Dear visitor, welcome to Muhabbet Fedâileri. If this is your first visit here, please read the Help. It explains in detail how this page works. To use all features of this page, you should consider registering. Please use the registration form, to register here or read more information about the registration process. If you are already registered, please login here.
Quoted from ""Ceka""
Ya çok güzel cevaplar geldi. Hepsini okudum. Günahkar biri olarak Allah'ın bize verdiği şefaat lutfu yüzünden, Merhametinden ötürü hadsiz şükür ettim...
Konu ile alakasız,ama merak ettim, Hz. ıbrahim'in işlediği üç günah neydi? Benim bildiğim peygamberler ismet sahibidir, günah işlemezler.
Baki Selam
Quoted
tembellikle ibadet etmeyenlerin sekerat anında imanlarının çalınmayacağını bilemeyiz...
alkan ında ifade ettiği gibi;
ibadeti ve hasenatı noksan insanların son nefeste imanları ile gidemeyeceği bir ihtimaldir....
bakarsak bütün büyük zatlar son nefesde iman a çok ehemniyet verirler.....
Allah Teala cümle ümmeti Muhammed (s.a.v.)e son nefeste iman ve hayırlı akibetler versin....
AMıN .... AMıN .... AMıN ...
Quoted
Tekfir nedir? Konuya açıklık getirir misiniz?
“Said’i bilenler bilirler ki, mümkün olduğu kadar tekfirden çekinir. Hatta sarih küfrü bir adamdan görse de yine te’vile çalışır.”
şualar
“Meselâ: Demiş bu şey küfürdür. Yâni, o sıfat imandan neş’et etmemiş, o sıfat kâfiredir. O haysiyet ile o zât küfür etti, denilir. Fakat mevsufu ise mâsume ve imandan neş’et ettikleri gibi, imanın tereşşuhatına da hâize olan başka evsafa malik olduğundan o zât kâfirdir denilmez….”
Sünuhat
Tekfir, birisinin kâfir olduğunu iddia etmek demektir. Küfür, nimete karşı nankörlük etmek, nimeti gizlemek, küfran etmek mânâsına geliyor. şer’î ıstılahta ise, küfür, “Hiçbir zorlama olmaksızın kendi irade ve isteğiyle iman hakikatlarını inkâr ve tekzip etmek, yahut tasdik etmemek, iman edilmesi gereken mukaddesatı tahkir etmek, onlarla alay etmek, haramı helâl, helâli haram kabul etmek” şeklinde tarif ediliyor.
Tekfir konusunda Risale-i Nur Külliyatından “Sünuhat” adlı eserde yer alan şu öz, doyurucu ve harika ifadeleri, bu asrın insanı kelime kelime ezberlemeli, harf harf yaşamalıdır. Yoksa hem kendisi büyük günaha girer, hem de bilmeyerek karşısındakini ıslâm’dan uzaklaştırır...
“Meselâ: Demiş bu şey küfürdür. Yâni, o sıfat imandan neş’et etmemiş, o sıfat kâfiredir. O haysiyet ile o zât küfür etti, denilir. Fakat mevsufu ise mâsume ve imandan neş’et ettikleri gibi, imanın tereşşuhatına da hâize olan başka evsafa malik olduğundan o zât kâfirdir denilmez. ıllâ ki, o sıfat küfürden neş’et ettiği yakînen biline... Zira başka sebepten de neş’et edebilir. Sıfatın delâletinde şek var. ımanın vücudunda da yakîn var. şek ise yakînin hükmünü izale etmez. Tekfire çabuk cür’et edenler düşünsünler!...” (Sünuhat)
Demek ki, bir mü’minde, imandan kaynaklanmayan belki cehaletten, sefahatten yahut daha başka bir kaynaktan beslenen sıfatlar bulunabilir. Bu sıfatlara “kâfire” tabir ediliyor. Yine o mü’minin, imanından kaynaklanan birçok da mâsum sıfatı bulunuyor. ışte bu sıfatlar, o zâta kâfir dememize mâni. Onun dilinden küfrü icap eden bir söz çıkmışsa, yahut o mü’min, imandan kaynaklanmayan ve ancak kâfirlere yakışacak fiiller işlemişse yukarıda verilen ölçüye göre, bunların küfürden doğduğunu, yâni o adamın küfür niyetiyle, ıslâm’ı inkâr kasdıyla bunları yaptığını kesinlikle bilmedikçe onu tekfir edemeyiz; kendisine kâfir diyemeyiz.
“Sıfatın delâletinde şek var” cümlesi kesin hüküm vermemizi engelliyor. Yâni o yaptığı işin, söylediği sözün, taşıdığı sıfatın, onun kâfir olduğuna delil olması şüpheli. Bunları küfür kastıyla yaptığını kesin olarak bilemiyoruz. Ama kendisinin mü’min olduğunu biliyoruz. Kendisinden sorsak, “ben mü’minim, Müslümanım” diyecektir. Buna göre imanın delâletinde yakîn var, kesinlik var, kat’iyet var. Ama küfrün varlığında şek, yâni şüphe var, zan var, tahmin var. Biz yakîni, şek ile iptal edemeyiz ve o adama kâfir diyemeyiz.
Tekfir konusunda Peygamber Efendimizin (asm.) şu hadis-i şerifini hatırdan çıkarmamak gerekir:
“Kim kardeşine kâfir derse, ikisinden biri mutlaka kâfir olmuştur. Eğer itham edilen kâfir değilse, küfür itham edene döner.”
Büyük günah işleyen birini gördüğümüzde şöyle düşünmemiz gerekir:
“Büyük günah işlemek kişiyi kâfir etmez, belki bu günahı küfründen değil de nefsine hâkim olamadığından, yahut cehaletinden işlemektedir; günahkârdır, fâsıkdır, ama kâfir olduğunu hemen iddia etmemek gerekir.”
kaynak