You are not logged in.

Dear visitor, welcome to Muhabbet Fedâileri. If this is your first visit here, please read the Help. It explains in detail how this page works. To use all features of this page, you should consider registering. Please use the registration form, to register here or read more information about the registration process. If you are already registered, please login here.

1

Tuesday, November 11th 2008, 4:35pm

Bu zamanın ve asrın hâssaları..

Otuz birinci ayetin işaretinin beyanında,

[img:174:34]http://www.risaleinurenstitusu.org/tr/kulliyat/images/books/kast/b559.gif[/img] -2-. bahsinde denilmiş ki:

Bu asrın bir hassası şudur ki,

hayat-ı dünyeviyeyi hayat-ı bakiyeye

bilerek tercih ettiriyor.

Yani, kırılacak bir cam parçasını baki elmaslara

bildiği halde tercih etmek bir düstur hükmüne geçmiş.

Ben bundan çok hayret ediyordum.

Bugünlerde ihtar edildi ki,

nasıl bir uzv-u insanî hastalansa, yaralansa,

sair âzâ vazifelerini kısmen bırakıp onun imdadına koşar.

Öyle de, hırs-ı hayat ve hıfzı ve zevk-i hayat ve aşkı taşıyan

ve fıtrat-ı insaniyede derc edilen bir cihaz-ı insaniye,

çok esbapla yaralanmış,

sair letaifi kendiyle meşgul edip sukut ettirmeye başlamış;


vazife-i hakikiyelerini onlara unutturmaya çalışıyor.

2

Tuesday, November 11th 2008, 9:49pm

evet, tehlikeli bir hastalık, malesef...
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Zehracan

Super Moderator

Posts: 8,190

Hobbies: Risale-i Nur, DUA...

  • Send private message

3

Wednesday, November 12th 2008, 3:02pm

Allah muhafaza..
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Zehracan

Super Moderator

Posts: 8,190

Hobbies: Risale-i Nur, DUA...

  • Send private message

4

Sunday, November 16th 2008, 3:34pm


Bu acip asrın bu acip hastalığına ve dehşetli marazına karşı Kur’ân-ı Mû'cizü’l-Beyânın tiryak misâl ilâçlarının nâşiri olan Risâle-i Nur dayanabilir ve onun metin, sarsılmaz, sebatkâr, halis, sadık, fedakâr şakirtleri mukavemet edebilir. Öyleyse, her şeyden evvel onun dairesine girmeli, sadakatle, tam metanet ve ciddî ihlâs ve tam itimadla ona yapışmak lâzım ki, o acip hastalığın tesirinden kurtulsun.

Kastamonu Lâhikası, s. 73
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

5

Monday, November 17th 2008, 9:11am

şu zamanda,

kizb ve sıdkın ortasındaki mesafe o kadar kısalmış ki,

âdetâ omuz omuza vermişler.

Sıdktan yalana (geçmek) pek kolay gidiliyor.

Hattâ, siyâset propagandası vâsıtasıyla,

yalancılık doğruluğa tercih ediliyor.

ışte, en çirkin şey, en güzel şeylerle

beraber bir dükkânda, bir fiyatla satılsa,

elbette pek âlî olan ve hakikat cevherine giden sıdk ve hak pırlantası,

o dükkâncının mârifetine ve sözüne itimad edip, körü körüne alınmaz.

Yirmi Yedinci Söz | 446

6

Thursday, December 18th 2008, 1:15pm

Bu asırda ikinci dehşetli hal:

Eski zamanda

küfr-ü mutlak ve fenden gelen dalaletler

ve küfr-ü inadiden gelen temerrüd,

bu zamana nisbeten pek az idi.

Onun için, eski ıslam muhakkiklerinin dersleri, hüccetleri

o zamanlarda tam kafı olurdu.

Küfr-ü meşkuku çabuk izale ederlerdi.

Allah'a ımân umumi olduğundan,

Allah'ı tanıttırmakla ve Cehennem azabını ihtar etmekle

çokları sefahetlerden, dalaletlerden vazgeçebilirlerdi.

7

Thursday, December 18th 2008, 1:22pm

şimdi ise,

eski zamanda bir memlekette bir kafır-i mutlak yerine,

şimdi bir kasabada yüz tane bulunabilir.

Eskide, fen ve ilimle dalalete girip inat ve temerrüdle

hakaik-i imana karşı çıkana nisbeten

şimdi yüz derece ziyade olmuş.

Bu mütemerrid inatçılar, firavunluk derecesinde bir gururla

ve dehşetli dalaletleriyle

hakaik-ı imaniyeye karşı muaraza ettiklerinden,

elbette bunlara karşı atom bombası gibi

bu dünyada onların temellerini parça parça edecek

bir hakikat-i kudsiye lazımdır ki,

onların tecavüzatıdurdursun ve bir kısmını imana getirsin.


15. şuâ | 584

wcf.user.socialbookmarks.titel

Rate this thread