Giriş yapmadınız.

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

41

07.12.2004, 00:30

Günümüzde Zayıf Hadis Telakkisi ve Sonuç

Abdülfettâh Ebû Gudde merhum şöyle der: "Mütekaddimun Hadis ulemasından Abdullah b. el-Mübârek, Ahmed b. Hanbel, el-Buhârî, Ebû Dâvûd, et-Tirmizî, en-Nesâî, ıbn Mâce ve muasırları, zayıf hadisi kitaplarında amel ve ihticac maksadıyla zikretmişlerdir."[31]

Bu çalışmada kendisinden büyük ölçüde istifade ettiğimiz Ebû Gudde merhum, bu kanaatinde haksız değildir. Ancak burada bir noktanın aydınlığa kavuşturulması gerekmektedir: Günümüzde yaygın "zayıf hadis" telakkisinin, mütekaddimun ulemanın telakkisi ile uyum içinde olup olmadığı..

Günümüzde yaygın olarak gözlenen bir tavrın, zayıf hadisleri, kaldırılıp atılmayı hak etmiş (merdud) rivayetler olarak görme eğiliminin sorgulanması gerektiğini düşünüyoruz.

ıbn Abdilberr, et-Temhîd'de, isnadı zayıf bir hadis zikrettikten sonra şöyle der: "Bu, bünyesinde zaaf bulunan bir hadistir ve kendisiyle hüccet getirilmez. Ancak biz bu hadisi, bilinsin diye zikrettik. Zayıf hadis, her ne kadar kendisiyle ihticac edilmese de, tamamen kaldırılıp atılmaz. Nice hadisler vardır ki, isnadı zayıf olduğu halde manası sahihtir."[32]

Kitaplarında bu türlü hadisleri zikreden Hadis otoritelerinin gerek kendilerinin, gerekse eserlerinin kıymetine halel getirecek yaklaşımlardan kaçınmak gerektiğini ve "zayıf hadis" dediğimiz hadis türünün, zaafı şiddetli olmadıkça –özellikle de amellerin faziletleri gibi hususlara ilişkin bir muhtevası varsa– bir kalemde silinip atılmasını onaylamıyoruz.

en-Nevevî şöyle der: "Hadisçiler, Fıkıhçılar ve başka disiplinlerden olan ulema şöyle demiştir: Fezail ve tergib-terhib konusunda zayıf hadis ile amel caiz ve müstehaptır. Yeter ki hadis uydurma olmasın. Helal-haram, alım-satım, nikâh-talak gibi ahkâm sahasına gelince, bu konularda sahih veya hasen hadisten başkasıyla amel edilmez. Ancak bu sahada da ihtiyat ihtiva eden zayıf hadis bu söylediğimizin istisnasıdır. Bazı satışların veya bazı nikâh türlerinin mekruh olduğunu bildiren zayıf hadisler böyledir. Zira bu hadislerin bildirdiği tarzdaki muamelelerden uzak durmak müstehaptır. Ancak bu hüküm, vücuba kadar gitmez..."[33]

es-Sehâvî de, zayıf hadisle amel konusunu sağlam bir çerçeveye oturtan, hocası ıbn Hacer'den defaatle işittiğini, hatta ıbn Hacer'in bizzat kendi eliyle yazdığını söylediği üç maddelik şöyle bir prensip zikreder:

1. Hadisin zaafının şiddetli olmaması. Hadis, yalancıların, yalancılıkla itham edilmiş olanların veya rivayetlerinde aşırı yanılma (fuhşu'l-galat) gösterenlerin infirad ettiği rivayetlerden olmamalıdır.

2. Zayıf hadisin bildirdiği hüküm, şer'î bir asla dayanmalı, bahse konu hadis, şer'î bir asla dayanmayan yeni bir hüküm getirmemelidir.

3. Kendisiyle amel edilirken sabit bir hadis olduğu kanaati taşınmamalıdır, ki Hz. Peygamber (s.a.v)'e, söylemediği bir şey isnat edilmiş olmasın.

ıbn Hacer bu son iki şartın ızzuddîn b. Abdisselâm ve ıbn Dakîk el-Iyd'den nakledildiğini söylemiştir.[34]

şu halde, hakkında herhangi bir alimin, "zayftır" hükmünü verdiği hadisler bir kalemde silinip atılmamalı, yukarıdaki sınırlar gözetilerek bu türlü hadislerle amelden de geri durulmamalıdır diye düşünüyoruz.

Dolayısıyla bu çalışmada ortaya koymaya çalıştığımız hususun, yani ımam el-Buhârî'nin Sahîh'inde zayıf hadislere yer verdiği vakıasının, istismar ve yanlış anlamalara vesile edinilmesi, dinen, ilmen ve ahlaken doğru değildir. Ne ımam el-Bihârî'nin, ne de bişka bir Hadis imamının, eserinde zayıf hadise yer vermiş olması, ne eserin, ne de sahibinin kadr-u kıymetini tenkis etmez.

Doğruyu Allah Teala bilir.
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

Mesajlar: 100

Konum: Almanya

Meslek: talebe

Hobiler: okumak

  • Özel mesaj gönder

42

07.12.2004, 00:34

DıPNOTLAR



[1] es-Süyûtî, Tedrîbu'r-Râvî, I, 252-3; el-Kasımî, Kavâidu't-Tahdîs, 116-7; Ahmed Naim, Tecrid Mukaddimesi, 340 vd.; Muhammed Acâc el-Hatîb, Usûlu'l-Hadîs, 373 vd.

Yukarıda belirttiğimiz yerde es-Süyûtî, zayıf hadisle mutlak surette amel edilebileceği görüşünün Ahmed b. Hanbel ve Ebû Dâvûd'a, hiçbir konuda amel edilemeyeceği görüşünün ise Ebû Bekr b. el-Arabî'ye ait olduğunu söyler.

el-Kasımî ise, zayıf hadisle hiçbir surette amel edilemeyeceği görüşünün Yahyâ b. Ma'în ve Ebû Bekr b. el-Arabî'ye nisbet edildiğini belirttikten sonra, el-Buhârî ve Müslim'in görüşünün de bu doğrultuda olduğunu ileri sürer.

Ahmed Naim, ahkâm ve akaid ile ilgili olmayan zayıf hadislerle amel edilebileceği görüşünün Abdurrahman b. Mehdî, Ahmed b. Hanbel ve Abdullah b. el-Mübârek'e nisbet edildiğini, bu türlü hadislerle hiçbir surette amel edilemeyeceği kanaatinin Ebu Bekr b. el-Arabî ve Ebû şâme'ye ait olduğunu ve "pek ziyade iştihar" ettiğini söylediği, "ahkâm konusunda başka bir hadis bulunmadığı zaman zayıf hadisle amel olunabileceği görüşünün Ahmed b. Hanbel ve Ebû Dâvûd'a nisbet edildiğini söyler.

Muhammed Acâc el-Hatîb de zayıf hadisle amel konusunda hemen hemen el-Kasımî'nin söylediklerini aynen tekrar eder.

[2] Bkz. el-Leknevî, el-Ecvibe, 48-9. Ayrıca Usûl-i Fıkıh kitaplarında konuyla ilgili bol miktarda örnek bulmak mümkündür.

[3] En-Nevevî, el-Ezkâr, 47; es-Sehâvî, el-Kavlu'l-Bedî’, 363; el-Leknevî, a.g.e., 39 vd.

[4] Burada el-Buhârî'nin sadece Sahîh'i üzerinde duracak ve diğer eserlerini bu çalışmanın dışında bırakacağız. Zira ihtiva ettikleri hadislerin sıhhat dereceleri bakımından el-Buhârî'nin diğer eserlerinin, Sahîh derecesinde olmadığı bilinen bir husustur. Dolayısıyla onun, Sahîh'te fezail-i a'mal, kısas, mevaiz gibi hususlarda zayıf hadisle ihticac ettiğinin ortaya konması, konu hakkındaki tezimizin doğruluğunu ispat için fazlasıyla yeterli olacaktır.

Bununla birlikte ımam el-Buhârî'nin konu hakkındaki tavrını ortaya koyan en güzel örneklerden birisi, el-Edebü'l-Müfred'in durumudur.

ımam el-Buhârî bu eserinde, istişhad, mütabaat vb. hususlar için değil, doğrudan ihticac amacıyla pek çok zayıf hadis sevketmiştir. Öyle ki, bu eserde bizzat kendisinin "münkeru'l-hadîs" olduğunu söylediği, diğer cerh-ta'dil otoriteleri tarafından "kezzâb", "metrûku'l-hadîs", "leyse bi sika", "lâ yuhteccu bih", "mechûl" gibi tabirlerle cerhedilmiş ravilerin rivayetleri mevcuttur. (Bkz. el-Leknevî, Zaferu'l-Emânî, 182 vd. (Abdülfettâh Ebû Gudde'nin yazdığı 3 numaralı dipnot.)

[5] "Vesâyâ", 9.

[6] ıbn Hacer, Fethu'l-Bârî, V, 377.

[7] ıbn Hacer, a.y.

[8] ıbn Hacer, a.y.

[9] ıbn Hacer, en-Nüket alâ Kitâbi ıbni's-Salâh, 92-3.

[10] ıbn Hacer, a.g.e., 94-5.

[11] ıbn Hacer, Hedyu's-Sârî, 440-1.

[12] ıbn Hacer, Tehzîbu't-Tehzîb, I, 163.

[13] A.g.e., VI, 383.

Bilindiği gibi el-Buhârî bu ifadeyi, cerhin en ağırına işaret etmek için kullanır. ez-Zehebî'nin naklettiğine göre (bkz. Mîzânu'l-ı'tidâl, I, 6; II, 202) el-Buhârî şöyle demiştir: "Kimin hakkında "Münkeru'l-hadis" ifadesini kullanmışsam, ondan rivayette bulunmak helal değildir."

[14] ıbn Hacer, Hedyu's-Sârî, 413 vd.

[15] ıbn Hacer, Takrîbu't-Tehzîb, 361.

[16] ıbn Hacer, Tehzzîbu't-Tehzîb, VI, 336.

[17] Bkz. ıbn Hacer, Tehzzîbu't-Tehzîb, VIII, 273.

[18] ıbn Hacer, Hedyu's-Sârî, 435.

[19] el-Buhârî, ed-Du'afâu's-Sağîr, 97.

Burada şunu belirtmeliyiz ki el-Buhârî'nin bu zat hakkında zikrettiği tek ifade, onun, Kaderiye'nin görüşlerine kail olduğunun söylendiğidir.

[20] Bir ravinin zayıf bir hadisini, sika olarak tanınan başka bir ravinin rivayetiyle birlikte zikretme işlemi hakkında kullanılan bir tabirdir. Rivayete kuvvet kazandırmak veya rivayetin bütünüyle zayıf olmadığını göstermek amacıyla yapılır.

[21] ıbn Hacer, Hedyu's-Sârî, 439.

[22] ıbn Hacer, Tehzîbu't-Tehzîb, IX, 212.

[23] ıbn Hacer, Hedyu's-Sârî, 439.

[24] ıbn Hacer, Hedyu's-Sârî, 445.

[25] ıbn Hacer, a.g.e., a.y.

[26] ıbn Teymiyye, Minhâcu's-Sünne, II, 191.

[27] ıbn Hacer, en-Nüket alâ Kitâbi ıbni's-Salâh, 138.

[28] ıbn Teymiyye'nin Risâle fî Tafdîli Ebî Bekr alâ Alî'sinden naklen Muhammed Avvâme, Zafer Ahmed et-Tehânevî (Tanevî)'nin Kavâ'id fî Ulûmi'l-Hadîs'i, 103.

[29] A.g.e., 104 vd.

[30] ıbn Hazm, el-Muhallâ, I, 68.

[31] el-Leknevî'nin Zaferu'l-Emânî'sine yazdığı ta'likler meyanında, 186.

[32] ıbn Abdilberr, et-Temhîd, I, 58.

[33] en-Nevevî, el-Ezkâr, 47.

[34] es-Sehâvî, el-Kavlu'l-Bedî', 363-4



NOT:::: Yukarida yazdigim bilgiler sadece kopyadir yani.... bunu buraya yazdirmamim sebebi Hz. Imam Ali (k.v.) Efendimiz hakkindaki hani cennet'te veya kapisinda ""La ilahe illallah Muhammedün Resulullah Aliyyün nasiru Resulullah"" veya ""La ilahe illallah Muhammedurresulullah eyyatuhu bialiyyin "" diye yazdigim hadis-i serifler zayif mi degilmi bilen varsa lütfen cevaplasin!!!!?????
Aşksız derviş olmaz, olsa da o kimse derviş sayılmaz. Derviş'in sermayesi Aşk'tır, ilmi Aşk'tır, görgüsü Aşk'tır. Arzu ve istekleri de Aşk'tır. Derviş'in canı Aşk'tır, cananı Aşk'tır, bizzat kendisi Aşik'tır.. Ves-selam!...

43

07.12.2004, 12:46

değerli bazul_eşheb kardeşim;

bize bir kaşık bal tattırmak için yüz bin çiçek dolaştırttınız.
allah razı olsun.
son sorduğunuz sualin yani,

Alıntı

""La ilahe illallah Muhammedün Resulullah Aliyyün nasiru Resulullah"" veya ""La ilahe illallah Muhammedurresulullah eyyatuhu bialiyyin ""

iafdesinin hadis olup olmadığı veya hadis ise zayıf ve sahihlik derecesini ben bilmiyorum.
en azından böyle bir hadis duymadım.
fakat cennetin kapısında "La ilahe illallah Muhammedün Resulullah" yazdığına dair ifadeleri okudum.
yukarıdaki ifade belki hadis veya değil ama ihtiva ettiği mana açısından bir mahzur da gözükmüyor.
zira cennete girmenin şartı "La ilahe illallah Muhammedün Resulullah". Böyle bir söz söyleyen bir insan da elbette ki Hz. ali efendimizi sevecek ve ona hürmet edecek. Hz. Ali efendimiz ve diğer bütün sahabeler de Peygamberimizin yardımcılarıdır. Zaten Onun davasına inanan her müslüman bu davanın yardımcısıdır.
bizler mümin olarak Hem Dört Halifeyi hem de diğer sahabe-i kiramı severiz. ayrıt etmeksiniz severiz.
bu noktada mubabbet ve muhabbet karşıtlığında ifarata gitmemek lazım.

bizce bu tarihi konuları tarihin safyalarına bırakmak daha doğru.
saygılar

44

10.12.2004, 11:10

Alıntı sahibi ""ahmetsaid""

.....bu noktada mubabbet ve muhabbet karşıtlığında ifarata gitmemek lazım



Alıntı

Âl-i Beyt'e muhabbeti, Kur'an emrediyor. Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm çok teşvik etmiş. O muhabbet, şîalar için belki bir özür teşkil eder. Çünki ehl-i muhabbet, bir derece ehl-i sekirdir. Ne için şîalar hususan Râfızîler, o muhabbetten istifade etmiyorlar; belki işaret-i Nebeviye ile o fart-ı muhabbetten mahkûmdurlar?

Elcevap: Muhabbet iki kısımdır. Biri: Mana-yı harfiyle, yani: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hesabına, Cenâb-ı Hak namına, Hazret-i Ali ile Hasan ve Hüseyin ve Âl-i Beyt'i sevmektir. şu muhabbet Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın muhabbetini ziyadeleştirir. Cenab-ı Hakk'ın muhabbetine vesile olur. şu muhabbet meşrudur, ifratı zarar vermez, tecavüz etmez, başkalarının zemmini ve adâvetini iktiza etmez.
ıkincisi: Mana-yı ismiyle muhabbettir. Yani bizzât onları sever. Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ı düşünmeden Hazret-i Ali'nin kahramanlıklarını ve kemalini ve Hazret-i Hasan ve Hüseyin'in yüksek faziletlerini düşünüp sever. Hattâ Allah'ı bilmese de, Peygamber'i tanımasa da yine onları sever. Bu sevmek, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın muhabbetine ve Cenâb-ı Hakk'ın muhabbetine sebebiyet vermez; hem ifrat olsa, başkaların zemmini ve adâvetini iktiza eder.
Mucizat-ı Ahmediye

Manayı harfiyle muhabbetin ifratında zarar yokmuş...
inşaAllah amacımız bu yönde olur
s.a
"Tekebbür dini yok eder; iblis de bunun için lanete uğradı. Tamah insanın düşmanıdır; Adem (as) de bunun için Cennetten çıkarıldı. ve çekememezlik (hased) kötülüklerin rehberidir; Kabil hasede kapılarak kardeşi Habil'i öldürdü." imam Hasan (as)

45

10.12.2004, 11:18

alah razı olsun muhammed_ruhullah kardeşim.

evet manay-ı harfi tarzında olursa bir problem yok.

alllah bizleri ehl-i beyt muhabbeti ile daim eylesin.
bizleri cennette o mübarek silsileye komşu yapsın.amin

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir