Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

22.06.2005, 17:26

Müslüman erkeklerin birden fazla kadınla evlenmelerinin ..

Ruhsatla emri birbirine karıştırmamalı ve insanın biyolojisini, kimyasını, psikolojisini, anatomisini ve tarihini iyi bilmelidir. Bilhassa tarihî olayları yaşandığı şartlar içinde değerlendirmelidir. Sorunuzu birkaç maddede ele almaya çalışalım:

1- ınsanlık tarihi iyi incelenirse, çok kadınla evlilik ıslâm öncesi devirlerde hemen her toplumda var ola gelen bir vakıadır. Kur’ân bunu sınırlamış, dörtten fazlasına izin vermemiştir.

2-Belirli kayıtlara ve şartlara bağlı olarak ruhsat sınırını dar tutmayan Kur’ân, bu ruhsattan yararlanmak isteyen erkekler için önemli ahlâkî ve hukûkî yükümlülükler getirmiş, böylece kadınların mağdur olmalarını önlemiştir. Kaldı ki, “Bir kadın, adâletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır”1 buyuran Kur’ân, bir diğer âyette kadınlar arasında adâletin ve hukûkun gözetilmesinin de zorluğuna dikkat çekmiş, bir kadınla evliliği bir azîmet ve takvâ olarak teşvik etmiştir. Lütfen şu âyeti dikkatle inceleyelim: “Ey Mü’minler! Ne kadar isteseniz, kadınlar arasında adâletli davranmaya muktedir olamazsınız. Bari büsbütün birine meyletmeyiniz. Bu halde öbürünü askıda kalmış gibi bırakmış olursunuz. Eğer geçmiş hatalarınızı düzeltir ve adaletsizlikten de sakınırsanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.”2

3-Birden fazla kadınla evlenecek olanlara işin vebâl boyutunu hatırlatan ve mağduriyetlere meydan vermemeye ısrarla dikkat çeken Kur’ân önümüzdeyken, Kur’ân’ı bu meselenin teşvikçisi gibi göstermek ve mağduriyetlerin sorumlusu olarak Kur’ân’ı öne sürmek Kur’ân’ı anlamamaktır. Bu meseleden mağdur olan kadınlar varsa sorumluları hiç şüphesiz adâletsiz, hırslı, hırçın ve zâlim erkeklerdir ve bunun hesabını eğer dünyada vermezlerse, mahşerde muhakkak vereceklerdir. Allah, bunu haber verir ve kadına adâletsiz davranmaktan erkeği sakındırır.

4- Erkeklere verilen şartlı ruhsatın kadınlara verilmemiş olmasının izahını ve hikmetini biyolojik, psikolojik ve anatomik yaklaşımlarla yapmak mümkündür. Kadın fıtraten aynı anda birden fazla erkeğe eş olabilecek kabiliyette değildir. Nitekim, birden fazla erkeğe eş olan kadının doğan çocuğunun babası meçhul olacaktır

2

22.06.2005, 17:44

benim bi sorum olacak
muhakkak Efendimizin çok evliliğinin bi çok hikmeti vardı benim aklıma takılan soru şu,Efendimizin eşlerinden H.z Aişe efendimize eş olduğunda çok küçük yaştaydı(9 diye biliyorum ben)neden H.z aişeyi bu kadar küçük yaşta kendisine eş etmiştir Efendimiz ?
bilgisi olan kardeşlerimiz yardımcı olursa sevinirim
selametle Allaha emanet olun..

3

22.06.2005, 18:37

Alıntı sahibi ""iktibas info""

Bahtiyar GÜLMEZ / BELÇıKA

Soru 1: Peygamberimizin Hz. Aişe ile evliliğini diline dolayanlar en çok onun yaşına takılıyorlar. Gerçekten Hz. Aişe annemiz çocuk denecek yaşta mı evlenmişti? Bununla ilgili bizleri bilgilendirirseniz memnun oluruz.

Cevap 1: Hz. Aişe Validemizin doğum tarihiyle ilgili bir takım görüşler ileri sürülmüştür. Bunun sebebi ise o dönemde çocukların doğum tarihine önem verilmez ve tespit edilmezdi. Bilahare çocuk meşhur biri olursa insanlar onun doğum tarihiyle ilgilenir ve tespite çalışırlardı. ışte Hz. Aişe validemiz (r.a) için de böyle olmuştur. O’nun peygamberliğin dördüncü yılında doğduğunu söyleyenler, Mekke döneminin sonunda da Hz. Muhammed (s.a) ile evlendiğini iddia ederek; bu evliliği dokuz yaşında yapılmış gibi göstermeye çalışmışlardır. Bunun doğru olmadığını Hz. Aişe validemizden yapılan bir rivayet ortaya koymaktadır: "Hz. Muhammed henüz Mekke de iken ve bende oynayan bir çocuk iken "onların vadeleri kıyamettir. Kıyamet ne dehşetli ve ne acıdır!" mealindeki (kamer s. 46) ayet inmişti... (Buhari 1.cilt Telifil Kur’an bahsi)" Bu sure Mekke devrinin birinci döneminde(4. yıl) inmiştir. Hz.Aişe validemiz bu sure ve ayetleri net olarak hatırladığına göre yukarıdaki iddianın doğru olması mümkün değildir. Olayları ayrıntılarıyla hatırlayabilmek ve sokakta oynayan bir çocuk olması için en az beş veya altı yaşında(veya daha büyük) olması gerekir. Kamer suresi Mekke devrinin dördüncü yılında indiğine göre dördüncü yılda beş-altı yaşında olunca Hz. Peygamberle evlendiği zaman en az ondört – onbeş yaşında olması gerekir. Bunu doğrulayan bir başka delil ise kız kardeşi Esma’nın durumudur. Kardeşi Esma Abdullah bin Zübeyir’in annesidir. Esma yüz yaşına kadar yaşamış ve Hicretin 73. yılında vefat etmiştir. Hz. Aişe validemizden on yaş daha büyüktür. Hz. Ebu Bekir (r.a) kızı Esma ve oğlu Abdullah Abdul Uzza’nın kızı Kayleden, Hz. Aişe ile Abdurrahman ise Ümm-i Rümandan doğmuşlardır. Hz. Esma yüz yaşında ve hicri 73. yılda öldüğüne göre hicret esnasında 27 yaşında olması gerekir. Bundan on yaş küçük olan kardeşi Hz. Aişe validemizin de 17 yaşında olması gerekir ki bu da aşağı yukarı Buhari de Hz. Aişe’nin kendi hadisindeki ifadeye uygun düşmektedir. Bu dönemde inen Kur’an sure ve ayetlerini teferruatıyla hatırlayan bir çocuğun en az bu yaşlarda olması gerekir. Buna göre ise peygamberlikten dört yıl önce doğmuş olduğu kesinlik kazanmaktadır. Böyle olmasını gerektiren bir başka sebep ise Hz. Muhammed (a.s) ın eşinin vefatıyla çocuklarının bakıma ihtiyacının olmasıdır. Kızı Fatıma henüz çocuk yaşta ve bu işin üstesinden gelecek durumda değildir. Bu nedenle evini idare edip çocuklarına sahip çıkacak bir eşe ihtiyacı vardır. Dokuz yaşında bir çocuğun bunları yapması mümkün değildir. Ayrıca peygamberimizin kızı Fatıma (r.a) nın peygamberlikten bir yıl önce doğduğu ve hicretin ikinci yılında da Hz. Ali ile evlendirildiği bilinmektedir. Evlendiklerinde Hz. Ali 21 yaşından biraz büyük Fatıma’nın ise 15 yaşından biraz fazla olduğu bilinmektedir. Hz. Fatımayı Hz. Ali ile evlendirmeden önce Ebu Bekir ve Ömer(R.A) onunla evlenmek için peygamberimizden istemişler, ancak peygamberimiz onlara cevap vermemiş ve Hz. Ali ile evlendirmiştir. Buradan hareketle şunu söylemek istiyoruz: Bu bölgede ve bu zamanda kız çocukları dokuz yaşında evlenecek çağa geliyor ise niçin peygamberimiz evinde büyüttüğü Ali ile Fatımayı evlendirmek için 15-16 yaşına kadar beklemiştir? Yine dava arkadaşları onunla evlenmek istediklerine göre bu kadar süre (6-7 yıl) niçin beklemiş olsunlar? Hz. Muhammed (a.s) ile kendi kızını dokuz yaşında evlendirmiş olan Hz. Ebu Bekir niçin aynı yaşa gelince bu teklifi Hz. Muhammed (a.s) a yapmadı da yedi yıl bekledi? Bu noktadan bakıldığında da bu iddianın doğru olması mümkün görünmemektedir. Hz. Aişe validemiz peygamberimizle dokuz yıl beraber yaşamıştır. Onun Kur’an, hadis ve fıkıh ilimlerindeki yerini bütün islam alimleri teslim etmektedir. O devrinin en büyük alimlerini tenkit etmiş, çeşitli konularda fetvalar vermiş, Kur’an’ın ve sünnetin doğru anlaşılması konusunda insanlara önderlik etmiştir. Sünneti Kur’an’la test etmenin ilk örneklerini vermiştir. Bu birikimi henüz çocuk denecek yaşta bir insanın elde etmiş olmasını kabullenmek oldukça zordur. Bu konuyu aydınlatan bir başka rivayette şöyledir: Hz. Aişe validemiz henüz peygamberimizle evlenmeden önce Cübeyir bin Mut’im ile nişanlanmıştı. Mut’im Hz. Aişeyi oğluna almakla evine müslümanlığı sokacağını düşünerek bu nikahı feshetmişti. Hz. Ebu Bekir (r.a) islamı ilk kabul edenlerden biri olduğuna göre; bu olayın vukuu, islamın alenen duyurulmasından veya şuyu bulmasından önce olması gerekir. ıslam alenen açıklanıp müslümanlar Kabe yürüyüşü veya Safa tepesi toplantısından sonra topluma deşifre olduktan sonra Ebu Bekir (r.a) ın müslüman olduğu bilinince kızını almaktan vazgeçmiş olması daha doğru görünmektedir. Bu olayda yine Hz. Aişe’nin peygamberimizle evlenmeden önce evlilik çağına geldiğini ve nişanlandığını göstermektedir. Hz. Aişe validemiz peygamberimizle dokuz yıl evli kalmışlardı. Peygamberimizin vefatı esnasında ıse 27 yaşında idi. Peygamberimizden sonra da 48 yıl yaşamış ve hicri 58. yılda ve 74 yaşında vefat etmiştir. Sondan başa doğru gidersek 74 ten 48 i çıkartıp kalandan da evli olduğu yılı çıkartınca evlendiği yaşı bulmuş oluruz. 74 – 48 = 26; 26 – 9 = 17 kalır ki yaklaşık 17 veya 18 yaşında evlendiği gerçeği ortaya çıkar. Bu olayda birkaç yıllık bir yanılma payının olması aklen mümkün iken dokuz yıllık bir yanılmayı akıl asla kabul etmez. Bir insanın yaşının bu kadar önemli olmasının nedeni malum olduğu üzere bir dinin peygamberine uygun olmayan bir işin isnad edilmesidir. Müslümanlar inanırlar ki peygamberler meşruiyetin örneğidir. Onlar bir hata yaparsa Allah onların hatasını düzeltir. Böylece bir dini ilk yaşayan insanın kusursuz olmasını sağlayarak insanlara doğru bir örneklik sunar. Peygamberimizin gerek ailevi ilişkilerinde, gerekse toplumsal olaylarla ilgili düzeltilmesinin Kur’an da örneklerini de görmekteyiz. (Tahrim 1-5, Abese 1-4 ) gibi. Ancak bu konuyla ilgili hiçbir uyarı söz konusu değildir. Bu bizim için en temel meşruiyet sebebidir. Eğer böyle bir yanlış yapılmış olsa idi Allah asla ihmal etmez elçisini düzeltirdi. Allah'ın doğru bulduğunu kimse yanlış göremez ve diline dolayamaz. Müslümanlar "işittik ve itaat ettik, işittik ve iman ettik" derler ve teslim olurlar. Biz de bu minval üzere teslim olup inanıyoruz ki Allah'ın Rasulü en doğru olanı yapmıştır. Bu ve benzeri olayları diline dolayanlar hep olmuş, kıyamete kadar da olacaktır. Önemli olan inananların bunlara pirim vermemesidir. Siz bunların yanlışlığını yüz defa ispat etseniz, onlar yüz bir defa itiraz ederler. Çünkü onlar sizin inandıklarınıza sizin inandığınız gibi inanmayan insanlardır.

Soru 2: Kur’an da Ehl-i Kitaptan bahsediliyor. Bir müslüman olarak bilmek istiyoruz Ehl-i Kitap ne anlama geliyor ve bunlarla ilişkilerimiz nasıl olmalı?

Cevap 2: 1. Ehl-i Kitap ibaresinin, Kur’anda mensubiyet manasında bir üst kimliği ifade ettiğini görüyoruz. Kitap ehli demek Tevhid ehli kimse demek değil iyi ve kötüsüyle bir kimliğe mensubiyet demektir: "Siz insanlar içerisinden çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah'a inanırsınız. Kitap ehli de inanmış olsalardı kendileri için daha hayırlı olurdu. ıçlerinde inananlar vardır. Fakat çoğu yoldan çıkmıştır." (3/110) "Hepsi bir değildir. Kitap ehlinden geceleri secdeye kapanarak Allah'ın ayetlerini okuyup duranlar vardır. Bunlar Allah'a ve ahiret gününe inanırlar. ıyiliği emreder, kötülükten men eder ve iyiliklere koşarlar. ışte bunlar iyilerdendir." (3/113-114) 2. Ehli Kitabın Kur’an’a göre itikadi durumu: "Allah Meryem oğlu Mesih’tir" diyenler hiç şüphesiz kafir olmuşlardır..." (5/17, 5/72) "Allah üçün üçüncüsüdür" diyenler de elbette kafir olmuşlardır." (5/73) "Yahudiler "Üzeyir Allah'ın oğludur" dediler. Hıristiyanlar da "Mesih (ısa) Allah'ın oğludur" dediler. Bu onların ağızlarıyla söyledikleri sözleridir ki, daha önce küfretmiş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da Hak’tan döndürülüyorlar!" (9/30) "De ki ey Ehli Kitap: Siz Tevrat’ı, ıncil’i ve Rabbinizden size indirileni gereği gibi uygulamadıkça bir şey üzerinde değilsiniz. And olsun ki sana Rabbinden indirilen onlardan bir çoğunun azgınlığını ve inkarını artıracaktır. O halde kafirler topluluğuna üzülme." (3/68) Ancak bu zümreler içerisinden şu özelliklere sahip olanlar için ise Allah'ın hükmü şöyledir: "şüphe yok ki iman edenler ile Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabilerden kim Allah'a ve ahiret gününe inanıp iyi işler yaparsa elbette onların Rableri katında mükafatları vardır. Onlara herhangi bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir." (2/62) "şüphesiz ki iman edenler, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabilerden kim Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve yararlı işler yaparsa artık onlara hiçbir korku yoktur, onlar üzülecek de değillerdir." (5/69) 3. Ehli Kitabın kadınlarıyla evlilik konusu: "Bugün sizin için temiz nimetler helal kılınmıştır. Kendilerine kitap verilenlerin yemeği size helaldir. Sizin yemeğiniz de onlara helaldir. Mümin kadınlardan hür ve namuslu olanlar ile sizden önce kendilerine kitap verilenlerden hür ve iffetli kadınlar -namuslu olmaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları şartıyla- kendilerine mehirlerini verdiğiniz takdirde size helaldir. Kim imanı inkar ederse, ameli kesinlikle boşa gider, o ahirette de hüsrana uğrayanlardır."(5/5) 4. Umumi Yasağa belirli şartlar dahilinde ruhsat verilmiştir: "...Allah kafirlere müminlerin aleyhine asla fırsat vermez."(4/141) a) Müşrik kadınları iman edinceye kadar nikahlamayın...(2/221) "Zina eden erkek ancak zina eden veya putperest bir kadınla evlenebilir, zina eden kadın da ancak zina eden veya putperest bir erkekle evlenebilir; bu müminlere haram edilmiştir."(24/3) b) Yukarıda belirtildiği gibi (5/5) şartlara bağlayarak ehli kitabın kadınlarıyla evlenmeye izin verilmiştir. c) Umumi hürmetin tahsisi için açılan bahiste yemekleri konusunda iki taraflı izin söz konusu iken nikah konusu tek taraflı zikredilmektedir.(5/5) Bu da müslüman hanımların ehli kitapla evliliğine müsaade edilmediğini göstermektedir. "...Allah kafirlere müminlerin aleyhine asla fırsat vermez." (4/141) (Elmalılı H.Y.) 5. Ehli Kitabın kestiklerinin yenmesi konusu: Bu konu (5/5) ayette zikredilen yiyecekler konusuna dahil kılınarak islam da alenen haram kılınanlar dışındaki tüm yiyecek ve içeceklere şamildir. Ehli Kitabın Allah'tan başkası adına kesmesi düşünülmeyerek olayın zahirine göre hükmedip kestikleri hayvanların etleri yenilebilir olarak kabul edilmektedir. Yemeklerinden kastın "ekmek sebze" gibi şeyler olmayıp boğazladıkları hayvanlara da şamil olduğu ifade edilmektedir. Ancak her ehli kitabın bir olmadığı iyi değerlendirilmesi kaydıyla. 6. Ehli Kitapla ilişkilerimizin boyutları, ilişkilerin niteliklerine göre farklılık arz etmektedir. Tebliğ ve insani ilişkiler konusunda her hangi bir ayrım gözetilmemesine rağmen, stratejik konularda fevkalade dikkatli olunması gerekmektedir. Kur’an’i ifadeler şöyle; "Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmedin mi? Sapıklığı satın alıyorlar. Sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar." "Ama Allah düşmanlarınızı çok iyi bilir. Allah size dost ve yardımcı olarak yeter." (4/44-45) "şu kendilerine kitaptan pay verilmiş olanları görmedin mi? Puta ve Taguta inanıyorlar da kafirler için "bunlar müminlerden daha doğru yoldadır" diyorlar."(4/51) "Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kafirleri dost edinmeyin. Kendi aleyhinize Allah'a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?"(4/144) Bu konunun sadece yabancılar için değil akrabalık ilişkisi içinde olanlar için de aynı olduğunu görmekteyiz: "Ey iman edenler! Babalarınız ve kardeşleriniz eğer imana küfrü tercih ediyorlarsa dost edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimdirler."(9/23) "Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Onlar size gelen hakkı inkar etmişken, onlara nasıl muhabbet gösteriyorsunuz?...."(60/1) Bu nedenledir ki Allah'ın sevdiklerini sevmek, onlarla dost olmak; düşmanlarından da uzak durmak insanda imanın gereğidir diyor, Allah’a emanet olunuz diyoruz.



Soru : Hz Ayşe (ra.) validemiz, peygamberimizle evlendiğinde kaç yaşındaydı?

Cevap:


Peygamberliğin gelişinden on yıl sonra, 50 yaşındayken eşi Hz. Hatice’yi kaybeden peygamberimiz (asm.) kendisine hem ev işleri ve çocuklarının bakımında yardımcı olacak, hem de ıslâm’a davet faaliyetlerinde destek olacak eşlere ihtiyacı vardı. Bunun için bir yandan yaşlı ve dul bir kadın olan Sevde’yi, öte yandan da en yakın arkadaşı olan Hz. Ebubekir’ in kızı Hz.Ayşe’yi istetti.

Hz. Peygamberin bu isteği, vahyin başlangıcından 10 yıl sonradır. Hz. Ayşe vahiy başlangıcından beş altı yıl önce doğmuştur. Dolayısıyla Hz. Ayşe’nin peygamberimizle evlendiği yaşın 17-18 olduğu ortaya çıkar.

Bu konu, daha detaylı bir şekilde Mevlana şibli’ nin “Asr-ı saadet” kitabında geçer. (ıst. 1928. 2/ 997)

Hz. Ayşe’nin evlendiği zaman yaşının büyük olduğunu, ablası Esma’nın biyografisinden kesin olarak anlıyoruz. Eski biyografi kitapları Esma’dan bahsederken diyorlar ki: “Esma 100 yaşındayken, hicretin 73. Yılında vefat etmiştir. Hicret vaktinde 27 yaşındaydı. Hz. Ayşe ablasından 10 yaş küçük olduğuna göre, onun da hicrette tam 17 yaşında olması icap eder. Ayrıca Hz. Ayşe, Hz. Peygamber’den önce Cübeyr’le nişanlanmıştı. Demek evlenecek çağda bir kızdı.” (Hatemü’l enbiya Hz. Muhammed ve hayatı, Ali Himmet Berki, Osman Keskioğlu, s. 210)





Zafer Dergisi





Yazılardan birisi zafer dergisinden alıntı, linki sorularlaislamiyet.com da, ya bir arıza var teknik, ya da eşşeğin birisi siteyi hackledi.

Diğeri ise iktibas adlı derginin forumundan alıntı.


Oradaki yazıda dikkat çeken bir husus var: "Hz.Peygamber, 9 yaşındaki Hz.Aişe r.a. ile evlenirken, niye Hz.Ebu Bekr ve Hz.Ömer r.anhüm, Hz.Peygamberin a.s.m. kızının (Hz.Fatıma r.a.) 16 yaşına gelmesini bekledi. Hele Hz.Ebu Bekr r.a., o kızını Hz.Peygamberle a.s.m. evlendirmişti, ona daha yakın olmak için, onun kızıyla evlenmek istemişti. Ama Hz.Ali r.a. ile evlendi Hz.Fatıma r.a.

Hem yukarıdaki yazılar, hem de şu ilişki göz önüne getirilirse, Hz.Aişe r.a. 'nin 15-16 yaşları civarında olduğu tahmin edilir. En doğrusunu Allah bilir, Hz.Peygamber a.s.m. yanlış yapacak değildir, o ne yaparsa başımız gözümüz üstüne.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

4

22.06.2005, 18:42

Dikkat! Bu yazıyı "Save as" "Farklı Kaydet" ile kaydedin ve kendi e-mail adresinize postalayın ki arşiv olarak tutun. Bu konuda tenkitlere yanıttır. Böyle mühim konuları kendime e-mail ile atarak arşivliyorum, çünkü hem evdeki bilgisayar çökebilir, hem de her yerden ulaşabilirim, arkadaşlara gösterebilirim.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

5

23.06.2005, 15:27

tabiki Efendimiz(SAV)yanlış yapacak diildir,ben yanlızca bundaki hikmeti öğrenmek ve anlamk istedim.
Allah razı olsun zaten bu konuyla ilgilide artık bi soru yok aklımda dün araştırdım bu konuyla ilgili bişeyler okudum,sizin yazdıklarınızdanda anladım bişeyler tekrar Allah razı olsun
dün okuduğum nottan
***H.z Aişe çok zeki ve akılıydı.2210 hadis rivayet etmiş
Efendimiz(SAV)"Dininizin yarısını bu humeyra kadından(H.z Aişe)öğreniniz"
buyurmuştur.***

6

29.06.2005, 11:51

H.z Muhammed niçin çok evlendi?
Peygamberimizin özel hayatı ile ilgili en hassas konulardan birisi, hiç şüphesiz onun çok kadınla evlenmiş olmasıdır. ıslâm’a karşı ön yargılı olanlar, Peygamber Efendimizin birden fazla kadını nikahı altında bulundurmasını dillerine dolayıp, tenkit edip
durmaktadırlar. Hatta içlerinden bazıları, tamamen tarihî gerçekleri göz ardı ederek, Hz. Peygamberin aşk duygularını ve şehvet arzularını tatmin etmek için çok evlendiğini ileri
sürmüşlerdir.Kur’an-ı Kerim’de bir insan olduğu vurgulanan Hz. Peygamberin, özel hayatının her safhasında daima insanî erdemleri sergilediği, onun hayatında savunulamayacak hiçbir noktanın bulunmadığını vurgulamak yerinde olacaktır. Burada Hz. Peygamberin müntesiplerine düşen görev, manevî önderlerini doğru tanımak ve tanıtmaktır.
Hz. Peygamberin çok evliliklerinin arkasındaki siyasî, dinî ve insanî sebepler bulunmaktadır. Her şeyden önce Resûlüllah Efendimiz gençliğinde kendisinden bir hayli yaşlı olan Hz. Hatice
validemizle evlenmişler ve ölünceye kadar tek kadınla evli olarak kalmışlardır. Bu gerçek onun şehvetinin peşinde koşan bir insan olmadığını çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Peygamberin devrinde çok kadınla nikahlanmaya dayanan evlilik bağ ve ilişkileri, değişik insan zümreleri arasında dostluk ve ittifak bağlarının doğumu için en tesirli bir çare ve vasıta teşkil
ediyordu. Elbette doğup gelişmekte olan ıslâm, mümkün olan her çeşit desteğe muhtaçtı ve ıslâm toplumunun en büyük menfaati ile ilgili bu konuda bizzat Rasûlullah’ın kendi şahsında
birçok fedakarlıkta bulunması gerekiyordu. Bu yüzden denilebilir ki Peygamberimizin evliliklerinin arkasında öncelikle ıslâm toplumunun menfeatleri yatmaktaydı. O’nun hanımları Müslüman
kadınlar ile Rasûlullah arasında bir vasıta ve danışmanlık vazifesi görüyorlardı. Onun evliliklerinin arkasında savaşlar neticesinde dul kalan ve korunmaya muhtaç olan kadınların
himayeleri ile ıslâm’a emeği geçmiş fedakâr insanların onurlandırılmaları gibi son derece insani sebepler de yatmaktaydı.

Hepsinden de önemlisi çok kadınla evliliğe sınır getiren ayetler, ıslâm’ın son dönemlerinde nazil olmuştur. Peygamberimiz bu esnada çok hanımla evli bulunuyordu. Ayetler Peygamberin
hanımlarına "müminlerin anneleri" payesini vermişti. Onlar müslümanların valideleri durumundaydılar. Bu esasa göre bir Müslüman onlarla nikahlanmayı asla düşünemezdi. Zira bu
Allah katında yakışıksız ve münasebetsiz bir fiil teşkil ederdi. Bu durumda Rasûlüllah eğer dörtten ziyade hanımlarını boşamak durumunda kalsaydı, hanımlarının mağdur olacakları
âşikardı. Bu yüzden Peygamberimize, artık daha evlenememek üzere, mevcut hanımlarını taht-ı nikahında bulundurma müsaadesi verilmiştir

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir