Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

26.02.2004, 18:36

Kafama Takılan Mühim Bir Sual

Soru : Allah, kainatı yaratmadan önce ne yapıyordu?

Cevap:
Allah zamandan münezzeh olduğundan onun hakkında, “kainat yaratılmadan önce” diye belirtilen bir zaman söz konusu değildir. Allah’ın böyle bir zaman dilimi içinde faaliyet göstermesi de düşünülemez.

Zaman ancak yaratıklar için söz konusudur, zaman içinde iş görenler ancak yaratıklardır. Ancak soruyu şöyle sormak mümkün olabilir: “Ezelde Allah vardı, onunla beraber hiçbir şey yoktu. O hâlde ezelde Allah ne yapıyordu?” Bu soruya kısaca, “Kendi cemal ve kemalini bizzat kendisi müşahede ediyordu.” şeklinde cevap verilir. Gaybı ancak Allah bilir.

Bu sorunun temelinde zaman ve ezel kavramlarının, yanlış anlaşılması ve karıştırılması söz konusudur. ınsan, zaman ve mekâna kayıtlı olarak yaşadığı için her hadise ve hakikati zaman ölçüsüne göre değerlendirmekte, kayıtlı kendi içerisinde yaşadığı zamanı, evveli olmayan bir süreçle (ezel) karıştırmaktadır. ışte yukarıdaki soru, böyle bir yanlış değerlendirmenin sonucudur.

Zaman, varlıkların bir tertip ile ve birbiri ardınca yaratılması ile ortaya çıkan soyut bir kavramdır. Bütün varlıkların yaratılması, değişip başkalaşmaları, yok olup son bulmaları, hep zaman nehir içinde gerçekleşir. Allah’ın, sonsuz kuvvet ve kudretiyle yokluk âleminden varlık sahasına çıkarılan bütün varlıklar, zaman nehrinde hiç durmadan akarlar. Geçmiş zaman, gelecek zaman ve şimdiki zaman kavramları nispidirler, birbirlerine göre bu isimleri alırlar. Bu gün dünün yarınıydı, yarının ise dünü olacak.

Ezel kavramına gelince o, zaten, zaman itibariyle bir sonsuzluk demek değildir. Zaman, devir, asır, yıl, ay, gün, saat, saniye, an gibi dilimlere bölünebildiği hâlde, ezel için böyle bir taksim söz konusu değildir. Aynı zamanda ezel, bir başlangıç noktası olarak da düşünülemez.

“Allah vardı, başka hiçbir şey yoktu.” (Hadis-i şerif). Zaman ise, mahlukatın yaratılması ile başladı. şu hâlde zaman kavramı, geçmişe doğru ne kadar uzatılırsa uzatılsın, Allah’ın ezeliyeti ile karşılaştırılamaz .

Ancak soruyu şöyle sormak mümkün olabilir: “Ezelde Allah vardı, onunla beraber hiçbir şey yoktu. O hâlde ezelde Allah ne yapıyordu?” Hemen şunu ifade etmek gerekir ki; Allah ezelde bir şey yapmaya -haşa- mecbur olmadığı gibi, bir şey yapmaması da onun için bir eksiklik değildir. Zira o, mahlukatı yaratmasa da sonsuz kemâldedir. Mevcudatı yaratmasıyla kemalinde bir artma, yaratmamasıyla bir eksilme söz konusu değildir.

Bu açıklamadan sonra, soruyu iki şık içerisinde cevaplayalım: Allah, ezelde kendi cemal ve kemalini bizzat kendi müşahede ediyordu. Allah’ı kemaliyle bilmek yine ona mahsustur. Zira, Miraç hadisesi ile Allah’ı bizzat müşahede eden Efendimiz (asm.), “Seni gerektiği gibi bilemedim.” demiştir.

Allah, ezelde, isim ve sıfatlarının tecelli yeri olacak varlıkların mahiyet ve hakikatlerini, hüviyetlerini, plân ve programlarını, manevî miktar ve suretlerini ezelî ilminde takdir ve müşahede etmekteydi. Allah, lütuf ve keremi, rahmet ve merhametiyle, ilmi dairesindeki mahiyet ve hakikatlere, harici vücut giydirmeyi istedi. Ve ‘ol’ emrini verip mahlukatı yarattı. Bu yaratma fiili, mahlukat için, bir ihsan, bir lütuf ve bir ikram idi.

Allah’ın hem kendi kemal ve cemalini seyretmesinde, hem de varlıkların manevî plân ve programlarını yapmasında, onları ezelî ilminde takdir etmesinde bir zaman ve müddet söz konusu değildir. Yani bunlar bir zaman silsilesi içerisinde düşünülemez. Ezeldeki bu müşahede, bu tanzim ve takdir, insan aklının anladığı anlamda bir takdir ve tanzim değildir. Allah’ın zatı mahlukatın zatlarına, fiilleri mahlukatın işlerine benzemediği gibi ılâhî takdiri de insanın anladığı manada bir programlama değildir.
Mehmet Kırkıncı

arkadaşlar www.sorularlaislamiyet.com adlı sitede böyle bir soru ve ona karşı verilmiş olan cevap var..şimdi cevabın koyu yazılmış bölümüyle ilgili kafama bişey takıldı..burada cevabı yazan kişi neye dayanarak bunları söylüyor..yani, "...ezelî ilminde takdir ve müşahede etmekteydi" diyor..bunu nerden biliyor..yardımcı olursanız sevinirim..şimdiden teşekkürler..

2

26.02.2004, 18:45

ümitvar kardeşim;

mesele çok önemli...
cevap için bir çalışma gerekiyor.
bize biraz zaman tanır iseniz belki bir cevap bulabiliriz.


inşallah bir cevap bulmaya çalışacağız...

saygılarımla

yesghost

Stajyer

Mesajlar: 154

Konum: istanbul zeytinburnu

Meslek: derici

Hobiler: risale-i nur

  • Özel mesaj gönder

3

26.02.2004, 20:01

Alıntı

Soru : Allah, kainatı yaratmadan önce ne yapıyordu?


bu soru gayet açık fakat kusurlu bir soru şöyleki Allah bir şey yapmaktanda münezehtir nasıl ?ne yapıyordu demek sanki işi varmış gibi olmakta . zatalinin sıfatlarını iyi bilmekle bu soruya cevap bulabilir ve o güzel isimlerinide iyi bilinmesi lazım..

Allah şu kainatı ve diğer mahlukatı yaratmadan önce zatalini bilinmesini arzu etmiş yani tanınmasını buda şöyle örnek verebiliriz mesela çok önemli bir keşfiniz oldu bunu anlatmak ve başkalarınada yaymak istemezmisiniz muhakak istersiniz buda diyelim çok farklı buzdolabı olsun ve çok farklıbir örneği olsun şimdi burda iki seçenek çıkıyor bu keşfiniz ya açığa çıkarıcaksınız yada birtek sizde kalıcak yani kimseler bilmiyecek.
sizce doğru olan nedir?

Allah zatalini biliyordu fakat bilinmesini arzu etti bu arada zaman dilimi diye bir kavram yoktur bu şekilde ancak anlıyabilirsiniz yukarıdaki sorunun cevabını ve Kıyam Bizatihi sıfatında sorununun cevabı olabilir.. bu sıfatlarda ne azalma nede çoğalma nede teraki yani ilerleme sözkonusu değil bu sıfat benim çok sıkıntılı halerimde imdadıma yetişen b harkulade hayranlık ötesi bir durumdur.. o kunuya açıklık getiren şahıs sözü doğrudur.. ve örnek verdiğim buzdolabı örneğiyle bir bağ var ama bu bağ Allah ta zaman meselesi değil buda Kıyam Bizatihi sıfatından ortaya çıkar bu sıfatın mansı şudur zaman ve mekandan ötesi bir durumda varlığını sürdürmesidir

Allah kainatı yaratmadan önce Kıyam Bizatihi sıfatında olduğu üzere zatali durmaktaydı diyeceksiniz şimdi? evet zaman ve mekan olmaksızın bu sıfatı halen vardır ve ezelden bekaya kadarda olucak bu zaman kavramına sokarsanız yine sonuç alamazsınız çünki zaman kavramı ihtiyaç meselesini ortaya çıkarır ama Allah Havadise Muhalefet sıfatı vardır buda yaradışılarına hiç bir yönde benzememektir bizler zaman mahlukuna muhatcız bu sadece canlı alem içindeğil cansız alem içinde geçerlidir

bu konu hakında biraz daha açıklama yapıcam şimdilik bukadar

4

27.02.2004, 14:58

yukarıdaki konuyu açan kardeşimize kısa bir cevap:

Saygıdeğer Mehmet Kırkıncı Hocamızın yazısına bir bütünlük içinde bakılırısa "Allah kainatı yaratmadan önce ne yapıyordu" sualinin Allah hakkında sorulmasının muhal olduğunu ifade ediyor, Hocamız. Zira mezkur sual ancak zamana ve mekana bağlı yaratılmışlar için sorulabilir. Zamandan ve mekandan münezzeh olan Allah için bu sualin sorulması muhaldir.
Buna rağmen "Allah, ezelde, isim ve sıfatlarının tecelli yeri olacak varlıkların mahiyet ve hakikatlerini, hüviyetlerini, plân ve programlarını, manevî miktar ve suretlerini ezelî ilminde takdir ve müşahede etmekteydi." ifadesi de sanki yazı bütünlüğü içinde ifade edilen manaya biraz ters düşmüş gibi gözükmekte. fakat son paragrafta yine mananın nasıl anlaşılması gerektiği izah edilmiş.

fakat her şeye rağmen ezel kavramı biraz kapalı olarak açıklanmış. Halbuki Risale-i Nurda ezel kavramı oldukça veciz bir şekilde izah edilmiş.

26.Sözden bir bölüm:

"Hem, ezel, mâzi silsilesinin bir ucu değil ki, eşyanın vücudunda esas tutulup ona göre bir mecburiyet tasavvur edilsin. Belki, ezel, mâzi ve hal ve istikbâli birden tutar, yüksekten bakar bir ayna-misâldir. Öyle ise, daire-i mümkinât içinde uzanıp giden zamanın mâzi tarafında bir uç tahayyül edip, ona "ezel" deyip, o ezel ilmine, eşyanın tertiple girmesini ve kendisini onun haricinde tevehhüm etmesi, ona göre muhâkeme etmek hakikat değildir.
şu sırrın keşfi için şu misâle bak: Senin elinde bir ayna bulunsa, sağ tarafındaki mesafe mâzi, sol tarafındaki mesafe müstakbel farz edilse, o ayna yalnız mukabilini tutar. Sonra, o iki tarafı bir tertib ile tutar; çoğunu tutamaz. O ayna ne kadar aşağı ise, o kadar az görür. Fakat, o ayna ile yükseğe çıktıkça, o aynanın mukabil dairesi genişlenir; git gide, bütün iki taraf mesafeyi birden, bir anda tutar. ışte şu ayna, şu vaziyette onun irtisâmında, o mesafelerde cereyan eden hâlât birbirine mukaddem muahhar, muvâfık muhâlif denilmez.
ışte, kader, ilm-i ezelîden olduğu için; ilm-i ezelî, hadîsin tâbiriyle, manzâr-ı âlâdan, ezelden ebede kadar Her şey, olmuş ve olacak, birden tutar, ihâta eder bir makam-ı âlâdadır."


yukarıdaki pargrafta geçen "ezelden ebede kadar her şey, olmuş ve olacak, birden tutar, ihâta eder bir makam-ı âlâdadır" ifadesi Cenab-ı Hakkın Ezeliyetine çok güzel bir örnektir. Bu ifadeye göre Cenab-ı Hak için geçmiş, gelecek, hal diye bir durum sözkonusu olmaz. ezelden ebede kadar her şey ilmi, kudreti ve iradesi içindedir. Bu nedenle kainatı yaratmadan önce ve sonra gibi kavramlar Allah için kullanılamaz.

işte Muhterem Hocamız da bunu demek istemiş.
Hocamız bilgileri ise elbette ki, Kuran ve Hadis ve Risale-i Nurlardan almıştır ve almaktadır...

5

27.02.2004, 18:53

kardeşler Allah razı olsun güzelce cevap yazmışsınız. Ama sorumun cevabını alamadım. size genelde Cenab-ı Hakk'ın ezeliyeti ve zaman kavramları üzerinde durmuş.zaten hocam da genelde bunun üzerinde durmuş. benim bu konuyla ilgili sorum yok..kafama takılansa şu paragraf:

"Allah, ezelde, isim ve sıfatlarının tecelli yeri olacak varlıkların mahiyet ve hakikatlerini, hüviyetlerini, plân ve programlarını, manevî miktar ve suretlerini ezelî ilminde takdir ve müşahede etmekteydi."

cevabı yazan kişi bunu nereden biliyor ve hangi bilgilere dayanarak söylüyor. ben o bilgileri istiyorum..Mesela Kur'an'ın hangi ayetinde bizim bu bilgiyi bilebileceğimiz yeralıyor.

6

28.02.2004, 12:50

saygıdeğer kardeşim:

aslında sorduğunuz sualin cevabını vermeye çalıştık. ama yeterince açık olmadı belki de.
şimdi daha net konuşmak gerekiyor.

ınşallah burada yanlış anlaşılmayız.
Muhterem Kırkıncı Hocam da haklarını helal ederler ama...


sualinizi tekrarlar isek:
"Allah, ezelde, isim ve sıfatlarının tecelli yeri olacak varlıkların mahiyet ve hakikatlerini, hüviyetlerini, plân ve programlarını, manevî miktar ve suretlerini ezelî ilminde takdir ve müşahede etmekteydi."

cevabı yazan kişi bunu nereden biliyor ve hangi bilgilere dayanarak söylüyor. ben o bilgileri istiyorum..Mesela Kur'an'ın hangi ayetinde bizim bu bilgiyi bilebileceğimiz yeralıyor.


cevabı:Bu söz zaihir manasında ciddi yanlışıklar ihtiva ediyor. çünkü "etmekteydi" ifadesi sanki Cenab-ı Hakka için bir zaman izafe ediyor. bu nedenle yanlış bir mana ortaya çıkıyor. Allah için hiç bir zaman ve mekan izafesi yapılamaz. Zaten Hocamız da böyle bir şeyi asla ki yapmaz.
ama yukarıdaki sözde böyle bir zahiri yanlışlık gözüküyor. Rububiyet ve Uluhiyet dairesindeki halleri aciz zihnimiz, yetersiz bilgimiz izah edemez.
netice olarak:
sözün zahiri manası yanlış...
Bu nedenle zahiri yanlış mana için doğru bir kaynak aramaya gerek yok diye düşünüyorum...

inşallah bir nebze olsun mesele açığa kavuşmuştur.

not:biz bu meseleyi uzman arkadaşlarla dün akşam uzun bir süre tartıştık.

saygılarımla...

7

28.02.2004, 13:04

Allah razı olsun..mesele açıklığa kavuşmuştur..ayrıca bu meseleyi aranızda sohbet konusu yapmanıza da çok sevindim.Allah devamını nasib etsin insallah

yesghost

Stajyer

Mesajlar: 154

Konum: istanbul zeytinburnu

Meslek: derici

Hobiler: risale-i nur

  • Özel mesaj gönder

8

28.02.2004, 18:19

Allah zataline soru değilde hikmetini öğrenmek için karşılığı olan sorular sorula bilir yine hikmetlerini öğrenmek için ..

zaman kavramında soru sorulmaz çünki karşılığı yoktur.. yine burda soran kişinin ne niyet beslediğine bakmak lazım çünki soru biçimi yanlış ve hatalı bir soru birde kasti sorularda var aklınca kişi bu soruyla galibiyet alıcağını zanneder buda o kişinin kendi kendine kandırdığını görülür..

mesela sozuzluğun sonunda nevar diye bir soru sorulsa zatali için yine zaman tayin edildiğinden bu sorunun karşılığı yoktur

yine Allah'ın başlangıcı varmıdır sorulsa aynı şekilde zaman tayin edildiğinden buda soru biçimde olamaz bu tür soruların umumu kusurludur

oysaki Allah'ı bilen bu tür sorularda takılmaz...

zaman ve mekan bir ihtiyaçtır.. kimler için ALLAH müstesna diğer hadisler için geçerlidir.. burda Allah'ın başlangıcı olabilmesi için yer ve zaman ihtiyaç sözkonusudur halbuki böyle ihtiyac sözkonusu bile olamaz.

yine sonsuzluğun sonunnda ise bir sınır sözkonusudur .. BEKA ise sınır olmaktan münezehtir

burda Zatalinin sıfataları olsun güzel isimleri olsun hiç biryerinde zaman ,mekan,başlangıç,son gibi kavramları yoktur olsa ALLAH olmaz....

o soruyu soran kişi kainatın yaratılış sebebini bilseydi yine bu soruyu sormuyacaktı ... kainatın yaradılış sebebi şudur Allah'ı tanıya bilmek için yaratılmıştır kainatı yani ALLAH zatalini bilmesi ve bu hazineyi birnevi şuhur sahipleri içinde kendini açıklamak için ve bildirmek için yaratmıştır kainatı ve bu unsur kesinlikle kusurlu bir hal değildir oysaki kainatı yarat mamış olsaydı bizler rabimizi bilemiyecektik yani yoklukta olucaktık oysaki bu yolu seçmemiş ve sırf bunun için nekadar hamd edilse yine azdır.. ve burdada birnevi teşekür mansında ibadet devreye girer yani ibadet çok önemlidir..yine kainatı okadar tefarruatlı yaratmışki buda demek ALLAH'ı bilme hazinesinin bir sınır olmadığının ifadesi ve yine cennet diye bir yer olduğunu bildirmiş burdaki mesele nimetlerden ziyade yine sonsuza kadar ALLAH'ı tanımaya devam edeceği mücdesini vermiş.. yani bizler sonsuza kadar zatalini tanımaya devam edeceğiz tabiki cennet ehli için geçerli bu hal ınşallah bizler bu cennet tayfesinden oluruz amin

not bu konuyu kısa anlatmaya özen gösterdim aslında çok geniş anlatımlarda vardır ama bu yeterli kanatindeyim

saygılar

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir