Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

20.05.2005, 16:23

Temellük-ü ni'met - tahdis-i ni'met - küfran-ı ni'met

Üstad; Ne ni'meti - kendince - temellük edip, "Benim!" deyip maliklik taslamalı, ne "Aman canıııım! Önemli deel!" diyerek küfran-ı ni'met etmemeli, tahdis-i ni'met etmeli diyordu. Bu risalelerde nerede geçiyor hatırlamıyorum. şimdi sizden 2 ricam var:

1-) Risaleden ilgili bahsin alıntı yapılması.

2-) Oradaki temsilin, anlatılan tahdis-i ni'metin günümüz ihtiyaçlarına uyarlanması.

Mesela biri bana "5 vakit namazı kaçırmaz" derse, ona estağfirullah mı diyeceğim, yoksa fahra sebep olacak bir şey mi diyeceğim? Yoksa, hiç kimse yüzüme karşı hoş laf etmesin diye kaşlarımı eşkiya gibi çatacak mıyım? Veya şu hanım çok iffetli diyerek övseler, o fahr olmasın diye standart veya az iffette olduğunu mu diyecek? Ne bileyim... Belki biraz saçma oldu, tam anlatamamış da olabilirim, ama anlamış olmanızı umuyorum.

Kısaca tahdis-i ni'meti hayatımda uygulamakta zorluk çekiyorum, ya fahra girecek, ya küfrana diye evham ediyorum. Hiç bir şey yapamazsam sükut ediyorum, bundan da mahcup oluyorum, rahatsız oluyorum.

Fahr da olsa ziyan ediyorum, küfran-ı ni'met de olsa. Halbuki şükür (forumda daha önce tartışılmıştı 'elhamdulillah'ın manası, hangi başlıktı hatırlamıyorum, orada elhamdülillah kelime-i mübarekesinin Allah'ı övmekten başka, Allah'ı överken şükretmek gibi manalar içerdiğinden bahsediliyordu.) ni'meti ziyadeleştirir. Fahra da düşsem, küfran-ı ni'met de olsa hem manevi yara olacak, hem ni'met elden kaçacak.şahsen, belki, tahdis-i ni'met istikametinden sapma yüzünden çok zayiat verdim, içine düştüğüm durumlarla bunun farkına vardım, Eyyub aleyhisselam kıssasının risalelerde anlatıldığı gibi, o (a.s.) maddi yaralarla boğuşup içi sapasağlam iken, ben manevi yaralara düçar oldum.

ışte, bu konuda sizlerin de fikirlerini dinlemek ve yardımlarını almak istiyorum.

Hayat, kurgudan daha acayiptir.

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

2

20.05.2005, 16:58

28.Mektup - 7.Mesele - 4.Mesele:

Dördüncü Sebeb:
Bâzan tevâzu', küfran-ı ni'meti istilzam ediyor; belki küfran-ı nimet olur. Bazan da tahdis-i nimet, iftihar olur. ıkisi de zarardır. Bunun çare-i yegânesi ki; ne küfran-ı nimet çıksın, ne de iftihar olsun. Meziyet ve kemalâtları ikrar edip, fakat temellük etmeyerek, Mün'im-i Hakikî'nin eser-i in'âmı olarak göstermektir.
Meselâ: Nasılki murassa' ve müzeyyen bir elbise-i fahireyi biri sana giydirse ve onunla çok güzelleşsen, halk sana dese: "Mâşâallah çok güzelsin, çok güzelleştin." Eğer sen tevazukârane desen: "Hâşâ!.. Ben neyim, hiç. Bu nedir, nerede güzellik?" O vakit küfran-ı nimet olur ve hulleyi sana giydiren mâhir san'atkâra karşı hürmetsizlik olur. Eğer müftehirane desen: "Evet ben çok güzelim, benim gibi güzel nerede var, benim gibi birini gösteriniz." O vakit, mağrurane bir fahirdir.
ışte fahirden, küfrandan kurtulmak için demeli ki: "Evet ben güzelleştim, fakat güzellik libasındır ve dolayısıyla libası bana giydirenindir, benim değildir."

ışte bunun gibi, ben de sesim yetişse, bütün Küre-i Arz'a bağırarak derim ki: Sözler güzeldirler, hakikattırlar; fakat benim değildirler, Kur'an-ı Kerim'in hakaikinden telemmu' etmiş şualardır.
وَ مَا مَدَحْتُ مُحَمَّدًا بِمَقَالَتِى * وَ لكِنْ مَدَحْتُ مَقَالَتِى بِمُحَمَّدٍ
düsturuyla derim ki:
وَ مَا مَدَحْتُ الْقُرْآنَ بِكَلِمَاتِى * وَ لكِنْ مَدَحْتُ كَلِمَاتِى بِالْقُرْآنِ
yani: "Kur'anın hakaik-i i'cazını ben güzelleştiremedim, güzel gösteremedim; belki Kur'anın güzel hakikatları, benim tabiratlarımı da güzelleştirdi, ulvîleştirdi." Mâdem böyledir; hakaik-i Kur'anın güzelliği namına, Sözler namındaki âyinelerinin güzelliklerini ve o âyinedarlığa terettüb eden inayat-ı ılâhiyeyi izhar etmek, makbul bir tahdis-i nimettir.

3

20.05.2005, 17:24

Tevazunun da, iftiharın da fazlası zarardır. Cenab-ı Hakkın verdikleriyle kendi adımıza övünmek, gururlanmak gibi bir hakkımız yoktur. Üstadın dediği gibi sureti güzel bir insanın o güzelliği, sevimliliği kendi kabiliyetinden değildir, bununla kendi adına övünmeye,"Ben güzelim,en güzelim"demeye hakkı yoktur, ama bu güzelliğin kimden geldiğini bilip sebepleri ona verirse o güzelliğin sahibini gösterirse gerçek güzelliğe sahip olur. Güzel özelliklere sahip olan insan bunun bilincinde olmalı, karşısındaki kişi bunu belirttiğinde gereksiz aşırı tevazu göstermemeli, yoksa üstadın dediği gibi Cenab-ı hakkın verdiği o nimete değer vermemiş olunur. Hatta küfrü nimete girer.Mesela şimdi ki genç hanımlar özellikle kendilerini beğenmedikler çağlarda sahip oldukları güzelliklerin farkında olmayıp;"ben ne kadar çirkinim, kendimden iğreniyorum, Allah beni neden bu kadar çirkin yarattı" şeklinde ifadelerde bulunuyorlar. Oysa ki onları Yaratan bu dünyada hiç çirkin birşey yaratmamıştır!
Günümüze nasıl uyarlayabiliriz. Yine üstadın verdiği örneğe başvuralım hemen:

Alıntı

ışte bunun gibi, ben de sesim yetişse, bütün Küre-i Arz'a bağırarak derim ki: Sözler güzeldirler, hakikattırlar; fakat benim değildirler, Kur'an-ı Kerim'in hakaikinden telemmu' etmiş şualardır


ışte üstad burada o nimetin güzelliğini inkar etmiyor ama bunun kendi kabiliyetinden olmadığını belirtiyor ve asıl sahibini gösteriyor.
Ders yaparken birileri yaptığımız dersi çok beğenebilir ve bize bunu belirtir.
Peki bizim burda kibirlenmeye "evet, benden güzel ders yapan, bu konuyu benden iyi anlatan yoktur" diyebilirmiyiz? Tabii ki hayır, çünkü o zaten bizim eserimiz değildir, biz sadece o mükemmel eserden anladıklarımızı paylaşmışızdır. E zaten o öyle muazzam bir eser ki, en ahmaklara bile ne demek istediğini ayrıntısıyla anlatabiliyor. Yani o benim kabiliyetim değil, nurların güzelliğindendir, o nurların güzelliği de üstadın dediği gibi Kuran'ın hakaiki icazındandır.
Ama bunu diyen kişiye de " hayır, ders hiç güzel olmadı, berbattı" şeklinde deme de hakkımız yok, bu gereksiz bir tevazudur, hem nurlara da hakarettir.
Namaz örneğinde de o şekilde övülen bir kişi, yine bunu kendine mal etmemeli, Neden namaza bu kadar ehemmiyet verdiğinin sebepleri anlatılmalı. Cenabı Hakkın rızası için kılındığı söylenmeli, vs...
selamlar
...biz istihdam olunuyoruz;hem rıza dairesinde,hem inayet altında bize Hizmet-i Kur'aniye yaptırılıyor. (28. Mektup'tan)

4

20.05.2005, 17:51

ve aleykümüsselam,
okuyarak ve yazarak katılanlardan Allah razı olsun. Namaz gibi taatte muvaffakiyet için "Hidayeti için Allah'a şükürler olsun, hamd olsun." mu demeli, sizce bu yeter mi? Bu gibi konularda içinde fahr eserleri bırakmayacak şekilde ne diyebiliriz?

Mesnevi-i Nuriye'de bir bahiste bu fahr hastalığının tedavisi geçiyordu, "La havle vela kuvvete illah billah" kelimesinin tefsiri niteliğindeydi,hatırlayan var mı yerini?
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

5

20.05.2005, 18:10

Tahdis-i nimet gurur değildir

ı’lem eyyühe’l-aziz! Cenab-ı Hakkın verdiği nimetleri söyleyip ilan ve tahdis-i nimet etmek, bazan gurura ve kibre incirar eder. Tevazu kastıyla da o nimetleri ketmetmek iyi değildir. Binaenaleyh, ifrat ve tefritten kurtulmak için istikamet mizanına müracaat edilmeli. şöyle ki:
Herbir nimetin iki veçhi vardır. Bir veçhi insana aittir ki, insanı tezyin eder, medar-ı lezzeti olur. Halk içinde temayüze sebep olur. Mucib-i fahr olur, sarhoş olur. Malik-i Hakikiyi unutur. En nihayet kibir ve gurur kuyusuna düşürtür.
ıkinci veçhi ise, in’am edene bakar ki, keremini izhar, derece-i rahmetini ilan, in’amını ifşa, esmasına şehadet eder. Binaenaleyh, tevazu, ancak birinci vecihte tevazu olabilir. Ve illa küfranı tazammun etmiş olur. Tahdis-i nimet dahi, ikinci vecihle manevi bir şükür olmakla memduh olur. Yoksa, kibir ve gururu tazammun ettiğinden mezmumdur. Tevazu ile tahdis-i nimet, şöylece bir içtimaları var:
Bir adam hediye olarak bir palto birisine veriyor. Paltoyu giyen adama, başka bir adam "Ne kadar güzel oldun" dediğine karşı, "Güzellik paltonundur" dediği zaman, tevazuyla tahdis-i nimeti cem etmiş olur.

Mesnevi-i Nuriye, şemme
...biz istihdam olunuyoruz;hem rıza dairesinde,hem inayet altında bize Hizmet-i Kur'aniye yaptırılıyor. (28. Mektup'tan)

6

20.05.2005, 18:18

Mesnevi Nuriye'de kastettiğim bölümde başka ruhi marazlar ve tedavileri de vardı, Katre miydi, Habbe miydi, hatırlamıyorum yerini.

Günümüze uyarlama çalışmalarına devam edersek, bu konuda daha derin ve deruni fikirleriniz neler?
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

8

20.05.2005, 18:55

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Namaz gibi taatte muvaffakiyet için "Hidayeti için Allah'a şükürler olsun, hamd olsun." mu demeli, sizce bu yeter mi? Bu gibi konularda içinde fahr eserleri bırakmayacak şekilde ne diyebiliriz?


En başta bu gibi imani vazifelerimizi yapmakla biz zaten mükellefiz, yani yapmamız mecburi, asıl yapmadığımız zaman suçluyuz.
Bir öğrenci düşünelim; okulda kurallar vardır ve öğrenciden bu kurallara uyması beklenir, zaten oraya o şartla alınmıştır. Kurallara uymada ne kadar başarılı olduğunu değerlendirecek kişi de öğretmenidir, kendi gibi öğrenci olan arkadaşlarının onun yaptıklarını değerlendirme, not verme yetkisi yoktur. sadece fikir beyan ederler ama gerçek yetki öğretmende olduğu için onların düşündükleri aslında çok fazla şey ifade etmez.
Kısacası bizi namaz, oruç gibi vazifelerimizi yerine getirdiğimiz için tebrik etmeleri bizim fahra girmemize kesinlikle sebep olamaz, çünkü neticede onlar da bir kuldur. Biz bu konuda tek övgüyü, ödülü O'ndan bekleriz.
Ama bu şekilde bir tebrikle karşılaştığımızda da bu bizim için iyi bir imtihan olur, kendimizi sorgularız:"Acaba ben gerçekten iyi bir kulmuyum, yoksa sadece öyle mi görünüyorum?"Eğer gerçekten iyi bir kul olma yolundaysak buna tabiiki şükretmeli, hamd sözcükleriyle karşımıza cevap vermeliyiz. Bunda da fahra neden olacak bir sebeb yoktur.
selamlar
...biz istihdam olunuyoruz;hem rıza dairesinde,hem inayet altında bize Hizmet-i Kur'aniye yaptırılıyor. (28. Mektup'tan)

9

20.05.2005, 19:09

rejume kardeşle bu başlık açılmadan bir müddet önce bu konuyu konuşmuştuk, bu konuda rejume kardeşin dışındakiler olarak belki biraz evhamlıyı(z)/(m) belki ben bazen haddinden fazla endişe ediyorum.

fi emanillah.

saygılar...
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

10

24.08.2008, 20:58

Allah razı olsun hepinizden..
çok güzel bir konu işlemişsiniz.. Çok faydalı oldu şuan...
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir