Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

31.01.2009, 18:54

Başbakan Erdoğan'ı herkes takdir etti!

Yunanlılar Erdoğan'a Hayran Kaldı


[img:260:180]http://s.aktifhaber.com/images/news/89477.jpg[/img]

''Gezegendeki çok kişinin söylemek istediklerini dile getirdi…” Bu sözler Türkiye'den değil Yunanistan'dan. Üstelik Yunan devlet televizyonu NET'ten...


Ali Bayramoğlu/Yenişafak

Bir başbakan, bir lider, bir duruş…

En çarpıcı ifade şuydu:

“Gezegendeki çok kişinin söylemek istediklerini dile getirdi…”

Bu sözler Türkiye'den değil Yunanistan'dan. Bu ülkenin devlet televizyonu NET Başbakan Tayyip Erdoğan'ın önceki gün Davos'ta malum panelde söylediklerini ve tavrını böyle yorumladı.

ılk yorumlarında tarzı yüzünden, tarzını bahane ederek Başbakan'a “saldırma”ya hazırlanan politik ve medyatik muhalifler dahi dün gün içinde tavırlarını değiştirmek zorunda kaldılar.

şunu hemen söylemek gerek:

Başbakan'ın Davos'ta Simon Peres karşısında ve o koşullarda aldığı tavır ve söylediği sözler hem iç hem dış politikada sonuç verecek niteliktedir.

Başbakan'ın ne denli “sahici” olduğu, doğru zamanda, yerinde, hızlı, cesur ve sonuç veren tepkileriyle bir kez daha ortaya çıkmış, üstelik bu kez dış politik arenada çıkmıştır.

Bu özellikler, bir lideri tarif eder.

Az önce, dün bir araştırmasından söz ettiğimiz Metropoll şirketi'nin yöneticisi Prof.Dr. Özer Sencar aradı, telefonla gerçekleştirdikleri anket çalışmasında Başbakan'a verilen desteğin yüzde 80'ler dolayında olduğunu söyledi.

Az bile…

Başbakan Davos çıkışıyla sadece doğruyu yapmakla kalmamış, iç siyasette, özellikle seçimlere doğru başka hiç bir hamlenin vermeyeceği sonuçlara ulaşmıştır, gücünü, liderliği, temsil gücünü kuvvetlendirerek teyit etmiştir.

Kritik nokta şu: Tayyip Erdoğan'ın bu çıkışı barış talep eden, mağdura sahip çıkan, zalime tepki veren bir çıkıştır.

Siyaseten itiraz göremez…

Başbakan daha önce yaptığı bir vurguyu, “anti-semitizm”e karşı olduğunu Davos'ta açık bir şekilde belirtmiştir.

Bu açıdan da bir saldırıya uğraması söz konusu olamaz…

Ve hangi açıdan bakılırsa bakılsın, ister barışçıl politika, ister Türkiye'nin itibarı, ister bir güç gösterisi, ister uluslararası siyasete ağırlık, Tayyip Erdoğan'ın hanesi artıdadır.

Dış politik alanda da sonuçlar aynı istikamette olacaktır.

Tayyip Erdoğan'ın çıkışının, özellikle Arap ülkelerinin Hamas tedirginliği ve Gazze konusunda temkinli bir politika izlemeleri dikkate alınırsa, Orta Doğu açısından, Türkiye'nin bölge gücü açısından son derece önemli bir çıkıştır.

Öte yandan Tayyip Erdoğan'ın temsil ettiği ülke AB'ye aday, NATO'nun parçası olan Batı ülkesidir.

Hem ülke içindeki hem ülke dışındaki yorumlar bu veriyi dikkate almıştır.

Başka bir ifadeyle Tayyip Erdoğan'ın çıkışı onun ve partisinin politik eğilimleriyle açıklanmamış, Türkiye'nin tavrı olarak tanımlanmıştır.

Türkiye'nin uluslararası arenada bu şekilde boy göstermesi, mağdurdan yana bir tavra, cesaret edilemeyen bir tarz ve dille bu çıkışı yapması hafife alınamaz.

Zira bu arena hem fiili hem sembolik olarak sadece “güçlü olan”ın değil, “güçlü çıkış”ın da değer ve anlam oluşturduğu bir alandır.

Türkiye'nin ısrail'le ilişkileri, ısrail temsilcilerinin söylediği gibi bir süre sonra düzelecektir.

Türkiye'nin dış politikasını değiştiren değil, pekiştiren bir hamle olmuş, ülkeyi sesini kullanmasını bilen bir yere itmiştir, Erdoğan'ın hamlesi…

Başbakan sadece itibar toplamadı, ülkesinin itibarını da arttırdı.

Haklı duruş güç üretiyor…

Darısı diğer meseleleri ve meselelerimize…



http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=205108

2

31.01.2009, 19:23

biraz beklesek, 2 yıl öncede bop un başkanı olarak herkes destek veriyordu. 6 yıldan bu yana israille ilişkileri en iyi başbakan olarak ödül alıyordu. gazze yi savundu diye savunurken atılan bombaların düşündürmesi lazım. bu bombalarda bizimde payımız olmasın. hisle hareket etmemek lazım. aşiret devleti değiliz. külhanbeylilik yaparsak Peres ten ne farkımız kalır. tamam hepimiz milli hislerimizin galayanda olduğu zamanda sevindik. takdir ettik. arkadan gelecekleride bir düşünsek. OLMAZ MI?

3

31.01.2009, 19:30

Re: Başbakan Erdoğan'ı herkes takdir etti!

Alıntı sahibi ""ENFLASYON""


şunu hemen söylemek gerek:

Başbakan'ın Davos'ta Simon Peres karşısında ve o koşullarda aldığı tavır ve söylediği sözler hem iç hem dış politikada sonuç verecek niteliktedir.



Üstteki haberin tarihi 31. Ocak..Bombalama tarihi..Mi..Onu da sizler bulun..?


Alıntı sahibi ""ruhefza""

ıSRAıL HAVADAN VURMAYA DEVAM EDıYOR

[img:150:100]http://www.yeniasya.com.tr/2009/01/30/resim/hava.jpg[/img]

ısraıl savaş uçakları dün Gazze’nin güney bölgelerini bombaladı.

Saldırı, El Aksa grubunun ısrail tarafına füze fırlatmasından sonra yaşandı.

ısrail daha önce Gazze’den kendisine yapılacak her saldırı için Hamas’ı sorumlu tutacağını açıklamıştı.

El Aksa’nın füzesi Reim bölgesinde bir köyün yakınlarına düştü.

ısrail jetleri ise Refah ilçesi yakınlarındaki bir dökümhaneyi vurdu.

Her iki saldırıda da ölen olmadı.

ısrail ve Hamas’ın 18 Ocak’ta ateşkes ilân etmesinin ardından Salı günü çıkan çatışmalar sonucu bir ısrail askeri ve bir Filistinli çiftçi ölmüştü.

Saldırılar Hamas - ısrail dolaylı görüşmeleri devam ederken gerçekleşiyor.

ABD Başkanı Barack Obama’nın Ortadığu Özel Tamsilcisi Geroge Mitchell da barış görüşmeleri için bölgede. Gazze / cihan


30.01.2009


Dış politikadaki netice neymiş, şaşırtmacalı bulmacayı çözün..!

4

31.01.2009, 23:19

Sözlü tepki yle kalınmamalı

Cevher ıLHAN

“Sözlü tepki”yle kalınmamalı





Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu kapsamında düzenlenen “Gazze Ortadoğu ıçin Model” paneli, üstü örtülen birçok gerçeği su yüzüne çıkarmakta. Ve ısrail’in son Gazze soykırımında olduğu gibi sorumsuz tavrıyla, Türkiye’nin baştan beri ısrail’le ve Yahudi lobisiyle ilişkilerini ve işbirliğini bir defa daha gündeme getirmekte…

Cumhurbaşkanı Gül’ün resmî dâvetlisi olarak ilk kez Müslüman bir ülkenin Millet Meclisinde ayakta alkışlarla kürsüye çıkarılan, Filistin’de oluk oluk akıtılan kan ve gözyaşının baş sorumlularından Siyonist ısrail Cumhurbaşkanı şimon Peres’in Türkiye Başbakanına “efelenmesi”, aslında ısrail’le işbirliğine soyunanlara bir ders-i ibret… Belli ki ısrail, baştanberi ne yaparsa yapsın yanında kâr kalan şirretlikle şımarmış. Türkiye’nin her halûkârda ısrail’le ilişkileri devam ettiren tutumu, ısrail’i pervâsızlaştırmış.

Bunun içindir ki bir dizi işbirliğinin tamgaz sürdüğü süreçte Başbakan Erdoğan’ın şeyh Yasin’in katledilmesiyle başlayan ve son Gazze saldırısıyla ivme kazanan sert tepkisi etkisini göstermemekte. Ankara’nın tutuk tavrı, Telaviv’dekileri ve Yahudi lobisini daha da cür’etlendirmekte. “Kınamalar”la kalınması, ısrail’i işgal ve zulmünden vazgeçirmemekte…


ANKARA’NIN ıSRAıL HANDıKABI

Diğer yandan ısrail’e “gizli muhabbet” içindeki kimi mahfillerin hâlâ Başbakan’ın haklı çıkışını ve tamamen ısrail lehine dizayn edilen paneli terk etmesini türlü saptırmalarla “yanlış” görmeleri, dikkat çekici…

ısrail yanlılığıyla tanınan, The Washington Post’ta köşe yazarlığı yapan ısrail’e iliştirilmiş gazeteci David Ignatius’ın açıkça sırıtan yanlı, nezâketsiz ve çirkin tavrını görmeyen “moşerler”in “diplomatik dil”den dem vurması, doğrusu şaşırtıcı. Mâlûm “siyonizm sempatizanlığı”yla birçok ısrail cumhurbaşkanı, başbakanı ve savunma bakanı gibi ısrail ordusunda savaşmış, Filistinlilerin katline bizzat katılmış ve terör olaylarının başında bulunarak birçok mâsum insanı katletmiş (eski) ajan ve terörist Peres’in dünyayı, diplomasiyi, hukuku, insanlığı ve gerçekleri hiçe sayan zehir zemberek sözlerle saldırganlığı ve göz göre göre doğruları tersyüz eden çarpıtmaları görmezden gelinmekte.

Yine çoğu uluslar arası Yahudi sermayesi elindeki medyatik saptırmalarla neredeyse baştan sonra Erdoğan’a hakaret eden, tertiplenen mizansen içinde toplantının “âkil adamı” havasında sesini yükseltip muhatabını “paylayan” Nobelli Peres, tam bir Yahudi oyunuyla ”mağdur” gibi gösterilmekte.

Buna mukabil eşit söz hakkı verilmeyen ve sözünün kesilmesi üzerine toplantıyı terk eden Başbakan’ın; ülkesinin ve haklılığın onurunu koruyan tepkisine hiçbir siyasî komplekse kapılmadan muhalefetin ve Dışişleri diplomatların evvela takdir etmesi bir haktır. Bu hususta ısrail’de kanlı bıçaklı partilerin dış dünyaya karşı ortak hareketi ve Yahudi lobisinin Peres’e arka çıkması örnek olmalı…

Ne var ki Türkiye’ye büyük bir prestij kazandıran ve bölgede öncü rolünü veren bu meselede de Ankara’nın ABD ve ısrail’e endeksli hali, kırılgan olmakta. AKP siyasî iktidarının altı yıl boyunca ısrail’le ilintili politikalardan türeyen handikaplar Türkiye’nin önüne engeller koymakta. Bu handikapladır ki Erdoğan, ısrail’in kendisini sınır kapısında arabasında yarım saat bekletmesinden ısrail başbakanlarının “Tanklar üzerinde Filistin’e saldırırken mutlu olduklarını söylemelerini, Gazze saldırısı öncesi ısrail Başbakanı Olmert’le yaptığı altı saatlik görüşmenin arka plânını daha yeni yeni açıklamakta. Ankara bu handikabı aşmalı…


ıSRAıL’ıN OYUNU

Anlaşılan o ki Telaviv, bir dizi ekonomik mutâbakat, savunma sanayi ve askerî antlaşmalar içinde olduğu, silâh alımı ihalelerini imzaladığı Ankara’yla “işbirliği”ni alabildiğine istismar peşinde. Hem katliâma devam ediyor hem de bölgede kendisine meşrûiyet kazandıran Türkiye ile işbirliğini en üst düzeyde tutuyor… Onca fütûrsuzca suçlamadan sonra Peres’in Erdoğan’ı arayarak “Sizinle dostum, sizi seviyorum, işbirliğimiz devam etsin, beraber çalışalım” demesi, bunun göstergesi.

Kısacası bütün olup bitenlere rağmen ısrail, Türkiye ile ilişkileri sürdürme taktiğinde. Bu taktikle Peres bir yandan “özür dilemedim” diyor, diğer yandan “dostlar arasında böyle tartışmalar olur, son derece üzgünüm” manevrasıyla işbirliği ve ilişkilerin devamını istiyor. ısrail hayranı “yerliler” de, “Erdoğan pragmatisttir, dar görüşlü değildir. Gösterdiği tepkiyle Türkiye’de ve ıslâm dünyasında sükse yaptı, önümüzdeki yerel seçimlerde oyunu yükseltti; ama bundan böyle ABD ve ısrail’le ilişkileri ve işbirliğini daha da sıklaştırmalı” türü telkinlerle yönlendirmelerde bulunuyorlar…

Türkiye, ısrail’in bu oyununa gelmemeli; taşıdığı tarihî mirasa ve misyona yakışır bir biçimde Filistin’e sahip çıkmalı. Başbakan bir tek “toplantıyı terk” ve sadece “sözlü tepki”yle kalmamalı, arkasını getirmeli. ısrail’i zulmünden caydıracak etkili tepkilere ve yaptırımlara başvurmalı.

Ankara, artık belirsiz tutuk tavrını netleştirmeli. Özellikle savunma sanayii ve askerî stratejik işbirlikleri ile silâh alımı ihalelerinin askıya alınmasından başlanarak ısrail’le münasebetleri gözden geçirilmeli… En azından yüksek seviyedeki diplomatik ilişkileri asgariye indirmeli. ısrailli pilotların Konya’da eğitilmesi, F-16 uçaklarının yenilenmesi-bakımı ve tankların modernizasyonu ile en son 140 milyon dolarlık insansız Heron casus uçaklarının alımı benzeri ısrailli firmalara verilen ihaleleri iptal etmeli.

Samimiyetin gereği budur; aksi halde işbirliği ve ihalelerin sürmesi, ısrail’i daha da azgınlaştırır…

01.02.2009

E-Posta: cevher@yeniasya.com.tr

5

31.01.2009, 23:21

Sıradaki adımlar atılsın

Faruk ÇAKIR

Sıradaki adımlar atılsın




Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Davos’taki bir ‘panel’de ısrail Cumhurbaşkanı şimon Peres’le tartışarak oturumu terk etmesi sonrasında çok değişik değerlendirmeler yapılıyor.

Değerlendirmelerde dikkat çeken ortak nokta ise şu oldu: “Başbakan, hem panelin yöneticisine hem de dünyayı yalanlarla kandırmaya çalışan Peres’e tepki göstererek salonu terk etmekle haklı. Ancak bu tepki sadece paneli terk etmekle sınırlı kalmamalı. Mutlak surette, ısrail ile devam eden askerî ve ticarî antlaşmalar da masaya yatırılmayı, bu antlaşmalar iptal edilmeli. Erdoğan, ilâve olarak ısrail destekçilerinden aldığı ‘ödül’leri de iade etkmeli.”

ızleyebildiğimiz kadarıyla, hadisenin yaşandığı günün akşamında başta ‘kartel medyası’ olmak üzere bazı kesimler büyük bir telâş örneği sergilediler. Görüş beyan eden kartel gazetecileri, “Eyvah! Türkiye bitti, mahvoldu. Artık dünya nezdinde itibarımız sıfır oldu” dediler. Bu ‘uzman’lar en çok da ısrail ile olan ilişkilerin ‘bozulma ihtimali’nden endişeliydiler. Ancak devam eden saatlerde ısrail Cumhurbaşkanının Erdoğan’ı arayıp ‘üzüntülerini’ bildirmesi ve “ılişkilerimiz zarar görmesin” demesi bu camiayı biraz sakinleştirdi.

şu nokta çok önemli: ısrail’in son gazze katliâmı, maalesef katliâmlardan sadece biridir. Bundan önce de her fırsatta böyle ve belki de daha kanlı katliâmlara imza atmıştır. Bu defa dünyanın tepkisini çekmesi, belki de biraz daha fazla ‘sivil ve bebek’lerin ölmesidir. Yoksa ısrail açısından bu, sırada bir katliâmdır.

Türkiye elbette bölgede söz sahibi olan ve olması da gereken bir ülkedir. Ancak bugünkü durum, nihayetinde bir neticedir. Türkiye’yi idare denler bunca yıl, “Aman, ısrail’le ilişkilerde dikkatli olun. Onların ‘tuzağı’na düşmeyin” diyenleri dinlememiştir. Maalesef, ‘askerî ve ticarî menfaat’ bahanesilye ısrail’in tuzağına düşülmüştür.

Dünya alem biliyor ki hali hazırda bile ısrail uçakları Konya’da ‘uçuş talimleri’ yapıyor. Bunun yanında yapılan anlaşmalarla ‘tank’larımız ısrail firmaları tarafından modernize ediliyor. ılâve olarak ısrail’den başka askerî malzemeler de alınıyor. Ve bütün bunlara ta başından beri yüksek sesle itiraz edildiği halde bu yanlışlar inadla sürdürülüyor. Niçin? Dünyada başka tank modernize edecek ülke ve şirket mi yok? Var ise bu ısrail şirketleri sevgisi neden? Üstelik bu anlaşmalarla, maddî anlamda da hep Türkiye’nin zarar ettiği ‘uzman’larca ileri sürülmüştür. Buna rağmen yanlıştaki ısrar inadla sürdürülüyor.

Başbakan’ın Davos’taki paneli terk etmesi, beraberinde bu yanlışlardan da geri adım atılmasını getirmeyecekse fazla bir anlamı olmaz. En başta inandırıcılık problemi ortaya çıkar. Gerek Türkiye’de ve gerekse dünyada “Bu ne panel, bu ne antlaşma” diye sorulur.

Türkiye’yi idare edenler ya çıkıp, “Bu konularda ısrail’e mecbur ve mahkûmuz” desin ya da bu antlaşmaları iptal etsin. Tabiî ki böyle bir ‘itiraf’ “tam bağımsız”lık iddiasıyla nasıl telif edilebilir o da ayrı bir mesele...

ışin garip olan yönü, bu konu tartışılmıyor bile...

01.02.2009

E-Posta: cakir@yeniasya.com.tr

Bu konuyu değerlendir