Sie sind nicht angemeldet.

Lieber Besucher, herzlich willkommen bei: Muhabbet Fedâileri. Falls dies Ihr erster Besuch auf dieser Seite ist, lesen Sie sich bitte die Hilfe durch. Dort wird Ihnen die Bedienung dieser Seite näher erläutert. Darüber hinaus sollten Sie sich registrieren, um alle Funktionen dieser Seite nutzen zu können. Benutzen Sie das Registrierungsformular, um sich zu registrieren oder informieren Sie sich ausführlich über den Registrierungsvorgang. Falls Sie sich bereits zu einem früheren Zeitpunkt registriert haben, können Sie sich hier anmelden.

insirah

Meister

  • »insirah« ist der Autor dieses Themas

Beiträge: 1 518

Wohnort: istanbul

Beruf: NURolog

  • Nachricht senden

1

Mittwoch, 31. Mai 2006, 09:20

Hayatus-Sahabe:Hz Sümeyra(r.a.)

HZ.SÜMEYRA


Fedakarlığın, sadakatin ve samimiyetin zirveye ulaştığı Uhud Harbinde, belki bir daha görünmeyecek olan şeref levhaları yaşanıyordu.Harbin gidişatına aldanarak Efendimizin(sav) emirleri dışına çıkan okçuların, mevzilerini terk etmesiyle meydana gelen karışıklık sırasında birçok şehit verilirken, Nebiler Nebisi’nin de başı yaralanmış, dişi kırılmış ve parçalanan zırhının halkaları vücuduna saplanmıştı.

Efendimizin (sav) etrafını saran sahabeler bu halkaları çıkartmak için uğraşırlarken, dişlerini kırılıp tırnaklarının söküldüğünü fark etmiyorlardı. Çünkü bu hizmet, yerlerin ve göklerin en şerefli varlığına yapılıyordu.

Bir ara müşrikler gayretiyle Peygamberimizin vefat ettiğine dair bir şayia yayıldı. Ve bu haber, kızgın bir çöl fırtınası gibi bir anda ortalığı kasıp kavuran Medine’ye ulaştı.Herkes ne yapacağını bilemez vaziyette kıvranıp dururken, bir kadının Uhud’a doğru dolu dizgin at sürdüğü görüldü. Bu kadın, babasını, kardeşini, eşi ve çocuklarını harbe gönderirken:

- Efendimizin(sav) zülüflerinin dağılmasına razı olmam. Ve O’na bir şey olur da siz sağ dönerseniz,

yüzünüze dahi bakmam, diyen Sümeyra’dan başkası değildi.

Sümeyra’nın Uhud’a geldiğini gören sahabeler, çekinerek:

-Çocukların işte burada şehit, dediler. O sanki duymadı bile; çılgınlar gibi Efendimiz’i(sav) arıyordu

harp meydanında.

Biraz sonra:

-Baban burada yatıyor,dediler. O da burada şehit oldu.

Sümeyra’nın gözü hiçbir şeyi görmüyor ve “Resulullah nerede?” diye bağırıp duruyordu. O güneş

olmazsa, karanlık cihanı ne yapayım ben?

- Burada, burada, diye müjde verdiler. Sadece yaralandı.

Sümeyra, sevincinden kendini yerlere attı ve O’nun bastığı toprakları öperek Efendimizin(sav) yanına

vardı. Mubarek cübbesine yüzünü gözünü sürerken:

- Ya Resulullah, diye ağlıyordu. Gökler parçalanıp başıma dökülse de; babam ve evladlarım bir bir

şehid olsa da gam yemem. Değil mi ki sen hayattasın?

2

Mittwoch, 31. Mai 2006, 10:47

sümeyra o yıldızlar topluluğundan sadece bir örnek
onları bu hale getiren imanları idi. hak ve hakikat aşıkları idiler
ve çok ilğinçtir çogunun dini bilgisi bizler kadar değildi
demek ki bilmek herşey değil gönülden bağlı olmak gerekir
ve bu asırda ne kadar risaleye muhtaç isek o kadar onların hayatlarını öğrenmeye ve kendimize rehber etmeye ihtiyacımız var
kuran da 'ALAH onlardan razı onlarda ALLAH dan' ifadesi sadece sahabe topluluğu için söylenmiş.

3

Mittwoch, 31. Mai 2006, 11:20

Onlar bizim vakıf olamayacağımız bir ilimle bir-iki dakikada irşat olmuşlardır.
Hatta çokları bir-iki dakika görüşmekle başka diyarlara ıslam'ı yaymaya gitmişlerdir.
Rabbim onların mesleğinde gitmeyi nasip etsin
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

4

Mittwoch, 31. Mai 2006, 11:36

ve çok ilğinçtir çogunun dini bilgisi bizler kadar değildi
demek ki bilmek herşey değil gönülden bağlı olmak gerekir

fatih kardeşin bu sözüne katılmıyorum.çünkü 27.sözü okusun.
orda onların ne kadar büyük oldukları anlaşılır.

5

Mittwoch, 31. Mai 2006, 11:39

fatih kardeş sadece bunu oku.27.sözde alıntı yaptım.inşaallah anlarsın

ışte, o zamanda zihinler, kalpler, ruhlar, bütün kuvvetleriyle Yerler ve Gökler Rabbinin marziyâtını anlamaya müteveccih olduğundan, içtimâiyât-ı beşeriyenin sohbetleri, muhâvereleri, vukuâtları, ahvâlleri ona bakıyordu. Ona göre cereyan ettiğinden, her kimin güzelce bir istidadı bulunsa, onun kalbi ve fıtratı, şuursuz olarak her şeyden bir ders-i mârifet alır. O zamanda cereyan eden ahvâl ve vukuât ve muhâverâttan taallüm ediyordu. Güyâ her bir şey ona bir muallim hükmüne geçip, onun fıtrat ve istidadına, içtihada bir istidad ihzârını telkin ediyordu. Hattâ o derece şu fıtrî ders tenvir ediyordu ki, yakın idi ki, kisbsiz içtihada kabiliyeti ola; ateşsiz nurlana. ışte, şu tarzda fıtrî bir ders alan bir müstaid, içtihada çalışmaya başladığı vakit, kibrit hükmüne geçen istidadı, nurun alâ nur sırrına mazhar olur; çabuk ve az zamanda müçtehid olurdu.

Ammâ şu zamanda, medeniyet-i Avrupa’nın tahakkümüyle, felsefe-i tabiiyenin tasallutuyla, şerâit-i hayat-ı dünyeviyenin ağırlaşmasıyla, efkâr ve kulûb dağılmış, himmet ve inâyet inkısam etmiştir; zihinler mâneviyâta karşı yabânîleşmiştir. ışte bunun içindir ki, şu zamanda birisi, dört yaşında Kur’ân’ı hıfzedip âlimlerle mübâhese eden Süfyân ibni Uyeyne olan bir müçtehidin zekâsında bulunsa, Süfyân’ın içtihadı kazandığı zamana nispeten on defa daha fazla zamana muhtaçtır. Süfyân on senede içtihadı tahsil etmiş ise, şu adam yüz seneye muhtaçtır ki tahsil edebilsin. Çünkü, Süfyân’ın ibtidâ-i tahsil-i fıtrîsi sinn-i temyiz zamanından başlar, yavaş yavaş istidadı müheyyâ olur, nurlanır; her şeyden ders alır, kibrit hükmüne geçer. Ammâ onun nazîri, şu zamanda-çünkü, zihni felsefede boğulmuş, aklı siyâsete dalmış, kalbi hayat-ı dünyeviyede sersem olmuş, istidadı içtihaddan uzaklaşmış-elbette fünûn-u hâzırada tevaggulu derecesinde, istidadı içtihad-ı şer’î kabiliyetinden uzaklaşmış ve ulûm-u arzıyede tefennünü derecesinde, içtihadın kabulünden geri kalmıştır. Onun için, "Ben de onun gibi zekîyim, niçin ona yetişemiyorum?" diyemez ve demeye hakkı yoktur ve yetişemez.

6

Mittwoch, 31. Mai 2006, 11:41

sohbet

estağfurullah ben demek istediğim yanlış anlaşıldı
tabiki sohbetin insibağı var ve onlar EFENDıLER EFENDıSıNDEN (SAV) dinliyorlardı hakikatleri benim demek istediğim mesela çogu kuranın tüm ayetlerini bilmezdi çoğu hadisi bilmezdi bizim ilahiyattaki bir prof onları daha iyi biliyor ama inanmak başka onlar bir sohbet dinliyorlardı kalplleri imanla doluyordu

7

Mittwoch, 31. Mai 2006, 11:42

1- Yâ Resûlallah! Ne olaydı, Ashâb-ı Kehf’in köpeği gibi, senin Ashâbının arasında Cennete girseydim. Onun Cennete, benim Cehenneme gitmem nasıl revâ olur? O, Ashâb-ı Kehf’in köpeği; ben ise senin Ashâbının köpeği.

8

Mittwoch, 31. Mai 2006, 11:43

ıçtihadda, yani istinbât-ı ahkâmda, yani Cenâb-ı Hakkın marziyâtını kelâmından anlamakta Sahabelere yetişilmez. Çünkü, o zamandaki o büyük inkılâb-ı ılâhî, marziyât-ı Rabbâniyeyi ve ahkâm-ı ılâhiyeyi anlamak üzere dönerdi; bütün ezhân istinbât-ı ahkâma müteveccih idi, bütün kalbler "Rabbimizin bizden istediği nedir?" diye merak ederdi. Ahvâl-i zaman, bu hali işmâm ve ihsâs edecek bir tarzda cereyan ediyordu; muhâverât bu mânâları tazammun ederek vuku’ buluyordu.

ışte, bunun için her şey ve her hal ve muhâvereler ve sohbetler ve hikâyeler, bütün o mânâları bir derece ders verecek bir tarzda cereyan ettiğinden, Sahabenin istidadını tekmil ve fikirlerini tenvir ettiğinden, içtihad ve istinbâtta istidadı kibrit derecesinde nurlanmaya hazır olduğundan, bir günde veya bir ayda kazandığı mertebe-i istinbât ve içtihadı o Sahabenin derece-i zekâvetinde ve istidadında olan bir adam, şu zamanda on senede, belki yüz senede kazanmayacaktır. Çünkü, şimdi saadet-i ebediyeye bedel, saadet-i dünyeviye medâr-ı nazardır. Beşerin nazar-ı dikkati, başka maksadlara müteveccihtir. Tevekkülsüzlük içinde derd-i maîşet, ruha sersemlik ve felsefe-i tabiiye ve maddiye akla körlük verdiğinden, beşerin muhît-i içtimâîsi o şahsın zihnine ve istidadına içtihad hususunda kuvvet vermediği gibi, teşettüt veriyor, dağıtıyor. Yirmi Yedinci Sözün içtihad bahsinde, Süfyân ibn-i Uyeyne ile onun zekâveti derecesinde birinin muvâzenesinde ispat etmişiz ki, Süfyân’ın on senede kazandığını öteki yüz senede kazanamıyor.

9

Mittwoch, 31. Mai 2006, 11:45

yanlış anlaşılmak çok kötü tabi yanlış anlamlar yüklenecek ifade kullanmak da benim hatam
veya şöyle açıklayayım şeytan bekli çoğu müminden daha fazla ALLAH I cennet cehennemi ve bize gayb olan şeyleri biliyor ama iman başka
tabi EFENDıMıZı bir kez dinleyen kişi başkalrını 40 yılda ulaşamayacagı mertebelere ulaşıyor ama kuru bilgi ile değil
neyse ben daha fazla yanlış anlaşılmadan

10

Mittwoch, 31. Mai 2006, 11:50

şeytan bekli çoğu müminden daha fazla ALLAH I cennet cehennemi ve bize gayb olan şeyleri biliyor ama iman başka

üstada sormuşlar işaratül icazda var.şeytanın kalbinde marifet varmı.
demmiş.yok.devamlı küfür le meşgul olduğundan marifete yer kalmamış

11

Mittwoch, 31. Mai 2006, 11:54

kuranın tüm ayetlerini bilmezdi çoğu hadisi bilmezdi bizim ilahiyattaki bir prof onları daha iyi biliyor ama inanmak başka onlar bir sohbet dinliyorlardı kalplleri imanla doluyordu

bunun cevabıda aşağıdaki alıntıda ne prof ne bediüzzaman kuranı anlamakta onlara yetişemezler.hadislerin ravileride onlar.onun için onları küçümseme önce 27.sözü güzelcene oku.yeterki söylediklerinin doğru olmadığını anlayasın.selam.sana kızmıyoruım.doğruları risaleden yazıyorum kardeş.

ıçtihadda, yani istinbât-ı ahkâmda, yani Cenâb-ı Hakkın marziyâtını kelâmından anlamakta Sahabelere yetişilmez. Çünkü, o zamandaki o büyük inkılâb-ı ılâhî, marziyât-ı Rabbâniyeyi ve ahkâm-ı ılâhiyeyi anlamak üzere dönerdi; bütün ezhân istinbât-ı ahkâma müteveccih idi, bütün kalbler "Rabbimizin bizden istediği nedir?" diye merak ederdi. Ahvâl-i zaman, bu hali işmâm ve ihsâs edecek bir tarzda cereyan ediyordu; muhâverât bu mânâları tazammun ederek vuku’ buluyordu.

ışte, bunun için her şey ve her hal ve muhâvereler ve sohbetler ve hikâyeler, bütün o mânâları bir derece ders verecek bir tarzda cereyan ettiğinden, Sahabenin istidadını tekmil ve fikirlerini tenvir ettiğinden, içtihad ve istinbâtta istidadı kibrit derecesinde nurlanmaya hazır olduğundan, bir günde veya bir ayda kazandığı mertebe-i istinbât ve içtihadı o Sahabenin derece-i zekâvetinde ve istidadında olan bir adam, şu zamanda on senede, belki yüz senede kazanmayacaktır. Çünkü, şimdi saadet-i ebediyeye bedel, saadet-i dünyeviye medâr-ı nazardır. Beşerin nazar-ı dikkati, başka maksadlara müteveccihtir. Tevekkülsüzlük içinde derd-i maîşet, ruha sersemlik ve felsefe-i tabiiye ve maddiye akla körlük verdiğinden, beşerin muhît-i içtimâîsi o şahsın zihnine ve istidadına içtihad hususunda kuvvet vermediği gibi, teşettüt veriyor, dağıtıyor. Yirmi Yedinci Sözün içtihad bahsinde, Süfyân ibn-i Uyeyne ile onun zekâveti derecesinde birinin muvâzenesinde ispat etmişiz ki, Süfyân’ın on senede kazandığını öteki yüz senede kazanam

12

Mittwoch, 31. Mai 2006, 12:03

tabiki marifet olamaz şeyten da çünkü imanı billah yok
0 * 10000000000000000000000 gene sıfır yapar
iman önemli faktör veya imanın kuvveti önemli faktör
ben kesinlikle küçümsemiyorum ALLAH razı olsun niyetiniz benim yanlış bir fikre yönelmemi istemediğinizden yardımcı oluyorsunuz teşekkür ederim
herşeye derinlik bir buud katan imanın enginliğidir ve sahabelerdeki iman kimsede yoktu.

13

Mittwoch, 31. Mai 2006, 12:09

madem konu açıldı gerçi yeri burası olmaması gerek ama
baştan söyleyeyim kimse yanlış anlamasın beni aklıma takılıyor (tabi kendime göre bir fikrim var ama söylersem yin etartışma çıkar)
mutlak manada kimse sahabelere yetişemez ancak şahşi özeliklerde kabiliyetlerde sahabeyi ÜSTAD geçebilir mi ?
(daha iyi açıklamak için soruyu üstad 4. lem'a da hz ali ve diğer halifeleri karşılaştırıyorken bazı özelliklerinden dolayı hz ali nin daha üztün olduğunu
altın gümüş sayılarıyla açıklıyordu)

14

Mittwoch, 31. Mai 2006, 14:25

hususi faziletde geçer.külli faziletde geçemez.
çünkü üstad diyor mehdi sahabeden sonra gelir.
27.sözde bazı büyük zatların sahabeyi hususi faziletde geçeçeğini söylüyor.
ama Ebubekir,ömer,osman,Ali radiyallahu anhume yi geçmesi biraz zor.diğerleri geçer hususi faziletde.
ama ben şahsi kanatıma göre imanı kurtarmak ve kuranın en büyük tefsirini yazmak yönünden üstadın 4 büyük halifeyi geçeçeğini söyleyebilirim.
dikkat iman kurtarmak ve risalei nur yönünden dedim.
ama adalet hususunda ömer r.a. geçemez.
hayada osman r.a. geçemez.
ilim şerhinin kapısı Ali r.a. ilimde geçemez.
sıddıkıyette Ebubekir r.a. geçemez.
selam.

15

Mittwoch, 31. Mai 2006, 15:59

ben başka bir yerde mehdinin makamının dört halifeden sonra geldiğini okumuştum vazifesinin büyüklüğünden dolayı

Thema bewerten