Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

27.02.2004, 15:18

dört güzel haber

Bazan kötü haberlerden güzel haberleri görmeye vakit ve fırsat olmuyor. Halbuki öyle değil. Dikkatimizden kaçan öyle güzel haberler var ki. Tabiî burada güzellik veya kötülük izafî bir kavram. Kimilerine göre güzel olabilen diğerlerine göre çirkin olabiliyor. Biz burada bize güzel gözükenlerden bahsediyoruz. Güzel haberlerden birisi Rusya’dan idi. Putin, ‘Ne zaman görevinden alınacak?’ diye beklenen Musevî asıllı oligarkların Kremlin’deki siyasî hamileri olan Başbakan Mihail Kasyanov’u nihayet görevinden aldı. Böylece palazlanan ve Rusya’yı siyaseten de ele geçirmek üzere olan Yahudi sermayesi tersyüz oldu. Daha önce de Kremlin’deki en büyük hamileri olan Aleksandır Valoşin’i kaybetmişlerdi.

ıkinci iyi haber ise Ortadoğu’dan. Mübarek ve Suudi Arabistan’ın güçlü adamı Veliaht Prens Abdullah biraraya gelerek ABD’nin ıslâm dünyasına ilişkin siyasî, idarî, sosyal ve dinî projesi olan Büyük Ortadoğu Projesini reddettiler. ABD şimdi onlara daha küçük çapta reform isteklerini kabul ettirmeye çalışmaktadır. Burada ikili, kendi iktidarlarını ilgilendirdiği için reform projesini reddetseler de bu paket projenin içinde sosyal ve dinî dönüştürmeye ilişkin de kabul edilemeyecek hususlar vardı. Esasen reform paketi adı altında Bush ısrail’le birlikte Ortadoğu’yu teslim almayı tasarlıyordu. Bu mevcut iktidarları da ürküttü. Bilindiği gibi Başbakan Tayyip Erdoğan Cidde’de ıslâm âlemi namına reddettiği benzeri bir projeyi Washington’da ABD-ısrail namına sahiplenmiştir. Abdullah Gül de Kuveyt’te bunun adını ‘OB’ olarak koymuştu. Mübarek’in Türkiye’ye savrulmuş bir vaziyette alelacele gelmesinin sebebi de buydu.

***

Bir başka güzel haber de, ‘Passion’ yani Çile filmiyle alâkalı. Bu film beynelmilel Yahudi çevrelerle Hıristiyanlık arasında yeni bir kültür savaşının habercisi. Bu iki grup arasında iltiyam olmayan bir yaraya ve inşikaka neden olacak. Hıristiyanların tesaffisi sürecinde önemli basamaklardan birisi. Batı’daki Yahudi çevreler belki de bu sayede ısrail perspektifinden ve güdümünden kurtulacaklar. Siyonist Hıristiyanlığa tasavvuru kabil olmayan büyük bir darbe. Adeta Batı’yı yeniden çalkalıyor ve Judeo-Christian beraberliği sabitesini dümdüz ediyor.

Bugüne kadar baskı altında tutulan bazı kiliseler ve duyguları silkinmeye başladı. Sözgelimi, Denver’deki bir kilise ‘The Passion’ filminin gösterime girdiği gün, mesaj panosuna ‘Hz. ısa’yı Museviler öldürdü’ şeklinde bir ibare asıyor. Bunun üzerine Musevî kuruluşlarından ADL kilise hakkında şikâyette bulunuyor. Bunun ötesinde ısrail’in ırkçı duvardaki ısrarı da kiliseler tarafından gerçeklerin görülmesini sağlıyor. Sözgelimi, Presbiteryan Kilisesi Genel Assamblesi Genel Sekreteri Clifton Kirkpatrick ABD’nin Ortadoğu politikalarını ve özellikle de Suriye ve Lübnan üzerindeki baskılarını yerden yere vurmuştur.

Bu kınama tam da Powell’in Suriye’nin kendilerini hayalkırıklığına uğrattığını ve Libya’nın çığırını izlemediğini söylediği bir sıraya denk gelmiştir. Kirkpatrick bununla da kalmamış ayrımcı ve ırkçı duvarı kınamış ve bunun insan hakları ihlâlinin ve ısrail baskısının çirkin bir sembolü olduğunu kaydetmiştir. Bunların telâfisi sadedinde 242 ve 338 sayılı kararların uygulanmasını ve ısrail’in işgal ettiği topraklardan çekilerek burada ivedi bir Filistin devleti kurulmasını istemiştir. Buna ilâveten Amerikan askerlerinin derhal Irak’tan çekilmesini ve çekilme işleminde BM’ye büyük rol verilmesini ve Irak halkına yetki devri yapılmasını da talep etmiştir. Sanki konuşan Kirkpatrick değil de Sistani’dir.

***

Rusya, Ortadoğu ve ABD’den güzel haberlerin yanında bir güzel haber de Lahey’den. Lahey’de ısrail’in ırkçı duvarı yargılanıyor. Bir blok halinde ıslâm âlemi Filistinlilerin arkasında duruyor ve haklarını savunuyor. Mahkemede ıslâm âleminin sözcülüğünü ise Sudan yapıyor. AKP iktidarına gelince burada da Filistinlileri hayalkırıklığına uğrattı. ısrail’in baskısı üzerine Türkiye Lahey’de tanıklık yapmaktan vazgeçti ve çekildi. Ama ısrail Kuzey Irak’taki emellerinden vazgeçmiyor. ‘Erdoganizm’ teorisinin mimarı Alon Liel Türkiye’nin Kuzey Irak’ta emrivakiye hazır olması gerektiğini söylemiştir. Serdar Turgut’un da yazdığı gibi kimi ısraillilerin Barzani ve Talabani’yi 13’üncü kabilenin kalıntısı olarak gördüklerinden şüphe yok. Buna zımni olarak Apo da dahildir.

Dördüncü güzel haber, Avrupa’nın duvarın yargılanmasına evsahipliği yapmasıdır. ısrail bunu Avrupa’daki Yahudi aleyhtarlığının yeni bir kanıtı olarak görüyor ve hazmedemiyor. ısrail kendi aleyhinde adalete inanmadığından dolayı meseleye böyle bakacak ve böyle pazarlamaya kalkışacaktır. Bu onun sorunu.

ısrail ile Batı ve Hıristiyanlık dünyası karşılıklı olarak kapanmayan iki yara ile karşı karşıya bulunuyor. Bu yaralardan birisi Hazreti Mesih’in Yahudilerce akıtıldığına inanılan kanıdır. ıkincisi ise Yahudilerce gündemden düşürülmeyen Yahudi aleyhtarlığı ve bunun tavana vurmuş hali olan holokosttur. Bu iki kuyruk acısı tarafların ortaklığını zorluyor ve maslahat beraberliğinin her an bitebileceğini gösteriyor.

Lahey’de duvarın yargılanması hazırlıkları yapıldığı sırada Avrupa’lılara mazilerini unutmamaları için Yahudi teşkilâtları öncülüğünde Brüksel’de, Avrupa’da artan Yahudi aleyhtarlığını gözler önüne sermek için bir panel yapıldı. Yahudi teşekküller Brüksel’de Avrupa Komisyonunu Yahudi aleyhtarlığı ile suçladılar.

Nobel ödülüne haiz Elie Weisel bunu çok veciz bir şekilde dile getirmiştir: “Dinî yönden ve Hitler’in varisi olarak sağ cenahta aşırı sağ, Filistin’de yapılanlar yüzünden sol cenahta sol bize düşmandır. Orta cenahta ise Müslümanlar bulunmaktadır...” Amiyane tabirle peki bu sonuçlarda hırsızın hiç mi kabahati yok? 2002 yılından beri Avrupa’da Yahudi düşmanlığı yüzde 15 artmış bulunuyor. Bunun nedeni şüphesiz şaron politikalarıdır. Rüzgâr eken, fırtına biçer. Sonuçta denilebilecek gerçek şudur: Yahudiler bugün yaptıklarını örtbas edebilmek için tarihî geçmişten medet umuyorlar. Bugünkü adaletsizliklerini tarihte yaşadıklarıyla savuşturmaya çalışıyorlar. Öyleyse yapmaları gereken zihin karmaşasını gidermek için bir zihin devrimidir. Yoksa ayaklarının altındaki zemin kayıyor.


Mustafa Özcan yeni asya 27,02,2004

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir