Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Fahri Avcu

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "Fahri Avcu"

Mesajlar: 496

Konum: Almanya

Meslek: isci

Hobiler: bilgisayar

  • Özel mesaj gönder

1

07.05.2005, 03:18

Cami Medrese ve derneklerde .

CAMıı, MEDRESE VE DERNEK GıBı TOPLUMA HıZMET EDEN MÜESSESELERE ZEKAT VEYA FıTRE VERıLıR Mı?

Dört mezhebe göre zekat ve fitre, ancak Kur'an-ı Kerim'de zikri geçen sekiz sınıfın mevcutlarına verilir ve temlik edilir. Başka yere vermek caiz değildir. Kur'an'da zikri geçen sınıflar şunlardır: fakir, miskin, zekat memuru, mü'ellefe-i kulub, hürriyete kavuşmak için efendisiyle mükatebe akdını yapmış köle, borçlu, mücahid ve yolda kalmış kimselerdir. Bu zamanda zekat memuru, mü'ellefe-i kulub ve mükateb olmadığı için beş sınıfa inmiştir. Cami, medrese, okul ve dernek gibi müesseseler bunlardan olmadıklarına göre onlara zekat ve fitre vermek caiz değildir.


Sendogan

Orta Düzey

  • "Sendogan" bir erkek

Mesajlar: 193

Konum: Ahlen / Almanya

  • Özel mesaj gönder

2

07.05.2005, 17:05

Değerli Kardeşim Fahri Avcu,
bu fetvayı nereden aldığını merak ediyorum doğrusu.
Caiz değildir demekle kesin konuşuyorsun.
Bak Üstad Hz. leri ne diyor münazaratta:
' ıslâmın gelişmesi ve Müslümanların gelişmiş milletler seviyesine yükselmesi için zekât gelirlerinin “millet menfaatine” harcanmasını tavsiye eder “Medresetü’z-Zehrâ”nın ıslâmiyet’e ve insâniyete gösterdiği hizmetle, zekâta şüphesiz istihkâk kazandığını beyan eder.
Lütfen !
Eski kitaplara bakıp ahkam kesmeyelim.
Bu zamanın söz sahibi Bediüzzamandır.
Baki selamlar

Fahri Avcu

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "Fahri Avcu"

Mesajlar: 496

Konum: Almanya

Meslek: isci

Hobiler: bilgisayar

  • Özel mesaj gönder

3

07.05.2005, 17:37

Sendogan abi onu islam ans.............almistim

bunlari da Emenet ve ehliyet den aktariyorum
Risalei nurda yazan bir sey varsa onun basimizin üzerinde yeri vardir
yalniz burda benimde anladigim kadariyla risalei nura zit bir sey yoktur
bununla beraber ne Kuranda ne Hadisde nede Risaleinurda cami ve medreselere zekatin verilebinicegi bir kaynaga raslamadim .risalei nurda böyle bir sey varsa kaynak verebilirsen menmun olurum.Selam ve dua ile.
Ah hakkini helel et sendogan Abi yazini iyi okumamisim yazinda kaynak varya.:) da bunlari bir kere aktarmis oldum ozaman demekki camilere vermek caiz degil medreselere(886 ALLAH YOLUNDA CıHAD EDENLERbu bölüme giriyor galiba) vermek caiz? .

Emenet ve ehliyet den :

ZEKÂT KıMLERE VERıLıR?
880 Kur'an-ı Kerim'de: "Sadakalar Allah'tan bir farz olarak fakirlere, miskinlere, (Sadakaların) üzerine me'mur olanlara, (Âmil'lere), kalbleri ısındırılmak istenenlere (Müellefe'ye), kölelere, gârimine (borçlulara), Allah yolunda (harcamaya) ve yolculara mahsustur. Allah hakkı ile bilendir. Tam bir hüküm ve hikmet sahibidir"(52) hükmü beyan buyurulmuştur.
881 FAKıRLER: Nisab miktarından az malı olan kimseye fakir denir.(53) Ayrıca nisab miktarına ulaşmış malı olmasına rağmen, nâmi (Üreyici) olmayan mala sahib olan kimseye de, fakir denilmiştir. Zira bunların da, ihtiyaç hâli devam eder. Zekâtı, fakir olan ilim ehline vermek, fakir olan cahile vermekten daha efdaldir. Zahidi'de de böyledir.(54)
882 MıSKıNLER: Hiçbir şeyi bulunmayıp, dilenerek hayatını idâme ettiren kimselere "Miskin" denir.(55) Molla Hüsrev: "ıçinde bulunduğu gün için yiyeceği olan kimsenin dilenmesi helâl değildir"(56) buyurmaktadır. Dolayısıyla "Fakir" ile "Miskin" arasındaki en önemli fark buradadır. Fakir'in; nisab miktarına ulaşmamakla birlikte malı mevcuddur ve dilenmesi helâl değildir. Miskin'in ise; hiçbir şeyi bulunmayıp, dilenmesi helâldır.
883 "ÂMıL'LER" (ZEKÂT MEMURLARI): Âmil; "Ulû'lemr'in, zahiri malların zekât ve öşürünü toplamak üzere tayin edib, memur eylediği kimselerdir. Kâfi'de de böyledir.(57) Bir mükellef, kendi malının zekâtını bizzat kendisi "Ulû'lemr'e" verirse, âmil bu zekât'tan hisse almaya hak kazanamaz. Serahsi'nin Muhıyt'inde de böyledir. Amil, zengin dahi o
lsa sırf zekât işi ile meşgul olduğu için oradan geçimini temin edebilir.( 58 )
884 BORÇLULAR (GÂRıM): Borcu olup, nisab miktarı mala sahip olmayan veya insanlarda alacağı olup da, alması mümkün olmayan kimselere de zekât verilir.(59) Bazı ulemâ gârim zümresine, herhangi bir felâkete (Yangın, kaza vs.) uğramış mü'minleri de, dahil etmiştir.
885 MÜKÂTEB KÖLELER VE CÂRıYELER: Bir bedel mukâbilinde azad edilmek üzere efendisi ile mukâvele yapmış bulunan köle ve câriyeye "Mükâteb" denir. Onları kölelikten ve cariyelikten kurtarıb, hürriyetlerine kavuşturmak için zekât verilir.(60) Ancak Hâşimi'lerin mükâteblerine zekât vermek caiz olmaz. Çünkü kölenin mülkü de efendisine aittir. Halbuki Hâşimi'lere zekât haramdır.(61)
886 ALLAH YOLUNDA CıHAD EDENLER: Ebû Yusuf (rh.a)'a göre; fakirlikleri dolayısıyla cihada katılamayan gazilere (Mücahidlere) zekât verilir. ımam-ı Muhammed (rh.a) "Allah yolunda olanlardan" murad, hacc yolunda (Malını ve vâsıtasını kaybetmiş) fakir kimselerdir.(62) Sahih olan ımam-ı Yusuf (rh.a)'un kavlidir.(63) ıbn-i Abidin: "Ben derim ki; Onu ben de Cemiû'l Feteva'da gördüm. ıbaresi şudur: "Mebsut'ta beyan edildiğine göre, nisaba malik olan kimseye zekât vermek caiz değildir. Ancak ılim öğrenene, gaziye ve hacc kafilesinden ayrılmış olan kimseye verilebilir. Çünkü Peygamber (sav): "ılim öğrenene zekât vermek caizdir. Velev ki kırk yıllık nafakası olsun" buyurmuştur. ılimden murad şer'î ilimdir. Kendini öğrenmeye ve öğretmeye vermek şartı ile sözünden murad, bundan başkası ile ilişkisi olmamaktır"(64) hükmünü zikreder. Bahsin devamında da; öğrencinin fakir olmasına dikkat edilmesini hâssaten tasrih etmiştir.
887 YOLCU (ıBN-ı SEBıL): Yolcudan maksad; malı memleketinde kalıp, elinde birşey bulunmayan garib kimsedir. Molla Hüsrev: "ıbn-i Sebil diye isimlendirmenin sebebi, yolculuk (Sefer) ona gerekli olduğu içindir. Her ne kadar; aslî vatanında malı mevcud ise de, sefer halinde ona uluşmaya kâadir olmadığından, ihtiyacı kadar alması caizdir. ıhtiyacından fazlasını alması ise helâl olmaz"(65) buyurmaktadır. Memleketinde malı olan yolcunun, zekât yerine borç alması daha efdaldir.(66) 894 Bilindiği gibi zekâtın edâ edilebilmesi için temlik (Milk edindirmek) şarttır. Bu genel kaideyi esas alan Hanefi fûkahası: "Zekât parası ile mescid yaptırmak, yolları tamir ettirmek, su kanalları açmak, müsafirhane ve hastahaneler inşaa ettirmek caiz olmadığı gibi, bir ölüye kefen almak veya borcunu ödemek de caiz değildir"(85) hükmünde ittifak etmiştir. Çünkü bu fiillerde temlik (Milk edindirmek) yoktur. Yine "Demokratik-Laik bir devlet'te", meclislerin çıkardığı kanunlarla teşekkül eden; siyasi partiler, Çocuk Esirgeme Kurumu, Kızılay ve bunun gibi derneklere "Zekât" verilemez. Çünkü bunlar hükmi birer şahsiyet kabul edilir. Bizzat ferd hükmünde değildir. Hiçbir hükmî şahsiyet; açlık tehlikesi geçirmez, çünkü canlı değildir. Ayrıca Laik devlet; "Din ile Devlet işlerinin ayrılığı" ilkesine dayanır. Bu hükmî şahsiyetler ise; ıslâm'ın değil, devletin hükümlerine göre vücût bulmuşlardır.894 Bilindiği gibi zekâtın edâ edilebilmesi için temlik (Milk edindirmek) şarttır. Bu genel kaideyi esas alan Hanefi fûkahası: "Zekât parası ile mescid yaptırmak, yolları tamir ettirmek, su kanalları açmak, müsafirhane ve hastahaneler inşaa ettirmek caiz olmadığı gibi, bir ölüye kefen almak veya borcunu ödemek de caiz değildir"(85) hükmünde ittifak etmiştir. Çünkü bu fiillerde temlik (Milk edindirmek) yoktur. Yine "Demokratik-Laik bir devlet'te", meclislerin çıkardığı kanunlarla teşekkül eden; siyasi partiler, Çocuk Esirgeme Kurumu, Kızılay ve bunun gibi derneklere "Zekât" verilemez. Çünkü bunlar hükmi birer şahsiyet kabul edilir. Bizzat ferd hükmünde değildir. Hiçbir hükmî şahsiyet; açlık tehlikesi geçirmez, çünkü canlı değildir. Ayrıca Laik devlet; "Din ile Devlet işlerinin ayrılığı" ilkesine dayanır. Bu hükmî şahsiyetler ise; ıslâm'ın değil, devletin hükümlerine göre vücût bulmuşlardır.

4

07.05.2005, 21:29

Fahri kardeş, Zekât´ın kime, nereye, ne zaman, nasıl verileceği konusunda, buradaki bilgileri dikkatinize sunarız.

http://www.saidnursi.de/fikih/index.php?…&katagori_id=27
"We are the Warriors of Love, We Have no Time For Enmity"

Fahri Avcu

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "Fahri Avcu"

Mesajlar: 496

Konum: Almanya

Meslek: isci

Hobiler: bilgisayar

  • Özel mesaj gönder

5

07.05.2005, 22:37

evet orayada baktim burda yazilanlar ordada var yani farkli bir sey yok

Sendogan

Orta Düzey

  • "Sendogan" bir erkek

Mesajlar: 193

Konum: Ahlen / Almanya

  • Özel mesaj gönder

6

09.05.2005, 19:16

Değerli Fahri kardeşim,
Allah razı olsun kaynak bilgileri Webmaster kardeş göndermiş.
şu cümleleride okudunmu bilmem

Gelelim, Kur’ân’ın zekâtla desteklenmesini hükme bağladığı diğer sınıf olan “fî sebîli’llâh”, yani “Allah yolundakiler” sınıfına. Bu beyanla Kur’ân, Allah yolunda çalışan ve mücâhede eden tüm hizmet birimlerinin zekâtla desteklenmesini ön görür. Zaman değişir, araç ve gereç değişir; ama gâye değişmez. Öyle ki, dün cihad malzemesi kılınç ve kalkan iken; günümüzde bunların yerini kitap, kalem ve hizmet donanımı, vs. gibi araç-gereçler almıştır. Binâenaleyh, “Allah’ın adını âlemlere tebliğ etmek, tevhid kelimesini asrın anladığı dilde ispat ve îlân etmek, îmân hakîkatlerini yaymak ve neşretmek, Kur’ân’ın sönmez ve söndürülmez bir nur olduğunu hikmet lisânıyla cihana duyurmak, iyilikleri emretmek, kötülüklerden sakındırmak, vs.” gibi dallardan birini veya bir kaçını yürütmeyi görev bilmiş, bu konularda rüştünü ispat etmiş ve ehliyetini ibrâz etmiş güvenilir kuruluşların ve emîn hizmet birimlerinin zekât bütçesinden destek almaya hakları vardır.

Nitekim Bedîüzzaman Saîd Nursî Hazretleri, zekât çeşmesinin çorak topraklar hükmünde bulunan ve zarurî derecede ihtiyaçlı olmadığı halde, sürekli acziyetini izhar ederek hep dünyevî ihtiyaçlarını gündemde tutan “seele” grubunun inhisarından kurtarılmasını, bu çeşmeye güzel bir mecrâ ve havuz yapılmasını ve bu havuz ile milletin “kemâlât bahçesinin” sulanmasını önemle tavsiye etmiştir. (2)

Baki selamlar

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir