Sie sind nicht angemeldet.

Lieber Besucher, herzlich willkommen bei: Muhabbet Fedâileri. Falls dies Ihr erster Besuch auf dieser Seite ist, lesen Sie sich bitte die Hilfe durch. Dort wird Ihnen die Bedienung dieser Seite näher erläutert. Darüber hinaus sollten Sie sich registrieren, um alle Funktionen dieser Seite nutzen zu können. Benutzen Sie das Registrierungsformular, um sich zu registrieren oder informieren Sie sich ausführlich über den Registrierungsvorgang. Falls Sie sich bereits zu einem früheren Zeitpunkt registriert haben, können Sie sich hier anmelden.

  • »Bîçare S.V.« ist männlich
  • »Bîçare S.V.« ist der Autor dieses Themas

Beiträge: 712

Wohnort: İstanbul/ Çamlıca

Beruf: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobbys: Kitap okuma (Sesli)

  • Nachricht senden

1

Dienstag, 18. Januar 2011, 09:26

Mısır, Fas gibi yerlerdeki dahilî karışıklıkların bu vatanda görülmemesi

Mısır, Fas gibi yerlerdeki dahilî karışıklıkların bu vatanda görülmemesi
18.01.2011












Mısır, Fas, İran gibi yerlerden daha ziyade bu mübarek memlekette

çalışıldığı halde emniyet ve âsâyişi bozamadıklarının en büyük sebebi, 600 bin Nur nüshaları...







İkincisi:
Şimdi umum beşerde sulh-u umumî için, yani beşerin ifsad edilmemesi için
çareler aranıyor, paktlar kuruluyor. Ve madem bu hükümet-i İslâmiye
musalâhat-ı umumiye ve hükûmetin selâmeti için, Yugoslavya’ya, tâ
İspanya’ya kadar onları okşayarak dostluk kurmaya çalışıyor.
İşte
bunların çare-i yegânesinin bir delili olarak gösteriyoruz ki, tesis
edilecek Şark Darülfünununun ilk müteşebbisinin bir ders kitabı olan ve
ulûm-u müsbete ve fenniye ile ulûm-u imaniyeyi barıştıran ve bu otuz
seneden beri bütün filozoflara meydan okuyan ve resmî ulemaya dokunduğu
ve eski hükûmetle resmen mübareze ettiği halde bütün bunlar tarafından
takdir ve tahsine mazhar olan ve mahkemelerde beraat kazanan Risâle-i
Nur’un bu vatan ve millete temin ettiği âsâyiş ve emniyettir ki, İslâm
memleketlerinde, hususan Fas’ta, Mısır ve Suriye ve İran gibi yerlerde
vuku bulan dahilî karışıklıkların bu vatanda görülmemesidir.
Üstadımızın hastalığı münasebetiyle
hizmetinde bulunan Nur talebeleri
Emirdağ Lâhikası, “Doğu Üniversitesi hakkında tahrifçi bir gazeteye cevaptır”dan bir bölüm, s. 404
***
Üstadımız diyor ki:
Yirmi
sekiz sene zarfında hükûmetin resmî adamlarından bana rast gelenler,
hep sıkıntı verdikleri halde, zabıtanın bana hiç sıkıntı vermediği gibi,
bazı himayetkârâne vaziyeti göstermelerinin hikmetini şimdi izhar
ediyorum ki: “Nur talebeleri ve Risâleleri, mânevî bir zabıta hükmünde
âsâyiş ve emniyeti muhafazaya—hem kudsî bir şekilde—çalıştıkları ve
herkesin kalbinde nasihatleriyle İmân cihetinde bir yasakçı bıraktıkları
tahakkuk etmiş.” Zabıta bunu mânen hissetmiş ki, bize her vakit dost
göründü. Bunun sırrı budur ki:
Kur’ân’ın bir kanun-u esasîsiyle,
yüzde doksan mâsuma zarar gelmemek için on câni yüzünden âsâyişi bozmaya
çalışanları men ediyorlar. Birisinin günahıyla başkası mesul olamaz. Bu
sırra binaen, şimdi âsâyişi bozmaya çalışan mânevî, dehşetli kuvvetler
mevcut olduğu halde; Fransa, Mısır, Fas, İran gibi yerlerden daha ziyade
bu mübarek memlekette çalışıldığı halde emniyet ve âsâyişi
bozamadıklarının en büyük sebebi, 600 bin Nur nüshaları ve 500 bin Nur
talebeleri zabıtaya bir mânevî kuvvet olarak o mânevî tahribata karşı
dayandıklarını zabıta mânen hissetmişler ki, yirmi sekiz seneden beri
resmî memurlara muhalif olarak Nurlara insafkârâne ve merhametkârâne
vaziyet gösteriyorlar.
Hizmetindeki Nur Talebeleri
Emirdağ Lâhikası, s. 315
***
Birincisi:
İslâmiyetin pek çok kanun-u esasîsinden birisi, “Velâ teziru vaziratun
vizra uhra” (En’âm Sûresi: 6: 164) âyet-i kerîmesinin hakikatıdır ki,
“Birisinin cinayetiyle başkaları, akraba ve dostları mesul olamaz.”
Halbuki, şimdiki siyaset-i hâzırada particilik taraftarlığıyla, bir
câninin yüzünden pek çok mâsumların zararına rıza gösteriliyor. Bir
câninin cinayeti yüzünden taraftarları veyahut akrabaları dahi şenî
gıybetler ve tezyifler edilip, birtek cinayet yüz cinayete
çevrildiğinden, gayet dehşetli bir kin ve adaveti damarlara dokundurup
kin ve garaza ve mukabele-i bilmisile mecbur ediliyor. Bu ise, hayat-ı
içtimaiyeyi tamamen zîr ü zeber eden bir zehirdir. Ve hariçteki
düşmanların parmak karıştırmalarına tam bir zemin hazırlamaktır. İran ve
Mısır’daki hissedilen hadise ve buhranlar bu esastan ileri geldiği
anlaşılıyor. Fakat onlar burası gibi değil; bize nisbeten pek hafif,
yüzde bir nisbetindedir. Allah etmesin, bu hâl bizde olsa pek dehşetli
olur.
Bu tehlikeye karşı çare-i yegâne: Uhuvvet-i İslâmiyeyi ve esas
İslâmiyet milliyetini o kuvvetin temel taşı yapıp, mâsumları himaye
için, cânilerin cinayetlerini kendilerine münhasır bırakmak lâzımdır.
[b]Emirdağ Lâhikası, s. 393
[/b]
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Thema bewerten