Sie sind nicht angemeldet.

Lieber Besucher, herzlich willkommen bei: Muhabbet Fedâileri. Falls dies Ihr erster Besuch auf dieser Seite ist, lesen Sie sich bitte die Hilfe durch. Dort wird Ihnen die Bedienung dieser Seite näher erläutert. Darüber hinaus sollten Sie sich registrieren, um alle Funktionen dieser Seite nutzen zu können. Benutzen Sie das Registrierungsformular, um sich zu registrieren oder informieren Sie sich ausführlich über den Registrierungsvorgang. Falls Sie sich bereits zu einem früheren Zeitpunkt registriert haben, können Sie sich hier anmelden.

1

Sonntag, 19. April 2009, 15:33

Irkçılıkla birbirini düşman telâkki etmek felâkettir

Âyet-i Kerime Meâli



Allah gözlerin gizlice harama bakışını da bilir, gönüllerin sakladığını da.


Mü'min Sûresi: 19


17.04.2009




Irkçılıkla birbirini düşman telâkki etmek felâkettir



Evet, menfi milliyetin tarihçe pek çok zararları görülmüş. Ezcümle, Emevîler, bir parça fikr-i milliyeti siyasetlerine karıştırdıkları için, hem âlem-i ıslâmı küstürdüler, hem kendileri de çok felâketler çektiler.

Hem Avrupa milletleri şu asırda unsuriyet fikrini çok ileri sürdükleri için, Fransız ve Alman’ın çok şeâmetli ebedî adâvetlerinden başka, Harb-i Umumîdeki hâdisât-ı müthişe dahi, menfî milliyetin nev-i beşere ne kadar zararlı olduğunu gösterdi.

Hem bizde, iptida-yı Hürriyette, Babil Kalesinin harabiyeti zamanında “tebelbül-ü akvam” tabir edilen teşâub-u akvam ve o teşâub sebebiyle dağılmaları gibi, menfi milliyet fikriyle, başta Rum ve Ermeni olarak pek çok kulüpler namında sebeb-i tefrika-i kulûb, muhtelif mülteciler cemiyetleri teşekkül etti. Ve onlardan şimdiye kadar ecnebîlerin boğazına gidenlerin ve perişan olanların halleri, menfi milliyetin zararını gösterdi.

şimdi ise, en ziyade birbirine muhtaç ve birbirinden mazlum ve birbirinden fakir ve ecnebî tahakkümü altında ezilen anâsır ve kabâil-i ıslâmiye içinde, fikr-i milliyetle birbirine yabanî bakmak ve birbirini düşman telâkki etmek öyle bir felâkettir ki, tarif edilmez. Adeta bir sineğin ısırmaması için, müthiş yılanlara arka çevirip sineğin ısırmasına karşı mukabele etmek gibi bir divanelikle, büyük ejderhalar hükmünde olan Avrupa’nın doymak bilmez hırslarını, pençelerini açtıkları bir zamanda onlara ehemmiyet vermeyip, belki mânen onlara yardım edip, menfi unsuriyet fikriyle şark vilâyetlerindeki vatandaşlara veya cenup tarafındaki dindaşlara adâvet besleyip onlara karşı cephe almak, çok zararları ve mehâlikiyle beraber, o cenup efradları içinde düşman olarak yoktur ki, onlara karşı cephe alınsın. Cenuptan gelen Kur’ân nuru var; ıslâmiyet ziyası gelmiş; o içimizde vardır ve her yerde bulunur. ışte o dindaşlara adâvet ise, dolayısıyla ıslâmiyete, Kur’ân’a dokunur. ıslâmiyet ve Kur’ân’a karşı adâvet ise, bütün bu vatandaşların hayat-ı dünyeviye ve hayat-ı uhreviyesine bir nevî adâvettir. Hamiyet namına hayat-ı içtimaiyeye hizmet edeyim diye iki hayatın temel taşlarını harap etmek, hamiyet değil, hamâkattir!



Mektûbât, s. 311



menfî milliyet: Yanlış milliyet anlayışı; ırkçılık.

fikr-i milliyet: Milliyetçilik fikri.

unsuriyet: Irkçılık.

şeâmetli: Kötü, uğursuz.

adâvet: Düşmanlık.

iptida-yı Hürriyet: Hürriyetin başlangıcı. 2. Meşrutiyetin ilânıyla başlayan dönem.

tebelbül-ü akvam: Çeşitli milletlerden meydana gelen bir topluluğun kısımlara ayrılarak farklı dilleri konuşmaları; ılk Çağda Asurlular devrinde, Babil ve civarında bulunan çeşitli kavimlerin farklı diller konuşması.

teşâub-u akvam: Kavimlerin kısımlara, şubelere ayrılması.

sebeb-i tefrika-i kulûb: Kalplerin ayrılma sebebi.

anâsır: Unsurlar; ırklar, milletler.

kabâil-i ıslâmiye: Müslüman kabileler, topluluklar.

cenup: Güney.

mehâlik: Tehlikeler.

ziya: Işık.

hayat-ı uhreviye: Ahiret hayatı.

hamiyet: Mukaddes değerleri koruma duygusu ve gayreti.

hamâkat: Ahmaklık.


17.04.2009

Thema bewerten