Sie sind nicht angemeldet.

Lieber Besucher, herzlich willkommen bei: Muhabbet Fedâileri. Falls dies Ihr erster Besuch auf dieser Seite ist, lesen Sie sich bitte die Hilfe durch. Dort wird Ihnen die Bedienung dieser Seite näher erläutert. Darüber hinaus sollten Sie sich registrieren, um alle Funktionen dieser Seite nutzen zu können. Benutzen Sie das Registrierungsformular, um sich zu registrieren oder informieren Sie sich ausführlich über den Registrierungsvorgang. Falls Sie sich bereits zu einem früheren Zeitpunkt registriert haben, können Sie sich hier anmelden.

1

Freitag, 13. Mai 2011, 14:30

4.Sözdeki Hakikatlar.

Namaz(NAMAZIN MANASI CENABI HAKKI TESBİH,TAZİM VE ŞÜKÜRDÜR.BU MANAYLA NAMAZIN) ne kadar kıymettar ve mühim, hem ne kadar ucuz ve az bir masraf ile kazanılır, hem namazsız adam(ALLAHA TESBİH,TAZİM VE ŞÜKÜR ETMEYEN ADAMIN) ne kadar divâne(AKILSIZ) ve zararlı olduğunu iki kere iki dört eder derecesinde kat'î(KESİN) anlamak istersen, şu temsilî hikâyeciğe bak, gör:

2

Freitag, 13. Mai 2011, 14:31

Bir zaman, bir büyük hâkim(HÜKÜMDAR), iki hizmetkârını, herbirisine yirmi dört altın verip, iki ay uzaklıkta, has ve güzel bir çiftliğine ikâmet etmek için gönderiyor. Ve onlara emreder ki: "Şu para ile yol ve bilet masrafı yapınız. Hem oradaki meskeninize(EVİNİZE) lâzım bâzı şeyleri mübâyaa ediniz(SATIN ALINIZ). Bir günlük mesafede bir istasyon vardır; hem araba, hem gemi, hem şimendifer(TREN), hem tayyâre(UÇAK) bulunur. Sermâyeye(PARAYA) göre binilir." İki hizmetkâr ders aldıktan sonra giderler.
Birisi bahtiyar(İYİ,AKILLI) idi ki, istasyona kadar bir parça para masraf eder.
Fakat, o masraf içinde, efendisinin hoşuna gidecek öyle güzel bir ticaret elde eder ki, sermâyesi(PARASI) birden bine çıkar.

Öteki hizmetkâr bedbaht(KÖTÜ NİYETLİ,AKILSIZ), serseri olduğundan, istasyona kadar yirmi üç altınını sarf eder. Kumara mumara verip zâyi eder(ZARAR EDER). Birtek altını kalır.

Arkadaşı ona der: "Yahu, şu liranı bir bilete ver. Tâ, bu uzun yolda yayan ve aç kalmayasın. Hem bizim efendimiz kerîmdir(MERHAMETLİDİR); belki merhamet eder, ettiğin kusuru affeder. Seni de tayyâreye(UÇAĞA) bindirirler. Bir günde mahall-i ikâmetimize(GİDECEĞİMİZ YERE) gideriz. Yoksa, iki aylık bir çölde aç, yayan, yalnız gitmeye mecbur olursun."

Acaba, şu adam inad edip, o tek lirasını bir defîne anahtarı hükmünde olan bir bilete vermeyip, muvakkat (GEÇİCİ)bir lezzet için sefâhete(HARAMLI EĞLENCEYE) sarf etse; gayet akılsız, zararlı, bedbaht(KÖTÜ NİYETLİ) olduğunu en akılsız adam dahi anlamaz mı?

3

Freitag, 13. Mai 2011, 14:31

Burda bilete dikkat edelim..

geriye kalan bir altınını bilete vermeyen adamın ne kadar tehlikede olduğunu,
başına neler geleceğini..

sanırım anlamışız...

ŞİMDİ HAKİKATTE O BİLET NAMAZDIR.

5 VAKİT NAMAZ KILMAYAN İNSANIN BAŞINA GELECEKLERİ DE ANLAMAYA ÇALIŞALIM.

İŞTE HAKİKATE GEÇİYORUZ..

4

Freitag, 13. Mai 2011, 14:32

İşte ey namazsız adam!

Ve ey namazdan hoşlanmayan nefsim!

O hâkim ise; Rabbimiz, Hâlıkımızdır.(YARATICIMIZ OLAN ALLAHDIR).

O iki hizmetkâr yolcu ise; biri mütedeyyin(DİNDAR,TAKVALI İNSANDIR), namazını şevk ile kılar; diğeri gâfil,(AHİRETİ BİLDİKLERİ HALDE ,BİLE BİLE DÜNYAYI AHİRETE TERCİH EDEN) namazsız insanlardır.

O yirmi dört altın ise, yirmi dört saat her gündeki ömürdür.

O has çiftlik ise, Cennettir.

O istasyon ise, kabirdir.

O seyahat ise; kabre, haşre, ebede gidecek beşer (İNSANLARIN)yolculuğudur.

Amele göre, takvâ(YASAK ŞEYLERDEN VE GÜNAHLARDAN KAÇINARAK ELDE ETTİKLERİ) kuvvetine göre o uzun yolu mütefâvit(FARKLI) derecede kat' ederler(GEÇERLER).

Bir kısım ehl-i takvâ,(TAKVALI İNSANLAR) berk(ŞİMŞEK) gibi, bin senelik yolu bir günde keser.

Bir kısmı da, hayal gibi, elli bin senelik bir mesafeyi bir günde kat' eder.

Kur'ân-ı Azîmüşşan şu hakikate iki âyetiyle işaret eder.

5

Freitag, 13. Mai 2011, 14:50

Kur'ân-ı Azîmüşşan şu hakikate iki âyetiyle işaret eder.İŞTE O AYETLER......

Rabbinin katında bir gün, sizin hesabınıza göre bin yıl gibidir. Hac Sûresi: 22:47] ..........

;Elli bin sene uzunluğunda olan bir günde...; Meâric Sûresi: 70:4.

6

Freitag, 13. Mai 2011, 14:52

O bilet ise namazdır. Birtek saat, beş vakit namaza abdestle kâfi gelir. Acaba, yirmi üç saatini şu kısacık hayat-ı dünyeviyeye(DÜNYA HAYATINA) sarf eden ve o uzun hayat-ı ebediyeye(EBEDİ CENNET HAYATINA) birtek saatini sarf etmeyen ne kadar zarar eder, ne kadar nefsine zulmeder, ne kadar hilâf-ı akıl(AKILSIZ) hareket eder! Zîrâ(ÇÜNKÜ), bin adamın iştirak ettiği(ORTAK OYNADIĞI) bir piyango kumarına yarı malını vermek, akıl kabul ederse -halbuki, kazanç ihtimâli binde birdir- sonra yirmi dörtten bir malını yüzde doksan dokuz ihtimâl ile kazancı musaddak(DOĞRULUĞU TASDİK EDİLMİŞ) bir hazîne-i ebediyeye (EBEDİ HAZİNE OLAN CENNET İÇİN)vermemek, ne kadar hilâf-ı akıl ve hikmet hareket ettiğini, ne kadar akıldan uzak düştüğünü kendini âkıl zanneden adam anlamaz mı?

7

Freitag, 13. Mai 2011, 14:53

Halbuki, namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır. Hem, cisme de o kadar ağır bir iş değildir. Hem, namaz kılanın diğer mübah(GÜNAHI SEVABI OLMAYAN) dünyevî(DÜNYA İLE İLGİLİ) amelleri, güzel bir niyet ile ibâdet hükmünü alır. Bu sûrette bütün sermâye-i ömrünü(VERİLEN ÖMÜR GÜNLERİNİ) âhirete mal edebilir. Fânî ömrünü bir cihette ibkâ eder.(EBEDİLEŞTİRİR).

Thema bewerten