Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

21

06.10.2005, 11:57

Sorularlaislamiyetin meseleye bakışını genel bir hanefi mezhebi bakışı kabul ederek yorumladım.

Alıntı sahibi ""sorularlaislamiyet""

Mesele hakkında -ulaşabildiğimiz kadarıyla- naslarda bir açıklık yok. Yani ictihadî bir mesele ve müctehitleri ilgilendiriyor, ilgilendirmiş. Onlar da iki farklı görüşü temsil edenler olarak şunları söylemişlerdir:

"Bir kişi özürsüz yere bir namazı kaçırırsa; o şahsın kazaya kalan namazını kılmadan nafile kılması caiz değildir. Çünkü kaza fevri bir vaciptir. (Derhal kılınmalıdır). Nafileye zaman ayırırsa bu fevriyeti kaçırmış olur. Üzerinde kaza bulunan kişi bütün zamanını kazaya harcamalıdır. Bundan sadece yaşayabilmesi. için gerekli olan işler istisna edilir."
Kaza namazı olan, eğer kaza sebebi özür ise, revâtib olsun, başka nafile olsun, o kaza ile beraber nafileleri de kaza edebilir. Çünkü bize göre gece ve gündüz kılınan vakitli nafilelerin kaza edileceği sabitleşmiş bir husustur."(Ibn Hacer el-Heytemî, el-Fetava I/189)


Bu fetvaya göre şafilerde sünneti terk ederek yerine kaza kılıyorlar. Çünkü zaten onlara göre kaza varken sünnet caiz olmuyor. Bir hak mezhep kaza için sünneti terk ediyorsa ve onun yerine kaza kılıyorsa, bu uygulamaya bidat veya sünnete muhalefet denmez. Çünkü hak mezheptir, ve Kuran ve Sünnete göre ictihat yaparlar. Demek ki ictihad açısından Kaza yerine sünnet terk edilebilir.
Buna göre uygulamamızı değerlendirirsek; şafilerin niyeti sünneti terk olduğu halde ,bizim uygulamamızda sünneti terk niyeti yoktur. daha öncede anlattığım gibi , mesela öğle namazının farzından önce 4-rekat namaz kılmak sünnettir. biz de bu sünneti değiştirmeden farzdan önce 4-rekatli bir kaza kılıyoruz. Sünnet olan " farzdan önce 4-rekat namaz kılmak" fiilini yerine getiriyoruz.Niyetimiz bu şekilde. Halbuki şafiiler sünneti terk ederek yerine kaza kılıyorlar. niyetleri öyle. Öyleyse şafilerin uygulamasından daha çok sünneti yerine getiren bizim uygulamamız için sünnete muhalafettir, şefaatten mahrumiyettir, yanlıştır dememek gerekir.

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

22

06.10.2005, 12:02

Alıntı sahibi ""sorularlaislamiyet""

Hanefi mezhebine gelince; bu konuda ilk kaynaklarda pek açıklık olmamakla beraber, Fetavayı Hindiye'de "El-Hucce"ye dayandırilan aşağıdaki görüş eğer Imam Muhammed'in "El-Hücce alâ ehlil-Medine"sinde ise mezhebin ilk dönemine ait olmuş olur. Ancak biz karıştırabildiğimiz kadarıyla orada bu görüşü bulamadık. Deniyor ki: "Fevt olmuş (kazaya kalmış) namazlarla meşgûl olmak nafilelerle meşgul olmaktan daha önemli ise evlâdir. Ancak bilenin (revatib) sünnetler, Duhâ, Tesbih vb. nafileler bu hükümden müstesnadır. (Hindiyye I/125) Bu içtihat Hanefi mezhebinin daha sonraki kaynaklarında değişik ifadelerle de olsa yer alırve Merhum Ö.Nasuhi Bilmen tarafından en güzel açıklaması ile özetlenir.

Kaza namazları ile iştigal, nafile namazlar ile iştigalden evladır, ehemdir "daha mühimdir." Fakat farz namazların, müekkede olsun, olmasın, sünnetleri bundan müstesnadır. Yani bu sünnetleri terk ederek bunların yerine kazaya niyet edilmesi evlâ değildir. Bilakis bu sünnetlere niyet edilmesi evlâdir. Hatta Kuşluk, Tesbih Namazları gibi haklarında asâr varid olan (hadis bulunan) nafile namazlar da böyledir. Bunlara da böyle nafile olarak niyet etmek evlâdır. Çünkü bu sünnetler farz namazlarını ikmal eder, bunların telâfisi mümkün değildir, kaza namazlarının ise muayyen vakitleri olmadığı için telâfileri mümkündür.


Bu da hanefilerin görüşü.. Sünnetleri aynen kılmak gerekiyor.. Sebep olarak ta "Çünkü bu sünnetler farz namazlarını ikmal eder, bunların telâfisi mümkün değildir, kaza namazlarının ise muayyen vakitleri olmadığı için telâfileri mümkündür." diyorlar.
Bu ibare uygulamamıza zıt bir ibare değil dikkat etmek gerektir.

Ayrıca;
"Çünkü bu sünnetler farz namazlarını ikmal eder: uygulamamızda yine farz namazı ikmali yerine gelmiş oluyor.
kaza namazlarının ise muayyen vakitleri olmadığı : mademki kaza namazlarının muayyen vakti yok. öyleyse farz namazdan önce kılınmalarına -vakit açısından- bir mahzur yok.

Bununla beraber "sünneti kılmak daha evladır" deniliyor. Bu ibareye göre -anladığım kadarıyla- bu tercih edilen bir uygulama. yani "sünnet yerine kaza kılmak yanlıştır veya caiz değildir veyahut bidattir veyahut haramdır vs. " demiyor. "sünneti kılmak daha evladır". deniliyor. Demekki hanefilerin bu fetvasında dahi " sünnet yerine kaza kılanların vay haline" gibi bir mana çıkmıyor.

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

23

06.10.2005, 12:06

Alıntı sahibi ""sorularlaislamiyet""

Böyle olmakla beraber, namazları kazaya bırakmak bir günahtır. Bu günahtan mümkün mertebe kurtulmak için sünnetleri feda etmek münasip olmaz. Böyle bir günahı işleyen kimsenin fazla ibadette bulunarak Allah'ın afvına sığınması gerekirken, hakkında Resulullah'ın şefaatinin tecellisine vesile olacak bir kısım mübarek sünnetleri terketmesi nasıl uygun olabilir?


Uygulamamızda sünneti feda etmek gibi bir durum söz konusu değil. çok defa dediğim gibi sünnet olan "farzdan önce vakitli olarak 4-rekat namaz kılmaktır." bu noktaya dikkat etmedikleri için bu uygulamayı, hep "sünneti terk etmek" diye anlıyorlar.
Sünnetin terki söz konusu olmadığı için şefaatten mahrumiyet de söz konusu olmaz.


Alıntı sahibi ""sorularlaislamiyet""

Hem bir kısım vakit namazlarını kazaya bırakmak, hem de diğer bir kısım vakit namazlarını kendilerini ikmâl eden sünnetlerden tecrid etmek iki kez kusur olmaz mı? Bunun aksine olan bazı nakiller muteber değildir, fetva verilen görüşe zıttır.
Hem sünnetleri, hem de kaza namazlarını kılmaya müsait vakit bulamadıklarını iddia eden bulunursa, bunlar insaflıca bir iddiada bulunmuş sayılmazlar. Beyhude yere en kıymetli vakitlerini zayi eden insanlar bilmem böyle bir iddiaya ne yüzle cüret edebilirler? (Bilmen, Ilmihal 166 (md. 299))Görüldüğü gibi, kaçırılan namazların kaza edilmelerinin fevrîliğini (derhal yapılması gereğini) herkes kabul ediyor: Ancak bu fevrilige engel olup olmayacak şeylerde ihtilâfa düşüyorlar. Diğerlerinin aksine Hanefiler, sünnetleri kılmanın fevriliği engellemeyeceğini söylüyorlar:


Teorikte bu söylenenler doğru... Fakat pratikte ve uygulamada ise sakattır. Çünkü zamanımız müslümanlarında çok yaygın bulunan bir hastalık söz konusu: hekes islama inandığı , namaz kılmanın gerektiğini bildiği halde namazına çok zaman sonra başlıyor. çok insanlarda islami bir terbiye almamış oluyor. gerçi kendisini müslüman biliyor. ama adeta gayr-i müslim gibi yaşıyor. çok zaman sonra örmeğin cemaatlerle tanışıyor sonra namaza başlıyor. geriye döndüğünde 10-20-30 yıllık kazalar birikmiş oluyor. Buna karşı hiç bir çözüm bulamıyor. çünkü o kadar kazayı kılmak nefse çok ağır geliyor. fakat günlük 5 vakit namazını sünnetleriyle beraber -hatta- cemaatle kılıyor. ve böylece ömrünü geçiriyor. uygulamada büyük bir çoğunluk bu tarzda yapıyor.
şimdi bu insanlar kazalarından hesaba çekilmeyeceklermi? Sünnet kılmamak belki insanı cehenneme götürmez fakat kaza kılmamak için ne diyeceğiz? bu umumi hastalığa kolay ve sünnete zıt olmayan diğer bir hak mezhep tarafından da uygun görülen bir çözüm varken, niçin insanlar zora sokulmaya çalışılıyor. Alimler buna nasıl kayıtsız kalıyorlar.
Bu insanlara " zamanında namazlarınızı kılmadığınız için cezasını çekin, boş durmayın kaza kılın" gibi bir yaklaşım sergileyip, onları kaza kılmamalarına seyircimi olmak gerekiyor. Eski alimlerin hükümlerini aynen alıp bu zamana aynen uygulamak ne derece doğru. Hususen şimdiki gibi gayr-i islami bir eğitimle ve ortamla yetişen insanları islami bir ortamda yetişen eski insanlarla bir mi tutmak gerekiyor. ıslamın kolaylık yönünü bu zamandaki insanlara göstermek gerekmiyor mu? Peygamber efendimizin sahabelerden kusur işleyenlere ve cezalarını yapmaya fazla muktedir olmayanlara kolaylaştırdığını gördüğümüz halde....!

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

24

06.10.2005, 12:08

Alıntı sahibi ""sorularlaislamiyet""

Işte meselenin özeti bundan ibarettir. Hal böyle iken bu konuda herkesi kendi mezhebinin görüşüne uymaya zorlamak, Hanefilerin dahi kendi mezheplerinin görüşüne göre amel edemeyeceklerini söylemek Islâmi ve mezhepleri bilen ve akıllı olan adamlarının işi değildir. Üstelik böyle bir ictihadı, günümüzde ictihat yapılmasına karşı çıkanlar yaparlarsa daha ayıp olur.. Kısaca mesele naslarla değil, ictihatlarla belirlenmiştir ve herkes benimsedigi ve tabii olduğu mezhebi tatbik eder. Hanefiler için fetva ise yukarıda verdiğimiz görüştür.
Işte meselenin özeti bundan ibarettir. Hal böyle iken bu konuda herkesi kendi mezhebinin görüşüne uymaya zorlamak, Hanefilerin dahi kendi mezheplerinin görüşüne göre amel edemeyeceklerini söylemek Islâmi ve mezhepleri bilen ve akıllı olan adamlarının işi değildir


Zaten bu meselemizde kimseyi illa böyle yapın diye zorlamıyoruz. Eğer bir hanefi sünnetlerini normal kılıp ayrıca kazalarını kılıyorsa ne ala... Biz kazalarını ayrıca kılamayanlara bu uygulamayı tavsiye ediyoruz. Fakat görünüyorki genelde kimse kazalarını ayrı bir şekilde tamamen kılamıyor.Ayrıca hadise bilakis oluyor. yani sünnet yerine kaza kılanlar eleştiriliyor.

Değerli @oNUR ve @alkan_unal.. sizinde kazalarınız olduğu halde ayrı kılıyorsunuz. anladığım kadarıyla sürekli kılamıyorsunuz. halbuki kazayı geciktirmek te günahdır. onun için bu uygulamayı tavsiye ederim. her gün bir günlük kaza kılarak daha düzenli bir şekilde kılabilirsiniz.ayrıca da kılarsanız daha da hızlı bitirirsiniz.


Alıntı sahibi ""sorularlaislamiyet""

. Üstelik böyle bir ictihadı, günümüzde ictihat yapılmasına karşı çıkanlar yaparlarsa daha ayıp olur.. Kısaca mesele naslarla değil, ictihatlarla belirlenmiştir ve herkes benimsedigi ve tabii olduğu mezhebi tatbik eder. Hanefiler için fetva ise yukarıda verdiğimiz görüştür. Ancak, Allah bilir ya; şöyle diyen birisinin de haklılık payı olabilir:Mesele hakkında Hanefi mezhebinden Ibn Nüceym gibilerin şafii görüşüne meyletmeleri de hesaba katılarak, kırkbeş-elli yaşlarından sonra namaza başlamış birisi gibi çok fazla kaza namazı olanların, sünnet yerine terkettiği fârzların kazalarını kılmaları daha uygundur. Ancak bu görüşü tamim etmek ve bununla fetva vermek doğru olmaz.

Bu ibarelerle sorularlaislamiyet kendi içinde çelişkiye düşüyor. ıbn-i nüceym gibi alimlerin görüşünü alarak bu uygulamaya "uygun" diyebiliyor. 45-50 yaş sınırı nereden çıktı? hangi ayet-hadis ictihattan çıktı?

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

25

06.10.2005, 12:13

Alıntı sahibi ""guzelislam.com""


(Sünnetler Yerine Kaza Kılınır mı?)

Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri (Fütûh-ul gayb) kitâbında diyor ki:
Mü'minin en önce farzları yapması lâzımdır. Farzlar bittikten sonra, sünnetleri yapar. Ondan sonra nâfilelerle meşgul olur. Farz borcu varken, sünnet ile meşgul olmak ahmaklıktır. Farz borcu olanın sünnetleri kabûl olmaz.
Alî ibni Ebî Tâlib "radıyallahü anh" bildiriyor. Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki: (Farz kılmayıp, kazası olan kimse, kazasını kılmadan nâfile kılarsa, boş yere zahmet çekmiş olur. Bu kimse, kazâsını ödemedikçe, Allahü teâlâ, onun nâfile namazlarını kabûl etmez).
Abdülkâdir-i Geylânînin yazdığı bu hadîs-i şerîfi şerheden Hanefî mezhebi âlimlerinden Abdülhak-ı Dehlevî hazretleri buyuruyor ki:
(Bu haber, farz borcu olanların sünnetlerinin ve nâfilelerinin kabul olmıyacağını göstermektedir. Sünnetlerin, farzları tamamlayacağını biliyoruz. Bunun ma'nâsı farzlar yapılırken, bunların kemâllerine sebeb olan birşey kaçırılırsa, sünnetler, kılınan farzın kemâl bulmasına sebeb olur. Farz borcu olanın kabûl edilmeyen sünnetleri bir işe yaramaz).

Kudüs kâdısı Muhammed Sâdık Efendi, fâite namazların kazâ edilmesini anlatırken, şöyle bildirmektedir:
Büyük âlim ıbni Nüceym hazretlerine soruldu ki,;
(Bir kimsenin kazâya kalmış namazları olsa, sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsının sünnetlerini bu namazların kazâlarına niyyet ederek kılsa, bu kimse sünnetleri terk etmiş olur mu?).

Cevâbında: (Sünnetleri terk etmiş olmaz. Çünkü beş vakit namazın sünnetlerini kılmaktan maksat, o vakit içinde, farzdan başka bir namaz daha kılmak demektir. şeytan hiç namaz kıldırmamak ister. Farzdan başka bir namaz daha kılarak, şeytana inat edilmiş, rezil edilmiş olur. Sünnet yerine kaza kılmakta, sünnet de yerine getirilmiş olur. Kaza borcu olanların, her namaz vakti, o vaktin farzından başka namaz kılarak, sünneti yerine getirmek için, kaza kılması lâzımdır. Çünkü çok kimse, kazâ kılmayıp, sünnetleri kılıyor. Bunlar Cehenneme gidecektir. Halbuki, sünnetlerin yerine kaza kılan, Cehennemden kurtulur) buyurdu.


Hanefî mezhebi âlimlerinden Abdülhak-ı Dehlevî ve ıbni Nüceym in sözleri, bu meseleye fetva veren hanefi alimlerinin olduğunu gösteriyor. ıbn-i Nüceymin izahı zaten bizim uygulamamızı hikmetiyle anlatıyor. ıki si de büyük alimlerdendir. Hiç değilse bunları esas tutup bu uygulama yapılabilir.

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

26

06.10.2005, 12:15

Alıntı sahibi ""alkan_unal""

Selamın aleykum
bende sünnetleri kılmamız gerektiğini duymuştum..oyle biliyorum ama tabii mezheb imamlarının soylediklerine uymak gerekir diye düşünüyorum...mihmandar Abi sanki sizin bir içtihadınız var gibi geldi...yani sünnetleri peygamberimizin nafile ibadet olarak yaptığı sonra biz buna sünnet olarak devam ettiğimizi soylemişsiniz....Bu durumda farz varken nafile kılınmaz diyorsunuz...ben şu şekilde duydum kişi ilk once farzlarından sorguya çekilecek bunlarda eksiği varsa yerine sünnetler getirilecek yani sünnetler kılınmayan farz namazların yerini dolduracak...Mesela benim halam ogle ve ikindi nin sünnetini dediğiniz gibi kaza kılar.... benim de yaklaşık 3 senelik borcum var ama bende ayrı kılıyorum tabii yavaş gidiyor üşeniyorum.... Allah günahlarımızı affeylesin sanki ikisi de doğru gibi gözüküyor....selametle


Ve aleyküm selam ve rahmetullah..
Değerli @alkan_unal.. benim ictihad etmem söz konusu değil. Bu uygulamayı yaparken çok düşünürdüm. acaba sünneti terk ediyormuyum diye. sonunda kendim izahını böyle buldum. Demekki ıbn-i Nüceymin görüşü bir şekilde zihnimde yerleşm,iş. oNa göre kıyas yapmışım. bu şekilde düşünmüşüm. veyahut tefavuk etmiş.

Kişi ilk önce farzlarını tamamen yerine getirmeye çalışır. sünnetler ile de onu bir nev tekmil eder. Sünnetlerin böyle tamamlayıcı bir özelliği olduğunu Abdülhak-ı Dehlevî bahsediyor. (Bunun ma'nâsı farzlar yapılırken, bunların kemâllerine sebeb olan birşey kaçırılırsa, sünnetler, kılınan farzın kemâl bulmasına sebeb olur. Farz borcu olanın kabûl edilmeyen sünnetleri bir işe yaramaz) Evet bu, kaza namazı kılmayıp sünnetleri kılmak anlamına gelmez. Sünnet, kılınmayan farzın yerini tutmaz. sadece farzların kemalinde, mükemmelliğinde noksanlık olursa onu tamamlamak içindir.

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

27

06.10.2005, 12:17

Alıntı sahibi ""oNUR""

fakat peygamberimiz(sav) üzerimize farz olan bir namaz kılmamış.


Çünkü farz namazların vakitleri belirlidir. muayyendir. sünnet yerine normal vakit farzı kılınmaz. çünkü hepsinin vakti ve yeri bellidir. Kaza ise muayyen değildir. yeri yoktur. her zaman kılınır.onun için sünnet yerinde kılınmasına vakit açısından mahzur yoktur.


Alıntı sahibi ""oNUR""

üstelik hadiste var ki öğle namazının sünnetini kılmayanlara şefaatçi olmayacağını buyuruyor efendimiz(sav). .

Alıntı sahibi ""nuroloji""

çünkü sünnetler çok kuvvetlidir ve ahirette şefaaat için büyük önem teşkil etmektedir


Tekraren söylüyorum. daha öncede söylemiştim. Bu uygulamamızda sünneti terk diye bir şey yok. onun için şefaat mahrumiyeti söz konusu bile olamaz. dikkat lazımdır.


Her neyse isteyen istediğini uygular.... Selametle kalın.

28

06.10.2005, 21:08

risale-i nur dan kaynak gösterebilir misiniz?
tekrar demişsiniz sefaatten mahrumiyet söz konusu olamaz.buna delil?

en efdali ikisini bir arada götürmektr
ama kazası olanın nafile yerine kaza kılması daha mantıklı ve dogur oldugunu tum alimler soylemektedir ve ittifak etmektedir

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

29

07.10.2005, 08:13

Alıntı sahibi ""nuroloji""

risale-i nur dan kaynak gösterebilir misiniz?
tekrar demişsiniz sefaatten mahrumiyet söz konusu olamaz.buna delil?

Sünnet yerine kaza kılanlar için; "sünnet kılmadıklarından dolayı şefaatten mahrum kalırlar" deniliyor. Bizim uygulamamızda sünneti terk etmediğimizi izah ettim. bunun için "sefaatten mahrumiyet söz konusu olamaz" dedim. Risale kaynağı niçin aradığınızı anlayamadım.

Alıntı sahibi ""nuroloji""

en efdali ikisini bir arada götürmektr
ama kazası olanın nafile yerine kaza kılması daha mantıklı ve dogur oldugunu tum alimler soylemektedir ve ittifak etmektedir


ıyiden kötüye sıralarsak;
1.)En iyisi: Hem sünnet ve diğer nafileler yerine kaza kılmak, hemde diğer zamanlarda kaza kılmak
2,3) sadece Sünnetleri ve nafileleri kaza olarak kılmak veya sadece sünnet haricinde kaza kılmak. Bu uygulamalardan hangisinde kazalar daha erken bitiyorsa o daha iyidir.
4.) en kötüsü: Hiç kaza kılmamak... Toplumun çoğu böyle

oNUR

Stajyer

Mesajlar: 142

Konum: Istanbul

Meslek: Öğrenci

  • Özel mesaj gönder

30

07.10.2005, 08:45

" sünnet olan "farzdan önce vakitli olarak 4-rekat namaz kılmaktır." "

bu düşünceye nasıl vardınız peki.temeliniz bu anlaşılan.sünnet namazını bayağılaştıran bir düşünce var burda.
ıhya-yı din, ihya-yı millettir. Hayat-ı din, nur-u hayattır.

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

31

07.10.2005, 10:08

Alıntı sahibi ""oNUR""

" sünnet olan "farzdan önce vakitli olarak 4-rekat namaz kılmaktır." "

bu düşünceye nasıl vardınız peki.temeliniz bu anlaşılan.sünnet namazını bayağılaştıran bir düşünce var burda.


Başka nasıl düşünebiliriz ki?
Ayrıca ıbn-i nüceymin izahı da bunu destekliyor.
"Çünkü beş vakit namazın sünnetlerini kılmaktan maksat, o vakit içinde, farzdan başka bir namaz daha kılmak demektir."

Niçin bayağılaştıralım? Peygamberimiz öğlenin farzından önce 4-rekat nafile namaz kılmış. Onun hareketlerine "sünnet" dendiği için bu nafileye "sünnet namaz" diyoruz. bizde aynı şekilde uygulayıp farzdan önce 4-rekat namaz kılarak bu sünneti uyguluyoruz. Sünnet başka nasıl izah edilebilir.?

radar41

Acemi

Mesajlar: 3

Konum: turkiye

Meslek: ogretmen

Hobiler: borsa,islam

  • Özel mesaj gönder

32

09.10.2005, 01:33

peki sabah namazının kazası ne zaman olacak bu düşüncenize göre.bir de kaza namazından önce ezan okumak gerekiyormu bu nu soracaktım.bir de şöyle bir durum ortaya çık mıyormu .bu kaza namaz lı vakit namaz larını camide değilde evde kılmak zorunda kalmıyor muyuz acaba.

Fahri Avcu

Orta Düzey

Mesajlar: 496

Konum: Almanya

Meslek: isci

Hobiler: bilgisayar

  • Özel mesaj gönder

33

09.10.2005, 02:16

KAZA NAMAZI

Vaktinin dışında kılınan namaz.

Kaza; hüküm ve karar verme, yerine getirme demektir. Bir görevin vakti geçtikten sonra yapılması, Cenab-ı Hakk'ın ezelî ilminde belirlenmiş bulunan kader yazısının, uygulama zamanı geldikçe gerçekleşmesi. Bu sonuncu anlamda "kaza" bir kelâm terimidir. Namazın şer'an belirlenen vakti dışında kılınması anlamındaki 'kaza" ise bir fıkıh terimidir. Namazın vakti içinde kılınmasına "edâ" bir eksiklik yüzünden yeniden kılınmasına "iâde" denir.

ıslâm'da namaz, oruç ve hac gibi ibadetler için belirli ifa vakitleri konulmuştur. Bu vakitlerin kaçırılması hâlinde artık edâ değil, kaza söz konusu olur. Farz namazların kendi vakitleri içinde kılınması farzdır. Özürsüz olarak bir namazın vaktini geçirmek büyük günahlardan sayılmıştır. Mücerred olarak namazın kazası ile, bu kimsenin üzerinden namaz borcu düşerse de, geciktirmekten dolay meydana gelen günah devam eder. Bunun için, namazı kaza eden kimsenin, ayrıca Allâh'a tevbe etmesi gerekir. Bir de mebrûr hac büyük günahlara keffâret olduğu için hac yapanların, daha önce namazı özürsüz olarak vaktinde kılamamaktan doğan günahlarının da affedileceği umulur. Düşman korkusu ve hamile kadının çocuğunun ölümünden korkması gibi ciddi özürlerle farz namaz kazaya bırakılabilir. Yolcunun, hırsız ve yol kesicilerden korkması da düşman korkusu kapsamına girer (ıbnü'l Hümâm, Fethu'l-Kadîr, Mısır 1389/1970, I, 485 vd.; el-Fetâvâ'l Hindiyye, Beyrut 1400/1980, I, 121 vd.; ıbn Âbidin Reddu'l-Muhtâr ale'd-Dürri'l-Muhtâr, ıstanbul 1984, II, 62).

Günlük işler, sanat ve meslekler, aile fertlerinin geçimini sağlamak için yapılan çalışma ve yolculuklar namazın geriye bırakılması için özür sayılmaz. Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Öyle erkekler vardır ki, onları ne bir ticaret, ne bir alış-veriş, Allah'ı anmaktan, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamaz. Onlar, dehşetinden kalblerin ve gözlerin ters döneceği günden korkarlar" (en-Nûr, 24/37).

Hz. Peygamber'e hangi amelin daha faziletli olduğu sorulunca; "ilk vaktinde kılınan namazdır" cevabını vermiştir (bk. Ebû Dâvud, Salât, 9; Tirmizi, Mevârit, 13; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 374, 375, 440)

Hendek Savaşı'nda Rasûlüllah (s.a.s)'i, müşrikler dört vakit namazdan alıkoymuşlar, hatta gecenin de bir bölümü geçmişti. Sonunda Allah elçisi, Bilâl-i Habeşi'ye ezan okumasını emir buyurdu. Bilâl ezan okudu, sonra kâmet getirdi ve öğleyi kıldılar. Sonra kâmet getirerek ikindiyi, sonra yine kâmet getirerek akşam namazını, sonra tekrar kâmet getirerek yatsıyı kıldılar. Ebû Saîd el-Hudrî (r.a) bu sırada Su âyetin indiğini nakleder: "Allah kâfirleri öfkeleriyle geri çevirdi. Hiç bir şey elde edemediler. ıman edenlere savaşta Allah'ın yardımı yetti. Allah mutlak kudret sahihidir her şeye galiptir" (el-Ahzab, 33/25). Ancak Hendek Savaşı sırasında, henüz korku namazı ile ilgili âyet inmemişti. Yüce Allah bu âyette şöyle buyurur: "Eğer korku içinde bulunursanız, yaya olarak veya binekli iken namazını kılın. Güven içinde bulunduğunuzda da bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah'ı zikredin" (el-Bakara, 2/239; bk. en-Nisâ. 4/101-103).

Hz. Peygamber bazı gazvelerinde, daha sonra ashab-ı kiram mecusîlerle yaptıkları savaşlarda "korku namazı" kılmışlar. Düşman korkusu yüzünden namazı kazaya bırakma yolunu tercih etmemişlerdir. Bunun kılınış biçimi ile ilgili olarak (bk. Korku Namazı).

Korku namazı Ebû Hanîfe ve imam Muhammed'e göre, düşman, sel baskını, yangın vb. korkulu zamanlarda başvurulacak olan ve kıyamete kadar yürürlükte bulunan bir namazdır. Bu durum ıslâm'ın namaza ve onun cemaatle kılınışına verdiği önemi göstermektedir. Ölüm tehlikesi gibi ağır şartlar oluşmadıkça, güç yettiği ölçü ve şekilde, ayakta, oturarak, yatarak, gerektiğinde yalnız, başın iması ile namazın kılınmasının istenmesi, namazın belirlenmiş olan vakti içinde kılınmasını sağlamak amacına yöneliktir.

Rasûlüllah (s.a.s), namazın ancak iki durumda kazaya kalması halinde mü'minin özürlü sayılacağını ifade etmek üzere şöyle buyurmuştur: "Kim uyur kalır veya unutarak namazı vaktinde kılmamış bulunursa, onu hatırlayınca kılsın" (Tirmizî, Salât, 16, Mevâkit, 53; ıbn Mâce, Salât, 10). Burada yalnız uyku ve unutma halinde vaktinde kılınamayan namazın kalasından söz edildiği için ibn Hazm gibi bazı bilginler bir mazeret olmaksızın namazını kasten kılmayanların, daha sonra bunu kaza edemeyeceklerini fakat bunun yerine Allah'a tevbe ve istiğfar etmenin daha uygun olacağını söylemişledir (ıbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, Terc. Ahmed Meylânî, ıstanbul 1973, I, 268).

Ancak ıslâm fakihlerinin büyük çoğunluğuna göre zamanında kılınamayan farz namazların kazası da farzdır. Çünkü uyku veya unutma gibi bir özür hâlinde bile kaza gerekince, bir özrü olmaksızın namazını vaktinde kılmayanlara da kaza etmeleri öncelikle gerekir. Ayrıca, namazı geciktirmekten dolayı Allah'a tevbe ve istiğfar edilir. Namazı kaza etmeden yapılacak tevbe geçerli olmaz. Çünkü tevbenin ön şartlarından birisi, önce ma'siyetten vazgeçmektir (ıbnü'l-Hümâm, a.g.e., I, 485 vd.; ıbn Âbidin, a.g.e., II, 62-67).

Ebû Bekir ibnü'l-Arabi'ye göre Rasûlüllah (s.a.s) yolculuklarında, üç defa uyuyarak, sabah namazım ashab-ı kiramla kaza etmiştir. Bunlardan birisi Hayber Gazası dönüşüdür. Ebû Hüreyre'den nakledildiğine göre, Allah'ın Rasûlü konaklama yerinde, uyku basınca istirahate çekilmiş ve Bilâl (r.a)'e kendilerini sabah namaz için uyandırmasını bildirmiştir. Bilâl, nâfile namaz kılmış, sabah yaklaşınca da, hayvanına dayalı olarak uyuya kalmış. Güneş yüzlerine vuruncaya kadar aşırı yorgunluktan ne Rasûlüllah (s.a.s) ve ne de sahabeden hiçbiri uyanmamışlardı. ılk uyanan Rasûlüllah olmuş ve Bilâl'ı uyarmıştır. Kafilenin ilerlemesinden bir müddet sonra Ashab'a abdest almaları emredilmiş, Hz. Peygamber iki rek'at namaz kılmış, sonra Bilâl kamet getirmiş ve sabah namazı cemaatle kaza edilmiştir. Sonra Allah elçisi şöyle buyurmuştur: "Her kim namazını unutursa, onu hatırladığı zaman hemen kılsın. Çünkü, Allah: "Beni anman için namaz kıl" (Tâhâ, 20/ 14) buyurdu" (Müslim, Mesâcid, 309; Ebu Dâvud, Salât, 11; Tirmizi, Tefsîru Sûre, 20; ıbn Mâce, Salât, 10; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 47).

Ebu Katâde ve ımran b. Hüsayn'ın ayrı ayrı naklettiği başka bir yolculukta da uyku sebebiyle sabah namazı Rasûlüllah (s.a.s) tarafından güneş doğup beyazlaştıktan sonra kaza olarak kılınmıştır. Burada, olayı rivâyet edenler hangi yolculuk olduğunu belirtmedikleri için, hadisçiler, bunun Hayber, Tebük, Hudeybiye veya Ceyşü'l-Umerâ gazâsına ait olabileceğini ifade etmişlerdir (bk. Buhârî, Teyemmüm, 6; Menâkıb, 25; Müslim, Mesâcid, 311, 312; Sahîh-i Müslim Terceme ve şerhi, IV, 1955-1963).

Kaza namazlarının kılınışıyla ilgili fıkhi hükümleri şöylece özetlemek mümkündür:

Vaktinde kılınmamış olan beş vakit farz namazların, kazası farz. Vitir namazı gibi vacip kazası da vaciptir. Namazların sünnetlerinin durumu ise şöyledir: Sabah namazının farzıyla birlikte sünneti vaktinde kılmamışsa, güneşin doğuşundan sonra istivâ (gündüzün ortası) vaktine kadar bu sünnet farzı ile birlikte kaza edilir. Güneşin doğuşundan önce veya istivadan sonra kaza edilmez. Öğle namazının ilk sünneti cemaatle farza yetişmek için terkedilirse farzdan sonra ve son iki rekat sünnetten önce kaza edilir. Son iki rekattan sonra da kaza edilebilir. Burada sünnet için kaza teriminin kullanılması mecaz yoluyladır (bk. ıbn Abidin, a.g.e., II, 65). Terk edilen sünnetlerin kazası gerekmez. Ancak başlanıldıktan sonra herhangi bir sebeple terk edilen sünnet veya nafile namazın kazası vacip olur. Kadınlar özel hallerinde kılamadıkları farz namazlarını kaza etmezler. Fakat tutamadıkları oruçları kaza ederler.

Üzerinde kazaya kalmış namaz borcu bulunmayan veya kazaya kalmış namazlarının toplamı altı vakti geçmemiş bulunan kimseye "tertib sahibi" denir. Altı vakit namazı kazaya kaldığı takdirde tertip sahibi olmaktan çıkar, kaza namazları arasında veya kaza namazlârıyla vakit namazları arasında sıra gözetilmesi gerekmez. Tertip sahibinin kaza namazı ile vakit namazları arasında sırayı gözetmesi gerekir. Tertip sahibi olmayan kimse kazaya kalan namazını kılmadan diğer namazlarım kılabilir.

Tertip sahibi olan bir kişi bir tarz namazını veya Ebu Hanîfe'ye göre vacip olan vitir namazını özürsüz olarak veya hayız ve nifas dışında bir özürle vaktinde kılmamış olsa bu namazı ilk vakit namazından önce kaza etmesi gerekir. Çünkü gerek kaza namazları arasında ve gerek bunlarla vakit namazları arasında sırayı gözetmek şarttır.

Kazaya kalmış namazlar birden fazla olupta vakit bunlardan yalnız bir kısmı ile vakit namazları kılmaya elverişli olursa sıraya uymak gerekmez.

Bir kimsenin vitir namazından başka altı vakitten fazla veya altı vakit namazı kazaya kalmış olsa bunları kaza etmeden vakit namazlarını kılabilir, çünkü kaza namazları vitirden başka altı vakit olunca çok, altı vakitten noksan olunca az sayılır.

Kazaya kalan namazlarda niyet, aakit namazlarda olduğu gibi şarttır. Ancak kazaya kalan namazlar çok olursa ve tayini mümkün olmazsa niyetleri "kazaya kalmış ilk" veya "kazaya kalmış son" namaz olarak yapılır.

Kazaya kalmış namazların vakitleri ve sayıları belli ise ona yöre niyet edilir.

Dâru'l-harb'de müslüman olup da bilgisizliği yüzünden namazlarını kılmamış olan kimse, daha sonra dini görevlerini öğrense bu namazları kaza etmesi gerekmez. Yükümlü olabilmek için bilgi şarttır. Dâru'l-ıslâm'da hidayete eren kimse bu konuda özürlü sayılmaz. ıhtida etmeden önceki namazlarını kaza etmez, bunlar Allahu Teâla tarafından affedilmiştir, ancak ihtida ettikten sonra namazlarının kılmakla ve bilgisizliği veya ihmali yüzünden kılmadığı namazlarını da kaza etmekle yükümlüdür.

Kaza namazları imam ve cemaatin aynı namazı kılmaları şartıyla cemaatle de kılınabilir. Kaza edilen namaz sabah, akşam ve yatsı namazı gibi sesli okunan namazlardan ise, imam sesli okur, değilse içinden okur.

Kaza namazlarının evde kılınması daha iyidir. Çünkü kazaya namaz bırakmakla büyük bir günah işlenmiştir, bunun teşhir edilmemesi gerekir.

Kaza namazlarının belirli vakitleri yoktur. Üç kerahet vakti dışında her vakitte kaza namazı kılınabilir.

Kaza namazı kılmak nafile namaz kılmaktan daha iyidir. Fakat kaza namazı kılmak maksadıyla farz namazların müekked ve gayr-i müekked sünnetlerini terketmek doğru değildir.

Mukim iken kazaya bırakılmış olan bir namaz yolculuk sırasında kılınmak istenirse kısaltılmadan kılınır. Yolculuk sırasında kazaya bırakılan bir namaz da beldesine döndükten sonra kaza edilmek istenirse kısaltılarak kılınır.

Aşağıdaki üç vakitte ne kazaya kalmış farz namazlar, ne vitir gibi vacip namaz ve ne hazırlanmış durumdaki cenaze namazı kılınamaz. Daha önce okunmuş olan secde âyetinden dolayı "tilâvet secdesi" de yapılamaz.

1. Güneşin doğmasından, kırk-elli dakika geçip, yükselmesine kadar.

2. Güneşin tam başımızın üzerinde bulunduğu vakit. Buna zeval ânı denir.

3. Güneşin sararmasından, yani gözleri kamaştırmaz bir hale geldiğinden itibaren, batıncaya kadar olan vakit.

Bu üç vakitte kılınacak kaza namazının iadesi gerekir. Bunun dışındaki vakitlerde kaza namazı kılmak mümkün ve caizdir. ımam şafii'ye göre ise kaza namazı her zaman kılınabilir. Söz konusu kerahet vakitlerinde de kaza namazı kılmak caizdir.

Namazlarını özürsüz olarak kasten terkeden ve bunları kaza edemeden vefat eden kimse, büyük günah yükü ile âhirete geçmiş olur. Onun işi yüce Allah'la kendisi arasındadır. Bu namazların, tevbe, istiğfar veya keffâret yoluyla telâfi edileceğine dair açık bir âyet, hadis veya icmâ yoktur. Ancak yaşlılık veya sürekli hastalık nedeniyle orucunu tutamayanların, kaza edemeden ölümleri hâlinde, bunun "fidye" ile telâfisi hükmüne (bk. el-Bakara, 2/184) kıyas yapılarak veya "ihtiyat" prensibine dayanılarak, hanefilerde "namaz fidyesi" de müstahsen görülmüştür (bk. "ıskat ve Devir" maddesi) Allah'la şehidler arasındaki hakların affedileceği nass'la (bk. el-Bakara, 2/154; Âlu ımrân, 3/169; en-Nisâ, 4/69; Müslim, ımâre, 152; Nesâî, Cihâd, 22; Ahmed b. Hanbel, II, 322, III, 251, 289) belirtilmiştir.

şehidler, daha önce kılamadıkları namazların affı konusunda istisnâ olabilirler (Kaza namazı için bk. ıbnü'l-Hümâm, a.g.e., I, 458 vd.; el-Fetâvâ'l-Hindiyye, I, 121 vd.; ıbn Âbidîn, a.g.e., II, 62 vd.).

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

34

09.10.2005, 11:17

Alıntı sahibi ""radar41""

peki sabah namazının kazası ne zaman olacak bu düşüncenize göre.bir de kaza namazından önce ezan okumak gerekiyormu bu nu soracaktım.bir de şöyle bir durum ortaya çık mıyormu .bu kaza namaz lı vakit namaz larını camide değilde evde kılmak zorunda kalmıyor muyuz acaba.


Sabah namazının kazasını son sünnetler yerinde kılabilirsiniz.. fakat tavsiye edilen sabah namazlarını, akşamlar gibi ayrıca kılmak. yani bu duruma göre sadece öğle 4-rekat, ikindi 4-rekat, yatsı 4-rekat sünnetleri yerine kaza kılmış oluyoruz.

Sabahın 2-rekat sünneti yerine kaza kılmak kimse tarafından uygun görülmüyor.
akşamın 2-rekat sünneti, yatsı ve öğlenin 2-rekat son sünnetlerini kaza kılmamak daha evla deniyor. Niçin böyledir sebebini bilmiyorum. şahsen ben Yatsı ve Öğlenin son sünnetleri yerine sabahın kazasını kılmıştım.

ezan okumak sünnet olduğu için okunmaması kaza namazına zarar vermez. Eğer toplu halde kaza namazı kılacaksanız hepsi için tek bir ezan yeterli. fakat hepsi için ayrı ayrı kamet getirmek gerekiyor.

şöyle düşünelim; Öğlen vakti camiye gittiniz. Cemaat 4-rekat sünneti kılarken siz 4-rekat kaza kılıyorsunuz. sonra cemaatle birlikte öğlenin farzını kılıyorsunuz. sonre son sünneti kılıyorsunuz. dolayısıyle cemaati terk etmek gibi bir durum söz konusu değil.

oNUR

Stajyer

Mesajlar: 142

Konum: Istanbul

Meslek: Öğrenci

  • Özel mesaj gönder

35

09.10.2005, 11:32

sn. mihmandar, benim takıldığım konu sizin kesin hükümler vermeniz.böyle birşey kabul edilemez.şu imam böyle dedi fakat başka imam şöyle diyor şeklinde yazıp tercihi kişiye bırakmak lazım.
üstelik bizim için en önemli fikir imam-ı azam'ın fikridir.öyle değil mi?
neyse benim için kapandı bu konu.size kolay gelsin
ıhya-yı din, ihya-yı millettir. Hayat-ı din, nur-u hayattır.

36

29.12.2005, 21:03

Kaza namazlarinin , tesbihatlarinida yapmamiz gerekiyormu acaba?
Arz-ı hâL

37

29.12.2005, 21:45

Alıntı sahibi ""mihmandar""

Dolayısı ile ben 4 rekatlık bir kaza namazını öğlenin farzından önce kılarsam; hem kaza namazını kılmış olurum hem de sünnet yerine gelmiş olur. Bazıların dediği gibi böyle bir uygulama "sünneti terk etmek" olmaz.


Peki kaza namazi kilarken sunnetide kilmis olmak icin her rekatta yine Fatiha suresinden sonra bir sure okumamiz gerekiyormu? Yoksa Farz namazi gibi ilk iki rekatinda Fatihadan sonra bir sure, son iki rekatinda da sadece Fatiha suresinimi okumamiz gerekiyor?
Arz-ı hâL

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

38

30.12.2005, 00:41

Alıntı sahibi ""Dua""

Peki kaza namazi kilarken sunnetide kilmis olmak icin her rekatta yine Fatiha suresinden sonra bir sure okumamiz gerekiyormu? Yoksa Farz namazi gibi ilk iki rekatinda Fatihadan sonra bir sure, son iki rekatinda da sadece Fatiha suresinimi okumamiz gerekiyor?

Farz namaz gibi kılmak gerekiyor.

Alıntı sahibi ""Dua""

Kaza namazlarinin , tesbihatlarinida yapmamiz gerekiyormu acaba?

Kaza namazını ayrıca müstakil olarak kılıyorsanız, tesbihleri çekmeniz iyi olur. fakat çekmezseniz de kaza namazına zarar vermez..

kaza namazınızı sünnet yerinde kılıyorsanız , zaten namaz sonunda tesbih çekildiği için ayrıca kaza için tesbihe gerek olmaz.

39

30.12.2005, 21:20

Alıntı sahibi ""mihmandar""

#Öğle namazının 4-rekat ilk sünneti yerine 4-rekatlı öğle namazının kazasını kılıyoruz. 2-rekat son sünneti yerine de 2-rekatlık sabah namazının farzının kazasını kılıyoruz


Alıntı sahibi ""mihmandar""

# Yatsı namazının 4-rekat ilk sünneti yerine 4-rekatlik yatsının farzının kazasını kılıyoruz. 2-rekatlik son sünneti yerine 2-rekatlik sabah namazının kazasını kılıyoruz.


Selamun Aleykum, kusra bakmayin ben yine birsey soracagim, bu son sunnetler yerine kildigimiz sabah namazinin iki rekatli kazalari o zaman gunde 2 gunluk sabah namazi kazasi kilmis olmuyormuyuz??
Arz-ı hâL

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

40

31.12.2005, 00:08

Alıntı sahibi ""Dua""

Selamun Aleykum, kusra bakmayin ben yine birsey soracagim, bu son sunnetler yerine kildigimiz sabah namazinin iki rekatli kazalari o zaman gunde 2 gunluk sabah namazi kazasi kilmis olmuyormuyuz??

Evet. Böylece sabah namazlarının kazaları daha erken bitmiş oluyor. Fakat mümkünse son sünnetleri kaza olarak kılmayın. sadece 4-rekat ilk sünnetler yerine kaza kılın. sabah ve akşam namazlarının kazalarını ayrıca kılın. böyle tavsiye edenler de olduğu için söylüyorum. fakat ben 2-rekat son sünnetler yerine de kaza kılmıştım.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir