You are not logged in.

Dear visitor, welcome to Muhabbet Fedâileri. If this is your first visit here, please read the Help. It explains in detail how this page works. To use all features of this page, you should consider registering. Please use the registration form, to register here or read more information about the registration process. If you are already registered, please login here.

sbalpetek

Intermediate

  • "sbalpetek" is female
  • "sbalpetek" started this thread

Posts: 292

Location: istanbul

  • Send private message

1

Thursday, April 28th 2011, 1:19pm

Osmanlıda sessizlik

SESSİZLİK
“Sevgi da’vanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir.
Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez.”
(Edebâli Hazretlerinin Osman bey’e öğüdünden)



Sessizdiniz…
Biraz denizin sesi…
Biraz martıların sesi…
Beş vakit, ruhları Cenab-ı Hak ile muhabbete çağıran ezanın sesi…
Sessizdiniz…
Bir ecnebi, Şehr-i İstanbul’a adımını attığında bu sessizliğe hayret ederdi. İnsanlar birbirleriyle sessiz bir şekilde konuşuyor. Çocuklar dışarıda gürültü yapmadan oynuyor.
Bir ecnebi, Şehr-i İstanbul’a adımını attığında kahkaha sesini bulmak için sokaklarda boşuna dolanır dururdu. Tebessümün bütün çeşitleriyle -müşfik, nazik, nahif, manalı… - karşılaşırdı.
Ama kahkahayı bir türlü bulamazdı.
Itrî’nin ve Dede Efendi’nin musikilerinde bir sessizlik vardı. Ruhları maveraya yolculuğa davet eden ve eğer
Yaralı bir ruh varsa, ona bu yolculukta-Allah’ın izniyle- şifa bahşeden bir sessizlik.
Peki , nedendi bu sessizlik?
Çünkü:
“ Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.
Allah’ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar,şüphesiz Allah’ın kalplerini takvâ ile imtahan ettiği kimselerdir. Onlara mağfiret e büyük mükafat vardır.” (Hucurat 49/ 2-3)
Çünkü Osmanlı diyarında yaşayan insanlar daima Resûlullah’ın huzurunda olduklarının farkındaydılar.


Alıntı

Rate this thread