Giriş yapmadınız.

1

11.05.2006, 10:54

iman niçin önemli

bir zat bir kaza geçirmişti.birkaç gün komada kalmıştı.
başından geçenleri anlatmış.komadaken şahsını bilmediğim birisi bana Allahın olmadığını,herşeyin tesadüfen oluştuğunu anlatıyordu.oysa bende risalei nur okumuştum.ona cevap vedim ve o şahıs gitti.sonra anladımki o şahıs şeytan idi.beni tehlikeye atıyordu.
düşündümki şayet o komada iken onun o sorularına cevap vermeden ölse idim halim ne olurdu.
risalei nuru okumasaydım ona ne cevap verirdim.
komadan kurtuldukdan sonra daha ziyade okumaya başlamış.
acaba bizde çok okumalı değilmiyiz.
başka seçeneğimizmi varmı.
sekerat vaktinde şeytanın son darbelerine cevap verecek kadar hakikatlara calışmışmıyız.
ve yakınlarımıza anlatabiliyormuyuz.
bir ateisti ikna edecek kadar iman hakikatlarını öğrenmişmiyiz

2

11.05.2006, 10:58

taklidi iman bu zamanda dayanmıyor.
tahkiki iman dayanıyor.onunda mertebeleri var.ilmelyakin,aynelyakin ve hakkalyakin.
dumanı uzakta görürüz.orta ateşin olduğunu biliriz.bu ilmelyakin.
daha yakınlaşıp ateşle dumanı beraber görmek .aynelyakin.
ateşe elini vurup sıcaklığını hissetmek hakkalyakindir.

3

26.05.2006, 09:59

Bu asırda, din ve ıslâmiyet düşmanları, evvela imânın esaslarını zayıflatmak ve yıkmak plânını, programlarının birinci maddesine koymuşlardır. Husûsan bu yirmi beş sene içinde, tarihte görülmemiş bir halde münâfıkâne ve çeşit çeşit maskeler altında imânın erkânına yapılan sû-i kastlar pek dehşetli olmuştur. Çok yıkıcı şekiller tatbik edilmiştir.


Halbuki, imânın rükünlerinden birisinde hâsıl olacak bir şüphe veya inkâr, dinin teferruâtında yapılan lâkaydlıktan pekçok defa daha felâketli ve zararlıdır. Bunun içindir ki, şimdi en mühim iş, taklidî imânı tahkikî imâna çevirerek imânı kuvvetlendirmektir, imânı takviye etmektir, imânı kurtarmaktır. Herşeyden ziyâde imânın esâsâtıyla meşgul olmak, katî bir zarûret ve mübrem bir ihtiyaç, hattâ mecburiyet hâline gelmiştir. Bu, Türkiye’de böyle olduğu gibi, umum ıslâm dünyasında da böyledir.
Evet, temelleri yıpratılmış bir binânın odalarını tâmir ve tezyine çalışmak, o binânın yıkılmaması için ne derece bir fayda temin edebilir? Köklerinin çürütülmesine çabalanan bir ağacın kurumaması için dal ve yapraklarını ilâçlayarak tedbir almaya çalışmak, o ağacın hayatına bir fayda verebilir mi?
ınsan, saray gibi bir binâdır. Temelleri erkân-ı imâniyedir. ınsan bir şeceredir. Kökü esâsât-ı imâniyedir.
ımânın rükünlerinden en mühimi, imân-ı billâhtır, Allah’a imândır; sonra nübüvvet ve haşirdir. Bunun için, bir insanın en başta elde etmeye çalıştığı ilim, ımân ilmidir. ılimlerin esâsı, ilimlerin şâhı ve padişahı ımân ilmidir.
ımân, yalnız icmâlî bir tasdikten ibâret değildir. ımânın çok mertebeleri vardır. Taklidî bir imân, husûsan bu zamandaki dalâlet, sapkınlık fırtınaları karşısında çabuk söner. Tahkikî ımân ise sarsılmaz, sönmez bir kuvvettir. Tahkikî imânı elde eden bir kimsenin ımân ve ıslâmiyeti dehşetli dinsizlik kasırgalarına da mâruz kalsa, o kasırgalar bu ımân kuvveti karşısında tesirsiz kalmaya mahkûmdur. Tahkikî imânı kazanan bir kimseyi, en dinsiz feylesoflar dahi bir vesvese veya şüpheye düşürtemez.
ışte bu hakikatlere binâen, biz de tahkikî imânı ders vererek imânı kuvvetlendirip, insanı ebedî saadet ve selâmete götürecek Kur’ân ve ımân hakikatlerini câmi’ bir eseri, sebat ve devam ve dikkatle okumayı katiyetle lâzım ve elzem gördük. Aksi takdirde, bu zamanda dünyevî ve uhrevî dehşetli musîbetler içine düşmek, şüphe götürmez bir hakikat halindedir. Bunun için, yegâne kurtuluş çaremiz Kur’ân-ı Hakîmin imânî âyetlerini ve bu asra bakan âyet-i kerîmelerini tefsir eden yüksek bir Kur’ân tefsirine sarılmaktır.
şimdi, "Böyle bir eser bu asırda var mıdır?" diye bir suâlin içinizde hâsıl olduğu, nurânî bir heyecanı ifâde eden sîmâlarınızdan anlaşılmaktadır.
Evet, bu çeşit ihtiyacımızı tam karşılayacak olan bir eseri bulmak için çok dikkat ve itinâ ile aradık. Nihayet, hem Türk gençliğine, hem umum Müslümanlara ve beşeriyete Kur’ânî bir rehber ve bir mürşid-i ekmel olacak bir eserin Bediüzzaman Said Nursî’nin Risâle-i Nur eserleri olduğu kanaatine vardık. Bizimle beraber, bu hakikate Risâle-i Nur’la imânını kurtaran yüz binlerle kimseler de şâhittir

4

26.05.2006, 21:17

Evet Tahkiki ımana sahip bir zatı hiç bir şeytan;hatta şeytanlaşmış hiçbir insan- kandıramaz. Çünkü; iman esasları hakkında doğru bilgiye sahip olan dinde ikinci üçüncü derecede önemli olan siyasi ve içtimai meselelerde kandırılamaz. Bu iman esasları birer vahid-i kıyas olur. Sair malumatala karşılaştırılır.
Malesef; ehl-i dinin çok önemli bir kısmı füruatda boğulmuş durumda. Hatta bunları imanın esasları olarak ve çok büyük bir ilim olarak telakki ediyorlar.
Mesela bugün; bir terzinin okuduğu bir kitabı karıştırdım. şeriatın bütün esaslarına binlerce ruhum dahi olsa feda olsun. Lakin; kitaptan bir örnek vermek istiyorum.
Bir adam uzak bir yere giderse.Karısı da kocasının nafakasını tedarik etmiyeceğinden korkarsa, kadını bölgenin kadısına gidip kefalet istiyebilir.
Bir tane daha: Bir adam bir toplulukta üç kez "boşolun" diye bağırırsa ve karısı bilmediği halde ordaysa karısı boştur.vs.vs. (doğru-yanlış önemli değil).
ışte Yunusum Kardeşim bunlar yazdıklarını ne kadar haklı çıkarıyor.
ılim diye füruat içinde boğulmuş ehl-i din nerde, iman hakikatleriyele uğraşan nerde?
Evet hak benim mesleğimdir. En güzel olan benimkidir. Lakin; tek hak ve güzel olan benim mesleğim değildir. (itirazlara karşı kıyıda dursun)
Vesselam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

5

27.05.2006, 18:14

Daha önce forumda yazdığım Risale-i Nur dilinin taklidine çalıştığım bir denemedir.Yalnız biraz değişiklik yaptım...


Allah Hayy'dır.Hem de Adl'dır.Hayy ve Adl isimlerinin en mühim meyvesi de Allahın binbir isminin tecelligahı kainattır.Kainatın en mühim meyvesi Semavatla eş tutulmuş Arz'dır.Arzın halifesi ısm-i Azam'ın tecelligahı ınsandır.ınsan;kainatın en mühim,en nazlı,en munis,en antika,en sevgili,en harika olmakla beraber;en aciz,en zayıf,en muhtaç; hayattar misafiridir.Madem insan bu kadar mühimdir,hem de cahildir ve madem ona bir mübareze ve nizam kapısı açılmıştır;o zaman mübarezeyi kazanacağı,ona nizamı öğretecek Sahib-i Hakiki'sinini emir ve yasaklarını bildirecek, Rabbü'l Alemin'in hikmet ve gayesini anlatacak Malik-i Hakikisini tanıttıracak bir rehber ister.O rehber Kur'an'dır.Kur'an ise;manasını insanlara öğretecek,tanıttıracak,bildirecek, ve en önce kendisi onunla amel edecek,terbiye olacak bir Yaver-i Ekrem ister.
Madem kainatın en mühim meyvesi halife-i arz olan insandır.ınsanlığa tahkiki imanı öğreten saadet-i ebediyenin muhbiri ve müjdecisi,sınırsız Rahmet'in keşşafı ve miftahı ve ilancısı O Zat (s.a.v)'dir.O zaman diyebiliriz ki, insanlığın medar-ı iftiharı,kainatın bir gaye-i hilkatidir.
Madem Rasul-i Ekrem(asm) Hayatın en mühim meyvesidir.Tüm zamanların Seyyididir .Akıl bunu böyle kabul etmek iktiza eder. Ondan sonra gelen,onun öğrettikleriyle talim edip talim ettiren, onun yüksek karakterinin ve ali seciyesinin, Sünnetinin, en yüce meyvesi bir zatın var olması iktiza eder.Madem Rasul-i Ekrem(asm)'in en birici görevi imandı.O Zat(asm)'nin varis-i azamıda en birinci görevi iman olacaktır ve olmuştur.O varis-i azamında eserleri Malik-i Hakiki'yi tanıttrıran Kur'an rehberinin en büyük ve en doğru talimgahı olması icab eder.
ışte O Zat Said Nursi'dir.Eserleride Risale-i Nurlar'dır.Bak; Bediüzzaman namlı o zata,şeksiz insafı olan görür ki hayatını Kur'an' a ve O Zat(asm)'ın
yoluna vakfetmiş.Ameli Peygamberimizin ameline uygun.Mesleği Sahabe ile aynı.Ziakıl bilir ki;bir damla su kaynağını hatırlatır,yada bilir ki ;odanı aydınlatmanın en iyi yolu güneşi eve devet etmektir,kameri değil.Risale-i Nur, Kur'an'dan damlamış, Peygamberimizden ders almış, bir hidayet rehberi; bir Zülkarneyn'dir.Değdiği yerde ab-ı hayat fışkırtan Asa-ı Musa'dır.Tahkiki imanın miftahı, Hz ısa'nın kabul edilmiş duasıdır
vesselam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

6

18.07.2007, 09:46

Alıntı sahibi ""yunusum""

taklidi iman bu zamanda dayanmıyor.
tahkiki iman dayanıyor.onunda mertebeleri var.ilmelyakin,aynelyakin ve hakkalyakin.
dumanı uzakta görürüz.orta ateşin olduğunu biliriz.bu ilmelyakin.
daha yakınlaşıp ateşle dumanı beraber görmek .aynelyakin.
ateşe elini vurup sıcaklığını hissetmek hakkalyakindir.
Ümitvar olunuz..

7

18.07.2007, 11:59

imanımızı birde ibadetlerle nafilerle muhafaza etmeliyiz
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir