Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

10.04.2004, 10:11

Salat-i Tefriciye

Slm

Salati-i Tefriciye bilindigi gibi 4444 defa okunmasi gerekiyor. Sayida eksiklik veya fazlalik olmamasina cok dikkat edilmesi gerektigini söylüyorlar.

Sadece bu yukaridaki salavat degil, baska seylerde de sayisiyla okumak önem tasiyor. Bu sayi hikmeti nedir? Bagzilar bidatdir diyor.

??? :roll:

Allah razi olsun simdiden
vslm
Ruhumda büyük bir boşluk hissederek,okuyacak kitap ararken,Risale-i Nur'u okuduğum zaman elimde olmayarak ondan ayrılamadım.Kalbimdeki o büyük ihtiyacı karşıladığını hissettim.ılmî ve imanî şüphelerden kurtaran aklî ve imanî ispatları onda buldum.Z.G.

2

13.04.2004, 18:13

sualinize kısa bir cavap yazmak gerekirse:

sayı ve rakamlar kasıt, irade, tertip, intizam, nizam ve düzen göstergeleridir.
aynı zamanda rakamlarla çeşitli sırlar da ifade edilmektedir.ebced ve cifir ilmi bunun açık delilidir. yani bazı zamanlarda satırlar, kelimeler, satırların harfleri belli bir nizam ve tertip içinde düzenlenmiştir. bu düzenleme ile bazı sırlar ifade edilmek istenmiştir.
Bu durum Kuran, Hadis ve evliyaların kitaplarında açık bir şekilde görülmektedir. 1.şua,18.lema, 9.lema'da bu konuda geniş misaller vardır.
bu noktadan yola çıkarak;
elbette ki sualinize konu olan tesbih ve zikirlerin sayı olarak bazı sınırları var.Tesbiahatta 33 adet, sekine duasında 19 adet vs gibi sayılar ifade ediliyor. cevşende 1001 isim gibi...
bu rakamların mutlaka ki çeşitli hikmetleri vardır. bu rakamların bazıları, ya Esma-i ılayiyeye, ya sıfata tekabül ediyor, veya başka bir hakikati ifade ediyor... 19 bin alem gibi...

yukarıda ifade edilen sayıların bir çok hikmeti bulunnmakla beraber şöyle farklı bir tanım da getirilebilir.
duallar, zikirler, tesbihler, salavatlar bizim manevi yaralarımıza ilaç gibidir. adeta dalaletten ve günahlardan ve diğer hallerden gelen yaralarımızı tedavi ederler.
nasıl ki bir maddi hastalığa yakalansanız size doktor bir antibiyotik verir, ya da "penisilin verir" ve "bu ilçacı yedi gün üst üste" kullanacaksınız der...
şayet siz "niçin yedi gün kullanacağım, belki doktor boş bir şey söyledi" diye ilaç kullanmayı aksatır, ya da üç gün sonra, yedi güne tamamlamadan bırakırsanız o ilacın size hiç bir faydası olmaz.
aynen öyle de manvei hastalıklarımıza ilaç olan zikir ve tesbihler de öyle bir sayıda okunmalı ki tam tesirini göstersin. "rezonans" haline ulaşsın. bu nedenle tavsiye edilen sayılarda okunması tedavi gücünü arttırır.
fakat zikrin her hali güzeldir. tek de okusanız güzeldir.


inşallah kısa bir cavp olmuştur

3

02.08.2004, 00:03

4443 kere okunsa olmazmı ? Söylenilen sözün Kuran ve Sünnetten delilini bekliyorum . (Eğer delil getiremiyorsanız , ben söyleyeceğim)

4

02.08.2004, 03:03

bir kapının anahtarındaki çizgiler gibi..eger onlardan birisi eksik yada fazla olursa kapıyı açamazsınız..bu sayıların da hikmeti budur inşallah...
şüphesiz doğru yol, Allah'ın yoludur. (Al-i ımran 73)

5

02.08.2004, 08:26

Alıntı sahibi ""misak""

4443 kere okunsa olmazmı ? Söylenilen sözün Kuran ve Sünnetten delilini bekliyorum . (Eğer delil getiremiyorsanız , ben söyleyeceğim)


www.kuran.gen.tr den 3 meâl,

Hamdi Yazır;
Ahzab;
56-Muhakkak ki, Allah ve melekleri, peygambere hep salat ile ikramda bulunurlar. Ey iman edenler, haydi ona teslimiyetle salat ve selam getirin!
Y.Nuri (her ne kadar bu adamı sevmesem de web sitesinde var)
56 şu bir gerçek ki, Allah ve melekleri, o Peygamber'e destek verirler/onun şanını yüceltirler. Ey inananlar! Siz de ona destek olun/onun şanını yüceltin ve ona içtenlikle selam verin.
bu da diyanet meâli,
56. Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.

Arapçası;

son ayet,

ınnallahe ve melâiketehü yüsallûne alennebiyy,
Ya eyyhuellezine amenü sallû aleyhi ve selli mûteslimâ


Salat-ı tefriciyye salavat tır, 4444 kere okuyarak faydasını gören olmuş demekki,bu sayı meşhur olmuş,belki bir veli,bir alim ya da bir çok veli ve alim bu miktarda okuyup dua etmiştir,Allah da dualarını kabul etmiştir öyle bu sayı olmuştur,
Allah bilir,


misak ise ne getirecek merak ediyorum,özelime de atabilir,

6

02.08.2004, 09:36

Allah Resulüne selavattan sonra ;


Kardeşlerim bu tür şeylerin Kuran ve Sünnette hiçbir delili yoktur.

7

02.08.2004, 11:13

Salat-ı Tefriciyye bir salavat duası, Peygamber Efendimiz aleyhissalatu vesselâma salavat getirilen bir dua,

Fasıl Dua Bölümü (75)
Ravi Ebu Mes`ud El Bedri
Hadis No Kütüb Sitte - 1896

Hadis

Biz Sa`d ıbnu Ubade`nin meclisinde otururken Resulullah (sav) yanımıza geldi. Kendisine, Beşir ıbnu Sa`d: "Ey Allah`ın Resulü! Bize Allah Teala Hazretleri, sana salat okumamızı emretti. Sana nasıl salat okuyabiliriz?" diye sordu. Efendimiz şu cevab verdi: "şöyle söyleyin "Allahümme salli ala Muhammedin ve ala al-i Muhammed, kema salleyte ala ıbrahime ve barik ala Muhammedin ve ala al-i Muhammedin kema barekte ala al-i ıbrahime inneke hamidun mecid (Allah`ım! Muhammed`e ve Muhammed`in aline rahmet kıl tıpkı ıbrahim`e rahmet kıldığın gibi. Muhammed`i ve Muhammed`in alini mübarek kıl. Tıpkı ıbrahim`in alini mübarek kıldığın gibi." (Resulullah ilaveten şunu söyledi): "Selam da bildiğiniz gibi olacak" [Tirmizi dışındaki Kütüb-i Sitte kitaplarında, Ebu Humeyd es-Saidi (ra)`den gelen bir rivayet şöyle: "Ashab sordu: "Ey Allah`ın Resulü sana nasıl salat okuyalım?" Resulullah (sav): "şöyle söyleyin," dedi: "Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ezvacihi ve zürriyyetihi kema salleyte ala ıbrahime ve barik ala Muhammedin ve ala ezvacihi ve zürriyyetihi kema barekte ala ıbrahime inneke hamidun mecid (Allahım! Muhammed`i zevcelerine ve zürriyetine rahmet kıl, tıpkı ıbrahim`e rahmet kıldığın gibi, Muhammed`i zevcelerini ve zürriyetini mübarek kıl, tıpkı ıbrahim`i mübarek kıldığın gibi. Sen övülmeye layıksın? şerefi yücesin)." Ka`b ıbnu Ucre`den gelen bir rivayet de şöyle: "Resulullah (sav) yanımıza gelmişti: "Ey Allah`ın Resulü," dedik, "sana nasıl selam vereceğimizi öğrendik. Ama, sana nasıl salat okuyacağız (bilmiyoruz)?" "şöyle söyleyin!" dedi: "Allahümme salli ala Muhammed`in ve ala al-i Muhammedin kema salleyte ala ıbrahime inneke hamidun mecid, Allahümme barik ala Muhammedin ve ala al-i Muhammed, kema barekte ala ali ıbrahime inneke hamidun mecid."]

Kaynak Buhari, Da'avat 33, Enbiya 8; Müslim, Salat 65, 66, 69 (406, 407); Muvatta, Kasru's-Salat 66, 67, (1, 165, 166); Tirmizi, Tefsir, Ahzab, (3218), Vitr, 20, (483); Ebu Davud, Salat 183, (976, 979, 980, 981); Nesai, Sehv 49, 51, 54 (3, 45, 46, 47, 49)


salavat ile ilgili şu hadisler de var,


Fasıl Dua Bölümü (75)
Konu Resulullah (sav)`a Salavat (4)
Ravi Enes (359)
Hadis No Kütüb Sitte - 1897

Hadis

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kim bana (bir kere) salat okursa Allah da ona on salat okur ve on günahını affeder, (mertebesini) on derece yükseltir." (Yine Nesai`de Ebu Talha (ra)`dan gelen bir rivayet şöyle: "Bir gün Resulullah (sav), yüzünde bir sevinç olduğu halde geldi. Kendisine: "Yüzünüzde bir sevinç görüyoruz!" dedik. "Bana melek geldi ve şu müjdeyi verdi: "Ey Muhammed! Rabbin diyor ki: "Sana salavat okuyan herkese benim on rahmette bulunmam, selam okuyan herkese de benim on selam okumam sana (ikram olarak) yetmez mi?")

Kaynak Nesai, Sehv 55, (3, 50)









Fasıl Dua Bölümü (75)
Konu Resulullah (sav)`a Salavat (4)
Ravi ıbnu Mes`ud (156)
Hadis No Kütüb Sitte - 1898

Hadis

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kıyamet günü bana insanların en yakını, bana en çok salavat okuyandır." (Yine Tirmizi`de Hz. Ali (ra)`den kaydedilen bir rivayette şöyle denir: "Resulullah (sav) buyurdular ki: "Gerçek cimri, yanında zikrim geçtiği halde bana salavat okumayandır.")

Kaynak Tirmizi, Salat 357, (484), Da'avat 110, (3540



Salat-ı Tefriciyye diye bir dua Kur'an da ve Hadis de yok,ben bilmiyorum,

ama bu kadar bilindiğine göre güzel bir salavat duasıdır sanırım,

8

02.08.2004, 12:45

http://www.geocities.com/cagriwebsite/314.htm

9

02.08.2004, 20:07

Abdulkadir Said kardeşim selatı Tefriciye diye bir dua Kuran ve hadiste yoktur sizin de işaret ettiğiniz gibi.

Hele de bazı duaları şu kadar yaparsan duan kabul eedilir şeklindeki bir mantık çok yanlış.

Allah hepimizi ıslamı asli kaynaklarından öğrenen kullarından eylesin.

10

02.08.2004, 20:17

salavat okunmasının hadsiz sevabı vardır
hem risale-i nurda salavatın okunmasının hadsiz hikmetlerinden bahsedilmiş
hem cevşen-ül kebir de delail-in nur kısmı yalnız salavat-ı şerife lerden ibarettir ( salat-ı tefriciye de vardır)
hem salavat okumanın başlı başına bir tarikat olduğunu risale-i nurda bahsedilmiş
risale-i nur asr-ı hazır ulemasınca kabul edilmiş bir kitaptır
üstadın okuduğu cevşen-ül kebir mecmuasında geçen salavatların hakikat olduğuna şüphe edilmemeli
Hazırlanınınz! Başka daimi bir memlekete gideceksiniz.öyle bir memleket ki bu memleket ona nisbeten bir zindan hükmündedir.

11

02.08.2004, 20:18

dua,duaya Allah'ın icabet etmesi,
duayı kabul etmesi geniş bir konu,

salat-ı tefriciyye güzel bir salavat,
4444 yapmak için gayret sarfetmeye umarız ki Allah güzel bir karşılık verir,

ama dediğim gibi,faydası görülmüş olmalı bu kadar çok salavatın,

12

02.08.2004, 20:29

Alıntı sahibi ""hasan""

salavat okunmasının hadsiz sevabı vardır
hem risale-i nurda salavatın okunmasının hadsiz hikmetlerinden bahsedilmiş
hem cevşen-ül kebir de delail-in nur kısmı yalnız salavat-ı şerife lerden ibarettir ( salat-ı tefriciye de vardır)
hem salavat okumanın başlı başına bir tarikat olduğunu risale-i nurda bahsedilmiş
risale-i nur asr-ı hazır ulemasınca kabul edilmiş bir kitaptır
üstadın okuduğu cevşen-ül kebir mecmuasında geçen salavatların hakikat olduğuna şüphe edilmemeli


salavat okumak tabii ki güzel,
hele her gün en az 100 salavat getirmeyi kendimize vird edinsek çok güzel,





DelailinNur, Süleyman Cezulî (k.s.) hazretlerinin derlediği salavatların (Delail-i Hayrat dı sanırım ismi),
Üstad tarafından değiştirilerek HizbünNuriye ye koyulmuş tanzimi,
Cevşen içinde Allah'ın isimlerinin olduğu ayrı bir dua,
Cevşen ile Hizb'unNuriye karıştırılıyor,
Cevşen Hizb'unNuriye'nin içinde,



Hizb'un Nuriye de şunlar var;
Yâsîn Sûresi, Fetih Sûresi (bir kaç ayeti de olabilir,tam bilmiyorum), Rahmân Sûresi, Haşir Sûresinin son beş âyeti, Mülk Sûresi, Nebe’ Sûresi ve Bakara Sûresinin son iki âyeti olan Âmene’r-Resûlü.

Cevşenü’l-Kebîr,Evrâd-ı Kudsiye,Delâli’n-Nûr,Sekîne,Münâcât-ı Veyse’l-Karânî,Duâ-i Tercümân-ı ısm-i Azam,Duâ-i ısm-i Azam,Münâcâtü’l-Kur’ân,Tahmîdiye,Hulâsatu’l-Hulâsa,Tazarr û ve Niyaz,

13

03.08.2004, 06:21

http://www.yeniasya.com.tr/2004/08/03/yazarlar/suleymankosmene.htm

Bu yazı bugün çıkmış

Salât-ı Tefrîciye duâsı




ıstanbul’dan Serdar Bey: “Salât-ı tefrîciye duâsı nedir? Bu duâyı okuyunca Rabb’imizden ne isteyebiliriz? Bu duâyı 4444 defa okumanın sırrı ve hikmeti nedir? Bilmeden bu sayının üstünde okunsa bir zararı olur mu?”

Büyük evliyânın, Peygamber Efendimizin (asm) bütün niteliklerini ve sıfatlarını içinde toplayarak salât-ü selâm getirdiği bir salavât-ı şerîfe deryâsı vardır: Delâil-i Hayrât. Üstad Bedîüzzaman Hazretlerinin de Delâilü’n-Nûr olarak yeniden tanzim edip Hizbü’l-Envâri’l-Hakâikı’n-Nûriye adındaki kuvvetli duâlar mecmuâsında yer verdiği bu yüksek salavatlardan birisi Salât-ı Tefrîciyedir.

Salât-ı Tefrîciye duâsı şudur:

“Allahümme salli salâten kâmileten ve sellim selâmen tâmmen alâ seyyidinâ Muhammedinillezî tenhallü bihi’l’ukadü ve tenfericü bihi’l-kürabü ve tukdâ bihi’l-havâicü ve tünâlü bihi’r-reğâibü ve hüsnü’l-havâtimi ve yüsteska’l-ğamâmü bivechihi’l-kerîmi ve alâ âlihî ve sahbihî fî külli lemhatin ve nefesin biadedi külli ma’lûmin lek.”1

Mânâsı: “Allah’ım! Peygamber Efendimiz Muhammed’e (asm), O’nun âl ve ashâbına, her an, her saniye, her nefes, dâimâ ve sayısını bizim bilemediğimiz, Senin bildiğin zerreler sayısınca en üstün ve kâmil bir şekilde salât ü selâm olsun. O öyle bir Peygamberdir ki, düğümler onunla çözülür, hüzün, keder ve sıkıntılar onunla aşılır, ihtiyaçlar onunla giderilir, isteklere onunla ulaşılır, son nefeste kurtuluşa onunla nâil olunur, yağmurlar onunla yağar, rahmet onunla iner.”

Mânâsından da anlaşılacağı üzere salât-ı tefrîciye, çözemediğimiz düğümlerin çözülmesi için, kapalı kapıların açılması için, keder, dert, tasa ve sıkıntılarımızın aşılması için, her türlü ihtiyaçlarımızın giderilmesi için, her türlü isteklerimize ve dileklerimize ulaşmamız için, son nefeste îmân ile ruhumuzu teslim etmemiz için, yağmurların yağması ve yeryüzüne rahmet gelmesi için Peygamber Efendimizi (asm) Cenab-ı Hak katında şefaatçi kıldığımız bir geniş salavâttır. Bu salavâtı okuyarak hem Peygamber Efendimize (asm) sayısız şekilde salavat getirmiş, biâtımızı yenilemiş, Ona rahmet duâsı yapmış, Ona selâm göndermiş oluruz, hem de her türlü ihtiyaçlarımızı gidermek ve her türlü sıkıntılarımızı aşmak için Cenâb-ı Allah’a yalvarmış oluruz.

Bir duâyı ne kadar fazla yaparsak, ne kadar içten ve hâlisâne yaparsak, ne kadar gözümüzü isteklerimize yoğunlaştırıp istersek, o derece kabule şâyân olur. Devletten hizmet almak isteyen birisi devlet kapısını ne kadar çok aşındırırsa, isteklerine o kadar çabuk ulaşır. Çünkü istekte yoğunlaşmak bizim istediğimiz şey hakkındaki samimiyetimizi, o şeyi ne kadar şiddetle ve ciddiyetle istediğimizi gösterir.

Bu duânın 4444 defa okunması demek, bu duâda geçen isteklerimiz üzerinde şiddetle ve ciddiyetle yoğunlaşmamız demektir. Dört bin dört yüz kırk dört rakamı çokluktan kinâye olarak söylenmiştir. Bu rakam aşılabilir şüphesiz. Aşmanın hiçbir zararı olmaz. Bilakis duâ üzerinde ne kadar ciddiyetle yoğunlaşmış olduğumuzu göstermiş oluruz.

Bu duânın kendi içinde dünyamızı ve âhiretimizi kapsayacak biçimde isteklerimiz zaten sıralanmıştır. Fakat bu duâ ile birlikte biz de daha özel mânâdaki dileklerimizi şüphesiz sıralayabiliriz. Husûsî isteklerimizi ister her duâyı okuyuşumuzda dile getirelim, ister belirli sayılarda okuduktan sonra arz edelim, ister hepsini birden okuduktan sonra sıralayalım, yalvarıp yakaralım; fark etmez. Yeter ki isteklerimizi dile getirelim. Yeter ki dilimiz duâdan ayrılmasın. Yeter ki gözümüz ve gönlümüz Rabb’imizden ummaya devam etsin. ınşallah kabûle karîn olacaktır.

Ancak şu da unutulmamalıdır ki, duâ bir ibadettir. ıbadetin neticesi ise ahirete bakar. Dünyaya ait maksatlarımız, o nevî duânın vakitleridir, yoksa asıl gaye değildir. Asıl gaye ve vazifemiz, tüm acizliğimiz ve fakirliğimizle talep etmekten ibaret olan bir ibadettir. Duâmıza cevap vermek Cenâb-ı Hakkın hikmetine tâbidir. “Tedbîri O'na bırakmalı; hikmetine îtimat etmeli; rahmetini ittiham etmemeli.”2 O bize hakkımızda en hayırlı olanı verecektir. Buna teslim olmamız gerekir.

Hiç şüphesiz duâlarımızı dilimizle ve kalbimizle yapmakla kalmayıp, istediğimiz şeye ulaşmak için eğer fiilî adım atmamız gerekiyorsa, sebeplere teşebbüs etmemiz gerekiyorsa, bir etkin faaliyet ve eylem içinde olmamız gerekiyorsa, elimizden geldiği kadar ve hakkını vererek, mutlaka gerekeni yapmalıyız. Çünkü Üstad Bedîüzzaman’ın da işâret buyurduğu gibi, duâmızı fiilimizle güçlendirirsek, rahmet ve kudret hazînesini daha güçlü araçlarla çalmış oluruz. Fiilî duâyı eksik etmediğimizde duâmız inşallah kabul olunur.3

DUÂ

Münezzehsin ey göğüslerde dalgalananı, nefislerde pır pır uçuşanı bilen Allah’ım! Münezzehsin ey kullarının değer verdikleri şey ile yöneldikleri şeyi işiten Allah’ım! Münezzehsin ey gözlerin eğilmelerini, gönüllerin bükülmelerini gören Allah’ım! Münezzehsin ey yerin altında, üstünde, göklerin derinliklerinde, bize görünen ve görünmeyen her şeyde tasarruf Sahibi Olan Allah’ım! Münezzehsin ey yücelerden yüce olan ve lütuf ve ikrâm Sahibi olan Allah’ım! Eğri büğrü yaptığımız, kırık dökük kelimelerimize döktüğümüz, dile getirdiğimiz, dile getiremediğimiz duâlarımızı Sen kabul buyur! Bize hayırlı kapılar aç! Düğümlerimizi çöz! Sıkıntılarımızı gider! ıhtiyaçlarımızı ver! Bizi isteklerimize ulaştır! Bizi murâdımıza erdir! Son nefeste bize kurtuluş ver! Nitekim Açan, Çözen, Gideren, Veren, Ulaştıran ve Kurtaran Sensin!

Âmîn... Âmîn... Âmîn...

Dipnotlar:

1- Hizbü’l-Envâri’l-Hakâikı’n-Nûriye, s. 110

2- Sözler, s. 287

3- Sözler, s. 288

03.08.2004

E-Posta: fikihgunlugu@yeniasya.com.tr

14

03.08.2004, 19:23

Salâvât ve salât-ı tefrîciye okumak

“Salât-ı Tefrîciye duâsının ehemmiyeti nedir?
4444 kez okunmasının sırrını açıklar mısınız?”


Kur’ân, “Muhakkak ki Allah ve Melekleri, Peygamber üzerine salât ederler. Ey îmân edenler! Siz de O’na tam bir teslimiyetle salâvât getirin ve selâm verin”1 buyurur. Allah Elçisine (asm) salavât etmek hususunda Allah’ın ve meleklerinin örnek davranışlarını hatırlatmakla söze başlayan bu âyet, mü’minlerden de Hazret-i Peygamber (asm) için rahmet duâsı ve selâm ister. Demek, Peygamber Efendimize (asm) salavât getirmek, yani O’na (asm) rahmet duâsı okumak farz hükmündedir.

“Rahmet duâsı” mânâsında olan salâvât, selâmla birlikte kısaca “Sallâllahü Aleyhi Vesellem” veya, “Aleyhissalâtü vesselâm” denilerek getirildiği gibi, daha uzun duâ metinlerinin içinde de getirilebilir. Meselâ, namazda okuduğumuz et-Tahiyyâtü ve Allahümme Salli ve Bârik duâları esâsen birer salavâttan ibârettirler. Et-Tahiyyâtü duâsında kâinâtın mümessili ve övünç kaynağı Peygamber Efendimiz (asm) ile Kâinât Sultanı Cenâb-ı Hak arasında vâki olan bir selâmlaşma, tebrikleşme, ve rahmet talebi vardır ki, bu duâdan bütün “sâlih kullar” inşaallah hissedârdırlar. Allahümme Salli ve Bârik duâsında ise, Hamîd ve Mecîd olan Allah’tan, Peygamber Efendimize (asm), Hazret-i ıbrâhim’e (as) verilen rahmet ve bereketin verilmesi istenir.

Namazda yaptığımız bu salâvâtların dışında, Peygamber Efendimizin (asm) adını her duyduğumuzda O’na (asm) salavât getiririz, O’na (asm) selâm ederiz. Her derdimizi, her sıkıntımızı, her hastalığımızı da bir vesîle biliriz ve hem bu vesîleyle O’na (asm) salavât getiririz; hem de O’nun (asm) vesîlesiyle Cenâb-ı Hak’tan kendi derdimiz için şifâ, devâ, rahmet ve bereket isteriz. Çünkü dertli olan bizleriz. Derman ise Allah’tandır.

Salavât getirmek bizim için büyük feyiz kaynağıdır. Bir gün Peygamber Efendimiz (asm) güler yüzlü ve sevinçli olarak meclise geldi. Ve şöyle buyurdu: “Bana Cebrâil (as) geldi ve dedi ki: ‘Yâ Muhammed! ıstemez misin ümmetinden Sana her salavât getirene on salavât getireyim, Sana her selâm getirene de on selâm getireyim?’ Ne büyük müjde!” Bir başka hadislerinde Hazret-i Peygamber (asm): “ınsanların bana en yakını, bana en çok salavât getirenidir”2 buyurmuşlardır.

Salât-ı Tefrîciye, dertli ve sıkıntılı hallerimizde okumamızda büyük feyiz, bereket ve fazîlet olan bir salavâttır. Öyle ya, Peygamber Efendimize (asm) gelen her dertli devâ bulmaz mıydı, her hasta şifâ bulmaz mıydı, her sıkıntısı olan ferahlığa kavuşmaz mıydı? Dertlerimizden kurtulmak ve sıkıntılarımızdan ferahlamak için Allah Resûlünü (asm) vesîle kılarak ve O’nu (asm) şefaatçi bilerek Allah’tan istemek ve Allah’a duâ etmek, Hazret-i Muhammed’e (asm) ümmet olmanın imtiyâzı ve Allah’a kul olmanın şerefinden başka bir şey olabilir mi?

Salât-ı Tefrîciye’yi dertlerimiz ve sıkıntılarımız esnasında okuruz. Fakat bu duâ ile birinci plânda dertlerimizi de vesîle bilerek Allah’a yaklaşmayı ve Allah’ın Sevgili Elçisine (asm) salavât getirmeyi maksat biliriz. Kâmil bir duâ olması için, dertlerimizi, hastalıklarımızı ve sıkıntılarımızı yalnızca “duânın vakti” olarak algılarız. Ve derdimiz geçene kadar duâ yapmaya devam ederiz. Yani duâlarımızı artırırız. Biliriz ki, derdimiz devam ettikçe, sıkıntımız kalkmadıkça, hastalıktan şifâ bulmadıkça bizim için “özel duâ vakti” devam ediyor demektir.3 Bu süre içinde duâlarımıza devâm ederiz. Duâlarımızı kesmeyiz. Binlerce kere duâ ederiz, rahmet okuruz, salavât getiririz ve dertlerimizden âzât olmayı talep ederiz. Nitekim, Peygamber Efendimiz (asm); “Allah’tan, O’nun lütfundan isteyiniz. Çünkü Allah, kendisinden istenilmesini sever. ıbâdetlerin en fazîletlisi, darlığın kalkmasını duâ ile beklemektir”4 buyurmuştur.

Salât-ı Tefrîciye duâsı şudur: “Allâhümme Salli Salâten kâmileten ve sellim selâmen tââmmen alâ seyyidinâ Muhammedin’illezî tenhallü bihi’l-ukadü ve tenfericü bihi’l-kurabü ve tukdâ bihi’lhavâicü ve tünâlü bihi’r-Rağâibü ve hüsnü’l-havâtimi ve yüsteskâ’l-ğamâmü bivechihî’l-kerîmi ve alâ âlihî ve sahbihî fî külli lemhatin ve nefesin bi’adedi külli ma’lûmin lek.”

Mânâsı: “Allah’ım! Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed’e (asm) en üstün, eksiksiz ve kâmil bir şekilde salât ve selâm olsun. O öyle bir Peygamber’dir ki, (asm) düğümler O’nun (asm) hâtırına çözülür, sıkıntılardan O’nunla (asm) çıkılır, hüzünler, kederler ve ihtiyaçlar O’nun (asm) aşkına giderilir, her istenene O’nunla (asm) ulaşılır, işlerin sonu O’nunla (asm) güzel biter, yağmurlar O’nun (asm) mükerrem yüzü suyu hürmetine yağar. O’na (asm), O’nun (asm) yakınlarına ve ashâbına tüm göz sahiplerinin göz açıp kapama sayısınca, her nefes alanın aldığı nefes miktarınca ve Senin bildiğin kâinâtın her zerresi adedince salât ve selâm eyle.” Âmin!

Bu duâ için telaffuz edilen 4444 sayısı, sıkıntıların çözülmesi ve belâların kaldırılması için bir mânevî şifredir. Bu duânın çokça okunması murad edilmiştir. Üstad Bedîüzzaman Hazretlerinin bir ihlâs düsturu olarak ifâde ettiği gibi, dört kere dört ayrı ayrı olsa on altı kuvvetinde olmakta iken, bir çizgi üstünde omuz omuza verseler 4444 kuvvetinde bir güç meydana getirmektedir.5 Sayıca çokluk; mânevî güç ve kuvvette “yoğunlaşma”, istek ve talebe “kilitlenme” demektir. Duâda böyle yoğunlaştıktan sonra, makbûl olması—inşaallah—Allah’ın rahmetinden umulur.

Dipnot:
1-Ahzâb Sûresi, 33/56
2-ıhyâ, 1/891;
3-Sözler, s. 287;
4-Tirmizî, Daavât, 3804;
5-Lem’alar, s. 165


Kaynak: www.fikih.info
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

15

03.08.2004, 22:01

Kardeşler konu ile ilgili olduğundan Mustafa ıslamoğlunun "Üç Muhammed" adlı kitabını tavsiye ediyorum.

Ben bu selavatı pek onaylamıyorum. Zira senet ve metin açısından hiçbir sıhhati yoktur.

Peygamber efendimizi aşırı yüceltmeci tavrın sonucunda ortaya çıkmıştır.

16

03.08.2004, 22:12

Alıntı

Peygamber efendimizi aşırı yüceltmeci tavrın sonucunda ortaya çıkmıştır.
:shock:

:?: :?: :?: :!:

bu sözü bir müslümana yakistiramadim! Sizin, bizin, tüm kâinatin var olma, yaratilma sebebi ODUR!!!
Ruhumda büyük bir boşluk hissederek,okuyacak kitap ararken,Risale-i Nur'u okuduğum zaman elimde olmayarak ondan ayrılamadım.Kalbimdeki o büyük ihtiyacı karşıladığını hissettim.ılmî ve imanî şüphelerden kurtaran aklî ve imanî ispatları onda buldum.Z.G.

17

03.08.2004, 22:14

Sizin, bizin, tüm kâinatin var olma, yaratilma sebebi ODUR!!!

demişsiniz de , deliliniz nedir?

Kardeşim bende bu sözü ilim ehli birisine yakıştıramadım. Demek daha çok şey öğrenmemiz gerekcek.

Zariyat 56 okursan bizim yaratılma sebebimizi anlarsınız.

18

04.08.2004, 00:21

Alıntı sahibi ""misak""

Sizin, bizin, tüm kâinatin var olma, yaratilma sebebi ODUR!!!

demişsiniz de , deliliniz nedir?

Kardeşim bende bu sözü ilim ehli birisine yakıştıramadım. Demek daha çok şey öğrenmemiz gerekcek.

Zariyat 56 okursan bizim yaratılma sebebimizi anlarsınız.


arkadaşım burada kimsenin ayetleri inkar ettiği falan yok
o mana başkadır
Hazırlanınınz! Başka daimi bir memlekete gideceksiniz.öyle bir memleket ki bu memleket ona nisbeten bir zindan hükmündedir.

19

04.08.2004, 00:25

O mana başka ise nedir? , söyleyinde bilelim , yoksa bir bildiğiniz mi var ?

Sakın bana kutsi hadis diye "Sen olmasaydın bu alemleri yaratmazdım " denen hadisi getirmeyin , peşinen söyliyim, bu hadis uydurmadır.

Başka deliliniz varsa onu getirin ?

Ayet açık ;

Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.(zariyat 56)

20

04.08.2004, 00:47

hadis olarak var mıdır kesiin olarak bilmiyorum.
kesin olarak bilmediğim şeyi de "uydurmadır" demekten korkarım.
ama mana olarak Mektubat (24) kitabında, ve Sözler Mi'rac Risalesinde
ve daha birkaç yerde bunun izahı yapılmış.
hem bu mana olsa da ayete muhalefeti yok.
Hazırlanınınz! Başka daimi bir memlekete gideceksiniz.öyle bir memleket ki bu memleket ona nisbeten bir zindan hükmündedir.

Bu konuyu değerlendir