Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

15.11.2006, 15:00

Büyük Günah işleyenlerin Durumu

Büyük günah işleyenlerin imanının gittiğinden bahsediliyor. Tasdik eden bir kişiyi büyük bir günahtan dolayı merdut ilan etmek doğru mudur?

Hem bazı cemaatler cehenneme girdip ceza çektikten sonra cennet girme meselesini inkar ediyor. Aslı nedir?
Tartışlalım inşaallah
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

2

16.11.2006, 00:18

bismihi sübhanehü
Sual: Mutezile imamları, şerrin icadını şer telâkki ettikleri için, küfür ve dalâletin hilkatini Allah'a vermiyorlar. Güya onunla Allah'ı takdis ediyorlar! "Beşer kendi ef'âlinin hâlıkıdır" diye dalâlete gidiyorlar. Hem derler: "Bir günah-ı kebireyi işleyen bir mü'minin imanı gider. Çünkü Cenâb-ı Hakka itikad ve Cehennemi tasdik etmek, öyle günahı işlemekle kabil-i tevfik olamaz. Çünkü dünyada gayet cüz'î bir hapis korkusuyla kendini hilâf-ı kanun herşeyden muhafaza eden adam, ebedî bir azâb-ı Cehennemi ve Hâlıkın gazabını nazar-ı ehemmiyete almayacak derecede büyük günahları işlerse, elbette imansızlığa delâlet eder."

Elcevap:

***
ıkinci şık ki, "Günah-ı kebireyi işleyen nasıl mü'min kalabilir?" diye suallerine cevap ise:

Evvelâ, sabık işaretlerde onların hatası kat'î bir surette anlaşılmıştır ki, tekrara hâcet kalmamıştır. Saniyen, nefs-i insaniye, muaccel ve hazır bir dirhem lezzeti, müeccel, gaip bir batman lezzete tercih ettiği gibi, hazır bir tokat korkusundan, ileride bir sene azaptan daha ziyade çekinir. Hem insanda hissiyat galip olsa, aklın muhakemesini dinlemez. Heves ve vehmi hükmedip, en az ve ehemmiyetsiz bir lezzet-i hazırayı ileride gayet büyük bir mükâfâta tercih eder. Ve az bir hazır sıkıntıdan, ileride büyük bir azâb-ı müeccelden ziyade çekinir. Çünkü tevehhüm ve heves ve his, ileriyi görmüyor, belki inkâr ediyorlar. Nefis dahi yardım etse, mahall-i ımân olan kalb ve akıl susarlar, mağlûp oluyorlar. şu halde, kebâiri işlemek imansızlıktan gelmiyor, belki his ve hevesin ve vehmin galebesiyle akıl ve kalbin mağlûbiyetinden ileri gelir.

Hem sabık işaretlerde anlaşıldığı gibi, fenalık ve hevesat yolu, tahribat olduğu için, gayet kolaydır. şeytan-ı ins ve cinnî, çabuk insanları o yola sevk ediyor. Gayet câ-yı hayret bir haldir ki, âlem-i bekanın-nass-ı hadisle-sinek kanadı kadar bir nuru, ebedî olduğu için, bir insanın müddet-i ömründe dünyadan aldığı lezzet ve nimete mukabil geldiği halde, bazı biçare insanlar, bir sinek kanadı kadar bu fâni dünyanın lezzetini, o bâki âlemin bu fâni dünyasına değer lezzetlerine tercih edip şeytanın arkasında gider

Lemalar | On Üçüncü Lem´a


bu görüş mütezile imamlarına ait yukarıda üstad çok güzel cevaplamış aslında başka bir kaç yerde de bunu izah ediyor üstad...

ikinci soruya gelince... bu sorunun cevabını bende merak ediyorum doğrusu... risale-i nura baktığımızda hiç bir bölümünde cehennemden sonra müminlerin cennete gideceklerinden bahsetmiyor... Allah'a inanan ve gereklerini yerine getirenlere cennet, Allah'a inanıp sefahete gidenlere ebedi bir haps-i münferid , 3. yol olarakta inançsızların cehenneme gideceği...

bu konuda bilen kardeşler yardımcı olurlar inşaallah...merakaver bir konu...

muahbbetle...
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

pegasoszaza

Orta Düzey

Mesajlar: 206

Konum: ANTALYA

Meslek: TOPTAN

Hobiler: HıZMET

  • Özel mesaj gönder

3

16.11.2006, 09:08

“Temhîd”de sahabe ile tabiun’un bu konudaki bir çok görüşünü belirttim. Yine bu kitapta yeteri kadar şefaat ile ilgili hadisleri de naklettim. Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.v)’den gelen hadisler; mütevatir, sıhhatli ve sabittir…
Yine “Temhîd”de Abdullah ibn Ömer hadisi ile Câbir’in Hz. Peygamber (s.a.v)’den gelen rivayet ettiği şu hadisi de naklettik:
﴿ شَفَاعَتِي لِأَهْلِ الْكَبَائِ&#158 5;ِ مِنْ أُمَّتِي يَوْمَ الْقِيَامَ&#157 7;ِ ﴾
“Kıyamet Günü (yapacağım) şefaatım, ümmetimin büyük günah işleyenleri için olacaktır”
Câbir der ki: “Büyük günah sahibi olmayanların şefaate ne ihtiyacı olacak ki?”
Abdullah ibn Ömer’de der ki: “Büyük günah işleyen kimseler için istiğfar etmeye devam ediyorduk. Yüce Allah’ın ﴿ أَنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَنْ يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَنْ يَشَاءُ ﴾ “Gerçekten Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Ama bunun dışında dilediği şeyi bağışlar” (Nisa: 4/48) ayeti inince bundan vazgeçtik. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştu:
﴿ أَنِّي أَخَّرْتُ شَفَاعَتِي لِأَهْلِ الْكَبَائِ&#158 5;ِ مِنْ أُمَّتِي ﴾
“şefaatımı, ümmetimden büyük günah işleyenler için (Kıyamet Günü’ne) erteledim” ”
şefaat ile ilgili hadislerin senedlerini tamamen “Temhîd”de naklettik. Bu şefaat konusu, bidatçilerle tartıştığımız temel bir meseledir.”
Hadiste kasteilen husus bu olabilir.
Zürkânî (ö. 1122/1710)’de “şerhu’l-Muvatta’”da bu konuyu kısa bir şekilde nakletmiştir
şeyhulislam ıbn Teymiyye (ö. 728/1327) “ıstiğase bi Seyyidi’l-halk” adlı risalesinde konu ile ilgili olarak şöyle der:
“Müstefiz sünnetle değil de, mütevatir sünnet ve ümmetin ittifakıyla sabit olduğuna göre; Peygamberimiz (s.a.v), şefaat edici olup Kıyamet günü de (mümin) insanlara şefaat edecek ve insanlar O’nun sayesinde şefaate mazhar olacaklardır. Çünkü insanlar, o gün, Rablerine karşı kendilerine şefaat etmesini O’ndan isteyecekler, O da onlara şefaat edecektir. Ayrıca Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’ın görüş birliğine göre; Hz. Peygamber (s.a.v), büyük günah işleyen kimselere şefaat edecek ve Cehennem’de tevhid halkından hiç kimse kalmayacaktır.”
Sözlerin kalbinin sesi ve yansıması değil ise, gevezeliğin manası ne...?...

pegasoszaza

Orta Düzey

Mesajlar: 206

Konum: ANTALYA

Meslek: TOPTAN

Hobiler: HıZMET

  • Özel mesaj gönder

4

16.11.2006, 09:27

şEFAAT

7290 - Ebu Musa el-Eş'ari radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: "Ben, ümmetimin yarısının cennete girmesi ile şefaat (sahibi olmam) arasında muhayyer bırakıldım. Ben şefaati tercih ettim. Çünkü şefaat, daha şümullü ve ümmetimin (toptan kurtuluşuna) daha yeterlidir. şefaati siz müttakilere mahsus mu biliyorsunuz? Hayır! O muttakiler değil günahkârlar, hatalılar ve pis işlere karışan (müslüman)lar içindir."
Sözlerin kalbinin sesi ve yansıması değil ise, gevezeliğin manası ne...?...

pegasoszaza

Orta Düzey

Mesajlar: 206

Konum: ANTALYA

Meslek: TOPTAN

Hobiler: HıZMET

  • Özel mesaj gönder

5

16.11.2006, 09:31

5056 - Yine Sahiheyn ve Tirmizi'nin Ebu Hureyre'den kaydettikleri bir rivayet şöyledir: "Biz bir davette Resûlullah ile beraberdik. Ona sofrada hayvanın ön budu(n dan bir parça) ikram edildi. Bud hoşuna giderdi. Ondan bir parça ısırdı ve:

"Ben Kıyamet günü âdemoğlunun efendisiyim! Acaba bunun neden olduğunu biliyor musunuz? (Açıklayayım:) Allah o gün, öncekileri ve sonrakileri tek bir düzlükte toplar. Bakan onlara bakar, çağıran onları işitir. Güneş onlara yaklaşır. Gam ve sıkıntı, insanların tahammül edemeyecekleri ve tâkat getiremeyecekleri dereceye ulaşır. Öyle ki insanlar:

"ıçinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musunuz, sizlere şefaat edecek birini görmüyor musunuz?" demeye başlarlar. Birbirlerine:

"Babanız Âdem var!" derler ve ona gelerek: "Ey Âdem! Sen insanların babasısın. Allah seni kendi eliyle yarattı, kendi ruhundan sana üfledi. (Bütün isimleri sana öğretti). Meleklerine senin önünde secde ettirdi. Seni cennete yerleştirdi. (Allah katında itibarın, makamın var.) Rabbin nezdinde bizim için şefaatte bulunmaz mısın? Bizim şu halimizi, başımıza şu geleni görmüyor musun?" derler. Âdem aleyhisselâm da:

"Bugün Rabbim çok öfkelidir, daha önce bu kadar öfkelenmedi. Bundan sonra da böylesine öfkelenmeyecek. (Esasen şefaate benim yüzüm yok, çünkü, cennette iken, Allah) beni o ağaca yaklaşmaktan men etmişti. Ben, bu yasağa âsi oldum. (Ben cennette iken işlediğim günah sebebiyle cennetten çıkarıldım. Bugün günahlarım affedilirse bu bana yeter). Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin, Nûh aleyhisselam'a gidin!" diyecek. ınsanlar Nûh aleyhisselam'a gelecekler:

"Ey Nuh! Sen yeryüzü ahalisine gönderilen resullerin ilkisin. Allah seni çok şükreden bir kul (abden şekûrâ) diye isimlendirdi. ıçinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musun? Başımıza gelenleri görmüyor musun? Rabbin nezdinde bizim için şefaatte bulunmaz mısın?" diyecekler. Nuh aleyhisselâm da şöyle diyecek:

"Bugün Rabbim çok öfkelidir. Daha önce hiç bu kkadar öfkelenmedi, bundan sonra da böylesine öfkelenmeyecek! Benim bir dua hakkım vardı. Ben onu kavmimin aleyhine (beddua olarak) yaptım. Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin. ıbrahim aleyhisselam'a gidin!" diyecek. ınsanlar ıbrahim aleyhisselam'a gelecekler:

"Ey ıbrahim! Sen allah'ın peygamberi ve arz ahalisi içinde yegane Halilisin, bize Rabbin nezdinde şefaat et! ıçinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musun?" diyecekler. ıbrahim aleyhisselam onlara:

"Rabbim bugün çok öfkeli. Bundan önce bu kadar öfkelenmemişti, bundan sonra da bu kadar öfkelenmeyecek. (şefaat etmeye kendimde yüz de bulamıyorum. Çünkü ben) üç kere yalan söyledim!" deyip, bu yalanlarını birer birer sayacak. Sonra sözlerine şöyle devam edecek:

"Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin! Musa aleyhisselam'a gidin!" ınsanlar, Hz. Musa aleyhisselam'a gelecekler ve:

"Ey Musa! Sen Allah'ın peygamberisin. Allah seni, risaletiyle ve hususi kelamıyla insanlardan üstün kıldı. Bize Allah nezdinde şefaatte bulun! ıçinde bulunduğumuz hali görmüyor musun?" diyecekler. Hz. Musa da:

"Bugün Rabbim çok öfkelidir. Daha önce böylesine öfkelenmedi, bundan sonra da böylesine öfkelenmeyecek. (Esasen Rabbim nezdinde şefaate yüzüm de yok. Çünkü) ben, öldürülmesi ile emrolunmadığım bir cana kıydım. (...Bugün ben mağfirete mazhar olursam bu bana yeterlidir.) Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin! Hz. ısa aleyhisselâm'a gidin!" diyecek. ınsanlar Hz. ısa'ya gelecekler ve:

"Ey ısa, sen Allah'ın Peygamberisin ve Meryem'e attığı bir kelamısın ve kendinden bir ruhsun. Üstelik sen beşikte iken insanlara konuşmuştun. Rabbin nezdinde bize şefaat et! ıçinde bulunduğumuz şu hali görmüyor musun?" diyecekler! Hz. ısa aleyhisselam da:

"Bugün Rabbim çok öfkeli. Daha önce bu kadar öfkelenmedi, bundan böyle de hiç bu kadar öfkelenmeyecek!" diyecek. -Hz. ısa şahsıyla ilgili bir günah zikretmeksizin- (Bir başka rivayette:) "(Beni, Allah'tan ayrı bir ilah edindiler. Bugün bana mağfiret edilirse bu bana yeter!") Nefsim! Nefsim! Nefsim! Benden başkasına gidin! Muhammed aleyhissalatu vesselam'a gidin!" diyecek. ınsanlar Muhammed aleyhissalâtu vesselâm'a gelecekler, -bir diğer rivayette: "Bana gelirler!" denmiştir- ve:

"Ey Muhammed! Sen Allah'ın peygamberisin, bütün peygamberlerin sonuncususun. Allah seni geçmiş-gelecek bütün günahlarını mağfiret buyurdu. Bize Rabbin nezdinde şefaatte bulun. şu içinde bulunduğumuz hali görmüyor musun?" diyecekler. Bunun üzerine ben Arş'ın altına gideceğim. Rabbim için secdeye kapanacağım. Derken Allah, benden önce hiç kimseye açmadığı medh u senâları benim için açacak (Ben onlarla Rabbime medh u senâlarda bulunacağım). Sonra:

"Ey Muhammed başını kaldır ve iste! (ıstediğin) sana verilecek! şefaat talep et! şefaatin yerine getirilecek!" denilecek. Ben de başımı kaldıracağım ve: "Ey Rabbim ümmetim! Ey Rabbim ümmetim! Ey Rabbim ümmetim!" diyeceğim. Bunun üzerine:

"Ey Muhammed! Ümmetinden, üzerinde hesap olmayanları cennet kapılarından sağdaki kapıdan içeri al! Esasen onlar diğer kapılarda da insanlara ortaktırlar!" denilecek."

Resûlullah sonra şöyle buyurdular:

"Nefsim kudret elinde olan Zat-ı Zülcelâl'e yemin olsun. Cennet kapısının kanatlarından iki kanadının arasındaki mesâfe Mekke ile Hecer arasındaki veya Mekke ile Busra arasındaki mesafe kadardır."

Buhari, Enbiya 3, 8, Tefsir, Beni ısrail 5; Müslim, ıman 327, (194); Tirmizi, Kıyamet 11, (2436).
Sözlerin kalbinin sesi ve yansıması değil ise, gevezeliğin manası ne...?...

pegasoszaza

Orta Düzey

Mesajlar: 206

Konum: ANTALYA

Meslek: TOPTAN

Hobiler: HıZMET

  • Özel mesaj gönder

6

16.11.2006, 10:00

s.a.
aslında riyazüs salihinde okuduğumu hatırladığım bir hadis vardı,internette bulamadım.
orada da günahı ve sevabı bulunan müminlerin bir havuzda yıkanıp tertemiz olacakları ve affedilecekleri sonunda da cennete kabul edilecekleri ifade ediliyordu...
Rabbimizin merhameti sınırsız.
dün kızımı okuldan almaya gitmiştim.etraftakilerin hepsi çocuk ve tertemiz neşeliler.
kirlerini :D saymazsak hepsi nur saçıyor.içimden onlara karşı muazzam bir şefkat ve sempati duydum ve tefekkür ettim.
aciz bir kulu olarak esmasının sadece bir tanesinin kendimdeki minik tecellisini gördüm,gördüm ve ALLAH 'ın rahmetini bir miktar tasavvur ettim(hatta edemedim)
ALLAH yarattığı varlıkların en şereflisi olan insanı , bir insanın algılayamayacağı kadar seviyor(ifadelerimin sığlığından ötürü Rabbimden özür ve af diliyorum)ve onların sürçmeleri ve hatalarında hemen cezalandırmıyor ve hata yapan kullarına gönderdiği musibetler ile onlara mukabele edip düzelmesine vesile olmasına ve gafletten uyanmasına sebep oluyor
çevremize bir bakalım.sıkıntısı olanlar bundan şikayet ederse fırsatı kaçırıyor.sabrederse kazanıyor.
kendi adıma hayatım çok rahat geçerse büyük küçük günahlarımın sorgusu ve cezası kabir ve sonrası hayatıma kalacak diye endişe ediyorum.aslında musibet istenmez ama gelmezse bi an düşünüp TAKVA zırhına yapışmak lazım diye düşünüyorum.....
biras dağıldı bu konu yaw.
af olmasa idi günahda olmazdı...mağfiret etmek için suçlu gerekir..
ALLAH Teala'nın esmalarından RAHıM,GAFFAR,BERR,AFÜVV ve aslında bizim sığ aklımızın kavrayabildiği kadar olan tüm esmaları nasıl tecelli edecek ?
risalelerden bildiğiniz gibi, her sanatın bir sanatçısı var ......
bence benim anlatmak istediklerim anlaşıldı kanaatindeyim...
daha devam edersem konu dağılacak.....
hakkınızı helel edin....
cekanın dediği gibi: BAKı SELAM
Sözlerin kalbinin sesi ve yansıması değil ise, gevezeliğin manası ne...?...

7

16.11.2006, 12:12

Ya çok güzel cevaplar geldi. Hepsini okudum. Günahkar biri olarak Allah'ın bize verdiği şefaat lutfu yüzünden, Merhametinden ötürü hadsiz şükür ettim...

Konu ile alakasız,ama merak ettim, Hz. ıbrahim'in işlediği üç günah neydi? Benim bildiğim peygamberler ismet sahibidir, günah işlemezler.

Cehennemden bir daha çıkmamak hususunda benim bir düşüncem var. . Emin değilim. Bu konuda en çok süslü kelimeler sarf edebiliyorum. Yanlışımı düzeltin
şöyle:

Allah'a inanmış, peygambere inanmış, kitaba inanmış, ahirete inanmış,adil bir adamın tembellik edip ibadetlerini aksatması ve belki de kebairi işlemiş olsa dahi "ebedi cehennemde kalacak", denmesi çok tehlikeli bir yaklaşımdır.
Ebediyen cehennemde kalacak zalim,kafir ve münafık ile bu tembel adamları ayırmamak en ufak ifade ile gaflet ve hatta dalalet tehlikesini getirir.

ıbadeti cennet için yapanın, ibadet etmeyenden bir farkı varmış gibi...

Kaldı ki, Rabbimiz; Rahim, Vedud, Hannan;Afüv, Gaffar iken hem de Halim iken ,böyle söylemek, bu isimleri tekzibtir.Bu isimleri anlamamak , görememektir. Oysa Rabbim kainatı kendi isimlerinin Cemalini ve Celalini görmek ve göstermek için yaratmadı mı? Oysa bazı ibadet edenler vardır ki, bir tomurcuğu çatlatan Falık olan Allah'ı dahi anlamamışken;sineğin ayaklarında tecelli eden Kuddüs ismini müşahede edebilen ibadet etmeyen,tembel kullar mevcuttur.
Yani, ibadet etmeyeni ebediyen cehenneme atmak kainatın yaratılış gayesine uygun değildir.Adl ismine münafidir.Elbette bir ceza verilecektir. Ama, ebedi cehennem değil...
Doğrusunu Allah bilir.
Baki Selam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

8

16.11.2006, 19:37

ben farklı bir noktadan olaya bakıyorum abi dediklerinize katılıyorum ancak olaya daha kapsamlı bakmak gerekir diye düşünüyorum ... tembellikle ibadet etmeyenlerin sekerat anında imanlarının çalınmayacağını bilemeyiz...çünkü imanı koruyan ibadetlerdir.. ibadetlerde veya bu türden farz olan emirlerde eksiklik varsa bu imanda olan eksikliğin göstergesidir...
zaten üstad ebedi haps-i münferid ifadesini sefahatte gidenler için diyor yani ömrünü sefahette heba eden ve günahların içinde ölenler için bu kayıt...
kuranda da hep sevap ve günah tartısının olacağından sevapları ağır gelenlerin cennete günahları ağır gelenlerin cehenneme gideceğinden bahsediyor...Peygamberimizin(asm) şefaati ve Allah'ın affetmesini koyalım bunun üzerine... dolayısıyla ben Allah'ın adl ismine kesinlikle ters olmayacağını düşünüyorum... yani dalelet ve sefahet dünyayı mektubat-ı sübhaniyeden, anlamsız karmakarışık boş abes bir hale çevirdiğinden ona verilecek ebedi cehenneme de şaşmamak gerekir diye düşünüyorum...


saniyen: bir hadiste geçiyordu sanırım kabir sorgusunu atlatanlar için ilerisi kolay olacak orayı atlatamayanların işi daha zor olacak tarzında ...yani zaten müminin günahları varsa bir çoğu kabir alemindeki azaplarla temizlenecek ondan sonrası daha kolay olacak.... biiznillah cennete gidecek...
muhabbetle...
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

9

16.11.2006, 20:24

Tamam bunlar doğru. Ancak mesele bazı kişilerin büyük günahların insanı mutlak imandan edeceğini söylemesi. Üstelik bunların ebediyen cehennemde kalacağı bahsi.
Allah Halim'dir. Kullarına son nefese kadar süre veriri.Son anda da olsa tövbe edebilen zaten konumuz değil.Hem Tevbe etmese bile mesela, içki içen birinin kesin cehenneme gittiğini söyleyemeyiz. Çünkü, başka makbul hasenatı olabilir, sonra şefaat var, merhamet var.
Hem Üstad haps-i münferidden bahsediyor. Ben tahmin ediyorum bu türden adamlar inandığı gibi yaşamadığı için haps-i münferid ile cezalandırılacak. Belki, cehennem sadece kafir ,münafık ve zalimler içindir.Bu yüzden bazıları iltibas edip büyük günah işleyenlerin sonsuz cehennemde kalmasından bahsediyor. ışte teat-i efkara değer bir konu.
Allah razı olsun. Muhabbetle..
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

10

16.11.2006, 21:18

Soru şu. A'raf 'ın haps-i münferid ile bağı var mı? Varsa nedir?
Baki Selam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

pegasoszaza

Orta Düzey

Mesajlar: 206

Konum: ANTALYA

Meslek: TOPTAN

Hobiler: HıZMET

  • Özel mesaj gönder

11

17.11.2006, 07:41

Alıntı sahibi ""Ceka""

Ya çok güzel cevaplar geldi. Hepsini okudum. Günahkar biri olarak Allah'ın bize verdiği şefaat lutfu yüzünden, Merhametinden ötürü hadsiz şükür ettim...

Konu ile alakasız,ama merak ettim, Hz. ıbrahim'in işlediği üç günah neydi? Benim bildiğim peygamberler ismet sahibidir, günah işlemezler.


Baki Selam


s.a.
H.Z. ıbrahim bu ifadeleri ile birincisi :
putları kırıp , kırdığı baltayı en büyük puta asmış ve o kırmıştır demiştir.(elbette bunun amacı dersdir)
ikincisi ve üçüncüsü sanırım yanlış hatırlamıyorsam(haturlıyorsam özür)
önce güneşin sonrada yıldızların ilah olduğunu söylemesidir.(bunuda aslında aynı sebebden söylemiştir.)



benimde şöle bir fikrim var....
yüce ALLAH iman sahibi herkesi cennetine kabul edecektir...
bazı günah sahipleri günahlarının kefaretini bu dünyada
bazı günah sahipleride kabirde ödeyeceklerdir....
sonuçta Kuran-ı Kerim 'de geçen münafıkların şöyle ifadeleri vardır;Rabbim bizi tekrar dünyaya gönder de sana hakkı ile ibadet edelim.....
müminlerde bana göre şöyle diyecektir: keşke bir kez daha dönme imkanımız olsa idide daha fazla zikir,şükür ve fikir ifa etseydik ve daha yüksek dereceler kazanarak,Cemelullah'ı daha uzun süreler görme izleme imkanlarına diğer derecesi yüksek kullar kadar sahip olabilseydik ve H.Z.Muhammed (s.a.v.)e komşu ve dost olabilseydik derler......
diye düşünüyorum....
bu da benim zannım......

Alıntı

tembellikle ibadet etmeyenlerin sekerat anında imanlarının çalınmayacağını bilemeyiz...

alkan ında ifade ettiği gibi;
ibadeti ve hasenatı noksan insanların son nefeste imanları ile gidemeyeceği bir ihtimaldir....

bakarsak bütün büyük zatlar son nefesde iman a çok ehemniyet verirler.....
Allah Teala cümle ümmeti Muhammed (s.a.v.)e son nefeste iman ve hayırlı akibetler versin....
AMıN .... AMıN .... AMıN ...
Sözlerin kalbinin sesi ve yansıması değil ise, gevezeliğin manası ne...?...

12

17.11.2006, 13:07

inşallah istifade edilir..

muhabbetle..

Alıntı

Tekfir nedir? Konuya açıklık getirir misiniz?

“Said’i bilenler bilirler ki, mümkün olduğu kadar tekfirden çekinir. Hatta sarih küfrü bir adamdan görse de yine te’vile çalışır.”

şualar


“Meselâ: Demiş bu şey küfürdür. Yâni, o sıfat imandan neş’et etmemiş, o sıfat kâfiredir. O haysiyet ile o zât küfür etti, denilir. Fakat mevsufu ise mâsume ve imandan neş’et ettikleri gibi, imanın tereşşuhatına da hâize olan başka evsafa malik olduğundan o zât kâfirdir denilmez….”

Sünuhat


Tekfir, birisinin kâfir olduğunu iddia etmek demektir. Küfür, nimete karşı nankörlük etmek, nimeti gizlemek, küfran etmek mânâsına geliyor. şer’î ıstılahta ise, küfür, “Hiçbir zorlama olmaksızın kendi irade ve isteğiyle iman hakikatlarını inkâr ve tekzip etmek, yahut tasdik etmemek, iman edilmesi gereken mukaddesatı tahkir etmek, onlarla alay etmek, haramı helâl, helâli haram kabul etmek” şeklinde tarif ediliyor.

Tekfir konusunda Risale-i Nur Külliyatından “Sünuhat” adlı eserde yer alan şu öz, doyurucu ve harika ifadeleri, bu asrın insanı kelime kelime ezberlemeli, harf harf yaşamalıdır. Yoksa hem kendisi büyük günaha girer, hem de bilmeyerek karşısındakini ıslâm’dan uzaklaştırır...


“Meselâ: Demiş bu şey küfürdür. Yâni, o sıfat imandan neş’et etmemiş, o sıfat kâfiredir. O haysiyet ile o zât küfür etti, denilir. Fakat mevsufu ise mâsume ve imandan neş’et ettikleri gibi, imanın tereşşuhatına da hâize olan başka evsafa malik olduğundan o zât kâfirdir denilmez. ıllâ ki, o sıfat küfürden neş’et ettiği yakînen biline... Zira başka sebepten de neş’et edebilir. Sıfatın delâletinde şek var. ımanın vücudunda da yakîn var. şek ise yakînin hükmünü izale etmez. Tekfire çabuk cür’et edenler düşünsünler!...” (Sünuhat)


Demek ki, bir mü’minde, imandan kaynaklanmayan belki cehaletten, sefahatten yahut daha başka bir kaynaktan beslenen sıfatlar bulunabilir. Bu sıfatlara “kâfire” tabir ediliyor. Yine o mü’minin, imanından kaynaklanan birçok da mâsum sıfatı bulunuyor. ışte bu sıfatlar, o zâta kâfir dememize mâni. Onun dilinden küfrü icap eden bir söz çıkmışsa, yahut o mü’min, imandan kaynaklanmayan ve ancak kâfirlere yakışacak fiiller işlemişse yukarıda verilen ölçüye göre, bunların küfürden doğduğunu, yâni o adamın küfür niyetiyle, ıslâm’ı inkâr kasdıyla bunları yaptığını kesinlikle bilmedikçe onu tekfir edemeyiz; kendisine kâfir diyemeyiz.

“Sıfatın delâletinde şek var” cümlesi kesin hüküm vermemizi engelliyor. Yâni o yaptığı işin, söylediği sözün, taşıdığı sıfatın, onun kâfir olduğuna delil olması şüpheli. Bunları küfür kastıyla yaptığını kesin olarak bilemiyoruz. Ama kendisinin mü’min olduğunu biliyoruz. Kendisinden sorsak, “ben mü’minim, Müslümanım” diyecektir. Buna göre imanın delâletinde yakîn var, kesinlik var, kat’iyet var. Ama küfrün varlığında şek, yâni şüphe var, zan var, tahmin var. Biz yakîni, şek ile iptal edemeyiz ve o adama kâfir diyemeyiz.

Tekfir konusunda Peygamber Efendimizin (asm.) şu hadis-i şerifini hatırdan çıkarmamak gerekir:

“Kim kardeşine kâfir derse, ikisinden biri mutlaka kâfir olmuştur. Eğer itham edilen kâfir değilse, küfür itham edene döner.”
Büyük günah işleyen birini gördüğümüzde şöyle düşünmemiz gerekir:


“Büyük günah işlemek kişiyi kâfir etmez, belki bu günahı küfründen değil de nefsine hâkim olamadığından, yahut cehaletinden işlemektedir; günahkârdır, fâsıkdır, ama kâfir olduğunu hemen iddia etmemek gerekir.”


kaynak

13

17.11.2006, 15:51

çok güzel bi konuya değinmişsiniz.. okumak biraz zaman alıcak ama öğrenmek lazım...

Allah razı olsun hepinizdennn ..
Kıyılara vura vura hayatım, yosun tuttu düşlerim...
Aynaları kullanarak eskittim, eksidi gülüşlerim...

14

18.11.2006, 13:52

Allah cümlenizden razı olsun.

pegasoszaza kardeşim; Hz. ıbrahim hiç bir zaman Güneşi yada Ayı ilah gibi görmemiştir. Kavmini ıslah etmek için, bakınız bu taptığınız güneşi -Haşa- ilah farz edelim;bakınız akşam olunca zevale eriyor. Zevale eren akşam vakti beni göremeyen ve üstümde tasarruf edemeyen nasıl benim ilah'ım olabilir demiş ve "Ben batıp gidenleri sevmem", sözü ile Tevhidi ders vermiştir.. Yoksa -haşa- asla Peygambererlik verilmeden önceki yaşlarında dahi Güneşi Ayı ilah görmemiştir. Put konusunda ki mesele ise bir yalancılık değildir. Zira, böyle bir şey onun Peygamberlik emniyetini sarsardı. Yine, Allah'ın emri ile bir ders vermek vardır;bakınız taptığını ilahlar kendini bile koruyamıyor. Belki en büyük put bu işi yapmıştır,ona sorun diye kavmini akletmeye sevk etmiştir.
Malesef, mücezefe ve mübağla ile bu meselede bazı yanlış inanışlar doğumuş olmalı.
Baki Selam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

pegasoszaza

Orta Düzey

Mesajlar: 206

Konum: ANTALYA

Meslek: TOPTAN

Hobiler: HıZMET

  • Özel mesaj gönder

15

21.11.2006, 09:07

ceka kardeşim ; farkında isen bende senin ifade ettiklerini söylüyorum....
yalan söylemiş demiyorum...bir parantezim ve içinde minik ama anlaşılabilir bir ifadem var....
amaç DERS vermek ..... :roll:




Aleyküm esSELAM
Sözlerin kalbinin sesi ve yansıması değil ise, gevezeliğin manası ne...?...

16

21.11.2006, 09:41

Kanatımca cehennemin vazifesinin ne olduğunu iyi bellersek, o zaman niçin mümin cehenneme girip çıkar onuda anlamış oluruz.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir