Sie sind nicht angemeldet.

Lieber Besucher, herzlich willkommen bei: Muhabbet Fedâileri. Falls dies Ihr erster Besuch auf dieser Seite ist, lesen Sie sich bitte die Hilfe durch. Dort wird Ihnen die Bedienung dieser Seite näher erläutert. Darüber hinaus sollten Sie sich registrieren, um alle Funktionen dieser Seite nutzen zu können. Benutzen Sie das Registrierungsformular, um sich zu registrieren oder informieren Sie sich ausführlich über den Registrierungsvorgang. Falls Sie sich bereits zu einem früheren Zeitpunkt registriert haben, können Sie sich hier anmelden.

1

Mittwoch, 23. August 2006, 18:24

Annelerimize saygı inşallah!

Beyazıd-ı Bistami’nin annesine saygısı

Beyazıd-ı Bistami, küçük yaşta iken ilim tahsiline başlayan, dikkatle derslerine devam eden bir zat idi. Bir gün okuduğu bir âyet-i kerimenin (Lokman Sûresi: 14) tesiri ile eve döndü. Annesi merak edip niçin erken döndüğünü sorunca, şöyle cevap verdi: “Öğrendiğim bir ayet-i kerimede, Allahü Teâlâ, kendisine ve sana itaat etmemi emrediyor. Ya sana hep hizmet edeyim veya beni serbest bırak, hep Allahü Teâlâ’ya ibadet ile meşgul olayım.” Annesi; “Sen beni bırak Allahü Teâlâ’ya ibadet et.” dedi. Bundan sonra, kendini Allahü Teâlâ’ya verdi, emirlerinin hiçbirisini yapmakta gevşeklik göstermedi; ama annesinin hizmetini de ihmal etmedi. Annesinin küçük bir arzusunu, büyük bir emir kabul edip, her durumda yerine getirmeye çalışırdı. Çünkü Allahü Teâlâ’nın emri de böyle idi.

Soğuk bir kış gecesi idi. Annesi yatarken su istedi. O da hemen fırladı. Fakat testide su yoktu. Çeşmeye gidip, testiyi doldurdu. Eve geldiğinde, annesinin tekrar uykuya dalmış olduğunu gördü. Uyandırmaya kıyamadı. Testi elinde olduğu halde bekledi. Epey müddet sonra annesi uyanıp “Su, su!” diye uyandı. Oğlunun bu hâlini gören annesi; “Yavrum, testiyi niçin elinde tutuyorsun?” dedi. O da, “Uyandığın zaman, suyu hemen verebilmek için testi elimde bekliyorum.” dedi. Annesi; “Ya Rabbi! Ben oğlumdan râzıyım. Sen de râzı ol!” diye duâ etti. Belki de annesinin bu duâsı sebebiyle, Allah ona evliyâlığın yüksek mertebelerine kavuşmayı ihsan etti

Beyazıd-ı Bistami’nin annesine saygısı

2

Mittwoch, 23. August 2006, 18:30

Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e gelerek sordu:

Ya Resulallah! Acaba anamın hakkını ödeyebildim mi?"

Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Selem:
Hayır! Seni karnında taşırken çektiği bir sancının, seni doğururken duyduğu tek bir acının karşılığını bile ödemiş değilsin" (Mecmaul Adab)
diye cevap verdiler.

Anne ve babasına itaat eden kimseye şu müjdeler vardır:

"Bir kimse anne ve babasını kendisinden razı ederek sabahlarsa, onun için Cennetten iki kapı açılır. Akşamlarsa yine iki kapı açılır. Eğer yalnız annesini yahut yalnız babasını razı ederse o zaman bir kapı açılır. Kim de anne ve babasını kızdırarak sabaha kavuşursa onun cehennemden iki kapı açılır. Akşamlarsa (aynı şekilde) yine iki kapı açılır. Eğer yalnız birini öfkelendirmişse sadece bir kapı açılır. Ana babası haksız dahi olsalar, onların gönüllerini kırmamak karşılarında öf bile dememek lazımdır." Beyhaki, ıhya

Kim anne ve babasına itaat ederse, iyilik ve ikramda bulunursa, kendi evladı da ona itaat eder. Bu konuda bir hadiste şöyle buyurulmuştur:

"Siz babalarınıza iyilik ediniz ki, çocuklarınız da size iyilik etsinler!''Taberani; Terğib ve Terhib, Birr:21

Alkan

Meister

Beiträge: 1 694

Hobbys: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Nachricht senden

3

Mittwoch, 23. August 2006, 19:28

Allah razı olsun güzel konu ve yazılar...

Hem, peder ve vâlideyi şefkat ile teçhiz eden ve seni onların merhametli elleriyle terbiye ettiren hikmet ve rahmet hesâbına onlara hürmet ve muhabbet, Cenâb-ı Hakkın muhabbetine âittir. O muhabbet ve hürmet, şefkat, lillâh için olduğuna alâmeti şudur ki: Onlar ihtiyar oldukları ve sana hiçbir faydaları kalmadığı ve seni zahmet ve meşakkate attıkları zaman daha ziyâde muhabbet ve merhamet ve şefkat etmektir.
âyeti, beş mertebe hürmet ve şefkate, evlâdı dâvet etmesi, Kur’ân’ın nazarında vâlideynin hukukları ne kadar ehemmiyetli ve ukûkları ne derece çirkin olduğunu gösterir.
Mâdem peder kimseyi değil, yalnız veledinin kendinden daha ziyâde iyi olmasını ister; ona mukabil, veled dahi pedere karşı hak dâvâ edemez. Demek vâlideyn ve veled ortasında fıtraten sebeb-i münâkaşa yok. Zîrâ münâkaşa, ya gıpta ve hasedden gelir. Pederde oğluna karşı o yok. Veya münâkaşa, haksızlıktan gelir. Veledin hakkı yoktur ki, pederine karşı hak dâvâ etsin. Pederini haksız görse de, ona isyan edemez. Demek, pederine isyan eden ve onu rencide eden, insan bozması bir canavardır.
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

4

Mittwoch, 23. August 2006, 19:41

Rabbim cümlemizden razı olsun inşallah....

şimdi de bunu okuyalım inş :cry: okuyalımda aklımız başımıza gelsin..

Peygamber Efendimiz zamanında bir tane genç varmış, ölmek üzereymiş ama bir türlü kelime-i şehadet getiremiyormuş, sanki dili tutulmuş. “La....La....” deyip kalıyormuş. Gencin arkadaşları onun şehadet getiremeden, imansız olarak ölmesinden korkuyorlarmış.

Birden akıllarına Peygamber Efendimiz gelmiş ve O'nu çağırmışlar. Peygamberimiz gence “Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Rasûlullah” demesini söylemiş ama gencin yine de dili dönmüyormuş. Herkes çok şaşırmış. Çünkü Peygamber Efendimiz, ağaca, taşa, deveye emredince, onlar bile “Allah” derlermiş ama bu gencin bir türlü dili çözülmüyormuş. Peygamber Efendimiz “Bu gencin hiç kimsesi yok mu?” diye sormuş. Yaşlı bir annesi olduğunu öğrenince onu çağırmalarını istemiş ve anne gelince, Peygamberimiz oğluna hakkını helal edip etmediğini sormuş.

Yaşlı teyze oğlundan bahsedilir bahsedilmez ağlamaya başlamış ve oğlunun ona iyi davranmadığını, kendisine hep karşı geldiğini, onu çok üzdüğünü ve bu yüzden ona hakkını helal etmeyeceğini söylemiş. Peygamber Efendimiz de yaşlı teyzeye, eğer oğluna hakkını helal etmezse oğlunun ebediyyen cehennem alevleri içinde yanacağını söylemiş. Teyze bu sefer daha çok ağlamış, “helal ettim.. helal ettim..” diye inlemiş ve işte o an gencin dili çözülmüş, şehadet getirip vefat etmiş. Peygamberimiz de kendisini o gencin kurtulmasına vesile kılan Allah'a hamdetmiş.

Alkan

Meister

Beiträge: 1 694

Hobbys: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Nachricht senden

5

Donnerstag, 24. August 2006, 00:03

evet bu olayı biliyorum ama sanki biraz farklıydı...Peygamberimiz(sav) odun toplayıp getirtilmesini emrediyor sonra yaşlı kadın odunları niçin toplattığını soruyor efendimize..Efendimiz(asm) cevaben oğlunuzu yakmak için deyince kadın aman oğlumu yakmayın diyor. Peygamebrimiz de ''eğer hakkını helal etmezse oğlunun cehennemde yanacağını söylüyor''.. sonra kadın kabul ediyor diye biliyorum...ama doğrusunu Allah bilir..Allah razı olsun...

Anne ,baba hukuku özellikle anne hukuku çok önemli...
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

6

Donnerstag, 24. August 2006, 08:58

Allah razı olsun.herkes kendisini hesaba çekmeli.
demeliki acaba ben anne ve babanın haklarını yerine getiriyormuyum.

herkes kendisini bilir.

ama anne ve baba Allaha itaat etme hususunda baskı yaparlarsa onlar dinlenilmez.Allahın emri yerine getirilir.

namaz kılma derseler kılacaksın,
kuran okuma derseler okuyacaksın,
derse gitme derseler gideceksin.

selam.

7

Freitag, 25. August 2006, 14:37

Hasan-ı Basri hazretleri, Kâbe’yi tavaf ederken sırtında yük olan bir zat görüp der ki:

- Niçin yükle tavaf ediyorsun?

- Bu yük değil, babamdır. Bunu şamdan yedi defa getirip tavaf ettim. Çünkü, bana dinimi, imanımı öğretti. Beni islam ahlakı ile yetiştirdi.

- Kıyamete kadar böyle arkanda taşısan, bir defa kalbini kırmakla bu yaptığın hizmet boşa gider. Bir defa da gönlünü yapsan, bu kadar hizmete karşılık olur.


:cry: :cry: .....

8

Freitag, 25. August 2006, 14:38

Ana-babaya hizmette kusur etmemelidir. Hz. ıbni Abbas, "Ana-babana karşı, kusurlu, güçsüz, aşağı bir kölenin, sert, kaba efendisine karşı bulunduğu hal üzere ol!" buyurdu

Hz. Musa, Cennetteki komşusunun kim olduğunu Hak teâlâdan sorup öğrendikten sonra yanına gider. Bu bir kasaptır. Kasap, bir parça et pişirir. Asılı zenbili aşağı alır, çok zayıf bir kadına et ve su verir. Üstünü başını temizleyip, zenbile koyar. Kasap, (Bu annemdir. Yaşlanıp bu hale girdi; sabah-akşam böyle bakarım) der. Kasabın annesinin, (Ya Rabbi oğlumu Cennette Musa aleyhisselama komşu eyle) dediğini Hz. Musa da işitir. Kasaba, (Müjde, Allahü teâlâ, seni Musa aleyhisselama komşu etti) buyurur. (şir’a)

9

Freitag, 25. August 2006, 14:39

Asi olmamak, karşı gelmemek. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Ana-babaya karşı gelmek büyük günahtır.) [Buhari]

(Ana-babasına asi olan Cennete giremez.) [Nesai]

10

Freitag, 25. August 2006, 14:40

- ıyilik etmek. Ana-babaya iyilik ve ihsan, evlada farzdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Ana-babasına iyilik eden evlat, Peygamberlerle beraber Cennete girer.) [ı.Rafii]

(Ana-babasına iyilik edenin ömrü uzun, rızkı bereketli olur.) [ı.Ahmed]

(En faziletli amel, vaktinde kılınan namazdan sonra ana-babaya iyiliktir.) [Müslim]

(Ana-babaya ihsan, bedbahtlığı saadete çevirir, ömrü uzatır ve insanı kötü ölümden korur.) [Ebu Nuaym]

(Ana-babanıza ihsan ederseniz, çocuklarınız da size ihsan eder.) [Taberani]

(Sen de malın da babana aittir.) [ıbni Mace]

11

Freitag, 25. August 2006, 16:51

Allah çok razı olsun.selam.devamı gelir.inş...

12

Freitag, 25. August 2006, 17:07

Birgün Peygamber efendimizin huzûruna bir kimse gelerek dedi ki:

- Yâ Resûlallah! ızin verirseniz sizinle beraber gazâya gelip cihâd etmek istiyorum.
- Anan-baban var mı?
- Evet var.
- Onların yanında bulun! Senin cihâdın, onlara hizmet etmektir. „Müslim“

13

Freitag, 25. August 2006, 17:09

Peygamber efendimize, Lokman sûresinin „Dünyada ana-babanla iyi geçin“ meâlindeki 15. âyet-i kerîmesinin açıklaması sorulduğunda şöyle buyurdu: „Onlarla iyi geçinmek demek;

1- Aç iseler, yemek vermek.
2- Elbiseleri yoksa elbise yapmak.
3- Hizmete muhtâç iseler, onlara hizmeti cana minnet bilmek.
4- Çağırdıklarında, buyurun deyip yanlarına gitmek ve onlara hep iyilik etmek.
5- Bir iş buyurduklarında emirlerini yerine getirmek, günah olan emirler yerine getirilmez.
6- Onlarla konuşurken tatlı ve yumuşak hitâb etmek.
7- Onları isimleri ile çağırmamak.
8- Onlarla bir yere giderken arkalarından gitmek.
9- Kendi için sevdiği şeyi, onlar için de sevmek.
10- Kendine duâ ederken, onlara da duâ etmek.“ [R.Nâsıhîn]

14

Freitag, 24. November 2006, 21:51

En âlî hukuk, ana baba hakkıdır

Yirmi Birinci Mektub

“Onun adıyla. O her kusurdan münezzehtir. Hiçbir şey yoktur ki Onu hamd ile tesbih etmesin.”

“Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın ‘Öf’ bile deme, onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ve tevazu kanadını ger ve de ki: ‘Ey Rabbim, nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur.’ Sizin içinizde olanı Rabbiniz hakkıyla bilir. Eğer siz salih kimseler olursanız, muhakkak ki O, kendisine yönelenler için çok bağışlayıcıdır.” (ısrâ Sûresi, 17:23-25.)

Ey hanesinde ihtiyar bir valide veya pederi veya akrabasından veya iman kardeşlerinden bir amel-mande veya âciz, alîl bir şahıs bulunan gafil! şu âyet-i kerimeye dikkat et, bak: Nasıl ki bir âyette, beş tabaka ayrı ayrı sûrette ihtiyar valideyne şefkati celb ediyor!

Evet, dünyada en yüksek hakikat, peder ve validelerin evlâtlarına karşı şefkatleridir. Ve en âli hukuk dahi, onların o şefkatlerine mukabil hürmet haklarıdır. Çünkü onlar, hayatlarını, kemâl-i lezzetle evlâtlarının hayatı için feda edip sarf ediyorlar. Öyleyse, insaniyeti sukut etmemiş ve canavara inkılâp etmemiş herbir veled, o muhterem, sadık, fedakâr dostlara hâlisâne hürmet ve samimâne hizmet ve rızalarını tahsil ve kalblerini hoşnut etmektir. (Amca ve hala, peder hükmündedir; teyze ve dayı, ana hükmündedir.)

ışte, o mübarek ihtiyarların vücutlarını istiskal edip ölümlerini arzu etmek ne kadar vicdansızlık ve ne kadar alçaklıktır, bil, ayıl! Evet, hayatını senin hayatına feda edenin zevâl-i hayatını arzu etmek ne kadar çirkin bir zulüm, bir vicdansızlık olduğunu anla!


Kaynak: Mektubat | Yirmi Birinci Mektup | 250

15

Samstag, 25. November 2006, 06:46

Abdullah bin Amr rivayet ediyor: Peygamber Efendimize bir adam geldi ve sordu: "Yâ Resulallah yurdumu terk ederek sizin emrinize girmeye geldim. Annemi-babamı da ağlayarak bıraktım."

Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:

"Öyle ise onlara dön, ağlattığın gibi onları güldür."


Adamın biri Peygamber Efendimize geldi, şöyle dedi:

"Yâ Resulallah, ben annemi sıcak bir günde omuzuma alıp iki fersah yol yürüdüm. Hava o kadar sıcaktı ki, eğer bir et parçası yere atılsa hemen pişerdi. Acaba onun hakkını ödemiş oldum mu?"

Peygamber Efendimiz şu cevabı verdi:

"Senin bu hizmetin, onun bir doğum sancısını belki karşılar."

Hemen hemen çoğumuzun bildiği bir hadis vardır. Cennetin, anaların ayağı altında oluşudur. Bu husustaki hadisin metni şöyledir:

Bir adam Peygamberimize geldi ve;

"Yâ Resulallah, savaşa gitmek istiyorum, size danışmaya geldim" dedi.

Peygamber Efendimiz sordu: "Annen hayâtta mı?" "Evet."

"Ondan ayrılma, çünkü Cennet onun ayağının altındadır."

Bu ifade bir mecazdır. Yoksa hiçbir annenin ayağının altında Cennet olmaz ve bulunmaz. Burada anlaşılması gereken mana şudur: ınsan annesine karşı çok mütevazı ve engingönüllü olmalı, onun kalbini kazanmalı, hatırını yıkmamak, ayağının altındaki toprak gibi olmalıdır. Çünkü toprak tevazuun bir sembolüdür. Mevlânâ Hazretleri, "Tevazuda toprak gibi ol" derken bu manayı bize hatırlatıyor.

Annenin ardından iyilik, sevgi, saygı, itaat ve ilgilenme açısından sırayı baba alır. Baba, hayâtı boyunca hiçbir karşılık beklemeden çocuğunu yetiştirir, masrafa girer ve imkânlarını sarf eder. Bu arada baba da çocuktan tek bir şey bekler: Saygı.

Bu meseleyi yine Peygamberimizden öğreniyoruz: Hazret-i Âişe rivayet ediyor:

"Bir gün Peygamber Efendimizin yanına bir adam geldi. Beraberinde yaşlı birisi vardı. Peygamber Efendimiz adama,

"Bu ihtiyar kim?" diye sordu. Adam, "Babamdır" dedi. Peygamber Efendimiz:

"Öyle ise önüne geçme, o oturmadan sen oturma. Onu adıyla çağırma ve ona kimseyi küfrettirme."

Anne-baba insanın hem dünyasını, hem de âhiretini mutlu edecek veya alt üst edecek birer sebeptir. Bu önemli yönü hadisten şu şekilde öğreniyoruz:

Ebû Ümame anlatıyor: "Bir adam Peygamber Efendimize sordu: "Anne-babanın çocukları üzerindeki hakkı nedir?" "Onlar senin ya Cennetin ya da Cehennemindir." Yani anne-babaya gereken iyilik ve itaati gösteren insan, onları seven, sayan ve başı üzerinde tutan çocuk mesut, mutlu ve huzurlu olacağı gibi; onları üzen, kıran ve mağdur eden çocuk da kendi eliyle hayâtını zehir ettiği gibi, âhiretini de yıkmakta ve tehlikeye atmaktadır.

Zaten anne-babaya karşı gelmek ve isyan etmek büyük bir günahtır. Hatta en büyük günahlar arasında bulunmaktadır.

Abdurrahman bin Ebî Bekir'in rivayetine göre, Peygamber Efendimiz bu günahı şöyle bildiriyor:

"Size en büyük günahları bildireyim mi?"

"Evet yâ Resulallah bildir."

"Allah'a ortak koşmak, anne-babaya âsi olmaktır."

Anne-babaya yapılan iyilik ve saygının karşılığını insan dünyada iken peşin alabiliyor. Bu konuda Peygamberimizin müjdesi çok açıktır:

"Rızkının çoğalmasını ve ömrünün uzamasını isteyen, anne-babasına iyilik ve ikramda bulunsun ve akrabalarını ziyaret etsin."

Diğer taraftan çocuk, günü gelince kendisi de anne baba olacak, çocuklarından bir karşılık bekleyecek, yaptığının karşılığını görecek, anne-babasına ne yapmışsa aynısını kendi çocuklarından görecektir. Peygamber Efendimiz şöyle buyurdular: "Anne-babanıza iyilik edin ve ihsanda bulunun ki, çocuklarınız da size itaat etsin ve saygı göstersin."

16

Samstag, 25. November 2006, 12:32

Allah razı olsun hepinizden, nasibimi almışımdır inş :cry:
"Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdiklerini, yâr et bize erdirdiklerini"

17

Samstag, 25. November 2006, 12:53

Zitat von »"searcher"«

Allah razı olsun hepinizden, nasibimi almışımdır inş :cry:



Ewet inş.. ben de :( :( :(
'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

Beiträge: 676

Wohnort: istanbul

Beruf: öğrenci

  • Nachricht senden

18

Mittwoch, 17. Januar 2007, 00:59

ANNE....
her anne deyişimde içimde bir şeyler sızım sızım sızlıyor
yüreğim parçalanıyor
ergenlik dönemimde yaptıklarım aklıma geliyor da
her seferinde anneciğimi arayıp özür diliyorum
arıyorum sadece arıyorum
arda deniz var anne...
her seferinde sarılıp özür dileyemiyorumm
anne...
değerlerini bilmek lazım annelerimizin
elimde bir yazıı var
müsait olunca sizlerle paylaşmak isterimm.

19

Mittwoch, 17. Januar 2007, 21:50

allah razı olsun.

20

Sonntag, 1. Mai 2011, 00:41

“Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın ‘Öf’ bile deme, onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ve tevazu kanadını ger ve de ki: ‘Ey Rabbim, nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur.’ Sizin içinizde olanı Rabbiniz hakkıyla bilir. Eğer siz salih kimseler olursanız, muhakkak ki O, kendisine yönelenler için çok bağışlayıcıdır.” (ısrâ Sûresi, 17:23-25.)


!

ALLAH(C.C.) Razı Olsun.
Edep aklın suretidir !

Thema bewerten