Giriş yapmadınız.

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

1

27.05.2005, 01:48

Ebced-cifr

selamın aleykum
bu ebced ve cifr konusunda başka bir forumda bir münazara oldu kardeşin teki sorularla islamiyetten alıntı yapmış...alıntıda bunun batıl oldugu israiliyat old.
türünden yazılar yazıyordu...Bediüzzaman ebcedle uğraşmamışmıdır? ve daha bir çok alim nasıl batıl denebilir?
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

2

27.05.2005, 06:23

ve aleykümüsselam

Süleyman KÖSMENE

Ebced hesabı ve gelecek bilgisi




Antakya’dan Cemil YÜZER: “Ebced hesabı diye bir şey var mıdır? Varsa ebced hesabı ne demektir? Ne zaman başlamıştır? Neden yapılmıştır? Hangi kaynağa dayanır? Ne derece sıhhatlidir? Bazı şahısların yaptıkları hesaplar doğru mudur? Bununla ilgili bilgiler hangi kaynaklarda geçmektedir? Herkes ebced hesabı yapabilir mi? Ebced hesabı ile istikbal bilinir mi?”

Yirmi sekiz harften ibaret olan Arap alfabesi, Emevî Halifesi Abdülmelik bin Mervan zamanına kadar Ebced tertibiyle okunur ve yazılırdı. Abdülmelik bin Mervan zamanında Nasr bin Asım ile Yahyâ bin Ya’mer el-Udvânî’den kurulan bir ekip, Arap alfabesinin harf sırasını değiştirdi ve birbirine benzer harflerin ard arda sıralanması esasına dayalı “hurûf-u hecâ” denilen ve bu gün kullanılan alfâbeyi oluşturdu. Yazı dilinde bu alfabe kullanılmaya başlandı.

Arap harflerinin ebced tertibine göre dizilişinin Hazret-i Âdem’e (as) dayandığı rivâyet edilir. Bu tertip ile alfabenin kullanıldığı tarih süreci içerisinde, zamanla bu harflere sayısal değerler verilmiş; bu sayısal değerler âlimler, edebiyatçılar ve şâirler tarafından makbul ve muteber karşılanmış ve kullanılmaya başlanmıştır. şâirler ve edipler, yazdıkları manzum ve mensur eserlerde ebced hesabını da kullanmışlar ve harflere verdikleri rakamsal değerler ile önemli tarihleri kaydetmişler; zaman içinde bu usûl yaygınlaşma ve gelişme istidadı göstermiş; âdetâ Arap alfabesinin bir yan ilim dalı olarak olgunlaşmış ve adına da “Ebced Hesabı” veya “Cifir ılmi” denmiştir.

Ebced dizilişine göre Arap alfabesi; “elif, bâ, cim, dâl, he, vav, ze, ha, tı, yâ, kef, lâm, mim, nûn, sin, ayın, fe, sad, kaf, rı, şın, te, se, hı, zel, dad, zı, ğayın” şeklindedir ve “ebced” ismini de bu dizilişin ilk dört harfinden almıştır. Bu alfabe kolay ezberlensin diye şu formül ile de ifâde edilmiştir: Ebced, Hevvez, Huttî, Kelemen, Sa’fes, Karaşet, Sehaz, Dazağ. Bu dizilişe göre Arap alfabesi sayısal değer açısından üçe ayrılmış; ılk dokuz harfe “âhâd” yani “birler”ve birler basamağından değerler verilmiş; ikinci dokuz harfe “âşâr” yani onlar denmiş ve onlar basamağından değerler verilmiş; üçüncü on harfe “miât” yani “yüzler” denmiş ve yüzler basamağından değerler verilmiştir.

Kur’ân-ı Kerim inmeye başladığında Araplar arasında Ebced hesabı biliniyordu ve alfabe bilgisi olan şâirler ve edebiyatçılar tarafından da kullanılıyordu. Arap lisanının belâğat, fesâhat ve edebiyat açısından en gelişmiş döneminde nâzil olmaya başlayan ve mu’cize ifâdeleriyle şâirleri ve edebiyatçıları hemen etkisi altına alan Kur’ân-ı Kerim’in; bu lisanı vahiy dili olarak kabul edip, bu lisanın yan bir ürünü diyebileceğimiz Cifir ılmini reddetmesi düşünülemezdi. Esâsen Cifir ılmini reddetmesi için geçerli bir sebep de yoktu. Zîra Kur’ân-ı Kerim prensip olarak, insanlığın zararına kullanılmayan her “birikime” kapılarını açan bir ılâhî Kitaptı. Cifir ılmi ise, Arap Lisanının binlerce yıllık birikimini yansıtan bir ürünü idi.

Nitekim, edebiyatça, belâgatça, güzel ve şâirâne söz söylemek sanatı bakımından ve bilhassa düpedüz hakîkati ifâde etmesi açısından şâirlerin ve edebiyatçıların gerisinde asla kalmayan ve sözüyle-hakîkatıyla herbir şâiri, edebiyatçıyı ve akıl ehlini hayran bırakan Kur’ân-ı Kerîm’in, âyetlerini Cifir ilmine göre muhtelif târihler veren birer anahtar hüviyetinde donatması, mucize oluşunun da bir gereği idi. Bundan dolayıdır ki, Peygamber Efendimiz’den (asm) günümüze kadar ehil âlimler tarafından, Kur’ân-ı Kerim’in âyet ve kelimelerinden Cifir ılmine göre bir takım tarihler çıkarıla gelmiş ve bazı hakikatlerin sırlarına bu yol ile ulaşılabilmiştir.

Ancak, bu çalışmayı bu ilme vakıf ehliyetli ulemâ yapabilir. Yoksa, her önüne gelenin bu ilme göre tarih çıkarma girişiminde bulunmasının yanlış ve sıhhatsiz sonuçlara götüreceği açıktır.

Meselâ, Osmanlı ulemâsından Molla Câmî, Sebe’ Sûresinin 15. Âyetinde geçen “beldetün tayyibetün” ibâresinden ebced hesabına göre hicrî 857, milâdî 1453 tarihini çıkarmış ve ıstanbul’un Fethinin bu âyetle de müjdelendiğini haber vermiştir.1

Meselâ, bir gün Yahûdî âlimlerinden bir kısmı Peygamber Efendimizin (asm) huzurunda Bakara Sûresinin ve Meryem Sûresinin başlarında bulunan şifreli harflerden Cifir ılmine göre tarih çıkararak:

“Yâ Muhammed! Senin ümmetinin müddeti az olacaktır!” demişlerdi.

Allah Resûlü de (asm) sâir sûrelerin başlarında bulunan şifreli harfleri Cifir ılmine göre yorumlayarak:

“Az değil; daha var!” buyurdu.2

Cifir ılminin Hazret-i Ali (ra), Hazret-i Cafer-i Sadık (ra), Muhyiddin-i Arabî (ra) gibi bir çok ıslâm ulemâsı ile birlikte asrımızda Üstad Bedîüzzaman (ra) tarafından da kullanıldığı ve muhtelif tarihlere, haberlere ve müjdelere işâret edildiği bilinmektedir. 3

Cifir ılminin tarih boyunca kullanıldığı ve Kur’ân’dan da bu ilme dayanarak bazı tarih, haber ve müjdelerin çıkarıldığı doğrudur; ancak bu ilim, gaybı yalnız ve yalnız Allah’ın bildiği; Allah bildirmediği takdirde hiçbir kulun gaybı bilemeyeceği hakikatine gölge düşürecek şekilde kullanılamaz, kullanılmamıştır ve kullanılması doğru da değildir. Gaybı ancak ve ancak Allah (cc) bilir. Allah (cc) bildirmediği sürece kul gaybı bilmez. Bedîüzzaman Hazretleri (ra) Kur’ân’dan bu çerçevede verdiği haberlerde, “Gaybı Allah’tan başka kimse bilmez!” hakîkatini hep hatırlatmış; “Gerçek ilim Allah katındaki ilimdir”4 âyetinin rehberliğinde yürümüştür.

Netice olarak söylemeliyiz ki: Ebced hesabı geleceği keşfetmeye yeterli bir kaynak değildir. Gelecek Allah’ın ilminde, irâdesinde ve kudretindedir. Allah bildirmedikçe hiçbir kimse, hiçbir hesaplamayla yarının ne olacağı hakkında bir ön bilgiye veya tahmine sahip olamaz.

Dipnotlar:

1- Yazır M.H. Elmalılı Tefsiri, s. 3956

2- şuâlar, s. 613

3- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 63, 101, 125

4- Ahkaf Sûresi: 23

01.09.2004

E-Posta: fikihgunlugu@yeniasya.com.tr
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

3

27.05.2005, 10:40

selamın aleykum

Allah razı olsun...Benim garibime giden sorularla islamiyette bunun batıl olarak tanımlanmasıydı...selametle
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

4

27.05.2005, 14:29

Belki bunun batıl olarak kullanılmasıdır.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

5

01.06.2005, 11:55

Kısa bir cümle de ben ekleyeyim, bir iş için onun ehli olmalıdır, ayrıca siz bir sırrınızı öle birine vermelisiniz ki hem sırrı saklasın hem sırrı almayı hak etsin, hz.osman ra diyorki şayet devemin ipi kaybolsa onu kur'andan bulurum, bu da böyle bişeydir, yani olayları ve mekanları haber vermek, Allah a ne kadar yakınsa o kadar bu meseleden haberdar olur, yoksa herkes bie hesaplama yöntemiyle bişeyler söyler ama itibar görmez

6

01.06.2005, 20:07

Gaybı Allah bilir,

Cin 26 عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلَى غَيْبِهِ أَحَداً

Elmalı meâlinde şöyle geçiyor
26. O gaybı bilendir. Hiç kimseye gaybını bildirmez.

Arapça kısmına dikkatinizi çekmek istiyorum, fe lâ yuzhiru , yani izhar etmez, yani zahir etmez,

Elimdeki şaban Döğen meâlinde, "O hiç kimseyi gaybdan açıkca haberdar etmez." diyor.

Üstad da cifir ebced hesabında işaretlerden bahsediyor, yani işaret diyor, işarî diyor...

Yani kesin ve izhar edilmiş, apaçık bir bilgi değil. O yüzden bunlara rüya gibi işaret nazarıyla bakabiliriz belki.

Gaybı bilmek konusu çok tartışılıyor.

Sizin cebinizdeki para bana gaybdır, bana gayb olan, size olmayabilir, mutlak gayb gibi kavramlar tartışılıyor bu noktadan sonra. şu başlık altında alıntılar yapılmıştı bu konuyla ilgili.

Mugayyebat-ı Hamse - 5 Bilinmeyen
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir