Giriş yapmadınız.

1

08.11.2003, 12:54

incil ve kuran

S.A.

Söyle bir sourya cevabiniz yada risalenin cevabi nedir?

"Nicin Allah incil, tevrat gibi gönerdigi kitaplarini korumamis ama Kurani kiyamete kadar korumayi vadediyor?"

2

03.03.2004, 08:37

Peygamberler kendi dönemlerinde insanların anlayacağı dilden mucize göstermişlerdir. ınsanlara sağlıklı iletişim kurmak için bu bir gerekliliktir. ınsanlara anlayacakları dilden hitap etmek Allah´ın hem peygamberine önerdiği, hemde bizzat Kendisinin kitaplarında ve emirlerinde uyguladığı bir niteliktir. Sağlıklı iletişimin bir gereği olarak, Hazreti Sâlih Aleyhisselam, kavminin isteği üzerine kayanın gövdesinden deve çıkarmış. Hazreti Musa Aleyhisselam, sihrin revaçta olduğu Mısır´da sihir cinsinden mucizeler göstermiş. Hazreti ısa Aleyhisselam tıbbın revaçta olduğu kendi döneminde tıp cinsinden mucizeler göstermiştir. Kuran-ı Kerim´in nazil olduğu dönemde ise birer söz söyleme sanatı olarak belagat, fesâhat ve i'câz revaçta idi. Peygamber Efendimiz´in (asm) mucizeleri de genellikle söz cinsinden geldi (Sözler, s.332). Söz mucize olunca bozulma riski yok denecek derecede azalıyor.

Peygamberler genelde kendilerinden önceki peygamberin getirdiği kitabın ve dinin bozulan ve saptırılan kısımlarını ıslah etmişler ve insanlara tebliğ etmişlerdir. Tevrat Hazreti ısa´ya (as) gelinceye kadar bir çok peygamberce okunmuş, vahye dayalı olarak tashih edilmiş ve tebliğ edilmiştir. ıncil -Tevrat´la birlikte- Hazreti Muhammed (asm) tarafından Kur'an ile tasdik edilmiştir. Nitekim Tevrat´ın ve ıncil´in bozulmamış nüshaları -vahiydeki aslına- iman etmek biz Müslümanlar için bir iman kuralıdır.

Kur'an´a gelince; Kur'an, son Peygamberin (asm) kitabıdır. Bozulması durumunda Kur'an´ı tashih ve ıslah edecek yeni bir peygamber söz konusu değildir. Öyleyse Kur'an´ı tehlikelerden koruyacak şekilde tedbir almak gerekiyordu. ışte bu ılâhi tedbirlerden birisi onun i'câzı ve belâgâtıdır. Kur'an´ın i'câzı ve belâgâtı onun zırhı olmuştur. Bu zamanda Kur'an´ın i'cazını beyan etmeye ise Risâle-i Nur görevlidir. (Barla Lahikası, s.11)

Nihayet, Cenab-ı Hak böyle tercih etmiştir. Bize bu ılâhî tercihe teslim olmak yakışır.
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

3

03.03.2004, 10:35

@bdullah kardeşimizin sözlerine birkaç ilave yapmak gerekirse:

Bu gün beşerin eğitim sistemine baktığımız zaman eğitilecek kişinin yaş, anlayış ve kapasitesine göre ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite gibi bölümlerin varlığını görürüz.
matematik, fen, sosyal ve dil bilgileri gibi temel konuların her devrede tekrarlanmasına rağmen sürekli ilerlediği ve tekamül ettiği açıktır. ilkokul çoçuğuna anlatılacak matematik farklıdır, liseninki daha ileri ve farklı, üniversite talebesine anlatılacaklar elbette ki farklıdır. ama özünde matematiğin ve bilimin temelleri her devrede vardır ve aynıdır.

işte bunun gibi, insanlığın da medeniyet, anlayış ve yaşayış olarak bir ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite devresi vardır. diğer peygamberlerin devirlerini lise ve öncesi olarak kabul eder isek Peygamberimizin devresini son devre, yani üniversite devresi olarak kabul edebiliriz.

artık üniversite devresine gelmiş bir seviye en üst nokta olacaktır. bu nedenle Peygamberimiz ümmetine haşir gibi,kıyamet gibi, esma-ü hüsna gibi diğer imani hakikatleri de en geniş ve en açık bir şekilde ders vermiştir.
Bu hususa Üstad şöyle dikkat çeker:

"ışte şu sırdandır ki, haşir ve Kıyâmeti, en âzam mertebede, en ekmel tafsilâtla Kur’ân zikrediyor ve ısm-i Azamın mazharı olan Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm ders veriyor. Ve eski peygamberler ise, hikmet-i irşâdın iktizâsıyla, bir derece basit ve ibtidâî bir halde olan ümmetlerine, haşri en âzam bir derecede, en geniş bir tafsilâtla ders vermemişler. "(24.soz)

işte üniversite seviyesine gelmiş bir insanlık topluluğuna ilkokul seviyesinde ders anlatmak akıl ve hikmet noktasında sıkıntı meydana getireceğinden önceki dersler bir nevi iptal edilmiş veya tebdil edilmiş oluyor.

meselenin bir başka cephesi de şu:
Nasıl ki Resulu-u Ekrem Efendimiz son peygamberdir, bütün peygamberlerin davasının öz ve mahiyetinine sahiptir;benzer tarzda Kuran da bütün semavi kitapların öz ve mahiyetini havidir.

bu nedenle Kuran bir ölçüde önceki kitapların hakikatini de muhafaza etmektedir. neticede kıyamete kadar muhafaza edileceği hususunda Vad-i ılahi vardır.

@abdullah kardeşimizin de dediği gibi Allah etmesin bir yanlışlık olsa bundan sonra onu tashih edecek bir peygamber de gelmeyecektir.

zannederiz sual biraz olsun cevap buldu...

yesghost

Stajyer

Mesajlar: 154

Konum: istanbul zeytinburnu

Meslek: derici

Hobiler: risale-i nur

  • Özel mesaj gönder

4

11.03.2004, 14:10

iki kardeşimde farklı yönlerden sorulara doğru cevap vermişler bende daha evel derste öğrendiğim bir meseleye ilave etmek isterim..

eğer Kur-an bozulmasına müsade olsaydı yarın Haşirde o yahudiler.. Ey Rabimiz.. bize bozulmamış kitab verseydin bizler iman ederdik.. demelrine karşın olarak Kur-an bozulmamış.. yani müsadesi yok ve olmuyacak.. kimsede bu işe karışmasın der Lisani halle Kur-an ikaz eder

hem ahmetsaid kardeşimiz büyük bir hakikati belirtmiş bozulan birşey yok.. iman gözüyle bakıldığında o 3 kutsal kitabı muhafaza eden Kur-an var ve tüm hakikatleriyle birlikte halen dimdik durmaktadır Zebur Tevart ıncil..

saygılarımla

5

05.04.2004, 00:33

son peygamber geldiği için Kur'an'ın bir daha bozulmaması gerektiğini soyluyorsunuz..peki Kur'an gelene kadar tahrip edilen şeriat kitapları devrelerinde insanlar hiç mi hidayete eremeyip,doğru yola ulaşamadılar...
Kur'an'dan önceki gelen kitaplar insanlar için sınavdı ama insanların çoğu bu sınavı geçemediler..ama yine de aralarında hak yolunda olanlar vardı..şimdi Kur'an değiştirilmediği halde hak yolunda olmayan büyük bir çoğunluk var...
şüphesiz doğru yol, Allah'ın yoludur. (Al-i ımran 73)

Sultan

Stajyer

Mesajlar: 99

Konum: Kütahya

Meslek: Dağcı

Hobiler: Kızak, yüzme, orman gezileri

  • Özel mesaj gönder

6

08.04.2004, 01:14

Sevgili kardesim,


Kurani kerim Hz. ademden z. muhammed'e kadar gelen peygamberlere verilenden baskasini vermedi ki. Amelde ve uygulamada farkliliklar elbet olacaktir. Ancak itikadave inanc olarak her peygambere verilen birdi. Ayeti celilede gecen de zikrdir. Ve Allah bu zikri korudugu icin yüce kitabimiz geldi. Tevrat ve incillerde bu zikrdir ki nitekim bir cok ayette bu kitaplara zikr denir. Ve kurandan onceki vahiyleri de yine kuranda zikri gecen peygamber vasitasi ile korumustur rabbimiz. Ve Kurani kerim ile bu zikr kemale ermistir. Ondan oncekilerin hükmü de kalkmistir. Itikad ve akaid olarak aynidir. Ancak bugun kü incel ve tevrat kitaplari ya da eski ahirt ve yeni ahidi acitgimizda zaten bunlari kuran yalanliyor. Onlari yalanliyor. Onlar ALlahin kitabini degil, kendi kitaplarini yazdilar. Yahova sahitlerin bahailerin yazdiklari da bugun kuran ve islami ne kadar alakadar edebilir ki?

Allah'a emanet olunuz
Sevgi Çiçekleri

Zülfikar

Stajyer

Mesajlar: 117

Konum: istanbul

Meslek: öğrenci

Hobiler: tasavvuf

  • Özel mesaj gönder

7

19.08.2004, 15:58

selamın aleyküm

Bismillahirrahmanirrahim;

sevgili kyle kardeşim dediğin doğru cennette cehennemde rabbimin, ve Kur'an'ın bir daha bozulmaması gerektiğini kuranı kerimde Allah CC. söylemekte bizde burdan kuranın bozulmıcagına kesin hüküm getiriyoruz ve buna ek olarak Kur'an gelene kadar tahrip edilen şeriat kitapları devrelerinde insanlardan hidayete erip ,doğru yola ulaşanlarda olmuşlardır.şimdi Kur'an değiştirilmediği halde hak yolunda olmayan büyük bir çoğunluk var olabilir, bunu da rabbim ayeti kerimede belirterek şeytanın vadini yerine getirdiği ve çoğunluğun delalette olduğu ve bunu aynı zaman hadislerde 73 fırkadan sadece 1 i gösterilmesi buda ehli sünnet velcemaat olup hakka bir bunların ulaştığı belirtilmektedir.


Allaha emanet olun, selamın aleyküm
Seyfullah Putkıran

8

21.08.2004, 09:22

Re: selamın aleyküm

Alıntı sahibi ""Zülfikar""

ve bunu aynı zaman hadislerde 73 fırkadan sadece 1 i gösterilmesi buda ehli sünnet velcemaat olup hakka bir bunların ulaştığı belirtilmektedir.

:shock:
Bir soru ; ehli sünnet dışındaki mezhep tabileri cehennemlik mi oluyor o zaman? :roll:

9

21.08.2004, 11:00

Alıntı

Bediüzzaman, kurtulan fırkayı "Fırka-i naciye-i kamile" tabiriyle ifade eder. (15) Yani kamil manada kurtulan bir tanesi olacak, diğerleri az veya çok haktan inhiraf edeceklerdir.


15-Nursi, Said, Mektubat, Envar Neş. ıst. 1993, s. 106

http://www.muhabbetfedaileri.com/viewtopic.php?t=1124

10

21.08.2004, 17:48

Said kardeş senin alıntın biraz daha mutedil vasfı taşıyor.

Zülfikar

Stajyer

Mesajlar: 117

Konum: istanbul

Meslek: öğrenci

Hobiler: tasavvuf

  • Özel mesaj gönder

11

22.08.2004, 19:22

selamın aleyküm verahmetullahi ve berekatihü

sevgili kardeşim misak şunu söylemeliyim ki bunu ben söylemiyorum! hatırladığım kadarıyla ıMAM-I RABBANı AHMED FARUKı 'nin eserin de ilk fitnenin çıkamsıyla ilgili bölümde okumakla beraber bu 73 fırka durumu hadislerin içindede görebilirsin. bana sormuşsun diğerleri cehenneme mi gidicek diye dilerim Allah tan gitmezler, ikincisi bir insanın cennete veya cehenneme gitme kararını ben vermicem Rabbim dilerse dilediğini cennete sokar. bir insanın cennete ve ya cehenneme gitme hükmü benim haddime düşmemiştir. bunuda af konulu hadislerede bulabilirsin.Ama islam alimlerinin ehli sünnet vel cemaat ehli olmayanların hakkında söyledikleri bellidir vay haline onların.

.ALLAH'IN RAHMETı VE BEREKETı ÜZERıNE OLSUN
Seyfullah Putkıran

Zülfikar

Stajyer

Mesajlar: 117

Konum: istanbul

Meslek: öğrenci

Hobiler: tasavvuf

  • Özel mesaj gönder

12

22.08.2004, 19:25

SELAMIN ALEYKÜM

şUNUDA EKLEMELıYıM Kı KARDEşıM MESHEPLERıN GıTTığı YOL TABı HAK MEZHEPLERDEN BAHSEDıYORUM EHLı SÜNNET YOLUDUR.


SAYGILARIMLA....
Seyfullah Putkıran

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir