You are not logged in.

Dear visitor, welcome to Muhabbet Fedâileri. If this is your first visit here, please read the Help. It explains in detail how this page works. To use all features of this page, you should consider registering. Please use the registration form, to register here or read more information about the registration process. If you are already registered, please login here.

Muhammed

Moderator

  • "Muhammed" is male
  • "Muhammed" started this thread

Posts: 1,122

Location: The Collection of Risale-i Nur

Occupation: The Collection of Risale-i Nur

Hobbies: The Collection of Risale-i Nur

  • Send private message

1

Friday, August 21st 2009, 10:08am

Ramazan-ı Şerifteki oruç şeâirdendir.[Ramazan-ı Şerife dâirdir]

Birinci Nükte: Ramazan-ı Şerifteki savm, İslâmiyetin erkân-ı hamsesinin birincilerindendir. Hem şeâir-i İslâmiyenin âzamlarındandır.

İşte, Ramazan-ı Şerifteki orucun çok hikmetleri, hem Cenâb-ı Hakkın rububiyetine, hem insanın hayat-ı içtimâîyesine, hem hayat-ı şahsîyesine, hem nefsin terbiyesine, hem niam-ı İlâhiyenin şükrüne bakar hikmetleri var.

Cenâb-ı Hakkın rububiyeti noktasında orucun çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:

Cenâb-ı Hak, zemin yüzünü bir sofra-i nimet suretinde halk ettiği ve bütün envâ-ı nimeti o sofrada “min haysü lâ yahtesib” (umulmadık yerlerden) bir tarzda o sofraya dizdiği cihetle, kemâl-i Rububiyetini ve Rahmâniyet ve Rahîmiyetini o vaziyetle ifade ediyor. İnsanlar, gaflet perdesi altında ve esbab dairesinde, o vaziyetin ifade ettiği hakikati tam göremiyor, bazan unutuyor.

Ramazan-ı Şerifte ise, ehl-i iman, birden muntazam bir ordu hükmüne geçer. Sultan-ı Ezelînin ziyafetine dâvet edilmiş bir surette, akşama yakın “Buyurunuz” emrini bekliyorlar gibi bir tavr-ı ubudiyetkârâne göstermeleri, o şefkatli ve haşmetli ve külliyetli Rahmâniyete karşı, vüs’atli ve azametli ve intizamlı bir ubudiyetle mukabele ediyorlar. Acaba böyle ulvî ubudiyete ve şeref-i kerâmete iştirak etmeyen insanlar, insan ismine lâyık mıdırlar?

İkinci Nükte: Ramazan-ı Mübareğin savmı, Cenâb-ı Hakk’ın nimetlerinin şükrüne baktığı cihetle, çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:

Birinci Söz’de denildiği gibi, bir padişahın mutfağından bir tablacının getirdiği taamlar bir fiyat ister. Tablacıya bahşiş verildiği halde, çok kıymettar olan o nimetleri kıymetsiz zannedip onu in’âm edeni tanımamak nihayet derecede bir belâhet olduğu gibi; Cenâb-ı Hak, hadsiz envâ-ı nimetini nev-î beşere zemin yüzünde neşretmiş, ona mukabil, o nimetlerin fiyatı olarak şükür istiyor. O nimetlerin zâhirî esbabı ve ashabı, tablacı hükmündedirler. O tablacılara bir fiyat veriyoruz, onlara minnettar oluyoruz. Hattâ, müstehak olmadıkları pek çok fazla hürmet ve teşekkürü ediyoruz. Halbuki, Mün’im-i Hakikî, o esbabdan hadsiz derecede, o nimet vasıtasıyla şükre lâyıktır. İşte Ona teşekkür etmek, o nimetleri doğrudan doğruya Ondan bilmek, o nimetlerin kıymetini takdir etmek ve o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmekle olur.

İşte, Ramazan-ı Şerifteki oruç, hakikî ve hâlis, azametli ve umumî bir şükrün anahtarıdır. Çünkü, sair vakitlerde mecburiyet tahtında olmayan insanların çoğu, hakikî açlık hissetmedikleri zaman, çok nimetlerin kıymetini derk edemiyor. Kuru bir parça ekmek, tok olan adamlara, hususan zengin olsa, ondaki derece-i nimet anlaşılmıyor. Halbuki, iftar vaktinde, o kuru ekmek, bir mü’minin nazarında çok kıymettar bir nimet-i İlâhiye olduğuna kuvve-i zâikası şehadet eder. Padişahtan tâ en fukaraya kadar herkes, Ramazan-ı Şerifte o nimetlerin kıymetlerini anlamakla bir şükr-ü mânevîye mazhar olur.

Hem gündüzdeki yemekten memnûiyeti cihetiyle, “O nimetler benim mülküm değil. Ben bunların tenâvülünde hür değilim. Demek başkasının malıdır ve in’âmıdır; Onun emrini bekliyorum” diye, nimeti nimet bilir, bir şükr-ü mânevî eder.

İşte, bu suretle oruç çok cihetlerle hakikî vazife-i insaniye olan şükrün anahtarı hükmüne geçer.

Mektubat, s. 387, (yeni tanzim, s. 675) LÜGATÇE: savm: Oruç. erkân-ı hamse: Beş rükûn, esas. niam-ı İlâhiye: Allah’ın verdiği nimetler. şeâir-i İslâmiye: İslâmın sembolü, simgesi. rububiyet: Allah’ın bütün mahlûkatı terbiye ve idare etmesi. halk: Yaratma. envâ-ı nimet: Nimet çeşitleri. kemâl-i Rububiyet: Allah’ın bütün mahlûkatı mükemmel bir şekilde terbiye ve idare etmesi. tavr-ı ubudiyetkârâne: Kulluğa yakışır tavır, hareket. vüs’atli: Geniş. şeref-i kerâmet: İkram şerefi. in’âm: Nimet verme. belâhet: Ahmaklık. envâ-ı nimet: Nimet çeşitleri. ashab: Sahipler. Mün’im-i Hakikî: Nimetlerin gerçek sahibi ve vericisi olan Cenâb-ı Hak. kuvve-i zâika: Tat alma duyusu. memnûiyet: Yasaklanmış olma, yasaklılık. tenâvül: Yiyip içmek, birşeyi almak.
Bismillahirrahmânirrahîm

" Dedim:''Çok yalnızım.”
Dedi: “Ben sana çok yakınım
.”


Bakara: 186 Ayeti Kerime

2

Friday, August 21st 2009, 1:21pm

Başörtüsü gibi oruç da şeairdendir. Allah razı olsun...

3

Friday, August 21st 2009, 1:33pm

Ramazan-ı Şeri..

Akşam teravihten sonra kardeşler bu dersi okudular..şu anda bu dersin tesiri oldukça fazla....istifadeli oldu gerçeten teşekkür ler..demekki insanın Risaleleri anlaması zerrelerine zerketmesi için , latifelelerininde o konuya açık ve aç olması gerek...Allah'ım Hz. Üstad'dan ebediyyen razı olsun...sizlerdende razı olsun inşallah bu paylaşım için

Muhammed

Moderator

  • "Muhammed" is male
  • "Muhammed" started this thread

Posts: 1,122

Location: The Collection of Risale-i Nur

Occupation: The Collection of Risale-i Nur

Hobbies: The Collection of Risale-i Nur

  • Send private message

4

Friday, August 21st 2009, 2:29pm

ALLAH sizlerden de razı olsun / bilmukabele ...
Bismillahirrahmânirrahîm

" Dedim:''Çok yalnızım.”
Dedi: “Ben sana çok yakınım
.”


Bakara: 186 Ayeti Kerime

Rate this thread