Giriş yapmadınız.

Arama sonuçları

.

30.01.2006, 14:09

Yazar: shiba

Aksiliklerin Aksine...

Aksiliklerin Aksine... BıR MARTI kanadını değdirdi serin sulara, ürperdi ve uçtu. Elini ateşe değdirdi çocuk, üfledi ve parmağını çekti. Günebakanlar, güneşe karşı açtı, kargalar, korkuluğu gördü ve kaçtı. Bir taş fırladı bir adamın elinden, gitti, gölün ortasına düştü, balıklar kaçıştı. Bir patlama oldu pazar yerinde, kuşlar uçuştu, insanlar koşuştu, sebze ve meyveler saçıldı. Bir kutlama yapıldı, havai fişekler patladı, gökyüzünü duman ve toz kapladı. Aynı esnada, mutfaktaki tencerede mısırlar...

30.01.2006, 14:06

Yazar: shiba

Bir kış masalı...

Bir kış masalı... UFACIK BıR KAR tanesi yaşarmış masallar şehrinde.. Hayaller kadar güzelmiş yaratılışı.. Yüreciği hep güzel, hep iyi için çarparmış. Öyle güzellikler içinde büyümüş kar taneciği, büyüdükçe kristalleşmiş yapısı. Sonradan öğrenmiş kar tanesi, yürekle yaşamanın ne kadar da zor ama bir o kadar da güzel bir şey olduğunu. Günler bir birini kovalarken, bir gün çok sevdiği Rabbinden ayrılmanın vakti gelmiş kar taneciği için.. Merhametli Rabbi, pek nurani bir meleğe teslim etmiş bu nazlı...

30.01.2006, 14:05

Yazar: shiba

Ona Mescid Ül Aksa'da Rastladım...

Ona Mescid Ül Aksa'da Rastladım... Mevki: Kudüs. Mekân: Mescid ül Aksa Tarih: 21 Mayıs 1972 Cuma. Ben ve gazeteci arkadaşım rahmetli Said Terzioğlu, ısrail Dışişleri rehberlerinin yardımı ile bu mübarek makamı dolaşıyoruz. Kudüs Kapalı Çarşısı’nda rüzgâr gibi dolanan entarili kahvecilerin ellerindeki askılara çarpmadan biraz yürüdünüz mü, önünüze çıkan kapı sizi Mescid ül Aksa’nın önüne kavuşturur. Mir’ac mucizesinin soluklanıldığı ilk Kıble’mize yani... Hemen oracıkta, ilk avlu vardır ki, hâlâ ...

08.11.2005, 21:59

Yazar: shiba

Gelin Hanıma On Altın Nasihat

Ben böyle listeleri nedense hep gülerek okurum... Neden mi ?.. Çünkü biz gariban kullar bol bol liste yapar, yapamadıklarımızı da bulur ama hernedense listedekilere uymayı unutarak yine bol bol konuşuruz... :wink: Oysa büyütülecek yada korkulacak kadar büyük bir mesele değildir bu... Ayrıca işin doğrusu (hanım olduğum için sanırım bu konuda iddialı konuşabilirim) biz hanımlar pek de liste takip etmeyiz...Tıpkı beylerin de genelde bu maddelere uymaktan hoşlanmadıkları gibi... Anneler ve hanımlar ...

13.10.2005, 12:41

Yazar: shiba

"Futbol sadece futbol değildir !.."

" FUTBOL SADECE FUTBOL DEğıLDıR !..." BUNDAN YILLAR ÖNCE şanlıurfa’da akraba ziyaretindeydim. Nazik rahatsızlığım nedeniyle çayımı açık istiyor, mırrayı üç kereden fazla içemiyor ve nihayet çok sevdiğim çiğ köfteyi sadece birazcık yiyebiliyordum. Durumun farkına varan, ama rahatsızlığımı bilmeyen kuzenim kendi şivesiyle patlamıştı: “Koyu çay içmisen, mırra içmisen, çiköfte yemisen! Lo, sen ne biçim erkeksen?” şimdilerde, şâfî-i Rahim’e şükürler olsun, hemen herşeyi yiyip içebiliyorum. Gelgelelim...

13.10.2005, 12:38

Yazar: shiba

şeyleri senin için, seni de kendim için...!

şEYLERı SENıN ıÇıN, SENı DE KENDıM ıÇıN...! şAıR, GÜÇLÜ BıR rüzgâr gibi yükseltiyordu göğe sesini. Cennet sıraları arasında uyumlu gökgürültüleri gibi altlarında yaşlı adamlar oturuyordu. Yoksulların bilge koruyucularıydı onlar. şair, “O halde aziz tutun şefkati, yoksa kapınızdan kovarsınız melekleri” dedi. Sesi, bir masumiyet şarkısı halinde dağa vurdu. Dağ sesine cevap verdi. şimdi Çamdağı’nda, doruğa yakın bir yerde, yüksek bir ağacın tepesindeki menzilde yaşıyordu. ınsanlardan kaçmış, dağdak...

13.10.2005, 12:34

Yazar: shiba

Başarısızlığa övgü...

BAşARISIZLIğA ÖVGÜ... ıNSANIN KENDıNı ‘DEğERLı’ hissetmesi için ‘başarı’ şartının konulduğu, başarıdan da ‘maddî başarı’nın anlaşıldığı bir zamanın çocuklarıyız. Böyle bir zamanda, kendisine değer verilen daha az sayıda insana karşılık, çoğunluk kendisini ‘yetim’ gibi hissederek ve bir ‘üvey evlat’ muamelesi görerek yaşıyor aramızda. Bu ülkeler ve milletler düzleminde de böyle, kişisel ilişkiler düzleminde de. Ve ‘değer’in ölçüsü bu şekilde belirlenince, niceleri ‘başarı kıblesi’ne çeviriyor yüz...

04.10.2005, 11:55

Yazar: shiba

Dünyevi Hayatın En Son Tadı : ÖLÜM...

Peygamber Efendimiz (a.s.m.), daha sağlığı yerinde iken etrafındakilere şöyle demiştir: "Hiçbir peygamber Cennetteki makamını görmeden kabzedilmez, sonra yaşamaya devam veya öbür dünyaya gitme hususunda muhayyer bırakılır." Daha sonra, hastalandığı zaman gözlerini tavana dikmiş ve "Ey Allah'ım! Refik-i A'la'da (bulunmayı tercih ederim)" demiştir. Hz. Aişe (r.a.) bu sözü işitince, daha önce Peygamber Efendimizden (a.s.m) duyduğu hadisi hatırlayarak, kendi içinden şöyle geçirmiştir: "Demek ki (mak...

04.10.2005, 11:54

Yazar: shiba

Dünyevi Hayatın En Son Tadı : ÖLÜM...

Canlıların içinde, dünyaya ait faydalardan -hem nicelik hem de nitelik itibariyle- en fazla istifade eden insandır. ınsana böyle bir şerefin verilmesi, yeryüzündeki nimetleri tadıp, tartıp Allah'a karşı şükür vazifesini layıkıyla yapabilmesi içindir. Fakat, yaratılış gayesi ve vazifesi unutulunca, dünya nimetlerinin aslında ahiretin tarifi imkansız nimetlerine birer nümune oldukları hakikati nazarlardan gizlenir. Allah'ın manevi cemalini ve rahmetini sevdirmek için ikram etmiş olduğu hediyeler, ...

04.10.2005, 11:52

Yazar: shiba

Dünyevi Hayatın En Son Tadı : ÖLÜM...

ımanın diğer bir rüknü olan ahirete iman, diğer erkanın verdiği teselli nurunu daha da aydınlatan kırılmaz ve kapatılamaz bir reca kapısını ardına kadar açmaktadır. Sonsuz bir gençliği, ebedi bir saadeti, tükenmeyen bir serveti, elemsiz lezzeti, ayrılık acısını bir daha tatmaksızın ivazsız şefkati, muhabbeti ve uhuvveti doyumsuzcasına yaşamaya gitmek olan burak-ı mevt ile yolculuk, huzur verici bir halettir. Meleklere imanın, ölümün dehşetli yarasını nasıl tedavi ettiğini, Meyvenin On Birinci Me...

04.10.2005, 11:51

Yazar: shiba

Dünyevi Hayatın En Son Tadı : ÖLÜM...

Bir başka reca kapısında,25 peygamberlere imanın ölümü sevdiren yönlerinden bahsedilmektedir. ınsan bir yolcudur ve her konakta belirli bir süre bekledikten sonra, arzusu sorulmaksızın uğraması gereken diğer memleketlere sevk edilmektedir. Ölüm de berzah memleketine kış ayında yapılan gece yolculuğu gibidir. Gelinen memlekette ise, öyle nurani dostlar, güneş gibi aydınlatıp ısıtan ahbaplar vardır ki, yolculuğun bütün sıkıntılarını hiçe indirirler. Başta Resul-i Ekrem (a.s.m.) olmak üzere bütün p...

04.10.2005, 11:50

Yazar: shiba

Dünyevi Hayatın En Son Tadı : ÖLÜM...

ÖLÜM RAHMET ve NıMETTıR... Günümüzün gelişmiş Batı toplumları yakın zamana kadar ölümü tabu olarak görmekteydi. Özellikle de Amerikan toplumu halen "ölümü yadsıyan bir kültür" yapısına sahiptir. Fakat, son yirmi yıl içinde, ölüm Batı toplumlarında yeniden keşfedilmiştir. Tanatoloji, yani ölümün incelenmesi son yıllarda gittikçe gelişmiştir.22 Fakat, bütün bu gelişmelere rağmen, ölüm olayının biyolojik, psikolojik ve sosyolojik boyutlarına ait durum tespitinin yapılması haricinde önemli bir ilerl...

04.10.2005, 11:49

Yazar: shiba

Dünyevi Hayatın En Son Tadı : ÖLÜM...

NıÇıN ÖLÜMDEN KORKULUR ?.. Ölümün gerçek yüzünü göremeyenler için, "Ölümün peçesi karanlık, siyah, çirkin ve korkunçtur" der, Bediüzzaman. Peki, ölümü insanların nazarında korkunç yapan özellikler nelerdir? Böyle bir arayışın içine girdiğimizde, karşımıza genel olarak şu ana başlıklar çıkıyor. Ölüm bedeni yitirmektir, çürümektir, bozulmaktır. şahsiyetin, kişisel kimliğin kaybedilmesidir. Aileden, sevgililerden ebediyen ayrılmaktır. Hiç beklenilmedik bir zamanda, yaşanmamış bir boyuta yolculuktur...

04.10.2005, 11:48

Yazar: shiba

Dünyevi Hayatın En Son Tadı : ÖLÜM...

HAVF (Korku ) ve RECA ( Ümit ) DENGESı... Korku, insanın düşmanı tarafından yok edileceği, en azından zarar göreceği duygusundan kaynaklanır. Eğer düşman belirgin ise buna korku, belirgin değilse buna da kaygı (endişe) denmektedir. Yine korku ile kaygı arasındaki aşikar farklardan birisi de, korkunun daha şiddetli ve kısa süreli, kaygının ise daha hafif olmakla birlikte uzun bir zamana yayılmış olmasıdır.7 Korku ile kaygı arasındaki farklar konusunda felsefeciler, psikologlar, antropologlar ve e...

04.10.2005, 11:46

Yazar: shiba

Dünyevi Hayatın En Son Tadı : ÖLÜM...

ÖLÜMÜN HAKıKATı NEDıR ?... Parça-bütün, küçük-büyük, değerli-değersiz her şeyin hakikati, özü esma-i ılahiyeye dayanmaktadır. Cansız cisimlerden bitkilere, hayvanlara, meleklere ve insanlara kadar birçok farklı özelliklere sahip varlıklar, Allah'ın sonsuz mertebeleri olan bin bir isminin tecelli etmeleri ile yaratılmışlardır. Cansız varlıklardan olan güneş, toprak, yağmur gibi unsurlar bile Hayy isminin tecellisiyle hayat kaynağı kesilmişlerdir. Semeklerden/balıklardan meleklere kadar birçok can...

04.10.2005, 11:45

Yazar: shiba

Dünyevi Hayatın En Son Tadı : ÖLÜM...

DÜNYEVı HAYATIN EN SON TADI : ÖLÜM.. Gerçeğin sesi insana hep "ölüm yoktur" diye hitap eder. "Ben oyum ki, bana inanan ölümde hayat bulur. Ben ölümden sonra dirilişim; hayatım. Bana inanan hiçbir zaman ölmez; daimi ve ebedi yaşar. Bana inanır mısın?" Tolstoy, bu sözleriyle, birçok büyük insanlar gibi, vicdanının sesine kulak vererek, ölümü daha güzel, sonsuz bir hayatın başlangıcı olarak görmüştür. Ölümün anlamı, hayatın anlamında gizlenmiştir. Hayata anlam veremeyen insanlardan ölümün manasını ...

26.09.2005, 12:17

Yazar: shiba

duanıza ihtiyacım var

Allahım en hayırlı ve en çabuk şekilde seni dileğine kavuştursun nurli.. Rabbim merhametlilerin en merhametlisidir....Amin...

24.09.2005, 21:28

Yazar: shiba

Terapi...!

TERAPı...! 11 YAşINDAYDIM. Hayat zaten yeteri kadar karışıktı. Yeteri kadar yalnız, yeteri kadar dertliydim. Yeteri kadar gelecek aklımı karıştıyordu. Yeteri kadar endişe doluydum. Geceleri uyuyamazdım. Karanlıktan korkardım. Annemden ışığı kapatmasını istemezdim. Gece korkularımı doruk noktasına çıkarırdı. Gece demek sadece korku demekti. Geceleri hiç sevemedim bu yüzden. Bazen aklıma annem babam ölürse ben ne yaparım düşüncesi gelirdi. Bunu düşünür düşünmez kalbim çarpardı. ıçim sıkılır, daral...