Giriş yapmadınız.

MeRCaNDeDe

Stajyer

  • Konuyu başlatan "MeRCaNDeDe"

Mesajlar: 119

Konum: ıstanbul

Meslek: Hamal

  • Özel mesaj gönder

1

18.06.2004, 12:02

Diyalog ve misyonerlik faaliyetleri

Türkiye’de bilhassa son dönemde ülkedeki misyonerlik çalışmaları haber yapılmakta ve çok sayıda Türk vatandaşının Hıristiyanlaştırıldığı öne sürülmektedir.


Bu yöndeki haber ve yorumlarda ana unsur olarak, açık veya kapalı şekilde, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından sürdürülen diyalog faaliyetleri tenkit konusu, hattâ atış hedefi yapılmakta, ayrıca Batı karşıtlığı işlenmektedir.

Bu tür haber ve yorumların kaynağında genellikle üç grup vardır: Samimi Müslüman, milliyetçi, fakat meselelere, kendine yön tayin etmiş bir hizmet çizgisinden çok, Batı’nın ıslâm ve Türkiye düşmanlığı iddiası penceresinden, dolayısıyla sürekli korunmacı bir cepheden bakanlar. Diğeri, Müslüman, fakat kendi ıslâmî anlayış ve hizmet çizgileri adına başkalarını kabûllenemeyenler. Bir diğeri ise, ilk iki grubu strateji gereği yedeğine alan, fakat ıslâm’a, O’nun bilhassa içtimaî tezahürlerine bütünüyle karşı, ayrıca Türkiye’nin AB’ye girmesini görünüşte Türkiye’nin çıkarlarına, fakat temelde kendi hakimiyetlerinin devamına ters gören, ayrıca bunun Müslümanlar için de bir özgürlük sahası açacağından endişe duyan bazı merkezî bir güç veya güçler.

ılk iki grup için meseleyi tartışmanın getireceği fazla bir şey yoktur; anlaşmazlıklarda haklı olma veya çıkma gibi bir tavır, samimiyetsizlik demektir. Hattâ haklı çıkmakla kazanılacak bir şey olmadığı gibi, haksız çıkmak, bir yanlıştan kurtulmaya yol açacağı için, belki daha çok arzu edilmelidir. “Allah’a giden, insanları Sırat-ı Müstakîm’e ulaştıran, yaratıkların nefesleri sayısınca yollar vardır” denmiştir. Her bir hizmet grubu kendi yolunda giderken, onun yol boyunca takındığı tavırlar, bazen başka gruplarca tam olarak anlaşılamayabilir. Ortada açık bir yanlış görülüyorsa, samimiyete düşen, gıybet, suizan, bühtan, dedikodu ve iftiradan kaçınarak, halis niyetle ikazda bulunmaktır. ıkaz dinlenmezse, ıslâm’la ilgisi olmayan, hattâ pek çok yönden ona ve temelde bütün ıslâmî hizmet gruplarına karşı, ayrıca ülkemizle ilgili politikalarının bu ülkenin menfaatleri adına ne getirip ne götürdüğü hayli tartışmalı güçlerle ittifak ederek, diğer Müslümanlara atışta bulunmak değil, kendimizden başlayarak bütün Müslümanların ıslahı için dua etmektir.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın sürdürdüğü diyalog faaliyetlerine asıl karşı çıkışın ve Türkiye’de çok sayıda insanın Hıristiyanlaştırıldığı iddialarının altında çok başka sebepler vardır. Bir defa, iddia edildiği ölçüde bir Hıristiyanlaştırma söz konusu değildir. ıkinci olarak, Türkiye’nin % 99’unun Müslüman bir ülke olduğu, hayli havada kalmaya mahkûm bir iddiadır. Ülkemizde, adı Müslüman adı, fakat gizli din taşıyan, kendi dinini açıklamayı menfaatlerine aykırı bulan insan sayısı az değildir; ayrıca ateist vardır, materyalist vardır. Hıristiyanlaşanların çoğunu herhalde bunlarda aramak gerekir. Üçüncü olarak, bir yandan söz konusu vakfın faaliyetlerine karşı çıkanlar, diğer taraftan bizzat, devletin resmî kurumu DıB kanalıyla aynı faaliyetleri organize etmektedir ve şu anda UNESCO kanalıyla da benzer kuruluş ve faaliyetler devreye sokulmaya çalışılmaktadır. Dolayısıyla, vakfın faaliyetlerine karşı çıkışın temelinde, vakfın kimliğine muhalefet ve bu kimlik çerçevesinde ıslâm’a yönelik olarak beslenen yersiz korkular yatmaktadır. Dördüncü olarak, gerek bu karşı çıkışın, gerekse Hıristiyanlaştırma iddialarının arkasındaki çok önemli bir maksat da, Batı düşmanlığı yemiyle AB’ne girme teşebbüslerini akim bırakmaktır.

Vakfın faaliyetlerine karşı çıkışı organize eden asıl merkezî güçler, Batılılaşmayı, Batı medeniyet ve hayat anlayışını Türkiye’ye dikte eden ve hâlâ aynı inançta olan güçlerdir. Hıristiyanlaştırmaya karşı çıkmakta samimi olmak, ona zemin hazırlamamayı, dolayısıyla ıslâm’ı güçlendirmeyi, eğitim sistemini buna göre düzenlemeyi, medya konusunda aynı tavrı takınmayı gerektirir. Oysa, bu konularda tam tersi bir tutum söz konusudur. Bir tarafta, bir zaman birbirlerine çok karşı gibi görünen, ama hep eskiden beri temelde bir gördüğüm unsurlar Kızıl Elma’da buluşurken, bazı Müslümanlarla, temelde ıslâm’ın en azından her türlü içtimaî tezahürüne karşı güçler de nasıl aynı noktada buluşabiliyor! Yoksa zaman, kalblerde gizlenen bazı sırları mı ortaya çıkarıyor?

18.06.2004

ALı ÜNAL
Bir Savaşçıdır Kalbim...

2

22.08.2004, 00:43

AHMED şAHıN
21.08.2004 CUMARTESı

ıslam'a geri dönmek isteyen Türk genci Davut'un Avrupa'dan feryadı! :!:

-Ben Avrupa'daki gençlerin arasında maruz kaldığım yoğun telkinlerle Hıristiyan olan bahtsız bir Türk genciyim.


Benim içine düştüğüm durumumu gören Müslüman arkadaşlarım çok üzüldüler, bilgilendirmek için kitaplar, gazeteler getirdiler. Bazıları da sizin, misyonerlerle ilgili yazılarınızı getirip okuttular. ıtiraf etmeliyim ki, yazılarınızda işaret ettiğiniz noktalar beni çok etkiledi. Halen de etkisini sürdürmektedir. Bu yazıları okuduktan sonra ne büyük bir yanılgıya düştüğümü acı şekilde anladım. Okuya okuya ezberlediğim şu satırlarınız zihnimde yankılanmaya halen devam etmektedir. Diyorsunuz ki:

-Müslüman'ın Hıristiyan olması aklen, ilmen, mantıken mümkün değildir. Çünkü, diyorsunuz, Müslümanlığın içinde gerçek manada Hıristiyanlık vardır. Ama Hıristiyanlığın içinde Müslümanlık yoktur. Öyle ise Müslüman neden Hıristiyan olacak? Müslümanlıkta hangi sorusunun cevabını bulamamış, hangi kutsalın inkar edildiğini görmüş ki, Hıristiyan olsun da onu kazansın? Biz Hz. ısa'yı da Hz. Musa'yı da, Allah'ın gönderdiği yüce peygamberler olarak bilir, ıncil'i de Tevrat'ı da yine Rabb'imizin gönderdiği ılahi kitaplar olarak kabul ederiz. Böyle inanan Müslüman neden Hıristiyan olma gereği duysun? ınkar etmiyor ki, tasdik etmek için Hıristiyan olsun. Hatta biz Müslümanlar daha ilerisine gidiyor, ta baştan Hazret-i Adem'den başlayarak gelip geçmiş tüm peygamberleri hem de hiç ayırım yapamadan (Bakara, âyet 285) muhabbetle bağrımıza basıyor, sevgiyle selamlıyoruz. ıslam'ın tüm kutsalları kucaklayıcı bu evrenselliğini inceleyen Hıristiyanlar kendi kutsallarının da burada yer aldığını görünce benim yerim burasıdır, diyerek mutlu şekilde ıslam'a girmekteler. Gerçek bu iken, Müslüman neden tüm kutsalları kucaklayan dinini bırakıp da sadece bir tanesini kabul eden eksik dine geri dönsün? Bunu ne ilim, ne akıl, ne de mantık kabul eder... Allah'ın (haşa) baba, ısa'nın da Allah'ın oğlu olduğu şeklindeki iddia ise bugün artık ilim erbabı Hıristiyanların birçoğu tarafından da kabul görmemektedir. Nerede kaldı her inancını akla, mantığa tasdik ettiren Müslüman tarafından makul kabul edilsin!.."

Sayın hocam, ezberlediğim bu gibi ikaz dolu yazılarınızdan sonra beni derin bir pişmanlıktır aldı. Konuyu bu yanlarıyla hiç düşünmediğimi acı şekilde anladım. şimdilerde geceleri uyku uyuyamıyor, kıvranıyorum. Bir an evvel tüm ılahi dinleri saygıyla kucaklayan yüce ıslam'a dönmek istiyorum. Ama çok da korkuyorum, ıslam beni kabul etmez diye! Lütfen bana, "ıslam seni kabul eder." diye müjdeli bir cevap verin. Verin de ben de bu kâbustan bir an evvel kurtulayım, aynı kâbusu yaşayan arkadaş ve ailemin arasına tekrar döneyim.

Avrupa'dan feryat eden Davut adındaki Türk genci Davit!.."

Aklını, mantığını kullanma kabiliyetini kaybetmemiş olan sevgili Davut! Senin ıslam'a geri gelmen için hiçbir engel ve zorluk yoktur. Bu satırları okuyunca dakika kaybetmeden şahadet kelimesini olanca içtenliğinle seslendir ve de ki:

-Eşhedü en lâilahe illellah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasûlüh. şahitlik ederim ki Allah birdir (oğul baba gibi beşeri iddialardan uzaktır) Hazret-i Muhammed de O tek olan Allah'ın kulu ve son peygamberidir. Ben Müslüman olarak doğdum, Müslüman olarak yaşayacak, yine Müslüman olarak öleceğim.

Ruhlar aleminde Rabbime verdiğim sözüme sadık kalarak imanla yaşamaya, imanla ölmeye Rabbime bir daha söz veriyorum!..

Böylece bir an evvel inkardan kurtulup imana kavuş. Meşhur sözdür: Hatadan dönmek fazilettir. Zararın neresinden dönersen orası kârdır. "ıslam kendine dönen hiçbir mensubunu bırakmaz, mensubu ıslam'ı bırakmadıkça" gerçeğini hep hatırla, ümitsizliğe kapılma. Senin doğruyu bulmana sebep olan arkadaş ve yazıları da ihmal etme!

3

22.08.2004, 01:55

cok etkilendim

hem üzüldüm hem sevindim

üzülmemin sebebi gencin böyle bir duruma düsmesi
kendi evlatlarimizi düsündüm ve ayni tehlike ile karsilasmalarinda korktum

sevincimin sebebi ise
cok sükürler olsun Rabbime, dogru yolu tekrar bulmus kardesimiz

Rabbim nefsimize uydurmasin
evlatlarimizi islama hizmet eden kullarindan eylesin (Amin)

Sultan

Stajyer

Mesajlar: 99

Konum: Kütahya

Meslek: Dağcı

Hobiler: Kızak, yüzme, orman gezileri

  • Özel mesaj gönder

4

23.08.2004, 00:47

Birileri hala yalan söylemenin pesinde! Bazilari da kendilerini avutmanin. Bir kismi da onlar bizi karaliyor biz de onlara camur atalimin derdin de...

Kasap et derdin de, tavuk can derdin de :!: :|

Gören görüyor bilen biliyor.. Allah büyüktür. Varsin misyonerler denizli de 12 tane kilise acsin.. Kime ne!!! Ali ünal zamanda kösesinden sesleniyor ya.. Olursa ateistler hristiyan olur bize ne :!: :!: Bizim giremedigim kalplere bari onlar girsin. En azindan Allah inanci olur öyle dimi..

Ati Alan Üsküdar'a geciyor
Sevgi Çiçekleri

5

26.08.2004, 20:49

Ali Eren yazmayı unuttun...


:lol: :lol:

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir