You are not logged in.

Dear visitor, welcome to Muhabbet Fedâileri. If this is your first visit here, please read the Help. It explains in detail how this page works. To use all features of this page, you should consider registering. Please use the registration form, to register here or read more information about the registration process. If you are already registered, please login here.

Bîçare S.V.

Professional

  • "Bîçare S.V." is male
  • "Bîçare S.V." started this thread

Posts: 712

Location: İstanbul/ Çamlıca

Occupation: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobbies: Kitap okuma (Sesli)

  • Send private message

1

Wednesday, January 12th 2011, 9:20am

Ben zaten bir zemin istiyordum ki, efkârımı onda beyan edeyim

Ben zaten bir zemin istiyordum ki, efkârımı onda beyan edeyim
12.01.2011












Ben zaten bir zemin istiyordum ki, efkârımı onda beyan edeyim. Şimdi bu Divan-ı Harb-i Örfî iyi bir zemin oldu.






[b]Mukaddeme [/b]



Daktâ ki hürriyet divanelikle yâd olunurdu;
zayıf istibdat tımarhaneyi bana mektep eyledi. Vaktâ ki itidal,
istikamet; irtica ile iltibas olundu; Meşrûtiyette şiddetli istibdat,
hapishaneyi mektep yaptı.
Ey şu şahadetnâmemi temâşâ eden zevat!
Lütfen ruh ve hayalinizi misafireten, yeni medeniyete karışmış asabî bir
bedevî talebenin hâl-i ihtilâlde olan ceset ve dimağına gönderiniz. Tâ
tahtie ile hatâya düşmeyiniz.
31 Mart Hadisesinde Divan-ı Harb-i Örfî’de dedim ki:
Ben
talebeyim. Onun için her şeyi mizan-ı şeriatla muvazene ediyorum. Ben
milliyetimizi, yalnız İslâmiyet biliyorum. Onun için her şeyi de
İslâmiyet nokta-i nazarından muhakeme ediyorum.
Ben hapishane denilen
âlem-i berzahın kapısında dururken ve darağacı denilen istasyonda
âhirete giden şimendiferi beklerken, cemiyet-i beşeriyenin gaddarane
hallerini tenkit ederek, değil yalnız sizlere, belki bu zamandaki nev-i
benî beşere irad ettiğim bir nutuktur. Onun için, “O gün ki, bütün
sırlar ortaya serilir.” (Târık Sûresi: 86:9) sırrınca, kabr-i kalbden
hakâik çıplak çıktı; nâmahrem olan kimseler nazar etmesin. Âhirete
kemal-i iştiyak ile müheyyâyım. Bu asılanlarla beraber gitmeye hazırım.
Nasıl ki, bir bedevî garâipperest, İstanbul’un acaip ve mehasinini
işitmiş, fakat görmemiş; nasıl kemâl-i hâhişle görmeyi arzu eder! Ben de
ma’rez-i acâip ve garaip olan âlem-i âhireti, o hâhişle görmek
istiyorum. Şimdi de öyleyim. Beni oraya nefyetmek, bana ceza değil!
Sizin elinizden gelirse, beni vicdânen tâzib ediniz! Ve illâ başka
suretle azap, azap değil, benim için bir şandır!
Bu hükûmet zaman-ı
istibdatta akla husûmet ederdi. Şimdi de hayata adavet ediyor. Eğer
hükûmet böyle olursa, yaşasın cünun! Yaşasın mevt! Zalimler için de
yaşasın Cehennem! Ben zaten bir zemin istiyordum ki, efkârımı onda beyan
edeyim. Şimdi bu Divan-ı Harb-i Örfî iyi bir zemin oldu.
Bidayetlerde herkesten suâl olunduğu gibi, Divan-ı Harpte bana da suâl ettiler: “Sen de şeriatı istemişsin.”
Dedim:
Şeriatın bir hakikatine bin ruhum olsa feda etmeye hazırım. Zira,
şeriat, sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat
ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil.
Hem de dediler: “İttihad-ı Muhammediyeye (asm) dahil misin?”
Dedim:
Maaliftihar! En küçük efrâdındanım. Fakat, benim târif ettiğim
vecihle... Ve o ittihaddan olmayan, dinsizlerden başka kimdir, bana
gösterin.
İşte o nutku şimdi neşrediyorum. Tâ ki, Meşrutiyeti lekeden
ve ehl-i şeriatı me’yusiyetten ve ehl-i asrı tarih nazarında cehil ve
cünundan ve hakikati evham ve şüpheden kurtarayım. İşte başlıyorum:
Dedim: Ey paşalar, zabitler!
Hapsimi iktiza eden cinayetlerin icmâli:
Medar-ı iftiharım olan mehasinim, şimdi günah sayılıyor. Artık nasıl itizar edeyim, mütehayyirim.
Mukaddeme
olarak söylüyorum: Mert olan cinayete tenezzül etmez. Şayet isnad
olunsa cezadan korkmaz. Hem de haksız yere idam olunsam, iki şehid
sevabını kazanırım. Şayet hapiste kalsam, böyle hürriyeti lâfızdan
ibaret bulunan gaddar bir hükûmetin en rahat mevkii hapishane olsa
gerektir. Mazlumiyetle ölmek, zâlimiyetle yaşamaktan daha hayırlıdır.
Bunu da derim ki:
Siyaseti dinsizliğe âlet yapan bazı adamlar,
kabahatini setr için başkasını irtica ile ve dinini siyasete âlet
yapmakla itham ederler. Şimdiki hafiyeler eskisinden beterdirler.
Bunların sadakatine nasıl itimad olunur? Adalet onların sözlerine nasıl
binâ olunur?
Hem de cerbeze ile, insan adalet yaparken zulme
düşüyor. Zirâ insan kusursuz olmaz. Fakat uzun zamanda ve efrad-ı kesîre
içinde ve tahallül-ü mehasinle tâdil olunan müteferrik kusurları
cerbeze ile cem edip bir zaman-ı vahidde bir şahs-ı vahidden sudurunu
tevehhüm ederek şedid cezaya müstehak görür. Halbuki bu tarz, bir zulm-ü
şedîddir.
[b]Divan-ı Harb-i Örfî, Mukaddeme, s. 17
[/b]
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Similar threads

wcf.user.socialbookmarks.titel

Rate this thread