tebliğ etmek bid’at değildir. Yemekte kaşık, çatal ve bıçak kullanmak bid’at değildir. Bunların hepsi teknik araç ve gereçlerden ibarettir. Bunlarda dinin özüne ve aslına aykırılık yoktur.

Bedîüzzaman’ın tanımıyla bid’at, ahkâm-ı ubûdiyette yeni icatlar çıkarmaktır. Kur’ân’ın, “Bu gün size dininizi kemale erdirdim”1 sırrı ile çeliştiği için ıslâmiyet’te bid’at reddedilmiştir. Çünkü bu âyette, ıslâmiyet’in Hazret-i Peygamber Efendimizin (asm) risâletiyle birlikte kemale erdiği bildiriliyor. Bid’at ise bu esasa zıttır.

Peygamber Efendimiz (asm) buyurmuştur ki: “Kim benden sonra terk edilmiş bir sünnetimi diriltirse onunla amel eden herkesin ecri kadar o kimseye—onların sevabından hiçbir şey eksiltilmeden—sevap verilir. Kim de Allah’ın ve Resûlü’nün rızasına uygun düşmeyen bir kötü bid’at icat ederse, onunla amel eden insanların günahları kadar o kişiye—onların günahlarından hiçbir şey eksiltilmeden—günah yükletilir.”2 Peygamber Efendimiz (asm) bir diğer hadislerinde: “Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ateştedir”3 buyurmuştur.

ıslâm bilginleri bid’ati iki gurupta incelemişlerdir:

1- Bid’at-i seyyie.

2- Bid’at-i hasene.

1- Bid’at-i seyyie: Kötü ve zararlı olduğunda şüphe olmayan bid’atlerdir. Meselâ ezanı aslından değil de, Türkçe veya başka bir dilde okumak bid’at-i seyyiedir. Üstad Hazretlerinin o dönemde camilere girdiğini söylediği bid’atler ezanın Türkçe okunması gibi ıslâm dininin ibadetlerini değiştirme ve ibadette yeni usûl getirme girişimleridir. Kezâ türbeleri ziyâret esnasında kabir ziyâreti ile izah edilemeyecek şekilde türbelere horoz adamak, türbelerde mum yakmak, dilek dilemek... vs. bid’at-i seyyieye örnek olarak verilebilir.

2-Bid’at-ı hasene: Kötü ve zararlı olmadığı düşünülen bid’atlerdir. Ölenin ardından dinî bir heyecanla mevlit merasimi düzenlemek, ölenin ardından kırkıncı gün, elli ikinci gün... vs. düzenleyerek bu günlerde dînî toplantılar yapmak, ölenin bedenî ve mâlî ibâdet borçlarını paraya çevirmekle düşürmeyi amaçlayan ıskat ve devir gibi uygulamalara bid’at-i hasene denmiştir.

Tesbih için doksan dokuz boncuklu bir araç kullanmaya bid’at demeye gerek yoktur. Çünkü araçtır. Teravih namazını cemaatle kılmaya bid’at demeye lüzum yoktur. Çünkü bu düzenleme her ne kadar Peygamber Efendimiz’den (asm) sonra olmuşsa da, sahabe döneminde yapılmıştır. Binaenaleyh sahabenin içtihadı söz konusudur. Aslında dinî tefekküre vesile olduğu ve dinî hisleri yücelttiği düşünüldüğünde mevlit okumaya veya okutmaya da veya ilâhî okumaya veya okutmaya da bid’at demeye gerek yoktur. Fakat burada meselâ “Ölenin kırkıncı gecesinde mutlaka mevlit okutulacak, aksi takdirde ölen kişi için hiçbir şey yapmış sayılmayız” gibi yanlış yerleşmiş telâkkilere dikkat etmeli, bu anlayışların dinin özünde olmadığı vurgulanmalıdır. Yine meselâ ölenin nâmına, ölenin mirasçıları, maddî güçleri oranında fakire fukaraya bağışta bulunabilir. Bu bağışa bid’at denmez. Fakat bu bağışı ıskat ve devir töreni içinde yapar ve mühim bir dinî vecibeyi yaptığını zannettiği halde sembolik bir parayı çevirmekten başka bir şey yapmazsa buna ancak bid’at denir.


Dipnotlar:
1- Mâide Sûresi: 3.,
2- Tirmizî, ılim, 2817.,
3- Beyhâkî, Sünen, 3/213, 214



Kaynak: Fikih info
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

2

11.08.2007, 23:20

Allah razı olsun kardeşim....
Allah Yar ve Yardımcımız olsun...

3

11.08.2007, 23:39

Allah razı olsun kardeşim...güzel bi konuya değinmişsin...

Ölenin arkasından 40.50. gün meselesine gelince insanlar illaki o günde yapıyor...bazen söylüyorum zamana bağlamadan yapılsa mevlitler daha iyi olmaz mı?? çünkü artık insanların kafasına 40'ı diye iyice oturmuş ve o günden asla vazgeçmiyorlar... bu durumda da bi'dat olmuyor mu bu illa zaman belirleme işi...
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

4

11.08.2007, 23:43

dinimiz kemale erdiyse ve Peygamber Efendimizin sünnetleri bize fazlasıyla yetiyorsa neden insanlar bu kadar bi'dat içinde olabiliyorlar ki??? türkiye de bu bi'datlerin çok örnekleri var aslında.. Haberler bile veriyor bazen... ama insanlar kendini nasıl bi boşlukda hissediyor ki bi'dat içinde olabiliyor... ve bazı Dini ıstismar edip ticaret yapanlar da cabası...

Allah yoldan ayırmasın...
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

5

12.08.2007, 00:55

ecmain olsun canlar..
ölenin 40. 50. günü halkimiz arasinda adet haline gelmis artik, ne kadar anlatilsada yinede o gününde illaki birseyler yapiliyor.. halbuki mantiken düsünülmüs olsa ölünün ardindan her zaman, belirli güne baglamadan da mevlidi serif vs. yapilmasi gerektigi hükmüne varacaklar..
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

6

12.08.2007, 00:58

Alıntı sahibi ""nurciv""

ölenin 40. 50. günü halkimiz arasinda adet haline gelmis artik, ne kadar anlatilsada yinede o gününde illaki birseyler yapiliyor..


tamam işte adet haline gelmiş diyoruz... yani o kadar inanılıyor ki buna bu inanma artık bid'at'e dönüşmüyor mu???
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

7

12.08.2007, 01:02

bir örnek daha vereyim...

4444 kere okunan tefriciye neden 4444 defa... bunu ben hadislerde görmedim veya Kur'an-ı Kerim'de böyle bişey mi yazıyor da ben bilmiyorum...

yani bu 4444 sayısını kim söylüyor??bana bu konuda açık bilgiler verir misiniz???
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

8

12.08.2007, 04:39


Tefriciye konusu bu başlıkta geniş olarak ele alınmıştır:


http://www.muhabbetfedaileri.com/viewtopic.php?t=769
"We are the Warriors of Love, We Have no Time For Enmity"

9

12.08.2007, 15:00

Alıntı sahibi ""ayna""

tamam işte adet haline gelmiş diyoruz... yani o kadar inanılıyor ki buna bu inanma artık bid'at'e dönüşmüyor mu???

dönüsüyor zaten kardesim, bid'at'ten bahsediliyor.. Ne yazikki aciklamasini yapinca da kötü olan sen oluyorsun.. her dogru her yerde söylenmez hesabi bazen susmak gerekiyor malesef.. Rabbim yardim etsin ecmaine insallah.
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

10

13.08.2007, 22:27

günümüzde belki herkez rastgelmiştir buna... camilerde hanımlar hep birbirlerine kağıtlar veriyor.. bu kağıtlarda bazı dualar yazıyor ama kaynağı kimin yazdığı belli değil... ve bu kağıtlarda "duayı şu kadar oku, duadan sonra mesela 10 ihlas oku 20 fatiha oku"... gibi şeyler yazıyor.. ve bunlardan sonra şu olur bu olur gibi şeylere inanılıyor.... hanımlar bunları birbirlerine dağıtıyor sevap olur niyetiyle.... Tamam duadır Allah kabul buyursun ama insan yine de tam anlamıyla güvenemiyor bunlara... çünkü tam kaynak yok, tam bilgi yok...
bu da beni çelişkiye düşürüyor... bi kağıt veriyorsun şöyle yap böyle yap... bu ne kadar doğru bir davranış..... mesela soruyorum nedir bu diye sayıyorlar bir sürü ama tatmin olamıyorum nedense böyle şeylerde...sonunda şu cevap "oku oku sevaptır"

bir nevi karşımıza kitap getirseler daha ciddi olur..ama bir kağıtta yazınca insan ister istemez doğruluğunu merak etmez mi???

bu davranışlar bid'at midir???? yoksa sevap kazanma amacıyla dağıtılan dualar mıdır...
Ya da buna -Bid’at-ı hasene diyebilir miyiz???
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir