Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

17.09.2006, 14:48

Türkiye'nin tarikat ve cemaat haritası

Türkiye’nin tarikat ve cemaat haritası

Okan KONURALP - HÜRRıYET

ıstanbul’da ısmailağa Camii’ndeki cinayet ve linç olayının ardından tarikatlar yine tartışılmaya başladı. Çoğunlukla kapalı bir ilişki ağı kuran ve içe dönük yaşayan tarikatlar, bunlardan doğan cemaatler neredeyse tüm şehirlerde faaliyette. Kökleri çok eskiye dayanan tarikatların çizgisinden geldiğini iddia eden birden fazla cemaat var. Sık sık kendi içlerinde bölünüyor, aralarında mücadele ediyorlar.

Çoğunlukla kurdukları vakıflar aracılığıyla hareket ediyorlar. Kimileri de neredeyse holdingleşmiş durumda. Postluk bazen babadan oğula, bazen kardeşlere geçiyor. Cemaatlerin bazılarının siyasetle çok yakın bağları var, bazıları politikayla ilgilenmiyor. Ancak tüm Türkiye’nin her bölgesinde günlük hayatı ve insan ilişkilerini etkiliyorlar. Tarikatları, kurucularını, etkili oldukları bölgeleri, yaklaşımlarını araştırdık, haritasını çıkardık.


ıSTANBUL-KAYSERı-DÜZCE-ANKARA

Kadiri Muhammediye

Kadiri tarikatı kökenli Muhammediye kolu ıstanbul, Ankara, Kayseri ve Düzce’de güçlü. Lideri şeyh Seyyid lakabını kullanan Muhammed Ustaoğlu. 1987’de imamlıktan emekliye ayrılan Ustaoğlu, ıstanbul’da yaşıyor. Kendisinden sonra yerine geçmesine kesin gözüyle bakılan oğlu Muhittin Ustaoğlu da Diyanet ışleri’nde görevli, Düzce’de imamlık yapıyor. Cemaatin Kayseri vekili Muammer E. Almanya vekili şükrü Oral. Muhammediye, tarikat şeceresini Kadiri tarikatının kurucusu Abdülkadir Geylani’ye dayandırmakla birlikte kendisini Nakşibendi ve Mevlevi geleneğinin parçası kabul ediyor. Zikir törenlerinde zaman zaman yaklaşık bin kişiyi buluşturmayı başarıyor.


KÜTAHYA

Halveti tarikatının şabaniye Kolu

şeyhlik postunda Mehmet Dumlu oturuyor. Türkiye’nin en aktif Halveti tarikatı olarak biliniyor. Düzenli yaptıkları zikir törenlerine kadın ve erkeğin bir arada katılmasıyla tanınıyorlar. Kütahya merkezli cemaatin zikir törenlerine ıstanbul’un yanı sıra, Bursa, Uşak, Eskişehir, Ankara ve Afyon’dan da geniş katılımlar oluyor.


ANKARA-VAN-ş.URFA-ıSTANBUL

Hizb-ut Tahrir

Grup kendisini "ıdeolojisi ıslam olan parti" olarak tanımlıyor. Adlarını Hizb-ut Tahrir Türkiye sözcüsü Yılmaz Çelik’in ıstanbul Fatih Camii’ndeki basın açıklamasıyla duyurdular. Ankara ve ıstanbul’un yanı sıra şanlıurfa ve Van’da da güçlü oldukları biliniyor. Örgüt çalışmalarını Ankara merkezli Köklü Değişim adlı dergi çevresinde sürdürüyor.


ANKARA- ANTALYA

Galibiler

Kadiri-Rufai tarikat geleneğinden gelen cemaatler arasında tarikatlığını ilan eden tek kol. şeyhleri Hacı Galip Hasan Kuşçuoğlu. Zikirde şiş çekmeleriyle tanınıyorlar. Her perşembe akşamı Ankara’nın Hüseyingazi semtindeki Tevhid Camii’nde yaptıkları zikre yaklaşık 3 bin kişi katılıyor. Müritlerin çoğu çevredeki sitelerin esnafı. şeyh Kuşçuoğlu kendisini şöyle tanımlıyor: "Mezhep olarak Hanefi; meşrep olarak Alevi; yol olarak Kadiri-Rufai Galibiyiz." Faaliyetlerini, şeyhin adını taşıyan eğitim vakfı kanalıyla sürdürüyor. Cemaat Antalya’da da faaliyette.


ERZURUM

Nurcu Kırkıncı Hoca Grubu

Said Nursi’nin ölümünden bu yana Nurcular 10’dan fazla gruba bölündü. En etkin grup Fethullah Gülen cemaati. Ancak, Nurcular içinde bir isim var ki, Said Nursi’nin ölümünden bu yana "talebeler" içindeki saygın önder konumunu hiç kaybetmiyor. Bu isim, Nurcular arasında Kırkıncı Hoca olarak tanınan Mehmet Kırkıncı. Said-i Nursi’nin, "Evlerinizi medrese yapın" çağrısına uyup Erzurum Karanlık Kümbet Medresesi’ni kuran Kırkıncı, yaşamını burada sürdürüyor. 12 Eylül darbesinden iki yıl sonra MGK Başkanı Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’e mektup yazan Kırkıncı Hoca, "Dini güçlendirmek, milleti güçlendirmektir" demiş, ima yoluyla da olsa anayasa referandumunda cemaat desteğine karşılık, cemaate destek arzusunu dile getirmişti. Bu tavrı nedeniyle Nurcular arasında eleştirilse de, müridleri ve Gülen’i Nurcu yapan hocası olduğu için, Gülen Cemaati taraftarları arasında özel bir otoriteye sahip.


TRABZON

ıcmalciler

Kadiri Tarikatı’nın ıcmal Kolu’nun lideri Haydar Baş son dönemde çalışmalarını Bağımsız Türkiye Partisi adıyla sürdürüyor. Parti, 3 Kasım 2002 seçimlerden büyük bir yenilgiyle çıktı. Ulusal televizyon ve günlük bir gazetenin sahibi Haydar Baş’ın Türkiye’nin en zengin cemaat liderleri arasında olduğu iddia ediliyor. Trabzon ve çevresinde güçlü. Baş’ın ismi Trabzon’daki rahip cinayeti sonrasındaki tartışmalarda geçmişti.


ıSTANBUL-BURSA

Cerrahiler

Halveti tarikatına dayanıyor. Dergahları, ıstanbul’da Fatih-Karagümrük’teki Kethüda Canfeda Hatun Camii bitişiğinde. Zikirlerinde, müzik ve ibadet dışında hiçbir şey konuşulmuyor. Müritleri arasında çok sayıda tanımış ses sanatçısı bulunuyor. Tarikatın Tophane’deki Kadiriler yokuşundaki Kadirhane’sinde düzenlenen zikir törenleri neredeyse turistikleşmiş durumda. Kadirhane’nin şeyhi Ahmet Misbah Erkmenkul. Celvetiye tarikatına bağlı ısmail Hakkı Bursevi tarafından kurulan Hakkıye kolunun müritleri ise en çok Bursa’da yaşıyor. Kurucularının adını taşıyan bir vakıfları var.


ıSTANBUL-ANKARA-ÇORUM-BOLU

Uşşakiler

Halveti Tarikatı’nın bir kolu Uşşakiye. Merkezi ıstanbul Kasımpaşa. Kurucusu Pir Hüsameddin’in türbesi de bu semtteki aynı isimli camide. Tarikatı kamuoyuyla tanıştıran isim ıbrahim ıpek. Uzun yıllar sessiz faaliyet gösteren tarikat onunla birlikte ün kazandı, ıpek Yolu adlı yeni bir cemaat oluştu. ıpek’in 2000 yılında ölümünün ardından posta 44 yaşındaki eski milli güreşçi Fatih Nurullah oturdu. Nurullah tarikat nüfusunu artırmak için herkese açık kutlamalar, piknikler düzenliyor; zikirleri tarikat üyesi olmayanlara da açıyor. Tarikatın Kasımpaşa’daki merkezi her sene Bolu’da ve Çorum’da düzenlediği "Devran" adlı zikir törenleriyle tanınıyor. Bolu’daki son devrana 2 bin kişi katılmıştı.


ADIYAMAN-ANKARA-AFYON-SAKARYA-ıSTANBUL

Menzilciler

Nakşibendi Tarikatı’nın Menzil Kolu adını Adıyaman’ın Menzil köyünden alıyor. Cemaatin en ünlü ismi, uğradığı zehirli iğne saldırısından bir süre sonra hayatını kaybeden Raşit Erol. şeyh postunda şimdi kardeşi Abdülbaki Erol oturuyor. şeyh adaylarından Fevzettin Erol ise şimdilik cemaatin Ankara ve Afyon örgütlenmesini yönetiyor. Menzilcilerin Ankara çevresi "Semerkant Grubu" olarak da adlandırılıyor. Fevzettin Erol, yılın bir bölümünü de Afyon’daki merkezde geçiriyor. Cemaat ekonomik gücünü özellikle kendilerine derviş adını veren müritlerin kurduğu şirketlerin belediyelerden aldığı ihalelerle arttırıyor. Raşit Erol’un "ımanı kurtarmanın ve pekiştirmenin kafi olduğu bir devir yaşıyoruz" anlayışıyla hareket eden cemaatin Adıyaman Menzil ve Ankara merkezleri özellikle alkol bağımlılığından kurtulmak isteyen kişilerin ilgi odağı.


SııRT- ANKARA- ıSTANBUL- ELAZIğ

Tillocular

Kurucuları Sultan Memduh Hazretleri’nin türbesinin bulunduğu Siirt’in Tillo beldesi manevi merkezleri. Süryanice "Yüksek Ruh" anlamına gelen Tillo geleneği Kadiri Tarikatı’nın en güçlü kollarından. Siyasete uzak durmaları nedeniyle ıcmalcilerden, Kadiri-Rufai geleneğinde faaliyet sürdürmesi nedeniyle de Galibilerden ayrılıyor.


HATAY-GAZıANTEP-şANLIURFA-KıLıS-MARDıN-BATMAN

Hazneviler

Türkiye Kürtleri arasında en güçlü Nakşibendi cemaatlerinden biri. Merkezi Suriye’de. Hatay, Gaziantep, şanlıurfa, Mardin ve Batman ’da örgütlüler. Cemaatin şeyhi Muhammed Haznevi yılda en az bir kez Türkiye’ye gelip, zikir törenlerini yönetirdi. Geçen yıl öldüğünde, binlerce Türk müridinin cenaze töreni için Suriye’ye geçmek istemesi haber bültenlerine konu olmuştu. şeyhliği Muhammed Haznevi’nin oğlu Muhammed Muta Haznevi üstlendi.


SAKARYA-DÜZCE-BURSA

Hakikatçılar

Hemen hemen tüm cemaatlere karşı yürüttüğü mücadeyle tanınan Hakikatçılar’ın şeyhi Ömer Öngüt. Adapazarı’nda yaşıyan Öngüt, Cemalettin Kaplan, Fethullah Gülen, Necmettin Erbakan, Süleymancılar, ısmailağa Cemaati ve Diyanet’e yönelik ağır eleştiri içeren kitaplarıyla tanınıyor. Sakarya başta olmak üzere Düzce, Bursa ve Ankara’da önemli sayıda müride sahip. Tarikat, şeyhe mutlak itaat ilkesiyle yaşıyor.


KAYSERı

NakşibendiYahyalı Cemaati

Kayseri’de Gülen Cemaati’yle birlikte en güçlü dini grup. Nakşibendi tarikatının Anadolu’daki en önemli kolları arasında. Yahyalı Hacı Hasan Efendi’den alıyor adını. şimdi şeyh postunda oturan kişi Ramazan Dinç. Cemaat, Kayseri’deki sanayi gelişimine paralel olarak hızla büyüdü. Müritleri arasında Kayseri’nin önde gelen işadamları bulunuyor.


ıSTANBUL

Işıkçılar

Seyit Abdülhalim Arvasi’ye bağlı Hüseyin Hilmi Işık’ın kurduğu cemaat günümüzde ıhlas Holding şemsiyesi altında büyüdü. Cemaatin lideri Enver Ören’in rahatsızlığı ve ıhlas Finans’a el konulması cemaatin güç kaybetmesine neden oldu.


TÜRKıYE’NıN EN YAYGIN ıKı CEMAATı

Gülen Cemaati ve Nurcular

Türkiye’nin tarikat ve cemaat haritasında Nurcular ağırlıklı yer işgal ediyor. Tarikatın en ünlü ismi Fethullah Gülen’in etkinlik alanı Türkiye’nin tüm illerini kuşatıp, tarikat okulları kanalıyla Afrika’dan Uzakdoğu’ya uzanıyor. 1941 doğumlu Gülen, 1970’lerden itibaren Nur hareketi içinde gözyaşı eşliğindeki vaazlarıyla kendi yolunu çizdi. Akyazılılar ve Türkiye Öğretmen Vakfı gibi kuruluşlarla başlayan örgütlenmesi bugün büyük bir ekonomik ve siyasi güce dönüşmüş durumda. Cemaatin medyadan eğitime, finansa, sağlık sektörüne kadar pek çok alanda yatırımı bulunuyor. Gülen uzun süredir ABD’de yaşaması, olası vefatı sonrasında bu büyük ekonomik gücün nasıl paylaşılacağı belli değil. Nur cemaatinin içinde adı sık geçen diğer gruplar şunlar: Liderliğini Mehmet Kutlular’ın yaptığı Yeni Asyacılar (ıstanbul), liderleri ızzet Yıldırım, Hizbullah tarafından kaçırılıp öldürülen Med-Zehra Vakfı çevresi (Doğu-Güneydoğu Anadolu), Müslüm Gündüz liderliğindeki Aczmendiler (Elazığ-ıstanbul), Yeni Nesilciler, Yazıcılar


Süleymancılar

Cemaatin kurucusu Süleyman Hilmi Tunahan, soyunu Nakşibendi şeyhi Selahaddin ıbni Seracettin ’e dayandırıyor. Zamanla bağımsız bir yol izledi. Kurduğu Kuran kurslarından yetişen öğrenciler, hocalarının mehdiliğine iman edip, Süleymancılar cemaatini oluşturdu. Ege ve Akdeniz bölgelerinde güçlenen Süleymancılar zamanla tüm yurda yayıldı. Faaliyetlerini "kurs ve okul talebelerine Yardım Dernekleri" adı altında yürütüyor. Hakikatçılar’ın şeyhi Ömer Öngüt, Süleymancılar’ı "Dinleri Süleymancılık, imanları para, huyları gasp, meslekleri de dilencilik olan bir cemaat" olarak adlandırıyor. Türkiye’nin her ilinde en az bir Kuran kursuna sahip cemaatin, kurs ve öğrenci yurtlarının toplam sayısının 1500’ü bulduğu söyleniyor. Tunahan ’ın ölümünün ardından cemaat liderliğine Kemal Kaçar geçti. Onun vefatı sonrasında ise cemaat her ne kadar reddedilse de iki kardeş Ahmet Denizolgun ile Beyazıt Denizolgun arasında bölündü.


ıSTANBUL-ANKARA

ıskenderpaşa Cemaati

Geçmişi 1800’lü yıllara, Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi’ne uzanıyor. Uzun süre, Gümüşhanevi tekkesi cemaate ismini verdi. Mehmet Zahit Kotku şeyhlik postuna oturduktan sonra, görev yaptığı ıskenderpaşa Camii tarikata ismini verdi. Kotku’nun ölümünden sonra liderliğe geçen damadı Prof. Esad Coşan da 2001 şubat’ında Avustralya’da trafik kazasında öldü. Post oğlu Nurettin Coşan’a kaldı. Esat Coşan, tarikatı kurduğu vakıflar sayesinde büyüttü. Bunların en etkini Hakyol Vakfı. Koşan, ılim Kültür ve Sanat Vakfı ile Sağlık Vakfı’nı da kurarak örgütlenmeyi genişletti. "Hanım Dernekleri"yle kadın örgütlenmesine yöneldi. şu andaki lider Nurettin Coşan, dini eğitiminin yanı sıra New York’ta işletme öğrenimi gördü. Babasının isteğiyle 1996’da aile şirketi Server Holding’in yöneticiliğini üstlendi. Ticari faaliyetleri ve seyahatleri nedeniyle liderlik görevini yerine getiremediğini iddia eden bir grubun muhalefet başlattığı ve tarikattan koptuğu söyleniyor. Siyasetin birçok önemli ismi cemaatle gönül birliği içinde: Eski cumhurbaşkanı Turgut Özal, başbakana Recep Tayyip Erdoğan, Korkut Özal, maliye bakanı Kemal Unakıtan, bir dönem için dahi olsa Necmettin Erbakan. ıskenderpaşa Tarikatı’nın bir de siyasi partisi var: "Sağduyu Partisi." Recep Tayyip Erdoğan’ın, 3 Kasım 2002 Seçimleri sonrasındaki ilk cuma namazını Ankara’nın Dikmen semtindeki Mehmet Zait Kotku Camii’nde kılması bu gönül bağının sembolik işareti olarak değerlendiriliyor.


ıZMıR-MANıSA-AYDIN

Melamiler

Melami Tarikatı’nın kamuoyu önüne çıkan en önemli ismi Ahmet Arslan. Emekli astsubay Arslan, şeyh Hasan Özlem’in 1996’da ölümünün ardından posta oturdu. 66 yaşındaki Arslan, Manisa’nın Salihli ilçesinde yaşıyor. Cemaatin Aydın, Adana, Uşak ve ızmir’de mürit grupları bulunuyor. Tarikatın diğer önemli ismi Davud Yılmaz. 73 yaşında, ızmir’de yaşıyor ve küçük bir cemaati kontrol ediyor. ıstanbul’da da takipçileri var. "ıbadet gizli, gösterişsiz olmalı" yaklaşımını savunan Melamiler genellikle ev toplantılarında bir araya geliyor.


ıSTANBUL-KONYA-ANKARA

Erenköy Cemaati

Kökleri Kelami Dergahı’na ve şeyhi Erbilli Mehmet Esat’a dayanıyor. Mehmet Esat, tekkeler kapatılınca Erbil’deki arazilerini satıp, ıstanbul’a yerleşti. Erenköy’de bir köşk aldı, cemaatin temellerini attı. Menemen Ayaklanması’na karıştığı iddiasıyla gözaltındayken rahatsızlanıp hayatını kaybetti. Erenköy Cemaati, Mehmet Esat’ın halifesi Mahmud Sami Ramazanoğlu’nca kuruldu. Nakşibendi geleneği içinde, esnaf ve işadamlarının kolu olarak biliniyor. Ramazanoğlu’nun ardından cemaatin dini sorumluluğunu Musa Topbaş üstlendi. Onun ölümüyle üç isim ön plana çıktı: Yeni şafak’ın eski başyazarı Ahmet Taşgetiren, Eymen Topbaş ve Konya’da yaşayan Tahir Büyükkörükçü. şeyh postuna Büyükkörükçü’nün oturduğu ileri sürülüyor. Konya’da Erenköy Mahallesi’nde yaşayan Büyükkörükçü bir dönem Milli Selamet Partisi milletvekilliği de yapmıştı. Erenköy Cemaati’nin Ankara örgütlenmesini ise Muradiye Vakfı yürütüyor.


ıSTANBUL

ısmailağa Cemaati

Kurucusu Ebuishak ısmail Efendi, 1723’te Fatih’te adını taşıyan camiyi inşa ettirdi. Ölümünden sonra cemaati tarikat yoluna girdi. şeyh Batumlu Ali Haydar Efendi, 1960’da ölene kadar liderliği yürüttü. Görevi ısmail Ağa Camii imamı Mahmut Ustaosmanoğlu devraldı. Cemaat ıstanbul’un merkezi Fatih’te, Türkiye’nin en dikkat çeken ıslami gettosunu oluşturdu. Sarık, şalvar ve cübbeli giyimleriyle diğer Nakşibendi gruplarından ayrılıyorlar. ısmailağa Cemaati, Ustaosmanoğlu’nun kökeni nedeniyle ıslami gruplar içinde "Oflular" olarak da tanınıyor. Cemaatin önde gelen bazı isimlerinin Salih Mirzabeyoğlu liderliğindeki ıBDA-C ile birlikte hareket etmesi, grubun radikalleşme potansiyelinin bir kanıtı gösteriliyor.

Kaynak: Hürriyet
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

2

17.09.2006, 14:55

Objektif ve doğruyu yansıtan haber dahi yapmak istediklerinde, bu kartel medyasından bir cacık olmadığını, bu haberi okuyunca tekrar anladım.

3

17.09.2006, 18:10

At Okan'ım at. Vakit varken.
Bir elveda bile diyemezsin ölüme giderken
Çölde suya hasret kalan gibi orada duaya hasret kalacaksın
Fakat yaptığın ifitiralar orada çukur olacak sana
Nasıl olsa Allah Halim dir.
Belki hesabını burada vermezsin
Ama Allah adaletiyle hüküm verdiği zaman kalemin beynine saplanacak belki

Ölümden sonra dirilme haktır
Ve onu Allah yapacaktır

4

17.09.2006, 18:14

Nurcuların arasına Aczmendileri nasıl karıştırmış onu anlamadım.

Seneler evvel, Ankara'daki Bediüzzaman mevlidinde, Aczmendiler de toplandılar, güya olay çıkaracaklar, Nurcuları da alet edecekler, haberlere Nurcular olay çıkardı, irtica hortladı diye çıkacak.

Kutlular abi falan da vardı o mevlidde, kimse ilişmedi, onlar da istediklerini alamadılar. Kutlular abiden bizzat dinledim, dönüş yolundayken benziklikte bu Aczmendileri görmüşler. Oradayken takma sakal bıyığı, cübbe sarığı çıkarmışlar, altlarında kot pantolon varmış. Böyle suçüstü yakalanınca, hemen minibüse atlayıp ortadan kaybolmuşlar.

Hep derin devlet oyunları...

5

17.09.2006, 18:56

Alıntı

Hep derin devlet oyunları...


Abi belki de şu cümle yüzünden benim çok yakından tanıdığım biri ısmail ağa cemiindeki olaydaki katilin katil zanlısı olarak hapishanede. Çok yakındalar. Her an gözlüyorlar...

6

22.09.2006, 04:29

Yine mi 28 şubat?

Yine mi 28 şubat?

Hayli zamandır medyadaki “irtica” haberlerinde gözlenen artış, ısmail Ağa cinayetinin ardından daha “sistematik” bir şekilde yeni bir mecraya yönelmiş gibi görünüyor.

Bu aşamada yine münferit hedeflere nokta atışları yapılmakla beraber, 28 şubat’ta olduğu gibi cemaat ve tarikatlara yönelik toplu taarruzlar için de düğmeye basılmışa benziyor.

Nokta atışlarının son tipik örnekleri “Tesettürlüler bikinililere saldırdı” veya “Filanca yerde öğrencilere irticaî cep telefonu mesajları atan öğretmen” gibi haberlerde görüldü.

ıkinci şıkkın sıcak örneği ise, ısmail Ağa cinayetinin hemen ardından bu cemaate yöneltilen çok yönlü ve çok boyutlu saldırılar.

Sezilen ve hissedilen o ki, eğer bu saldırılarla istenen netice alınırsa, akabinde sıradaki diğer hedef dövülmeye başlanacak.

Ve bu taarruz dalgası, listede yer alan hedeflerin tamamı vurulup ortalık “irtica”dan tümüyle temizleninceye kadar devam ettirilecek.

Son günlerde bazı gazetelerde çıkan “cemaat ve tarikat haritaları” ve yazı dizileri, bu yönde derin mahfillerde yapılan hazırlıkların işareti gibi.

Bu yayınların içeriğinin, geçmişte defalarca yapıldığı gibi, kısmen doğru bilgilere yer vermekle birlikte, büyük ölçüde çarpıtmalara dayanan maksatlı istihbarat raporlarından ibaret olduğu, ilk bakışta kolayca anlaşılıyor.

Ülke gündeminin uzunca bir aradan sonra yeniden teröre kaydırılması ve bununla bağlantılı olarak TMK’nın çıkarılması, hayra alâmet değildi. Ardından, gizli anayasada “terörle eşdeğer iç tehdit” olarak nitelenen irticanın da gündeme getirilmesi zaten bekleniyordu.

Nitekim süreç bu tahmin ve beklentileri doğrular tarzda şekilleniyor. Bir taraftan terör gündemde tutulurken, “ustaca” manevralarla irtica dosyaları da birer birer açılmakta.

Bu işaretlere bakarak, Türkiye’nin yeni bir 28 şubat sürecine daha sürüklenmek istendiğini ifade etmek herhalde yanlış olmaz.

Hatırlanacağı gibi, onuncu yılını doldurmak üzere olduğumuz 28 şubat süreci, Erbakan’ın başbakan olduğu dönemde başlamıştı. şimdi ise uzun seneler birlikte siyaset yaptığı Erbakan’la yolunu ayırdığını ilân ederek yeni bir partiyle sahneye çıkan Erdoğan iktidarda.

AKP lideri “değiştiğini” mütemadiyen tekrarlayarak bugünlere geldi. Ama kendisine hâlâ şüpheyle bakmayı sürdüren statüko muhafızı karşıtlarını ikna edebildiği söylenemez.

Erdoğan, bu mihrakları “huylandırmamak” için, iktidarını borçlu olduğu kitlelerin 28 şubat kaynaklı mağduriyetlerini telâfi yolunda hiçbir adım atmamak dahil, her türlü tavizi vermesine rağmen bu durumu değiştiremedi.

Ve gelinen noktada, Erdoğan’ın bu tavrını “zaaf” olarak algıladıkları açıkça belli olan güçler, bu durumdan aldıkları ilâve cür’et ve cesaretle, AKP iktidarını beşinci yılında daha da sıkboğaz etmenin işaretlerini vermekteler.

Bu işaretlerden anlaşılan o ki, “final süreci”nde AKP, “irtica ile mücadele” konseptine uygun şekilde, cemaat ve tarikatların üzerine gitmeye zorlanacak. “Değiştiysen gerekeni yap, yoksa biz icabına bakarız” denilerek...

Ufukta yine sıkıntılı günler var.

Kazım GÜLEÇYÜZ / Yeni Asya
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

7

22.09.2006, 10:16

Allah korusun

8

15.03.2007, 18:51

En güçlüsü Nurcular

Aslında cemaatler, tarikatlar günümüzde birer “lobi” gibi... “Sivil toplum örgütü” gibi... Ve de “önemli bir Türkiye gerçeği.”

“Bu kesimler” uzun süre devletten uzak durdular.

“Başımız devletle derde girer” diye çekindiler.

“Siyasetle” ilgilenmediler.

Kapılarını çalan siyasetçilere de “bizim dünya işleriyle ilgimiz yok... Siz kendi yolunuzda gidin, biz kendi yolumuzda” dediler.

***

Ama zamanla siyasetçiler “tarikatları, cemaatleri” rahat bırakmadılar.

Onların bir bölümünü “siyasete çekmeyi başardılar.”

Yine onların bir bölümü de “siyasetten, siyaset üzerinde etkili olmaktan, Meclis’e girmekten, devlette bazı yerlere gelmekten” hoşlanmaya başladılar. (...)

***

Siyasette tarikat-cemaatle “doğrudan bağı olanlar” var.

Süleymancılar’ın eski lideri merhum Kemal Kaçar Adalet Partisi milletvekiliydi.

şimdiki lider Ahmet Denizolgun ANAP milletvekiliydi... Bakandı.

Turgut ve Korkut Özal, Nakşi tarikatının Mehmet Efendi kolundandı. (Prof. Erbakan da)

***

Bir de tarikat-cemaatle “doğrudan ilişkisi” olmayan, ama bu kesimlere “yakın duranlar” var.

Seçim dönemlerinde “onların desteğini bekleyenler” var.

“Lider düzeyinde kişisel dostluk” kuranlar var. (Bülent Ecevit-Fethullah Gülen ilişkisi)

***

Günümüzde “en güçlü kesim” Nurcular.

Onlar da 2 kol:

Fethullah Hocaefendi cemaati ile Yeni Asya grubu.(...)


Sabah, 9 şubat 2007
Yavuz DONAT
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

9

16.03.2007, 01:22

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Nurcuların arasına Aczmendileri nasıl karıştırmış onu anlamadım.

Seneler evvel, Ankara'daki Bediüzzaman mevlidinde, Aczmendiler de toplandılar, güya olay çıkaracaklar, Nurcuları da alet edecekler, haberlere Nurcular olay çıkardı, irtica hortladı diye çıkacak.

Kutlular abi falan da vardı o mevlidde, kimse ilişmedi, onlar da istediklerini alamadılar. Kutlular abiden bizzat dinledim, dönüş yolundayken benziklikte bu Aczmendileri görmüşler. Oradayken takma sakal bıyığı, cübbe sarığı çıkarmışlar, altlarında kot pantolon varmış. Böyle suçüstü yakalanınca, hemen minibüse atlayıp ortadan kaybolmuşlar.

Hep derin devlet oyunları...



Kim o Aczimendileri o sekilde gördügünü söylüyorsa yalan söylüyordur,o sahislar ilim ve yasanti olarak hakiki birer nurcudurlar.Yillardir onca eziyet ve iftiralara ragmen hala dahi ayni yasantilarini devam ettiriyorlar.Bulunmus oldugunuz memlekette onlardan varsa veya arastirin o memleketin en samimi müslümanlarindandir onlar ve oturun bir aczmendiyle konusun size
Risale-i Nur nasil anlasilir anlatirlar size onlar ne yaptilar ?Bediüzzaman hazretlerinin mevlidune bütün müslümanlar davetli idi ve tabiiki onlarda geldiler bu serverde bu yazilari okuyan herkes televizyonlarda izlemistirki ,onlarin önünü kesen polisti orda ,onlari tpolayip götüren yine polisti,ve yillarca hapis yatan yine onlardi ve ciktiklari zaman ayni seyi yine onlardi peki bunlar ne yapmislar ,sarigini acmamak sünnet-i seniyeyeye uygun giyinmek yani Bediüzzaman hazretlerinin yaptigini yapmaya calismak acaba nedir?Bir aczmendinin fotografini alin Bediüzzaman hazretlerininde bir fotografini alin bildiginiz islam alimlerini hayalinizden bir gecirin bakalim su aczmendileri nereye koyacaksiniz?onlara iftira atanlar acaba onlarin islami olmayan nelerini gördüler,seriat istemelerimi yanlisti Allah deyip zikretmelerimi yanlisti ,sakallarimi yanlisti yoksa hanimlarindaki carsaflarimi yanlisti ,uymaayan neresidir?fikih derki birseye sahitlik etmek icin 4 kisinin gözleriyle görmesi lazim,bir kisi ciksa ve iki kisi birseyin dogruluguna delil getirse bin tane o delilin imhasina calisan delil getirenin yaptigini yapamaz,televizyonlarda hala dahi arada bir onlari gösteriyorlar bu insanlari yakindan taniyanlar bilirlerki hala dahi islami yasantilarini sürdürmenin derdindedirler.
Ümitvar olunuz..

10

16.03.2007, 01:29

Sunuda ekliyelim surasinida yanlis yazmissiniz,mevlud hadisesini herkes bilir ,97 de oldu,onlarin polis tarafindan toplanip hakiki sakallari ve saclari cekilerek yerlerde sürütülerek polis arabalarina bindirilerek götürürldüklerini herkes görmüstür.Ve o saclarini ve sakallarini kesmedikleri icin iki yil hapis yattiklarinida herkes bilir,buda yazilanin nereden geldigine güzel bir delil olur ,insallah bu ne nasil anlasiliyor gösteriri.Bilmeyizki bu kadar göz önünde olan bir hadisede herkesin günlerce izledigi bir hadisede bu ithamlar yapilirsa Allah müslümanlara yardim etsin ve Allah basiretimizi ,ferasetimizi acsin gözümüzle gördüklerimizi böyle yorumlarsak ya gözümüzle görmedigimiz rejimin isine gelmeyen rejimce imha edilmesi gereken müslümanlar hakkinda cemaatler hakkinda kim bilir ne senaryolar yazilip ne hikayeler anlatilip müslümanlarin arasina sokulmaktidir,su yazilanlar bunu ortaya koyma noktasinda güzel bir örnek oldu...
Ümitvar olunuz..

11

16.03.2007, 01:46

bu arada sunuda ekleseniz iyi olur insallah; Üstad hazretlerinin mektubat isimli eserinde telvihat-i tissa isimli bölümü nurcu kardeslerimiz bilir .
Madem söz buraya gelmis orda kalbin hareketinden , tarikatlerin ehemmiyetinden, ehli muhabbet bir ehli tarik ile kalbi harekete gelmemis zamanin muhakkik bir alimide olsa! aralarindaki mukayeseden , ehli olan kardeslerimiz biraz bahseder ve risale i nurlari ve nur camiasini bunun nersinde gördüklerini,biraz acarlarsa insallah konu olmasi gereken mecrada devam eder.
hem dahi su zamanin fehmine uygun en kisa bir yol olarak üstadimizin Kuran dan istifade ederek seriüsseyr olan su zaman evladina ihsan edilen yoldanda bahsederseniz , bizler meslegimiz vede mesreblerimizce istigal etmemiz gereken mevzular cercevesinde insaallah mütealamiza devam ederiz ...
Ümitvar olunuz..

12

16.03.2007, 10:42

Kutlular abi ve o araçtaki kişilerin gördüğü birşey var, ve Kutlular abi bunu her yerde anlatır, ve o araçta 4 kişiden fazlalardı, daha da yalanlayan olmadı. Belki de ayreten o ajanlar da oradaydı, fonksiyonlarını görüp ayrıldılar. O kargaşada olan birşey kesin, o da derin devletin bir iş karıştırdığı.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

pegasoszaza

Orta Düzey

Mesajlar: 206

Konum: ANTALYA

Meslek: TOPTAN

Hobiler: HıZMET

  • Özel mesaj gönder

13

17.03.2007, 11:13

Antalya da galibiler varmış...?


hiç farkında değilim....

her yer nurcu olmuş...

dahil olmuşlar herhalde nurlara...

antalaya da heryer nur...

velakin haritada yok.... :?:

kafi hizmet etmeyince yazarda bizi nurcu telakki etmemiş anlaşılan... :(
Sözlerin kalbinin sesi ve yansıması değil ise, gevezeliğin manası ne...?...

14

18.03.2007, 02:16

Bu ne küstahça bir haberciliktir bunların ne topluma nede insanlara saygısı kalmamış, yani cahil bi insan bunları okuyunca neler düşünür acaba...

Valla nediyim Allah hidayet versin okumuş diplomalı cahillere...

15

21.03.2007, 21:39

Bir de Türkiyenin küfür ve zulüm haritasını çıkarsalarda gözümüzle görsek o bölegelere uğramasak :wink:
...biz istihdam olunuyoruz;hem rıza dairesinde,hem inayet altında bize Hizmet-i Kur'aniye yaptırılıyor. (28. Mektup'tan)

16

22.03.2007, 01:11

Alıntı sahibi ""rejume""

Bir de Türkiyenin küfür ve zulüm haritasını çıkarsalarda gözümüzle görsek o bölegelere uğramasak :wink:


Veya tam tersi oralara da yoğunlaşsak, malum vazifemiz iman kurtarma vazifesi :wink:
ya rabbi!ya rabbi!ya rabbi! Beni bu yolda büyüt,bu yolda yürüt,bu yolda çürüt.Fakat asla ve asla döndürme..

17

22.03.2007, 09:01

Sabah Gazetesi, "Tarikatler Cemaatler" yazı dizisinde bugün Nurcuları ele aldı. ışte Fethullah Gülen'in kopuşundan, tüm önemli kişiliklerine bir "Nurcu" yazısı...

Siyaset sevdası cemaatin içinden bir tarikat çıkardı

Nur cemaatinden ilk olarak risaleleri elle yazıp çoğaltan ve liderliğini Altınbaşak'ın yaptığı Yazıcılar grubu koptu. Cemaati yöneten kanaat önderlerinin siyasetle haşır neşir olmasına karşı çıkan Gülen grubu ise son dönemde yollarını tamamen ayırdı.

Said Nursi'nin 1960 yılında ölümünün ardından cemaat içindeki bölünme fazla gecikmedi. Said Nursi klasik tarikat örgütlenmesine karşı olduğu için yerine geçecek bir halef seçmemişti. Bunun üzerine cemaatin "Abi"leri bir araya geldi. Çoğunluğun ortak kararıyla Zübeyir Gündüzalp lider oldu. Ama bu karar bölünmeyi de beraberinde getirdi. 1920 doğumlu olan Gündüzalp'e karşılık, 1899 doğumlu olan ve cemaatin en yaşlı abisi Hüsrev Altınbaşak kendisinin lider olması gerektiğini düşünüyordu. Nitekim Altınbaşak 1961 yılında diğerlerinden ayrılığını ilan etti. Altınbaşak ayrılığına gerekçe olarak da, Gündüzalp ekibinin Said Nursi'nin eski harflerle yazılan kitaplarını eskiden olduğu gibi elle yazıp çoğaltmak yerine matbaada üstelik de Latin harfleriyle basıp çoğaltmayı tercih etmesini gösterdi. Gerçekten de Nurcular kitaplarını uzunca bir süre elle yazıp, çoğaltıyor, el altından gizlice dağıtıyorlardı. Bunun nedeni ilk başlarda matbaa olanaklarının yetersiz oluşu, sonraları da polis takibine uğrama korkusuydu. Bu arada kitaplar yeni talebeler tarafından elle çoğaltılırken aynı zamanda okunmuş, ezberlenmiş ve öğrenilmiş oluyordu. Yani aynı zamanda bu bir eğitim yöntemiydi. Buyöntemi sürdürmek taraflısı olan Altınbaşak ekibi bölünme sonrasında Yazıcılar diye adlandırıldı. Kimilerine göre artık "okuyucular" denilen Gündüzalp liderliğindeki Nurculuğun ana kolu ise ıstanbul Süleymaniye'de Kirazlı Sokak'ta faaliyetine devam etti.

SıYASET ıLE ıÇ ıÇE
Siyasete girmeyi yasaklayan, ama seçmen olarak Demokrat Parti'yi destekleyen Said Nursi'nin ölümü tam da 27 Mayıs ıhtilali'ne denk gelmişti. 27 Mayıs'ta DP kapatıldı. ıhtilal sonrasında Nurcular DP çizgisinin devamı olarak nitelendirdikleri Adalet Partisi'ne oy verdiler. Ama sadece oy vermekle kalmadılar. Nurcu kökenli Tevfik Paksu ve Hüsamettin Akmumcu AP'den milletvekili seçildiler. Her ne kadar Nakşilerin şeyh Koktu liderliğindeki ana kolu Demirel'in karşısına Erbakan'ı siyaset sahnesine çıkarsa da Nurcular bazı istisnalar dışında Erbakan'a ve partilerine oy vermediler. Bunun ana gerekçesi olarak da "ıslam'ı siyasete alet ediyor, Said Nursi bunu asla istemezdi" dediler. Ama o dönem ızmir'de bulunan ve cemaat içinde yıldızı giderek parlayan Fethullah Gülen Nurcuların siyasetle bu denli içli dışlı olmalarını eleştirmeye başladı. Said Nursi'nin kitaplarını çoğaltıp, dağıtarak Nurculuğu yaymaya çalışan Nurcularakarşın Gülen, vaaz kasetleri dağıtarak, küçük yaştaki çocukları, özellikle kırsal kesimde kurduğu kamplarda eğiterek farklı bir çalışma yürütüyordu. Diğer gruplar ise Gülen'in bu tarzına karşıydılar. Hatta bu karşıtlık küskünlüğe kadar vardı ve Nurcular ızmir'e gittiklerinde Gülen'e uğramaz oldular.

GÜLEN'ıN KOPUşU
1971 yılında Nurcular yine bir olağanüstü dönemde liderlerini yitirdi. 12 Mart 1971'de ordu bir muhtıra ile Demirel hükümetini düşürdü. 2 Nisan 1971'de de Zübeyir Gündüzalp öldü. Cemaatin bir yıl önce çıkarmaya başladığı Yeni Asya adlı günlük gazetenin başında bulunan Mehmet Kutlular'ın ve "Fırıncı Abi" olarak anılan Mehmet Güleç'in isimleri öne çıktı. Bu ikiliden Kutlular'ın gazeteden, Güleç'in de cemaatin koordinasyonundan sorumlu olması konusunda anlaşıldı. Yani Nurcular çeşitli Abi'lerin kanaat önderliğindeki gruplar halinde gevşek bir federasyona gittiler. Fethullah Gülen ise 1971'de tutuklandı ve 7 ay cezaevinde kaldı. 1972'de Erbakan bu kez Milli Selamet Partisi'ni kurarak sahneye çıktı. Cemaatten çok önce ayrılan Yazıcılar grubu da Alparslan Türkeş'in Milliyetçi Hareket Partisi'ni desteklemeye başladı. Nurcular bu hengamede "Ehveni şerDemirel" diyerek yine AP'ye yöneldiler. Hatta MHP ve MSP ile çatışmaya başladılar. Gülen cezaevinden çıktıktan sonra yine ızmir'e dönerek faaliyetlerine devam etti. 1974'te Gülen ile Kutlular arasında yapılan bir konuşmadan sonra ipler tamamen koptu. Mehmet Kutlular, Gülen ile bu son konuşmasını şöyle anlattı: "Gülen uzun zamandır bizimle konuşmuyordu. Biz Nurculuktan söz ederken o ızmir'de bu konuyu soranlara 'Zamanımız şuculuk, buculuk zamanı değil' açıklaması yapmıştı. Biz de bunu o zamanki ıttihad gazetesinde eleştirmiş, kendisinin de bir Nur talebesi olduğunu yazmıştık. 1974'de bir araya geldiğimizde bizimle konuşmama sebebinin bu olduğunu anlattı. Ben de 'Nurcu değil misin, biz seni öyle biliyoruz' dedim. O da 'Bir hizmet yürütüyorum ve bunu kimseye söylemiyorum. Siz söyleyince olmuyor' dedi. O günden sonra biz de onun için Nurcudur demedik. Kendisi de söylemiyor." Nitekim ilerki dönemde Gülen kendi hareketini öyle bir büyüttü ki, sonunda Nurculuğu "tarikat mı değil mi" diye tartışanlar bu hareketin içinden çıkan Fethullah Gülen'in kendi tarikatını kurduğu fikrinde birleşti.

12 Eylül Nurcuları da vurdu

Demirel'e destek veren Nurcular 12 Eylül'den sonra siyasi yelpazelerini genişletti. Darbeye destek çıkanlar oylarını Özal'ın ANAP'ına akıttı. Yasakların kalkmasından sonra ise ilk kez cemaatten Erbakan'a oy verildi.

AP'yi destekleyen, bu desteğe karşılık da MSP'li Akıncılar'ın, MHP'li Ülkücüler'in taşlı sopalı saldırılarına uğrayan Nurcular 12 Eylül 1980 darbesinde yine bir yol ayrımına geldiler. Aslında başında Mehmet Kutlular'ın bulunduğu ekip için her şey basitti. Darbe DP-AP çizgisini sürdüren Demirel'e ve demokrasiye karşı yapılmıştı. Bu nedenle 12 Eylül'e karşı çıkmak, Demirel'i savunmak gerekiyordu. Ama bazıları darbeyi farklı değerlendirdi. Aralarında Erzurumlu Mehmet Kırkıncı ve Üsküdar'daki Mustafa Sungur gibi isimlerin bulunduğu kesim darbeden önce komünistlerin, Akıncıların ve Ülkücülerin de, Nurcu düşmanı olduğunu, ihtilalin bunların tümünü ezdiğini düşünüyordu. Yani bir anlamda "düşmanımın düşmanı dostumdur" diyordu. Bu iki grup 1982 Anayasası'na farklı oy vererek ayrılıklarını kesinleştirdi. "Hayır" oyu veren Kutlular grubu, 1982 Anayasası referandumunda "evet" oyu kullanıp darbeye destek verenlere, 12 Eylül'ün Milli Güvenlik Konseyi'nden esinlenerek "Konseyciler" dedi.

TURGUT ÖZAL ETKıSı
Yeni Asya gazetesi 12 Eylül 1980 ihtilalinden bir ay sonra sıkıyönetim tarafından kapatılmış ama cemaat Yeni Nesil adıyla yoluna devam etmişti. Emekli general Süleyman Tuncel'in "Hürriyetçi parlamenter rejimi bu anayasa ile kurmak mümkün değil" manşetiyle verilen haber üzerine Yeni Nesil de 5 Kasım 1982'de, anayasa referandumundan bir gün önce kapatıldı. Bu sefer Tasvir adıyla çıktı. 1Ekim 1983'de o da kapatıldı. 15 Kasım 1983'de Yeni Nesil tekrar açıldı. Bu kapatmaların başlıca sebebi Demirel desteğiydi. Kutlular ekibinin kayıtsız şartsız Demirel desteği sonunda bazılarının sabrını taşırdı. Tam da o dönemde Anavatan Partisi'ni kuran Turgut Özal Nurcuların da ezberini bozdu. Yıllardır ağırlıklı olarak Demirel'e verilen Nurcu oylar bu kez ANAP'a akmaya başladı. Kutlular'ın temsil ettiği çizgiden ayrılanlar Yeni Nesil adı altında toplandılar. Kutlular ve ekibi Yeni Asya Grubu olarak adlandırıldı.

AKP'YE DE DESTEK VAR
Bu tarihten itibaren irili ufaklı pek çok ayrılık ve kopuş yaşayan Nurcular Özal'dan sonra yeniden Demirel'e oy verdiler. Ama Erbakan'a, onun ardından AKP'ye oy verenler de oldu. Nur cemaatinde yaşanan bu bölünmeler diğer cemaatlerde olduğu gibi teorik düzeydeki derin fikir ayrılıklarından değil, siyasi tercihlerden kaynaklandığı için gruplar birbirleriyle ilişkilerini sürdürüyor. Hatta zaman zaman biraraya da geliyorlar. Bu haliyle Nur cemaati hem bir çok gruba bölünmüş hem de hiç bölünmemiş gibi değerlendirilebiliyor. Her grup kendi kulvarında Nurculukla ilgili kitapların yayımını sürdürüyor, yeni talebelerin eğitimi için yurtlar, dershaneler açıyor. Siyasi tercihlerinde ise her grup diğerinden bağımsız. Ancak sadece nadiren bazı toplantılarda Fethullah Gülen cemaatiyle de biraraya geliyorlar.

Nurcuların vakıf ve yayınevleri

Cemaat pek çok gruba bölünmüş durumda. Ancak Nurcular bunu 'bölünme' olarak değil, 'hizmette işbölümü' olarak tanımlıyor. 'Hizmet'ten kasıt Bediüzzaman'ın risalelerini okumak, tartışmak, öğretmek, basmak, yaymak, sempozyumlar düzenlemek. Özetle 'dini referanslı bir eğitim ve kültür' çabası. Örgütlenmeleri 'gevşek' ama kişisel ilişkileri çok güçlü. ışte Fethullah Gülen cemaati hariç, 'klasik' Nurcu grupların vakıf ve yayınevleri:

* YENı ASYA: Kanaat önderi Mehmet Kutlular. Nurcular'ın ana kolu olarak başlamalarına karşın sürekli bölünmelerle çok kan kaybettiler. Grup Yeni Asya Vakfı aracılığıyla faaliyetlerini yürütüyor. Yeni Asya Yayınları, Risale-i Nur külliyatını ve diğer kitapları piyasaya sürüyor. Yeni Asya gazetesinin yanı sıra 'Köprü', 'Bizim Aile' ve 'Can Kardeş' isimli dergiler bulunuyor.

* SUNGUR ABı GRUBU: Adından da anlaşılacağı gibi grubun kanaat önderi Said Nursi'nin talebelerindenMustafa Sungur. 'Sözler Yayınevi' bu gruba bağlı. 'Nur Dergisi' ve Türkçe, ıngilizce, Arapça yayınlanan Nur The Light dergisini çıkarıyorlar.

* NESıL: 'Yeni Nesil' gazetesiyle devam eden gruba kısaca 'Nesil' deniyor. Kanaat önderi Mehmet (Fırıncı) Güleç. 'ıstanbul ılim ve Kültür Vakfı' ve 'Nesil Yayınevi'nin yanı sıra Nur cemaatinin en önemli radyo kanalı 'Moral FM' de grubun bünyesinde. Nesil grubunun en önemli faaliyeti uluslararası Bediüzzaman sempozyumları. Bu sempozyumlar nedeniyle diğer Nurcu gruplar da Nesil'e destek veriyor. Bu nedenle diğer gruplarla derin bir ayrılığı yok.

* KIRKINCI HOCA GRUBU: Erzurumlu Mehmed Kırkıncı Hoca etrafından toplanan grup Erzurum Eğitim ve Kültür Vakfı ile Suffa Vakfı bünyesinde çalışmalarını yürütüyor. (12 Eylül 1980 darbesini destekledikleri için bu gruba 'Konseyciler' de deniyor.)

* YAZICILAR: Risale-i Nur'ların eski yazıyla ve elle yazarak çoğaltılmasını savundukları için bu adla anılıyor. ılk kanaat önderleri Hüsrev Altınbaşak'tı. 'Hayrat Vakfı' etrafında bir araya gelen grubun bir özelliği içine kapanık olması.

* ABDULLAH YEğıN GRUBU: 'Hizmet Vakfı' ve 'Envar Neştiyat' etrafında toplanan grubun üyeleri Mustafa Sungur grubuyla da yakın.

* SAıD ÖZDEMıR GRUBU: 'ıhlas Nur Neşriyat' bünyesinde bir araya geliyorlar. Sungur ve Yeğin gruplarıyla yakın olarak nitelendiriliyor.

* HEKıMOğLU ıSMAıL: Timaş Yayınevi'nin kurucusu 'Minyeli Abdullah'ın yazarı Hekimoğlu ısmail'in etrafında toplanan bir grup. Daha önce de 'Türdav Yayınevi'ni kuran Hekimoğlu ısmail 'Sur Dergisi'ni de çıkardı.

* MEHMET KURDOğLU: Nur cemaati içinde en içe kapanık grup. Ankara'da yaşıyorlar. Özellikleri "dershaneden eve, evden dershaneye" türü, dışa kapalı bir yaşam sürmeleri

Kaynak: Sabah
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

18

22.03.2007, 09:32

yazıya göre bende düşmanımın düşmanı dostumdur diyenlerden olurdum gibime geliyor..kafam karıştı..üstad siyaseti men etmiş peki olanlar ne oluyor :? kafamda hep soru işareti var :?: :?:

şu yazıyı aktarmak istedim sorumla alakası yok..dua ile..

Nurcular Yanlışı / Demireli Desteklemediklerini Deklere etmelidirler


Doğrusu Demirel'in incileri beni de her Müslüman gibi cidden rahatsız etti. Ama benim rahatsız olmamın, diğer Müslümanlardan farklı bir yönünün olduğunu, olması gerektiğini düşünüyor ve hiç istemediğim, hatta iki hafta direndiğim bu konu hakkında vicdanen yazmam gerektiğini düşünüyorum.

Evet, ben de evlerde kalan bir çok genç gibi zamanında Demirel’e övgü dolu konuşmalarda bulundum, biraz daha ileriye giderek onun kurduğu partilerde görevler aldım, gençlik kollarında çalıştım, kendisinden defalarca Üstad ve Risale nutukları işittim. Meydanlarda aktardığı âyet mealleri, demokrasi söylemleri ile kendimden geçtim. Onun okuyup, altını çizdiği Münazaratları gördüm.

şimdi o günlerden pişmanlık duyup duymadığımı sorarsanız tek kelime ile hayır derim. Elbette ki ihtilalciler karşısında “Hak, Adalet, Hukuk, Hürriyet” diyen bir görüşü destekleyecektik. Bizim gözümüzde bunları söyleyenin samimiyeti de çok önemli değildi. Çünkü biz şahısların peşinde değil, davaların, ideallerin peşinde gidiyorduk. O zamanki tercihimizin doğru olduğunu düşünüyorum.

Bu arada Demirel’in şahsına da bir muhabbetimiz oldu mu?

Evet oldu!

ıhtilal öncesi Komünizmin şiddetine karşı, 12 Eylül sonrası ise darbenin baskısına, zulümlerine, baskınlarına karşı elbette ki bir kısım ehl-i iman sığınılacak bir liman arayacaklardı. Demirel bu liman oldu. O dönemlerde Demirel korkuya, sisteme, derin devlete meydan okuyan, mazlumların yanında duran bir kahraman oldu. Böyle bir demokrasi savunucusunu elbette ki yalnız bırakmamalıydık ve bırakmadık. Bu hakkın yanındaki duruştan hiçbir zaman pişman olmadım.

Dozajı derseniz, her zaman bu destekleme sürecinde mübağalıklar olmuştur. Meydanlarda Nurlu Demirel nidaları hâlâ kulaklarımdadır. Bazılarının seminer seminer dolaşıp kendilerine vazifeymiş gibi Demirel’in faziletlerini anlatmaları da ibretlidir.

Demirel’i; demokrasiyi, hürriyeti savunduğu, mazlumun yanında olduğu için savunsaydık ve bu işi “abi Demirel” noktasına taşımasaydık, o duruşumuzdan asla pişman olmayacaktım.

Tabii ki Demirel bu abartılarımızı çok güzel kullandı. Yanına giden Nur talebelerine, Üstaddan pasajlar okudu, ileri gelenlerinin daima sırtını sıvazladı, onları iltifatlarla kendisine bağladı. Bu noktada Erbakancı arkadaşlarımızın; “Yahu bu adam Masonlara da, Kemalistlere de, Nurculara da aynı gülücükleri gönderip, hepinizi kandırıyor, bu insan samimiyetsiz” ifadeleri; onların duruşları yüzünden kulağımızda bir iz bırakmadan çekip gitti.

Bugüne gelince biz hâlâ hakkın yanında duruyoruz, zalimin karşısında mazlumu savunuyoruz, başı açıklar gibi başı örtülülerin de okuma hakkı olduğunu iddia ediyoruz. Bunun için bedel ödüyoruz. Bizim yerimiz bugün de değişmedi.

Ama bugün bulunduğumuz yerde bir zamanlar ölesiye savunduğumuz Demirel yok. O şimdi güçlünün yanına geçti. Zaten 28 şubattan beri orada duruyordu. Güçlünün kendisine koltukları tekrar ve tekrar bağışlayacağını düşünüyordu. Bunun için dün zulme karşı kullandığı siyasi dehasını, bugün mazluma karşı kullanmaya başladı. Eh artık halka da pek ihtiyacı yoktu! Bu noktada aslında “Demirel niye böyle yaptı” diye sormanın pek de anlamı yok. Muhabbetin gözü kördür ve biz onun menfaatı neredeyse orada duran biri olduğunu o zaman göremedik. Oysa o gün Demirel niye bizim yanımızda duruyorsa, bu gün de onun için zinde kuvvetlerin yanında duruyor. Ancak Demirel’in gerçek yüzünü görmemize vesile olduğu için ona bir teşekkür borçluyuz. Yoksa bazılarımız ona hala dua edip duracaktı.

Gerçi bulunduğumuz yerde hâlâ bazılarında Demirel muhabbeti depreşiyor ve kıvırtıp duruyoruz: Yok efendim bunları AKP’nin bir şey yapamadığını göstermek, onları köşeye sıkıştırmak için yapmış. Başörtüsünü siyasi emelleri için, bir partiyi karalamak için kullanmanın neresinin masum olduğunu da bir türlü anlayamadım.

Aslında bu yazı herkesten ziyade Nurculara hitab ediyor.

Dün o kadar güvendiğimiz ve peşinde koştuğumuz biri bugün sırf menfaat için sizi ezmeye, yok etmeye çalışan bir gücün yanına geçiyor. Kendinizi aldatılmış, samimiyet inancınızı yitirmiş gibi hissetmiyor musunuz?

Ben hissediyorum, bir koltuk, bir siyaset, bir ikbal, bir şöhret uğruna, herkes beni konuşsun uğruna kırk yıllık bir dosttan büyük bir şamar yemiş gibiyim. Beni en çok acıtan şey ise çok azınlık da olsalar bazı Nurcuların hâlâ kıvırtmaya çalışmaları.

Öte yandan silinmesi zor bir gerçekle de karşı karşıyayız: Siz ne yaparsanız yapın, toplum sizi fıkralar uyduracak kadar Demirelci biliyor.

Öyleyse bana göre yapılması gereken tek bir şey var:

En üst kademedeki Nur talebelerinin medya önüne çıkarak hakkın, mazlumun, hürriyetlerin, demokrasinin yanında durmayan bir Demirel’i desteklemediklerini, yeni bir Demirel ihtirasına alet olmayacaklarını, bizim değil onun döndüğünü, deklere etmek ve toplantıyı da Üstadın “Zalimler için yaşasın cehennem” düsturu ile bitirmektir.

Demirel, AKP düşmanlığı ile, başörtüsü, gericilik ve (Kur’an’ın şu kadar ayeti çağdışıdır) söylemleri ile size bir fırsat vermiştir:


1. Zalimlere dua etmeyin

2. Atın artık sırtınızdan şu Demirel kamburunu…


www.karakalem.net

19

22.03.2007, 11:39

En üst kademedeki Nur talebelerinin medya önüne çıkarak hakkın, mazlumun, hürriyetlerin, demokrasinin yanında durmayan bir Demirel’i desteklemediklerini, yeni bir Demirel ihtirasına alet olmayacaklarını, bizim değil onun döndüğünü, deklere etmek ve toplantıyı da Üstadın “Zalimler için yaşasın cehennem” düsturu ile bitirmektir.

Ben bu yazıyı ziyadesi ile gereksiz buldum.

Yazıyı yazan kim bilmem. Ancak Nurcuların Demirel karşısında duruşunu iyi sentezliyememiş.

Ben 1996'da Refah Partisinin ateşli bir taraftarı iken bir Nurcu Abi ile tanıştım. Bana DP misyonunu ve şu o anki temsilcisini anlattı. Demirlei desteklediklerini ima etti. Çok şiddetli karşı durdum. (Risale-i Nur'u ayrı koymayı bildim) Ben taki yaklaşık dört beş sene sonra hakikati anladım.

Haqkikat şu idi siyaset ehline verilmelidir ve din adına siyaset en tehlikeli işti. Bir kere ihlas bütün bütün kaçıyordu.

Sonra baktım bu adamlar Demirele nasıl bakıyor. Gördüm ki ne istediklerini biliyorlar ve ehven-ü şer olarak telakki ediyorlar. Hatta Demirlein son çıkışlarında elmas kılıcı işlettirmekten çekinmiyorlar. Hakikat uğruna her şey yapıyorlar.

Sonra gördüm bazı Nurcular kişisel olarak Demireli bir kurtarıcı görüyor. ışte sanırım bu yazar onlara takılmış. Doğru görmüş yanlış yorumlamış.
Eğer en üst kademedeki Abileri işe katmasa doğru görmüş doğru yorumlamış, diyecektim.

Yanlız şunu görmemiş Risale-i Nur'un ders verdiği bazı hakikatler var, o Abile bunu çok iyi anlamış. Değerli yazar Abim veya kardeşim anladıklarını anlamamış.

Onaltıncı Lema ikinci meraklı suale cevaptaki düstür Abilerin müsbet hareketine güzel bir emsaldir. Okumanızı tavsiye ederim.

Demirel gerçekten Mason olsa Nur Cemaati onu başlarına şeyh yapmadıki zarar olsun. O bir ateşti etrafında halka oldular. Ateş onlara temas etmediki onları yakmış olsun. Eğer Nursa zaten istifade ettik. Eğer ateş ise yine istifade ettik. Ancak, belki ateştir belki dedikleri gibi Masondur düşüncesi ile bazı Nurcu Abiler ayrılmayı tercih ettiler.

şöyle bir yakın tarihi incelemek lazım bütün Sağ kesim Demokrat misyonda iken mi daha iyi idi yoksa şu an aynı misyon 10 parça olması mı? Kaldı ki o zamanlar Ahirzaman fitnesinde ikinci ve üçüncü dönemdi ki en kuvvetli oldukları zamandı. şu an ise dördüncü dönemdeyiz. Adileştiği durumu muhafazya çalıştığı, hasta öksürükten katılmış bir vaziyette azcık bir kuvvetle demokrat misyonu esir almış.

Ben hayret ediyorum. Üstad Münazaratta hürriyeti ıman hassası olarak göstermişken Meşrutiyeti yani Cumhuriyeti hürriyetin teminatı göstermişken nasıl onu talim edip ettirmeyiz. Siyasette meşreblerin zararını ap açık bir şekilde göstermişken Siyaseti talim etmeyerek ondan ami kalarak Siyasi konuda her tarafı zarar olan ayrılıklara netice veren bir işe girilir.

Eğer Demirel masonsa Nur Cemaatini siyasi noktada bölmeyi başardı. Merak ediyorum eğer bölünmeseler idi Mason denilen Demirel tek başına ne yapabilirdi. Demek nerden baksan Demirel Mason diye cepheyi terk edenler kusurludur. Cephede kalanlar değil. ılginçtir Mason denilen Jön Türklere Üstadın desteği Münazaratta geçerken bu nüktenin bu asırdaki karşılığnın idrak edemeyip düşman olamak en büyük zararı verdi
Neyse
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

20

22.03.2007, 11:50

yukarıdaki yazının yazarı Levent Bilgi.

Alıntı sahibi ""Ceka""

Demirel gerçekten Mason olsa Nur Cemaati onu başlarına şeyh yapmadıki zarar olsun. O bir ateşti etrafında halka oldular. Ateş onlara temas etmediki onları yakmış olsun. Eğer Nursa zaten istifade ettik. Eğer ateş ise yine istifade ettik. Ancak, belki ateştir belki dedikleri gibi Masondur düşüncesi ile bazı Nurcu Abiler ayrılmayı tercih ettiler.


Allah razı olsun beni tatmin etii.. tamda kafamı karıştıran suale cevap oldu..

benim siyasetle işim olmaz şimdiye kadar foruma eklenen siyasetle ilgili hiçbir yazıyı okumadım..sadece nurlarla ilgilendim..bugün abdullah abinin eklediği yazıyı okuyunca kafam karıştı..ilgilenmediğim için bu konularla bilgim yoktu.sordum sadece..hangi cemaaten olduğumu bende bilmiyorum

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir