Giriş yapmadınız.

1

13.08.2003, 23:24

Ayet ve Burclar (Soru)

Esselamun Aleykum,

Gecenlerde söyle bir soru ile karsilasdim:

"Kuran-i Kerimde hangi Ayetler burclardan bahis ediyor??"
Cevabini bilemedigim icin forumdaki kardeslerime havale ediyorum. Yardimlariniz icin simdiden Allah razi olsun.

Vslm.
Ruhumda büyük bir boşluk hissederek,okuyacak kitap ararken,Risale-i Nur'u okuduğum zaman elimde olmayarak ondan ayrılamadım.Kalbimdeki o büyük ihtiyacı karşıladığını hissettim.ılmî ve imanî şüphelerden kurtaran aklî ve imanî ispatları onda buldum.Z.G.

2

20.08.2003, 02:25

Slma,

Kuran-ı Kerim de burçlardan bahseden ayetler:

1. Andolsun biz, gökte birtakım burçlar yarattık ve bakanlar için onu süsledik. (Hicr Suresi, 16. Ayet) >>Surenin tamamını okumak için tıklayın<<

şüphesiz ki biz gökte burçlar yarattık. BURC: aslında yüksek köşk demektir. Gökte özel bir şekilde toplanmış bir takım yıldızların toptan görünüşlerine de bu mânâ ile burc denilmiştir ki, bu takım yıldızların meşhurları on ikidir. Bulundukları yerlere "mıntakatü'l-bürûc" (burclar mıntıkası) denilir ki güneşin bir yerden diğer bir yere geçme noktalarını sınırlayan Yengeç burcu yörüngesi ile Oğlak burcunun yörüngesi arasındaki kuşaktır. Astronomi bilginlerinin teriminde burçlar denildiği zaman Güneş ve gezegenlerin yörüngeleri sayılan bu on iki burç anlaşılır. birçok tefsirciler de bu on ikiyi söylemişlerdir. Fakat gökteki burçlar, yalnız bu on iki burçtan ibaret değil, sayıları pek çoktur. Çoğu bu on iki burcun içinde ise de Büyükayı kümesi, Küçükayı kümesi gibi kutuplar bölgesinde olanlar da vardır. Ve bu âyette, belirsiz çoğul kipi ile genel olarak buyurulmuş olduğundan dolayı, bunu on iki ile sınırlamak görünüşe aykırıdır. Öyle ise âyetteki güzel zevki tatmak için burc kelimesinin içerdiği mânâlara dikkat etmelidir. Burc denildiği zaman ilk önce yüksek bir köşk mânâsı vardır. ıkinci olarak bu köşkün maddesinde yıldızlar vardır Üçüncü olarak yıldız mânâsında ışık anlamı vardır. Bu şekilde buyuruluyor ki: "Baksanıza, biz gökte birçok burclar, yıldızlardan yapılmış, ışıklarla donanmış türlü türlü şekillerde yüksek yüksek köşkler yaptık. Yani tabiata kalsaydı bunlar olamazdı. Gök meydana gelmez, meydana gelseydi bile basit bir uzaklık olmaktan öteye geçemezdi. Yıldızlar ve özellikle bunların değişik şekillerde teşekkülleri olamaz, yıldız tabiatı ile miktarları, uzaklıkları farklı olamazdı, değişik manzaralara ayrılamaz, hepsi aynı şekilde, aynı vaziyette eşit mesafelerde, bir boyda, bir tarzda olur, gök manzaralarında bu güzel burçlar bulunmazdı. Sanat ve kuvvetimizle biz bunları yaptık."

Ve bakanlar için onu, o göğü süsledik. Yani o çeşitli burçları, nurdan avizeleri, güzel manzaralarıyla gök öyle güzeldir ki, dikkati çekmemesi, bakanların ibret almaması mümkün değildir. Fakat bunun için bakacak, baktığını görecek, gördüğünün ilerisini sezip ibret alacak görüş sahibi olması lazımdır. Görüş sahibi olanlar bu güzel sanata tutulup baksınlar, bu yüceliği bu kudret eserlerini seyretsinler de yaratanın yücelik ve ululuğuna delil getirmekle tevhide yükselsinler diye onu süsledik ve donattık.


2. Gökte burçları var eden, onların içinde bir kandil (güneş) ve nurlu bir ay barındıran Allah, yüceler yücesidir. (Furkan Suresi, 61. Ayet) >>Surenin tamamını okumak için tıklayın<<

Burçlar. BURÇ: Aslında yüksek köşk demektir. Gökyüzünde her yıldız topluluğuna, yani özellikle bir arada bulunan yıldız takımlarından herbirine burç veya suret ismi verilmiş ve kelimenin bilinen gerçek mânâsı bu olmuştur. Yeryüzü haritasında şehirler ve şehir haritasında yüksek ve büyük binalar nasılsa, gökyüzü haritasında da burçlar öyle gibidir. Bize gökyüzündeki yıldızların birer topluluk halinde yer aldıklarını gösterir. Aslında bunların gerçek durumlarını buradan ölçüp kararlaştıramayız, fakat en azından görünüşleri ile aydınlanabiliyoruz ve bu şekilde gerçeklikleri ve adetleri tam bilgimiz altında olmadığından dolayı nekre (belirsiz) olarak buyurulmuştur. Yıldızların iyice anlaşılması için, burç taksimatı pek eski zamandan beri görüş olarak benimsenmiş, hatta ıdris (a.s)e kadar götürülmüştür. Batlamyus yirmi biri kuzeyde, on beşi güneyde, on ikisi ortada, muaddilü'n-nehar denilen bir ucu "Koç" burcunun başında, öteki ucu "Başak" burcunun sonunda olan bir çizginin etrafında, güneşin bir sene içerisinde döndüğü görülen yörüngesinin bulunduğu noktada olmak üzere toplam kırk sekiz burç saymıştır. Bu kırk sekiz burç, bin yirmi dokuz yıldızdan ibaret olup üç yüz altmış bir tanesi kuzey burçlarında, üç yüz on sekizi güney burçlarında, üç yüz ellisi de, mıntakatü'l-bürûc denilen orta bölgededir. Bu mıntaka-i bürûc üzerindeki on iki burç, bir sene zarfında adeta güneşin birbirini takiben uğradığı evler gibi kabul edilir.

Hamel ü Sevr ile Cevza'da olur fasl-ı bahar

Seretan ü Esed ü Sünbüle'dir yazda karar

Tuttu güz faslını Mizan ile Akreb dahi Kavs,

Cediv ü Delv ve Hût oldu zemistane medar.

"Koç ve Boğa ile ıkiz burcunda ilkbahar,

Yengeç ve Aslan ile Başakta'dır yaz günleri.

Terazi ve Akreb ile Yay burcunda sonbahar

Oğlak ve Kova ile Balıkta'dır kış günleri"

Amerika kıtasının bulunmasıyla burçların sayısı yüz on yediye çıkarılmış olmakla beraber, on iki burç yine aynıdır. Bununla beraber, bu on iki burç görünüşe göredir. Fezayı kesmiş gibi kabul edilen altı dairenin ikiye bölünmesi ile elde edilen on iki bölümden biri demektir. Yani birer yıldız topluluğu değil, böyle olduğu kabul edilen birer bölümdür. Burç bu mânâda kabul edilecek olursa, bu on ikiyle sınırlanmış olur. Astronomi kitaplarında burç, bu on iki hakkında kullanılmış, diğerlerine burç denilmeyip suret ismi verilmiştir. Bundan dolayı, müfessirlerin çoğu gezegenlerin yörüngeleri gibi kabul edilen bu oniki burcu söylemişlerdir. Fakat sözlük yönünden âyette bu mânâya delil yoktur. Âyetin açık mânâsı yaratılan burucun var sayılan şeyler değil, güneş ve ay gibi gerçek olmasıdır.

"Orada yarattı" Buradaki zamirinin yine gökyüzüne ait olması ihtimali var ise de buruca ait olması daha yakındır. "Bir kandil." SıRAC, ışık veren şey, kandil, lamba ki, kasdedilen Güneş'tir. Bazı kırâetlerde ve 'nin ötresi ile çoğul olarak okunmuştur. Bu kandiller ise güneşten başka büyük yıldızları da içine alır. "Bir de nurlu bir ay yarattı."

KAMER-ı MÜNÎR: Parlak Ay, aydın aydır. Üç güne kadar hilâl, ondan sonraya Kamer ismi verilir.

MÜNÎR: Nurlu ve nurlandıran, demektir. Görülüyor ki, yüce Rahmân'ın rahmetinin feyiz ve bereketi gösterilirken gökyüzünün burçları ile tasvir edilmiş ve içine bir ışık kaynağı (güneş) ve bir de parlayan ay konulmuştur. Gayet sade görünen ve fakat bütün âlemin manzarasını içinde bulunduran bu parlak ifade de çok derin gerçekler parlamaktadır.

Burçların bize karşı görüntüleri ne kadar nisbî olursa olsun gerçekte gök cisimlerinin takım takım çeşitli şekillerde bir arada topluluklar meydana getirdiklerini gösterir. Ve bu şekilde sınırına ulaşılmaz bir kudretin yaratışındaki büyüklüğü anlatır. Eğer bu gök cisimlerinin maddeleri fezada birbirinden ayrılmayıp da hepsi sadece tabii bir tarzda bırakılmış, hepsi bir hacimde toplanmış olsaydı ne bu cisimler ve burçlar olur, ne de bu feyiz ve bereket bulunurdu. Bu sebepten, bu maddelerin küçük parçaları olan atomları arasındaki uyum ve denge hiç değiştirilmemiş olsaydı, kendi haline bırakılsaydı yine bu yıldızlar ve burçlar bulunmaz ve bu feyiz ve rahmet olmazdı. Sonra bütün maddeler aynı miktarda ayrılmış ve birleştirilmiş, hepsi eşit yoğunluklara ayrılmış olsaydı, böyle çeşitli burçlar meydana gelmez ve bu sirac (güneş) ve ay meydana çıkmazdı. Demek ki, gökyüzündeki burçların o değişik görüntüleri her şeyden önce, yaratılışlar üzerinde hakim olan yüce yaratıcının, yaratıcılığına bir delildir. ıkinci olarak yüksek köşkler, kandillerle gökyüzünün tamamında, yüksek ve büyük bir şehrin, bir medeniyetin gönüle taht kuran manzarası ifade edilmiş ve böyle yüksek ve sosyal bir görüntüye yükselmek hissi aşılanmıştır.


3. Burçlar sahibi gökyüzüne, (Büruc Suresi, 1. Ayet) >>Surenin tamamını okumak için tıklayın<<

Burçlu semâya yemin olsun. Vav, yemin içindir. Semâ-i Zâti'l-büruc; burçlu, yani burçlarla süslenmiş semâ demektir.

BÜRÛC, bilindiği gibi "bürc"ün çoğuludur. Bürc, aslında "görünen şey" demek olup daha sonraları her bakanın gözüne çarpacak şekilde görünen yüksek köşk = kasr-ı âlî mânâsında hakikat olmuştur. şehir surlarının, kalelerin yüksek yerlerine de aynı şekilde burc denilmiştir.

Bunlara benzetme yoluyla veya "görünme" mânâsıyla gökteki yıldızlara veya büyüklerine veya bazı yıldızların bir araya gelmesinden ortaya çıkan görüntülere de burc denilmiş ve özellikle, bildiğimiz oniki burçta yani Koç, Öküz, ıkizler, Yengeç, Aslan, Başak, Terazi, Akrep, Yay, Oğlak, Kova ve Balık burçlarında hakikat olmuştur. Onun için astronomi ve yıldız ıstılahında burç deyimi altısı kuzeyde ve altısı güneyde olan bu onikisi için kullanılmış, diğerlerinde ise "suret" tabiri kullanılmıştır. (Furkân Sûresi'nde geçen "Gökte burçlar yaratan ve orada bir kandil ve nurlu bir ay yapan Allah'ın şanı ne yücedir."(Furkan, 25/61) âyetinin tefsirine bkz.)

Gökte bu oniki burcun bulunduğu sahaya "mıntıkatu'l-büruc" yani burçlar kuşağı (zodyak) ismi verilir. Burada ıbnü Cerir gibi birçok âlim, burçları "oniki burç" ile tefsir etmişler, bazıları da "köşkler", bazıları "ayın menzilleri olan yıldızlar", bazıları "büyük yıldızlar, bazıları da "göğün kapıları" demişlerdir. Zemahşerî de şöyle der:

Bu, oniki burçtur. Bunlar teşbih (benzetme) üzere göğün köşkleridir. Ayın menzilleri olan yıldızlar da denilmiş. Yıldızların büyükleridir. Ortaya çıkıp göründükleri için bunlara bürûc ismi verildi de denilmiştir. Göğün kapılarıdır da denilmiştir.

Bunun özeti: Burçların birer köşk mânâsıyla tasvirini tercih etmektir. Bu mânâ benzetme yoluyla yıldızların hepsinde düşünülebilirse de yüksek yüksek apaçık oluşumlar görüntüsü veren yıldız toplumlarının kastedilmiş olması daha açıktır. Bu arada oniki burç bir itibari (varsayım) olmakla beraber en çok bu mânânın meşhur olması nedeniyle burçlar deyince hemen onlar akla gelmektedir. Bununla beraber bu zikredilen yorumlardan herbirinde özel bir fayda bulunduğu da açıktır. Hangisine göre düşünülürse düşünülsün, "burçlar sahibi gök" sözü, dünya göğünü en yüksek tabakasıyla ifade etmiş olur.

Daha geniş bilgi için www.kuranikerim.com ve www.kurandaara.com sitelerine bakabilirsiniz.

3

20.08.2003, 10:22

Allah razi olsun.

Sendogan

Orta Düzey

  • "Sendogan" bir erkek

Mesajlar: 193

Konum: Ahlen / Almanya

  • Özel mesaj gönder

4

26.08.2003, 18:47

12 Burc

1- Hamel

2- Sevr

3- Cevza

4- Seretan

5- Esed

6- Sünbüle

7- Mizan

8- Akreb

9- Kavs

10- Cedi

11- Delv

12- Hut

yesghost

Stajyer

Mesajlar: 154

Konum: istanbul zeytinburnu

Meslek: derici

Hobiler: risale-i nur

  • Özel mesaj gönder

5

29.08.2003, 05:12

yukardaki yazıyıtam okumadım ama zanedersem bahsediyordur ama kısac söyleyim burclar haktır ve insanların üzerlerinde tesirleri vardır günümüzdeki burc anlayışı gibi değil dini yönden fiziksel manevi vs.. tesirleri vardır

6

08.11.2003, 13:00

Re: Ayet ve Burclar (Soru)

http://www.kurandaara.com/
Bu sitede istediginiz kelimeyi Kuranda aratabilirsiniz.

Alıntı sahibi ""Hülya""

Esselamun Aleykum,

Gecenlerde söyle bir soru ile karsilasdim:

"Kuran-i Kerimde hangi Ayetler burclardan bahis ediyor??"
Cevabini bilemedigim icin forumdaki kardeslerime havale ediyorum. Yardimlariniz icin simdiden Allah razi olsun.

Vslm.

7

11.06.2004, 17:02

Alıntı sahibi ""yesghost""

yukardaki yazıyıtam okumadım ama zanedersem bahsediyordur ama kısac söyleyim burclar haktır ve insanların üzerlerinde tesirleri vardır günümüzdeki burc anlayışı gibi değil dini yönden fiziksel manevi vs.. tesirleri vardır


Bu sözüne delil olabilecek bir kaynak gösterebilir misin?

8

23.09.2007, 02:58

Allah razi olsun, daha uzun zamanda iyice okumam lazim..
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

9

13.02.2009, 18:23

arkadaşlar , lütfen bu konu benim için son derece önemli..

okuduklarımdan çıkardığım kadarıyla bir burç ilmi var, ama bunun insan kişiliklerini etkilediği ne kadar doğru dinimize göre ?

bunu açıklayacak biri varsa çok sevinirim..

ayrıca marifetname 10. bölümde de burçlardan bahsedilmiş..

10

13.02.2009, 22:20

bilimsel bir bilgi , yada burçların bilimsel gerçekliğini gösteren (gerçeği sadece Allah bilir) bir bilgi..


Elektronik mühendisi ve yazar Maurice Cotterell dünyanın çevresini atmosfer gibi saran radyasyon kuşaklarını incelerken
1957 yılında NASA'da çalışan bilim adamı James Van Allen tarafından keşfedilen ve onun adıyla anılan bu kuşakların güneşten gelen radyasyonu süzdüğünü
ve dünyaya gönderdiğini güneşin yıl boyunca on iki çeşit ışın gönderdiğini ve bunların da on iki farklı çekim alanı yarattığını görmüş.
(Bu manyetik alanları keşfeden de Profesör Iain Nicolson.)
On iki !... Bu sayı Cotterell'in zihnindeki soruyu yanıtlamış... Burçlar da toplam on iki adet değil mi? On ıki aya on iki burçburçlar da ayrı manyetik alan!
Araştırmalarını derinleştirmiş eline Oakland Üniversitesi'nden Profesör A.Lieboff'un bir incelemesi geçmiş. Profesör Lieboff‘un tüp bebekler üzerinde yaptığı araştırmada
laboratuvarındaki ışık düzenlemesinin tüplerde büyümekte olan ceninlerin hücrelerini etkilediğini söyleyerek ilgilileri uyardığını görmüş...
Maurice Cotterell bu verilerden yola çıkarak on iki ayrı güneş ışınımının cenin kromozomlarında on iki çeşit mutasyona yol açtığını
(cenin ister tüpte ister ana rahminde olsun) bunun sonucunda ortaya on iki farklı insan tipi çıktığını söylüyor.
Bu kez elindeki verileri bilgisayara yüklemiş. Belli ışınımların dalga boyları ve buna 'tekabül eden' güneş lekeleriyle insanların bazı davranış biçimleri ve
doğum tarihleri arasında 'korelasyon' aramış. Bilgisayar buluşu doğrulamış. Güneşteki lekelerin
(yani radyasyon patlamalarının) belli bir şekil aldığı dönemde (Sansürlü Kelime)(Sansürlü Kelime)(Sansürlü Kelime)(Sansürlü Kelime)(Sansürlü Kelime)(Sansürlü Kelime)(Sansürlü Kelime)(Sansürlü Kelime)*z babanız sizi oluşturma işlemine giriştiyse belli bir karaktere sahip oluyorsunuz.
Örneklere göre;
Aslan burcu "ille benim dediğim olacak" tavrına güneşin belli bir leke görünümü
Ak'in çok duygusal olup da bunu gizlemek istemesine güneşin başka bir leke biçimi
Kova'nın iliklerine kadar duygusal olup da bunu saklamaya hiç gerek görmemesine başka bir leke 'pattern'i denk düşüyor...
Cotterell bu yönde birkaç noktanın altını çiziyor:
1. Görülüyor ki belirleyici olan doğum tarihi değil 'imal tarihi'. Annenizin sizi doğurduğu anın hiçbir önemi ve anlamı yok.
Kişiliğinizi saptayan babanızın sperminin annenizin yumurtasıyla birleştiği an ve onu izleyen dakikalar saatler...
2. Böylece burcunuzu saptamak için de dokuz ay on gün geriye gideceksiniz. Yani ıkizler aslında Başak burcu Kova aslında Koç burcu Aslan aslında Ak burcu!...
3. ınsanoğlu yüzyıllarca hatta bin yıllarca burçlar ı etkileyenlerin gezegenler olduğunu sanmış.
Oysa meselenin Venüs'le Satürn'le Neptün'le falan hiç ilgisi yok!
“Mars bilmem kaçıncı evdeyken Pluton'un yükseleninizin kaçıncı derecesinde” türünden iddialar boşa gidiyor...
Ama işin temelindeki gerçek ‘Burçlar' var. Ya da şöyle söyleyelim insanlığın 'burçlar' olarak bildiği karakter özellikleri ve farklılıklarının bilimsel nedeni açıklandı.
Çağımız itibariyle 1957’ de keşfedildiği kabul edilen gerçekte insanlığın başlangıcından beri var olan Burçlar; işin temeli...
Ancak; içeriği hakkında tartışılabilir.
Örneğin Cotterell’in dediği gibi acaba doğum tarihimizin hiç mi önemi yok?...
Evet gerçekten start noktası çok önemli çünkü bu noktada sonrakilerin hepsi mevcut.
Kaderimizin yazılması denen olay daha anne karnında iken burçlardan gezegenlerin aracılığı ile ulaşan ışınımların DNA yapısında düzenleme yapmasıdır.
Ancak; ilk noktanın yani Cotterell’in deyişi ile “imal tarihi”nin kesin olarak tespit edilmesi çok zor doğum tarihi saati gibi noktalardan yola çıkarak
karakter özelliklerini saptamak çok daha mümkün...
Zaten iç burç yükselen ve ay burçları ilk noktanın tafsilidir...
Bizi düşündüren bir diğer husus da gezegenlerin hiçbir etkisinin olmadığı fikrinin öne sürülmesidir ki bu iddia yanlıştır.
Çünkü sistem burçlarıyla gezegenleriyle yıldızlarıyla pozisyonları ile bir bütün...
Burçlar ana grafiği çizer yıldızlar ise oradaki hareketliliği anlatır...
Başka bir deyişle çanak anten gibi burçların farklı dalga boylarını yansıtırlar...
Öyle veya böyle "işin temeli burçlar" ifadesine katılmak gerekiyor.
ılim keşif yenilik ifade eden Kova çağına girdiğimiz 2000’ li yıllarda astroloji gerçek yerini bulacaktır.
Bu bilgiler ışığında şu noktaya varabiliriz:
Her insanın bir astrolog olması gerekmiyor ancak astrolojiyi enikonu bilmesi gerekiyor.
Bu ilmin günlük hayatımızda bize yarar sağlayacağı ve davranışlarımızın modelini oluşturacağını düşünmek çok mantıklı.
Ama belki bazı kişilerde halen bir ikilem yarattığı için ilim olarak kabul edilmese de astrolojiyi ve burçlar takip edenlerce asla bir sendrom niteliğinde değildir...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir