Sie sind nicht angemeldet.

Lieber Besucher, herzlich willkommen bei: Muhabbet Fedâileri. Falls dies Ihr erster Besuch auf dieser Seite ist, lesen Sie sich bitte die Hilfe durch. Dort wird Ihnen die Bedienung dieser Seite näher erläutert. Darüber hinaus sollten Sie sich registrieren, um alle Funktionen dieser Seite nutzen zu können. Benutzen Sie das Registrierungsformular, um sich zu registrieren oder informieren Sie sich ausführlich über den Registrierungsvorgang. Falls Sie sich bereits zu einem früheren Zeitpunkt registriert haben, können Sie sich hier anmelden.

  • »Bîçare S.V.« ist männlich
  • »Bîçare S.V.« ist der Autor dieses Themas

Beiträge: 712

Wohnort: İstanbul/ Çamlıca

Beruf: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobbys: Kitap okuma (Sesli)

  • Nachricht senden

1

Freitag, 11. Februar 2011, 10:21

Nev-i beşere model nedir?

Âyet-i Kerime Meâli 11.02.2011
Onlar (takvâ sahipleri) çirkin bir günah işledikleri veya herhangi bir günaha girerek kendilerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlarlar ve günahlarını bağışlaması için O'na niyazda bulunurlar. Günahları ise Allah'tan başka affedecek kim vardır?
**********
Nev-i beşere model nedir? 11.02.2011

Böyle bir zâtın (asm) ef’al, ahvâl, akvâl ve harekâtının herbirisi nev-î beşere birer model hükmüne geçmeye lâyıktır... Elbette o zâtın (asm) sünneti, harekâtı, iktidâ edilecek en güzel numunelerdir ve takip edilecek en sağlam rehberlerdir ve düstur ittihaz edilecek en muhkem kanunlardır.

ON BİRİNCİ NÜKTE
Üç Meseledir

Birinci Mesele: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın Sünnet-i Seniyyesinin menbaı üçtür: Akvâli, ef’âli, ahvâlidir. Bu üç kısım dahi üç kısımdır: Ferâiz, nevâfil, âdât-ı hasenesidir.
Farz ve vâcip kısmında ittibâa mecburiyet var; terkinde azap ve ikab vardır. Herkes ona ittibâa mükelleftir.
Nevâfil kısmında, emr-i istihbâbî ile, yine ehl-i iman mükelleftir; fakat terkinde azap ve ikab yoktur. Fiilinde ve ittibâında azîm sevaplar var. Ve tağyir ve tebdili bid’a ve dalâlettir ve büyük hatadır.
Âdât-ı seniyyesi ve harekât-ı müstahsenesi ise, hikmeten, maslahaten, hayat-ı şahsiye ve neviye ve içtimaiye itibarıyla onu taklit ve ittibâ etmek gayet müstahsendir. Çünkü herbir hareket-i âdiyesinde çok menfaat-i hayatiye bulunduğu gibi, mütâbaat etmekle, o âdâb ve âdetler ibadet hükmüne geçer.
Evet, madem dost ve düşmanın ittifakıyla, zât-ı Ahmediye (a.s.m.) mehâsin-i ahlâkın en yüksek mertebelerine mazhardır. Ve madem bil’ittifak nev-î beşer içinde en meşhur ve mümtaz bir şahsiyettir. Ve madem, binler mu’cizâtın delâletiyle ve teşkil ettiği âlem-i İslâmiyetin ve kemâlâtının şehadetiyle ve mübelliğ ve tercüman olduğu Kur’ân-ı Hakîmin hakaikinin tasdikiyle, en mükemmel bir insan-ı kâmil ve bir mürşid-i ekmeldir. Ve madem semere-i ittibâıyla milyonlar ehl-i kemal, merâtib-i kemâlâtta terakkî edip saadet-i dâreyne vâsıl olmuşlardır. Elbette o zâtın sünneti, harekâtı, iktidâ edilecek en güzel numunelerdir ve takip edilecek en sağlam rehberlerdir ve düstur ittihaz edilecek en muhkem kanunlardır. Bahtiyar odur ki, bu ittibâ-ı Sünnette hissesi ziyade ola. Sünnete ittibâ etmeyen, tembellik ederse hasâret-i azîme, ehemmiyetsiz görürse cinayet-i azîme, tekzibini işmam eden tenkit ise dalâlet-i azîmedir.
İkinci Mesele: Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Hakîmde “Hiç şüphesiz sen pek büyük bir ahlâk üzerindesin.” (Kalem Sûresi, 68:4.) ferman eder. Rivâyât-ı sahiha ile Hazret-i Aişe-i Sıddıka (r.a.) gibi Sahabe-i Güzin, Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmı tarif ettikleri zaman, “Hulukuhü’l-Kur’ân” (Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn: 139) diye tarif ediyorlardı. Yani, Kur’ân’ın beyan ettiği mehâsin-i ahlâkın misali, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır. Ve o mehâsini en ziyade imtisal eden ve fıtraten o mehâsin üstünde yaratılan odur.
İşte böyle bir zâtın ef’al, ahvâl, akvâl ve harekâtının herbirisi nev-i beşere birer model hükmüne geçmeye lâyık iken, ona iman eden ve ümmetinden olan gafillerin (Sünnetine ehemmiyet vermeyen veyahut tağyir etmek isteyen) ne kadar bedbaht olduğunu divaneler de anlar.
Devamı için bakınız:
Lem’alar, 11. Lem’a, s. 192

LÜGATÇE

akvâl: Sözler.
ef’âl: Fiiller.
ahvâl: Haller.
ferâiz: Farzlar.
nevâfil: Nafileler.
âdât-ı hasene: Güzel âdetler.
emr-i istihbâbî: İyi, güzel, sevaplı ve dostâne istekler.
âdât-ı seniyye: Yüksek ve yüce âdetler.
harekât-ı müstahsene: Güzel ve örnek yaşayış.
mütâbaat: Uyma.
mehâsin-i ahlâk: Ahlâk güzellikleri.

Âl-i İmran Sûresi: 135
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Thema bewerten