Sie sind nicht angemeldet.

Lieber Besucher, herzlich willkommen bei: Muhabbet Fedâileri. Falls dies Ihr erster Besuch auf dieser Seite ist, lesen Sie sich bitte die Hilfe durch. Dort wird Ihnen die Bedienung dieser Seite näher erläutert. Darüber hinaus sollten Sie sich registrieren, um alle Funktionen dieser Seite nutzen zu können. Benutzen Sie das Registrierungsformular, um sich zu registrieren oder informieren Sie sich ausführlich über den Registrierungsvorgang. Falls Sie sich bereits zu einem früheren Zeitpunkt registriert haben, können Sie sich hier anmelden.

1

Freitag, 8. September 2006, 10:35

Namaz kılan cehenneme gitmiş, kılmayan cennete (?)

Selam aleyküm

Ekseriyetle namazını kılmayan arkadaşların bulunduğu bir ortamda din, iman, vs. konularından bahsedilse namazsız arkadaşlardan biri şöyle bir hikaye aanlatır.

Vaktiyle iki adam varmış biri namazını kılar durmadan ibadet edermiş yemez içmez gece gündüz ibadet edermiş diğer adam da hiç namaz kılar günahları işlermiş
namazsız adam bir gün bir fakiri doyurmuş ve bir süre sonra ikiside ölmüş namaz kılan adam cennet için namaz kıldığından cehenneme diğeride açı doyurduğundan cennete gitmiş ...

Bu ve bunun gibi hikayeler namazsızların yegane aldatmacaları olmuş acaba doğrumu yani namaz kılmayan cennete, kılan cehenneme gider mi ? Habibullah (A.S.M) nebilerin anası Fatımatüzzehra'ya (R.A) vefatına yakın 'namaza namaza, namaza devam! namaza devam! Namaz kılmadan cennnete giremezsiniz' diye beyhude mi demiş... yorumlarınızı rica ediyorum. Muhabbetle
Namaz kılmak ve büyük günahları işlememek ne derece hakiki bir vazife-i insaniye ve ne kadar fıtrî, münâsip bir netice-i hilkat-i beşeriye...

2

Freitag, 8. September 2006, 11:00

ve aleykümüsselâm,
Bektaşîye demişler neden namaz kılmıyorsun,
o demiş Allah namaza yaklaşmayın buyuruyor (ve la tekrabussalah)

Halbuki devamında olan sarhoşken kısmını okumuyor!

Bektaşî mantığından ve böyle biri olmaktan Allah'a sığınırım.

Meseleyi daha açmaya ve irdelemeye gerek görmüyorum, zira bu çarpık bir zihniyetin sonucudur. Adam bu zihniyeti değiştirmedikçe yine istediği gibi anlamaya devam edecek.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

3

Freitag, 8. September 2006, 11:10

Bunlar namaz kilmayanlarin nefislerinin sigindigi bahaneler. Aynen benin kalbim temiz demeleri gibi.

Allah hidayet versin ne diyeyim.

4

Freitag, 8. September 2006, 11:38

Namaz nefsimizi ıslah etmek için kılınır. Hayatımızı düzene sokmak için bir kuvvettir. Eğer nefsi ıslah etmiyorsa bir kusur vardır.ıhlası zayıftır Yada o zat bilgisizdir. ıhlası zayıftır. Riya karışmış olma ihtimali vardır.
Namaz kılmayanın hükmü ise Allah'a aittir. Bazı cemaatlerin dediği gibi ibadet etmeyenin yeri mutlak -sonsuz- cehennemdir, demek hükümdür.Hüküm ise allah'a aittir.
Baki Selam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

5

Freitag, 8. September 2006, 15:08

25.sözde Mucizatı Kuraniye Risalesinde de şöyle geçiyordu:

"Peygambere (a.s.m.) intisab edip onun kemâlâtına istinad ederek, onun pederâne şefkatine itimad edip kusur ve hatîât etmemelisiniz," demektir. Evet, çoklar var ki, büyüklerine ve mürşidlerine itimad edip, tembellik eder. Hattâ, bâzan, "Namazımız kılınmış" der-bir kısım Alevîler gibi.

Elbette fakiri doyurmak gibi vasıflar da çok mühim.fakat namaz farzdır.Ve zaten namazını gerçekten huşu içerisinde kılanın,samimi bir kalp ile Rabbine yönelenin ahlakıda güzelleşir fakiride doyurur :)

Eğer ahlakımız kötüyse namazımızı nasıl kılıyoruz ona bakalım ne derece ehemmiyet veriyorsak namazımıza ahlakımızda doğru orantılı bir şekilde güzelleşecektir.Bundan şüphem yok..

Muhabbetle..

6

Freitag, 8. September 2006, 15:15

Bütün ibadetlerine yerine getirmeye çalışan bir adam varmış.
Orucunu tutar,zekatını verir,insanlara yardım elini uzatmaktan hiç geri kalmazmış.
Yalnız bu adamın bir kusuru varmış: Namaz kılmak ona çok ağır gelirmiş,üşenirmiş.
Bir gün varmış gitmiş çok büyük bir hocanın yanına.

Demiş ki:Hocam ne yap et beni şu namazdan kurtar.Namaz kılmamak için ne yapmam gerekse söyle yapayım.Yeter ki şu namazdan kurtulayımdemiş.

Hoca:Ya evlat ben hiçbir yerde ne duydum ne işittim bu namazdan kurtuluş yok,borcun kılacaksın demiş.

Adam yalvarmış bul hocam diye.Hoca müddet istemiş adam gitmiş.Aradan haftalar geçmiş,adam gelmiş.

Buldun mu hocam demiş,kurtulacak mıyım?

Hoca:Buldum evladım eğer şu 5 şarttan biri sana uyuyorsa NAMAZ dan mesul değilsin:

1:ÖLÜ ıSEN

2:DELı ıSEN

3:ÇOCUK ıSEN

4:HAYVAN ıSEN

5:KAFıR ıSEN

tercih senin...

7

Freitag, 8. September 2006, 15:17

Zitat von »"eliz"«

Hoca:Buldum evladım eğer şu 5 şarttan biri sana uyuyorsa NAMAZ dan mesul değilsin:

1:ÖLÜ ıSEN

2:DELı ıSEN

3:ÇOCUK ıSEN

4:HAYVAN ıSEN

5:KAFıR ıSEN

tercih senin...


Güzeldi Allah razı olsun kardeşim :)

8

Freitag, 8. September 2006, 15:25

Allah razı olsun

ıslamiyet ne güzel ne kadar makul, ne kadar makbul ..... her sualin yüzler cevabı var. Allah razı osun.
Peki bu tarz adamlara muamele nasıl olmalı yani bu insana ne anlatmalıda kalbini kırmadan bu safsatasını ona bildirmeli
Namaz kılmak ve büyük günahları işlememek ne derece hakiki bir vazife-i insaniye ve ne kadar fıtrî, münâsip bir netice-i hilkat-i beşeriye...

9

Freitag, 8. September 2006, 16:25

Zitat von »"birkar"«

Bunlar namaz kilmayanlarin nefislerinin sigindigi bahaneler. Aynen benin kalbim temiz demeleri gibi.

Allah hidayet versin ne diyeyim.


Evet onların kalbi temiz olduğundan namaz kılmalarına gerek yok. Namaz kılanın kalbinin pis olması lazım - haşa - Bunu diyen adam yani benim kalbim temiz diyen adam namaz kılanın kalbi temiz değil diyen adamdır. Bunun da ucu hiç hayırlı yerlere dokunmuyor. Allah korusun

10

Freitag, 8. September 2006, 16:47

Re: Allah razı olsun

Zitat von »"turgay"«

ıslamiyet ne güzel ne kadar makul, ne kadar makbul ..... her sualin yüzler cevabı var. Allah razı osun.
Peki bu tarz adamlara muamele nasıl olmalı yani bu insana ne anlatmalıda kalbini kırmadan bu safsatasını ona bildirmeli


Dördüncü söz yardımcı olur sanırım.

Zitat

Zitat von »"[url=http://www.risaleara.com/oku.asp?id=16«

Üstad dördüncü sözde [/url]"]Bir zaman, bir büyük hâkim, iki hizmetkârını, herbirisine yirmi dört altın verip, iki ay uzaklıkta, has ve güzel bir çiftliğine ikâmet etmek için gönderiyor. Ve onlara emreder ki:

"şu para ile yol ve bilet masrafı yapınız. Hem oradaki meskeninize lâzım bâzı şeyleri mübâyaa ediniz. Bir günlük mesafede bir istasyon vardır; hem araba, hem gemi, hem şimendifer, hem tayyâre bulunur. Sermâyeye göre binilir."

ıki hizmetkâr ders aldıktan sonra giderler. Birisi bahtiyar idi ki, istasyona kadar bir parça para masraf eder. Fakat, o masraf içinde, efendisinin hoşuna gidecek öyle güzel bir ticaret elde eder ki, sermâyesi birden bine çıkar. Öteki hizmetkâr bedbaht, serseri olduğundan, istasyona kadar yirmi üç altınını sarf eder. Kumara mumara verip zâyi eder. Birtek altını kalır. Arkadaşı ona der:

"Yahu, şu liranı bir bilete ver. Tâ, bu uzun yolda yayan ve aç kalmayasın. Hem bizim efendimiz kerîmdir; belki merhamet eder, ettiğin kusuru affeder. Seni de tayyâreye bindirirler. Bir günde mahall-i ikâmetimize gideriz. Yoksa, iki aylık bir çölde aç, yayan, yalnız gitmeye mecbur olursun."

Acaba, şu adam inad edip, o tek lirasını bir defîne anahtarı hükmünde olan bir bilete vermeyip, muvakkat bir lezzet için sefâhete sarf etse; gayet akılsız, zararlı, bedbaht olduğunu en akılsız adam dahi anlamaz mı?

ışte ey namazsız adam! Ve ey namazdan hoşlanmayan nefsim!

O hâkim ise; Rabbimiz, Hâlıkımızdır.

O iki hizmetkâr yolcu ise; biri mütedeyyin, namazını şevk ile kılar; diğeri gâfil, namazsız insanlardır.

O yirmi dört altın ise, yirmi dört saat her gündeki ömürdür.

O has çiftlik ise, Cennettir.

O istasyon ise, kabirdir.

O seyahat ise; kabre, haşre, ebede gidecek beşer yolculuğudur. Amele göre, takvâ kuvvetine göre o uzun yolu mütefâvit derecede kat’ ederler. Bir kısım ehl-i takvâ, berk gibi, bin senelik yolu bir günde keser. Bir kısmı da, hayal gibi, elli bin senelik bir mesafeyi bir günde kat’ eder. Kur’ân-ı Azîmüşşan şu hakikate iki âyetiyle işaret eder.

O bilet ise namazdır. Birtek saat, beş vakit namaza abdestle kâfi gelir. Acaba, yirmi üç saatini şu kısacık hayat-ı dünyeviyeye sarf eden ve o uzun hayat-ı ebediyeye birtek saatini sarf etmeyen ne kadar zarar eder, ne kadar nefsine zulmeder, ne kadar hilâf-ı akıl hareket eder! Zîrâ, bin adamın iştirak ettiği bir piyango kumarına yarı malını vermek, akıl kabul ederse -halbuki, kazanç ihtimâli binde birdir- sonra yirmi dörtten bir malını yüzde doksan dokuz ihtimâl ile kazancı musaddak bir hazîne-i ebediyeye vermemek, ne kadar hilâf-ı akıl ve hikmet hareket ettiğini, ne kadar akıldan uzak düştüğünü kendini âkıl zanneden adam anlamaz mı?

Halbuki, namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır. Hem, cisme de o kadar ağır bir iş değildir. Hem, namaz kılanın diğer mübah dünyevî amelleri, güzel bir niyet ile ibâdet hükmünü alır. Bu sûrette bütün sermâye-i ömrünü âhirete mal edebilir. Fânî ömrünü bir cihette ibkâ eder.



Mühim not: şu yukarıda 4.sözden yapılan alıntıdaki renklendirmeler, rastgele ve yakışıklı olsun diye değildir. Bilakis, misal ve temsilde birbirinin çiftleridir.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

11

Freitag, 8. September 2006, 17:20

ınsan çok kez hisleriyle hareket eder,hissiyatı ile karar verir.Hatası da bunu akletme ve mantık zannetmektir.Düşünerek yaptığına kanidir.
Bu yüzden Kur’an kesretle “Akletmez misiniz?”, “Akledin”,”Düşünmez misiniz?” ,diye buyurmuştur.Çünkü;Allah ince meselelerde Akıl ile ölçü birimi geliştirmemizi ister.Hatta his ve akıl ile arasındaki ince ve keskin çizgiyi akılla ayırt etmemizi emreder. Mesela; insan aklını kullanarak namazın kalbi temizlemek için olduğunu keşfeder.Ama meşakatli gelmektedir. Nefsi ise şeytandan ders almaktadır. O onda şeytan vesvesesini üflemeye başlamıştır. Ona bahşedilmiş imandan tezahhür eden kalbinin temizliğini şeytan ona ilka eder.şeytan bunu hep gizlerken bu sefer gösterir.Nefiste şeytandan aldığı dersle namazında meşakatini bahane ederek, riya ve kibire bir kapı açılır.
şeytan nefse derki;"sen temizsin",nefiste döner sahibine yaptığı ufacık iyilkleri büyütür. Yapmadığı kötülükleri hayaline getirir. ınsan buradaki hali akıl zannetmektedir. Oysa nefis cahildir.Akla değil hisse hitab eder. Pek çok akıllı adam bu yüzden vartaya düşürmüştür.. Bilse idi namazı kalbi temizlemek için değil alemlerin Rabbi olan Allah'ın emri olduğu için ve büyüklüğünü tesbih etmek ve ona boyun eğmek için kılmak gerktiğini anlardı. Nasıl namaz kılana cennet vaad edilmiştir, cennet namazın ödülüdür,ama cennet için kılınmaz. Belki arzu edilir; aynen öyle namazın kalbi temizlemek için kılınmadığını, belki namazın kalbi temizlediğini bilirdi.
Hem her şey gibi kalb dahi zamanla kirlenebilmektedir. Temiz olması kirlenmiyeceğine garanti midir?
Selam ve dua ile
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

12

Freitag, 8. September 2006, 18:23

şimdi annemiz bizi markete gönderse bizden almamız için ekmek istese, bizde gidip ekmek yerine şeker alsak annemiz bize kızmazmı??

ışte Rabbimizde bizden namaz istiyor.Bu şekerin(iyilik yapmanın) kötü olduğunu göstermez o da tatlı ama bizden istenn öncelikli şey namaz..

muhabbetle..



Hem, namaz kılanın diğer mübah dünyevî amelleri, güzel bir niyet ile ibadet hükmünü alır

13

Freitag, 8. September 2006, 19:52

Nuraşığı kardeşim Allah razı olsun güzel temsil vermişsiniz.Bilmukabele. Müstecab dualarınızı bekliyorum Muhabbetle
Namaz kılmak ve büyük günahları işlememek ne derece hakiki bir vazife-i insaniye ve ne kadar fıtrî, münâsip bir netice-i hilkat-i beşeriye...

14

Freitag, 8. September 2006, 21:06

Amin ecmain inş.

Birde şöyle misal verebiliriz: Birini borcumuz var iken ona hediye almak nekadar doğru olur.Namaz bizim kulluk borcumuz borcumuzu ödemeden hediye misali iyilik yapmak olurmu..Önce borcumuzu ödemeli sonra dilersek hediyeyide vermeliyiz :)

muhabbetle..

15

Freitag, 8. September 2006, 21:22

maşaAllahı var nuraşığı kardeşimin nazar değmesin,

:wink:
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

16

Freitag, 8. September 2006, 21:57

Rabbim onu hizmetten ayırmasın.
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

17

Freitag, 8. September 2006, 22:05

Hüsn-ü zan ve hayır dualarınız için Allah razı olsun, cümlemiz için aynı duaya amin

Muhabbetle

18

Samstag, 9. September 2006, 10:14

Zitat von »"nuraşığı"«

Amin ecmain inş.

Birde şöyle misal verebiliriz: Birini borcumuz var iken ona hediye almak nekadar doğru olur.Namaz bizim kulluk borcumuz borcumuzu ödemeden hediye misali iyilik yapmak olurmu..Önce borcumuzu ödemeli sonra dilersek hediyeyide vermeliyiz :)

muhabbetle..


Çok güzel bir temsil Allah razı olsun

19

Samstag, 9. September 2006, 14:31

“Ve namazı dos doğru kılarlar.” (Bakara Sûresi: 3.)

Bu cümlenin evvelki cümleyle bağlılığı ve münasebeti gün gibi aşikârdır. Lâkin bedenî ibadet ve taatlerden namazın tahsisi, namazın bütün hasenata fihrist ve örnek olduğuna işarettir.

Evet, nasıl ki Fatiha Kur’ân’a, insan kâinata fihristedir; namaz da hasenata fihristedir. Çünkü namaz; savm, hac, zekât ve sair hakikatleri havi olduğu gibi, idrakli ve idraksiz mahlûkatın ihtiyarî ve fıtrî ibadetlerinin nümunelerine de şamildir. Meselâ secdede, rükûda, kıyamda olan melâikenin ibadetlerini, hem taş, ağaç ve hayvanların o ibadetlere benzeyen durumlarını andıran bir ibadettir.

ışârâtü’l-ı’câz, s. 46

20

Samstag, 9. September 2006, 15:08

Allah razı olsun bu da güzel. Ben bu misali kaza namazı borcu varken nafile namaz kılmakla ilgili olarak duymuştum bu mana da münasib olmuş Elhamdülillah Muhabbetle :)
Namaz kılmak ve büyük günahları işlememek ne derece hakiki bir vazife-i insaniye ve ne kadar fıtrî, münâsip bir netice-i hilkat-i beşeriye...

Thema bewerten