Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Hasan_Sinan"

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

1

11.05.2006, 07:50

Yahudilerin kötülenmesi ve lanetlenmesi

Tevrat

Bölüm: Sayilar;
Bap 11
Ve kavm Rabbin kulagInda kötülükten sikayet edenler gibi oldu; ve Rab isitti, ve öfkesi alevlendi;

Bap 12
9 Ve onlara karsi Rabbin öfkesi alevlendi;

Bap 25
3 Rabbin öfkesi Israile karsi alevlendi. 4 Ve Rab Musaya dedi: Kavmin bütün reislerini al, ve Rabbin kizgin öfkesi Israilden dönsün diye, onlari günese karsi Rabbin önünde as. 6 Ve Musa Israilin hakimlerine dedi: Her biriniz kendi adamlarinizi, baal-peora (tapdiklarinin adidir) baglanmis olanlari öldürün.

Tesniye
34 Ve Rab sözlerinizin sesini isitip öfkelendi

Hakimler
Bap 4
Ve yine Israil ogullari Rabbin gözünde kötü olani yaptilar

Bap 6
Ve yine Israil ogullari Rabbin gözünde kötü olani yaptilar; ve Rab onlari yedi yil Midyanin eline verdi.

Bap 10
10 Sana karsi suc ettik, cünkü Allahimizi biraktik, ve Baallara kulluk ettik (Bir cok yerde Allaha isyan ettiklerini ve sirk kostuklarini belirtiyor bozulmus tevratta)

Bap 13
Ve yine Israil ogullari Rabbin gözünde kötü olani yaptilar; ve Rab onlari kirk yil Filistililerin eline verdi.

Son Bölüm: Malaki
Bap 3
6 Cünkü ben, Rab, ben degismem: bundan ötürü siz, ey yakup ogullari, telef olmadiniz.
7 Atalarinizin günlerinden beri kanunlarimdan saptiniz, ve onlari tutmadiniz.
9 Siz cok lanetli oldunuz; cünkü siz, bu milletin hepsi beni soymaktasiniz.

(Bu soymayi ben söyle anliyorum : Allah hesap gününde soracak “Sen beni ziyaret etmedin” kul da ona “Ben seni nasil ziyaret edebilirdimki” “Sen hasta kulumu ziyaret etseydin, beni ziyaret etmis gibi olurdun” ev kema kal ila ahir)

Evet Yahudiler sadece Kuranda degil Tevratta bile Lanetlidir. Onlar durup dururken ümmetlerin en bedbahti olmadi. En zelili en rezili bosuna olmadi.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

2

06.06.2006, 23:06

25. söz Emirdağ Çiçeğindeki bir yazı ilgimi çekti.
...Güya kıssadan yalnız bir hisse ve bir hikâye-i tarihiyeden bir ibret değil, belki bir küllî düsturun efradı olarak her asırda ve her tabakaya hitap ederek taze nazil oluyor. Ve bilhassa çok tekrarla "zalimler! zalimler!..", deyip tehditleri ve zulümlerinin cezası olan musibet-i semâviye ve arziyeyi şiddetle beyanı, bu asrın emsalsiz zulümlerine, kavm-i Ad ve Semûd ve Fir’avun un başlarına gelen azaplarla baktırıyor. Ve mazlum ehl-i imana, ıbrahim ve Mûsâ Aleyhimesselâm gibi enbiyanın necatlarıyla tesellî veriyor.
Evet, nazar-ı gaflet ve dalâlette vahşetli ve dehşetli bir ademistan ve elîm ve mahvolmuş bir mezaristan olan bütün geçmiş zaman ve ölmüş karnlar ve asırlar, canlı birer sahife-i ibret ve baştan başa ruhlu, hayattar bir acip âlem ve mevcut ve bizimle münasebetdar bir memleket-i Rabbâniye sûretinde, sinema perdeleri gibi kâh bizi o zamanlara, kâh o zamanları yanımıza getirerek her asra ve her tabakaya gösterip yüksek bir i’câz ile dersini veren Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyan,....


Bu asırda bizim Firavunumuz daha zalim,daha korkunç; imanın kalelerine hücüm etmekte. Bizim Ad kavmimiz daha muhteşem, daha gaddar.
Evet üstadın dediği gibi; her asırda bir Ad Kavmi, Bir semud kavmi, bir firavun mevcut.

Biraz inceleyince Ad kavminin bu devirdeki karşılığının ABD olduğunu rahatça görürüz.
Yüksek bina sahib olmaları, ırem Bahçeleri sahib olmaları., Allah'ı bilerek inkar etmeleri, zulümle idere etmeleri, yüksek ilim sahibi olmaları, kasırgalar ülkesi olmaları vs.vs.
Hatta Ad kavmini iyice araştırsanız ABD'nin nasıl yok olacağınıı da görürsünüz.
....

ışte Ehl-i ıman'a bir teselli daha...

3

08.06.2006, 10:04

Ad Kavmi 3 sene kuraklık yaşıyor. Mekke'ye bir heyet gönderip duaya çıkıyor. Dua sonucu gökte 3 bulut oluşuyor. Siyah,beyaz,kırmızı. Onlar siyah olanı şeçiyorlar. Ancak o bulut 8 gün 7 gece süren "sarsar" adlı bir kasırgaya sebep oluyor. Bütün Ad kavmi helak oluyor.
ABD de bu şekilde mi yok olacak?
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

4

08.06.2006, 12:19

AD Kavmi ve UBAR

Ad kavmi hakkında geniş araştırma yapmaya da pek gerek yok, neredeyse elimizi salladığımız kitapta onlarla ilgili yazılar bulmamız mümkün. Fakat kenara-köşeye yazdıklarımızla, duyduklarımızı araştırmakla en az sözle en çok bilgiyi vermenin çabasıydı yaptığımız...

Ad (halkın) a gelince; onlar da, uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile helak edildiler. (Allah) Onu, yedi gece ve sekiz gün, aralık vermeksizin üzerlerine musallat etti. Öyle ki, o kavmin, orada sanki içi kof hurma kütükleriymiş gibi çarpılıp yere yıkıldığını görürsün. şimdi onlardan hiç arta kalan (bir şey) görüyor musun? (Hakka Suresi, 6 - 8 )

Kuran'ın çeşitli surelerinde sözü geçen bir başka helak olmuş kavim ise, adı Nuh Kavmi'nden sonra anılan Ad Kavmi'dir. Ad Kavmi'ne gönderilen Hz. Hud tüm peygamberler gibi kavmini ortak koşmadan Allah'a iman etmeye ve kendisinin söylediklerine itaat etmeye çağırır. Kavim, Hz. Hud'a düşmanlıkla cevap verir. Hud Suresi'nde Hz. Hud ve kavmi arasında geçenler ayrıntılı olarak anlatılmaktadır:
Ad (halkına da) kardeşleri Hud'u (gönderdik) . Dedi ki: 'Ey kavmim, Allah'a ibadet edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Siz yalan olarak (tanrılar) düzenlerden başkası değilsiniz. Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Akıl erdirmeyecek misiniz? Ey kavmim, Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Üstünüze gökten sağanak (yağmurlar, bol nimetler) yağdırsın ve gücünüze güç katsın. Suçlu-günahkarlar olarak yüz çevirmeyin.' 'Ey Hud' dediler. 'Sen bize apaçık bir belge (mucize) ile gelmiş değilsin ve biz de senin sözünle ilahlarımızı terketmeyiz. Sana iman edecek de değiliz. Biz: 'Bazı ilahlarımız seni çok kötü çarpmıştır' (demekten) başka bir şey söylemeyiz.' Dedi ki: 'Allah'ı şahid tutarım, siz de şahidler olun ki, gerçekten ben, sizin şirk koştuklarınızdan uzağım. O'nun dışındaki (tanrılardan) . Artık siz bana, toplu olarak dilediğiniz tuzağı kurun, sonra bana süre tanımayın. Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.) Buna rağmen yüz çevirirseniz, artık size kendisiyle gönderildiğim şeyi tebliğ ettim. Rabbim de sizden başka bir kavmi yerinize geçirir. Siz O'na hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Doğrusu benim Rabbim, herşeyi gözetleyip-koruyandır.' Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmet ile Hud'u ve onunla birlikte iman edenleri kurtardık. Onları şiddetli-ağır bir azaptan kurtardık.

ışte Ad (halkı) : Rablerinin ayetlerini tanımayıp reddettiler. O'nun elçilerine isyan ettiler ve her inatçı zorbanın emri ardınca yürüdüler. Ve bu dünyada da, kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. Haberiniz olsun; gerçekten Ad (halkı) , Rablerine (karşı) inkâr ettiler. Haberiniz olsun; Hud kavmi Ad'a (Allah'ın rahmetinden) uzaklık (verildi) . (Hud Suresi, 50-60)

Ad Kavmi'nden bahseden diğer bir sure ise şuara Suresi'dir. Bu surede Ad Kavmi'nin bazı özelliklerine dikkat çekilir. Buna göre Ad, 'yüksek yerlere anıtlar inşa etmekte' ve 'ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları edinmekte' olan bir kavimdir. Ayrıca bozgunculuk yapıp, zorbaca davranmaktadır. Hz. Hud, kavmini uyardığında ise, onun sözlerini 'geçmiştekilerin geleneksel tutumu' olarak yorumlarlar. Başlarına bir şey gelmeyeceğinden de son derece emindirler:
Ad (kavmi) de gönderilen (elçi) leri yalanladı. Hani onlara kardeşleri Hud: 'Sakınmaz mısınız? ' demişti. 'Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin. Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir. Siz, her yüksekçe yere bir anıt inşa edip (yararsız bir şeyle) oyalanıp eğleniyor musunuz? Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz? Tutup yakaladığınız zaman da zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz? Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin. Bildiğiniz şeylerle size yardım edenden korkup-sakının. Size hayvanlar, çocuklar (vererek) yardım etti. Bahçeler ve pınarlar da. Doğrusu, ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum.' Dediler ki: 'Bizim için fark etmez; öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da. Bu, geçmiştekilerin 'geleneksel tutumundan başkası değildir. Ve biz azap görecek de değiliz.' Böylelikle onu yalanladılar, Biz de onları yıkıma uğrattık. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. (şuara Suresi, 123-140)

Hz. Hud'a düşmanlık eden ve Allah'a başkaldıran kavim, gerçekten de yıkıma uğradı. Korkunç bir kum fırtınası Ad'ı 'sanki hiç yaşamamışcasına' yok etti....



ırem şehri Hakkındaki Arkeolojik Bulgular

1990'lı yılların başında dünyanın tanınmış gazeteleri çok önemli bir arkeolojik bulguyu 'Muhteşem Arap şehri Bulundu', 'Efsanevi Arap şehri Bulundu', 'Kumların Atlantisi Ubar' başlıklarıyla verdiler. Bu arkeolojik bulguyu daha ilgi çekici hale getiren özelliği, isminin Kuran'da anılıyor olmasıydı. O güne kadar Kuran'da bahsi geçen Ad kavminin bir efsane olduğunu veya hiçbir zaman bulunamayacağını düşünen birçok kişi, bu yeni bulgu karşısında hayrete düştüler.

Ad Kavmi'nin yaşadığı Ubar kentinin kalıntıları, Umman'ın sahile yakın bir yerinde bulundu.
Kuran'da sözü edilen bu şehri bulan kişi, amatör bir arkeolog olan Nicholas Clapp idi.

Bir Arap uzmanı ve belgesel yapımcısı olan Clapp, Arap tarihi üzerine yaptığı araştırmalar sırasında çok ilginç bir kitaba rastlamıştı. Bu, 1932 yılında ıngiliz araştırmacı Bertram Thomas tarafından yazılmış olan Arabia Felix idi. Arabia Felix, Romalıların Arap Yarımadası'nın güneyinde bulunan ve günümüzdeki Yemen ve Umman'ı kapsayan bölgeye verdikleri isimdi. Bu bölgeye Yunanlılar 'Eudaimon Arabia', Ortaçağdaki Arap bilginleri ise 'Al-Yaman as-Saida' ismini veriyorlardı.

Bu isimlerin tümü 'şanslı Araplar' anlamına geliyordu. Çünkü eski zamanlarda bu bölgede yaşayan insanlar o devrin en şanslı kavimleri olarak biliniyorlardı. Peki, böylesine bir yakıştırmanın sebebi neydi acaba?

Ubar'da yapılan kazılarda Kuran'da belirtilen şekliyle birçok sanat yapıları ve yüksek medeniyet eserleri bulundu.
Bunun sebebi, bu bölgenin stratejik konumuydu. Bölge, Hindistan ve Kuzey Arabistan arasında yapılmakta olan baharat ticaretinin merkezi durumundaydı. Ayrıca bölgede yaşayan kavimler 'frankicense' isminde nadir bulunan bir bitkinin üretimini yapıyor ve bunu pazarlıyorlardı. Eski toplumlar tarafından oldukça rağbet gören bu bitki, çeşitli dinsel ayinlerde tütsü olarak kullanılıyordu. Bu bitki, o zamanlar neredeyse altın kadar değerliydi.

Kitabında bütün bunlardan bahseden ıngiliz araştırmacı Thomas, sözünü ettiği bu 'şanslı' kavimleri uzun uzun tarif ediyor ve bunlardan bir tanesinin kurmuş olduğu bir şehrin izini bulduğunu iddia ediyordu. Bu, Bedeviler'in 'Ubar' ismini taktıkları şehirdi. Bölgeye yaptığı araştırma gezilerinden bir tanesinde çölde yaşayan Bedeviler, kendisine eski bir patika yolu göstermişler ve bu patikanın Ubar isimli çok eski bir şehre ait olduğunu anlatmışlardı. Konuyla çok ilgilenen Thomas, bu araştırmalarını tamamlayamadan ölmüştü.



Ubar'da sürdürülen kazı çalışmaları

ıngiliz araştırmacı Thomas'ın yazdıklarını inceleyen Clapp de, kitapta bahsedilen bu kayıp şehrin varlığına inanmıştı. Çok vakit kaybetmeden araştırmalarına başladı.

Clapp, Ubar'ın varlığını kanıtlamak için iki ayrı yola başvurdu. Önce bedeviler tarafından var olduğu söylenen patika izlerini buldu. NASA'ya başvurarak bu bölgenin resimlerinin uydu aracılığıyla çekilmesini istedi. Uzun bir uğraşıdan sonra, yetkilileri bu bölgenin resimlerinin çekilmesi için ikna etmeyi başardı.

Clapp daha sonra Californiya'da Huntington kütüphanesinde bulunan eski yazıtları ve haritaları incelemeye başladı. Amacı, bölgenin bir haritasını bulmaktı. Kısa bir araştırmadan sonra buldu da. Mısır-Yunan coğrafyacısı Batlamyus tarafından MS 200 yılında çizilmiş bir haritaydı bulduğu. Haritada, bölgede bulunan eski bir şehrin yeri ve bu şehre doğru giden yolların çizimi gösterilmişti.



Uzay Mekiği'nden çekilen fotoğraflarla elde edilen görüntülerde Ad Kavmi'nin yeri tespit edildi. Fotoğrafta ticaret yollarının kesiştiği yer, yani Ubar işaretlenmiştir.

1. Ubar, kazı yapılmadan önce ancak uzaydan görülebiliyor.
2. Yapılan kazılarda 12 metre kumun altından bir şehir çıktı.


Bu sırada NASA'dan resimlerin çekilmiş olduğu haberi de geldi. Resimlerde, yerden çıplak gözle görülmesi mümkün olmayan, ancak havadan bir bütün halinde görülebilen bazı yol izleri ortaya çıkmıştı. Bu resimleri elindeki eski haritalarla karşılaştıran Clapp, sonunda beklediği sonuca vardı. Hem eski haritada belirtilen yollar hem de uydudan çekilen resimlerde görülen yollar birbirleriyle kesişiyorlardı. Bu yolların bitiş noktası ise eskiden bir şehir olduğu anlaşılan geniş bir alandı.

Sonunda Bedevilerin sözlü olarak anlattıkları hikayelerin konusu olan efsanevi şehrin yeri bulunabilmişti. Kısa süre sonra kazılara başlandı ve kumların içinden eski bir şehrin kalıntıları çıkmaya başladı. Bu nedenle de bu kayıp şehir 'Kumların Atlantisi Ubar' olarak tanımlandı.


Peki, bu eski şehrin Kuran'da bahsedilen Ad Kavmi'nin şehri olduğunu kanıtlayan şey neydi?

Yıkıntılar ilk olarak ortaya çıkarıldığı andan itibaren bu yıkık şehrin Kuran'da bahsedilen Ad Kavmi ve ırem'in sütunları olduğu anlaşılmıştı. Zira kazılarda ortaya çıkartılan yapılar arasında, Kuran'da varlığına dikkat çekilen uzun sütunlar yer alıyordu. Kazıyı yürüten araştırma ekibinden Dr. Zarins de, bu şehri diğer arkeolojik bulgulardan ayıran şeyin yüksek sütunlar olduğunu ve dolayısıyla bu şehrin Kuran'da bahsi geçen Ad Kavmi'nin kenti ırem olduğunu söylüyordu. Kuran'da, ırem'den şöyle söz ediliyordu:
Rabbinin Ad (kavmin) e ne yaptığını görmedin mi? 'Yüksek sütunlar' sahibi ırem'e? Ki şehirler içinde onun bir benzeri yaratılmış değildi. (Fecr Suresi, 6 - 8 )


Peki, ABD gerçekten AD Kavminin bu zamandaki hali mi?


DıP NOTLAR
1. Thomas H. Maugh II, 'Ubar, Fabled Lost City, Found by LA Team', The Los Angelas Times, 5 şubat 1992.
2. Kamal Salibi, A History of Arabia, Caravan Books, l98O.
3. Bertram Thomas, Arabia Felix: Across the 'Empty Quarter' of Arabia, New York: Schrieber's Sons 1932, s. 161.
4. Charles Crabb, 'Frankincense', Discover, Ocak 1993.

5

08.06.2006, 18:08

ılk yazdıklarınla son yazdıkların arasında bir bağ kuramadım kardeşim!
ılk yazında şöyle demişsinYüksek bina sahib olmaları, ırem Bahçeleri sahib olmaları., Allah'ı bilerek inkar etmeleri, zulümle idere etmeleri, yüksek ilim sahibi olmaları, kasırgalar ülkesi olmaları vs.vs.
Hatta Ad kavmini iyice araştırsanız ABD'nin nasıl yok olacağını da görürsünüz.

ırem Bahçelerine benzer bahçeler ABD'de var mı? Hem ABD nasıl yok olacak?
Ben biraz araştırıyorum ama; madem konuyu açan sensin sen cevap yaz kardeşim :wink:
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Sedat

Orta Düzey

  • "Sedat" bir erkek

Mesajlar: 167

Konum: Frankfurt

Meslek: Sürücü kursu ögretmeni

  • Özel mesaj gönder

6

08.06.2006, 23:22

selamünaleyküm,

arkadaslar bazi yorumlarmizda dikkatli olmak lazim.

ABD ve ABD nin gücü yahidi lobileri tarafindan su anda kötüye kullanilsada sunu unutmamak lazim
en büyük dinsizlik akimi olan kominizme en büyük darbeyi vuran ve karsi koyan ABD olmustur,olaylari kisa vadeli güncelliklere göre vermeyelim?

Alıntı

Allah'ı bilerek inkar etmeleri,
demissiniz??
sunu unutmayalim ki ABD dolarinin üstünde ilk ciktigi günden beri su ibare yer aliyor IN GOD WE TRUST=biz ALLAHA Inaniyoruz (elimde bir bes dolar var suanda ve beyaz sarayin üzerine yazilmis)

ABD kendini bizdeki gibi laik degil Dindar ve allaha inanan bir toplum olarak niteliyor anayasasinda.

selam ve dua ile sedat

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Hasan_Sinan"

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

7

08.06.2006, 23:44

Hem de Amerikanin ic Politikasini ve dis politikasini birbirinden ayirmak lazim. Dis politikayi bütün dünya siddetle kiniyor. Bakmayin mesela almanlarin onlari desteklemesini. Alman halkindan kime sorarsaniz "Sevmiyoruz derler".

Ic politikalarinda ise bir demokrasi hakimiyeti var. Herkes hür yasayabiliyor. Elbette cok sapikliklari var ve helak olmayi hak ediyorlar. Fakat daha helak olmuyorsa iclerinde iyilerin bulunmasindandir. Hatta duyduklarima göre orada müslümanlarda artiyormus. Risalei Nur da orda bulunuyor. Elbette oradada genis dairede futuhati olacak.

- - -Zulüm biter küfür devam eder- - -

- - -Ekmeksiz yasarim Hürriyetsiz yasayamam- - -
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

8

09.06.2006, 09:35

malayaniyatla iştigal maksadı geri bırakıyor.

bediüzzaman.

ben imanın cereyanındayım.başka meselelerle alakam yok.
ben başka maksaddayım.başka şeyler kalbimde yer etmemiş.

bediüzzaman.

bir bayram günü gezerken aşağıda bir topluluk vardı.üstad zübeyire dedi git bak ne konuşuyorlar gel bana haber ver.zübeyir abi dedi bayramla ilgili konuşmalar yapıyorlar.üstad dedi git dinle gel.
zübeyir abi gitti hemen geldi.
üstad neden çabuk geldin dedi.
zübeyir abi dediki bayram la ilgili malayani şeyler konuşuyorlardı.
üstad dedi eğer onların yanında kalıp onların söylediklerini alakalı dinlemiş olsaydın.
seni bu hizmette atartım.
bayram yüksel abinin hatırasında var.

şimdi düşünelim üstad bizim bunlarla uğraştığımızı görseydi ne derdi.

selam.

9

09.06.2006, 10:35

Frtkrkc yazısında 25. Söz'den istihracını yazmış.
Sözlerde Kur'an'da geçen kavimlerin her asırda bir karşılığı olduğunu yazıyor.
Ve mazlum ehl-i imana, ıbrahim ve Mûsâ Aleyhimesselâm gibi enbiyanın necatlarıyla tesellî veriyor.,demiş.
Bu kardeşimizde Ad Kavminin bu asırda ABD olduğunu. Bu zalim devletten Müslümanların en sonunda kurtulacağını söylemiş. Risale-i Nur'un müjdesini teyit ve tekit etmiş.Abesle iştigal kabul etmiyorum.
ABD 'nin yok olması, derken zülmünün yok olmasından bahsetimiş. Üstad Amerika için övücü sözler etmiş olabilir. Lakin;iyi olmak önemli değildir iyi kalmak önemlidir.Amerika kuyruğunu Yahudi lobilerine kaptırmıştır.şu an zalimdir.
Frtkrkc'nin bir hatası şudur.ıstihracını bana anlatı.Foruma yazmasını teklif ettim.
Giriş olarak yazdı, tepki bekledi. Sonra bana anlattıklarını yazmayıp kısa araştırmasına yeni bir araştırma ekledi,bu da konuyu dağıttı.Onu da heyecanına vermeli. Bence 23 yaşında bu denli zeki,Nur aşığı,bir insanı teşvik etmek gerek
vesselam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Sedat

Orta Düzey

  • "Sedat" bir erkek

Mesajlar: 167

Konum: Frankfurt

Meslek: Sürücü kursu ögretmeni

  • Özel mesaj gönder

10

10.06.2006, 02:54

benim demek istedigim aslinda sonucta olaylara gine risale i nur isiginda bakmamiz gerektigi.
örnek üstad Avrupadan bahsederken Avupa iki dir diye basliyor ve iki yönüyle yorumluyor, sanirim ABD den bahsederken den bu sekilde bakmamiz gerekir, hatta sanirim bütün dünyaya bu cercevede bakabiliriz, yani bir tarafta fesada vermek isteyenler dinsizlik akimlari buna karsi da dindarlar demokratlar vs.

amacim kardesleri kirmak degil sadece bir bakis acisi ortaya koymakti

selam ve dua ile Sedat

11

10.06.2006, 15:49

bu asır da küreselleşmenin etkisi ile dünya global bir köy halini almıştır.
bu da demektir ki bu köyde müminler kafirler ve münafıklar var
eskiden düşmanlıklar o devletin halkı ile beraber üstümüze gelmekteydi ama şimdi devletin ve o devleti avucu içerisine almış etkili lobilerin isteklerine cevap vermek için politikalarını belirlerler.yani hakla batıl birbirine karışık daha doğrusu münafık bir tavır sergilerler.
ve şunlarıda belirtmek lazım bu asır her yerde olup bitenler yahudi oyunları kominizm getiren ve yaymaya çalışanlar ve bunları karşısına alanda yahudilerin idare ettiği adamlar ben bu meselenin bu şekilde anlatılmasına karşıyım yani her şeyin altından yahudiler çıkıyor bu doğru ama bunun devamlı söylenmesi yahudilerin izin vermediği hiçbir şey olmaz düşüncesi müminlerin ümidini kırmaktan başka bir işe yaramaz

ikincisi de yeryüzü mirasçıları müminlerdir. kafire miras düşmediğine göre bu dünya hz. adem in oğularından kabil in değil habil indir.bu nedenle biz bu dünyanın sahibiyiz ancak biz ne zaman bunu hak edecek iman a ve amele ulaşırsak o zaman Allah bize emaneti verecektir bunda kimsenin şüphesi olmasın Kadir i Mutlak (cc) herşeye gücü yetendir ama bu dünya hikmet yeri olduğundan sebep olarakta müminlerin imanlarını vesile yapmış ise bizler basit düşüncelere kapılıp iman hakikatlerini ihmal etmemeliyiz.

üçüncüsü bizim vazifemiz sahabe gibi ihlasla bu dava ya gönül vermek ve sistem içerisinde bu davayı ani çıkışlarla handikaplara sürüklemeden nizim ve intizam içerisinde itaat şuuru ile meşveret kararlarını uygulayarak dünyanın dört bir yanına nam-ı celil Muhammediyi(asm) ulaştırmaktır
ve bizler bu davaya dört elle sarılmalıyız hatta dişlerimizle sımsıkı tutmalıyız
sahabeler çok kısa zamanda dünyanın hakimi oldular iki süper devleti yerle bir ettiler nasıl başardılar bunu bizim önümüzde açık ve sonuca giden bir yol varken ...
son olarak böyle meselerle uğraşması gereekn müminler olmalıdır yani dünya çapında islam düşmanlarının oyunlarını görecek onlara cevap verecek böyle davranmak hikmetle hareket etmenin gereğidir ama bunu herkesin yapmasına gerek yok
üstad hazretleri meyvenin dördüncü meselesinde buna açıklık getirmiştir

12

10.06.2006, 16:16

Küre-i arzı herc ü merce getiren ve ıslâm mukadderatıyla alâkadar olan bu dehşetli Harb-i Umumîden elli gündür (şimdi yedi seneden geçti aynı hâl) Haşiye hiç sormuyorsun ve merak etmiyorsun. Halbuki bir kısım mütedeyyin ve âlim insanlar, cemaati ve camii bırakıp radyo dinlemeye koşuyorlar. Acaba bundan daha büyük bir hadise mi var? Veya onunla meşgul olmanın zararı mı var?" dediler.

Evet, bu Cihan Harbinden daha büyük bir hadise ve bu zemin yüzündeki hâkimiyet-i âmme dâvâsından daha ehemmiyetli bir dâvâ, herkesin ve bilhassa Müslümanların başına öyle bir hadise ve öyle bir dâvâ açılmış ki, her adam, eğer Alman ve ıngiliz kadar kuvveti ve serveti olsa ve aklı da varsa, o tek dâvâyı kazanmak için bilâtereddüt sarf edecek.

ışte, o dâvâ ise, yüz bin meşâhir-i insaniyenin ve hadsiz nev-i beşerin yıldızları ve mürşidlerinin müttefikan, Kâinat Sahibinin ve Mutasarrıfının binler vaad ve ahdlerine istinaden haber verdikleri ve bir kısmı gözleriyle gördükleri şu ki:

Herkesin, ımân mukabilinde, bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlarla müzeyyen ve bâki ve daimî bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek dâvâsı başına açılmış. Eğer ımân vesikasını sağlam elde etmezse kaybedecek. Ve bu asırda, maddiyyunluk tâunuyla çoklar o dâvâsını kaybediyor. Hattâ bir ehl-i keşif ve tahkik, bir yerde kırk vefiyattan yalnız birkaç tanesi kazandığını sekeratta müşahede etmiş; ötekiler kaybetmişler. Acaba bu kaybettiği dâvânın yerini, bütün dünya saltanatı o adama verilse doldurabilir mi?

ışte o dâvâyı kazandıracak olan hizmetleri ve yüzde doksanına o dâvâyı kaybettirmeyen harika bir dâvâ vekilini o işte çalıştıran vazifeleri bırakıp, ebedî dünyada kalacak gibi âfâkî mâlâyaniyatla iştigal etmek tam bir akılsızlık bildiğimizden, biz Risale-i Nur şakirtleri, herbirimizin yüz derece aklımız ziyade olsa da ancak bu vazifeye sarf etmek lâzımdır diye kanaatımız var.

13

12.06.2006, 19:55

Ad Kavminin hikayesi kısaca aşağıdaki gibidir;
Ad Kavmi Nuh Tufanından sonra Hadramut civarında yerleşen, Hz. Nuh'un torunlarından Ad'ın soyundan gelmişlerdir.Bunlar boyları uzun,cüsseleri iri,güçlü kuvvetli bir nesildi.Allah onalara büyük bir zenginlikte nasip etmişti.Fakat bu kuvvet ve zenginlik onları gurura ve inkara sevk etti. Kendilerine Peygamber olarak gönderilen Hz. Hud'u yalanladılar;onun azap vaadini alaya aldılar. Bu sırada üç yıl süren bir kuraklığa uğradılar.Bu da akıllarını başlarına getirmedi.Sonunda,Mekke'ye yağmur duası için bir heyet gönderdiler. Dualarının sonuda gökte siyah,beyaz ve kırmızı renkte üç bulut belirdi.Onlar siyah olanını seçtiler. Siyah bulut Ad Kavminin toprakları üzerinde belirince,yağmur geliyor ümidiyle, aralarında bir bayram sevinci esmeye başladı.Fakat bulutla beraber gelen kasırga sekiz gün,yedi gece boyunca devam etti ve Ad Kavminden helak edilmedik tek bir fert kalmadı.Hz. Hud ise felaketin gelmesinden önce,iman edenleri toplayarak oradan ayrılmıştı.

Ad Kavmi hakkında Ayetler;
1) Beldeler içinde benzeri yaratılmamış ve yüksek binalarla dolu ırem şehrinin sakinleri olan
Ad Kavmine...Rabbinin ne yaptığını görmedin mi? Fecir 6-10
2) (Ad Kavminin) Üzerlerine, onlar helak oluncaya kadar uğursuzluğu devam eden günlerde
gürültülü ve dondurucu bir rüzgar (sarsar) gönderdik. Kamer 19
3)Siz her bir tepede övünmek ve vakit öldürmek için yüksek binalar mı yapıyorsunuz?.Sanki içinde ebedi kalacakmışsınız gibi sağlam ve sanatlı köşkler mi ediniyorsunuz? Mazlumları
yakaladığınızda zorbalıkla zulmediyorsunuz. şuara 128-130
4)ışte Ad Kavmi böyleydi.Onlar Rablerinin ayetlerini inkar ettiler,peygamberlerine karşı geldiler ve inatçı bir zorbanın emrine uydular. Hud 59
5)Ve Ad ve Semud kavmini helak ettik muhakkak ki sizin için onların oturmuş oldukları yerden başlarına gelen felaketler açıklanmıştır ve şeytan onlara yaptıklarını süslü göstermiştir.. oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.Ankebut 38


14

12.06.2006, 20:02

Kur’an her asıra ve her tabakaya hitab ederek taze nazil oluyor gibidir.Her asır sadece kendisine yazılmış gibi fehmeder. Herkez ,Rabbi sadece kendini muhattab alıyormuş gibi hissesini alır.
Madem her asra hitab ediyor ve madem Kur’an’da kavimlerden bahsetme sebebi ibret almak içindir,hem o asırdaki zalimleri tehdit eder, hem mazlumlara bir teselli vermek içindir.O zaman; Kur’an’da geçen Ad Kavmi kıssasını zamanımızdaki karşılığını aramak ikinci üçüncü dercede olsa da abes değildir.
Zaten Kur’an’ın kesretle söz ettiği bir konu abes olamaz. Bir de Üstad böyle bir konuya temas etmişse hiç olamaz. Zaten bizde tüm sayimizi Ad Kavmine ayırıyor değiliz.

Ben ilk önce bir ima aradım. Ad kavminin bu asırdaki karşılığı olan kavmin gizli imalarla gösterilmiş olacağını tahmin ettim. Ancak imadan çok işaret derecesine çıkması bana sürpriz oldu.

Ad Kavmi yüksek binalarlar inşa eden bir kavimdi. 12 katlı binalar yapmışlardır.
Günümüze baktığımızda Ad Kavmine benzer –yüksek- binalar inşaa eden kavim ABD olarak göze çarpar.Gerçi farklı ülkelerde de yüksek binalar mevcuttur ama; hiç biri ABD’deki gibi teknoloji harikası ve güç gösterisi yapmak maksatlı değildir. Zaten gökdelenlerin fikir babaları Amerikalılardır.
Ad Kavmi ırem Bahçeleriyle meşhur olmuştur. şeddad bin Ad, ılahi kitaplarda cennetin niteliklerini okumuş ve benzerini inşa etmeye karar vermiş. Ad kavminin, ihtişam ve debdebelerinin göstergesi olmaktan öte bir anlam taşımayan yüksek binalar , anıtlar, ırem Bahçeleri,eğlenme, zevk-ü sefa peşinde koşma, israfa dayalı lüks bir hayatı tercih etmekten başka bir amaç taşımıyorlardı.
ABD’ye baktığımızda zevk ve eğlence amaçlı görsel olarak cennet bahçelerini andıran Golf Sahalarını görürüz. Dünyaya anıt ve anıt heykel kavramını tekrar getiren de bunlardır.
Ad Kavmi de çöllerin üstünde boy göstermiştir.Tıpkı ABD gibi

Ad Kavminin lideri şaddad çok zalim bir adam’dı. Kavmi kendini ondan kurtaramamıştı. Çünkü; zevk ve sefa,refah ve bolluk , özgürlüklerin sınırsızlığı çoğunu cezbetmiş.Aralarındaki bir avuç iyi bile sapıtmıştı.
Temel hedefi, yeryüzündeki bütün insanları kendisine boyun eğdirmektir.
Heykeller çevresinde geliştirdiği siyâsî yorumlarla, zorbalığı ve kan dökmeyi meşrû gösterme
gayretinde olmuştur Fakat gerek kendisi, gerek kavmi, vahye karşı, heykellerine ön
planda yer veren mevcut siyâsî yapıyı savunmuştur. Onlar Allah'ın âyetlerini bilerek inkâr ettiler. ınsanlara kuvvetle ve silâhla gâlip gelen zorbalara boyun eğmek bir zillettir. Nitekim Âd kavmi heykellere dayandırılan siyâsî teorilere ve zorbalara boyun eğdiği için, lânetlenmiştir. Âd kavmi, gerek siyâsî, gerek ekonomik açıdan da büyük bir güçtü!..
şeddâd'ın çevresinde yer alan politik güçler, Hûd (a.s.)'un (ıslamın) tebliğine engel olabilmek için, değişik yöntemlere başvuruyorlardı:
Hûd (a.s.)'un tebliği karşısında iyiden iyiye hırçınlaşan Âd kavmi, heykellerinin (teknolojilerinin)kendilerini koruyacaklarından oldukça emin görünüyordu. Hâkimiyetin kayıtsız-şartsız kendilerine ait olduğu iddiasına iman etmişlerdi. Bu hâkimiyetlerini, heykellerinin(teknolojilerinin)ifâde ettiği ideolojileri sayesinde sürdürdüklerini kabul ediyorlardı. Sürekli olarak;"Biz azâba uğratılacak da değiliz" (eş-şuara, 26/138) diyerek kendi kendilerini ikna etme yoluna gidiyorlardı. Hûd (a.s.)'un tebliğini kabul eden müminlere, işkence etmekten asla çekinmeyen ve zindanlarda çürütmeyi hedef alan Âd kavmi alay ederek: "Haydi tehdit ettiğin azâbı getir" sloganına sarılmıştı!.. Kısa bir süre sonra azâbın belirtileri görüldü. Akarsular kurumaya, yeşillikler sararmaya başladı. Ünlü ırem bağları birer birer yok oluyordu. Kuraklık etrafı kasıp kavuruyordu. O yiğit yapılı, güçlü kuvvetli insanlar bir yudum suya, bir dilim ekmeğe muhtaç hale gelmişlerdi.
Sonrası malum sarsar adı verilen dehşetli fırtına veyahut hortum…Bilindiği gibi ABD’yi ençok zorlayan doğal afet hortumlardır.
Bu yazıda Ad Kavmi yerine ABD kullanılsa yanlış olur mu?Bir kez de ABD diyerek okumanızı tavsiye ederim.

Peki; ABD’nin zulmü nasıl yok olacak yada kendi nasıl yok olacak.(Nasıl isterseniz öyle düşünün.)Madem; Ad Kavminin başına gelenleri kriter alıyoruz. Ad Kavminin yaşadıklarını ABD’ye çevirip inceliyelim.( Doğrusunu Allah bilir).

ılk önce 3 yıl süren dehşetli bir kuraklık oluyor. Gücüne çok güvenen, bu kuraklığı Allah’ın bir uyarısı olarak kabul etmeyen ABD ,teknolojisinin yardımını kullanarak ,Ad Kavminin Mekke’ye heyet göndermesine bedel, fiili duaya sarılarak kuraklığı giderecek faaliyetlere giriyor. Kimbilir belki çok gelişmiş bir yağmur bombası veya bulut oluşturan başka bir faktörle çalışmalara başlıyorlar. Ancak üç bulut oluşuyor.Tıpkı Ad Kavmindeki gibi. Biri kırmızı, biri beyaz ,biri siyah. Onlar siyah olanı ülkelerine alıyorlar. şimdi burda durmak lazım. Ad Kavmi Allah’ın emrinde olan bulutları nasıl oluyor ki kendi emirlerine musahhar edebiliyorlar?Hem de kırmızı gelmesin, beyaz gelmesin, yağmur bulutunu andıran siyah bulut gelsin, diyebilirler? Demek ki bir teknolojiye sahiptiler.Tıpkı ABD gibi.Zaten kırmızı bulut olamaz.Kırmızı bulut kimyasal bir bulut olduğunun en sağlam delili olabilir.Yada güneş batarken batıda ufuk kırmızılaşır.
Amerika kuyruğunu kaptırmıştır.Hz Ademden buyana benzeri görülmemiş acaiplikte ve harika olan ABD artık zalimdir. Çabuk çabuk intibaha gelmesse mazlumların ahı onlara azabı getirecektir. Zira; küfür devam eder ama ;zülüm asla.
Biri AD ve ABD arasındaki ebcedi ve cifri bağı araştırsa ne güzel olurdu!
Vesselam

Araştırma yazımı oluşturmak için yardım eden Cevat Uykan'a teşekkür ederim.


15

15.06.2006, 13:40

Güzel kardeşim ;24. Söz'de bilgisayarın prensiplerini anlatan istihracını yazar mısın? Kızdın mı?
Selametle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

16

19.06.2006, 11:12

24.Söz / Kızdın mı


24.Söz'de bahsi geçen konuyu buraya yazsam da orda gördüklerimizi ve hissettiklerimizi anlatmamız mümkün değil. Anlamak ve anlatmak gerçekten çok farklı...

Kızmam mümkün değil.. :oops: :wink:


Peki sen kızdın mı?




17

24.06.2006, 02:52

Bahsi geçen bilgisayarın çalışma sistemine işaret ettiği bölüm buradadır.. Sizlere bir tek Windows ( Penecereler / çoğul bir cümle ) sanırım sizinde görmenize yardımcı oalcaktır.

Ayrıca Risale-i Nur'da sadece iman, içtimai ve siyaset mevzuları değil, uzay bilimleri (astronomi), astroloji, kimya, biyoloji, edebiyat, tarih, psikoloji, ebced, cifir... ve şu an aklıma gelmeyen bir sürü ilim mevcut.

Halbuki bir çok ilimi tek bir kitapta anlatmak baya müşkülatlı olmasına rağmen, bu ilimlerin anlaşılmasında ve mana bozukluğunda hiç bir zorluk olmamıştır.

Kıymetini biliyor muyuz?






24.Sözden alıntı...

Bununla beraber, kâinatın her bir âleminde, her bir tâifesinde, Esmâ-i Hüsnâdan bir ismin ünvânı tecellî eder. O isim, o dairede hâkimdir; başka isimler orada ona tâbidirler, belki onun zımnında bulunurlar.
Hem mahlûkatın her bir tabakasında az ve çok, küçük ve büyük, has ve âmm her birisinde, has bir tecellî, has bir rubûbiyet, has bir isimle cilvesi vardır. Yani, o isim her şeye muhît ve âmm olduğu halde, öyle bir kasd ve ehemmiyetle bir şeye teveccüh eder; güyâ o isim yalnız o şeye hastır.
Hem, bununla beraber, Halık-ı Zülcelâl her şeye yakın olduğu halde, yetmiş bine yakın nurânî perdeleri vardır. Meselâ, sana tecellî eden Halık isminin mahlûkiyetindeki cüzî mertebesinden tut, tâ bütün kâinatın Halıkı olan mertebe-i kübrâ ve ünvân-ı âzama kadar ne kadar perdeler bulunduğunu kıyas edebilirsin. Demek bütün kâinatı arkada bırakmak şartıyla, mahlûkıyetin kapısından Halık isminin müntehâsına yetişirsin, daire-i sıfâta yanaşırsın.
Mâdem perdelerin birbirine temâşâ eder pencereleri var; ve isimler birbiri içinde görünüyor; ve şuûnât birbirine bakar; ve temessülât birbiri içine girer; ve ünvanlar birbirini ihsâs eder; ve zuhurât birbirine benzer; ve tasarrufât birbirine yardım edip itmâm eder; ve Rubûbiyetin mütenevvi’ terbiyeleri birbirine imdat edip muâvenet eder; elbette gerektir ki, Cenâb-ı Hakkı bir isim, bir ünvan ile, bir rubûbiyetle ve hâkezâ, tanısa, başka ünvanları, rubûbiyetleri, şenleri, içinde inkâr etmesin. Belki, her bir ismin cilvesinden sâir esmâya intikal etmezse, zarar eder. Meselâ, Kadîr ve Halık isminin eserini görse, Alîm ismini görmezse, gaflet ve tabiat dal düşebilir. Belki, lâzım gelir ki, onun nazarı dâimâ karşısında -1- okusun, görsün. Onun kulağı her şeyden -2- dinlesin, işitsin. Onun lisânı -3- desin, ilân etsin.
ışte, Kur’ân-ı Mübîn, -4- fermanıyla, zikrettiğimiz hakikatlere işaret eder. Eğer o yüksek hakikatleri yakından temâşâ etmek istersen, git fırtınalı bir denizden, zelzeleli bir zeminden sor, "Ne diyorsunuz?" de; elbette, "Yâ Celîl, yâ Celîl, yâ Azîz, yâ Cebbâr" dediklerini işiteceksin. Sonra, deniz içinde ve zemin yüzünde merhamet ve şefkatle terbiye edilen küçük hayvanâttan ve yavrulardan sor, "Ne diyorsunuz?" de; elbette "Yâ Cemîl, yâ Cemîl, yâ Rahîm, yâ Rahîm" diyecekler. Hâşiye

Hâşiye
Hattâ bir gün kedilere baktım; yalnız yemeklerini yediler, oynadılar yattılar. Hatırıma geldi, "Nasıl bu vazifesiz canavarcıklara mübârek denilir?" Sonra gece yatmak için uzandım. Baktım, o kedilerden birisi geldi, yastığıma dayandı, ağzını kulağıma getirdi. Sarîh bir sûrette, "Yâ Rahîm, yâ Rahîm, yâ Rahîm, yâ Rahîm" diyerek, güyâ hatırıma gelen îtirazı ve tahkiri, tâifesi nâmına reddedip yüzüme çarptı. Aklıma geldi, "Acaba şu zikir bu ferde mi mahsustur, yoksa tâifesine mi âmmdır? Ve işitmek yalnız benim gibi haksız bir mûterize mi münhasırdır, yoksa herkes dikkat etse bir derece işitebilir mi?" Sonra sabahleyin başka kedileri dinledim. Çendan onun gibi sarîh değil, fakat mütefâvit derecede aynı zikri tekrar ediyorlar. Bidâyette hır hırları arkasında "Yâ Rahîm" fark edilir. Git gide hır hırları, mırmırları aynı "Yâ Rahîm" olur. Mahreçsiz, fasîh bir zikr-i hazin olur. Ağzını kapar, güzel "Yâ Rahîm" çeker. Yanına gelen ihvanlara hikâye ettim. Onlar dahi dikkat ettiler, "Bir derece işitiyoruz" dediler. Sonra kalbime geldi, "Acaba şu ismin vech-i tahsîsi nedir ve ne için insan şivesiyle zikrederler, hayvan lisâniyle etmiyorlar?" Kalbime geldi, şu hayvanlar çocuk gibi çok nazdar ve nâzik ve insana karışık bir arkadaş olduğundan, çok şefkat ve merhamete muhtaçtırlar. Okşandığı vakit hoşlarına giden taltifleri gördükleri zaman, o nimete bir hamd olarak, kelbin hilâfına olarak, esbâbı bırakıp yalnız kendi Hâlık-ı Rahîminin rahmetini kendi âleminde ilân ile, nevm-i gaflette olan insanları ikaz ve "Yâ Rahîm" nidâsıyla, kimden meded gelir ve kimden rahmet beklenir, esbâbperestlere ihtar ediyorlar.

1 O, o Allah’tır.

2 De ki: O Allah birdir. (ıhlâs Sûresi: 1.)

3 Bütün âlem, beraber "Lâ ilâhe illâ Hu" diyor.

4 O Allah ki, Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. En güzel isimler Onundur. (Tâhâ Sûresi: 8.)


18

04.09.2006, 14:39

Alıntı

selamünaleyküm,

arkadaslar bazi yorumlarmizda dikkatli olmak lazim.

ABD ve ABD nin gücü yahidi lobileri tarafindan su anda kötüye kullanilsada sunu unutmamak lazim
en büyük dinsizlik akimi olan kominizme en büyük darbeyi vuran ve karsi koyan ABD olmustur,olaylari kisa vadeli güncelliklere göre vermeyelim?

Alıntı:
Allah'ı bilerek inkar etmeleri,
demissiniz??
sunu unutmayalim ki ABD dolarinin üstünde ilk ciktigi günden beri su ibare yer aliyor IN GOD WE TRUST=biz ALLAHA Inaniyoruz (elimde bir bes dolar var suanda ve beyaz sarayin üzerine yazilmis)

ABD kendini bizdeki gibi laik degil Dindar ve allaha inanan bir toplum olarak niteliyor anayasasinda.

selam ve dua ile sedat



Kominizme darbe vurup karsisinda durdular da bunu Allah adina mi yaptilar yoksa kendi cikarlari icin mi? Bence IN GOD WE TRUST, kendilerinin Allah'in secilmis kullari olduklarina inanmalarindan kaynaklaniyor. Bircok Amerikan baskani da bunu dile getiriyorlar zaten. Bence Amerikalilar modern yahudilerdir, yahudilesmislerdir. Amerika simdiye kadar kurulmus en seytani devlettir ve mazlumlarin kani uzerine kurulmustur.

19

04.09.2006, 14:47

Amerikan filmlerine konu olan entrikalardan, komplolardan, malesef çok daha kötüsü var şu an.

Halk sefahatla, sporla, cinsellikle uyutulmuş, bunlar başa geçmiş, istedikleri gibi at koşturuyorlar, yolsuzluk diz boyu. Onlar da yıkılacak elbet.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

20

04.09.2006, 15:02

Abdülkadir Said Kardeşim senin dediklerine katılıyorum. Allah Razı olsun.

Birkar Kardeşim buda frtkrkc kardeşimizin dediğini ıspatlamaktadır. Allah'ı bile bile inkara başladılar. Zatan Ad kavmide önceleri dindar bir toplumken kuyruklarını şeddad ibni Ad ve onun tabi olduğu kişlere kaptırmışlardır. Aslında bu da Ad kavmi ve ABD arasındaki benzerliği göstermektedir.

Hem ABD Ad kavmi değildir. Bu devirde ki Ad kavmidir. Çünkü, Kur'an her asra hitab eder ve her asırda bir Ad Kavmi, Semud Kavmi, Firavun, Nemrut mevcuttur.
ışte Frtkrkc üşenmemiş araştırmış ve demiş ki ABD ad kavmine benziyor.
Yazıyı okursanız göreceksiniz.
Selametle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir