Dear visitor, welcome to Muhabbet Fedâileri.
If this is your first visit here, please read the Help. It explains in detail how this page works.
To use all features of this page, you should consider registering.
Please use the registration form, to register here or read more information about the registration process.
If you are already registered, please login here.
Allah razı olsun, güzel bir çalışma abi.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.
maşallah Allah razı olsun.bu bilgileri mail olarak atılabilirmi forumdan rica etsem adrsime.çıktılarını alamıyorum şu an içinde.
Allah razı olsun bu kadar çok cihetleri olabileceği aklıma hiç gelmezdi...Allah ellerinize dert vermesin....Amin
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?
mihmandar kardeşim;
Allah razı olsun;
bu meseleyi çok güzel izah etmişiniz.
sizin yazınızdan anlaşılıyor ki bu hal tam bir Kurana yöneliş hali.
Üstad bütün ihtiyacını doğrudan Kurandan almış.
Bu hal sahabeden başka hiç bir alimde gözükmüyor.
hatta müctehid ve müceddidlerde dahi gözükmüyor.
değil mi mihmandar kardeşim;
ne dersiniz?
Evet abi.. herkes Kurana yönelmiş. ama böyle muvaffak olamamış. Böyle bir muvaffakiyyet , ahirzamanın vazifelisine mahsustur.
allah razı olsun mihmandar kardeşim;
sizin tahkiki olarak böyle güzel neticelere ulaşmanızdan çok memnun oluyorum.
allah sizin gibi ehl-i tahkik kardeşlerin sayısını arttırsın.
saygılar
2. Hiçbir alimden sual sormamak. Yirmi sene zarfında, daima ancak sorulanlara cevap vermişti. Bu hususta kendileri derlerdi ki: "Ben ulemanın ilmini inkar etmem; binaenaleyh, kendilerinden sual sormak fazladır. Benim ilmimden şüphe edenler varsa, sorsunlar; onlara cevap vereyim."
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?
Allah Razı olsun kardeş.... kaynak yazmamışsınız, nerede geçiyor.?
Bu da 8. hikmet olarak değerlendirilebilir.
Amin ecmain... tarihçe-i hayatta geçiyor..ilk hayatı
Üstad birsürü münazaraya girdi, bu şekilde meşhur oldu, soru hiç sormadı ki bu aslında büyük bir avantajı karşıya vermekti. Hele ıstanbul şekerci Hanı'nda, "Her mesele halledilir, hiç bir sual sorulmaz" yazısını odasının kapısına asması, "Acaba deli mi?" dedirtti. Her soruya bi iznillah cevap verdi.
Aziz kardeşlerim,
Risale-i Nur'un zuhurundan kırk sene evvel, geniş bir hiss-i kablelvuku, acip bir tarzda,
hem bende, hem bizim köyde, hem nahiyemizde tezahür ettiğini şimdi bir ihtar-ı manevi ile kat i kanaatim gelmiş.
ila ahir
Bizim Nurs köyümüz ise, hem eski talebelerim, hem hemşehrilerim biliyorlar ki,
bizim köyümüz, fevkalade gösteriş ve cesarette ileri göstermek için temeddühü çok severdiler;
güya büyük bir memleketi fetheder gibi kahramanane bir tavır almak istiyordular.
ila ahir
Emirdağ Lâhikası 50
Ezcümle: Ben Hürriyetten evvel İstanbul a gelirken, yolda, bir iki mühim ilm-i kelama ait kitaplar elime geçti.
Dikkatle mütalaa ettim. İstanbul a geldikten sonra, sebepsiz olarak hem ulemayı, hem mektep muallimlerini münazaraya,
"Kim ne isterse benden sorsun" diye ilan ettim.
Medar-ı hayrettir ki, münazaraya gelenlerin bütün sordukları sualler, yolda mütalaa ettiğim ve hafızamda kaldığı meselelerdi.
Hem, filozofların sordukları sualler, hafızamda bulunan meselelerdi.
Şimdi anlaşıldı ki, o fevkalade muvaffakıyet ve benim de haddimden çok ziyade o hodfuruşluk ve manasız izhar-ı fazilet ise,
ileride Risale-i Nur'un İstanbulca ve ulemâca makbuliyetine ve ehemmiyetine zemin hazır etmek imiş.
Emirdağ Lâhikası 51
wcf.user.socialbookmarks.titel