Giriş yapmadınız.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

07.02.2011, 14:20

Mısır halkı yarım çözüm istemiyor

Mısır halkı yarım çözüm istemiyor

07.02.2011












Dış politika yazarı
Mustafa Özcan “Mısır'da yeni doğacak rejimin ideolojik renginden çok
askerî veya sivil olup olmayacağı birinci derecede önemli. 52’den beri
devam eden askerî darbe döneminin sona ermesi, demokrasiye geçilmesi.
Halkı yarım çözüm istemiyor. Eğer bu süreçte yol kazası olursa devrim
yarım kalabilir. Halk bu nedenle itidalli davranıyor ve şiddete
başvurmuyor” dedi.








[b]TÜRKİYE VE İSRAİL NASIL ETKİLENECEK?
Mısır’da
halk idaresi kurulur ve Arap dünyası değişime “Evet” derse, Türkiye’nin
ileri model olmaktan çıkacağını ve Mısır'ın eski öncü rolüne geri
döneceğini söyleyen Özcan, “Arap dünyasındaki değişimin yelpazesi ve
eğilimi İsrail’in aleyhinde. Bölge ülkeleri demokratikleştikçe İsrail
bölgede yalnız kalacaktır” şeklinde konuştu.




Arap dünyası diktatörlerinden kurtuluyor

Arap
dünyasında yaşanan olaylar, dünyada büyük yankı buldu. Olayların ilk
günlerinde ses çıkarmayan Batılı ülkeler, daha sonra halkın yanında
olduklarını deklare ettiler. Bu açıklamalar kimileri tarafından göz
boyama olarak algılandı. Batının yeterince tarafını belli etmediğini
söyleyenler de oldu.
Biz de bu hafta, Ortadoğu’yu ve Arap Dünyası’nı
çok yakından tanıyan yazar Mustafa Özcan’la son yaşananlar ışığında
bölgeyi ve bölgedeki diktatörlükleri konuştuk. Despotik rejimlerin
Batılı ülkelerle olan ilişkilerini Mısır üzerinden değerlendirdik.
Tabiî, Mısır’ın geleceği hakkında da kafa yorduk.

Ortadoğu’da yaşanan halk ayaklanmalarını nasıl yorumluyorsunuz?
Arap
Dünyası gecikmiş bir şekilde 21. y.y.’a giriyor. Çünkü 21. y.y., 2000
tarihiyle başlayan bir yüzyıl değil. Kissinger’a göre 21.y.y., ’79
yılında başlamıştır. Bu tarihlerde Mısır, İsrail’le Camp David Barış
Antlaşması imzalamış, İran’dan Şah kaçmış, Afganistan işgal edilmiş,
Türkiye’de 80 darbesi yaşanmıştır. Mısır’ın İsrail’le barışması bir
dönüm noktası teşkil etti. Çünkü Mısır İsrail’le savaşabilecek
ülkelerden bir tanesi. Mısır'ı tarafsızlaştırdığınız zaman, Arap dünyası
askerî anlamda felç olur, oldu da... Bu anlaşmaya tepki olarak, Arap
Birliği Mısır’ı terk ederek Tunus’a gitti. Camp David Anlaşması’nın Arap
Dünyasında domino etkisi yapacağı, diğer ülkelerin de İsrail’le
barışacağı düşünülüyordu. Bu tahminler tutmadı. Ancak kapalı kapılar
ardından ülkeler İsrail’le görüştüler. Kanaatim şu ki; son günlerde Arap
Dünyası’ndaki hareketlenme farklı bir fayın harekete geçmesi,
dolayısıyla 21. y.y.’la tanışmasıdır.

Mübarek için, gelecek, hâlâ umut vaat ediyor mu?
Mübarek için, artık oyun bitti, yani “game over”.

Amerika’nın Mübarek’i hemen gözden çıkarmak istemediğiyle ilgili iddilar var.
Amerika’da
da oyun bitmez. Halk ayaklanmasını bitirmeye, kendi menfaatlerine
çevirmeye çalışacaklar. Bunun yanında, Amerika kendi içinde de güç
kaybediyor. WikiLeaks’te, 2008 yılında bazı öğrenci gruplarının
Amerika’ya gönderildiği, eğitildiği ve son olayların çıkarılması için
finanse edildiği söyleniyor. Bu olayları, sadece Amerika’ya bağlamak
yanlış bir bakış açısı, çünkü halkın ekmek ve özgürlük istekleri var.

Sosyo-ekonomik olarak nasıl bir tablo var Mısır’da?
Mısır
halkının yüzde 40'ı günde 2 dolara talim ediyor. Bu ayda 60 dolar eder.
Eskiden temel maddeler üzerinden halk destekleniyordu, ancak tüketim
maddelerinin çeşitlenmesiyle destekler yetersiz kaldı. Zenginler,
istedikleri yiyecekleri sofralarına alabilirken, fakirler için değişen
bir durum olmadı. Son üç yıldan beri gıda maddelerinde yüksek artışlar
söz konusu. Bu nedenle de tüketici birlikleri fiyatlar konusunda bir
standart belirlenmesini istediler. Biliyorsunuz, soğan fiyatlarının
artması nedeniyle Hindistan’da üç hükümet devrildi.

Devletin gelirleri vatandaşlara adil dağıtılmıyor öyle değil mi?
Önemli
meselelerden biri de iktidar yolsuzluğu. Fiyat kontrollerini tekeli
elinde tutan iktidara bağlı iş adamları yapıyorlar. Halkın kanını kene
gibi emiyorlar. Yanlış ya da doğru, Mübarek’in milyon dolarlar değerinde
mal varlığı olduğu söyleniyor. Nereden kazandı bu paraları Mübarek
ailesi? Pazar üzerinde tekel kurarak halkın ucuza satın alacağı malları,
bunlar daha pahalıya satıyorlar. Aradaki bu fiyat farkı da ceplerine
giriyor. Mısır’da iki söylem öne çıkmış durumda; haydut, maganda
anlamında “Baltaciye” ve yolsuz idare anlamında “Haramiye”. Mısır
halkının düşman olarak gördüğü İsrail devletine Mübarek doğalgaz
satıyor. Üstelik Mısır halkının satın aldığı fiyattan üç kat daha ucuza.
Tüm bu yaşananlar Mısır halkında bıkkınlık oluşturmuş durumda.

Bir de tabiî özgürlük meselesi…
Buradaki
rejimler sahte rejimler. Adları cumhuriyet, ama hiç alâkaları yok.
Mitterand’a “Siz yarı başkansınız, krallardan farkınız ne?” diye
soruluyor. O da “Biz yarı tanrıyız” diyor. Bu nedenle de Mısır’daki
yöneticilere Firavun yakıştırması yapılıyor. Mübarek 30 yıldır iktidarda
ve cumhuriyet adına çifte zulümler yapılıyor. 50’li-60’lı yıllarda
cumhuriyetçilerle kraliyetler arasında rejim kavgası yaşanıyordu.
Mübarek döneminde ise, “Cummelekiye” denilen cumhuriyetçi kraliyetlere
dönüş yaşandı. Mübarek oğlunu yerine getirmek istiyordu.

Bu kadar despotik bir rejimle Batı nasıl ilişki kuruyor?
Batılılar
numaradan demokrasi havariliği yapıyorlar. Biliyorsunuz, Sovyetler
Birliği’nde işçiler çalışıyormuş gibi yapıyorlar. Devlet de onlara para
veriyormuş gibi yapıyor. Batı da Ortadoğu’da demokrasi ister gibi
yapıyor, ama hakikî mânâda demokrasi gelsin istemiyor. Bunun nedeni,
baskıcı rejimlerden başka, İsrail ilişkilerini kontrol edecek daha iyi
bir seçenek yok. Diyelim ki, Baradey iktidara geldi. Mübarek gibi Refah
Sınır Kapısı’nı kapalı tutabilir mi? Halkına hesap veren bir rejim,
İsrail’le ilişkilerini nasıl yürütecektir? Halka açık olan taleplerine
de açık olmak durumunda.


nBush, başkanlık döneminde Saddam
hakkında konuşurken, bölgedeki diktatörleri desteklediği için ABD’nin
kaybettiğini söylemişti. Sizce ABD siyaset değişimine mi gitti?
Bölgede
bir Amerikan düşmanlığı var ve El-Kaide bunu körüklüyor. Bunun nedeni,
Amerika’nın despot idarelerle işbirliği yapması. İktidara kızan halk
işbirlikçisine de kızıyor. Lâkin Filistin’de ve Irak’ta seçimler oldu.
İslâmî kesimler kazandı. Ancak Batı bunların ülkeyi yönetmesini
istemedi. Batının despotik rejimleri desteklemesinin bir nedeni de
İslâmî kesimlere göz açtırmaması. Sürekli tepelerinde olması.

Ama
hem İslâmî olmayan despotik rejimleri Amerika destekliyor, hem de
desteklediği bu rejimleri kendi insanlarına İslâmcı diye kötülüyor….

Dediğim
gibi, Batılı ülkeler kendi ülkelerinin Ortadoğu’daki siyasî çıkarları
nedeniyle despotik rejimlere, zulümlere, yolsuzluklara göz yumuyorlar.
Seçenekleri kalmadığı ve ahlâkî gözükmek için değişimi destekliyor
görünüyorlar. Lâkin Mısır’da böyle olaylar olmasaydı, harekete
geçmezlerdi. Piyasa ekonomisini ve demokrasiyi birbirinden ayırmak
gerekiyor. Batı öncelikli olarak piyasa ekonomisi ve fikrî liberalizmi
destekliyor, daha sonra da sandığa gidilmesini istiyor. Çünkü bu
şartlarda sandıktan liberal düşünce çıkacaktır. Yeterince liberalizm
gelişmeyince, sandığa camideki cemaatin reyleri yansıyacaktır. Bunu da
istemiyorlar. Eğer bölgede İsrail devleti olmasa, Batılı devletlerin
İslâmî kesimden bu kadar ürkeceklerini zannetmiyorum. İsrail’i terbiye
edemedikleri için İslâmî kesimi iktidardan uzak tutmaya gayret
ediyorlar.

Muhaliflerden İhvan, yani Müslüman Kardeşler’in siyasî etkinliği nedir?
Mısır’da
klâsik muhalefet Mübarek’le birlikte yaşlanmış durumda. İhvan kuşağı
rejimle birlikte yaşlandı. İhvan bir cemaat, köklü ve organize bir yapı,
fakat temsiliyet noktasında Mısır halkını kucaklayamıyor. Yaşlılar
partileşmek istemezken, gençler İhvan’ın partisi olsun istiyorlar. İhvan
cumhurbaşkanı adayı çıkaramıyor. Bu nedenden dolayı da Baradey gibi
kişilerin peşine düşme durumunda kalıyor.

Sokağı kim örgütlüyor?
İhvan,
“Gösterilerde biz de varız, ancak belirleyici olan sokak” diyor.
Mübarek, iktidara yapışarak, halkın tüm kesimlerini kendine karşı
seferber etmiş oldu. Binali bile Mübarek’ten akıllı çıktı. Sokakta
insanlar “Bu insan hâlâ niye duruyor, utanmıyor mu?” diye soruyor.
Mübarek’in bugüne kadar iktidarda kalmasının nedeni, riyakârane bir
rejim sürdürmesi ve bu rejimi Batılıların desteklemesi.

Mısır’da yaşanan olayları bir milât olarak okuyor musunuz?
Arap
Dünyası açısından bir milât, ancak muhalefeti tahrik edecek bir parti
yok. Yaşananlar anonim bir hareket ve içinde cami de var. İstanbul’un
iki kanatlı bir şehir olması gibi Kahire’de iki kanatlı bir şehir.
Baradey geçen Cuma cami çıkışı göz hapsine Cizre’de alındı.
Bakıyorsunuz, halk, namaz vakti gelince meydanlarda alnını secdeye
eğiyor. Bu da gösteriyor ki, halk dinden kopuk değil.

Eğer halk ayaklanması başarılı olursa İhvan iktidara geçebilir mi?
Uluslararası
şartlar, İhvan’ın lider çıkarmasına uygun değil. İkincisi
temsiliyetleri de buna müsaid değil. İhvan da tek başına bir iktidar
istemiyor, çünkü onu kaldırabilecek bir yetkinliğe sahip değil. Karma
bir yönetim olacak gibi görünüyor. Ben de bunu sağlıklı görüyorum.

Sizce bu yaşananlar bir devrim mi, dönüşüm mü?
Bu
her renkten insanın olduğu gökkuşağı devrimi. Yeni doğacak rejimin
ideolojik renginden çok askerî veya sivil olup olmayacağı birinci
derecede önemli. Halk hareketinin yapması gereken post-Nâsır dönemine
geçmek. 52’den bu yana devam eden askerî darbe döneminin sona ermesi,
demokrasiye geçilmesi. Herkesin ortak yaklaşımı da bu. ABD, yeni
yönetimin liberal eğilimli olması için çalışacaktır. Mısır ise,
çevresinden etkilenecektir. Bölgenin temel değerlerinden biri İslâm. Şu
veya bu şekilde İslâm’ın etkili olması kaçınılmaz, ama derecesini temsil
makamındaki insanlar belirleyecektir.

Sizce asıl zorluk sivil hayata geçtikten sonra başlamayacak mı? Çünkü çeşitli kesimlerin politika üretmesi ve tartışması gerekiyor, ama demokrasi kültürü yaygın değil?
Diktatöryal
rejimler insanları reşit etmeyen sistemler. İnsanlar da o noktada
dondular kaldılar. “Peter prensibi”ne göre bir müessesede yöneticiler
hangi seviyede ise, altındakiler o seviyede olmalı, yoksa çatışma çıkar.
Mübarek de askerî bürokrasiden gelen dar kafalı bir adam. Sivilleri
yönetmek için sivillerin içinden gelmek gerekir. Ben bundan sonrasının
her halükârda iyi olacağı kanaatindeyim, çünkü Mübarek'in alternatifi
kendi oğlunun iktidara gelmesiydi.

Eğer halk ayaklanması başarıya ulaşmaz, ülke kaosa sürüklenirse ne olur?
Eğer
kaos olursa, alternatifi darbedir. Bu ne kadar tutarlı olur? Mübarek
tutunamayacağını görmekle, olayın çapını büyüttü. Her halükârda
cumhuriyet rejimlerinin kraliyete dönüşme ihtimali ortadan kalktı. Yemen
Cumhurbaşkanı bundan sonra kendinin ve oğlunun yönetimde olmayacağını
deklare etti.

Mübarek, ayaklanma başarıya ulaşırsa yargılanabilir mi?
Halkın
çoğunluğu Mübarek’in yargılanmasını istemiyor. Kansız bir geçiş dönemi
istiyorlar. Olayların seyrine baktığımızda da, halkla ordunun karşı
karşıya gelmediğini görüyoruz. Mübarek’in de kendi özel birliklerini
orduya ve halka karşı bir koz olarak kullandığını unutmamak gerek.
Netice itibariyle, Mübarek halkın şartlarını kabul edip ayrılmayı kabul
ederse, yargılama da olmayacaktır. Aksi takdirde, önümüzdeki günlerde
kanlı olaylar olursa, Mübarek de devrilirse yargılama yapabilir. Her
türlü ihtimale açık bir süreç yaşanıyor.

Askerî darbe olursa yine Amerikan güdümünde askerî bir rejime doğru gidilmez mi?
Mısır
halkı yarım çözüm istemiyoruz diyor. Eğer bu süreçte yol kazası olursa
devrim yarım kalabilir. Halk da bu nedenle hep itidalli davranıyor ve
şiddete başvurmuyor. Mısır’da ve Arap ülkelerinde halkın diktatörleri
süpürme harekâtı var diyebiliriz.

Bu süreç Türkiye’nin dış politikasına nasıl yansır?
Mısır’da
halk idaresi kurulur, Arap Dünyası değişime “Evet” derse, Türkiye’nin
model olması artık sıradanlaşır. İleri model olmaktan çıkar. Arap
dünyasında Mübarek’in öncü rolünü Erdoğan alıyor deniliyordu, artık
Mısır eski rolüne döner. Bize yarayacak tarafı ise, eğer açık rejim
olursa halklar arasında ekonomik ve siyasî ilişkilerin gelişmesine
hizmet eder. Bu da Türkiye’yi bölgede rahatlatır.

İsrail’in, endişeyle süreci gözlediği doğru mu?
Arap
Dünyası’ndaki değişimin yelpazesi ve eğilimi İsrail’in aleyhinde.
İsrail bölge ülkeleri demokratikleştikçe bölgede yalnız kalacaktır.
Peres’in Mübarek’e sahip çıkın feryatları boşuna değil. İsrail yaşanan
olaylara İran ve Hamas eksenli olaylar olarak bakıyor. İslâmî terör
gözüyle olayları değerlendiriyor.

Ya İran nasıl etkilenecek bu olaylardan?
Bence
İran’ın konumu, Ortadoğu’da zayıflar. İsrail aleyhtarı bir yapının
kuvvet kazanması İran’ın elinden kartını alır. Halk hareketinden İran’ın
da korktuğunu söyleyebiliriz. Ülkedeki Yeşil muhalefet hareketi kendini
daha ziyade Mısır’la konumlandırıyor. Bunun yanında Mısır’daki İhvan
hereketi güçlenirse Hamas’a sahip çıkacaktır. Hamas da artık İran’dan
hamilik aramayacaktır. Öbür taraftan İsrail’in dikkatini komşu ülkelere
çevirmesi İran’ı rahatlatacaktır.


H. HÜSEYİN KEMAL
hhkemal@gmail.com[/b]
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

2

10.02.2011, 20:51

Hüsnü Mübarek'in istifasına saatler kaldı Hüsnü Mübarek'in istifasına saatler kaldı

Tahrir Meydanı'nda muhaliflerin gösterileri sonuç vermeye başladı. Mısır Başbakanı Şefik, Hüsnü Mübarek'in bu akşam istifa edeceğini açıklarken Mısır Ordusu istifayı ve son gelişmeleri görüşmek üzere Mübarek'siz toplandı.

El Arabiye TV: Ordu müdahaleye hazır Hüsnü Mübarek'in istifasına saatler kaldı

Mısır'da Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in görevden ayrılması talebiyle düzenlenen gösteriler devam ederken Başbakan Ahmet Şefik Mübarek'in bu akşam istifa edeceğini açıkladı.

Başbakan Şefik'ten gelen son haberlere göre durumun netleşmesi an meselesi.

Mısır'da toplanan Milli Güvenlik Kurulu Mübarek'siz toplanıyor. Toplantıda son olaylar ve Mübarek'in istifası değerlendiriliyor.

Mısır Kabinesi ise Mübarek'in istifasına ilişkin b uakşam herşeyin açıklığa kavuşacağını açıkladı.

BBC: "MÜBAREK GÖREVİNİ BIRAKACAĞINI AÇIKLAYABİLİR"

yayın kuruluşu BBC, "Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in bugün bir açıklama yaparak görevini bırakacağını söyleyebileceğini" bildirdi.

Mısır Başbakanı Ahmet Şefik'in BBC'ye verdiği bilgiye dayandırılan haberde, Mübarek'in "büyük ihtimalle" bugün bir açıklama yaparak, görevini Cumhurbaşkanı Yardımcısına bırakacağını söyleyebileceği kaydedildi. BBC ayrıca, AFP'ye dayanarak, "Mübarek'in protestocuların isteklerini karşılayacağı" bilgisini aktarıyor.

EL ARABİ: SIKIYÖNETİM KAPIDA

Ordu ise, bu akşam muhaliflerin taleplerini karşılayacak bir açıklama yapacak. Mübarek yetkilerini orduya devredecek. El Arabia, ordunun sıkıyönetim ilan etmesinin beklendiğini açıkladı.

Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in bu akşam görevinden ayrılacağını öne sürdü.

VAİL GONİM: Mısırlı muhalifler ve reform yandaşları olarak görevimizi tamamladık. Durum netleşecek, bekliyoruz.

EL CEZİRE: Mısır'da yaşanan protestolar sonrası ordu ile Mübarek'in yardımcısı arasında güç savaşı yaşanıyor.

CIA Başkanı: Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek büyük olasılıkla bu akşam istifa edecek.

TAHRİR MEYDANINDA SERT SLOGANLAR

Başkent Kahire'deki Tahrir Meydanında sabah erken saatlerinde toplanan kalabalık, "Halk yönetimini devirmek istiyor", "Alaa (Mübarek'in büyük oğlu), babana söyle çeyrek yüzyıl yeter", "Süleyman'a (Cumhurbaşkanı Yardımcısı Ömer Süleyman) hayır", "Amerikan ajanlarına, İsrail casuslarına hayır", "Mübarek defol" sloganları attı.

Birçok kişi de, gösterilerin başlamasından bu yana şiddet olaylarında ölenlerin fotoğraflarını taşıdı.

Meydana yeni çadırlar kurulduğu, tankların yakındaki Mısır Müzesi civarında beklemeyi sürdürdüğü, meclis binasına giden iki yolun kesildiği belirtildi.

TOPLU TAŞIM ARAÇLARI ŞOFÖRLERİ GREVE BAŞLADI

Mısır'da toplu taşım araçları şoförleri greve başladı.

Kahire'deki otobüs sürücüleri, otobüslerini park ettiklerini ve "talepleri karşılanana kadar" kontak kapatacaklarını söylediler. Şoförler ücretlerinin artırılmasını talep ediyor.

Greve 62 bin toplu taşıma aracı şoförünün katılması çağrısında bulunulduğu belirtildi.

Caddelerde bazı otobüslerin görüldüğü aktarılırken, grevin ne derece yaygın uygulandığı bilinmiyor.

MISIR DIŞİŞLERİ BAKANI EBUL GEYT, ASKERİ DARBE TEHDİDİNDE BULUNDU

Mısır Dışişleri Bakanı Ahmet Ebul Geyt, protestocular gösterilere devam ederse askeri darbe olabileceği tehdidinde bulundu.

Ebul Geyt, El Arabiye televizyonuna yaptığı açıklamada, "maceracılar" reform sürecini üstlenmeye kalkarlarsa, ordunun "anayasayı ve milli güvenliği savunmak zorunda kalacağını" söyledi. Dışişleri Bakanı, "... ve kendimizi çok vahim bir durum içinde bulacağız" ifadesini kullandı.

Mısır'da rejim bu hafta bir başka örtülü askeri darbe tehdidinde daha bulunmuştu.

Bakan Ebul Geyt, ABD'nin siyasi reformları hızlandırması ve olağanüstü hali kaldırması çağrısına da olumsuz cevap vererek, Washington'ın kendi iradesini "büyük bir ülkeye empoze etmemesi" gerektiğini söyledi.

TECEMMÜ PARTİSİ HÜKÜMETLE REFORM GÖRÜŞMELERİNDEN ÇEKİLDİ

Mısır'daki muhalefet partilerinden Tecemmü, hükümetle reform görüşmelerinden çekildiğini bildirdi.

Tecemmü partisinin yayımladığı bildiride, Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek yönetiminin halkın taleplerine "asgari seviyede karşılık vermediği" belirtildi.

Bildiride hükümetin diyalog biçimi eleştirilerek, üzerinde anlaşmaya varılan şeylerle ilgili resmi açıklamaların yanlış olduğu ifade edildi. Yetkililerin "kabul edilemez" açıklamalarının, katılımcıları "halk devrimiyle karşı karşıya getirdiği" de kaydedildi.

Tecemmü, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Ömer Süleyman'ın pazar günü başlattığı görüşmelerden çekildiğini açıklayan ilk parti oldu.

PORT-SAİD KENTİNDE GÖSTERİLER: GÖSTERİCİLER KARAKOLU YAĞMALADI

Mısır'da Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in görevden ayrılması talebiyle düzenlenen gösteriler sürerken, ülkenin kuzeydoğusundaki liman kenti Port-Said'de göstericiler karakolu yağmaladı.

Görgü tanıkları, kentin Zizara bölgesinden gelen yaklaşık 3 bin göstericinin karakol binasını bastığını, polis araçlarını ateşe verdiğini belirtti. Daha sonra göstericilerin valilik binasına gittiği ve bu binayı da yağmaladıkları bildirildi.

Göstericiler dün de valinin aracını ateşe vermişti.

AA
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

3

10.02.2011, 20:58

Devrimin sonu ‘liberal’ kölelik olmasın

TUNUS’TA başlayan, Mısır’da devam eden, diktatörlüklere karşı direnişlerin özellikle Ortadoğu’da büyük halk ayaklanmalarını tetikleyeceği konuşulurken ve hemen herkes aynı şeyi söylerken bir başka perspektiften bakışı dillendirmenin hayati bir önem arz ettiğini düşünüyorum.

Öncelikle Mısır ve Tunus’ta diktatörlüklere karşı sivil direnişin haklı bir direniş olduğunu tespit etmemiz gerekiyor. Diktatörlüklere karşı yeni direniş tiplerinin büyük oranda internet ve sosyal medyadaki iletişimler aracılığıyla tetiklendiğini de... Ancak, şimdilik pek az kimse tarafından görüldüğünü düşündüğüm tehlikeleri göz ardı etmememiz gerektiğini de düşünüyorum.
Mısır’da son birkaç günde ordunun Mübarek’e karşı halkın yanında saf tuttuğu söyleniyor. Bu konunun ve halkın ordunun ne tarafında konumlandığının, bir direnişin sivil olup olmadığı tartışması açısından oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Direnişin şekli dışında, bu diktatörlüklerin yerine konulacak olan yeni rejimlerin ne olabileceği üzerine de düşünmemiz gerekiyor.

ORDUNUN BELİRLEYİCİ ROLÜ

Yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi, Mısır’da ordunun halkın yanında polise karşı saf tuttuğu konuşuluyor. Bu noktada, olaylara “dışarıdan” bakmanın ve Mısır’ı hiç bilmiyormuş tarzıyla biraz zihin jimnastiği yapmanın faydası olabilir. Mısır’daki sivil direnişin haklılığı haksızlığı konusunu ve diğer her şeyi paranteze alarak, ordu ile halkın konum ve ilişkisinin tartışılması, çekincelerimizi anlamlandırabilmek açısından önemlidir.

“Ordu halkın yanındaydı; bu yüzden 27 Mayıs halkın yönetime el koymasıydı!” iddiaları, Kemalistlerin, hatta solcuların kahir ekseriyetinin, 27 Mayıs’ın bir darbe değil halk ayaklanması olduğunu ispatlamak için ortaya koydukları en temel iddialardandır. Yani bir müdahalenin “darbe” olup olmadığı ordunun halkın yanında olup olmadığı ile tartılıyor bu zihniyete göre. Bu terazi ile bakınca 12 Eylül bir darbedir, çünkü ordu “halkın” yanında değildir; ama 27 Mayıs değildir!

Açıkçası ordunun bir güç unsuru, hatta en büyük güç unsuru olarak siyasi tartışmalarda bir tarafta olmasının, o hareketin sivilliğini belirleyen asıl unsur olduğunu düşünüyorum. Mısır’daki olaylarda her şeyi paranteze alarak, sadece güç ve iktidar açısından olaylara bakalım. Bir güç unsurunu yanına alarak değişimin, yani gücü bizzat kullanarak değişimin olsa olsa yeni bir güç merkezi doğuracağını düşünüyorum. Halkın, hangi sebeple olursa olsun en büyük güç merkezi olan ordunun yanında konumlanmasının, o hareketin sivilliğine atılabilecek en büyük darbe olduğunu ve 1917 Bolşevik Devrimi’nin benzer özelliklerinin herkes tarafından hatırlanması gerektiğini düşünüyorum.

Elbette “dünyada diktatörlükler yıkılıyor” küresel heyecanları sürerken bu sözleri söylemek kolay değil! Ben de “bakın her şey değişiyor, dünya demokrasiye doğru gidiyor, diktatörlükler yıkılıyor” diyerek horon tepmek, bayram yapmak isterim. Ama gördüğüm manzara o değil! İlkelerin bir siyasi direnişin temel unsuru olması gerektiğini ve ne pahasına olursa olsun bozulmaması gerektiğini düşünüyorum. Gandi çok uzak bir zamanda yaşamadı. Orduyu arkaya almadan da bir şeylerin değişebileceğini, üstelik İngiltere gibi zulmün başülkesine karşı silahsız direniş gösterilebileceğini gösteren Gandi...
Mısır’daki manzarayı İran’a, Romanya’ya, Ukrayna’ya benzetmemin sebebi budur. Değişim, içinden bir başka güç merkezi çıkarıyor ve o merkezlerin hepsi kendisini liberal dünya sisteminin içine doğru akıtıyor değişik biçimlerde. Evet, ben de bayram yapmak isterdim diktatörlükler yıkılıyor diye... Ama bence diktatörlükler yıkılmıyor; sadece şekil değiştiriyor. İnternet aracılığıyla kurulan bir direniş, o internetin en coşkulu şekilde aktığı liberal sistemlerin vahşetine dönüşebilir hızla. Liberal sistemler orduyu her zaman arkalarına aldılar ve onu “demokrasi” adına kullanmaktan asla çekinmediler. Ülke içindeki bir direniş, sivilse, ahlakiyse orduyu ya da herhangi bir silahlı unsuru arkasında hissetmeyi reddeden bir direniş olmalı benim ölçülerime göre. Eğer bir kez ordu ya da bir gücün bir direnişin arkasında yanında üstünde vs yer almasına prim verirsek 27 Mayıs’lar da 12 Eylül’ler de çok rahatlıkla onaylanabilir. Bin tane sebep bulunabilir mevut hükümetlerin “diktatör” olduklarına yönelik. Ve evet Türkiye için mevcut AK Parti hükümeti için dahi bin tane sebep bulunabilir.

DEVRİMDEN NE ÇIKACAK?

Diktatörlükler yıkılıyor diye hepimiz sevinelim, buna hiçbir itirazım yok. Ancak diktatörlüklerin içinden, dünyadaki tüm diktatörlük ve zulüm yöntemlerinin anası liberal köleliğin doğma tehlikesine de dikkat çekelim. Yusuf Kaplan 31 Ocak tarihli yazısında bu uyarıyı internetle ilişkili olarak yapıyor. Beyaz devrimler oluyor, tüm Ortadoğu diktatörlüklerden kurtuluyor diye sevinelim elbette; ama liberal diktatörlüklerden kurtulma yollarını da birlikte arayalım. Liberal dünya sisteminin aynileştirdiği insan ve rejimlerin “ideal” olduğuna iman etmeden, liberalizmin gözden gizlediği zulüm ve sömürü duvarlarının farkında olalım. Mübarek yıkılıyor diye sevinelim; ama yerine Obama’nın klonları gelecek diye de üzülme hakkımızı saklı tutalım. Mısır’da halk direnişi oluyor ve halk diktatörlüklere sivil bir direniş gösteriyor diye umutlanalım; ama bu direnişin ordu ile girdiği gayrı-meşru ilişkinin yanlışlığını da dillendirelim. İnternet dünyayı değiştiriyor ve demokrasiyi küreselleştiriyor diye sevinelim; ama Yusuf Kaplan’ın da belirttiği gibi aynı internetin demokrasiyi soysuzlaştırdığını ve herkesi aynileştirdiğini de ifade edelim.
Herkesin aynı noktayı gösterdiği bir olayda, farklı noktalardan çıkabilecek olan zulmün işaretlerini gözardı etmek işten bile değildir. Ve herkesin aynı yönü gösterdiği bir dünya demokratik bir dünya değildir!

Enver Gülşen / Yeni Şafak, 9.2.2011
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

Bu konuyu değerlendir