Giriş yapmadınız.

1

15.12.2006, 15:14

cuma namazı

Sakın hocaların Cuma ve cemaatlerine ilişmeyiniz. ıştirak etmeseniz de, iştirak edenleri tenkit etmeyiniz. Gerçi, ımam-ı Rabbanî demiş ki: "Bid'a olan yerlere girmeyiniz." Maksadı, "sevabı olmaz" demektir; yoksa, namaz battal olur değil. Çünkü, Selef-i Sâlihînden bir kısmı, Yezid ve Velid gibi şahısların arkasında namaz kılmışlar. Eğer mescide gidip gelmekte kebâire maruz kalırsa, halvethanesinde bulunması lazımdır.


altı çizgili yerde üstad ne demek istiyor?Açıklarmısınız.
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

2

15.12.2006, 15:22

SanIrIm BidatlarIn acIkca islendigi yerlere gidilmesi uygun olmadIgInI fakat gidenlerin tenkit edilmemesini söylüyor, Peygamberimiz fasIk da olsa bir Imam, onun arkasInda namaz kIlInIr buyuruyor. Onun ícindirki FasIklarIn veyahut ehli bidatlarIn arkasInda namaz kilanlarI tenkit etmeyin. Zaten baska bir yerde ehli bida ile tartIsmayIn diyor.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

3

15.12.2006, 15:56

cuma namazında bida yok mu?
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

4

15.12.2006, 16:42

Ya çok ilginç bende bu Cuma namazında bunu düşündüm. Ama Üstad'ın Cumalarına ilişmeyin tavsiyesine göre fikrimi dahi susturdum.
Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

5

15.12.2006, 17:01

Alıntı sahibi ""Hulusi5""

cuma namazında bida yok mu?


yok
"Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı taktirde fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme."

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

6

15.12.2006, 18:46

Birincisi olarak:

Meselâ, bâzı gâfiller, hutbe gibi bâzı şeâir-i ıslâmiyeyi Arabîden çıkarıp her milletin lisâniyle söylemeyi iki sebep için istihsan ediyorlar.

Birincisi: "Tâ siyâset-i hâzıra avâm-ı Müslimîne de o sûretle tefhim edilsin." Halbuki, siyâset-i hâzıra, o kadar çok yalan ve hile ve şeytânât, içine girmiş ki, vesvese-i şeyâtîn hükmüne geçmiştir. Halbuki, minber, vahy-i ılâhînin tebliğ makamı olduğundan, o vesvese-i siyâsiyenin hakkı yoktur ki o makam-ı âlîye çıkabilsin.

ıkinci sebep: "Hutbe, bâzı suver-i Kur'âniyenin nasihatları anlaşılmak içindir." Evet, eğer millet-i ıslâm, ıslâmiyetin zarûriyâtı ve müsellemâtı ve mâlûm olan ahkâmını ekseriyet itibâriyle imtisâl edip yerine getirseydi, o vakit nazariyât-ı şer'iye ve mesâil-i dakîka ve nasâyih-i hafiyeyi anlamak için, bildiği lisân ile hutbe okunması ve suver-i Kur'âniyenin - eğer mümkün olsaydı - tercümesi Haşiye belki müstahsen olurdu. Fakat, namaz, zekât, orucun vücûbu ve katl, zinâ ve şarabın haramiyeti gibi mâlûm olan ahkâm-ı kat'iye-i ıslâmiye mühmel kalıyor. Avâm-ı nâs, onların vücûbunu ve haramiyetini ders almaya muhtaç değiller. Belki teşvik ve ihtar ile o ahkâm-ı kudsiyeyi hatırlatıp, ıslâmiyet damarını ve ımân hissini tahrik etmekle imtisâllerine teşvik ve tezkire ve ihtara muhtaçtırlar. Halbuki, bir âmî ne kadar câhil dahi olsa, Kur'ân'dan ve hutbe-i Arabiyeden şu meâl-i icmâliyeyi anlar ki: "Herkese ve bana mâlûm olan imânın rükünlerini ve ıslâmiyetin umdelerini hatip ve hâfız ihtar ediyor ve ders veriyor, okuyor" der; kalbinde onlara karşı bir iştiyak hâsıl olur. Acaba kâinatta hangi tâbirât var ki, Arş-ı âzamdan gelen Kur'ân-ı Hakîmin i'câzkârâne, müfehhimâne ihtarlarına, tezkirlerine, teşviklerine mukabil gelebilsin?

Haşiye: ı'câza dâir Yirmi Beşinci Söz, Kur'ân'ın hakiki tercümesi mümkün olmadığını göstermiştir.

Ikincisi olarak:

DÖRDÜNCÜSÜ

Muhacir Hafız Ahmed'dir. O kendisi söylüyor:

Evet, ben itiraf ediyorum ki, hizmet-i Kur'âniyede âhiretim nokta-i nazarında içtihadımda hata ettim. Hizmete fütur verecek bir arzuda bulundum. şefkatli, fakat şiddetli ve kefaretli bir tokat yedim. şöyle ki:

Üstadım yeni icadlara Haşiye taraftar olmadığı için-benim camim onun komşusudur; şuhur-u selâse geliyor-camimi terk etsem, hem ben çok sevap kaybediyorum, hem mahalle namazsızlığa alışacak. Yeni usul yapmazsam, men edileceğim. ışte bu içtihada göre, ruhum kadar sevdiğim Üstadımın muvakkaten başka bir köye gitmesini arzu ettim. Bilmedim ki, o yerini değiştirse, başka bir memlekete gitse, hizmet-i Kur'âniyeye muvakkaten fütur gelir. Tam o sıralarda ben tokat yedim. şefkatli, fakat öyle dehşetli bir tokat yedim ki, üç aydır daha aklım başıma gelmedi. Fakat, lillâhilhamd, Üstadımın kat'î ihbarıyla, ona ihtar edilmiş ki, o musibetin her dakikası bir gün ibadet hükmünde olduğunu rahmet-i ılâhiyeden ümitvar olabiliriz. Çünkü o hata bir garaza binaen değildi. Sırf âhiretimi düşünmek noktasında o arzu geldi.

Haşiye: Yani, Türkçe ezan gibi, şeâir-i ıslâmiyeye muhalif bid'atlardır.


Ücüncü olarak ta Sapkayla camiye gelen cemaat olabilir diye anliyorum.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

7

18.12.2006, 09:22

Hutbeyi türkçe okumak bida değil mi?
Namazı kısa ,hutbeyi uzun okumak bida değil mi?

Namazı geç kıldırma bida değil mi?

Hutbede yapılan duaların türkçesini okuma bida değil mi?

O sözünde üstad cumaya gitmeye biliriz ?manası çıkar mı?
Hani iştirak edenleri tenkid etmeyin diyordu.
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

8

18.12.2006, 12:51

Fıkhı bilimiyorum. Ancak okuduğum kadarı ile bidat yapılan ibadet sevabını giderse dahi hükmünü iptal etmez. Üstadın Cumaya gitmeme sebebi başkadır.
Hem bir açıdan burda konuyu mehdiliğe sıçratmak lazım, ama makam uygun değil.

Hem Üstad cumalarına ilişmeyin derken uygulamalardaki bidatlardan dolayı ilişilmemesini istiyor, diye düşünüyorum. Bir kaç hikmetin yanında fitne çıkmasın istiyor.
Ben Cuma hutbesinin bidat olduğunu öğrendiğim zaman hemen sordum, o zaman öğle namazınıda kılmak lazım, değilmi. Bana verilen cevap şuydu. "Gönlüne nasıl geliyorsa öyle yap"

Hem nasıl ki, belli bir mesafe ve orda kalma süresi için yolculuk namazın kısaltılmasına sebeptir. Yolculuğun gidişindeki kolaylık, yani emrin geldiği asra göre uygulamadaki farklılıklar sıhhatini iptal etmez, hükmü kaldırmaz. Cumanın illetide Ümmetin toplanmasıdır. Uygulamadaki her türlü bidat hükmü iptal etmez.
Yani, ben şu meselede şunu görüyorum ki; dileyen, sıhatinde şüpheye düşerse Öğle namazını iade eder. Cumaya gitmeyi kesemez. Çünkü, ayetin emri Cumaya devamın bidat olmaması şartına bağlanmamış. Biri bidat var, gitmeyin, derse, aslında ayetin hükmünü iptal ediyor demektir.

Hem Cuma şeairdendir. Hükmünü iptal etmek ıslam’ı kesmek demektir.
Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

9

18.12.2006, 23:15

Alıntı sahibi ""Ceka""

Üstadın Cumaya gitmeme sebebi başkadır.


Safi Mezhebine göre 40 kisi olmadan Cuma NamazI farz olmaz. Onun icin Cumalara gitmedigi olmustur.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

hy120

Profesyonel

  • "hy120" bir erkek

Mesajlar: 654

Konum: usak

Meslek: esnaf

  • Özel mesaj gönder

10

29.12.2006, 13:43

Alıntı sahibi ""Hasan_Sinan""

Alıntı sahibi ""Ceka""

Üstadın Cumaya gitmeme sebebi başkadır.


Safi Mezhebine göre 40 kisi olmadan Cuma NamazI farz olmaz. Onun icin Cumalara gitmedigi olmustur.


allah razı olsun bakın ustad baska yerde de en son risale-i nura attiba edeceklerin bir kısmının hocalar olacagını söylüyor. düşünsenize bu gün ictihat yapmanın önünde bir sürü engel var. evet edilebilir ama edebilen cıkacağını pek sanmıyorum. kaldı ki hocalarımız risale-inura bakarken bir hocanın kitapları diye bakıyorlar. büyük bir bedbahtlık ve ilmi bir enaniyet. hocalara risale-i nurla laf anletmak biraz zor. cemeate gelince adamlar namaz kılıyor ardından bakıyorsunuz ki ee canım okuyacaksa basını açsın diyor. yani neyi niiçin yaptığını bilmediği icin laftan anlamıyorlar. hal böyle oluncada fazla ca bunlarla ugrasmamalı.

11

29.01.2007, 10:37

konu cuma namazı iken bende sorayım,

cuma namazı kadınlara farz değil diye biliyorum, bu konuyu biraz açıklayabilirmisiniz.

Cuma namazı kadınlara farzmıdır, değilmidir? Değilse farz olmamasının sebebi nedir.

Selametle

12

29.01.2007, 11:42

Alıntı sahibi ""Tılsım""

konu cuma namazı iken bende sorayım,

cuma namazı kadınlara farz değil diye biliyorum, bu konuyu biraz açıklayabilirmisiniz.

Cuma namazı kadınlara farzmıdır, değilmidir? Değilse farz olmamasının sebebi nedir.

Selametle


Alıntı

Kadınlar Cuma namazı kılabilir mi?

1- Kadınlar için Cuma namazının hükmü nedir? Bir kitapta sünnet olduğu yazıyor. Eğer sünnet ise, Cuma namazını kılamadığında kadın mes’ûl olur mu? 2- Erkekler Cuma namazından çıkmadan önce, bir kadın kendi evinde o günün öğle namazını kılamaz deniyor; bu doğru mudur?”


Önce, hemen belirtelim: Kadınlar Cuma namazı kılabilirler. Fakat geçenlerde basına yansıdığı şekliyle ulu orta değil; bunun bir adabı var, usulü var, erkânı var. Adap ve usûl çiğnenerek değil. Dinin nezaketi incitilmeden, baş göz üstüne.

ıslâm fıkhı, emir olmayan bir hususu hiçbir zaman “yükümlülük” gibi göstermemiş; fakat, aksine bir delil olmadığı takdirde, edâsını ve îfâsını insanların tercihine bırakmıştır. Emir olan hususları ise insanların tercihine bırakmamış, yükümlülük ve fazîletteki öncelik derecelerini tafsilâtıyla beyan etmiştir.

Dört mezhebe göre kadınlara Cuma namazı farz değildir. Ancak kılarlarsa sahih olur ve o günkü öğle namazı üzerlerinden düşer. Yani Cuma namazı kılan bir kadının, tıpkı Cuma namazı kılan bir erkekte olduğu gibi, o günün öğle namazını kılma farziyeti üzerinden kalkmış olur. Bu şu demektir: Kadınlara Cuma namazı farz olmamakla beraber, eğer kılarlarsa namazları farz namaz derecesinde sahihtir. Bu namaz, diğer bir fariza olan o günün öğle namazını, artık farziyetten düşürür.

Böyle olunca; kadınların Cuma namazı kılmalarına “sünnettir” diyemeyiz. Bir ibadet hüküm olarak ya farzdır, ya sünnettir. Hem farz, hem sünnet diyemezsiniz! Eğer kadınların Cuma namazı kılmalarını nafile mesabesinde “sünnet” kabul edecek olursak, bu sünnet namaz, vaktin farzı olan öğle namazı kılma yükümlülüğünü niçin düşürsün? Çünkü hiçbir sünnet ibadet, bir farz ibadeti farziyetten düşürmez.

Bir başka husus da şudur: Kadınların Cuma namazı kılmalarını sünnet saydığımız takdirde,—her ne kadar sünnet de olsa—kadınları bir yükümlülüğün altına sokmuş oluruz. Çünkü bu sünneti yaşamak isteyen takva sahibi hanımlar hiç şüphesiz kendilerini bu yükümlülüğün içinde bulacaklardır. Sünnet olarak eda ettikleri için de, ayrıca öğle namazı kılmak gibi ikinci bir yükümlülük getireceksiniz. Ve buna da farz diyeceksiniz. Bu ise dînin “kolaylık ve rahmet” üslubuna uygun düşmez.

Konu ile ilgili verilebilecek en güzel hükmü dört fıkıh mezhebi “ittifakla” vermişlerdir. şöyle ki: Kadınlar Cuma namazını kılarlarsa, öğle namazını farziyetten düşüren bir “farz ibadeti” eda etmiş olurlar. Namazları “farz” olarak sahihtir. Kılmazlarsa, kendilerine Cuma namazı zaten farz değildir; bu durumda hiçbir mesuliyetleri yoktur; sadece o günün öğle namazını kılmakla yükümlüdürler.

Böylece fıkıh mezhepleri kadınlara yeni bir mesuliyet yüklememişlerdir. Çünkü sünnette de yükümlülük getirici bir delil yoktur. Hiç şüphesiz sünnette kadınların Cuma namazını kılamayacaklarına dair de bir delil yoktur. Bu açıdan mezheplerin yaptıkları, kadınların Cuma namazı kılabilmelerine kapıyı aralık bırakmaktan ibaret olmuştur. Ama yükümlülük getirmemişlerdir; çünkü aslını sünnetten almayan bir yükümlülük dînin özü ile de, üslûbu ile de bağdaşmaz.

Fıkıh mezhepleri konuyu genel ahlâk açısından da değerlendirmişler; kadınların Cuma namazı kılmalarını fitneye sebep olmayacak biçimde camiin ve cemaatin hazırlanması ve organize edilmesi şartına bağlamışlardır. Çünkü namazda kalp huzuru, ihlâs, huşu ve Allah korkusunu muhafaza ve takviye etmek esastır. Bu konuda dört mezhep ittifak halindedir.

ıkinci sorunuza gelince; erkeklerin Cuma namazından çıkmadan, kadınların evlerinde Cuma namazı kılamayacakları söylentisi, biraz fazlaca abartılmış bir fazilet hükmü arayışından başka bir şey değildir.

Esası şudur: Mazeretine binaen Cuma namazı kılmayanların (kadın olmak, seferî olmak, yaşlılık, hastalık, hasta bakıcılık... vs. gibi mazeretler), öğle namazını ne zaman—ezan okunduktan hemen sonra mı, yoksa Cuma namazı kılındıktan sonra mı—kılmalarının “daha faziletli” olduğu hususu da mezheplerin gündemine taşınmış ve tartışılmıştır. Malikî, şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre, Cuma namazı kılacağına ümidi olmayan mazeret sahiplerinin Cuma ezanı okunduktan hemen sonra öğle namazlarını kılmalarında hiçbir sakınca yoktur; hatta menduptur.

Hanefî mezhebi ise burada farklı bir içtihatta bulunarak, Cuma namazı için mazereti olanların o günün öğle namazını, Cuma namazı kılındıktan sonra kılmalarının “sünnet” olduğuna hükmetmiştir. Hanefî mezhebinin bu hükmüne göre, mazeret sahibi kimseler, en olumsuz şartlarda bile, Cuma namazını kılabilecek bir imkân bulabilme ihtimalini hiçbir zaman göz ardı etmemelidirler. Bu hükmüyle Hanefî mezhebinin aslında kadınları Cuma namazı kılmaya teşvik etmekten yana olduğu da söylenebilir. Yoksa öğle namazını Cuma namazından önce kılmanın, kadınlara özgü herhangi bir sakıncalı tarafı yoktur.

Sonuç olarak: Cuma ezanı okunduğunda, camiye gidip Cuma namazını kılmayı düşünmeyen her kadının, evinde öğle namazını hemen kılması sahihtir. Allah kabul etsin.

fikih.info

13

29.01.2007, 12:15

Allah razı olsun beni aydınlattığınız için .

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

14

29.01.2007, 15:05

Alıntı sahibi ""Hulusi5""



Namazı kısa ,hutbeyi uzun okumak bida değil mi?

Namazı geç kıldırma bida değil mi?[/u]


Namaz vakit icinde kIlInIr. Evvellinde kilmak daha faziletlidir, fakat ahirinde de kilinabilir eger sartlar onu gerektiriyorsa.

NamazIn kisa hutbenin uzun olmasi nuru ala nurdur, fakat öyle yapilmiyorsa yine kabuldur ve makbuldur.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir