Sie sind nicht angemeldet.

Lieber Besucher, herzlich willkommen bei: Muhabbet Fedâileri. Falls dies Ihr erster Besuch auf dieser Seite ist, lesen Sie sich bitte die Hilfe durch. Dort wird Ihnen die Bedienung dieser Seite näher erläutert. Darüber hinaus sollten Sie sich registrieren, um alle Funktionen dieser Seite nutzen zu können. Benutzen Sie das Registrierungsformular, um sich zu registrieren oder informieren Sie sich ausführlich über den Registrierungsvorgang. Falls Sie sich bereits zu einem früheren Zeitpunkt registriert haben, können Sie sich hier anmelden.

Alkan

Meister

  • »Alkan« ist der Autor dieses Themas

Beiträge: 1 694

Hobbys: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Nachricht senden

1

Freitag, 8. April 2005, 14:30

Munafıkların dayanak noktaları

selamın Aleykum risalelerde de munafıkların dayanak noktalarından bahsedilmemiş acaba neden bir sakıncasımı var eger yoksa bu konuda aydınlatırsanız sevinirim...selametle
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

Risale Okuyorum

Üyeliği İptal Edildi

  • »Risale Okuyorum« ist männlich
  • »Risale Okuyorum« wurde gesperrt

Beiträge: 663

Wohnort: Ankara

Beruf: Öğrenci

Hobbys: İnternet, Risale-i Nur

  • Nachricht senden

2

Freitag, 8. April 2005, 14:43

Risale-i Nur menfi şeyleri tasvir etmez.
"şimdi oku, kabirde okuyamazsın!" (Zübeyir Gündüzalp)

3

Freitag, 8. April 2005, 15:01

Mektubat'ın başlarında Üstad, hapishane ile ilgili şeylerden bahsediyor. Kendisine hapishanede çok eziyet ediliyor, hatta Üstad diyor "Kafir Rus'un bana 2 yılda çektirmediğini bunlar 1 ayda çektirdi." (meâlen, yaklaşık olarak.)

Diyor: "Hem bu dostlarım arasında çok münafıklar var."


Üstad'ın gördüğünün biraz azını biz görsek eziyet olarak, sebebi de din olsa, Üstad'dan önce bu "münafık" kelâmını ağzımıza alabilirdik. Demek Üstad münafıklıkla ithamı pek benimsemiyor. Belki daha onlara "Gelin, dönün bu yoldan." diyerek lütuf ile ıslaha çalışıyor.


Bunda, Asr-ı Saadetten izler görüyorum. Hz.Peygamber (a.s.m.) , münafıkları Allah'ın bildirmesiyle tek tek bilebileceği halde, gidip yüzlerine "Sen münafıksın" demezdi, hatta münafıkların reisi ıbn-i Ubeyy [ bin Selul galiba, hem bu şahıs Hz.Aişe (r.a.) validemize iftira attı, çölde, Hz.Aişe (r.a.) validemiz arkada kalmıştı, sonradan kâfileyi arkadan takip eden birisi getirmiş onu yetiştirmiş. -Haşa- zina iftirası attı bunu fırsat bilerek. Sonradan da ortaya çıktı ki, zaten onun (Hz.Aişe r.a. validemizi kafileye yetiştiren kafiledeki arka gözcü) erkekliği yokmuş, daha detayını anlatamam.] bazen azınlığı o kadar ileri götürdü ki, ıbn-i Ubeyy'in kendi oğlu, sahabe olan oğlu, gidip de babasını öldürmek istedi.

Hz. Peygamber (a.s.m.) iyi davranan taraftı.


Geçen camide vaaz dinliyordum, vaiz ise "Büyük bir ıslam alimi şöyle demiş..." diyerek Risale-i Nur'dan alıntılar yapıyordu. "Bir insana sürekli 'Sen fenasın! Sen fenasın!' derseniz, fena birisi olur." dedi. Bizim halkımız arasında da bir söz vardır "Bir şeyi kırk kere söylersen olurmuş." diye. Demek edeceğimiz kelâmlar ıslah noktasında çok önemli.

Üstad da bu konulara bu yüzden eğilmemiş olabilir.

alkan_unal kardeşin sorduğu sorunun cevabı belki bunlar değildir, ben tam anlamadım dayanak noktalarını.

Alkan

Meister

  • »Alkan« ist der Autor dieses Themas

Beiträge: 1 694

Hobbys: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Nachricht senden

4

Freitag, 8. April 2005, 15:08

Selamın Aleykum

Allah razı olsun ama benim sormak istedigim konu yani biraz karışık olacak ama....Mesela felsefeye dalanların dayanak noktaları ne diye sorsak mesela tabiat yapıyor demeleri herşeyi tabiata vermeleri diyebiliriz mesela...veya bildiklerini zannetmeleridir...yani her bataklığa girenin sonuçta onu aldatacak bir şey olması gerekir ki ona razı olsun hak olduğunu zannettiği bir yanı vardır...munafıklar ın Allah ı kabul ettik deyipte inanmamalarındaki dayanak...yani neden munafıklık yolunu seçtikleri veya o yolda neyi buldukları...umarım anlatabilmişimdir...
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

5

Freitag, 8. April 2005, 15:15

Üstad "Münafık kafirden eşeddir. (şiddetlidir)" buyuruyor. Kafir-i mutlak olanlar, bunu izhar edenler, belki kendilerinde bu konuda fahr, övünme de görüyorlar. Münafıkların ise münafık olmalarının bir kaç sebebi olabilir. Bir sebebi şu olabilir:

"Çok azılı kâfirdir, niyeti övünmek vs değildir, daha şiddetli ıslam düşmanıdır. ıslam'ı içten yıkmak, silmek, ortadan kaldırmak istiyordur."

Buna zahiren teşebbüsünü engelleyen şartlar olabilir. Örneğin Münafık-ı Â'zam -- Deccal-i Ahirzaman; açıktan iş yapmasını engelleyen unsurlardan bir kısmı, halkın Allah'a inanan, Osmanlı torunları olmasıydı, dinine, geleneklerine bağlı olmasıydı, zahiren teşebbüs etse, millet tepesine inerdi. Çok zekice münafıklıkla ne şerefsizlikler yaptı, 100 yılda verilmeyecek hasarı bir kaç yılda yaptı, (rejiminin ilk dönemlerinde), sonra yavaşladı, ondan sonra, artık durdu onun son zamanında ve o öldükten sonra onun "...ist" lerinin zamanında. şimdiki periyodda ise "savunma" döneminde, yıkıldığı günleri göreceğiz inşa'Allah...

Alkan

Meister

  • »Alkan« ist der Autor dieses Themas

Beiträge: 1 694

Hobbys: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Nachricht senden

6

Freitag, 8. April 2005, 15:18

Selamın Aleykum

ya konu dağılacak onun için moderator cevabı geldikten sonra silsin...ıslma Deccali kendisinin deccal oldugunu ogreniyormu? bana omrunun sonunda farkına vardıgını soylemilerdi
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

7

Freitag, 8. April 2005, 15:43

Evet, ömrünün sonuna doğru, tabiri caizse, "kıllanıyor",

ıkinci Hâdise: O ıslâm Deccalı, "Sûre-i وَ التِّينِ وَ الزَّيْتُونِ (Tin Suresi) manasını merak edip soruyor" diye çoklar nakletmişler. Garibdir ki, bu surenin akibinde olan اِقْرَاْ بِاسْمِ رَبِّكَ(Alak) sûresinde لَيَطْغَى cümlesi, onun aynı zamanına ve şahsına -cifir ile ve manasıyla- işaret ettiği gibi, ehl-i salâte ve câmilere tâgiyane tecavüz edeceğini gösteriyor. Demek o istidraclı adam, küçük bir sureyi kendiyle alâkadar hisseder. Fakat yanlış eder, komşusunun kapısını çalar. 5. şua


Bunun hakkında Atilla ılhan (Çocukluğu ızmir'de geçmiş şair. Hatta diyordu, bizim orada pek cami yoktu, X camisi vardı. [Ben de o camiye gidiyorum cemaate, hatta Kur'an okumayı öğrendiğim hoca o camide, tefavuka bak.]) naklediyor:
"Zamanında X. Xxxxx XXXXXXX merak etti , Ve't-tîni ve'z-zeytûn suresini araştırdı, bulamadı, sinirlendi, hocalara da sordu sırrını vs." (Yaklaşık böyle.)

Bu hadise meşhurdur. Vefatından evvel huylanmış (!) demek ki...

Thema bewerten