Giriş yapmadınız.

1

07.03.2004, 00:47

soru=cennette çocuk nasıl olacaktır

cennette herkesin 33 yaşında olacağı ve cennette üreme yeri olmadığından kişilerin çocukları olamayacağını söyeyip bazıları tenkid edip hani cennette her türlü lezzet ve zevk olacaktı diyorlar,bunlara cevabende üstad hz. herkesce malum olduğu üzere vildan-ı muhalledun ile cevap veriyor yani cennet çocukları bunların nasıl olduğunu ise müminlerin kablel buluğ vefat etmiş olan çocukları cennette de çocuk olarak kalacağından bahsediyor,cevabı bu şekilde oluyor benim anlayamadığım tarafı ise bu cennetteki çoçuk olayını dünya hayatında çoçuğu olmayan veya kablel buluğ çoçuğu vefat etmeyenlere nasıl tatbik edebiliriz?vereceğiniz cevaplar için şimdiden Allah razı olsun

yesghost

Stajyer

Mesajlar: 154

Konum: istanbul zeytinburnu

Meslek: derici

Hobiler: risale-i nur

  • Özel mesaj gönder

2

07.03.2004, 07:04

Onyedinci Mektub
(Yirmibeşinci Lem'anın zeyli)
(Çocuk Ta'ziyenamesi)
not ayetleri almadım karakter problemi olduğu için....



Kardeşim, çocuğun vefatı beni müteessir etti. Fakat kazaya rıza, kadere teslim ıslâmiyetin bir şiarıdır. Cenab-ı Hak sizlere sabr-ı cemil versin. Merhumu da, size zahîre-i âhiret ve şefaatçı yapsın. Size ve sizin gibi müttaki mü'minlere büyük bir müjde ve hakikî bir teselli gösterecek "Beş Nokta"yı beyan ederiz:
Birinci Nokta: Kur'an-ı Hakîm'de sırrı ve meali şudur ki: Mü'minlerin kabl-el büluğ vefat eden evlâdları, Cennet'te ebedî, sevimli, Cennet'e lâyık bir surette daimî çocuk kalacaklarını.. ve Cennet'e giden peder ve vâlidelerinin kucaklarında ebedî medar-ı sürurları olacaklarını.. ve çocuk sevmek ve evlâd okşamak gibi en latif bir zevki, ebeveynine temine medar olacaklarını.. ve herbir lezzetli şey'in Cennet'te bulunduğunu.. "Cennet tenasül yeri olmadığından, evlâd muhabbeti ve okşaması olmadığı"nı diyenlerin hükümleri hakikat olmadığını.. hem dünyada on senelik kısa bir zamanda teellümatla karışık evlâd sevmesine ve okşamasına bedel safi, elemsiz milyonlar sene ebedî evlâd sevmesini ve okşamasını kazanmak, ehl-i imanın en büyük bir medar-ı saadeti olduğunu şu âyet-i kerime ümlesiyle işaret ediyor ve müjde veriyor.

ıkinci Nokta: Bir zaman bir zât, bir zindanda bulunuyor. Sevimli bir çocuğu yanına gönderilmiş. O bîçare mahbus, hem kendi elemini çekiyor, hem veledinin istirahatını temin edemediği için, onun zahmetiyle müteellim oluyordu. Sonra merhametkâr hâkim ona bir adam gönderir, der ki: "şu çocuk çendan senin evlâdındır, fakat benim raiyetim ve milletimdir. Onu ben alacağım, güzel bir sarayda beslettireceğim." O adam ağlar, sızlar; "Benim medar-ı tesellim olan evlâdımı vermeyeceğim" der. Ona arkadaşları der ki: "Senin teessüratın manasızdır. Eğer sen çocuğa acıyorsan, çocuk şu mülevves, ufûnetli, sıkıntılı zindana bedel; ferahlı, saadetli bir saraya gidecek. Eğer sen nefsin için müteessir oluyorsan, menfaatini arıyorsan; çocuk burada kalsa, muvakkaten şübheli bir menfaatinle beraber, çocuğun meşakkatlerinden çok sıkıntı ve elem çekmek var. Eğer oraya gitse, sana bin menfaati var. Çünki padişahın merhametini celbe sebeb olur, sana şefaatçı hükmüne geçer. Padişah, onu seninle görüştürmek arzu edecek. Elbette görüşmek için onu zindana göndermeyecek, belki seni zindandan çıkarıp o saraya celbedecek, çocukla görüştürecek. şu şartla ki, padişaha emniyetin ve itaatın varsa..."
ışte şu temsil gibi, aziz kardeşim, senin gibi mü'minlerin evlâdı vefat ettikleri vakit şöyle düşünmeli: şu veled masumdur, onun Hâlıkı dahi Rahîm ve Kerim'dir. Benim nâkıs terbiye ve şefkatime bedel, gayet kâmil olan inayet ve rahmetine aldı. Dünyanın elemli, musibetli, meşakkatli zindanından çıkarıp Cennet-ül Firdevsine gönderdi. O çocuğa ne mutlu! şu dünyada kalsaydı, kim bilir ne şekle girerdi? Onun için ben ona acımıyorum, bahtiyar biliyorum. Kaldı kendi nefsime ait menfaati için, kendime dahi acımıyorum, elîm müteessir olmuyorum.
Çünki dünyada kalsaydı, on senelik muvakkat elemle karışık bir evlâd muhabbeti temin edecekti. Eğer sâlih olsaydı, dünya işinde muktedir olsaydı, belki bana yardım edecekti. Fakat vefatıyla, ebedî Cennet'te on milyon sene bana evlâd muhabbetine medar ve saadet-i ebediyeye vesile bir şefaatçı hükmüne geçer. Elbette ve elbette meşkuk, muaccel bir menfaatı kaybeden, muhakkak ve müeccel bin menfaatı kazanan; elîm teessürat göstermez; me'yusane feryad etmez.
Üçüncü Nokta: Vefat eden çocuk, bir Hâlık-ı Rahîm'in mahluku, memlukü, abdi ve bütün heyetiyle onun masnu'u ve ona ait olarak ebeveyninin bir arkadaşı idi ki; muvakkaten ebeveyninin nezaretine verilmiş. Peder ve vâlideyi ona hizmetkâr etmiş. Ebeveyninin o hizmetlerine mukabil, muaccel bir ücret olarak lezzetli bir şefkat vermiş. şimdi binden dokuzyüz doksandokuz hisse sahibi olan O Hâlık-ı Rahîm, mukteza-yı rahmet ve hikmet olarak o çocuğu senin elinden alsa, hizmetine hâtime verse; surî bir hisse ile, hakikî bin hisse sahibine karşı şekvayı andıracak bir tarzda me'yusane hüzün ve feryad etmek ehl-i imana yakışmaz, belki ehl-i gaflet ve dalalete yakışıyor.
Dördüncü Nokta: Eğer dünya ebedî olsaydı, insan içinde ebedî kalsaydı ve firak ebedî olsaydı; elîmane teessürat ve me'yusane teellümatın bir manası olurdu. Fakat madem dünya bir misafirhanedir; vefat eden çocuk nereye gitmişse, siz de biz de oraya gideceğiz. Ve hem bu vefat ona mahsus değil, umumî bir caddedir. Hem madem müfarakat dahi ebedî değil; ileride hem berzahta, hem Cennet'te görüşülecektir. ödemeli.. O verdi, O aldı. "Elhamdülillahi alâküllihal" sabır ile şükretmeli.
Beşinci Nokta: Rahmet-i ılahiyenin en latif, en güzel, en hoş, en şirin cilvelerinden olan şefkat; bir iksir-i nuranîdir. Aşktan çok keskindir. Çabuk Cenab-ı Hakk'a vusule vesile olur. Nasıl aşk-ı mecazî ve aşk-ı dünyevî pek çok müşkilâtla aşk-ı hakikîye inkılab eder, Cenab-ı Hakk'ı bulur. Öyle de şefkat -fakat müşkilâtsız- daha kısa, daha safi bir tarzda kalbi Cenab-ı Hakk'a rabteder. Gerek peder ve gerek vâlide, veledini bütün dünya gibi severler. Veledi elinden alındığı vakit, eğer bahtiyar ise, hakikî ehl-i iman ise; dünyadan yüzünü çevirir, Mün'im-i Hakikî'yi bulur. Der ki: "Dünya madem fânidir, değmiyor alâka-i kalbe..." Veledi nereye gitmişse oraya karşı bir alâka peyda eder, büyük manevî bir hal kazanır.

Ehl-i gaflet ve dalalet, şu beş hakikattaki saadet ve müjdeden mahrumdurlar. Onların hali ne kadar elîm olduğunu şununla kıyas ediniz ki: Bir ihtiyar hanım gayet sevdiği sevimli tek bir çocuğunu sekeratta görüp, dünyada tevehhüm-ü ebediyet hükmünce gaflet veya dalalet neticesinde; mevti, adem ve firak-ı ebedî tasavvur ettiğinden, yumuşak döşeğine bedel kabrin toprağını düşünüp gaflet veya dalalet cihetiyle, Erhamürrâhimîn'in Cennet-i rahmetini, Firdevs-i nimetini düşünmediğinden, ne kadar me'yusane bir hüzün ve elem çektiğini kıyas edebilirsin. Fakat vesile-i saadet-i dâreyn olan iman ve ıslâmiyet, mü'mine der ki: şu sekeratta olan çocuğun Hâlık-ı Rahîmi, onu bu fâni dünyadan çıkarıp Cennetine götürecek. Hem sana şefaatçı, hem ebedî bir evlâd yapacak. Müfarakat muvakkattır, merak etme;

Said Nursî





R i s a l e - i N u r K ü l l i y a t ı n d a n

M e k t u b a t

Müellifi
B e d i ü z z a m a n
S a i d N u r s i



sayfa:77 den 80 ne kadar

yesghost

Stajyer

Mesajlar: 154

Konum: istanbul zeytinburnu

Meslek: derici

Hobiler: risale-i nur

  • Özel mesaj gönder

3

07.03.2004, 07:31

sorunun cevabı ilk satırda " Birinci Nokta" veriyor burda çocuğu sevmek okşamak evlat lezetini o hiç çocuğu olmayanlarında aynısı yani çocuğu cennete olucak....

mesela üsdat düşün ne fedakarlıklar yapmış sırf bizlere hizmet edebilmek için evlenmemiş bile.. şimdi soru burda yokmu var cevabınıda yukarıda vermiş bunu gayet iyi okuyan anlar

4

07.03.2004, 23:28

allah razı olsun,ama ben soruma tam bir cevap alamadım biraz daha açarmısınız ilk satırdaki yerden ben öyle bir şey çıkaramadım

yesghost

Stajyer

Mesajlar: 154

Konum: istanbul zeytinburnu

Meslek: derici

Hobiler: risale-i nur

  • Özel mesaj gönder

5

08.03.2004, 00:04

Alıntı sahibi ""emrecam""

allah razı olsun,ama ben soruma tam bir cevap alamadım biraz daha açarmısınız ilk satırdaki yerden ben öyle bir şey çıkaramadım


arkadaşım dünya mantığıyla cennet düşünülmez düşünüldüğünde sorun üstüne sorun olur senin sorun açık diyorsun

Alıntı

benim anlayamadığım tarafı ise bu cennetteki çoçuk olayını dünya hayatında çoçuğu olmayan veya kablel buluğ çoçuğu vefat etmeyenlere nasıl tatbik edebiliriz?


yani dünyada hiç çocuğu olmamış ve cennet ehli bir zaat bunu nasıl tada bilir?

öncelikle çocuk neden istenir ona bakmak lazım bu görüş dünya üzerideki haldir çocuk istemek için şartlar beli neslini yürütmek için istenir halbuki bu nesil cennete olmuyacak ama çocuk zevki olucak bende sana üstadı örnek gösterdim. dünyadaki çocuk sevgisi bir bakıma menfaat vardır ama cennete menfaat yoktur.. hesapsız derecene göre lezet alırsın.. bu hiç çocuğu olmaynalarla olanlar arsındaki durum aynıdır yani derecene göre lezetin olur hata çocuğu dünyada olmayan cennet ehli daha çok lezet alır buda Adaletin ta kendisidir.. buna bir örnek hiç evlenmemiş bir müslüman cennete girdiğinde evli olanlardan yine derece ve makamına göre zevcesiyle her alanda açık ara lezet alıcaktır konuşmasında güzeliğinde hizmetinde cinsi münasebetinde dünyada evli bir müslüman olan sonrada cenet ehlinden olanla mükayese edildiğinde mesafe çok açık olucak bu farkı ancak Allah bilir

inşallah bunda tadmin olmuşundur .. ne olursa olsun cenneti tefekür edildiğinde dünya mantığıyla edilmemeli..

bunu biraz daha açacak olursak üsdat hiç evlenmedi hiçte cinsi münasebetide olmadı.. ve çocuğuda olmadı şimdi bunun tam tersini düşünelim ve mükayese yapalım yine bir alim olsun ve evli olsun ve çocuğuda olsun bu 2 farklı insan cennete nasıl olmalı?.. 2side müslüman ve imanları nur gibi parlak hata diyelimki aynı makamdalar... o evli aliminde 4 tane çocuğu olsun bunlardada 2 si çocuk yaşta ölsün diyerleri yaşasın ve haşirden sonra cennete girsinler işte burdaki mesele şu üsdat o evli alimden daha çok lezet alıcak hem çocuk olayında hemde zevce konusunda nedeni biri dünyadayken tadığı diğeri tadmadığı için.. adalet burda tam teceli eder

saygılarımla

6

27.03.2004, 01:21

selamün aleyküm,
belki bu hadis soruya aciklik getirebilir:
"Mümin cennette cocuk istedigi zaman, cocugun hamile kalinmasi, dogurulmasi (...) kisa bir vakitte müminin arzu ettigi gibi olur." (tirmizi)
Veya:
"Mümin cennete cocuk istedigi zaman kisa bir sürede , arzuladigi gibi olur" (Buhari)

Vesselam
Sefine

yesghost

Stajyer

Mesajlar: 154

Konum: istanbul zeytinburnu

Meslek: derici

Hobiler: risale-i nur

  • Özel mesaj gönder

7

28.03.2004, 18:40

cennete tesanüd (üreme) olmıyacak fakat bu hisi almak istiyenler için hazırlanmış ve sunulmuş bir nimettir...

Mesajlar: 2

Konum: almanya

Meslek: işçi

  • Özel mesaj gönder

8

21.05.2004, 01:32

fesubhanallah
şu tartştışınız şeye bakın bir hele.Yeterki Allah bizi cennetine koysun yeterli değilmi.başkalarını bilmem ama benim için yeterli
yok yarabbi illada çocuk isterim mi diyeceksiniz
her nefis olümü tadacaktır

9

21.05.2004, 02:20

Kainatin Efendisi (s.a.v.), ayakkabi bagina kadar Allahdan isteyin buyurmuslar... (ev kema kal)

Onun Rahmet hazinesi genisdir, diledigine verir, isteyene verir, yeterki bizler istemesini bilelim....


Ölümlü Kardesim,
burasi forumdur, herkes fikir alisverisinde bulunur, tartisma sözkonusu degildir. :D

Cenab-i Hak bizlere Cennetinde güzel CEMALINI görenlerden eylesin insallah. Amin.

"Ey bizi nimetleriyle perverde eden sultanımız!
Bize gösterdiğin nümunelerin ve gölgelerin asıllarını, menba'larını göster.
Ve bizi makarr-ı saltanatına celbet.
Bizi bu çöllerde mahvettirme. Bizi huzuruna al.
Bize merhamet et.
Burada bize tattırdığın leziz nimetlerini orada yedir.
Bizi zeval ve teb'îd ile tazib etme.
Sana müştak ve müteşekkir şu mutî raiyetini başı boş bırakıp îdam etme."

(Sözler)

10

26.05.2004, 16:55

Arkadaşlar lütfen soruma cevap verecek kişiler yazsın.Lütfen yazdığım soruyu da okuyun ondan sonra cevaplayın,benim soruma risale-i nurdan benim alıntı yaptığım yerden cevap veriyorlar;ordaki kıyaslamayı dikkatlice anladıktan sonra cevap verin Allah hepinizden razı olsun

11

27.05.2004, 00:50

bence gayet güzel cevaplamışlar.
hem haşir risalesinde denildiği gib
ne göz görmüş
ne kulak işitmiş
ne de kalb-i beşere hutur etmiştir
amenna
Hazırlanınınz! Başka daimi bir memlekete gideceksiniz.öyle bir memleket ki bu memleket ona nisbeten bir zindan hükmündedir.

12

27.05.2004, 07:52

Alıntı sahibi ""Sefine""

selamün aleyküm,
belki bu hadis soruya aciklik getirebilir:
"Mümin cennette cocuk istedigi zaman, cocugun hamile kalinmasi, dogurulmasi (...) kisa bir vakitte müminin arzu ettigi gibi olur." (tirmizi)
Veya:
"Mümin cennete cocuk istedigi zaman kisa bir sürede , arzuladigi gibi olur" (Buhari)

Vesselam
Sefine


Onca hadis okudum,
bu ikisini ilk defa görüyorum,

bunlar hakkında detay yazabilir misin,

Tirmizi ve Buhari'nin hangi bölümünün neresinde

Mesajlar: 36

Konum: diyen dillerini yerim ben senin :)))

Meslek: Öğrenci

Hobiler: Müzik Sinema Bilgisayar Araba

  • Özel mesaj gönder

13

21.10.2004, 09:14

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Alıntı sahibi ""Sefine""

selamün aleyküm,
belki bu hadis soruya aciklik getirebilir:
"Mümin cennette cocuk istedigi zaman, cocugun hamile kalinmasi, dogurulmasi (...) kisa bir vakitte müminin arzu ettigi gibi olur." (tirmizi)
Veya:
"Mümin cennete cocuk istedigi zaman kisa bir sürede , arzuladigi gibi olur" (Buhari)

Vesselam
Sefine


Onca hadis okudum,
bu ikisini ilk defa görüyorum,

bunlar hakkında detay yazabilir misin,

Tirmizi ve Buhari'nin hangi bölümünün neresinde



Evet bu hadisler hakkında bilgi verirsen sevinirim.
Selam ile
ıki Türlü Aç insan vardır. Biri bilimi arıyan, bii parayı arayan...

Sendogan

Orta Düzey

  • "Sendogan" bir erkek

Mesajlar: 193

Konum: Ahlen / Almanya

  • Özel mesaj gönder

14

21.10.2004, 18:10

Değerli kardeşlerim,
Cenab-ı Hakk'ın insanoğluna lütfettiği nimetlerden en büyüğü şüphesizki çocuklardır. Çocuğun kıymetini ancak çocuğu olmayan aileler bilir.
Emrecam kardeşin sorusu çocuğu olmayan aileler tarafından çokca sorulan bir sorudur.
Sefine kardeşimiz hadis göstererek cevap vermiş. Allah razı olsun.
Ben de Selami Yalçının Cennete Yolculuk kitabında aynı hadisi okudum.
Hadis şöyle:
"Eğer cennette çocuk isterse hamileliği, doğumu ve yaşı istediği andan itibaren bir saatte tamamlanır. Fakat (cennette kimse) çocuk istemez."
Tirmizi, Cennet, 23, (2562),c. 4, s. 695
Ve Selami bey şöyle bir yorum getiriyor:
'Cennettekiler çocuk neylesin, vildan ve gılman denilen, gözü ve gönlü ferahlatan, aydınlatan, huzur ve neşe saçan cennet çocukları etraflarında inci ve mercan gibi dolaşmaktadırlar.'

Baki selamlar

15

21.10.2004, 20:38

Alıntı

'Cennettekiler çocuk neylesin, vildan ve gılman denilen, gözü ve gönlü ferahlatan, aydınlatan, huzur ve neşe saçan cennet çocukları etraflarında inci ve mercan gibi dolaşmaktadırlar.'


bildigim kadariyla, "gilman" Cennet cocugu degil, delikanli hizmetkarlar... yanlismi biliyorum??? :roll: bu konu hakkinda bilgisi olan varmi??? Üstdeki ifade zaten Selami Yalcin agbeynin yorumu....

Allah razi olsun...
Ruhumda büyük bir boşluk hissederek,okuyacak kitap ararken,Risale-i Nur'u okuduğum zaman elimde olmayarak ondan ayrılamadım.Kalbimdeki o büyük ihtiyacı karşıladığını hissettim.ılmî ve imanî şüphelerden kurtaran aklî ve imanî ispatları onda buldum.Z.G.

16

21.10.2004, 21:08

17.Mektub Çocuk taziyenamesinde Cennet'te çocuk sevme zevkini çocuk yaşta evladını kaybedenlerin yaşayacağını okudum,bu diğerlerinin -çocuk yaşta evladını kaybetmeyenlerin- mahrum olduğu anlamına gelebilir mi?

17

22.10.2004, 08:14

Cennette dünya kadınları

Alıntı sahibi ""Sebil""

bildigim kadariyla, "gilman" Cennet cocugu degil, delikanli hizmetkarlar... yanlismi biliyorum??? :roll: bu konu hakkinda bilgisi olan varmi???


Hollanda’dan Hayriye TAS: “Cennette gılman denilen erkek hizmetçilerin olduğunu duydum. Bunlar ne yapıyorlar? Görevleri nelerdir?

Manisa’dan Hasan Hüseyin Bey: “Cennetten haber veren âyetlerde erkekler kadınlardan daha ön planda gözüküyor. Biz mi yanlış anlıyoruz? Yoksa bunun bir îzâhı mı var?”
Cennet nîmetleri Cennet’e giren herkes için umûmîdir. Cennet’te ayrılık gayrılık yoktur; Cenâb-ı Hakk’ın ikrâm ve ihsanları insanlara kadın veya erkek olmalarına göre değil; amellerine ve aldıkları mânevî derecelere göre tahsis edilir. Cennette kadınlar aleyhine neden bir düzenleme olsun? Ne Kur’ân’da, ne hadislerde böyle bir vehme haklılık verecek hiçbir delil yoktur. Allah’ın âlemlerin Rabbi sıfatıyla ve “Rahman ve Rahîm” isimleriyle bütün âlemleri bir kuşattığından şüphe etmek hiçbir vehmin haddi değildir!

Cennette gılman Cennet hizmetkârlarıdırlar. Kur’ân şöyle buyurur: “Onlara canlarının çektiği meyveleri ve etleri bol bol ikrâm edeceğiz. Orada neşe ile birbirlerinden kadeh alıp verirler ki, onu içenler ne bir söz söyler, ne de günaha girer. Etraflarında, sedeflerinde saklı inciler gibi ter temiz gılman (hizmetkârlar) dolaşır.”1 Dünya kadınları istedikleri anda hizmet noktasında gılmanlardan elbette yararlanabilirler. Hûrîleri de, gılmanları da Cennet ehline hizmet için tahsis eden Cenâb-ı Hak, her iki sınıfı da “sedeflerinde saklı inciler gibi ter temiz” olarak vasıflandırır.2

Cenâb-ı Hak, kadın-erkek ayırt etmeksizin, top yekûn Cennet ehli için şöyle buyurur: “Allah: ‘Ey kullarım! Bu gün size korku yoktur! Artık siz üzülmeyeceksiniz de!’ der. Bunlar, âyetlerimize îman etmiş ve kendilerini Bize vermişlerdir. şöyle denir: ‘Siz de, eşleriniz de sevinç ve ikrâma boğulmuş olarak Cennet’e girin!’ Onlar için altın kadehler ve tepsiler dolaştırılır. Orada, canlarının her istediği şey, gözlerinin her hoşlandığı şey vardır! Siz orada ebedî kalacaksınız! ışte Cennet budur! Amellerinize karşılık size mîras bırakılmıştır! Orada sizin için bol yemiş vardır. Onlardan yersiniz!”3

Bir diğer âyette Cenâb-ı Allah (cc) Cennet’i şöyle anlatır: “Bu gün Cennet ehli eğlenceyle meşguldürler! Onlar ve eşleri, gölgeliklerde, tahtlar üzerine yaslanmışlardır. Orada meyveler ve her istedikleri onlarındır! Rabb-i Rahîm’den onlara bir de selâm vardır!”4

Enes (ra) rivâyet etmiştir: Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (asm) şöyle buyurdu: “Cennette pazar yeri gibi halkın toplandığı bir yer vardır. Ehl-i Cennet her Cuma günü oraya varırlar. Orada öyle bir şimâl rüzgârı eser ki, yüzlerine ve elbiselerine güzel koku siner, güzellikleri ve cemâlleri artar. Öyle ki, eşlerinin yanına güzellikleri artmış olarak dönerler. Eşleri kendilerine: ‘Allah’a and olsun ki, güzelliğiniz artmış!’ derler. Onlar da eşlerine: ‘Allah’a yemin olsun ki, biz gittikten sonra sizin de güzelliğiniz ve cemâliniz artmış!’ derler.5

Bedîüzzaman Hazretleri, dünyada eşlerin birbirlerini sırf Allah rızâsı için sevmelerinin, birbirlerini günahlardan alı koymalarının ve ibâdetlere teşvik etmelerinin âhiretteki karşılığının, ebedî Cennet hayatında, ebedî ve tükenmeyen bir sevgi, sevimlilik ve güzellik içinde, ebedî berâberlik olduğunu kaydeder. Öyle bir mutlu berâberliktir ki, dünyada zorluklara rağmen sabrına, güzel ameline ve şefkat kahramanlığına karşılık dünya kadını, Cennet’te hûrilerden daha güzel, daha zînetli, daha alımlı ve daha câzibedâr bir güzellik ve cemâl içinde; ebedî saadet yurdunda, eşine ebedî bir eş olacaktır. Öyle ki, eşler sırf mutluluk ve saadet için, dünyada kalmış olan eski mâcerâlarını birbirlerine lezzet duyarak nakledeceklerdir. Birbirlerini ebedî, enîs, dostâne, latîf, nezih, güzel ve çok samîmî birer eş ve sevgili olarak kabul edeceklerdir. Cenâb-ı Hakk’ın vaadinden bu saadetin kadın ve erkeğe bir geleceği anlaşılmaktadır.6

Önemli olan Allah’ın rızâsını kazanmaktır. Önemli olan Allah’ın makbulü derecesinde salih bir kul olmaktır! Önemli olan ihsan, ikrâm, kerem, rahmet ve sâir sıfatları ile Allah’ı doğru bir şekilde tanımaktır! Önemli olan Allah’tan ümidini kesmemek ve Allah’a teslim olmaktır! Allah cümlemize makbul îmân nasip etsin!


DUÂ


Allah’ım! Sen; zâtında, sıfatlarında, fiillerinde ve şuunâtında her türlü kusur ve noksandan münezzehsin! Her türlü hamd ve şükür Sana mahsustur! Senden başka hiçbir ilah yoktur! Sen her kemâl sıfatta en büyüksün! Sen bizi umduğumuza nâil, korktuğumuzdan emîn edecek güç ve kudrete, rahmet ve inâyete, merhamet ve mağfirete sahipsin! Güç ve kuvvet, ancak Sendedir ve Sendendir! Allah’ım! Bizi râzı olduğun kulların arasına al! Bizi sâlih kullarından eyle! Bize makbul saydığın îmân ve davranış ihsan eyle! Bizi ıslâm ile yaşat, îmân-ı kâmil ile öldür! Bizim kusurlarımızı ört, bize mağfiret buyur! Bize Sevgili Resûlünün (asm) şefaatini müyesser kıl! Bize Cennetini ihsan buyur! Bizi Cehenneminden âzâd eyle!

Âmîn... Âmîn... Âmîn...


Dipnotlar:
1- Tûr Sûresi: 22-24
2- Tûr Sûresi: 24; Vâkıa Sûresi: 23
3- Zuhruf Sûresi, 43/68-73
4- Yâsin Sûresi, 36/55-58
5- R. Sâlihîn, 1886
6- Sözler, s. 591

Kaynak: www.fikih.info

18

22.10.2004, 08:19

Cennette dünya kadınları -2

Hollanda’dan Hayriye Tas: “Bugüne kadar kafamı meşgul eden bir mesele var: Erkekler duâda “Ya Rabbi bize Cennette hurileri nasip et” diyorlar. Bu Cennet sadece erkeklerin arzûlarına hizmet verecek şekilde mi yaratılmıştır? Kadın olarak bizler ne isteyelim? Cennette bir erkeğin bir çok huriyle evleneceğini kaynaklar söylüyor. Peki isteyen bir kadın da bir çok erkekle veya hizmetkâr gılmanlarla evlenebilecek mi? Erkeklerin hûrî istedikleri gibi, kadınlar da ‘Ya Rabbi bana Cennette gılmanları nasip et’ diye duâ edebilir mi?” 1- Allah’ın yüksek âdetindendir ki, her fıtrata hak ettiği ve fıtrî olarak talep ettiği herşeyi veriyor. Hakîm ve Fâtır isimleri gereğince bu âdetullah prensibi dünyada geçerli olduğu gibi, Cennette de geçerlidir. Unutmayalım ki, dünyada bile Cenâb-ı Hak fıtrata ve hikmete uygun duâlara geciktirmeden cevap veriyor. Üstad Bedîüzzaman’ın ifâdesiyle Cenâb-ı Hak, istidat diliyle, fıtrî ihtiyaç diliyle ve zorda kalma diliyle kim ne isterse veriyor!1 Böyle fıtrat ve hikmet dillerinin duâlarını öncelikle kabul buyuran Cenâb-ı Hakk’ın, sırf bir fıtrat ülkesi olan ve insanların doğal olarak arzûladığı herşeyi içinde bulacağı bir ebedî ülke olan Cennette fıtrî ihtiyaç dili ile yapılan duâları kabul etmeyeceği elbette düşünülemez!

2- Allah, Cennet ehlinin her istediğini vereceğini ve her arzûsunu tatmin edeceğini bildirmiştir. Nitekim, Cenâb-ı Allah (cc): “Siz ve hanımlarınız sevinç içinde Cennete girin! Etraflarında altından tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Orada canlarının çekeceği, gözlerinin zevk alacağı her şey vardır! Ve siz orada ebedî kalacaksınız! ışte yaptıklarınıza karşılık size verilen Cennet budur!”2 buyurmuştur. Yine, bir hadis-i kudsîde Cenâb-ı Allah:

“Ben salih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir beşerin kalbinden geçmeyen nîmetler hazırladım!”3 buyurmuş; Peygamber Efendimiz (asm) de Cenneti soran bir ashabına: “Allah seni Cennete girdirirse, orada senin canının çektiği ve gözünün hoşlandığı herşeyin olacaktır!”4 buyurmuştur.

3- Kur’ân, Cennet kadınlarının güzelliğinden bahsederken; “Sanki o kadınlar birer yâkût ve mercandır!”5 buyurur. Peygamber Efendimiz (asm) de Cennet kadınlarının ayrı güzelliklerde, ayrı renk ve modellerde yetmiş kat Cennet elbîsesi ile süsleneceğini haber verir.6

4- Dünyanın bütün meşrû, hayırlı ve olumlu değerleri Cennette vardır; bütün olumsuz, hayırsız ve menfî değerleri ise Cennette yoktur. Meselâ Cennette izdivaç, yani meşrû evlilik vardır, nikâh vardır, meşrû birleşme vardır. Kur’ân bir çok âyetinde Cennet ehlini eşleriyle birlikte zikreder.7 Ve Cennet ehli için izdivaçtan söz eder. “Onları iri gözlü hûrîlerle evlendiririz”8 buyurur. Fakat Cennette gayr-i meşrû bir değer olan zinâ yoktur. Kıskançlık yoktur. Kin ve nefret yoktur. Haksızlık yoktur.

5- Cennette “hûrî” bir izdivaç unsuru olarak zikredilirken, “gılman” yalnızca hizmetkârlar, genç uşaklar, genç hizmetçiler vasfı ile zikrediliyor.9

6- Cennette dünya kadınlarının hiçbir şekilde bir evlenme sorunu olduğu söylenemez! Bilâkis dünya kadınlarından, Cennet saltanatının cemâl (güzellik) örnekleri olarak bahsedilmiştir ki, kendilerine düşkün kocaları ile ebedî mutluluğu tadacakları müjdelenmiştir.

7- Nitekim, Üstad Bedîüzzaman Hazretlerine göre, kadın fıtraten kendi güzelliklerini görmeye, yaşamaya ve göstermeye meyilli bir cemâl pırlantası; erkek ise güzeli arzu eden bir cemâlperesttir.10 Yani kadın fıtraten güzel, erkek ise fıtraten güzel-severdir. Fıtratın kadına ve erkeğe çizdiği rol budur. Nitekim dünyada da kadın erkeği değil, erkek kadını aramakta ve istemektedir. Tüm kültürlerde bu böyledir. Çünkü aranmak ve istenmek güzelliğin özünde ve mâyesinde vardır. Güzel aramaz; ama aranır. Tıpkı mücevher gibi... Tıpkı elmas, yâkût, mercan, inci, altın gibi... Kur’ân’ın da zaten Cennet kadınını yâkut ve mercana benzettiğini yukarıda belirtmiştik.

Öyleyse kadın, Cennette, kendisinde Cemâl sıfatı tecellî ettiğinden, dünyada olduğu gibi, yine “aranan, istenen ve arzulanan olma” vasfını, dünyadakinden bin kat daha fazla üzerinde taşıyacaktır! Ve eğer dilerse, erkeği kendisine düşkün olacaktır.


DUÂ

Allah’ım! Senden başka ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur! Sen Hayy’sın; ezelî ve ebedî hayata Sahipsin! Sen Kayyûm’sun; varlığın için hiçbir sebebe ihtiyaç duymazsın ve her şeyi ayakta tutansın, her şeye vücut veren ve bekâ verensin! Seni ne uyuklama, ne de uyku tutmaz! Gafletin hiçbir çeşidi hiç bir zaman Sana ârız olmaz! Göklerde ne var, yerde ne varsa, Senindir! Senin katında, Senin iznin olmadan hiç kimse şefaat edemez! Sen bütün yarattıklarının geçmiş ve gelecek bütün hallerini bilirsin! Biz ise, Senin dileyip bildirdiğinden başkasını bilmeyiz! Senin hâkimiyet ve saltanatın gökleri ve yeri, dünyayı ve âhireti, Mahşeri ve Sıratı, Cenneti ve Cehennemi kuşatmıştır! Her şeyi tasarrufun altında tutarsın! Senin kudretine hiçbir şey ağır gelmez! En yüce ve en büyük olan Sensin! Allah’ım! Bizi bağışla! Annemizi, babamızı ve bütün mü’minleri bağışla! Bizi Cehennem azabından halâs eyle!

Âmîn... Âmîn... Âmîn...


Dipnotlar:
1- Mektûbât, s. 289, 290
2- Zuhruf Sûresi: 68-72
3- R. Sâlihîn, 1878
4- Tirmizî, Cennet, 11
5- Rahman Sûresi: 58
6- Tirmizî, Cennet, 5
7- Meselâ bakınız: Yâsîn Sûresi: 55-58
8- Duhân Sûresi: 54; Tûr Sûresi: 20
9- Tûr Sûresi: 24
10- şuâlar, s. 504

Kaynak: www.fikih.info

  • "Tarik bin Ziyad" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 91

Konum: Almanya, Frankfurt

Meslek: yok

  • Özel mesaj gönder

19

27.11.2004, 06:07

Bu kadinlara gilman verilmesi meselesi baya hasas bir konu. Biz cocukken
yanli$ bilip erkeklere huri verilecegi gibi kadinlarada "Huri adamlari" verilecegini ana babamiza anlattik onlar buna cok kar$i cikti "öle $ey olmaz" diye nerdeyse..

Bo$una dememi$ler yarim Hoca Imandan eder diye ;-)

Yalniz benim bu cennette erkek kadin ili$kisinde merak ettigim, madem dünya kadinlari inanilmaz derecede güzeldir, ozaman insan anasina bacisina ninelerine ne gözle bakacak? veya namahrem yengesine karde$inin veya amcasinin karisiyla görü$me firsati olabilecekmi. ve nasil olacak öle siyah bir perdemi görecen, yoksa yüzünü görsen bir tuhaf oluyor. bilen varsa cevaplasa iyi olur

20

27.11.2004, 07:02

Aklıma iki cevap geliyor şu anda
1- "Orada hased, düşmanlık ve kötü şeyler olmayacak."
2- "Gidince görürsün!"

Bu kadar detayı merak etme, sen gönlünü hoş tut, Allah Alim'dir,Hakim'dir,

:D
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir